Cuma Mayıs 24, 2024

Yabancılaşmayı kırmak, insanı yüceltmek gerek"

Mavruk, Aytmatov okuduğu dönemlerin onun hayatında önemli bir dönüm noktası olduğunu ifade ediyor…

Şair Ruhan Mavruk, son dönemde toplumu en çok etkileyen olgunun yabancılaşma olduğunu ifade ederek, şiirlerinde bunun yarattığı sorunlara dikkat çekmeye çalıştığını söyledi.

Ruhan Mavruk, üretken bir şair. Geçtiğimiz günlerde “İncinmesin Kıyılarımız” kitabı AYSAD Yayınları tarafından okuyucuya ulaştırıldı. Bütün eserlerinden yapılan bir seçki olan kitapta Mavruk’un şiir serüvenini takip etmek mümkün. Mavruk’la son kitabının oluşumu, şiirinin biçimsel yanları ve içeri hakkında konuştuk. Mavruk, yabancılaşma ve yozlaşmanın dünyanın yeni vebası olduğunu söyledi.

“İncinmesin Kıyılarımız” adlı kitabınız bir seçki olarak karşımıza çıktı. Yıllara yayılan bir şiir serüveninde seçmek kolay olmasa gerek, nasıl hazırladığınız bu seçkiyi?

Doğrusu uzun zamandan beri düşünüyordum ve çocuklarımı birbirinden ayırır gibi de zor olmadı. Çünkü başka yeni şiirler var ve önceden yayınlanmış kitaplarımda bu seçkiye almadıklarım da var.Onlardan başka seçkiler oluşacak. Tıpkı şiir yazar gibi oldu ,hayatı ve kitapları doğrudan okur gibi…Sonra bıraktım duygularımın ipini,’’İncinmesin Kıyılarımız’’ çıktı ortaya.

Karşı duruş sergileyen bir sanatçısınız. Ancak benim dikkatimi çeken ilk konu sizin ”yok oluşa” ve ”tüketilmeye” karşı bir ses yükseltmeniz. Örneğin”b/it pazarı” şiirinizde ”artemisi satıyorlardı/ dün karşı sokakta” diyorsunuz. Bu konuya karşı sesinizin yüksek olmasının nedenini anlatır mısınız?

Yabancılaşma ve yozlaşma, ilişkilerin metalaşması dünyanın yeni vebası. Burjuva kültür hegemonyasının toplumlara dayattığı olgular… Sığlık gri bir tül gibi örtmüş gerçeği. En büyük aşkları toza buluyor, en haklı kavgaların önüne soru işaretleri yığıyor. Bu nedenle bu konuya dikkat çekme gereği duydum. İletişimin kanallarını açmak ,yabancılaşmayı kırmak, insanı sahiplenip yüceltmek gerek.

Bir örnek de son şiirlerimden biriyle vermek istiyorum,töre diye dayattıkları güç ve yabancılaşma adına: “al götür beni zeus’un dağından/ daha kaç yıl üşüyecek ellerim/ buralarda bahar dalları hep çocuk gelin…”

Kitapta Fiyortlar adlı bölümde dikkat çekiyor. Bu bölümde kitaba bazı mısra dışı şiirsel metinlerinde dahil olduğunu görüyoruz. Bu bölümdeki eserler neden ayrı bir kitap olarak çıkmadı, yakın zamanda bu metinleri ayrı bir kitap olarak okuyabilecek miyiz?

Öyle bir kitap var zaten. 2005’in Temmuz ayında Daima Yayıncılık tarafından hayata geçirildi. Saptadığın gibi mısra dışı şiirler bunlar. 2018 yılında Aysad Yayınları ikinci baskısını yaptı. Seçkiye aldığım “Nihan” da kendi öyküm.

