Pazartesi Haziran 17, 2024

3 Ağustos 2014 Ezidi Soykırımı! -Dursun Ali Küçük

Bu kaçıncı uygulanan soykırım fermanı?
Sömürgeci devletler ve İslam ne çok kırdı Ezidileri..
O kadar kırıldı ki, bu gün Ezidilerin çoğu Kürdistan'ın dışında sürgün..
Ezidi Kürt Aydını Kerem Ankusi: "atalarımız inançlarını bırakmadıkları için Kürdistan dan çıkarıldılar ve buralara kadar geldik". diyordu.
Ülkemizden soykırım ve sürgün ile kovulmakla da yok olmayla yüzyüzeyiz diyordu...

Biliyormusunuz; Şengal ve Ezdihan Kürdistan'a bağlanmalıdır. ve En çok da BM denetiminde Kürdistan'a bağlı Ezdixan olamalıdır.
Özerk olsunlar, biraz kendi başlarına yaşasınlar...
Kürdistan partileri yapabiliyorlarsa sadece güvenlikleri konusunda en çok yardımcı olsunlar...
şengal ve Ezdixan yaşamalıdır. Özgür olmalıdır..
Sunni İslam ve Şii İslam Ezidiler için aynıdır, hiç farketmiyor...

Kürdistan Parlamentosu bugün gerçekleştirdiği olağanüstü oturumda karar alarak, 3 Ağustos’u “Ezidi Soykırım Günü” olarak ilan etti.
Evet 3 Ağustos Ezidi soykırım günü olsun..
Buna ortak imzamızı basalım...
Bunu BM ve uluslarası kuruluşlara taşıyalım..
3 Ağustos bütün ezidi soykırım ve fermanlarının soykırım günü olsun...
Ezidi Kürt halkımızda bu konuda ortaklaşa sağlayarak özellikle bu konuyu işleyebilir.

Kürdistan'a bağlı olsun. Ezidilerde Kürttür. İnançları ayrıdır.
Ama sömürgeci devletler yanında İslam ve müslüman topluluklarda Ezidi soykırımlarında rol oynamışlardır. Buna Kürt Müslümanları da dahildir.
Kürdistan Parlamentosu aynı zamanda bir müslüman topluluğun çoğunluğunu temsil eden olarak, Müslüman topluluk adına Ezidilerden özür dilemeliydi.
Bu özürü dilerse Kürtler içinde bir çığır açardı. Doğru yapardı.

*Bu gün üzerinde neden duralım:

Çünkü Ezidi soykırımını her devlet ve ülke tarafından kabulü yönünde çalışırsak, Ezidilere Ezdixan-Şangal de alan açacağız. Bunun siyaset ve diplomasi atağını karalıca yürütmenin sayılmayacak kadar yararı vardır...

Ezilileri çekişmelerin dışına çıkaralım..
Yazık ve günahtır..
Ayıptır.
Özellikle Kürt partileri Ezidiler üzerinde kendi çatışmalarını ve kavgalarını yürütmemelidir..
Yapabiliyorsak hep zülme uğrayan ve Kürdistan'da bile dışlanan bu topluluğa ve Kürtlerimize sahip çıkmalıyız..
Ezidi soykırımları ve fermanları Kürtlük yanında özellikle ve birinci derecede Ezidi oldukları için uygulandı.
Hani Kürtdüz, onlarda Kürtçe konuşuyor, ne fakeder, hepimiz eziliyoruz deyip yuvarlama yapmak doğru olmaz.

Bu tavır, soyasl-şöven ve ümmetçi ezen ulus mensuplarının bize gösterdiği tavırdır.
Bizde kendi içimizde aynısını Ezidilere uygulayamayız..

Sadece sömürgeci devlet ve onların İŞİD gibi piyonları değil, bütün İslamı savunanlarda ve hatta Kürt müslümanları da Ezidilerden özür dilemelidir.

Bizlerinde kaç kez Ezidilere özür borcumuz var..
Bizde kendi tarimizde Ezidilik ve bu inanca uygulanan soykırım ve fermanlardaki ortaklığımızı görmeliyiz.

