Pazartesi Haziran 17, 2024

Dersim’e “Yabancı Yazar”; Ali Çatakçın ve Dersim Gerçeği :Umut Munzur

10 Temmuz Cuma günü Newedersim internet sitesinde Ali Çatakçın imzalı “Dersim Festivali Yaklaşırken” başlıklı bir yazı yayınlandı. Ali Çatakçın yurtsever hareket saflarında yer alan bir “yazar”, Newededersim ise yurtsever harekete yakınlığıyla bilinen Dersim’e dair haber ve makalelerin yer aldığı bir internet sitesidir. Açıkçası “Dersim”, “Festival”, “Kürt Özgürlük Hareketi” gibi birçok konuyu içerisinde barındırdığı için yazı ilgimizi çekti.

Ali Çatakçın tarafından dile getirilen düşüncelerin Kürt Özgürlük Hareketi’ni bağlayıcılığı olmadığını biliyoruz. Kendinden menkul, saldırgan, abartılı düşünce ve yaklaşımları kendi çapı veya çapsızlığı kadardır.

Dersim gerçeğini bilenler açısından Çatakçın’ın dile getirdiği düşüncelerin ciddiye alınacak bir yanı yoktur. Bir-kaç kelam etmek istememizin nedeni ise, Yurtsever Hareket saflarında yer alması ve buna paralel yazısının Newededersim internet sitesinde yayınlanmasıdır.

Çatakçın kendi kendine soru sorarak başladığı yazısında, gelebilecek eleştirilerin önüne geçmek istemiştir. “Ülke gündemi bu kadar sıcak ve hareketliyken” neden Dersim festivali başlıklı bir yazı yazdığını söylemek istese de özünde soruyu yanlış sormuştur. Soru yanlış olduğu için lokal sorun olarak gördüğü Dersim Festivali’ni gündemine almasını, “genel toplumsal sorunları çözümünü kolaylaştırmak” olarak cevaplamıştır. Fakat “kendi çalıp kendi oynamaktan” öteye gidememiştir. Bu soruyu sorarak, “7 Haziran seçimlerinde yakalanan ittifak ve başarı ortadayken neden böyle bir yazıya ihtiyaç duydun?” sorusunu önüne geçmek istemiştir.

Genel toplumsal sorunlara, lokal sorunlardan çözüm üretme çabasında olduğunu iddia eden Çatakçın’ın esas derdinin Türkiye Devrimci Hareketi olduğunu anlamamak mümkün değildir.

Dersim’de Türkiye Devrimci Hareketi’nin yaratmış olduğu değerleri, ödediği bedelleri yok saymak, sübjektif ve sekter bir yaklaşımdır. Her şeyden önce Türkiye Devrimci Hareketi Dersim’in bir gerçeğidir. Gerçeğe gözlerini kapatanların, onu her gördüğünde öfkelenmesi, kabul edememesi “üzüntü” duyduğumuz bir olaydır. Ondan kaçması mümkün değildir. Neredeyse her köyünde, kahvelerinde, kafelerinde, minibüslerinde, otobüslerinde, patikalarında, vadilerinde, dağ doruklarında, düğünlerinde, mezarlıklarında onunla karşılaşacaktır ve karşılaşmaktadır. Başta Kaypakkayacılar olmak üzere, sizin “Türk Solu” dediğiniz, Türkiye Devrimci Hareketi günlük hayatın bir parçası olmuşlardır. Siz bunu hazmedemeyerek gerçeklere gözünüzü kapatmaktan başka bir iş yapmıyorsunuz. Bu durum ne kadar gerçekse, bu gerçeğin Çatakçın vb. kişilere “acı veriyor ve acıtıyor oluşu” ise o kadar gerçektir!

Kürt Özgürlük Hareketi saflarında Türkiye Devrimci Hareketi’ne yönelik saldırgan üslup ve sekter yaklaşımların başını hareket içerisinde ve çevresinde yer alan Dersimli kimi unsurların yapıyor oluşunun elbette ki psikolojik ve sosyolojik nedenleri vardır!

