Pazar Haziran 16, 2024

Aliboğazı direnişinin ortaya çıkardığı görevler

Aliboğazı direnişi halk ordusunun savaş tarihinde ayırt edici önemli bir yer tutmaktadır. ALİBOĞAZ direnişi Seyfi Batar yoldaşların düşmanla uzun süreli çatışmaya girerek kahramanca çatışmalarıyla yarattıkları Amed-Piran (Dicle) direnişine eklenen yeni bir direniş ve savaş halkası denilebilir. Aradan uzun yıllar geçmesine karşın halen günümüze kadar Piran’ın (Dicle) yoksul emekçi Kürt köylüleri-çobanları halk ordusunun direnişini unutmayarak çarpıştıkları yere “KOMA TİKKO” adını verip onların direnişinden bahsediyorsa ortaya konan direnişin büyüklüğünü anlamak gerekir. Halk ordusunun neferlerinin ölümsüzlüğünü görmek gerekir.  

Düşmanın bütün fiziki-teknik-sayısal üstünlüğüne karşın yürek ve akıllarıyla baş eğmez direnişleriyle düşmana vurdukları darbenin gücüyle halk ordusunun neferleri ölümsüzleşiyorsa orada büyük bir kahramanlığın yaratıldığını eşsiz bir fedakarlığın ortaya konduğunu görmek gerekir. Direnişin öncekilerden daha uzun süreye yayılarak daha zorlu geçtiğini düşünürsek Aliboğazı direnişi Amed-Piran direnişine eklenen güçlü yeni bir halka olduğu rahatlıkla görülür. Aliboğazı faşist Türk ordusunun geçilmez boğazıdır. Boğazına takılı kalan direnç halkalarıdır. İrade kararlılığıdır.

Aliboğazı direnişinin savaş sanatı ve komuta pratiği savaşçıların feda ruhu açısından değerlendirilecek birçok başlığı vardır. Olası düşman operasyonuna karşı hazırlığı ve çalışmaları önceden yapılmış, geçmiş deney ve tecrübeleri doğru bir tarzda sentezlenmiş, doğru planlama-konumlanma-mevzilenme-etkili ve örgütlü darbeleme pratiklerinde başarıların olduğu rahatlıkla görülür. Arazinin en sarp noktalarında düşmanı en etkili bir şekilde karşılayacak darbeleyecek tarzda konumlanmak başarının ilk adımıdır. Savaşçıların moral ve motivasyonu, irade ve kararlılığı, emir ve komuta içinde örgütlü ve koordineli hareketi direnişin başarısını artıran niteliktedir. Gerillaların devrime-halka-partiye olan koşulsuz ve sonsuz bağlılıkları, kararlılık ve sağlam iradeleri direnişin tayin edici özneleri olmalarını yaratmıştır.

Savaş sadece birbirine tezat farklı iki ideoloji-farklı iki dünya görüşünün çatışması ve karşı karşıya gelmesi değildir. Aynı zamanda iki farklı irade ve kararlılığın çatışması ve savaşımıdır. Aynı zamanda birine zıt ve farklı iki amacın karşı karşıya gelmesidir.

Boşalan mevzileri doldurmak…

Düşmanın saldırı sonucu kahraman şehitlerimizin boşalan mevzilerini doldurmak başta gelen görevlerden biri olmalıdır. Her alandaki her genç kadın-erkek yoldaş Aliboğazı direnişini ve kahramanlığını bir savaş çağrısı ve bir direniş bildirisi aynı zamanda bir katılım “emri” olarak algılamalı ve ideolojik-psikolojik hazırlığını-çalışmalarını bu görevin yerine getirilmesi için yapmalıdır. Boşalan her gerilla mevzisi en ileri sayıda katılımla doldurulmalıdır. Bire beş, bire on katılımla mevzileri doldurmak esas alınmalıdır. Katılımlar hem düşmanın topyekun saldırı ve yok etme seferberliğine yanıt amacını taşımış olacaktır hem sınıf düşmanlarına karşı direniş ve savaş mevzilerini büyütüp çoğaltmak hem de şehitler yaşayan gerilla güçlerine güçlü bir moral motivasyon sağlayacaktır.

