Pazar Haziran 16, 2024

Erdoğan’dan Yeni Nubar Yalımyanlar, Sakine Cansızlar Tehdidi

Erdoğan’dan Yeni Nubar Yalımyanlar, Sakine Cansızlar Tehdidi *

TC'nin başı R.T. Erdoğan, 30 Ekim 2019 tarihinde yaptığı grup toplantısında açıktan misilleme yapacaklarını açıkladı.

TC’nin başı R.T. Erdoğan, 30 Ekim 2019 tarihinde yaptığı grup toplantısında açıktan misilleme yapacaklarını açıkladı. IŞİD’in kurucusu, katil ve insanlık düşmanı Ebubekir Bağdadi’nin ABD emperyalizmi tarafından QSD güçlerinin istihbaratı sonucunda Türkiye sınırına 5 km olan bir köyde öldürülmesi vesilesiyle yaptığı konuşmada; “Bazı ülkelerin milli güvenliklerine tehdit gördüğü teröristleri bulup ortadan kaldırdıklarını ve bunun Türkiye’nin de aynı hakka sahip olduğunu kabul ettikleri demek olduğunu” söyleyen R.T. Erdoğan, “Buna ellerini sıktıkları, övgüler dizdikleri teröristler de dahildir. İnşallah yakında bu konuda milletimize müjdelerimiz olacaktır” dedi.

Türk devleti Bağdadi’nin öldürülmesine oldukça üzüldü, bu nettir. Besleyip büyüttükleri, her fırsatta kullandıkları IŞİD’e böyle bir darbenin indirilmesini kabullenmeyen R.T. Erdoğan, buna karşın Bağdadi’nin intikamını misilleme yaparak alacaklarını bu konuşması ile tüm dünyaya duyurmuş oldu.

Türk devletinin 9 Ekim 2019 tarihinde Kuzey-Doğu Suriye Kürdistan topraklarına gerçekleştirdiği işgal harekatında yine IŞİD’in isim değiştirmiş hali SMO’yu kullandı. R.T. Erdoğan’ın överek bitiremediği SMO çetelerinin kendi askerlerinin yerine ölmesini övgüye değer bularak, aynı zamanda iç kamuoyunda asker ölümlerine karşı oluşan tepkiyi de bertaraf etmiş oldu.

Türk devleti başından itibaren Suriye iç savaşında cihatçı örgütleri kullandı. İlk başlarda El Nusra, sonrasında IŞİD açıktan desteklenmiştir. Bu konuda kendilerine ters düşen Fethullah Gülencilerin MİT TIR’larına yaptığı operasyonla tüm belgelerin ortaya saçıldığı günlerden bugüne, “Milli Suriye Ordusu”na evrilen süreçte Türk devletinin ilişkide olduğu bu çetelerin yakalanan ele başları ve militanlarının yaptıkları itiraflarda Türk devletinin yaptığı yardımlar bir bir deşifre olmuştur.

Türk devleti, Bağdadi’nin öldürmesini bu yönüyle kabullenmiş değildir. “Bağdadi’nin öldürülmesini destekliyoruz” yönlü verilen tüm demeçler ise göstermeliktir. AKP adına demeç veren tüm yetkililer ve televizyonlarda konuşan AKP’lilerin konuşmalarında verdikleri tepki, Bağdadi’nin öldürmesini kabullenmedikleri yönündedir.

Erdoğan’ın bu tehditleri yeni değildir. AKP iktidarı mücadelenin yükseldiği her dönem benzer tehditlerde bulunarak devrimcileri, komünistleri ve yurtseverleri hep hedef gösterdi. Hazırladığı yedi bin kişilik listeyi sürekli yanında taşıyan, gittiği her ülkeye bu listeyi sunarak, devrimcileri ve yurtseverleri ilgili ilgisiz devletlerden isteyen R.T. Erdoğan, “vermediğiniz taktirde biz gerekeni yaparız” diyerek açıktan tehditler savurmuştur.

TC Devleti Bir Terör Devletidir!

Türk devletinin suikastlar konusundaki sicilinin hiç de temiz olmadığı bilinmektedir. 1980’lerden bu yana yurtdışında suikastler düzenleyerek devrimci ve yurtseverleri katleden Türk devletinin R.T.Erdoğan eliyle bir kez daha açık suikastler yapacağını söylemesi beklenmeyen bir durum değildir.

