Cuma Mayıs 17, 2024

Uluslararası İşçi Sınıfı İçin Büyük Bir Kayıp! Jose Maria Sison'u Sonsuzluğa Uğurladık

Filipin Komünist Partisi'nin (FKP)  kurucu önderi, Yeni Halk Ordusu (YHO) ve Filipin Ulusal Demokratik Cephe'nin (FUDC) danışmanı ve  Uluslararsı Halkların Mücadele Birliği'nin (ILPS) kurucularından ve başkanı, Filipin proletaryasının ölümsüz militanı Jose Maria Sison'u (yoldaşlarının Joma'sı) 16 Aralık 2022 tarihinde kaybettik.

1939 doğumlu Yoldaş Sison, 1961 yılından beri aktif mücadele içindeydi. 1968 yılında FKP'nin kuruluşuna teorik ve pratik önderlik etti. Kuruşçev revizyonizmi ve anti-ML düşüncelere karşı kararlı bir mücadele yürüttü ve Marksizm-Leninizm-Maoizmin yolundan asla sapmadı.

FKP, kurulduğu günden itibaren silahlı mücadele veriyor. Kısa sürede Parti, işçi sınıfı ve köylüler arasında büyük bir sempati topluyor ve kitleselleşiyor. Kırsal alanda gerilla savaşına köylüler katılıyor ve geniş bir alana yayılıyor. İlk başlarda Sison gerilla birlikleri içinde yer alıyor ve gerilla savaşına önderlik ediyor.

Filipin burjuvazisinin ve emperyalistlerin bir numaralı düşmanları arasında yer alan Sison, buna karşın, Uluslar arası proletarya ve ezilen halkların ve ezilen ulusların dostu, Uluslararası Komünist Hareket (UKH) içinde en etkin ve sevilen bir simaydı. Yaşamı boyunca UKH'in birliği için mücadele etmiştir.

ABD emperyalist devleti, onu 2002 yılında “uluslararası aranan terörist”lerden biri “ilan” etti. Bu nedenle de Hollanda dışına çıkamıyodu. Filipin burjuvazisi için o en tehlikeli  “düşmandı”. 7 yılı aşkın bir süre cezaevinde esir kaldı. İki yılı aşkın bir süre tek hücreli ve ranzaya bağlı olarak tutuldu. Ama o pes etmedi ve çıktığında aynı şekilde yoluna devam etti ve burjuvazi, FKP ile “ateşkes” anlaşmalarında, FKP adına onu muhattap almak zorunda kaldı.

60 yılı aşkın aktif mücadele veren Sison, Filipin işçi sınıfı ve emekçiler için çok önemli bir komünist kişilikti. Bu nedenle de, FKP her zaman güçlü bir kitle partisi olarak mücadelesinin sürdürdü. FKP, kendi bağımsız adaylarla parlamenter seçimlere katıldı ve seçildi. Büyük şehirlerde güçlü kitle örgütleri var. Aynı zamanda en güçlü kadın örgütlenmesine sahiptir.

FKP bir taraftan gerilla mücadelesine devam ederken, bir yandan da gelişen işçi sınıfı içinde ve şehirlerde ciddi örgütlenmelere sahip bir partidir. Hiçbir mücadele biçimini reddetmeyen FKP, burjuvazi karşısında sosyalist alternatifin temsilcisi olarak mücadelesinin sürdürüyor. Filipin burjuvazisinin tüm saldırılarına karşı, o doğru taktiksel mücadeleler ile bu saldırıları boşa çıkarmasını bildiği gibi, burjuvazi her fırsatta “FKP'ye “ateş kes” çağrıları yapmıştır. Ancak, “ateşkes” anlaşmalarını ilk bozan yine Filipin devleti olmuştur.

Yoldaş Sison ile ilk tanışmam Hollanda'da 1997 yılında ILPS'in kuruluş çalışmaları içinde olmuştur. Oldukça mütevazi bir yoldaştı. Ancak, ILPS'in kuruluş sıralarında tartışmalarımız da oldu. Ama o hep güler yüzlü bir insandı ve FKP, uluslararası gücünü ve prestijini diğer örgütlere karşı kullanmazdı.

O'nun 60. yaş gününü, Utrechte'ki FUDC'nin bürosunda, bir çok uluslarası örgütlerden yoldaşların katılımıyla birlikte kutladık. Daha sonra da bir çok uluslararası toplantılarda birlikte yer aldık. O, benim gözümde, Asyalı komünistlerin güler yüzlü mütevaziliğin ve proleter militanlığın örnek bir temsilcisiydi.