Unutmamak gerekir ki silahlı mücadele geliştirilip büyütülmeden farklı alanlara açılmadan düşmana etkili ve geriletici darbeler vurulamaz. Çalışmanın- mücadelenin-örgütlenmenin iki farklı yönü birbirini geliştiren, güçlendiren ve tamamlayan şekilde ele alınmalıdır. Ancak esas ve tayin edici yan silahlı mücadelenin geliştirilip güçlendirilmesi olmalıdır. Hiçbir gerekçe ve öncelik silahlı mücadeleyi geliştirme ve güçlendirme görevinin önüne geçemez. Kölelik dolu yaşamdan memnun olmayan, hoşnutsuzluk duyan acı ve çile çeken her emekçi aynı zamanda objektif olarak bir militan adayıdır.

(Bir Partizan) 

46298

Partizan'dan

Partizan'dan; Gündem ve güncel gelişmelere ilişkin politik açıklama ve yazılar. 

Partizan'dan

Bir Kez Daha: Tehlikenin Farkında mıyız?

Bundan kısa bir süre önce, Erdoğan iktidarının; “Türkiye Yüzyıl Maarif Modeli” ile teşebbüsüne soyunduğu stratejik hamlenin Türkiye ve K. Kürdistan toplumu açısından nasıl ve ne türden güncel bir tehlike ve tehdit oluşturduğuna dair kısa bir yazı paylaşmıştım.

Ermenistan’da Tavuş Hareketi Üzerine

Ermenistan Apostolik Kilisesi Tavuş İdari Başpiskopos’u Bagrad Galstanian önderliğinde başlatılan sivil itaatsizlik gösterileri, halkın yoğun katılımı ile devam ediyor. Ermenistan’a ait dört köyün, Azerbaycan’a iade edilmesi bardağı taşıran son damla oldu. Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’ın derhal istifa etmesi isteniyor. 4 Mayıs’ta başlayan gösteriler, yol güzergahı üstünde bulunan Lori, Sevan, Geğarhunik… şehirlerinden halkın yoğun katılımı ile Yerevan’da sonlandırıldı. 26 Mayıs’ta Cumhuriyet Meydan’ında düzenlenen miting ile yüz binlere ulaştı.

“CHP’yi demokrasi cephesıne katılmaya zorlama” yaklaşımları üzerine - 2

Sol-sosyalizm adına adeta akıllara durgunluk veren yaklaşım örnekleri bu saptama ve belirlemeler. Yani sanki de CHP işbirlikçi tekelci burjuvazinin temsilcilerinden ve T.C Devleti’nin koruyucu-kollayıcı ana güçlerinden olan bir sosyal demokrat parti değil de sol, sosyalist veya halkçı bir partiymiş gibi tenkit ve değerlendirme konusu yapılıyor. Hal böyle olunca da burada kusur, varlık nedeni gereğince davranan bir sosyal demokrat partinin değil; sosyal demokrat partiye, sahip olmadığı/olamayacağı payeleri yükleyen yaklaşımların olur doğallığıyla.

İdeolojik Netlik ve Örgütlülük

Günümüzde özgür bir geleceğe doğru yapılacak her hamle, sınıf bilinçli bir duruşu ve buna uygun bir örgütlülüğü zorunlu kılar. Tüm bunlar da yoğun bir emeği ve fedakarlığı gerektirir. Sınıf bilincinden yoksun, kendiliğinden hareketlerle köklü değişimlerin-tarihsel kopuşların yaratıcısı olunamaz. Proleter ideolojiyle donanmış partilerin tarihsel misyonu tam da burada ortaya çıkıyor. Yine partisiz-örgütsüz bir duruşla özgür bir geleceğe dair hesaplar yapılmaz.

AKP-MHP FAŞİST DİKTATÖRLÜĞÜNÜN K. KÜRDİSTAN’DA FİİLİ OLARAK UYGULADIĞI, SÖMÜRGE SİYASETİDİR.

Sömürge siyasetinin en belirgin özelliği, yerel halkın iradesinin gasp edilerek, yok sayılmasıdır. Bunun yerine, sömürgeci merkezi yönetimin doğrudan kendi memurlarını oraya yönetici olarak atamasıdır. Bunun adı bir dönem OHAL Valisi, sıkıyönetim komutanı, bölge müsteşarı oluyorken; bugün de Kayyum belediye başkanı, muhtar vs. vs. oluyor.

Günümüz koşullarında sömürge veya ezilen bağımlı uluslara, azınlıklara, baskı altındaki inançlara ve ezilen cinse karşısömürge siyasetinin aldığı biçim; aleni bir şekilde, koyu faşizmden başka bir şey değildir.