Kuzey denizlerinde dalgalar çok hırçındır.Yaşam en sert dalgalarını vurup biçimlendirilmiş bu insanları. Yorulmasına yorulmuşlar ama denizin tadı tuzu güzelliği sinmiş üstlerine. Sokulgan ve mağrur, hem uzağınızda en yakınınızda…

Nihan’ın son bölümünden bir örnek vermek istiyorum:

‘’Serin serin soludu havayı,ceplerindeki şiirleri yokladı. Kontörlü telefon kulübesine girmek için caddeye yöneldi. Zor kararlar aldığında içinde kuş sürüleri havalanır,kendine sığamazdı…Vurmak isterdi kendini göklere,fundalıklara…’’İmkansıza karşı bir adalı olma hali, sonsuzluk duygusu’’ öylesine kuşatmıştı ki onu, üzerine hızla gelen kamyonu fark etmedi.

Çığlıklar, siren sesleri birbirine karıştı. Ceplerinden şiirler saçıldı yerdeki kan gölüne, ıslandılar …Bir bulut kanat çırpa çırpa uçuyordu dağ yollarında… Deniz kokusu geliyordu çok uzaklardan…

Şiirlerinizde hüzün teması dikkati çekiyor ama yılgınlık yok. Örneğin “ taşkışla eskidi/nataşa yakılan kitaplarda kaldı/ bu marsellaise bakışlı çocuk da /o değil artık” diyorsunuz.Şair geçmişin yarasından kendini şiirle kurtarabilir mi?

Sevgili Mazlum her şey bir tek yara ile açıklanamaz ki. Çocukluk travmaları bugünü dünlere bağlamış ve hiç bırakmayan ilmekler örneğin.Şiirdeki “marsellaise bakışlı çocuk” da 70’li yılların Muratları, Sinanları… Az önce değindiğim gibi yabancılaşma öyle ağır ki gözlerinde aynı nehirler yok sanki. Ne cesaretleri eksildi ne de bilgileri. Ama eskisi kadar yakın değiller bizlere, belki de ben öyle hissediyorum.

Ben yüreğimin ateş topu gibi tutuştuğu günlerden birinde, birden bir suyun başında buldum kendimi. Her şey vardı o denizde; anacıkların çığlıkları, ölü havariler, kaçak yolcular, cezaevlerinden gelen mektuplar, aşklarımız, sevinçlerimiz, yol öyküleri, varsıllığımız, yoksulluğumuz, yalnızlığımız, çoğulluğumuz…

Önce deniz bir çığlık attı, sonra açıklara attı kendini Her şey birbirine karışarakdönüp duruyordu…Şafak söküyordu, bir şiir bıraktı ayaklarıma;

“İçim ısındı birden/ bir tiryaki nefesi /duyabilmek seni/ bir kalemde silinmişken mevsimlerim/ görünmez olmuşken /beynimde tünellerin dibi yelkeni unutma yeter/tutkunun rüzgarı kendisi kan elmas taç yerine/alevden sac seçenlerin içinde zaten o güç/bonzai gibi…”

“Mistik” adlı şiirinizde Cengiz Aytmatov’dan yaptığınız bir alıntı dikkatimi çekti. Aytmatov’un sizin için ne ifade ettiğini sorabilir miyim?

O yıllar benim için çok önemliydi. Yalın dili, bilinci ve duyuncu ile…Babam “Cemile” adıyla basılan bir öyküsünü getirmişti. Kolhozlar’da boyveren bir aşkın öyküsünü anlatıyordu.İnsanın doğaya karşı verdiği savaşımı, umudu…

Sonra edebiyat öğretmenim Cengiz Aytmatov’un‘’Beyaz Gemi’’ adlı kitabını verdi bana. Soluksuz okuyordum onun öykülerini…

Biraz da biçimsel yönüne değinmek istiyorum‘’İncinmesin Kıyılarımız’’ adlı seçkideki şiirlerinizin. Lirik, imgesel bir dille yazılmış şiirler bunlar. İmge savrulmalarına rastlanmıyor.Bu yaklaşımın nedenini bize anlatır mısınız ?

