Pazartesi Mayıs 20, 2024

“Halkın aslanları: HBDH milisleri” (Ziya Ulusoy)

Bahsetmek istediğimiz HBDH militanları. Yaklaşık 7 yıldır Erdoğan faşizminin acımasız  saldırı ve zulmüne karşı mücadele ediyorlar. Şimdiye değin yüzlerce eyleme imza attılar.

Mücadele koşulları çok ağır. Faşizmin saldırgan ve devasa miktardaki polis aygıtı, yüksek gözetleme ve takip tekniğini de kullanarak, hareket imkanını çok daraltıyor. Az güçle ve bu duruma rağmen, HBDH militanları eylem yapabiliyor. Biribirinden çok uzak kentlerde de, değişik bölgelerde de, aynı kentin değişik semtlerinde de Erdoğan faşizmine karşı eylem yapabiliyorlar.

Eylemleri genellikle faşist AKP ve MHP’li patronların işyerlerini, grevdeki işçilerin çalıştıkları  şyerlerinin sahibi şirketleri, ekolojiyi tahrip eden şirketleri, Erdoğan faşizminin polisini, bekçisini ve bazen de askeri konvoylarını hedef alıyor.

HBDH militanları, eylem gruplarına değişik dönemlerdeki devrimci şehitlerin adlarını vererek onların anılarını  mücadelede yaşatıyorlar. Ayrıca her eylemi şehit düşen devrimcilere ve halka adıyorlar. Böylece güncelde mücadeleyi geliştirmeye çalışırlarken, yakın tarihin devrimci şehitlerini ve içinde yeraldıkları mücadeleleri örnek göstermeye özen gösteriyorlar.

Erdoğan faşizmine karşı kentlerde devrimci mücadele iki başlıca yoldan örgütlenmeli ve geliştirilmeli. Bu, komünist, devrimci ve demokratik güçlerin birleşik mücadelesinin ihtiyacıdır.

HDBH milisleri, kentlerde olması gereken iki başlıca mücadele yolunun, devrimci zor kullanarak direnmenin görevini büyük ölçüde omuzluyorlar.

Yıllarca bu devrimci görevi yapageldiler. Ve Erdoğan faşizmine karşı korkusuzca mücadele etmede esin kaynağı oldular. Olmaya devam ediyorlar.

HBDH eylemlerinin haberlerini faşist medya da burjuva medya da bilinçli olarak vermiyor. Faşist medya ”mezar sessizliği” sağlandığı yanılgısı hakim olsun diye elbette vermeyecek. Burjuva muhalif medya ise, halkçı ve devrimci mücadele gelişmesin diye son derece bilinçlice haber yapmıyor.

Fakat antifaşist medyanın hatırı sayılır sayıdaki bölümü de HBDH eylemlerine yer vermiyor. Bunun iki nedeni olabilir.

Birincisi ceza almaktan çekindikleri için. Oysa bunun faşizmi yenilgiye uğratma mücadelesine hiçbir yararı yok, tersine zararı çok.

İkincisi, sözkonusu yayınların izlediği siyasi çizgi, bu mücadele biçimini kendisine yabancı görüyor. Sözkonusu yayınlar bu nedenle de HBDH milislerinin eylemlerine  yer vermiyor. Bu tutumun faşizme karşı birleşik mücadeleye zararı var. Çünkü benimsemediği yöntemle de olsa faşizme darbe vuran her mücadelenin haberini yapmak, propaganda etmek,  her devrimci, antifaşist, demokratik, sosyalist akımın ve yayınlarının omuzlarındaki görevidir.

Faşist rejim, seçimi baskı ve hileyle kendi lehine sonuçlandırdıktan sonra, şimdi kitle desteğini daha pervasızca  şakşakçısı yaparak saldırganlığını sürdürecek. Dahası tırmandırmayı deneyecek.

Bu ağır koşullarda bir yandan kitlesel direnişi geliştirmeye, geliştirmek için cesarete dünden daha çok ihtiyaç var. Diğer yandan devrimci zor yoluyla direnmeye, direnmek için cesarete ihtiyaç var. HBDH milislerinin cesaret verici, esinlendirici mücadelelerinin haberlerini vermek bu nedenle antifaşist yükümlülük, sorumluluktur.

