Pazartesi Haziran 17, 2024

Çiftetelli - Sami Özbil

Milyonlar Kobanê zaferinin haklı mutluluğu içinde. Aynı zafer halaylarında milyonlarca yürek kardeşleşti, yoldaşlaştı, birbirini yeniden bu kez Kobanê devriminin zaferinin ışığında tanıdı.

Devrim ve zafer artık bir hakikat. Kobanê zaferi ufuk tazeliyor. En başta Kobanê şehitlerimize borçlu olduğumuz zafer, Kürdistan devrimini kategorik olarak ve asla bastırılamayacak biçimde bütün dünyanın gündemine getirdi.

Karşı devrimci zorlama, direnişin daha kuvvetli olmasına yol açtı. Düştü düşüyor biçimindeki alay etmeler, devrimcilerin daha hızlı biçimde direnişe katılmasının, Kürt halkının iç birliğini daha etkin oluşturmasının vesilesi oldu. Aşağılamalar, aşağılayanlara bir devrim ve bir zafere mal oldu.

Gargamel ve azman, yine el elde baş başta kaldılar! Çiftetelli oynuyorlar diye alay ediyorlar kendilerince. Etsinler. Meydanlara baksınlar, milyonlarca özgürlük devrim sevdalısı halaylar çekiyor. O halaylardan daha çok çekilecek!

Önce 6-8 Ekim genel ayaklanması ve şimdi Kobanê zaferi ile iktidarın bütün hesapları boşa çıktı. Müslüman Kardeşler ligi Türkiye ve Ortadoğu projeleri çöktü. Bir kez daha "geçmişler olsun", Kürtleri Kobanê’den daha azına kesinlikle razı edemeyecekler. "Güzel Kürtçemiz" öğreniyorlarmış. Bu sömürgeci retoriği bırakacaklar, geçti bunların devri; Kürtler, başları okşanıp kandırılacak zavallılar değil. Türkiyeli komünistlerle beraber Kürdistan devrimini zafere taşıyorlar. Devrim yayılacak! Onlar içinse taht ayrı bir yere yuvarlanacak tacı ayrı bir yere! Yolsuzların, yiyicilerin ve zalimlerin ilelebet muktedir oldukları nerede görülmüş?

Şu devasa bayrak dikme ezikliğine bakın. Bu nasıl bir yetmezlik tablosu, psikiyatrlar açıklayabilir. Bir devrime verilecek yanıt bu ise siz bitmişsiniz demektir. Ayrıca siz Türk halkının çok büyük bir bölümünün sevgi duyduğu ulusal bayrağı hangi hakla Kobanê zaferine karşı nispet olsun diye karşı devrimin sembolü olarak kullanıyorsunuz!

Bu kafa kirli ve tehlikelidir. Genelkurmay Başkanının günlerdir bakanlıkları dolaşmak, Kürtlere karşı amir tavrı takınılarak "silah bırakın" dayatmasında bulunulması ve iradi biçimde politik uzlaşma evresinin konuşulmuş adımların hiçbirinin atılmaması yakın dönemde iktidarın milliyetçiliği körükleyerek iç sarsıntısını atlatmayı devrimin kelebek etkisinden kurtulmayı planladığını gösteriyor.

İktidarın faşist terör şebekesi IŞİD’i desteklemesi ve Kobanê’yi alaya alması oradaki zaferin etkisini artırdı. Şimdi şu milliyetçi-lümpen bastırma girişimleri de bize adeta zorla devrim yaptıracak! İktidar devletleşirken halk devrimcileşiyor. Kobanê zaferinin domino etkisi çok kısa bir zamanda fark edilecektir.

Kobanê zaferinin burada diğer etmenleri bir kenara bırakarak ve sadece bir alanda ele alındığında bir seçim zaferi ile büyümesi son derece devrimci sonuçlara yol açar. Olağan şartlar altında HDP %10 barajını aşabilir. Halkın bıkkınlığı, AKP’ye verilen emanet oylar, Alevilerdeki CHP bıkkınlığı ve dahası ilk kez oy kullanacak genç seçmen kitlesinin geleneksel tercihlerden uzak durma eğilimi, HDP’nin baraj problemini ortadan kaldırabilir.