Yoldaş Jose Maria Sison; UKH ve Uluslar arası proletaryanın unutulmaz komünistleri arasında yerini hep koruyacaktır.  Filipin proletaryası ise onun yolundan giderek sosyalizmin bayrağını Filipinlere dikecektir. 18.12.2022

2178

Yusuf Köse

Yusuf Köse teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır. Ayrıca 7 adet kitabı bulunmaktadır. Kitapları şunlardır: Emperyalist Türkiye, Kadın ve Komünizm, Marx'tan Mao'ya Marksist Düşünce Diyalektiği, Marksizm’i Ortodoks’ça Savunmak, Tarihin Önünde Yürümek, Emperyalizm ve Marksist Tarih Çözümlemesi, Sınıflı Toplumdan Sınıfsız Topluma Dönüşüm Mücadelesi.

yusufkose@hotmail.com

http://yusuf-kose.blogspot.com/

 

 

Yusuf Köse

Hazan Ayının Şehitleri

Kasım, proletarya partisinin en değerli kadro, komutan ve savaşçılarının katledildiği aylardandır.  Hüzün ve öfkenin birlikte yaşandığı aydır. III. Konferans delegelerini, komünist önder Mehmet Demirdağ’ı ve Aliboğazı şehitlerini hep bir hazan ayında kaybettik. Zafere açılan kapıyı adım adım aralayan, özgürlüğe giden yolu damla damla döşüyen Kasım ayı şehitlerimiz tarihin yüceliğine kavuşanlardır. Onlar, yarınların mutlak yenenleri olarak yazılacaktır parti ve devrim notlarımıza.

“Durum İyidir, Gerçekler Devrimcidir”

Yaşadığı dönemin özelliklerini anlayarak, savaşın hükmüne, zorun değiştirici rolüne inanan, sınırlı yaşamını sınırsız davaya adayan önder yoldaş Mehmet Demirdağ ölümsüzdür! Özgürlüğü ve kurtuluşu herkesten ve her şeyden daha fazla isteyen bu uğurda emeğin eğittiği bilinçle savaşarak şehit düşen proletarya partisinin dördüncü genel sekreteri Mehmet Demirdağ yoldaşı üstlendiği öncü pratik ve önder duruşuyla tanırız.

Yalım Nubar’dan Ozanyan Nubar’a Süren Hikaye Bizim!

Botan’dan Yozgat’a dek uzanan toprakların bağrından çıkıp İstanbul Ermeni yetimhanelerinde okumaya gelip, orada bilge önder İbrahim Kaypakkaya yoldaşın devrimci görüşleriyle tanışan ve tutkuyla bağlanan yoksul Ermeni çocukların hikayeleridir, Ermeni devrim şehitlerimizin hikayeleri.

Onları doğdukları topraklardan koparıp buruk ve sancılı bir şekilde İstanbul yollarına düşüren tarihsel gerçeklerin yanında yokluk ve yoksulluktur da. Onları İstanbul yolculuğuna çıkaran çaresizlik, yalnızlık, sahipsizliktir.

Mısır'ı Mesken Tutan Türk Tekelleri

Deutsche Welle (DW)'de Aram Ekin Duran'ın, „Türk Şirketleri Mısır'a Kaçıyor“ adlı bir haberi yayınlandı. Sıradan bir haber gibi gözüküyor, ama, Türkiye ekonomisinin ve Türk devletinin niteliğini araştıranlar, sorgulayanlar için küçük bir haber olmaktan öte bir anlam taşıyor. Özellikle de kendine ML ve Maoist diyen komünist örgütler için daha fazla önem taşıması gerekiyor.

Hesaplaşma mı? Kutlama mı?

Faşist TC devleti hem ülke içinde hem de bölgesel düzeyde, resmi ve sivil militarist güçleriyle başta Kürt halkı olmak üzere demokrasi ve özgürlükten yana olan herkesi yok etmek ve devlet terörüyle susturmak için çalışmaya devam ediyor. Bu süreç aynı zamanda TC’nin kuruluşunun da yüzüncü yıl dönümüdür.

TC, yüz yıl önce Osmanlı yıkıntıları üzerinde tekçi bir zihniyetle kuruldu. Ermeni soykırımında, diğer azınlık halkların yok edilip sindirilmesinde aktif rol alan ittihatçı birçok ırkçı kadro da kuruluş sürecinde rol aldı.

Halka Nasıl Yaklaşacağız?

