Cuma Mayıs 3, 2024

BİR KEZ DAHA PROVAKASYON 'SİYASETİ' ÜZERİNE

1 Mayıs'ta İsviçre/Basel'de yaşananlar üzerinden; "Provakasyon 'siyaseti‘ne dair bir değerlendirme yazısı kaleme almış, ve  Partizan/ Yeni Demokrasi mensubu  küçük bir  grubun provakatif yaklaşım ve tutumlarına dikkat çekmiş ve ilgili kurumun, mensubu olduğu bu kişiler hakkında gereğini yaparak kamuoyuna  doyurucu bir açıklamada bulunacağına dair bir beklenti içinde olacağımı ifade etmiştim.

Ancak, geçen üç haftalık bu süre içerisinde, ilgili yapı mensubu kişilerden oluşan bir grup,  Provakasyon 'siyaseti'ni, bu kez de, şahsımı hedef alıp, itibar cellatlığı yaparak, "sosyal- medya" üzerinden devam ettirdiklerine tanık olduk.

Bununla kalsaydı, belki bir dereceye kadar "tolere" edilebilirdi. Bunları,  " kendini bilmez, disipline gelmez bir -iki ipi kopuğun zağar çemkirmeleri" olarak adlandırıp, geçebilirdik. Maalesef, 24 Mayıs'ta Zürich' te düzenlenen Filistin ve Kürt Halkıyla dayanışma etkinliği bitiminde Partizan/ Özgür Gelecek  mensubu iki arkadaşa karşı sergiledikleri tutumları, artık, çok daha açık ve net olarak gösteriyor ki;  bu davranışlar bir-iki ipi kopuk "disiplinsizin"  provakatif çıkışları ve edimleri değil. Bunlar, ya  mensubu oldukları yapının, en azından belli kademelerinin  doğrudan icazeti , yada "göz yummasıyla" olan şeyler olduğu artık her türlü tartışmanın dışındadır.

Hatırlanacaktır, söz konusu yazımda, dikkat çekmiş ve demiştim ki: "Birilerinin adeta 'A Takımı' vari , misyonlandırılmış özel görevlileri var."

 Geçen bu sürede gerek "sosyal- medya korsanları" üzerinden  itibar cellatlığı ve gerekse, fiili hayatta devrimci insanlara fiziki saldırı düzenlemekle görevlendirilmiş elemanları olduğu ve bu kirli siyaseti bunlar üzerinden hayata geçirdikleri artık çok net olarak görülebilmektedir.

Bu son pratik şuna işaret ediyor ki; "karanlığın tanrıları" devrimci güçler arası çatışmalar yaşansın istiyor.

Yoksa, kim neyle nasıl izah edebilir ki: Ortaklaşa düzenlenmiş bir etkinlik sona erdikten sonra, alandan ayrılıp gitmekte olan iki devrimci insanı takibe almayı, ara bir  sokakta da üzerine yürüyüp şiddet uygulamaya çalışmayı?!

Elbette devrimciler böylesi fiili  durumlarda gereken uyarıyı yapar ve ama karşı taraf kirli emelini gerçekleştirmekten vazgeçmiyorsa, özsavunmasını en iyi şekilde yerine getirme hakkına sahiptirler ve buna uygun davranmakta tereddütte etmezler.

Nitekim, arkadaşlar bu bilinç ve iradeyle hareket etmiş ve saldırılarından vaz geçmeyen saldırganları, öz savunmalarını yaparak durdurup geri püskürtmüşlerdir.

Fakat şunun altını kalınca çizmek gerekiyor ki; bu tür fiili saldırılar her zaman böyle  "küçük arbede" şeklinde yaşanmayabilir. Çok tehlikeli bir şekilde tırmanabilir ve geçmişte yaşandığı gibi devrimci kanı akıtmaya kadar varabilir/ vardırılabilir.

Provakasyon 'siyaseti' ni,  bir " siyaset yapış tarzı" olarak ele alıyorsa birileri ( ki, öyle olduğu anlaşılıyor artık); haliyle çokta iyimser olamıyor insan.

O zaman yapılması gereken, devrimci kamuoyu nezdinde bu " kirli siyaseti" alabildiğine teşhir etmek ve devrimci yapıları buna karşı tavır koymaya davet etmek ve bu ortak tavrın alınmasını sağlamak ve keza provakasyonlarını sergileme fırsat ve ortamlarını olabildiğince minimize etmeyi, devrimci bir sorumluluk olarak hayata geçirmek.