Türk devleti kuruluşundan bu yana ülke içinde ve ülke dışında sayısız suikastler yapan bir devlettir. 12 Eylül 1980 tarihinde yapılan askeri faşist darbe sonrası cuntacılar yurtdışında bulunan eski MHP’liler üzerinden birçok cinayet işlediler. Papa suikasti, Milliyet Gazetesi yazarlarından Abdi İpekçi’nin katli MHP’li M. Ali Ağca’ya yaptırılmıştır. Bunda Türk devletinin parmağı gizlenmeye çalışıldıysa da gerçek, Türk devletinin bu suikasta parmağının olduğudur.

Susurluk’ta meydana gelen kaza sonrası hazırlanan raporda, raporun bir bölümü “devlet sırrı” olduğu gerekçesiyle kamuoyuna açıklanmadı. Daha sonra açılan Ergenekon iddianamesine giren ilgili bölümde Abdullah Çatlı’nın 12 Eylül döneminde cuntacılar tarafından yurtdışında Ermenilere karşı düzenlenen eylemlerde kullanıldığı yazmaktadır. Adı geçen raporda Abdullah Çatlı ve grubunun Kenan Evren tarafından ”ARAT” ismi verilen eylemlerde kullanıldığı belirtilmektedir.

Kutlu Savaş tarafından hazırlanan Susurluk raporunda MİT’in Abdullah Çatlı hakkındaki yazısı şöyle geçmektedir: ”Arat… uygulamaya konulan çalışmalar çerçevesinde, 22 Ekim 1983 tarihinde Fransa/Paris’te temasa geçilmiştir. İlk görüşmede, görev anlatılarak karşılıksız olarak kabul edip etmeyeceği sorulmuş ve kabul etmesi üzerine göreve sevk edilmiştir. Ermeni hedeflere yönelik olarak planlanan; 05(06) Aralık 1983 Fransa/Paris, Ara Toranyan’ın otosuna ikinci bomba konulması, 17 Mart 1984, Fransa/Marsilya, Ermeni Gençlik Örgütü binasının bombalanması, 01 Mayıs 1984, Fransa/Paris Henri Papazyan’ın otosuna bomba konulması (bomba patlamadı), 04 Mayıs 1984, Fransa Alfortville Ermeni Anıtı, Ermeni Gençlik Örgütü binası, spor salonu, karakol ile itfaiye aracının bombalanması, eylemlerini bir ekip olarak çalıştığı şahıslarca beraber gerçekleştirmiştir.”

Aynı raporda verilen bilgilerden TC’nin başka terör gruplarıyla saldırılar gerçekleştirdiği de anlaşılmaktadır. Raporda bu şöyle ifade edilmektedir: “Fransa’da Ermenilere karşı eylemler … yılı sonuna kadar devam etmiştir. Bu konuda yapılan eylemler aşağıda sunulmuştur. Söz konusu eylemler, Abdullah Çatlı ve grubunun yanı sıra, bu grupla herhangi bir organik bağı bulunmayan çeşitli gruplarca gerçekleştirilmiştir.”

Adı geçen raporda faşist TC devletinin Avrupa’da faşist mafya gruplarını kullanarak gerçekleştirdiği terör saldırılarının dökümü de yapılmaktadır. Buna göre faşist TC’nin gerçekleştirdiği terör saldırılarının listesi aşağıda aktarılmıştır:

EYLEM LİSTESİ

1-14 Kasım 1982: Hollanda/Utrecht, Nubar Yalımyan’ın öldürülmesi

2- 22 Mart 1983: Fransa/Paris Ara Toranyan’ın otosuna bomba konulması (bomba patlamadı)

3- 03 Temmuz 1983: Fransa/Paris Ara Toranyan’ın babasının emlak dükkanına bomba konulması (bomba patlamadı), Ermeni kitabevinin bombalanması

4- 07 Temmuz 1983: Holanda/Hengelo Suriz, Ermeni Kahvesi’nin taranması

5- 08 Temmuz 1983: Hollanda Enschede, Ermeni Gençlik Örgütü ve lojmanlarının kundaklanması

6- 27 Temmuz 1983: Fransa/Alfortville, Ermeni Kültürevi ve ASALA’nın basın bürosunun bombalanması

7- 28 Temmuz 1983: Fransa/Paris, Ermeni Kültürevi Radyoevi ve basın bürosunun bombalanması

