Perşembe Mayıs 30, 2024

Yerel Seçimler ve Proleter Tavır

 

 

Türkiye 31 Mart 2024 tarihinde yapılacak yerel seçimlere kilitlenmiş bulunuyor. Baskı, yasaklamalar, açlık, yoksulluk, pahalılık ve işsizlik en can alıcı sorun olarak ülke gündemindeki yerini korurken, tüm burjuva partiler 31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlerde kazanacakları belediyelerin hesaplarını yapmakla meşguller.

2019 yılı verileri baz alındığında Türkiye’de toplam 1.351 belediye bulunuyor. 31 Mart 2019 yerel seçimlerinde belediyelerin 742’sini AKP, 240’ını CHP, 229’unu MHP, 57’sini HDP (bu belediyelerin 51 tanesi AKP iktidarı tarafından gasp edildi) 24’ünü İYİP, 21’ini Saadet Partisi, 10’unu BBP, 8’ini Demokrat Parti, 6’sını DSP, 1’ini SMF, 13’ünü bağımsız adaylar kazandı.

31 Mart 2024 yerel seçimlerine TİP, TKP, Sol Parti ve EMEP vb. gibi partilerin de kendi adaylarıyla girmeyi tartıştıkları yerel seçimlerde TİP dışında diğer partilerin belediye kazanma şansları pek görülmese de ittifaklarla bazı ilçe ve belde belediyeleri kazanma şansları var.

Türkiye’de 750.000 üzerinde nüfusu olan yerler büyük şehirler olarak kabul ediliyor. Mevcut haliyle 30 büyük şehir bulunmaktadır. Türkiye genelinde 81 tane il ve bu illere bağlı toplam 919 adet ilçe ve 397 belde var.

Bu kadar yoğun seçim bölgelerinin il, ilçe ve beldenin bulunduğu ülkemizde bunların birkaçında dahi devrimcilerin (Kürt illerini saymazsak) elinde belediye olmaması ciddi bir eksiklik olarak karşımızda durmaktadır. Bu durum sadece baskı, yasaklama ve AKP’nin hakimiyetiyle açıklanamaz. Bu tablo, devrimci hareketin işçi sınıfından ve halktan uzaklığına dair bir veridir. Bu durum aşılamadığı sürece, toplum içinde etkin olamama hali de devam edecektir.

31 Mart yerel seçimlerine burjuva partiler de kendileriyle özdeşleşmiş iller dışında bir ittifak arayışında. Öyle ki seçimi kaybetme riski bulunmayan illerde bile her parti ittifakla elindeki belediyeleri garantiye almak istiyor. İttifaklar tam olarak netleşmiş görünmüyorsa da şekillenen bazı ittifaklardan söz edebiliriz.

Burjuva iktidarın durumu

AKP, yanına aldığı ortağı MHP ile yerel seçimlere birlikte girme kararı almış bulunuyor.

AKP’yi BBP, HÜDA-PAR, DSP’nin de destekleyeceği netleşmiş durumda. AKP, bu partilerin kendilerini büyük şehirlerde destekleyeceğini ve özellikle bu ittifakla İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni almayı planlıyor. Bunu Ankara ve diğer büyük şehirler için de düşünüyor. Yeniden Refah Partisi (YRP), AKP ile pazarlıkta daha anlaşamadığı için seçime tek başına girme eğiliminde. Ancak bu parti bir “pazarlık partisi” olduğu için her an eğilimini değiştirebilir.

AKP’yi destekleyen MHP dışındaki partilerin seçimde fazla oy potansiyelleri olmamakla birlikte, seçmen üzerinde yaratacağı etkiyle AKP, seçime avantajlı bir şekilde girmek istiyor.  AKP’yi destekleyen partiler, iktidarın avantajlarından yararlanarak kendilerini daha fazla görünür kılarak toplumda meşrutiyetlerini böylece sağlamış oluyorlar. Mayıs 2023 seçim öncesi HÜDA-PAR sadece Batman ve Amed çevresinde faaliyet yürüten bir parti olarak fazla tanınmıyordu. Devrimci çevreler ve Kürtler, HÜDA-PAR’ı hizbul-kontranın devamı bir parti olarak biliyor ancak toplumun geneli bu bilgiye fazla sahip değildi. HÜDA-PAR, cumhurbaşkanlığı ve milletvekili genel seçimlerinde AKP desteklemesiyle hem parlamentoya iki milletvekiliyle girdi hem de tüm Türkiye’de tanınan bir parti haline geldi. HÜDA-PAR, 2023 Mayıs öncesi yürüyüş ve mitingler yapmazken, şimdilerde at sırtında” Hilafet isteriz” sloganları eşliğinde yürüyüş ve mitingler yapabilmektedir. Bunlar iktidarın nimetlerinden faydalanmadır. Bunun yanında HÜDA-PAR’ın ideolojik olarak da AKP’ye yakın olması desteğin önemli nedenleri arasındadır.