Lirizm benim tutkum. Toplumsal alt-üst oluş dönemlerinin lirizminde etkileyicilik buluyorum, “alıcı kuşun gölgesinde su içen ülke/bu benim şiirimse/göz bebeklerinde Mc.Carty’nin sesi/ağlarım gider/üzülme bana güven/su ol, rüzgar ol/çölde yağmur kuşu ol/ kanatları dizelere değen/umudunu yitirme/ bir toz tanesiyiz/ biz yıkılsak çöker evren”

İmgesel anlatıma gelince: Bilim adamları kavramlarla, şairler imgelerle düşünür “Özü fırtına olan şiirde, her imge bir tufan yaratmalıdır” diyor Aragon, çıkış noktam bu. İmge savunmalarının olmaması için çok çaba sarf ediyorum. Nasıl söylediğimiz kadar, neyi söylediğimiz de önemli. Aslında ikisi birbirini tamamlıyor.

Yine son şiirlerimden birinden bir örnek vermek istiyorum; “tozlu duyarlılıklar da arıyorum şimdi seni/ elyazması kitaplarda/ ayrılıklardan geçilmiyoryüzün…’’

Gizdeş yaşantı şiir özelliklerinden de yararlandım,herkes kendinden bir şeyler bulabiliyor onlarda.Yer yer mitolojik ve felsefi ögeleri kullandım, derinlik katabilmek için ama şiirin sonsuz bir arayış olduğunu da eklemeliyim; “ağrılı düştüğün ışığı yaralı günlerin üzerine/ bizi hatırla diye diye geldi üşüştü ellerime pervaneler/ama öyle evcil bir hikaye değil ki bu /her acı sığmıyor işte şiire…’’

Ve son söz: “atlas akışlarında eğilip bükülen bir halayık gibi /el etek öpmeye itecekse şiir beni bırak sonsuz seferi kalayım aysız steplerde…’’

Söyleyşiyi yapan gazeteci Mazlum Vesek. 

3395

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Misafir yazarlar

Rojava, Filistin, Karabağ: İşgal, Yıkım ve Direniş (Yorum)

Ortadoğu tarihi boyunca yer küremizin en çatışmalı bölgelerinden biri olmuştur. Bölgenin stratejik konumu, uygarlığın gelişim düzeyi, baskıya, sömürüye dayalı dış müdahaleler için güçlü zeminler sunmuştur. Kuşkusuz bölgedeki iç çelişkiler ve çatışmalar da her zaman dış müdahaleleri kolaylaştırmıştır. Özellikle dinsel ve mezhepsel çatışmalar hem çağdaş temelde toplumsal gelişmeleri frenlemiştir hem de bölgeyi dış saldırılara açık hale getirmiştir. Bu nesnel zemin üzerinde toplumsal çürümeler, işbirlikçi ilişkiler ve itaat kültürü bir yaşam tarzına dönüştürülmüştür.

“Hamas-İsrail Çatışmasında” İtidal Çağrısı Yapmak…(Polemik)

Filistinli 14 direniş örgütünün, 7 Ekim günü “Aksa Tufanı” adıyla İsrail devletine yönelik operasyonu, başta Ortadoğu olmak üzere tüm dünyada büyük bir yankı uyandırdı. Hamas gibi İslamcı örgütlerin yanısıra ve de Filistin Halk Kurtuluş Cephesi, Filistin Demokratik Halk Kurtuluş Cephesi gibi Marksist eğilimli hareketlerin de yer aldığı hamle, Siyonist İsrail’in tarihi boyunca aldığı en büyük darbelerden biri olarak kayıtlara geçti. Sözkonusu direniş, kısa sürede dünyanın dört bir yanında devrimci, ilerici güçler nezdinde çok ciddi saflaşmaları da beraberinde getirdi.

“Çizgimiz Nubar Ozanyan’dır!” (Deniz Aras)

7 Ekim sabahı Filistin Ulusal Direnişi’nin Siyonist İsrail işgalciliğine ve zulmüne karşı “Aksa Tufanı Operasyonu” başlatması başta siyonizm olmak üzere bölge gerici devletleri ve siyonizme koşulsuz destek veren emperyalistlerde şok etkisi yarattı.

Hamas öncülüğünde başlatılan ve aralarında Filistin Ulusal Hareketi’nin tarihsel öznelerinden Filistin Halk Kurtuluş Cephesi gibi devrimci örgütlerin de yer aldığı “Operasyon Odası” tarafından yönetildiği açıklanan bu hamle, tüm dünyada olduğu gibi coğrafyamızda da tartışmalara yol açtı.