Bazen, " belayı savuşturma" nın en iyi yolu, ondan kaçmak olabilir arkadaşlar. Bu, asla korkaklık değildir; bu, devrimciler arasında devrimci kanı akıtılmasına fırsat tanımamak adına gösterilmesi gereken yüksek bir bilinç ve sorumluluktur.

Devrimci sorumluluk sahibi tüm kişileri bu sorumluluk bilinciyle davranmaya davet ediyorum.

Buradan Partizan/ Yeni Demokrasi mensubu devrimcilere şunu söylemek istiyorum:  Bilin ki; dost güçlerle, devrimci halk güçleriyle sizi karşı karşıya getirtip çatıştırmak isteyen hiç bir „irade“ (kişi veya organ), ideallerine bağlı olduğunuz komünizm  bilinci değildir. Dolayısıylada  sizden bu "kavga" dahil olmanızı  isteyenin niyetini sorgulamak zorundasınız. 

4257

Halil Gündoğan

Halil Gündoğan sitemizin köşe yazarıdır. Teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır.

Halil Gündoğan

Yerel Seçimler ve Proleter Tavır

 

 

Türkiye 31 Mart 2024 tarihinde yapılacak yerel seçimlere kilitlenmiş bulunuyor. Baskı, yasaklamalar, açlık, yoksulluk, pahalılık ve işsizlik en can alıcı sorun olarak ülke gündemindeki yerini korurken, tüm burjuva partiler 31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlerde kazanacakları belediyelerin hesaplarını yapmakla meşguller.

Misak Manuşyan ve 23’ler Ölümsüzdür!

Misak Manuşyan (1.9.1906 – 21.2.1944) ve yoldaşlarını, Nazi kurşunları ile Paris’te katledilmelerinin 80. yılında saygıyla anıyoruz İnsanlığın düşmanı faşizmi ise bir kez daha lanetliyoruz.

İnsanlığın başına kara bulut gibi çöken, yıkımlar, savaşlar ve dahası onarılması mümkün olmayan felaketlere sebep olan Hitler Faşizmi, 1933 yılında Almanya’da iktidara gelmesiyle başladı. 1929 ekonomik ve sosyal bunalımını atlatamayan ve çözüm bulmakta zorlanan, kapitalist-emperyalist ülkeler, sorunlarını savaş yolu ile çözmek, pazarların yeniden paylaşma savaşına giriştiler.

ÖNCE SERMAYE, SONRA, YİNE SERMAYE

13 Şubat 2024 tarihinde Erzincan iline bağlı İliç'de Çöpler Madencilikte meydana gelen toprak kaymasında 9 (bu rakamın daha  yüksek olduğu iddiası da var) işçi toprak altında kaldı. Bu son olayda, “maden kazası” olarak adlandırılan işçi katlimının, doğa katliamı ile birlikte olağan hale getirildiği ve bu seri katliamların, sermayenin birikimi ve büyümesi için olmazsa olamaz kuralı olduğu  gerçekliğiyle karşı karşıyayız.

Ağır tecrit, büyük direniş (Nubar Ozanyan)

Biz 5 Nolu Amed Zindanı’ndan tanırız faşizmin üniformalı generallerini ve kan yüzlü zindan bekçilerini! Özgürlük mahkumlarına intikam alırcasına en ağır işkencelerin nasıl yapıldığını çok iyi hatırlarız. Devrimin öncü ve önderlerine nasıl düşmanca yüklendiklerini iyi biliriz. Sadece memleketimizden değil, biz ağır tecrit koşullarını ve ölümcül duvar sessizliğini, Peru devriminin önderi Başkan Gonzalo yoldaşın 29 yıl süren direnişinden biliriz.

„Dijitalleşme“ Kitabım Üzerine

Kitabın konusu, işçi sınıfının nicel ve nitel varlığıyla doğrudan ilgilidir. Özellikle üretim sürecinde dijitalleşmenin artmasıyla, işçi sınıfının sınıfsal niteliğine yönelik ciddi saldırılar gelmeye başladı. İşçi sınıfının ortadan kalkacağı, burjuvazinin, ücretli iş gücü sistemi olmadan, salt makineler üzerinden artı-değer elde edeceği gibi, doğrudan kapitalist sistemi var eden temel olgular yok sayılmaya başlandı.