Diğer mücadele yöntemi, kitle eylemlerini faşizme karşı geliştirmektir. Bu mücadele yöntemini yükseltmede zorlanan devrimci ve demokratik güçler, mutlaka eksikliklerini ve hatalarını aşmalı. Vurgulamak gerekir ki, bu başarısızlıkta HBDH’ın hiçbir payı yoktur.

Bu ağır koşullarda yüzlerce devrimci zor eylemiyle faşizmin mezar sessizliği yaratma amacını bozguna uğratan HBDH milisleri halkın aslanlarıdır.

Halkın aslanlarının saflarında yeralmak, onların mücadelelerine katılmak, yardım etmek, haberlerini yaymak, faşizmi yıkma mücadelesini omuzlama onurudur. Tıpkı şimdi Batı Şeria’da genç Filistinli kuşağın, İsrail siyonizminin zulmüne karşı Aslanlar Yuvası örgütlenmesinde yer alarak meydan okumalarının onur vericiliği gibi.

HBDH milislerine, halkın aslanlarına şan olsun!  Faşizme karşı mücadeleleri sürekli olsun!

1698

“En Önde” Durmak, “En Önde” Savaşmak (Dengê Azadî )

Lozan’daki tarihsel haksızlığın 100. yıldönümünde gerilla alanlarına yönelik işgal saldırıları sürüyor. Emperyalist devletlerle İttihatçı Kemalistler arasında imzalanan ve TC devletinin emperyalistlerce kabul edilmesinin resmileştiği tarih olarak 24 Temmuz 1923 Lozan Antlaşması’nın üzerinden yüz yıl geçti.

Kalbim Zap’ta çarpar! (Nubar Ozanyan)

Yeni bir yüzyıl direnenlerin hikayeleri ve isimleriyle yazılmalıdır. Zalimlerin yazdığı yüz yıllık faşist tarihi parçalamanın zamanı çoktan gelmiştir. Soykırımcılar, teknolojinin üstünlüğüne her gün yenilerini ekleyerek kıyıcı ve yok edici silahlar üreterek Kurdistan’ın en ışıldayan direniş parçalarına saldırsa da, 26 gün abluka ve bombardıman altında yaralı olduğu halde “teslim ol” çağrılarına direnen gerillanın karşısında çoktan yenilmiştir!

Çoktan yenilmiştir, Osmanlı’nın İttihatçı subay ve askerleri, Türk ordusunun işkenceci generalleri!

“Halkın aslanları: HBDH milisleri” (Ziya Ulusoy)

Bahsetmek istediğimiz HBDH militanları. Yaklaşık 7 yıldır Erdoğan faşizminin acımasız  saldırı ve zulmüne karşı mücadele ediyorlar. Şimdiye değin yüzlerce eyleme imza attılar.

Mücadele koşulları çok ağır. Faşizmin saldırgan ve devasa miktardaki polis aygıtı, yüksek gözetleme ve takip tekniğini de kullanarak, hareket imkanını çok daraltıyor. Az güçle ve bu duruma rağmen, HBDH militanları eylem yapabiliyor. Biribirinden çok uzak kentlerde de, değişik bölgelerde de, aynı kentin değişik semtlerinde de Erdoğan faşizmine karşı eylem yapabiliyorlar.

Dedikoducu Modacılar

Amann... sanki kendileri de proletaryalarda karşılık bulsalardı chp ve hdp'lilerde taban, oy (veyahut da boykotçu) almış olmayacaklardı.

Neysee...

Nerede kalmıştık.

Maltepe'de bir mayıs.

Yolun bir tarafında tip'liler bir tarafında hdp'liler.

Yolun sağına, soluna... gölgesine de sıkışmış... tip'çilerin giyimlerini kuşamlarını ... diğer kortejlerdeki insanlarla kıyaslayan benim gibi de dedikocu modacılar.

Bu keşmekeşliğin içerisinde de..

Tip'çilerin gözleri  hdp'lilere... hdp'lilerinki de tip'çilere kayıyor.