Yerini Bulan Her Vuruş Acı Verir!

Komünist partileri yaptıkları eylemleri kamuoyuna açıkladıkları gibi, yanlış yaptıkları eylemleri de kamuoyuna açıklar ve özeleştirisini yaparlar. Yanlış eylemlerin özeleştirisinin yapılması, o partinin dürüstlüğünü gösterir ve bu tür özeleştiriler kitlelere ve parti kamuoyuna güven verir.

Arif Alıç, 1978 yılında Hıdır Aykır ile Bayrampaşa  Hapishanesinden kaçtı. Parti tarafından kırsal (Dersim) alana gönderildi. 1981 yılının ortalarında, TKP/ML üyesi bir kişi tarafından öldürüldü.

Bu makaleyi, yazarken ölüm haberini aldığım, sevgili yoldaşım Turan Talay'ın anısına adıyorum.

Türk Tekelleri Afrika'yı Çok Çooook Sevdi!

TKP-ML Ortadoğu Parti Komitesi:Faşizm Ve Siyonizm Kaybedecek, Filistin ve Rojava Kazanacak!

Ortadoğu ezilen halklarının ezeli düşmanları olan Faşist T.C. ve Siyonist İsrail devletlerinin halklara yönelik saldırıları ile ezilen Rojava ve Filistin halklarının direnişine şahit oluyoruz. Bu gerici güçler, tüm teknolojik üstünlük ve emperyalist devletlerden tam destek görmelerine rağmen, Filistin ve Rojava halklarının direncini, mücadele kararlılığını kıramıyorlar. Egemenlerin tüm saldırılarına rağmen belirleyici olan yine halkın öz direnişi ve kararlılığı oluyor. Filistin ve Kürdistan halkları; İsrail Siyonizmine, T.C.

Arstahk: “Biz Beyaz Bayrak Kaldırmayız!”

Ermeni halkının soykırım ve tehcir tarihine bir yenisi daha eklendi. 1915 bitmedi. Bu kez TC destekli Azeri faşizmi eliyle utanç dolu katliam gerçekleşti. 19 Eylül günü Karabağ’ın (Arstahk) Başkenti Istepanagerd başta olmak üzere Karabağ’ın dört bir yanına saldırılar başlatan Azeri işgalcileri, saldırının birinci günü tamamlanmadan aralarında kadın ve çocukların da olduğu 35 kişiyi öldürüp yüzlerce sivil insanı yaraladı.

Vurun Abalıya - Çaresizsen Güneşe Bak... Cızz....

Proletaryalarda öğren proletaryalara öğret.

Nolurrr.... nolurrr.... bir kez de kabahati....

Fakirlik güzel şey... fakirlik güzel şey..

Hele de birde seni deniz kampına götüren, yanacam diye de çakma (yoğurt) yağlarıyla, insanın midesini bulandıracak bir şekilde,  orasını burasını yakan o... fakir...  insanları bırakıpta deniz manzaralı villalarda sabah kahvaltısı yapabilecek dostlarınız varsa... gerçekten fakirlik güzel şey.... gerçekten fakirlik güzel şey...

Kılıçdaroğlu sadece Kılıçdaroğlu değildir! -2-

Burjuva-feodal politika yapmanın bazı “incelikleri”!

II. ABDÜLHAMİD MEVZUU[*]

 

“Gerçeği bilmeniz gerekiyor,

gerçeği aramanız gerekiyor.

Gerçek sizi özgür kılacak.”[1]

 

“ÖZELEŞTİRİ”NİN ELEŞTİRİSİ[*]

 

SİBEL ÖZBUDUN-TEMEL DEMİRER

 

“Sende, ben, imkânsızlığı seviyorum, 

fakat aslâ ümitsizliği değil.”[1]

 

Anlama/ ve kavramanın dünyayı değiştirmek için mücadele edenler için eleştirel bir “olmazsa olmaz” olması yanında; “Netlik [de] insanın en büyük gücüdür.”[2] Bu bir.

Sayfalar