Dalga Büyüyecek Bütün Sokaklar Zaptedilecek

Bütün dünyada, ezilenlerin, yoksullaştırılanların, her türlü zulüme maruz kalanların, yani işçi ve emekçilerin, burjuvazinin kapitalist sistemine ve iktidarlarına karşı öfkeleri büyüyor, eylemleri sokakları zaptediyor.
Paris Paris olalı tarihine hiç ihanet etmedi. Yine en önde yürüyor. Sokaklar, sarıya boyanmış kırmızı isteklerle hareketlendi bu kez. Öğrenciler, işçiler ve emekçiler, Fransız burjuvazisine karşı sokakları zaptettiler. Ve bu eylem buradan tüm dünyaya yayılma eğilimini de içinde barındırıyor. Basralı emekçiler sarı yelekleri ile selamladı Parisli emekçileri.
Paris, direnişlerin şehri oldu tarihi boyunca. 1789’dan beri devrimlerin başlangıç yeri oldu. 1881 Paris Komünü’de burada doğdu. Dünya işçi sınıfının ve ezilenlerin kurtluşu Paris’ten yola çıkmıştı. Ve buradan 1917’de Rusya’da filizlenip bütün dünyayı sardı.
Emperyalist Fransız burjuvazisi Paris’i, defalarca kendi tarihine ihanet etmeye yöneltti. Yine o doğruyu bulmasını bildi. Paris, kan emici sömürücüleri, bütün eli kanlı riyakarları sokaklarda sınıf savaşımının ateşine atmasını bildi. Burjuvazi Paris’i işçilerin elinden alamadı.
O, Paris Komünü’nün öğretilerini asla unutmadı. İşçi ve emekçiler eylem biçiminde sınır ve kural tanımadı. Her seferinde yeni eylem biçimleriyle sokakları sınıfın ateşiyle ısındırarak, Paris Komünü’nün mücadele diyalektiğini güncelleştirme bilgeliğini gösterdi.
Dibten gelen dalga adım adım büyüyor. İşçiler ve emekçiler, burjuvazinin insanlığı ve doğayı daha fazla kirletmesine sesiz kalmak istemiyor. Kapitalizmin insanı insana yabancılaştıran yükünü artık taşımak istemiyorlar.
Burjuvazinin “demokrasisi” çoktan öldü. 1789 burjuva ihtilalinin ürünü olan “İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi”nden ve daha sonra 1948 yılında yine burjuvalar tarafından ele alınan “İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi”nden de günümüze bir şey kalmadı.
Sermaye merkezileşip büyüdükçe burjuva demokrasisinden günümüze kalan kırıntıları da, burjuvazi tarafından işçilere ve emekçilere “lüks” görülmeye başlandı. Sermayenin büyümesi ve merkezileşmesine koşut olarak sömürü ve baskılar da ağırlaştı.
Halkın %18’i[1] yoksulluk içinde yaşan Fransa’da, yüzde beşlik en zengin kesim (burjuvazi) ülkede yaratılan toplam gelirin yaklaşık %50’sine[2] yakınına el koyuyor. Nüfusun en alt yüzde 50’si ise toplam gelirin ancak yüzde 6,2’si ile yaşamaya çalışıyor. “Sarı Yelekliler”, “Kırmızı bayraklı işçiler”, öğrenciler ve toplumun en alt kesiminde yer alanların sokakları sınıf mücadelesinin ateşiyle ısıtması ve aydınlatması, bu istatistiki verilerin, sınıfsal bölünmüşlüğün ve sosyal yaşamın ta kendisi olmasındandır.
Sadece Fransa değil. İran’ın bir çok şehirinde işçiler, öğrenciler, kadınlar Molla rejiminin tüm baskılarına rağmen kararlı bir direniş sergilenmektedir. Ahvaz’da şeker fabrikası işçilerinin günlerce süren direnişi, yine bir çok şehirdeki Belediye Otobüs işçilerinin direnişi bunlardan sadece bazılarıdır.
Avrupa’da ise, 2018 yılı sıcak geçti. Bol kitlesel eylemli bir yıl oldu. Sadece Almanya’da son altı ay içinde, Yeni Polisi Yasası’na, ırkçılığa, göçmenlerin kriminalize edilmesine, sosyal hakların budanmasına ve doğanın tahribatına karşı en az beşyüz bin kişi sokaklara çıktı.
Arnavutluk’un başkenti Tiran’da, bugün (07.12.18) binlerce öğrenci hükümetin uygulamalarını protesto için sokaklara çıktı, Parisli öğrencileri selamlarcasına...
Kapitalist sistemin kendi iç krizi, tekeller ve emperyalist ülkeler arası keskin çatışmalar, kutuplaşmalar, paylaşılmış dünyanın yeniden paylaşılmasının gündemde olması ve bunlara bir de kitlelerin birkmiş öfkelerinin sokaklarda, yani burjuvazinin egemenlik alanlarında patlaması, burjuvazinin uykularını kaçırmaktadır.
Bundan hareketle, bütün ülkelerde burjuvazinin diken üstünde olduğunu söylemek abartı olmayacaktır.
Kapitalizmin ezdiği ve sömürdüğü işçilerin gösterileri önümüzdeki yıl daha da artacaktır. Türkiye bu gösterilerin dışında kalamayacaktır. Faşist Türk devletinin baskı ve manipülasyonlarına karşı emekçiler sokakları yine zapt edecektir.
Bu bir öngörü değil, emperyalist-kapitalist ekonomik dünyasının, artık burjuva liberal reformları dahi taşıyabilecek durumda olmamasındandır. Buna bağlı olarak emperyalist savaş tehlikesinin günbe gün artmasının yanı sıra; Avrupa ve dünyanın diğer yerlerinde ırkçılığın geliştirilmesi, kapitalist dünyanın içinde bulunduğu ekonomik-siyasi kriz ile doğrudan ilişkisi vardır.
Burjuvazi, kar oranlarındaki düşüşü ve daralan pazarı aşmak ve sermayenin büyümesi önündeki engelleri kaldırmak istiyor. Bu nedenle baskıları artırma yoluna giderek faşist rejimleri iş başına getirme politikasını öne almış durumdadır. Avrupa’nın hemen hemen bütün ülkelerinde ırkçı partilerin ya iktidar ortağı ya da ikinci-üçüncü sırada olmasının açıklaması bu olabilir.
Burjuvazinin baskıları “barışçı” olmadığı için kitlelerin sokak eylemleri de giderek daha militan bir eğlim alıyor. İşçi ve emekçilerin kapitalizm karşıtlığının içinde sömürü ve sınıf sorunun yanında çevre sorunu da eklenmiş durumdadır. Doğanın ekolojik dengesinin geri dönüşümüsüz bozulması, geniş anlamıyla çevre sorunu işçi sınıfı mücadelesinin acil eylemleri arasına girmiştir.
Kitlelerin burjuvaziye karşı savaşımı kitleşerek gelişecek ve keskinleşecektir. Önümüzdeki günlerde Paris sokaklarında olan gösterilerin benzerlerini dünyanın daha bir çok yerinde daha çok göreceğiz. Dibten gelen dalga büyümeye devam ediyor. 07.12.2018
[1] Eurostat 2016
[2] DİW (Deutsches institut für Wirtschaftsforschung)

