Salı Nisan 29, 2025

3. Havalimanı İşçilerinin Direnişinin Öğrettikleri

3. Havalimanı inşaatı projesi, Türk tekelci burjuvazisinin sermaye birikimini ve kar oranını artırma projesi olarak yürürlüğe sokuldu.

Bunun anlamı; işçilerin en ağır koşullarda, her türlü sosyal ve demokratik haklardan yoksun olarak çalıştırılması demektir. Türk burjuvazisinin siyasal temsilcisi faşist AKP hükümeti, uzun yıllardır Türkiye’yi ucuz bir iş gücü cenneti olarak yönetmektedir.

Grevlerin yasaklanması ya da bütünüyle hükümet iznine bağlanması, işçilerin sendikalşamasının önüne bir çok engeller çıkarılması, demokratik hak ve özgürlüklerin gasp edilmesi, sermayenin çıkarları için, işçi sınıfı aleyhine öne çıkan yaptırımlardır.

Dünyada haftalık en uzun çalışma süresinin olduğu bir kaç ülke içinde yer alan Türkiye, işçilere, adeta kölelik sistemini dayatmış durumdadır.

Türk egemen sınıfları, “tek vatan, tek millet, tek din” adı altında başlatıkları saldırıların başında işçiler gelmektedir. İşçi sınıfının ideolojik olarak teslim alınması, diğer demokratik kesimlerinde direnişlerinin kırılması anlamına geliyor. Bu nedenle de burjuvazi, artı-değer yaratıcısı işçileri; susturmayı, örgütsüzleştirmeyi, değersizleştirmeyi ve baskı altında tutmaya özel bir önem vermişlerdir.

“Grevleri sizler için yasaklıyoruz” diyen sermaye sözcüsü Cumhurbaşkanı Erdoğan, işçi düşmanı ve sermaye dostu sınıf karakterini her zaman açık açık ortaya koymuştur.

En ağır çalışma koşullarının olduğu bir iş alanı olarak 3. Havalimanı inşaatında bugüne kadar 400’ün üzerinde işçinin “iş kazası”nda öldüğü basına sızmıştı. Bu gerçeği hükümetin yalanmasına karşın, 3. Havalimanı işçilerinin Eylül ortalarında başlattıkları direnişle ortaya çıkan gerçekler, bu kadar “ölüm” olayını doğrular nitelikteydi. Ayrıca her gün onlarca iş kazasının olduğu ve bunların çoğunun yaralanmayla sonuçlandığı da işçilerin verdiği bilgiler arasında yer almaktadır.

En kötü koşullarda çalıştırılan Havalimanı inşaatı işçileri, artık daha fazla dayanamadıkları için, direnişe geçemk zorunda kalmışlardır. Ya kendilerine dayatılan kapitalizmin kölelik koşullarına evet diyeceklerdi ya da kendi deyimleri ile “insan onuruna yakışır çalşıma koşulları” içinde yaşamlarını sürdüreceklerdi .

Oysa işçilerin istemleri çok basitti. Ancak sermaye, kar oranını artırmak için daha fazla sömürü ve daha ağır iş koşullarını durmadan dayatıyordu. İşçiler, buna dur dedi ve direnişe geçtiler.

Havalimanı işçilerinin direnişi, işçi sınıfının kapitalizmin her koşuluna boyun eğmeyeceğinin bir göstergesi olarak öne çıkan bir eylemdir.

3. Havalimanı inşaatında 40 binin üzerinde işçi çalışmaktadır. Bu oldukça yüksek bir rakamdır. Ve bu işçilerin ezici çoğunluğu sendikasızdır. Burjuvazi, işçilerin en temel demokratik hakkı olan sendikal örgütlenmeyi engellemek için, işçilere karşı her türlü baskı aracını kullanmaktadır.

Demokratik-ekonomik bir örgütlenme olan sendikal örgütlülükten yoksun işçilerin sınıf bilinçli örgütlenmeleri ve bilinçlenmeleri oldukça zordur. Sendikal örgütlenme sınıf bilinçli örgütlenmenin ön basamağıdır. Burjuvazi işte bunu engelliyor.

Ülkenin diğer alanlarında grev yapan işçilerle dayanışma oldukça yetersiz olduğu gibi, 3. Havalimanı işçileriyle dayanışma da oldukça sınırlı ve yetersiz kaldı. Burjuvazi sınıf olarak işçilerin karşısında birleşirken, işçiler, sınıf olarak dayanışma ve birleşmeyi başaramamaktadır. Bunun çok yönlü etmenleri olmasına karşın, işçi sınıfı bunu gerçekleştiremediği sürece ağır ücretli kölelik koşularından kurtulamaz. Ya da en doğal demokratik-ekonomik haklarını kazanamazlar.