8- 06 Aralık 1983: Fransa/Paris, Ara Tornayan’ın otosuna ikinci bombanın konulması

9- 17 Mart 1984: Fransa/Marsilya Ermeni Gençlik örgütü binasının bombalanması

10- 01 Mayıs 1984: Fransa/Paris, Henry Papazyanın otosuna bomba konulması (bomba patlamadı)

11- 04 Mayıs 1984: Fransa/Alfortville, Ermeni Anıtı, Ermeni Gençlik Örgütü binası, spor salonu ve Karakol ile itfaiye binasının bombalanması

12- 24 Haziran 1984: Fransa/Paris, Ermeni Gençlik Yurdu’nun bombalanması

13- 25 Kasım 1984 Fransa/Salle Pleyel, 16 Ermeni örgütünün yaptığı konser salonunun bombalanması

14- 05 Aralık 1985: Ermeni bir şahsın öldürülmesi

15- 15 Aralık 1985: Fransa Lyon, Hayk Değirmencioğlu’nun öldürülmesi” olarak belirtilmiştir.

TC Devleti Terör Saldırılarını Sürdürmektedir!

Rapora geçmeyen TKP-ML militanı Katip Saltan’ın 1981 yılında aynı ekip tarafından Almanya’nın Aachen şehrinde katledildiğini ifade etmek gerekir. Politik suikastler bunlarla da kalmamış; 1994 yılında Londra’da sendikacı Mehmet Kaygısız, 20 Mart 1994’te Kürdistan Dayanışma Komitesi Başkanı Teofilas Yorgiadis Lefkoşe’de evinin önünde katledilmişlerdir. Bu katliamlara en son olarak; 9 Ocak 2013’de PKK kurucu kadrolarından Sakine Cansız ve PKK militanları Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez faşist Türk devleti tarafından Paris’te katledilmelerini eklemek gerekir. Türk devletinin bunlara eklediği en son suikast ise 23 Mart 2019 tarihinde Rojava’da bir suikast sonucu katledilen MKLP MK üyesi Bayram Namaz olmuştur.

Tüm bu katliam, bombalama ve saldırılar Avrupa devletleri tarafından bilinmesine ve bazı eylemlerin faalleri yakalanmasına rağmen Türk devleti hakkında hiçbir işlem yapılmamıştır. Fransa’da Sakine Cansız suikastinde yakalanan Ömer Güney’in ele geçirilmesinden sonra kamuoyuna da yansıyan Güney-MİT görüşmelerinin ses kayıtları olmasına rağmen, Fransa devleti olayın üstünü örtmüş ve hasta olduğunu bildiği Ömer Güney’in hapishanede ölmesini beklemiştir. Nitekim böyle de olmuş, suikasti hazırlayan Ömer Güney öldükten sonra Fransa devleti dosyayı kapatmıştır.

Fransa’da Sakine Cansız ve arkadaşlarına yapılan suikastten sonra R.T.Erdoğan her fırsatta bu katliamı örnek göstererek “nerede bir terörist varsa ölü ya da sağ olarak ele geçireceğiz” açıklamalarını ardı ardına yaptı. R.T. Erdoğan her fırsatta “yurtdışında harekete geçmeye hazır MİT elemanlarının ve bağlı suikast timlerinin olduğunu, gerekirse bunları harekete” geçireceklerini söylemekten geri durmadı.

Ülkede yükselen mücadeleye karşın yurtdışında misillemeler yapacağını açıklayan AKP iktidarının bu planlarını 2018 yılında deşifre eden HDP İstanbul Milletvekili Garo Paylan Meclis’te düzenlediği bir basın toplantısında şöyle konuşmuştu: “Geçen hafta sonu pek çok kaynaktan doğrulattığım, başta Almanya olmak üzere Avrupa’da yaşayan Türkiyeli vatandaşlarımıza dönük suikast veya suikastler zinciriyle ilgili bir girişimde bulunulmak üzere olunduğuna dair istihbarat aldım. …. Türkiye merkezli bir yapı, bu suikastların işlenmesi için belirli suikastçıları harekete geçirmiş durumdadır. Bu istihbarat başta Almanya olmak üzere pek çok Avrupa devleti tarafından ciddiye alınmış, istihbarat örgütleri harekete geçmiş ve belirli kişilerle, gruplar korumaya alınmış durumdadır. … 3 suikastçının devrede olduğuna ilişkin ham bir bilgi var. Bizim meselemiz o 3 tetikçi değil, o 3 tetikçiye ‘öldür’ diyenlerin durmasını istiyoruz.”