Yusuf Köse
Yusuf Köse teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır. Ayrıca 7 adet kitabı bulunmaktadır. Kitapları şunlardır: Emperyalist Türkiye, Kadın ve Komünizm, Marx'tan Mao'ya Marksist Düşünce Diyalektiği, Marksizm’i Ortodoks’ça Savunmak, Tarihin Önünde Yürümek, Emperyalizm ve Marksist Tarih Çözümlemesi, Sınıflı Toplumdan Sınıfsız Topluma Dönüşüm Mücadelesi.
http://yusuf-kose.blogspot.com/
Son Haberler
Sayfalar

Güzel insanların ardından kurulan her cümle yetersizdir…(İsmail Cem Özkan)
Şimdi anıları olanlar hemen anılarını paylaşmayacak, zamanı gelince yazarlar ya da anı kitabı yapılacaksa oraya bir kaç kelime bırakacaklardır ama popüler olanı yapacaklar yani varsa birlikte çektikleri/ çekildikleri fotoğraflarını paylaşacaklar...
Turan Eser benim geçmişi (artık geçmiş oldu, zamanda üzerine eklenince) uzun bir sancılı dönemin dostluğuna dayanıyor...

Emperyalizm Üzerine Notlar-6
13-15 Eylül 2024 ICOR Uluslararası “Lenin’in Öğretileri Yaşıyor” Semineri 1. Gün
Giriş: Almanya’nın Thüringen Eyaleti’ndeki Truckenthal’da 13-15 Eylül 2024 tarihleri arasında ICOR’un, Lenin’in 100. ölüm yıldönümü anısına, ”Lenin’in Öğretileri Yaşıyor” adı altında uluslararası büyük bir seminer yapıldı. Bu seminer’de “Lenin ve Emperyalizm” başlıklı 1. bölüm’de ben de bir sunum yaptım.
Rothe Fahne (Kızıl Bayrak) dergisinden kısa bir bilgilendirmeyi buraya alıyorum.

Erdoğan ve cumhur ittifakı’nın hazırlıkları iç savaş odaklıdır!
İçinden geçilmekte olan sürecin bu ayırt edici özelliği, rejimin ne kadar da kırılgan bir durumda olduğunun, çıplak bir ifadesi olarak da okunabilir elbet.

Serdareme, Caneme, Hevaleme…
Her devrimci değerlidir. Ancak bazıları istisnadır. Yaşam ve duruşlarıyla, söz ve eylemleriyle derin izler, unutulmaz anılar geride bırakır. Geçtikleri her yerde devrimin, özgürlüğün dinmeyen esintilerini bırakır. Devrimcilerin değerlerini belirleyen her daim hatırlanan pratik ve eylemleri ve yazdığı unutulmaz eserleridir. Serdar Can yoldaş her ikisini de doğru yapmaya çalıştı. Hem devrimin kalemini hem de devrimin silahını iyi kullandı. Hem de en geç yaşlarında.