Keza DSP, BBP ve YRP vb. gibi tüm partiler AKP’yi destekledikleri ölçüde toplumda daha görünür olabilmektedirler. AKP de bunu biliyor ancak kendi iktidarlarını ve elindeki belediyeleri korumak, İstanbul başta olmak üzere büyük şehirleri kazanmak için, bu partileri yanına almakta bir beis görmüyor. DSP’yi (en azından tabanının bir bölümünü dikkate alarak) saymazsak, BBP, MHP ve YRP de politik olarak AKP’ye yakın duran partilerdir.

Burjuva muhalefetin durumu

CHP, dağılan Millet İttifakı’nın diğer partileriyle anlaşamadığı için Kürtlere göz kırpmaktadır.

CHP belki de en büyük darbeyi İYİP’ten aldı. İYİP, Türkiye’de en ırkçı partilerden biridir. 17 bin faali belli cinayetin sorumlularından olan M. Akşener’in her fırsatta Kürtlere ve devrimcilere ağzı salyalı bir şekilde nasıl saldırdığına her gün tanık oluyoruz. CHP’nin ise elindeki büyükşehir belediyelerini kaybetmemek için Kürt oylarına ihtiyacı var. Özellikle de İstanbul’un yerel seçimlerin merkezi haline geldiği düşünüldüğünde Kürt oylarının İstanbul’da belirleyici bir yerde durduğunu CHP de inkâr etmiyor.

CHP’nin, “açıklık politikası” adı altında DEM ile yürüttüğü ittifak görüşmelerinde bunun nasıl bir içerik alacağı tam olarak netleşmiş değil. DEM’in başta İstanbul olmak üzere kritik bazı illerde CHP’yi desteklemesi isabetli olmayacaktır. İstanbul ya da diğer büyük şehirlerin AKP’nin elinde ya da CHP’nin elinde olması sadece nicel bir durumdur.

AKP’nin İstanbul başta olmak üzere kaybettiği büyük şehirleri geri alması kendi iktidarının daha da sağlamlaştırması bakımından AKP’ye moral kazandırsa da sadece bunun tersine çevrilmesi adına CHP’nin desteklenmesi doğru bir politika değildir. 2019 yerel seçimlerini değerlendirdiğimiz yazımızda şu gerçeklere dikkat çekmişiz; “Seçim meselesinde önemli bir noktada şu ki, İstanbul Büyükşehir Belediye seçimini kazanan bir kez daha HDP olmuştur. 31 Mart yerel seçimlerinde Ankara, İzmir ve İstanbul’da belirleyici olan Kürt seçmen 23 Haziran İstanbul seçiminde de bir kez daha seçime damgasını vurmuştur. Ekrem İmamoğlu’nun açık farkla oylarını 800 bin artırarak seçimi kazanmasında Kürtler belirleyici olmuştur.

Seçimleri kazanan Ekrem İmamoğlu’na dair bir-iki kelam etmek gerekirse… İmamoğlu’nun İstanbul için ortaya koyduğu projelerin bu düzen içinde çözülmesi, İstanbul’un istenilen düzeyde yaşanır bir şehir olması, işsizliğe son verilmesi, rant düzenin son bulması, yeşil alanların çoğaltılmasının bu düzen içinde olması mümkün değildir.” (Özgür Gelecek, 25 Haziran 2019)

Bu öngörümüz fazlasıyla gerçekleşmiştir ve gelişmeler bizi doğrulamıştır.