Almanya, artık ayyuka çıkan bu durum karşısında bir nebze de olsa açıklama yapmak zorunda kalmıştı.

Almanya iç istihbarat servisi, Anayasayı Koruma Teşkilatı’nın (BfV) açıkladığı 2017 yılı istihbarat raporunda, Milli İstihbarat Servisi’nin (MİT’in) Almanya’da aktif bir faaliyet içinde olduğunu yazmak zorunda kaldı. Dönemin Federal İçişleri Bakanı Horst Seehofer ve Federal Anayasayı Koruma Dairesi Başkanı Hans-Georg Maassen tarafından kamuoyuna açıklanan “Casusluk ve Diğer İstihbarat Faaliyetleri” başlıklı açıklanan raporda, MİT’in Almanya’da aktif bir biçimde faaliyetlerini yürüttüğü belirtilerek Türkiye’nin Almanya’daki casusluk faaliyetlerinin artığına dikkat çekilen raporda bunun ”kabul edilemez” olduğunu açıklandı. Adı geçen raporda AKP’nin iş başına geldikten sonra yurtdışı örgütlenmesinden direk sorumlu olan UETD (Avrupa Türk Demokratlar Birliği), yeni adı UID (Uluslararası Demokratlar Birliği) olan bu AKP teşkilatına ilişkin raporda şunların altı çizilmektedir: ”Medya kapsamı ve UETD çalışmalarına bakıldığında genel olarak geniş bir organizasyon ağını içermektedir. Türkiye’deki yüksek politik pozisyonlardan etkilenen ağlar ile Almanya’daki yerel yapılanmalara kadar nüfuz alanı oluşturma çabası içindedirler. UETD doğrudan Türk diasporasında fikirlerin biçimlenmesinde etki faaliyetleri yürütmektedir. Dolaylı olarak da Almanya’da politik kararların alınmasına etki etmektedir.”

Türk devleti bir adım daha ileri giderek Avrupa’daki istihbarat çalışmalarını yasal bir kılıf altında sürdürmektedir. SETA (Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırma Vakfı) adı verilen MİT’in bu yeni örgütlenmesiyle yurtdışındaki devrimci ve yurtseverler hakkında toplanan bilgiler düzenli olarak AKP iktidarına sunulmuş ve bu bilgilere dayanılarak Türkiye’ye giden birçok devrimci ve yurtsever tutuklanarak hapishaneye konmuştur. Keza, SETA’nın yayınladığı “Uluslararası Medya Kuruluşlarının Türkiye Uzantıları” başlıklı raporu geniş bir tepkine neden oldu. Birçok medya kuruluşu bunun açıktan bir ihbar olduğunu açıkladı ve Avrupa devletlerine çağrı yaparak bu kuruluşun faaliyetlerinin yasaklanmasını istendi.

MİT’in denetimindeki bu kuruluş (SETA), bazı Avrupa parlamenterlerini de şu ifadelerle açık bir şekilde hedef gösteriyor: “PKK’ya yakın siyasetçilerin suç oluşturabilecek eylemlere imza atmalarına rağmen herhangi bir kovuşturmaya uğramadıkları hatta çoğunlukla ödüllendirildikleri görülmektedir. Mesela bu siyasetçiler terör örgütü olarak tanımlanan PKK’nın propagandasının yapıldığı birçok toplantıda boy göstermekte fakat bu toplantılar demokratik toplanma ve gösteri hakkı çerçevesinde değerlendirilmektedir. Aynı şekilde bir müsamahanın bir milletvekilinin DEAŞ’a müzahir herhangi bir kuruluşun toplantısına katılması ya da DEAŞ propagandası yapması halinde gösterilmesinin tahayyül edilmesi bile imkansızdır. Bu durum açık bir çifte standardı işaret etmektedir.”

Türk devletinin ”resmi” olarak yürüttüğü bu faaliyetlerinin yanında, suçüstü yakalanan suikastçileri Almanya mahkemelerinde göstermelik yargılanmış ve kısa bir süre sonra serbest bırakılmışlardır.