Eğer kimi ruhsal sorunlar yaşıyor olmasaydı; “Türk Solu, deyim yerindeyse, sömürgeci politikanın bir sonucu olarak Kürdistan’a yerleşti.” “Eğer Kürd özgürlük hareketi ortaya çıkmasaydı, devletin yüzzılda başaramadığını ‘’Devrimcilik’’ adına bir kaç yılda tamamlanmış olurdu.” diyecek kadar çıldırabilir miydi? Dersim gerçeğini görmek, anlamak istemeyerek kendi fikir ve düşüncelerini Dersim’e dayatanların bu kadar çıldırmış olması oldukça vahim değil midir?

Bunlar Dersim gerçeğini kabul edememekte ve saldırarak gerçeği değiştireceğini düşünmektedir. Anlayamadıkları bu saldırganlığın Dersim Halkı nezdinde bir karşılığının olmadığıdır. Olabildiğine gerçeklerden uzak kendi istek ve çabalarını dayatmanın hayatta karşılığı yoktur. Bu yaklaşımın Kürt Özgürlük Hareketi’ne kazandırdığı/kazandıracağı hiçbir şey yoktur.

“Bu psikolojik vakalar” Dersim’e yabancılaşmış kimi kesimlerin duygularını okşamaktan ileri gidemeyen bu yanlıştan vazgeçilmelidir. En büyük zararı kendi hareketlerine vermektedirler.

7 Haziran seçimlerinde ortaya konulan ortak çaba ve yaratılan birlikteliği ileri taşıyacak çalışmalara her zamankinden daha fazla ihtiyaç vardır. Üzerinde düşünülmesi, tartışılması gereken burasıdır. Durduk yere, “genel toplumsal sorunlara anahtar sunmak” aldatıcılığı arkasına sığınarak, ortaklığı dinamitleyecek yaklaşımlardan uzak durulmalıdır. Kendi duygu dünyasını okşayan, kendi kendini tatmin etmekten öteye gidemeyen bu saldırgan üsluptan vazgeçilmelidir. Her defasında, ortak iş yapma kültürünü zayıflatan bu gibi kişilere Kürt Özgürlük Hareketi gerekli tavrı almalıdır.

Dersim festivalinde Mao resimleri açılmasından neden rahatsız olmaktadır. İnanın bu kafa yapısı festival alanlarında Mao’nun posterlerini birkaç kişinin elinde görmüş olsaydı bir zenginlik olarak görecekti. Belki beraber fotoğraf çekip internet üzerinden paylaşarak şov yapacaklardı!

Fakat Dersim’de Çatakçın’ın hazmedemediği, kabullenemediği bir gerçek vardır. O gerçek şu ki yüzlerce Dersimlinin elinde Mao ve Kaypakkaya resimleri vardır. Bu resimler binlerce Dersimlinin evinde asılıdır. En önemlisi de yüreğinde saklıdır…

Umut MUNZUR

50184

Gülfikâr Aksu'nun Anısına/ Hasan Aksu

Gülfikâr Aksu'nun Anısına: "Cocuglar Bize Oyle Ogrettiler. Ne Bilek Hakim Beg; Biz İbocuyuk, Tikkocuyuk!"/ 

Ben Annemi 18 Mayıs 2000 yılında yitirdim. Annem her Anne gibi önce Kadın’dı. Doğurgan özelliğinden gelen koruma, kollama, her şart altında sahiplenme esasıydı. Erkek egemen toplumunda kadın olduğundan dolayı, cins ayrımcılığına uğradı. Baskı ve şiddet gördü. Kürt olduğundan dolayı ulusal baskıya uğradı. Alevi olduğundan dolayı dinsel, mezhepsel baskılara maruz kaldı, aşağılandı.

Kürtler Ve Burjuva Yalanlar

 

Burjuva siyasal iktidar, iktidarini korumak, işçileri bölmek, birbirine düşürmek, kendi şoven-kirli siyasetinin bir parçası olarak, işçileri kullanmak için her türlü ideolojik silahını kullanıyor.