CHP’nin, TC devletinin kurucu partisi olarak Kürtlere ve mücadelesine hiçbir zaman sıcak bakmadığı bir sır değildir. Kürtleri yok sayan ve bunu resmi devlet politikası haline getiren CHP, her kritik eşikte AKP’yi destekledi. Sınır ötesi operasyonların yapılması için yasal tezkerelerin (bazı istisnalar hariç) meclisten geçmesi için her defasında” evet” dedi. Kürt illerinde AKP tarafından kazanılmış 51 belediyeye kayyım atanırken sesini çıkartmadı. Dokunulmazlıkların kaldırılmasına ilk CHP ellerini kaldırdı. Hapishanelerde yüzlerce devrimci tutsak ölümle pençeleşirken bunu bir defa bile olsa meclise taşımadı. Kürtler linç edilirken sessiz kaldı. Tüm bu gerçekler ortadayken, CHP’yi desteklemek için konjonktürel bir neden dahi bulunmamaktadır.

Demokrat-devrimci muhalefetin durumu

31 Mart yerel seçimleri yaklaşırken devrimci hareketin parçalı duruşu devam ediyor. Kazanma olasılığının olduğu il, ilçe ve beldelerde ortak adaylar etrafında birleşmek, bir seçim ittifakı kurma olanağı her zamankinden daha fazla varken, bu durum hala bir netliğe kavuşmuş değil.

Kürt düşmanlığının dorukta olduğu, ırkçılığın gündemden düşmediği, Kürtlere karşı her gün yeni bir operasyonun yapıldığı, kumpas davalarının devam ettiği koşullarda Kürt halkının mücadelesinin yanında olmak devrimci bir görevdir. Bu, aynı zamanda şovenizme karşı bir duruşu ifade etmesi bakımından da oldukça önemlidir.

DEM Parti’ye eleştirilerimizi dostça yapmalıyız. Eksiklerini göstermeli, devrimcilerden ziyade reformistlere kapı aralama siyasetini eleştirilmeliyiz. Şu eleştirimiz hala güncelliğini korumaktadır; Milletvekili seçimlerinde HDP, seçim ittifakında anlaşılır olmayan politikalar üzerinden geliştirdiği ittifaklarla devrimci güçleri dikkate almadı. Reformist kesimler, TİP vb. çevreler tercih edildi ve bu kesimlerin tavır ve tutumları ise bu tercihin yanlışlığını defalarca kez ortaya koydu.

2024 yerel seçimleri de Türkiye Kürdistanı şehirlerinde belediye seçimleri DEM ile AKP arasında geçecektir. Diğer partiler aday gösterseler de bu tali bir yarış olacaktır. AKP, elindeki devlet olanaklarını kullanarak DEM’in yerel seçimlerde başarısız olması için elinden gelen her şeyi yapacaktır. Seçim öncesi R.T.Erdoğan’ın ”Kazansalar da belediyeleri yine ellerinden alacağız” açıklamasıyla, Kürt halkı üzerinde baskı uygulayarak, AKP’ye oy vermeseler de “kazansak da belediyeler elimizden alınacak, oy vermeye değmez” ruh hali yaratılmak istenmektedir.

Basına yansıyan onlarca haberden de görüldüğü gibi, AKP daha şimdiden hayali seçmen listeleri hazırlayarak, dışarıdan getirilecek kendi taraftarlarına oy kullandırarak seçimin sonuçlarını değiştirmek istiyor. Buna karşı yoğun bir teşhir faaliyeti sürdürerek, AKP teşhir edilmelidir. Bu sadece DEM’in işi değil seçime katılan diğer partilerin de gündeminde olması gerekirken, sorun Kürtler olunca bu konuda da üç maymun oynanmaktadır.

Bu anlamda DEM’i zorlu bir seçim süreci beklemektedir.

DEM’in, yerel seçimlerde öncelikle ağırlığı Kürt illerine vermesi anlaşılır bir yerde durmakla birlikte parlamento seçimlerinde nasıl diğer illerde de adaylar gösterildiyse, belediye başkanlığı seçimlerinde de kazanma ihtimalinin olduğu yerlerde de devrimci, ilerici güçlerle ortaklaşarak aday gösterilmeli ve birleşik temelde bir mücadele adına bütünlüklü bir politika geliştirilmelidir.

