Cumartesi Mayıs 25, 2024

EKİM DEVRİMİ VE PARTİ | Parti, sağ ve sol her türlü oportünizme karşı mücadele yürütmeseydi zafer sağlayamazdı!

Proletarya Partisi,  sınıfının bir parçasıdır, onun en iyi, en ileri, en sınıf bilinçli, en yetenekli, en fedakar ve bundan dolayı en devrimci bölümüdür. Kuşkusuz partinin önderleri de bu “en”lerin “en”lerinden olmak durumundadır. Dünya görüşü olan Marksist-Leninist-Maoist teoriyi özümsemenin ötesinde, MLM teoriye hakim olmazsa, ideolojik derinlik ve uyanıklığa sahip olmazsa, siyasal kafa açıklığı, uyanıklık ve öngörüye sahip olmazsa, siyasal stratejide kafa açıklığı ve taktik belirlemede ustalık ve yeri gelince devrimci manevra kabiliyetinde beceri ve her koşulda proletaryaya ittifak veya yedek kuvvetler yaratma yeteneği göstermezse, örgütlemede ve pratikte yaratıcılık, yetenek, inisiyatif, hareket kabiliyeti ve cüretli olunmazsa önderlik görevini, yani bu “en”lerin “en”leri misyonunu layıkıyla yerine getiremeyeceği açıktır.

Parti, işçi sınıfının öncüsüdür. Önderidir, kurmay heyetidir. Örgütlü müfrezesidir. Sınıf örgütlerinin en yüksek örgütlenme biçimidir. Siyasal iktidar aracıdır. Hizip ve gurupların varlığıyla bağdaşmayan irade birliğidir. Ve parti, saflarını oportünist öğelerden arındırdığı ölçüde gelişir.

Parti, işçi sınıfının iktidar mücadelesinde belirleyici roldedir. İşçi sınıfı, partisiz iktidarı ele geçiremez, istisnai olarak ele geçirse de siyasi iktidarı uzun süre elde tutamaz. Paris Komünü bunun bariz bir örneğidir. Paris Komünü gerçekleştiğinde proletaryanın sınıf partisi yoktu, dolayısıyla komünist bir çizgi egemen değildi. Komünistler içinde ve yönetiminde yer almışlardı ama oldukça zayıf durumdalardı. Komün’e, Blankistlerin anarşist, reformist, küçük burjuva çizgisi egemendi. Bu çizgi de, onları yenilgiye götürdü.

1. Emperyalist Paylaşım Savaşı’na kadar yaklaşık çeyrek asır “kapitalizmin görece istikrar dönemi”nin “barışçıl mücadele süreci”nden geçen, devrimci militanlıktan yoksun,  emperyalist savaşın başlamasına doğru devrimden korkan, kendi ülke burjuvazisine boyun eğip dönekleşen, onların yedek lastikleri haline gelen 2. Enternasyonal’in çizgisinde olan partileriyle de devrim gerçekleştirilemezdi.

Siyasi iktidar, ancak gerçek devrimci, Marksist-Leninist bir parti önderliğinde, işçi sınıfı ve emekçi kesimlerin kitle mücadelesinin çeşitli alanlarında yetişen, deneyim kazanan, bu mücadeleler içinde gelişip güçlenerek siyasal iktidarı ele geçirmeye hazırlanan bir parti ele geçirebilirdi. RSDİP (Bolşevik) bu nitelikte olan, bu niteliklerle dolu bir partiydi.

RSDİP kurulduğunda Leninist parti çizgisi egemen değildi. Lenin, parti içinde ve dışında çizgi mücadelesini yürüttü. 1900’lerin başında parti ve örgüt anlayışı konusunda ciddi bir mücadele yürütmeye başladı. Partinin 2. Kongresinde tüzük ve parti yönetimine ilişkin birçok önemli sorununda çoğunluk (Bolşevik) sağlasa da, Leninist çizgiyi partiye egemen kılamadı. Yaklaşık 15 yıllık mücadele sonucu Prag Konferansı’yla ancak Bolşevik/Leninist çizgiyi partiye egemen kılabildiler. Bu konferansla partinin grup ve hiziplerle bağdaşmayacağı kararı alındı. Parti dışında ve parti içinde revizyonizme, ekonomizme, reformizme, Menşevizm’e, tasfiyeciliğe vb. her türlü oportünizme karşı “çılgınca bir ideolojik mücadele” yürütülmeseydi, ne bu belirtilen oportünist akım ve kesimleri etkisizleştirebilirdi; ne parti saflarını berraklaştırabilirdi,  ideolojik, politik seviyesini artırıp, niteliğini yükseltebilir ne de mücadelenin çeşitli evreleri ve alanlarında partinin deneyim kazanıp militanlaşmasını sağlayıp iktidarı ele geçirmeye hazırlayabilirdi.