Bir dönem R.T. Erdoğan’a danışmanlık yapan ve yurtdışında MİT adına çalışan Taha Gergeroğlu’nun uzun süre Türkiyeli devrimciler hakkında topladığı bilgileri AKP iktidarına aktarması Alman istihbaratınca deşifre edilip, 2016 tarihinde tutuklanınca yargılandığı Koblenz Eyalet Yüksek Mahkemesi’nde kısa bir süre sonra serbest bırakılarak Türkiye’ye kaçması sağlandı. Keza, MİT tarafından Almanya’daki Kürt siyasetçilere suikastlar düzenlenmesi için görevlendirilen M. Fatih S., Kürt siyasetçi Y. Koç’a suikast hazırlığı içindeyken 2017 yılında tutuklanmış ve yargılandığı Hamburg Eyalet Yüksek Mahkemesi’nde para karşılığı serbest bırakılmış ve Almanya’da elini kolunu sallayarak gezmeye devam etmektedir.

Sonuç Olarak!

Türk devleti ülke içinde ve ülke dışında baş edemediği Kürt Ulusal Hareketi’ne, devrimci ve komünist harekete karşı ülke dışında suikastlar düzenleyeceği tehdidinde bulunarak psikolojik bir savaş sürdürmektedir. AKP iktidarı, 29 Ekim 2019 tarihinde açıkladığı bu yeni planıyla Kürt yurtseverlere ve devrimcilere göz dağı vermeye çalışıyor.

AKP bilmelidir ki, her şeyin bir bedeli vardır. Kürtler ve devrimciler girdikleri bu mücadelede vermeleri gereken bir bedel olduğunu biliyorlar. AKP’nin bu tehdit ve şantajları ne Kürt halkını ne de devrimcileri korkutmamaktadır. AKP de ödemesi gereken bir bedelinin olduğunu bilmelidir. AKP’nin korkusu da buradan geliyor. AKP, son yıllarını yaşamaktadır. R.T. Erdoğan bunu çok iyi biliyor. Ömrünü uzatmak, sözde 2023 hedefine ulaşmak için can havli bir uğraş içinde ırkçılığı körükleyerek tabanını elde tutmaya çalışmaktadır. Yanına aldığı MHP ile açık faşist bir uygulamayla tüm muhalif kesimlere saldırıyor. Kürtleri hedefe koyan AKP, kazanılmış belediyelere kayyım atayarak bu belediyelere zorla el koymuştur. Tutuklamaların arkasının kesilmediği ülkemizde, Cumartesi Annelerine saldırılmakta, hakkını arayan işçiye gaz bombalarıyla saldırılmakta, hapishaneler birer işkence merkezlerine dönüştürülerek, 457 hasta tutsak ölüme terk edilmiş bulunmaktadır.

AKP iktidarının bu kadar açık ifadelerine ve açıktan meydan okuyarak suikastler düzenleyeceğini açıklamasına karşın Avrupa ülkeleri sessizliklerini korumaya devam ediyorlar. Avrupa devletleri Türkiye’yle aralarının bozulmaması için çıkarlarına uygun olarak davranarak Erdoğan’ın açıklamalarını görmezden geliyorlar. Almanya, Fransa, İngiltere, Hollanda vb. ülkeler, Türkiye ile olan ekonomik çıkarlarını ön planda tutarak R.T. Erdoğan’ın meydan okumasına gözlerini kapatmış durumdadırlar.

Bilinmelidir ki, Avrupa ülkelerinden, hangi ülke olursa olsun Kürtlere ve devrimcilere yapılacak her saldırıdan o ülkeler de sorumlu olacaktır!

Bu ülkelerdeki devrimci örgütler, partiler, kurum ve kuruluşlar R.T. Erdoğan’ın bu açıklamasına karşı hükümetlerini tavır almaya, ülkelerindeki MİT örgütlenmelerinin ve AKP örgütlülüklerinin yasaklanması için harekete geçmelidir!

· Bu makale Özgür Gelecek Sitesinden alınmıştır,

3906

Yeni Süreçte Bize Düşen Görevler/ Hasan Aksu

 

Dine Savas Acmak Dini Guclendirir; Ama Dinle Uzlasmak Da Dini Guclendirir

 
 
Dine Savas Acmak Dini Guclendirir; Ama Dinle Uzlasmak Da Dini Guclendirir; Din Sinif Mucadelesindeki Rolune Gore Ele Alinir!
Herseyleri yalan, demogoji, carpitma, sahtekarlik...

Alevi Açılımı mı, İzzettin'in Hançeri mi ?