Bizim devrim! (Nubar Ozanyan)

Rojava’nın haritadaki yeri sorulduğunda Kürtlerin bir kısmının dışında kimsenin doğru dürüst yanıt veremeyeceği bir süreçten geçilerek gelindi bugünlere. Büyük riskler göze alındı. Ağır bedeller ödenerek kazanımlar elde edildi. Bu sayede Rojava, özgürlüğüne kavuştu. Ortaya konan devrimsel hamleler, sayısız çaba sonucu Rojava halkları daha ileri ve gelişkin bir sürece geldi. 

DİK DURUP BOYUN EĞMEYENLER[*]

 

 

“Yol daima ayaklarınızın altında,

rüzgâr daima arkanızda olsun.”[1]

 

“Bu bir çıkmaz sokak. 3.Dünya savaşı yaklaşıyor.” Mu gerçekten de?

Rusya Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Medvedev, 11-12 Temmuz 2023 tarihlerinde Vilnius’ta gerçekleşen NATO Liderler Zirvesi’nde Ukrayna’ya yapıla gelen silah yardımlarının daha da arttırılması kararına ilişkin olarak şu değerlendirmede bulunmuş:

“Çıldırmış olan Batı, başka bir şey düşünemez oldu. Aptallık noktasına kadar en yüksek düzeyde öngörülebilirlik içerisindeler. Bu bir çıkmaz sokak. 3.Dünya Savaşı yaklaşıyor.” (1)

“Kim Daha Kötü Kaypakkaya’cı?”

Halkın günlüğü gazetesinde yayımlanan bu makaleyi yerinde ve doğru tespitlerinden ayrıca Kaypakkaya'yı anlama ve algılama yönünden değerli bir yazı olması sebebiyle okumanızı tavsiye ederiz.

“Kim Daha Kötü Kaypakkaya’cı?”

Kaypakkaya’yı sevmek (Deniz Faruk Zeren)

Kim, ne zaman onun ismini ansa devletin en katı, en soğuk, en acımasız yüzüyle karşı karşıya kalıyor!

Kim ne zaman onun fotoğrafını assa, taşısa, devletin sorgularıyla, kelepçesiyle, zındanlarıyla tanışıyor!

Kim, ne zaman onu sevdiğini, izinde yürüdüğünü söylese vay haline!

Bu dünyada, bu ülkede sevilmesi suç olan kaç insan var?

On yıllar önce katledilmiş, katilleri açığa çıkarılmak bir yana korunup gizlenmiş, mezarına giden yollara bile karakollar kurulmuş, adına yazılan şarkılar yasaklanmış bu insan güzeli, İbrahim Kaypakkaya’yı sevmek neden suç?

“Özgür yaşa ya da öl” (Nubar Ozanyan)

Sömürgecilik pratiği ve politikası hemen her yerde ve anda benzerlikler taşımaktadır. Amerika’dan Fransa’ya, Hollanda’dan Portekiz-İspanya’ya uzanan sömürgeci tarihin işgal ve yıkıma dayalı ayak izleri hep aynıdır. Sözde yoksul ve geri kalmış ülkelere medeniyet götüren uygar ülkeler(!) sömürgeci tarihlerini kolonyal çıkarlarına göre yazarlarken yerli halklar ise tarihi direniş ve isyanla yazmaktadır. Bu hikaye, yeni biçim ve kodlarda sürdürülse de özü ve gerçekliği hep aynı kalmaktadır.

Kaypakkaya ardılı hareketin bölünme ve ‘birlik” sorunu üzerine

  1. Çok parçalılık, bölünme/kopuşma ve ayrışma sorunu.

‘Yakın tarih’ olarak, 1968 süreci ve 1970 başlarında ortaya çıkışı itibariyle ele alındığında görülecektir ki Türkiye ve K. Kürdistan Devrimci Hareketi (TKKDH), sınıflı toplum gerçekliğinin doğal bir gereği olarak da zaten parçalı/çok bölüklü olarak tarih sahnesine çıkmıştır. Bu, elbette anlaşılır ve kabul edilebilir bir durumdur.

Sayfalar