Lenin, Narodiniklere, “legal Marksist”, liberallere-burjuva liberal Kadetlere karşı acımasız bir ideolojik mücadele ve  teşhir faaliyeti yürüttü.  Bunların maskelerinin düşürülüp kitlelerin bunların etkilerinden kurtarılması gerekiyordu. Lenin, bunlar etkisizleştirilmeden, kitleler onların etkilerinden kurtulmadan kitleler devrime kazanılamaz diyordu. Uluslararası planda da, 2. Enternasyonal’in revizyonist Bernstayn ve Kautsky çizgisine karşı kapsamlı bir ideolojik mücadele yürüttü. Bu mücadele yürütülmeseydi uluslararası planda revizyonizmin, reformizmin, oportünizmin ideolojik ve örgütsel etkisi kırılamazdı. Devrimci partiler, örgütler ve kitleler devrimci Marksist-Leninist çizgiye çekilemezdi. 

Prag Konferansı’yla, grup ve hiziplere bağdamayan yeni tipte parti, Bolşevik/Leninist parti anlayışı egemen kılınmasaydı, ne nitelikli, çelik disiplinli bir parti olurdu ne sınıf mücadelesine yanıt olup, istikrarlı bir gelişme sağlayabilir ne de siyasi iktidarı ele geçirebilecek bir parti olup devrime hazırlanabilirdi.       

Stalin;

“...Yeni dönem, sınıfların açıktan çatışması dönemidir; proletaryanın devrimci eylemleri dönemi, proletarya devrimi dönemi, güçlerin emperyalizmi devirmeye, iktidarın proletarya tarafından ele geçirilmesine doğrudan hazırlanması dönemidir. Bu dönem, proletaryanın önüne yeni görevler koyar: tüm parti çalışmasını yeni, devrimci bir tarzda yeniden örgütlemek, işçileri iktidar uğruna devrimci mücadele ruhuyla eğitmek, yedekleri yetiştirmek ve yakınlaştırmak, komşu ülkelerin proleterleriyle ittifakı kurmak, sömürgelerdeki ve bağımlı ülkelerdeki kurtuluş hareketiyle sağlam bağlar kurmak vs. vb. Bu yeni görevlerin, parlamentarizmin barışçıl koşullarında eğitilmiş olan eski sosyal-demokrat partilerin güçleriyle çözülebileceğini sanmak, kendini onmaz bir çaresizliğe, kaçınılmaz bir yenilgiye mahkûm etmek demektir...” (LS, s. 93, İnter Yayınları)

“Yeni bir partinin, militan bir partinin, devrimci bir partinin, proletaryaya iktidar uğruna mücadelede önderlik edecek kadar cesur, devrimci durumun çapraşık koşulları içinde yolunu şaşırmayacak kadar deneyimli, hedefe giden yolda tehlikeli engellerden sakınacak kadar esnek bir partinin zorunluluğu buradan gelir.” (LS, s. 93, İnter Yayınları) diyordu.

Lenin, Ekim Devrimi hazırlığı döneminde Bolşevik Merkez Komitesinde ayaklama kararına karşı gelip, ayaklama kararını Menşevik gazetede “eleştirerek” burjuvaziye ihbar eden Zinovyev ve Kamanev’e karşı acımasız bir mücadele yürüttü. “Bu hainler derhal atılmalı” diyordu. Troçki de ayaklanma kararının Sovyetlerin 2. Kongresinde alınmasını istiyordu. İki çıkış da özünde aynı anlayıştan besleniyordu. Birincisi ayaklanma hazırlığını deşifre etmek; ikincisi, iktidarı ele geçirmeye cesaret etmemek, korkmak; üçüncüsü, Avrupa’da devrim olmadan Rusya’da devrimin yaşayamayacağı, tek ülkede devrimin yaşayamayacağı anlayışından geliyordu. Lenin’in önderliğindeki Bolşevikler, bunlara karşı ciddi mücadele yürüttü. Bu anlayışlar mahkum edilmeseydi Ekim Devrimi başarıya ulaşamazdı.