Erdoğan yeni anayasa istemi ne tür bir ihtiyacin ürünü ?
Siyasal İslamcı din bezirganı Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan, özelliklede son yerel seçimlerde uğradığı ağır hezimetin ardından, adeta gün aşırı bir sıklıkla, toplumun artık yeni bir anayasaya ihtiyacı olduğunu dilendirmekte. Bu demek oluyor ki Erdoğan’a göre, 22 yıllık iktidarları döneminde yeni bir anayasa, toplumsal bir ihtiyaç haline gelmemiş. Gelse, ille ki o zaman da bunu gündeme taşır ve çözmek isterdi, değil mi? Peki şu son dört-beş aylık zaman diliminde ne oldu da birdenbire acil bir ihtiyaç haline geldi?

Asıl Olan, Örgütlü Yığınların Mücadelesidir
Çağımız, emperyalizm ve proleter devrimler çağıdır. Yaşanan tüm değişimlere, ideolojik anlamdaki çürüme ve yozlaşmaya rağmen işçi sınıfının ezen ve ezilenler mücadelesindeki tarihsel misyonu hala gerçekliğini korumaya devam ediyor.

Yaşanmakta olan, ikili hukuk denkleminde,bir ara rejim midir?
Resmi adıyla, “Cumhur Başkanlığı Hükümet Sistemi”ne, günlük kullanım diliyle “tek adam diktatörlüğü”ne geçişle birlikte ve özellikle de ırkçı faşist-kontra bir odak partisi olan MHP katılımıyla oluşturulan “Cumhur İttifakı” iktidarı altında; sistemin, Anayasasında kendisini tanımlaya geldiği ve iyi kötü ve de taklidi de olsa, bir şekilde uygulanmaya çalışılan “laik” ve Anayasal “hukuk Devleti” prensipleri, adım adım terk edilmeye başlandı.

Komutan Orhan Cihat Bingöl (Nubar Ozanyan)
Duyduğumuzda inanmakta ve kabul etmekte zorlandığımız şehit haberleri yüreğimizi fena halde acıtsa da ideallerine ve anılarına bağlı kalma, mücadele bayraklarını daha yükseklere taşıma sözü vermeye devam edeceğiz.
Kürt ve özgürlük düşmanları sevinmesin! Hesapsızca toprağa düşen her gerilla Kürdistan topraklarında yeniden doğacaktır. Ve onlar her daim ölümsüzlük içinde çoğalarak büyüyecek birer dağ olup düşmanın üstüne yürüyerek anılacaklar. Ne yaşamları ne toprağa düşüşleri ucuz ve kolay olmayacaktır.

Vitrin olma kız... vitrin olma...
Sen, senle halk arasında artırılan düşmanlığı çözmenin araçlarının neler olduğunu bilmiyorsan...
Şimdi ne kadar güzel olurdu değil mi kız...
ne kadar güzel olurdu...
mecliste, belediye başkanlıklarında bir...
Öyleyse.... öyleye...
Hayeller.... söylemler...
Kitleler...
yüzlerini dahil seçemeceğimiz kalabalıklar...
Gerçekler ise....
Zil zurna, kah kaha atarken sümükleri dahil ağızlarına giren masaları tek tek dolaşarak, mekan yeni insanlar..
Hemi... hemi...
hayat bu... gerçeklik bu ise...

Şeriat ve kadın
Tüm kurumları üzerinden devlet erkine artık tamamen hakim hale geldiğini düşünen siyasal İslamcı Erdoğan iktidarı, dini esaslar üzerinden toplumsal yaşamın yeniden kurgulanması esas hedefi doğrultusundaki ana hamlelerini, “İstanbul Sözleşmesi”ni feshederek, “Her kürtaj bir Uludere’dir”tavrıyla, en nihayetinde vasat ölçüler içinde kadın haklarını belli yönleriyle koruyan “6284 Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi Yasası”na ilişkin tutumuyla ve keza “9.

Türkiye ve kuzey Kürdistanlı solculara yönelik bayrak eleştirisi
Kendisi de sol-sosyalist cenahtan olan yazar ve aynı zamanda televizyon programcısı sayın Merdan Yanardağ, on binlerce solcunun, Fransa’da faşistleri yenilgiye uğratarak seçimlerin galibi olan Yeni Halk Cephesi’nin zaferini kutlamak için, ellerinde Fransa bayrağı ile toplaştığı Cumhuriyet Meydanı’nda, coşkuyla Enternasyonal marşını seslendirmelerinden övgü ve gıptayla bahsederken: “Bakın diğer ülke devrimcilerinin kendi ulusunun bayrağıyla bir sorunu yok. Ellerinde Fransa Bayrağı ile hep birlikte Enternasyonal okuyorlar.