3. Havalimanı işçilerinin direnişinin hemen arkasından polis ve jandarma baskını, ve 500 aşkın işçinin gözaltına alınması, burjuvazinin işçi direnişlerine nasıl yaklaştığının yalın bir göstergesidir. Bu aslında bir sınıf mücadelesidir. Burjuvazinin her koşulda işçilere saldırdığı ve saldıracağı açık. İşçilerinde örgütlenerek buna karşı mücadele etmesi bir sınıf bilinci sorunudur. İşçiler, karşılarında bir sınıf olduğunun ve kendilerinin de bir sınıf olduğunun bilincine varmalıdır.

Havalimanında direnişe geçen işçiler, tüm baskı ve yıldırmalara karşın, direnişleri onlara çok şey öğretti. En azından kendi güçlerini gördüler. Direnerek bir çok hakların eldeedilebileceğini öğrendiler. Ve örgütlü bir şekilde direnmenin, karşıt güçleri kendi direnişlerinden ne kadar korkutuğunu öğrendiler. Ve en önemlisi de, polis ve jandarmanın sermayenin kolluk güçleri olduğunu daha net gördüler. İşçiler, burada öğrendiklerini asla unutmayacaklardır. İleri bir aşamada, bu direnişin dersleri mücadelelerini daha yükseklere çekmeye yarayacaktır.

Önümüzdeki süreçte, ekonomik kriz içinde olan Türk egemen sınıflarını daha bir çok işçi direnişi beklemektedir. Burjuvazi krizi atlatmak için daha fazla işçiyi işten çıkarırken, sömürü oranını artırmak içinde işçiler üzerindeki baskıları artırma yoluna gideceklerdir. Bu da işçilerin en ağır sömürü koşularına karşı direnişlerini gündeme getirecektir.

Burjuvazi, işçi sınıfını “milliyetçilik”, “dincilik-mezhepçilik” adı altında alt kimliklere ayırarak işçileri bölmeye çalışıyor. İşçi ve emekçileri kutuplaştırmaya çalışan burjuvazi, bu politikalarında, bugüne kadar bir başarı kazandılar. Sosyalşovenist düşüncelerin demokratiik kesimler içinde de alan bulması, bu propagandanın ve politikanın bir ürünüdür. İşçi sınıfı, burjuvazinin dayattığı alt kimlikleri bir kenara atarak, kendi sınıf kimliğini öne ve bilince çıkarmalı ve onun etrafında örgütlenmelidir.

Önümüzdeki süreç, işçi direnişlerinin yoğunlaşacağını göstermektedir. Komünistler buna göre hazırlanmalı ve örgütlenmelerini işçi sınıfı içinde derinlemesine ve genişlemesine yaymanın örgütsel ve siyasal taktiklerini üretmelidirler.

28050

Yusuf Köse

Yusuf Köse teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır. Ayrıca 7 adet kitabı bulunmaktadır. Kitapları şunlardır: Emperyalist Türkiye, Kadın ve Komünizm, Marx'tan Mao'ya Marksist Düşünce Diyalektiği, Marksizm’i Ortodoks’ça Savunmak, Tarihin Önünde Yürümek, Emperyalizm ve Marksist Tarih Çözümlemesi, Sınıflı Toplumdan Sınıfsız Topluma Dönüşüm Mücadelesi.

yusufkose@hotmail.com

http://yusuf-kose.blogspot.com/

 

 

Son Haberler

Sayfalar

Yusuf Köse

Kadınların Irkçı Hareketlere Katılımı: Karmaşık ve Çok Boyutlu Bir Gerçeklik -2-

Son yıllarda, emperyalist savaş tehlikesinin zemininin güçlenmesine paralel, dünya genelinde ırkçı hareketlerin ve partilerin dikkat çekici boyutta güçlendiğine vurgu yapmış, bu yükselişin, sadece belirli demografik gruplarla sınırlı kalmadığını, kadınları da içine aldığını gördüğümüzü ifade etmiştik.

Peki, kadınlar neden bu tür hareketlere katılıyor? Bu sorunun yanıtı, birçok faktörün karmaşık bir birleşiminde yatıyor.

Faşizmin Yüzünü Örten Çirkin Bir Maske (Nubar Ozanyan)

İttihatçı Türk kompradorları, ekonomik-mali-siyasal krizden bir türlü kurtulamıyor. Faşizmi maskeleyen kaba uydurma parlamentoyla bile ülkeyi yönetemiyor. Zorbalık her taraftan fışkırıyor. Kötülük ve çirkinlik her yerde bütün utancıyla görülüyor. Dağda, köyde, sokakta Kürt ve emekçi kanı dökmekten çekinmeyenler dünyanın gözü ve kulağının üzerinde olduğu parlamentoda bile Kürt kadın parlamenterin kanını dökmekten çekinmiyor. Zorbalık, pervasızlık, yasa, hukuk tanımamazlık ayyuka çıkmış, had safhaya ulaşmıştır.