Ekim Devriminden sonra devrilmiş olan burjuvazinin direnişi, ulusal burjuva hükümetlerinin ayrılması, bunların birçoğunun İngiliz, Fransız emperyalizmiyle işbirliği,  İngiliz ve Fransız emperyalizminin Beyaz Orduyu desteklemesi ve Kuzey Rus Cumhuriyeti ilan edip saldırıya geçmesi...  Alman emperyalizminin işgali vb. Beş yıl süren iç savaşla uğraşılması... 

Diğer taraftan bir yandan Menşevik ve Sosyalist Devrimcilerin “partisizler toplantıları” adı altında kendilerini gizleyerek devrilmiş olan burjuvaziyle işbirliği örgütlenmeleri,  devrimden sonra ittifak yapılan sol sosyalist devrimcilerin daha 1918 ortalarında Bolşevik yöneticileri katlederek iktidarı ele geçirme darbeci girişimleri... Bolşevik yöneticilerden M. S. Uritski’nin ofisinde öldürülmesi, Lenin’e yönelik suikast... Almanların Sovyetleri işgal etmesi için Alman Büyükelçisinin öldürme provokasyonu vb... Brest Litovsk Anlaşmasına karşı çıkan sadece sol sosyalist devrimciler değildi, parti içinde de başta Troçki olmak üzere ve 1930’larda itiraf eden Zinovyev, Buharin, Kamanev, Rikov vb. de Brest Litovsk Anlaşmasını sabote edip Alman devletinin Sovyetler’i işgal etmesine çalıştıklarını, el altındaki görüşmelerde Ukrayna’yı Almanya’ya vermeye söz verdiklerini vb. itiraf etmelerinden de anlaşılmaktadır ki farklı gözükseler de aynı emelleri taşımaktadırlar.

Devrimin ertesinde Preobrajenski’nin “Anonim Platform”u, “Boguşevski’nin sapması” Zinovyev’in “yeni Muhalefet”i oluştu. Ki  “Zinovyev’ci sapma” günlük çıkan “Leningradskaya Pravda” adlı kendi organına sahipti. (MÜ. 1, s. 349)  Myaznikov ve Kuznevtsv’un  “İşçi Gurubu” (MÜ. 1, s. 344). Şlyapnikov, Medvedev vb.nin başını çektiği “İşçi Muhalefeti” adlı parti düşmanı anarko sendikalist gurup. “Demokratik Merkeziyetçilik” grubunun  başını da Sapranov ve Ossinski çekiyordu. (Stalin, MÜ. 1, s. 354). Bu grupların kimi X. ve XI. Kongrede, kimi 15. Kongrede tasfiye edildiler. Ancak gizli faaliyet yürüttükleri sonraki yıllarda ortaya çıktı. 1934’te Kiov’un öldürülmesi, generaller çetesiyle darbe yapma hesapları, doktorlar çetesiyle birçok yönetici kadronun öldürülmesi vb. parti içinde komplocu, ikiyüzlü, kimi emperyalistlerin ajanı durumunda olan yeni burjuvazinin organizeli çalışmasının boyutlu olduğu ortaya çıktı ve 1936-37 yargılamalarına götürdü. Çözülmeler/itiraflar işin boyutunu ortaya çıkardı. Yığınlarca taktiğe, yol ve yönteme başvurdukları ortaya çıktı. 2. Emperyalist Paylaşım Savaşından sonra yeniden doktorlar çetesiyle Lenin ve Stalin çizgisinde olan yönetici kadroları katletmeye başladılar. Stalin yoldaşı zehirlemeye kadar vardılar...

Özetle Lenin ve Stalin önderliğindeki parti, iktidar mücadelesi yıllarında olduğu gibi, devrimden sonra, proletarya diktatörlüğü döneminde de, parti içindeki grup, hizip, platform oluşturan, ikiyüzlü, samimiyetsiz, kariyerist vb. her türlü oportünist çizgi, sapma ve unsurlara karşı, parti içindeki yeni burjuvaziye karşı sistemli, uzlaşmaz bir ideolojik mücadele yürütülmeseydi ve dönüşmeyenler parti bünyesinde temizlemeseydi daha işin başında işçi sınıfının iktidarı kaybedilirdi. Devrilmiş olan sınıflar mülksüzleştirilip direnişleri kırılamazdı. Proletarya diktatörlüğü, sosyalizmin inşası ve gelişimi sürdürülemezdi. 2. Emperyalist Savaşında işgal yenilgiye uğratılamazdı, faşizmin yenilgisi, Doğu Avrupa’nın kurtulması sağlanamazdı. Asya’dan Avrupa’ya devrimlere destek sağlanamazdı...