Ancak karşımızda yüzyılların yönetme deneyimine ve entrika sanatında uzman bir iktidar var. Bu nedenle saldırı kışkırtma ırkçı-milliyetçi politikalarla HDP’yi yalnızlaştırma, onu "Apo'cu Kürt Partisi" olarak kodlayıp reaksiyoner söylemlere çekme taktiklerine başvurulması muhtemeldir. Ayrıca, sömürgeci bir devlet yapısı ile Kürtlere oradan bakan bir iktidarın HDP’nin mecliste temsil edilmemesini kaldıramayacağını söyleyemeyiz. Aksine parti ile seçime girme kararı durumunda barajın aşılmaması için her yolu deneceklerdir. Siyaset ise ‘an’a en devrimci, sonuç alıcı müdahalelerde bulunmayı zorunlu kılar. O nedenle, her an her ihtimale hazırlıklı olmak, sabit-tekil taktiklerden her zaman daha verimlidir.

Hepsinden daha önemlisi, Kobanê direnişi vesilesiyle Marksist Leninist komünistler kendi şahıslarında Türkiyeli devrimcilerin Kürdistan devrimine karşı gönül borçlarını ödeme imkanı bulmuş olmalarıdır. Kobanê direnişi ve zaferi, bu bakımdan da tarihi öneme sahiptir. Komünistler Kürdistan’ın dilini öğrendik, öğreniyorlar, konuşuyorlar. Şimdi Kürt dinamiğinin Türkiyeli devrimci demokrat bileşenleriyle birlikte Kürtçeyi öğrenmesi, kullanması zamanıdır.


67011

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Misafir yazarlar

T.C.nin 100 Yıllık Tarihi ve Faşizme Karşı Sınıf Mücadelesi

 

Giriş:

Komünist Parti Manifestosu’nun giriş cümlesi “bugüne kadarki tüm toplum tarihi sınıf mücadelesi tarihidir” diye başlar. Bu belirleme o güne kadarki -ve elbette sonrası için de- tüm toplumların nasıl bir evrim izlediklerini gayet net ve anlaşılır bir şekilde özetlemektedir.

İyi Yahudiler de Var!

 

 

"1980'de başka bir operasyonda yakalanıp hapishaneye gittiğimde Yuda amcayla tanıştım. Satranç oynamayı bana o öğretti. Kültürlü bir insandı. Müthiş bir kitap okuma tutkusu vardı. Haftada mutlaka bir kitap okurdu. Şeker hastası olduğu için her yemeği yiyemezdi. Ona elimizden geldiğince yiyebileceği yemekler yapmaya çalışırdık"

Türk Devletinin Kuruluşundan Günümüze Ulus ve Azınlıklara Uyguladığı Baskı

Ülkemizde var olan ve yaşanan ulusal ve azınlıklar sorunun temelinde gerçekleşmemiş olan demokratik halk devrimi yatmaktadır. Demokratik halk devrimi gerçekleşmeden temel hak ve özgürlükler sorunun önemli parçası olan ulus ve azınlıklar sorunu asla çözüme kavuşamaz. 

Emperyalizme Boyun Eğme ve Yarı-Sömürgeliği Kabul Etme Antlaşması Lozan

Kasım 1922’de başlayan ve Temmuz 1923'te sona eren Lozan Konferansı'nda emperyalist devletlerle Türk Devleti arasında yapılan görüşme de çizilen sınırlarla Türk Devletinin kuruluşuna onay verildi. Konferans belgelerinde Sovyetler Birliği'nin de katıldığı geçse de Sovyetler Birliği Boğazlar Meselesi dışındaki görüşmelere katmamıştır. Görüşmelere 1. Emperyalist Paylaşım Savaşının galipleri İngiltere, Fransa, Yugoslavya, İtalya, Romanya ve Yunanistan katılmıştır. Görüşmede belirleyici konumda İngiltere ve Fransa olduğunun altı çizilmelidir.