*İslam ne renkten olursa olsun ve hele siyasi İslam Ezidi soykırımcılarının baş argümanıdır ve mimarıdır.
İŞİD in Ezidilere yaptığını TC Kürdistan'da Dersim, Amed, Xarpet, Çolik, geli izlan vb vb yerlerde yaptı..
Türklerin cumhuriyetin kuruluşu ile Kürdistan ve Kürtler üzerindeki uyguladıkları hiçte İŞİD'in yaptıklarından geri değildir.

Son Ezidi soykırımı içinde saydıklarımız olmakla birlikte İŞİD Bağdat üzerine yürüyordu.
Yönlerini Kürdistan'a ve Şengal'e çevirdiler.
BU işin baş mimarlarından biri TC'dir..
Ezidilere uyguladığını İŞİD eliyle KObani vb Kürt kentlerine uygulatmak istedi.
Bu plan tutmadı..
Kobani direnişi ve Kürtlerin birliği ve Koalisyonun desteğiyle bu plan suya düştü.
Hala da TC fırsat eline geçerse Rojava politikası orayı tamemen soykırm ve yok etmek ve daha çok da sürmek, kovmak üzerine kuruludur..

Ezidi fermanları...
Ezidi soykırımları...
Kınamak ne çare...
Bu işe bir çözüm bulmak için çalışmalıyız..
Ezdixan ve şengal'e BM denetiminde ve uluslararası güvenlik eşliğinde Kürdistan güvenliğini sağlarsa özgürleşebilirler...
Bu inanç topluluğunu koruyalım ve yaşatalım...
hani kantonları çok seviyoruz ya..
Ezdixan-Şengal'de Kürdistan'a bağlı bir kanton olsun..
İsviçre türü bir kanton..
Gerçi İsviçre kantonları etnik kimliklere ve dillere dayanıyor..
Ezidiler Kürtçe konuşuyor, etnik kimliği farklı değil ama inanç kimliği farklıdır..
Daha doğrusu Ezidilerin Vatikan'ı olsun Ezdixan ve Şengal.. 

2969

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Misafir yazarlar

Kaypakkaya’yı sevmek (Deniz Faruk Zeren)

Kim, ne zaman onun ismini ansa devletin en katı, en soğuk, en acımasız yüzüyle karşı karşıya kalıyor!

Kim ne zaman onun fotoğrafını assa, taşısa, devletin sorgularıyla, kelepçesiyle, zındanlarıyla tanışıyor!

Kim, ne zaman onu sevdiğini, izinde yürüdüğünü söylese vay haline!

Bu dünyada, bu ülkede sevilmesi suç olan kaç insan var?

On yıllar önce katledilmiş, katilleri açığa çıkarılmak bir yana korunup gizlenmiş, mezarına giden yollara bile karakollar kurulmuş, adına yazılan şarkılar yasaklanmış bu insan güzeli, İbrahim Kaypakkaya’yı sevmek neden suç?

“Özgür yaşa ya da öl” (Nubar Ozanyan)

Sömürgecilik pratiği ve politikası hemen her yerde ve anda benzerlikler taşımaktadır. Amerika’dan Fransa’ya, Hollanda’dan Portekiz-İspanya’ya uzanan sömürgeci tarihin işgal ve yıkıma dayalı ayak izleri hep aynıdır. Sözde yoksul ve geri kalmış ülkelere medeniyet götüren uygar ülkeler(!) sömürgeci tarihlerini kolonyal çıkarlarına göre yazarlarken yerli halklar ise tarihi direniş ve isyanla yazmaktadır. Bu hikaye, yeni biçim ve kodlarda sürdürülse de özü ve gerçekliği hep aynı kalmaktadır.

Kaypakkaya ardılı hareketin bölünme ve ‘birlik” sorunu üzerine

  1. Çok parçalılık, bölünme/kopuşma ve ayrışma sorunu.

‘Yakın tarih’ olarak, 1968 süreci ve 1970 başlarında ortaya çıkışı itibariyle ele alındığında görülecektir ki Türkiye ve K. Kürdistan Devrimci Hareketi (TKKDH), sınıflı toplum gerçekliğinin doğal bir gereği olarak da zaten parçalı/çok bölüklü olarak tarih sahnesine çıkmıştır. Bu, elbette anlaşılır ve kabul edilebilir bir durumdur.