Yavuz Proletarya Ev Sahibini Bastırırmış

-Seçimleri Boykot-

Zavallı kılıçdaroğlu.

Kazanınca (parlamentarizme) geçmeyi başarabilince) kazanabilmek için yaptığı her şeyin anlamsızlaşacağıyla o kadar ilgilenmişti ki ...

Aman neyse biz proletaryalara ne.

Ulusalcıların - sosyal demokratların ağır bedellerle anlamsızlaştırdığı parlamentarizm komplolarla tarihin tozlu sayfaları içerisinde kaybolup giderken...

imamoğlu'nun şapkada çıkardığı tavşan özgür özer'e eşbaşkan'ım diyerek itibar kazandırma yarışına düşen dem'liler ile...

Tarih bilgisi ve gelecek tasavuru (Deniz Aras)

Geçtiğimiz hafta içinde bir dönem TC içişleri memuriyeti görevinde bulunan ve bu “vatani görevi” sırasında devletin başta gözaltında kaybetmeler olmak üzere Kürt halkına ve devrimcilere yönelik katliam saldırılarını sürdürmesini “başarı”yla yerine getiren, günümüzde özü başına muhalif bir faşist partinin lideri Meral Akşener’in “mertçe cinayet” sözü çok konuşuldu.

Ermeni bir devrimci: LEVON EKMEKÇİYAN (Nubar Ozanyan)

Özgürlük uğruna yürütülen savaşımda her savaşçının önüne çıkan tehlikeli yol ayrımı ve kararlardan biridir “Ya onurunu ayaklar altına alıp teslim olacaksın! Ya da ölümlerden ölüm beğenerek direneceksin.” Levon Ekmekçiyan birkaç günlük yaşam uğruna kendini düşmana satmadan yaşamayı esas aldı. Düşündü fedailerin komutanı Kevork Çavuş’u, Antranik Ozanyan’ı, Mariam Çilingiryan’ı ve yanıbaşında çatışmada şehit düşen yoldaşı Zohrab Sarkisyan’ı. Sonra çocukluğunda anlatılan ve dinlemekte zorlandığı soykırım hikayelerini. Hangi Ermeni gencinin yüreği yaralı hafızası intikam dolu değildir ki?

“Unutturulan” Bir Devrimcinin Ardından 29 Ocak 1983, Kanlı Şafak

Çeşitli milliyetlerden Türkiye halkının başına kara bulut gibi çöken 12 Eylül Askeri Faşist Diktatörlüğü’nün elebaşı olan Kenan Evren, Muş halkına yaptığı ve tarihe geçen konuşmasının bir bölümünde “Asmayalım da besleyelim mi?” sözünü, Ermeni devrimci Levon Ekmekçiyan için söylemişti.

12 Eylül faşist cunta yılları idamların, işkencelerin, gözaltında kayıpların, vatandaşlıktan atılmaların, azgın devlet terörünün yaşandığı yıllar olmuştur. Bu dönemde siyasi nedenlerle aralarında 17 devrimcinin de olduğu 51 kişi idam edilerek katledilmiştir.

Almanya'da Faşizme Karşı Kitlelerin Büyük Protestosu

Alman emperyalist burjuvazisi, son yıllarını ekonomik kriz içinde geçirdi ve bu krizi savuşturabilmiş değildir. Tersine, giderek derinleşmektedir. Kendileri için söylenen “Avrupa'nın hasta adamı” sözüne karşı, ekonomi bakanın Lindener'in doğrudan ağzıyla; “hasta değil, yorgun adamı” olduğunu kabul etti.

Çutakımız Hrant (Nubar Ozanyan)

Soykırımcıların, hafıza katillerinin tüm çabalarına karşın Ermeni halkının ve ilerici insanlığın hafızasında halen dipdiri olan Hrant Dink; özgürlüğün ve adalet arayışının simgesi olarak anılmaya devam ediyor. Yüzbinlerin hem kalbine hem de duygularına bu denli etkili ve sarsıcı dokunmayı başaran Hrant Dink, bu gücü Ermeni soykırım gerçekliği kavrayışından, özgürlüğe ve adalete olan güçlü inancından, tutarlı duruşundan alıyordu.

Sayfalar