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın okyanus ötesinde ikamet eden Fethullah Gülen hocayla ve Alevi toplumunun her dönem sisteme yedeklenmesi, demokrasi, temel hak ve özgürlüklerle kimlik mücadelesinden uzaklaştırılması için gönüllü olarak çalışan İzzettin Doğan’ın son asimilasyon projesi çalışması netleşmeye başladı.

 

İtiraz ahlaki[*]

 

“İnsanlarda eksik olan

güç değil iradedir.”[1]

 

Zor, ancak zor olduğu kadar da güzel ve umutlu günlerden geçiyoruz.

İnsan olma hâli(miz), bir kere daha sınanıyor.

Devletin Sokak Çeteleri Mafyanın Ortak Organizasyonuna Karşı Devrimci Tavır Ne Olmalıdır! HASAN AKSU.

Bu gerçeklik bugüne has bir karşı devrimci bir organizasyon değil. Devletin başında olanların derin organizasyonudur ve de süreklilik göstermektedir.

Bu Dünya Komünizmi de Yaşayacaktır!

 

Ekim Devrimi’nin 96. Yılını Kutlarken!...

Sınıf bilinçli bir devrimcinin,
her zaman devrim beklemesi,
onun düşünce ve eylem
diyalektiğinin bir gereğidir

ÇIRILÇIPLAĞIM SOKAK ORTASINDA UTANIYORUM!

Yoksullar için bir cehenneme dönüşen dünyanın şu utançlı haline bir bakın! İçinde çocuk ve kadınların da olduğu yüzlerce kaçak göçmen bindikleri tekne alabora olunca, İtalya'nın Lampedusa Adası açıklarında denizin zifiri karanlığında kaybolup gittiler.

         Dünyayı aralarında ülke ülke parselleyen kudretlilerin para havuzları dolarlarla dolup dolup taşarken, yoksulluk mengenesindeki bu insanlar bir lokma ekmek için bin bir umutla yollara düşmüş, bilmeden ölüme koşmuşlardı.

Aşk ve Sanatın hayatı yani Gezi, Kızılay, Gündoğdu, vd’leri 1

“İyi ki hatırlattın

Başkaldırı diye bir şey var

İsa’dan beri insanı güzelleştiren

Şimdi daha güzel her şey

Daha insan herkes.”[2]

 

BEN BEHZAT FİRİK! Hasan Aksu

GÖZLERİMİ DAĞLADILAR WAYE, ATEŞLERDE YAKILDIM ANNEY!
 Ben BEHZAT FİRİK:  Tabi beni çoğunuz tanımazsınız, çok azınız beni tanır. 12 Eylül 1981’in 10 Ekim’inde,  karanlığın dağılmaya yüz tuttuğu bir fecir vakti, Dersim’de Ovacık’ın Dere Karedesi’nde yani köyümde ağabeyimle birlikte Kayseri komando tugayınca yaka paça gözaltına alındık.    Operasyon timinin başında “Kulaksız Yüzbaşı” lakaplı Aytekin İçmez vardı. Biliyorum hala beni tanımadınız, ne demek istediğimi hala anlayamadınız, tanıyamadınız beni.

Akp'nin yeni oyunu‘’Demokratikleşme Paketi’’

Kamuoyunun uzun bir süredir beklediği  ‘’Demokratikleşme Paketi’’ nihayet 30 Eylül 2013 tarihinde yeni Başbakanlık binasında, bizzat hükümetin başı Erdoğan tarafından açıklandı.  Hiçbir muhalif gazete ve televizyon kuruluşunun yer almadığı basın toplantısında,  Bakanlar Kurulu üyeleri ve yandaş basının Ankara temsilcilerinin yer aldığı basın toplantısında, Erdoğan tek kişilik bir tiyatro oyunuyla ‘Demokratikleşme Paketi’’ni açıklayarak salondan ayrıldı.

Alman Bernsteincılığın, Rus Struveciliğin Günümüz Versiyonları 'Özgürlükçü Sosyalizm' Ve HDP-HDK



Ekonomistler , Legal Marksistler ve Menşeviklerin bir bölümünün Rus Devrimi süreci içinde toparlandığı Kadetlerin(Anayasal Demokrat Parti) iç savaş sürecinde karşı-devrimci Beyaz Muhafizlara dönüşmeleri size ilham vermelidir...

Sayfalar