2024 yerel seçimlerinde eleştiri başlıklarımızdan biri de devrimci kurumlardan biri olan Sosyalist Meclisler Federasyonu’nadır. Bilineceği üzere bu dost devrimci kurum, kamuoyunda bilinen ismiyle “Komünist Başkan” Mehmet Fatih Maçoğlu’nu İstanbul’un Kadıköy ilçesinden aday göstermiştir. M.F.Maçoğlu’nun Kadıköy’den aday yapılması kararı yoğun olarak tartışılmıştır. Bu karar SMF’nin kendi takdiridir. Yerel seçimlere dair söz söyleyen, bir program ortaya koyan her anlayışın istediği yerden aday gösterme hakkı vardır ve buna saygı duyulmalıdır.

Asıl üzerinde durulması gereken -ki bizim de önemsediğimiz ve eleştirildiğimiz husus- SMF’nin Maçoğlu’nun Kadıköy adaylığını ittifak ilişkisi içinde sosyal şoven bir parti olan TKP’den göstermesindeki ısrarıdır. Israrıdır diyoruz çünkü SMF’nin devrimci politika adına böyle bir mecburiyeti ve zorunluluğu yoktur. Yerel seçimlerde mevzi kazanmak hedefiyle sosyal şovenizme kan taşımak, üstelik de TKP gibi bir partinin hiç de hak etmediği bir şekilde propaganda yapmasına zemin sunmak SMF gibi devrimci bir kurum açısından izaha muhtaçtır.

Açıktır çünkü SMF alternatifi olduğu halde bu ittifak politikasında ısrar etmekte, sosyal şovenist TKP ile yürümekte bir sakınca görmemektedir. Bu taktik politikanın devrime hizmet etmediği açıktır. TKP’nin son süreçteki tavrı ve açıklamaları ortadadır. Şeyh Said’e yönelik tutumdan, son olarak faşist rejimin paralı askerlerinin Kürt gerillaları karşısında yaşadığı kayıplar karşısında, “devletin bekası’ndan dem vuran, üstelikte ezilen ulusun mücadelesini “Kürtçülük” olarak tanımlayıp faşizmin yanında saf tutan bir partiden bahsettiğimiz bilinmektedir.

Proleter hareket gerek yerel seçimlere gerekse de genel seçimlere bir taktik olarak bakmaktadır.  1977 yılından 2023 yılı arasındaki dönemde hem yerel hem de parlamento seçimlerini boykot ettiğimiz ya da katıldığı ve aday çıkarttığı seçimler olmuştur. 31 Mart 2024 yerel seçimlerinde tavır “Kayyum ve Rant Düzeninin Temsilcilerine Oy Yok! Demokratik, Halkçı Yerel Yönetimler İçin Mücadeleye!” şeklinde kamuoyu ile paylaşılmıştır.

Yaklaşımımız, devrimci, demokrat ve yurtsever adaylarla birlikte yürüme, birleşik mücadele zemini temelinde tüm ilerici ve yurtsever güçlerin birlikte hareket etmesini zorlama, olanakların olduğu yerde aday gösterme, ittifak içinde olduğumuz yerlerde meclis adayları gösterme şeklindedir.

Kitle çalışmamızda devrimin propagandası esas olandır. Sorunların birlikte çözümünün Demokratik Halk Devrimi’nde olduğu ise propagandamızın esasını oluşturacaktır.

15 Şubat 2024 M

1739

Dine Savas Acmak Dini Guclendirir; Ama Dinle Uzlasmak Da Dini Guclendirir

 
 
Dine Savas Acmak Dini Guclendirir; Ama Dinle Uzlasmak Da Dini Guclendirir; Din Sinif Mucadelesindeki Rolune Gore Ele Alinir!
Herseyleri yalan, demogoji, carpitma, sahtekarlik...

Alevi Açılımı mı, İzzettin'in Hançeri mi ?

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın okyanus ötesinde ikamet eden Fethullah Gülen hocayla ve Alevi toplumunun her dönem sisteme yedeklenmesi, demokrasi, temel hak ve özgürlüklerle kimlik mücadelesinden uzaklaştırılması için gönüllü olarak çalışan İzzettin Doğan’ın son asimilasyon projesi çalışması netleşmeye başladı.

 

İtiraz ahlaki[*]

 

“İnsanlarda eksik olan

güç değil iradedir.”[1]

 

Zor, ancak zor olduğu kadar da güzel ve umutlu günlerden geçiyoruz.

İnsan olma hâli(miz), bir kere daha sınanıyor.

Devletin Sokak Çeteleri Mafyanın Ortak Organizasyonuna Karşı Devrimci Tavır Ne Olmalıdır! HASAN AKSU.