TC’nin Kuruluş İdeolojisi Kemalist Faşizm ve Günümüzdeki Varyantı

Ülkemizde sorun ve çelişkiler çözülmediği gibi mevcut durum giderek daha çetrefilli bir döneme girmiş durumdadır. Bunun sonucu işçi sınıfı ve emekçi yığınların sömürüsü had safhaya varmıştır. Yoksullaşma en üst düzeye çıkmıştır. Ülkenin girdiği sarmal durumun bedeli tamamen emekçi sınıflara yüklenmiştir. Elbette ki yoksulluk ve işsizlik her zaman var olmuştur. Sınıf çelişkileri, sömürü, baskı ve diktatörlük dönemleri her zaman yaşanmıştır. Bundan sonra da sınıf çelişkileri var olduğu müddetçe baskı mekanizması varlığını devam ettirecektir. Lakin günümüzdeki mertebeye çıkmamıştır.

Türkiye Cumhuriyeti’nin Kuruluşunda İzmir İktisat Kongresi, ya da Emperyalizme Bağımlılığın Belgesi

Osmanlı iktisat tarihinde önemli bir yer tutan kapitülasyonlar ilk olarak 1352 yılında Cenevizlilerle olan ticareti artırmak maksadı ile verilmiştir. İlerleyen yıllarda ise ticaret yollarında yaşanan değişiklikler ve dünya ticaretinin yeni rotalar edinmesi sonucunda başka bazı ülkeler de kapitülasyonlar yani ticaret yaparken kimi ayrıcalıklar edinme hakkı elde etmişlerdir.

Yüzyıldır Tarihin Dışında Bir Rejim: TC!

 

Türk devletinin kuruluşunun yüzüncü yılında, Türk devletinin kuruluşu ve adına “Milli Mücadele” ya da “Kurtuluş Savaşı” denilen süreci ve bu sürece önderlik eden sınıfları kısaca ifade etmek, Türk devletinin hangi temeller üzerinden yükseldiğini ve sınıfsal niteliğini tanımlamak açısından önemlidir.

TC'nin Yüzyıllık Tarihinde İşçi Sınıfı ve Mücadelesi

Giriş:

İşçi sınıfının tarihi kapitalist sistemin gelişmesinden ve burjuvaziden ayrı ele alınamaz. Burjuvazinin ortaya çıktığı yerde işçi sınıfı da vardır. Ve bir çelişmenin iki yanı olan işçi sınıfı ve burjuvazi, birlikte var olurlar. Bu iki zıt kutup hem birbiriyle mücadele ederler ve hem de biri olmadan diğeri olmaz. Bu iki toplumsal sınıfı yaratan kapitalist sistem olmuştur.

 

Devrimci Demokratik Kamuoyuna ve Halkımıza!

KOMÜNİST ÖNDER İBRAHİM KAYPAKKAYA’YI ORTAK BÖLGESEL GECELERLE ANACAĞIZ!

Çakma komünistler! (Deniz Aras)

Her genç Kaypakkayacının biraz da alaycı bir alaycı mutlaka karşılaştığı bir cümledir “Köylü devrimcisi”! Kastedilen elbette İbrahim Kaypakkaya ve onun görüşlerini savunanlardır. Bu tanımı yapanlar için zaman mefhumu sanki bir avantaj olarak kullanılır. Zaman geçtikçe Kaypakkaya’nın görüşlerinin eskidiği sanılır ya da umulur. Kaypakkaya artık eskide kalmıştır ve şimdi “yeni şeyler” söyleme zamanıdır!

Siyasi Tutsakların Tecridi Kırma Mücadelesinin Neresindeyiz? (Yorum)

Emperyalist kapitalist sisteme karşı mücadele eden devrimcilere, komünistlere karşı hemen her ülkede gözaltı ve tutuklama sistematik bir şekilde devam ediyor.

Bu sistematik durum, bu faşist devletler nezdinde tutuklananların her gün daha da derinleşen br şekilde tecrit altında bırakılması anlamına da geliyor.

Egemenler dünyanın dört bir yanındaki devrimci ve komünistlere dönük saldırılarını, katletmekle bitiremediğinde esir alma, tutsaklar üzerinden muhalif güçleri, toplumu sindirme, hapishaneleri bu sindirmenin en önemli aracı haline getirmek hedefiyle yürülüğe sokmaktadır.

Sayfalar