Lenin yoldaşın şu çağrısını asla unutmamamız gerekir:  “Bize karşı kinlerini açıkça ifade eden insanlar, sınıflar, hükümetler tarafından kuşatılmış bulunuyoruz. Bir saldırıyla aramızda her zaman kıldan ince bir sınır olduğu akıldan çıkarılmamalıdır.” (Lenin, C. 27, s. 117, Rusça, Aktaran Stalin, Eserler 14, s. 189 ve yine Stalin Eserler, c. 8, s. 68-69) Stalin yoldaşın söylediği gibi, bu nedenle “biz Bolşevikler her zaman barutumuzu kuru tutmalıyız.”

Ve  “... İşçiler, bilmelisiniz ki, sermayenin boyunduruğundan kurtulmak için proletarya devriminden, sosyalizme varmak için de proletarya diktatörlüğünden başka bir yol yoktur...” (III. Enternasyonal Belgeler, s. 217) 

44817

Partizan'dan

Partizan'dan; Gündem ve güncel gelişmelere ilişkin politik açıklama ve yazılar. 

Son Haberler

Sayfalar

Partizan'dan

DİSİPLİN ANLAYIŞIMIZA ELEŞTİREL BİR BAKIŞ - I

Aslında bu konuyu yıllar önce kaleme aldığım “Dersim Dağlarında” ve “Mao Zedung Değerlendirmeleri” isimli kitaplarımda, yaşanan somut örnekler üzerinden irdeleyip, kendimce, genel yaklaşımın ne olması gerektiğini, özlü bir perspektif olarak ortaya koymuştum. Ancak ne var ki bu kitaplarda ki tüm diğer konular olduğu gibi, bu konu da ‘meşru muhatapları’ olması gereken kişi ve yapılarca; ‘üç maymun’ seçeneğiyle karşılanmaya devam ediyor.

TKP-ML Merkez Komite: Pratiğimizde Bilinç, Bilincimizde Rehberdir İbrahim Kaypakkaya!

Coğrafyamız komünist önderi ve Demokratik Halk Devrimi’nin sönmez meşalesi İbrahim Kaypakkaya yoldaşın Amed Hapishanesi’nde katledilmesinin 51. yılındayız. Önder yoldaşımızın 18 Mayıs 1973’te katledilmesinden sonraki yarım asırlık zaman diliminde Türkiye ve Türkiye Kürdistanı toplumsal mücadeleleri tarihinin gelişim seyri, İbrahim Kaypakkaya’nın görüşlerini sadece doğrulamakla kalmamış aynı zamanda güncel kılmıştır.

Selahattin Demirtaş'a ve bütün tutsaklara...

"YÜREĞİN UMUT ETTİĞİ O ADRESTE" "LI DILÊ KU DIL HÊVÎ DIKE"

Düşkünlüğün, alçaklığın, düzenbazlığın, bağnazlığın, ırkçılığın, sefilliğin, çürümüşlüğün, bencilliğin, rezilliğin ve vurdumduymazlığın rağbet gördüğü bu topraklar sana göre değil dostum.

Yıllardır tanırım seni.

Hani, yüz yüze görüşmüşlüğümüz olmasa da, beraber oturup bir bardak çay içmemiş, tek kelime sohbet etmemiş olsak da, sen hep aşinaydın bana.

Bir aralar bu aşinalığa bir isim bulayım dedim ama inan hiçbir yere oturtamadım.

Akraba desem, değil.

Komşu desem, hiç değil.

TKP-ML MK Siyasi Büro Üyesiyle Röportaj: “Partimiz 53. Mücadele Yılında Faşizme Karşı Savaşını Kararlılıkla Sürdürecektir”

” Kitlelerin hakim sınıfların siyasetinden bağımsız, kendi siyasetini örgütlenmesi ve dahası bir güç olarak ortaya çıkmasını önemsiyoruz. Bu anlamıyla başta İstanbul 1 Mayıs Taksim alanı olmak üzere, işçi sınıfının, emekçilerin, kadınların ve halk gençliğinin 1 Mayıs’ta Alanlara çağrısını değerli ve anlamlı buluyoruz.”