Emperyalist haydutlar, 3.Dünya savaşı hazırlıklarını yoğunlaştırmakla meşgul…

Bazı sol-sosyalist ve kendilerini komünist addeden kesimler hâlâ (evet, hâlâ) bir 3. Dünya Savaşı çıkacak mı çıkmayacak mı ve keza “süreci belirleyen esas etmen savaş mı devrim mi?” ikilemi girdabında, adeta miskince bir fikirsel jimnastik rehavetiyle, sorunu ele almaya devam ede dursunlar; fakat süreç, maalesef ki hem de çok hızlı bir şekilde, o istenmeyen malûm sona doğru ilerliyor. 

Fakir (Nubar Ozanyan)

Yaşamı boyunca hep yokluk ve fakirlik içinde yaşadı. Bundandır ki arkadaşları ona “Fakir’’ dedi. Ne zaman biraz dünya nimetlerine yakın olan olanaklara sahip olsa o yine fakir yaşamından ayrılmadı. Yaşamı fakir, bilinç ve yüreği zengin olan Nubar Ozanyan en alttakilerin, yoksulların, mazlumların yoldaşı olmaktan bir an olsun geri durmadı.

Servet Vergisi ve Sermayenin Olmayan Vijdanı

Bugünlerde de toplumsal eşitsizlik sermayenin birikimine ve merkezileşmesine koşut olarak artınca, zenginlerden servet vergisi alınmasını dilendirenlerde çoğalmaya başladı.[1] Servet vergisi, toplumsal servetin  belli ellerde birikmesinden bu yana ara sıra gündeme getiriliyor. Zaman zaman kısmen de uygulanmıştır. Örneğin savaş dönemlerinde vb. Yine ABD'de, 1960'larda 400 zenginden %53 oranında vergi alınmıştır.

Inger Nubar Can, Hewal Nubar, Nubar Yoldaş’a!

Halen pek çoğumuzun inanmak istemediği Nubar Ozanyan’ın ölümsüzleşmesinin 7. yılında, onu bir kez daha saygı ve sevgi ile anarken, şehadetinin yıldönümünde onu anlatmak da bizim için en zor yazılardan olacaktır.

Rusya / Ukrayna Savaşında Yeni Bir Aşama

Savaşın Rus topraklarına doğru genişlemesi Ukrayna'daki savaşın yeni bir aşamaya geçmesi anlamına geliyor.

6 Ağustos Salı gününden bu yana Ukrayna birlikleri Rusya sınırını geçerek Rusya'daki savaşta yeni bir cephe açtı. En az üç Ukrayna tugayı ve çeşitli taburlar savaşa dahil oldu ve ilerleme Rus topraklarının yaklaşık 30 kilometre içine kadar ulaştı. Bu, savaşın yeni bir aşamasının başlangıcına ve dünya savaşı tehdidinin önemli ölçüde yoğunlaşmasına işaret ediyor.

İKTİDARIN BÜYÜK YALANI: “HİÇ KİMSENİN YAŞAM TARZINA KARIŞMIYORUZ.”

Genel olarak tüm siyasal İslamcıların, ama özel olarak da İslamo-faşist Erdoğan ve iktidarının, başvurduğu en kullanışlı “idare etme” araçlarının ilk sırasında hiç kuşkusuz ki dinlerince de serbest sayılan takiyedir. Yani amaçlananı gerçekleştirebilmek için, gözünü dahi kırpmadan YALAN SÖYLEMEKTİR. 

Türkiye „Yarı-Sömürge“ Bir Ülke Mi? Emperyalizm Üzerine Notlar-4

Sömürge-Yarı-SömürgecilikÜzerine

Belliki sol-sosyalist eski nostaljik söylemlerin tekrarı bugün artık kitlelerde herhangi bir karşılık bulmuyor!

Geçenlerde, “dini bütün” olarak tabir edilen kesimlerden bir ahbabımla, “ne olacak bu memleketin hali” kıvamında sohbetteyken, şöylesi bir cümle kurmuştu: “Abi benim anlamadığım, bunca açlık, yoksulluk, işsizlik ve zulüm varken, yani koşullar aslında tam da siz devrimci solcuların kolayca taban bulmanıza ve kitleleri harekete geçirmenize ve hatta devrim bile yapmanıza bunca uygunken; bu derece atıl ve etkisiz olmanız, sence normal mi?”

KADINLARIN BİRLİĞİ | Kadınların Irkçı Hareketlere Katılımı: Karmaşık ve Çok Boyutlu Bir Gerçeklik -1-

Emperyalistler arası çelişkiler derinleştikçe, ekonomik kriz ağırlaştıkça vb. bu sistemin sarıldığı en temel dayanaklardan birinin ırkçılık-faşizm olduğunu biliyoruz. Zira bunun, sistemin alametifarikalarından biri olduğunu birçok -acı- deneyimiyle elbette biliyoruz. Şu anda yine tam da böyle zamanlardan geçtiğimizi söylüyoruz. Bu tehlikeye dair önlemler almaktan bahsediyoruz, özellikle Avrupa’da ırkçı partilerin yükselişini izlerken, Avrupa Parlamentosu’ndan çeşitli Avrupa ülkelerinin kendi seçimlerine odaklarımızı çeviriyoruz vs.

Sayfalar