Milyonlar açlık ve yoksulluk içinde, demokratik haklardan yoksun, özgürlük kırıntılarına bile muhtaç bir durumda yaşıyor. Haksızlık, hukuksuzluk ve adaletsizlik karşısında kitleler ya seslerini yeterince yükseltememekte ya da sınırlı sayıda insanla zulüm karşısında direnmeye çalışmaktadır. Birbirinden bağımsız, sınırlı direniş güçlerinin mücadele ettiği süreci yaşıyoruz. Damlaların derelere, derelerin nehirlere, nehirlerin bendlerini yıkacak duruma gelme ihtiyacı var.

“Kuruluşunun 100. Yılında TC’nin Diğer Yüzü Türkiye’de Ulusal Azınlıklar Sorunu”*

Türkiye’de ulusal sorun ve azınlıklar meselesini incelerken nasıl bir ülkede yaşadığımız, ülkeyi hangi sınıfların yönettiği, ulusların hangi tarihi koşullarda ortaya çıktığı, ulusal sorunun ekonomik ve politik nedenlerini açıklamak durumundayız.

Ulus, tarihsel olarak meydana gelmiş, ortak bir dil, ortak bir pazar, ortak bir kültür birliği ve ortak bir ruhi şekillenmende ifadesini bulan istikrarlı bir insan topluluğudur. Ulus, sadece tarihi bir kategori değil bir çağın, yükselen kapitalizm çağının ortaya çıkardığı bir olgudur.

Yüz yıllık çakma Türk devleti (Nubar Ozanyan)

Aradan bir asır geçmesine, tarihin yaprakları değişmesine karşın Türkiye Cumhuriyeti temelde bir değişime gitmeden dün olduğu gibi imha ve inkar zihniyetiyle yaşamaya, Orta Çağ’ın karanlığında kalmaya devam ediyor.

Fetih ve işgallerden, zulüm ve soykırımdan başka övünülecek bir tarihi, Hitler faşizmine örnek olmaktan başka bir başarısı olmayan TC, ceberut devlet olma niteliğinden hiçbir şey kaybetmeden yüzüncü yılını kutluyor.

Aşk Her Şeyi Affeder mi - Partiler Neden Diktatör / ERGÜN ASLAN

Klasik emperyalizmle modern emperyalizm arasında çeşitli proletaryaların ve (komprador) sınıfların olduğu bir memlekette modern proletaryaların partisinin birliğinin ve özgürlüğünün yegane (ve yegane) güvencesinin yerel yönetimlerin özerkliğe varabilecek kadar geniş demokratik haklara sahip olmaları olduğu bilgisini kim inkar edebilir ki.

Üüüü.... üüüü....

Ya.... ya...

Bir insan aldığı görevden başka her şeyi konuşur mu.

Hom... hom.. hom...

Bunlar... bunlar... daha çok....

 Filelerin sultanlarını karşımıza çıkarırlar.

 Daha çok...

Rojava, Filistin, Karabağ: İşgal, Yıkım ve Direniş (Yorum)

Ortadoğu tarihi boyunca yer küremizin en çatışmalı bölgelerinden biri olmuştur. Bölgenin stratejik konumu, uygarlığın gelişim düzeyi, baskıya, sömürüye dayalı dış müdahaleler için güçlü zeminler sunmuştur. Kuşkusuz bölgedeki iç çelişkiler ve çatışmalar da her zaman dış müdahaleleri kolaylaştırmıştır. Özellikle dinsel ve mezhepsel çatışmalar hem çağdaş temelde toplumsal gelişmeleri frenlemiştir hem de bölgeyi dış saldırılara açık hale getirmiştir. Bu nesnel zemin üzerinde toplumsal çürümeler, işbirlikçi ilişkiler ve itaat kültürü bir yaşam tarzına dönüştürülmüştür.

“Hamas-İsrail Çatışmasında” İtidal Çağrısı Yapmak…(Polemik)

Filistinli 14 direniş örgütünün, 7 Ekim günü “Aksa Tufanı” adıyla İsrail devletine yönelik operasyonu, başta Ortadoğu olmak üzere tüm dünyada büyük bir yankı uyandırdı. Hamas gibi İslamcı örgütlerin yanısıra ve de Filistin Halk Kurtuluş Cephesi, Filistin Demokratik Halk Kurtuluş Cephesi gibi Marksist eğilimli hareketlerin de yer aldığı hamle, Siyonist İsrail’in tarihi boyunca aldığı en büyük darbelerden biri olarak kayıtlara geçti. Sözkonusu direniş, kısa sürede dünyanın dört bir yanında devrimci, ilerici güçler nezdinde çok ciddi saflaşmaları da beraberinde getirdi.

Sayfalar