– Öncelikle kendinizi tanıtır mısınız?

– İsmim Özgür Aren. TKP-ML MK, Siyasi Büro üyesiyim.

Tayyip'i, tayyip'e olan güvende yendi

Ah... kuzucuğum ah...

Ne oldu bize böyle.

Ne oldu.

Her şey tıkırında giderken...

Neler yaşadık böyle.

Bu seferde kediler chp'nin lehine mi trafoya girdi ne

Veyahut da.... veyahut da...

"Sizin siyasetçiler bizim sermayeden bir kaç kişiyi yemeye niyetlenirde  bizde hemide hala iktidardayken sizlerden daha fazlasını ham... ham... etmeyiz mi ha..." demenin yarattığı korku uzlaşısı dolu komplo teorileriyle mi  bundan sonraki seçimleri açıklayacağız.

Yoksa... yoksa...

Daha dün bir; bu gün iki

1 Mayıs'ı Taksim'e Mahkum Etmek!

1 Mayıs; sıradan bir gün değil, sınıfın ortaya çıkışından bu yana, ulusal ve evrensel düzeyde, burjuvaziye karşı verdiği mücadele deneyiminin toplam deneyim ve birikimlerini içeren ve onu yaşatmak için ortaya koyduğu kavganın adıdır. Bu nedenle de 1 Mayıs Uluslararası işçi sınıfının mücadele ve dayanışma günüdür.

"Legal parti sorunu" Üzerine

Legal parti sorunu, aslında hem Uluslararası Komünist Hareket ve hem de Türkiye ve K. Kürdistan Devrimci Hareketi açısından hiçte yeni ya da ‘bakir’ bir sorun sayılmazken; ama nedense devrimci hareketin ‘radikal sol’ olarak addedilebilecek kimi kesim ve yazarlarınca, böyleymiş gibi sunulmaya çalışılmakta.

Emperyalizm Üzerine Notlar -2

“Motor Üretimi Yoksa, Emperyalizm De Yoktur”

Soru: 2 -Türkiye'nin kendi tekniği (gelişmiş sanayisinin) yoktur. Örneğin bir motor bile yapamamaktadır. (Marksist Teori'nin Almanya-Frankfur'da 24 Şubat 2024"de düzenlediği "Lenin Dünyaya Bakmak" Sempozyumu tartışmalarından)

TKP-ML TİKKO Genel Komutanlığı: Partimiz Savaşımızı Aydınlatmaya Devam Ediyor: Ona Omuz Ver! Güç Kat!

Ailevi sorunlar, geçim derdi, gelecek kaygısı, hayaller, yaşanmışlıklar, günden güne ömrün tükenmesi ve sonuç olarak hiçbir şey yaşamadığını farkettiğin ve yüreğine bir acının gelip oturduğu an... bunu ikimize kendime armağan ediyorum. Dost varmı ki şu zaman da derdini alıp vuracak sırtına ..ve biz nelerden uzak kalmışız haberimiz yok...şimdi ki dostluklarda ne duman ne tüten var

TKP-ML MK: TKP-ML, 52 YAŞINDA!

“Daha Sıkı, Daha Sağlam, Daha Kararlı Bir Savaş” İçin Israr ve Sebatla!

Mao Zedung yoldaşın önderliğindeki Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin dünyayı sarsan fırtınaları içinde, coğrafyamız sınıflar mücadelesinin bir ürünü olarak doğan partimiz TKP-ML, 52 yaşında!

Emperyalizm Üzerine Notlar

Uzun bir zamandan beri emperyalizm üzerine makaleler yazıyorum, konferanslar veriyor, panellere katılıyorum. Bir de „Emperyalist Türkiye“ adlı kitabım yayınlandı. Bu kitapta'da Türk devletinin emperyalistleştiğini ve emperyalist bir devlet haline geldiğini; ekonomik, siyasi ve askeri olarak değerlendiriyorum.

Katıldığım seminer, panel, konferans ve çeşitli konuşma ortamlarında, yeni emperyalist ülkeler konusunda bana bir çok sorular soruldu, benim tezlerime karşı karşı tezler ileri sürüldü. Bir çoğu tezlerimi onaylarken, çoğunluk tezlerimi reddetti.

Sayfalar