Piroğlu Ecevit (Nubar Ozanyan)

Özgürlük uğruna bedeni ölüme yatırarak bir mevsim aç kalmak… Onurlu ve özgür bir yaşam için kendisine ait olan her şeyi feda etmek. Budur, özgürlük mahkumlarının hikayesi! Dünya ve ülkemizin zindan direniş tarihi buna fazlasıyla tanıktır. Amed zindanından Metris zindanına uzanan direniş tarihi fazlasıyla buna tanıktır. Kolay mı saatlere günlere aldırmadan her gün herkesin gözü önünde santim santim erimek; yaşamın nimetlerine dokunmadan açlığa yatmak… 120 günden daha fazla süren bir direnişi sürdürmek; düşünmek ve hayal etmek bile insanı ürkütüyor.

ABRÜST - leylekler getirdi kız... leylekler...

"Sol Kal Sol Yaşa"

Sol tatile  gitmişken...

Toplumsal yapı da; bir an bile parlamentarizmi savunmakta vazgeçmediğini ilan eden her insan ve siyasi yapı da ağır  saldırılara maruz kalıyorken...

seçimlerle  siyaset yapmak istiyen  devrimcilerde proletaryaların her geçen  gün ağırlaşarak hissettiği  solcusuzluğa  karşı da proletaryanın karşısına umut olma uğruna olsa da "Sol Kal Sol Yaşa" diyerekte çıkamıyorken...

fırsatta buyken... fırsatta buyken... 

yazın gitsin kız... yazın gitsin...

abrüst... falan filan...

sanat da diyin gitsin.

Zap’a bomba Colemerg’e kayyum (Nubar Ozanyan)

Türk patronlarının ve generallerinin Kürt ve emek düşmanlığı kapsamlı ve planlıdır. Sınırlı bir zaman ve belli bir dönemle sınırlı değildir. Süreğendir. Demokrasiyi gerçekte değil sözde bilir. Uygulamada değil yasalarında yazılı haliyle tanır. Ki bunu bile kaale almaz. Tarihten günümüze dek en iyi yaptığı şey işgal ve Türk olmayan halkların canını almaktır. Emek ve topraklara konmaktır. En iyi bildiği ise “Yakma-Yıkma-Çökme”dir. İkiyüzlü ve sahtekâr olduğu kadar kinci ve intikamcıdır.

Devrimci Pratik ve Militanlaşma

Günlük, üretkenlikten yoksun, kendini tekrarlayan faaliyetler militanlaşma anlamında bir gelişmeyi tetiklemez. Yine devrimci pratiği zayıf bir özne, her şeyden önce geçmiş olumsuz alışkanlıklarıyla devrimci bir tarzda hesaplaşmaya girmez. Yani düşünsel ve pratik olarak küçük burjuva düşünüş ve yaşam tarzından militanca bir kopuş sürecine yönelmez. Çünkü devrimci militanlaşma proleter düşünüş tarzına aykırı olan her türlü burjuva anlayışla hesaplaşma düzeyine bağlıdır. Sade bir dille ifade edecek olursak; köklü bir kopuş, çok yönlü ve kapsamlı bir hesaplaşmayla mümkündür.

“CHP’yi demokrasi cephesıne katılmaya zorlama” yaklaşımları üzerine - I

Toplumda ve doğada yaşanan her değişim, dönüşüm ve gelişmeye koşut olarak, her olgu ve kavram gibi, CHP de elbette ki tartışmalar konusu olabilir, olmalıdır da. Bunda herhangi bir anormallik olmasa gerek. Hayatta, ortaya çıktığı o ilk andaki haliyle, değişmeden kalan/kalabilen hiçbir şey olamayacağına göre; CHP’de de bu kural gereği, el mecbur, bazı değişim ve dönüşümler yaşanacaktır. Bunu yadsımak, hayatın diyalektiğini yadsımakla eşanlamlıdır.

Tutuculuk,dogmatizm ve tabela devrimciliği devrime vardırmaz!

Kısa bir süre önce, “Bu Kendi Kendimizi Kandırmamız Daha Ne Zamana Kadar Sürecek Acaba?” başlıklı, kısa-özlü bir yazı kaleme alıp, bloğumda paylaşmıştım.

Yazıda Türkiye ve K. Kürdistan Devrimci Hareketinin içinde bulunduğu olumsuz durum ve açmazları özetlenmiş, kendi kendine yapageldiği ajitasyona ve kafasını kuma gömme hallerine dikkat çekilmiş ve son paragraf olarak da şu soru sorulmuştu:

Sayfalar