Güncel Sanatın Vahim Hâl(sizliğ)i[*]

 “Süren acılara dayanmak,çabucak ölmekten çok dahabüyük bir kahramanlıktır.”[1] 

Pablo Picasso’nun, “Her çocuk sanatçıdır. Ama sorun; büyüdüğünde geriye nasıl bir sanatçı kalacağıdır,” saptaması sanat ve insan ilişkisinin en net betimlemelerinden biriyken; bu da biz(ler)e sanatın “Anne bak kral çıplak” diye haykıran çocuksu naifliğinden beslenen isyancı niteliğini anımsatır. Bu elbette işin bir yanıdır.

Kürt Kerbelası‏

 

Boyunlarına ip geçirerek bir duvarın üzerine dizdikleri küçücük çocukları aşağı itip boşlukta sallandırarak boğuyorlar. Çocuklar çırpına çırpına can verirken o vampirler, "Allah Allah" naraları ile onların can çekişini seyrediyorlar.

Bu oyunu zor bozar

 

 

Tarihte, zorun rolü üzerine çok şeyler söylenmiştir. Özellikle sınıfsal zorun ortaya çıkışı, varlığı ve uygulanması konusunda, burjuvazinin ideologlarıyla Marksistler arasında ciddi bir ayrım konusu yaşanmış ve yaşanmaktadır. Burjuvazi, kendi sınıfsal zorunu meşru görürken, ezilenlerin, özellikle de işçi sınıfının burjuvaziye karşı uyguladığı devrimci zorun adını bile duymak istemediği gibi, bunu “toplumsal etik dışı” olarak, son yılların burjuva moda deyimiyle,  “terörist” eylemler olarak kriminalize etmeye çalışır.

On İki İmamlar Alevi Olabilir mi ? 1-2

“…Bir insanın arınmışlık düzeyi en güzel sahip olduğu hoşgörüyle, anlayış ile ölçülebilir. Arınmış insan başkalarını yargılamaktan uzak, olayları ve insanları çok geniş bir bakış açısı ile görebilen, hoşgören, olaylar karşısında sukunetini yitirmeyen, her şeyi doğallıkla kabul eden bir yapıdadır. İyi yada kötü diye ayrımları yapmaktan kaçınır, sevgisi bütüne, herkese ve her şeyedir. Hoşgörüsündeki yükseklik, onun bu sevgiyi bu şekilde eksiksizce ve adilce aktarabilmesini sağlar. Korku ve endişelerden hemen hemen tamamen uzaklaşmıştır.

Minaresiz Camiler ve Alevi Asimilasyonu

 

Dedeler var hoca olmuş bir nevi
İhtirasa kurban edilmiş sevi
Minaresiz cami gibi cemevi
Aleviyi namaz kılarken gördüm

(Ozan  Emekçi)

 

Bazı Milliyetçi Ermeni Aymazlara Zorunlu Cevap! Hasan Aksu.‏

 

İnsan eğer ırkçılık, milliyetçilik ve şovenizmden ideolojik gıda alıyorsa; her şart ve koşulda diğer ulus ve azınlıklara kin nefret ve kan kusarak nemalanıyorsa; adı ne olursa olsun sosyalizm ve de komünizm düşmanlığı yapıyor demektir. Çünkü her türlü milliyetçilik yaşanan örnekleriyle hepimizin malumudur.

T.“C”NİN HÜLASASI: “HAYATA DÖNÜŞ” HAREKÂTI’NDAN ROBOSKÎ’YE![1]

 

“Acı veriyorsa geçmiş;

geçmemiş demektir.”[2]

 

“Geçmiş” diye sunulan ama bugünden, yani T.“C” hülasasına denk düşen “Hayata Dönüş” harekâtı’ndan Roboskî’ye uzanan vahşetten söz etmek; egemen hukuk(suzluk), zorbalık, şiddet tarihinin sayfalarında gezinmektir.

Kolay mı?

BE ZİMAN JÎYAN NA BE![1]

 

“Yaradılış gözyaşı vermiş bize,

acıma çılgınlığı vermiş,

İnsan artık dayanamaz gibiyse,

 üstelik

Ezgiler, sözler bağışlamış bana, yaramı

Bütün derinliğiyle dile getireyim diye;

Ve acıdan dili tutulunca insanın,

bir Tanrı

Çektiğimi anlatayım diye

bana dil vermiş.”[2]

 

Paris katliamının failleri ve düşünülmeyenler

 

Sayfalar