Sınıf Savaşımı Uzun Bir Yürüyüştür

Bugün karşı karşıya olduğumuz yoksulluk tablosu, kapitalist gelişmenin ve sermaye birikiminin kaçınılmaz sonucudur. Yaratılan zenginlikler bir tarafta birikirken diğer tarafta ise yoksullaşma ve yıkım büyümektedir. Bu, kapitalizmin genel yasasıdır. Proletaryanın yoksullaşması, bir avuç egemen sınıfın ise zenginliğine zenginlik katmasıdır.

KATLİAMININ 30. YILINDA MADIMAK VE ES GEÇİLEN BAŞBAĞLAR.

Sözüm öncelikle komünist ve sol- sosyalist kesime: Ne zaman gerçek anlamıyla adil olmayı ve çifte sıtandartçı yaklaşımları terk etmeyi başaracağız acaba? Ne zaman 'bizim cenah' dediğimiz kesimlerce de  halka karşı işlenmiş ağır  suçları tereddütsüzce kınayacağız acaba?

Çok genelleme yaparak, üzerinde durmak istediğim esas konuyu bunun gölgesinde silikleştirmek  istemiyorum.

Her 2 Temmuz'da Madımak katliamı kınanırken; Başbağlar katliamı neden sessizce es geçiliyor acaba?

Komünistlerin Birliği Çağrılarına Dair

MKP’li arkadaşlar, arada kısa molalar vermekle birlikte, uzunca bir süreden beridir ki komünistlerin birleşmesi gerektiğine dair çağrılar yapmaktalar. Ve mütemadiyen yakınıp durmaktalar: "Muhataplarımızdan yanıt alamıyoruz" diye. 

Evet, görüldüğü kadarıyla muhatapları bu çağrılara ilgisiz olmalılar ki, yanıt vermiyorlar. MKP’li arkadaşlar da kendilerince bir basınç oluşturma adına; adeta Temcit pilavı misali, her fırsatta bu çağrılarını yinelemekte ve muhataplarını kamuoyuna şikâyet edip durmaktalar.

Aşka ve Hayata Dair Tutkulu Dizeler

“Şiirsiz toplum eksiktir.

Şiirsiz insan yalnızdır.”[1]

 

İzmir’in Şakran 2. Nolu T-Tipi Zindanı’nda yatan Hasan Şeker’in, ‘İki Acı Esinti’[2] başlıklı şiir kitabı; aşka ve hayata dair tutkulu dizeleriyle çıkageldi postadan…

Avrupa da İbrahim olmak!

18 Mayıs 1973‘den bugüne Kaypakkaya yoldaşın işkencede katledilişinin ellinci yılı.

50 yıldır söndürülemeyen meşaledir İbrahim Kaypakkaya!! Bu yazının amacı İbrahim Kaypakkaya‘yı anlatmak değil, Onu anlatan onlarca yazı yayınlandı bu yazı da başlıktan da anlaşılacağı üzere İbrahim Kaypakkaya‘yı Avrupa‘da anan ardıllarının pratik, teorik düzlemde, Kaypakkaya‘yı nasıl andıkları? Neyi, nasıl, ne kadar anladıklarını  irdelemek  bu yazının amacı.

“Devrimci Eylem Birliği” ve “Kaypakkayacı Güçlerin Birliği” Meselesi

Türk hakim sınıfları cumhuriyetlerinin ikinci yüzyılına hazırlanırken kendilerini yeniden örgütlüyorlar. Coğrafyamız komünist hareketinin önderi İbrahim Kaypakkaya yoldaşın Amed zindanında 18 Mayıs 1973 tarihinde katledilmesinin 50. yılında sınıf düşmanlarımız ikinci yüzyıllarına hazırlanıyor.

MLPD'nin Türkiye'deki seçim sonuçlarına ilişkin açık mektubu.

Sol ittifak için önemli bir başarı

MAHŞERİN DÖRT ATLISI: BOLSONARO, TRUMP, ORBÁN, ERDOĞAN[*]

 

“Faşizm tarihte statik ya da sabit bir moment değildir ve

aldığı biçimlerin daha önceki tarihsel modelleri taklit etmesi gerekmez.

O, bir dizi ‘devindirici tutku’yla tanımlanan bir siyasal davranış biçimidir.

Bunlar arasında demokrasiye açık saldırı, güçlü adam özlemi,

insan zaaflarına duyulan nefret, aşırı erillik takıntısı,

saldırgan militarizm, ulusal büyüklük iddiası, kadınlara… aydınlara yönelik küçümseme…

Sayfalar