Bu gerçeklik bugüne has bir karşı devrimci bir organizasyon değil. Devletin başında olanların derin organizasyonudur ve de süreklilik göstermektedir.

Bu Dünya Komünizmi de Yaşayacaktır!

 

Ekim Devrimi’nin 96. Yılını Kutlarken!...

Sınıf bilinçli bir devrimcinin,
her zaman devrim beklemesi,
onun düşünce ve eylem
diyalektiğinin bir gereğidir

ÇIRILÇIPLAĞIM SOKAK ORTASINDA UTANIYORUM!

Yoksullar için bir cehenneme dönüşen dünyanın şu utançlı haline bir bakın! İçinde çocuk ve kadınların da olduğu yüzlerce kaçak göçmen bindikleri tekne alabora olunca, İtalya'nın Lampedusa Adası açıklarında denizin zifiri karanlığında kaybolup gittiler.

         Dünyayı aralarında ülke ülke parselleyen kudretlilerin para havuzları dolarlarla dolup dolup taşarken, yoksulluk mengenesindeki bu insanlar bir lokma ekmek için bin bir umutla yollara düşmüş, bilmeden ölüme koşmuşlardı.

Aşk ve Sanatın hayatı yani Gezi, Kızılay, Gündoğdu, vd’leri 1

“İyi ki hatırlattın

Başkaldırı diye bir şey var

İsa’dan beri insanı güzelleştiren

Şimdi daha güzel her şey

Daha insan herkes.”[2]

 

BEN BEHZAT FİRİK! Hasan Aksu

GÖZLERİMİ DAĞLADILAR WAYE, ATEŞLERDE YAKILDIM ANNEY!
 Ben BEHZAT FİRİK:  Tabi beni çoğunuz tanımazsınız, çok azınız beni tanır. 12 Eylül 1981’in 10 Ekim’inde,  karanlığın dağılmaya yüz tuttuğu bir fecir vakti, Dersim’de Ovacık’ın Dere Karedesi’nde yani köyümde ağabeyimle birlikte Kayseri komando tugayınca yaka paça gözaltına alındık.    Operasyon timinin başında “Kulaksız Yüzbaşı” lakaplı Aytekin İçmez vardı. Biliyorum hala beni tanımadınız, ne demek istediğimi hala anlayamadınız, tanıyamadınız beni.

Akp'nin yeni oyunu‘’Demokratikleşme Paketi’’

Kamuoyunun uzun bir süredir beklediği  ‘’Demokratikleşme Paketi’’ nihayet 30 Eylül 2013 tarihinde yeni Başbakanlık binasında, bizzat hükümetin başı Erdoğan tarafından açıklandı.  Hiçbir muhalif gazete ve televizyon kuruluşunun yer almadığı basın toplantısında,  Bakanlar Kurulu üyeleri ve yandaş basının Ankara temsilcilerinin yer aldığı basın toplantısında, Erdoğan tek kişilik bir tiyatro oyunuyla ‘Demokratikleşme Paketi’’ni açıklayarak salondan ayrıldı.

Alman Bernsteincılığın, Rus Struveciliğin Günümüz Versiyonları 'Özgürlükçü Sosyalizm' Ve HDP-HDK



Ekonomistler , Legal Marksistler ve Menşeviklerin bir bölümünün Rus Devrimi süreci içinde toparlandığı Kadetlerin(Anayasal Demokrat Parti) iç savaş sürecinde karşı-devrimci Beyaz Muhafizlara dönüşmeleri size ilham vermelidir...

Geri dönüp baktığımda

Kürt hareketi iyimserlikle tedirgin bir karamsarlık arasında gidip geliyor. Bir bocalama içinde, şüpheci, kaygılı ve tereddütlü. Tayyip Erdoğan’ın ne yapacağını ve ne yapmak istediğini kestiremiyor. Kendisini kuşatan puslu havayı aralayamıyor, önünü göremiyor. Tayyip Erdoğan’a sert çıksa  “hassas süreci” baltalamış olmaktan çekiniyor. Alttan alsa direksiyonu büsbütün AKP’ye kaptırmaktan ve bir bilinmezlikte irtifa kaybetmekten korkuyor. 

Suyun başını Tayyip Erdoğan kesmiş, Kürt hareketi ise ona kilitlenmiş, ne söyleyecek, ne yapacak onu bekliyor.

Sayfalar