Pazartesi Nisan 29, 2024

Ulusal Sorun

Ulusal sorun konusunda çözümlemeli onlarca yazı bulabilirsiniz. Literatürden alınan(aslında dogmaya indirgenen)onlarca metin. Egemen sınıfların ne istediği ile ezilen ulusun çilesi karıştırılıp boca haline getirildikten sonra, sorunu nesnel tarihsel ve sınıfsal bağından koparmak işi de hallolduysa geriye görev babında aslında bir şey kalmıyor.

Kürt Ulusal Hareketinin tarihsel ilerleyişini, Türkiye de ulusal sorun başlığı altında İbrahim K. yapmıştı. Sorunun tarihselliğini, gelişimini incelemiş ve ötelenen bu sorunun tarihsel ilerleyişini bilince çıkarmış, konuyu ortaya koyması ile bunu görünür hale getirmiştir.

Cumhuriyet kurulurken komprador burjuvazi ile ona bağlaşıklaşan büyük toprak sahipliğinin çıkar birliğinin, pratikte soruna yaklaşımındaki gericiliği de bu iki gerici sınıfın ittifakı ile açıklamıştı. Sınıfların tarihsel ilerleyişi sonucunda ötelenen bu sorunun görünür hale gelebileceğini de sınıfların tarihsel gelişmelerine bağlamıştır. Ulusal sorunun bir burjuva sorunu olduğu gerçeğini bir kenara not etmiş, politikasını da ezilen ulusun özgürlüğü ve ezilen sınıfların iktidarı meselesi üzerine kurmuştur. Bu ülkedeki sorunun kuruluşunda ki biçimi Kürt ulusunun emperyalist devletlerin ve yerel de oluşan devletlerin çıkarına bolünmüş olması, gerçek bir olgu olarak önümüzde duruyorsa ve Kürt ulusunun bu politikaya karşı geçmişte bütünlüklü bir politika sunamamış olmasını da yine sınıf çıkarlarına bağlıyordu. Daha 100 yıl önce emperyalizmin yerel devletlere pay ettiği Kürt ulusu, ulusal bilincin geliştiği her yerde direnişe geçmiş, TC. Faşist yöntemlerle sorunu ötelemekten başka bir şey yapmamıştır. Ancak bu tarihsel süreç gerici iktidara yedeklenmiş olan Türk işçi ve köylülerin günahına yeni günahlar eklemesinden başka bir şey değildir. Çaldırdıklarının hesabını sormayan bilincin çaldıklarının hesabını nasıl vereceği gün gibi ortada. Yüzyıllar boyunca konargöçer ve yağmaya asker ve lojistik tedarik ederek mutlu yaşamını sürdüren Türk köylüsü ilk defa ‘konmuş’ ve yurdu düşmanlarından kovmuştur. Geçmişin yağmalarının bilinci gerek dinsel olarak asri saadette din görünümlü ganimet savaşlarının övgüsünde, gerekse Anadolu’nun fethinde akıncı rüyalarında görülebilir. Günahlarına günah katan bilinç; Ermenilere, Keldanilere, Süryani ya da Rumlara Alevilere uyguladığı zorunlu göç ve katliamın hesabını kendi konargöçerliğinin tarihselliğini ve çilesinin gerçek nedenlerini açığa çıkaramamış bir ulusun yani kendi acılarının hesabını sormamış olan, bilimde,teknikte ve her türlü ilerlemeden yoksunluğunu geçmişin egemenlerinden sormadığı gibi geçmişte olduğu gibi bugünde egemenlere bağlaşıklığını sürdüren egemen ulustan başka ne beklenilir ki.

Günahlardan günah beğen tamda tarihsel açıdan Türk egemen ulusunun durumunu yansıtıyor. Tarihsel kökü ne kadar eskiye götürülüyorsa günahı da o kadar artıyor, farkında bile değil. En önemlisi de gelecek kuşaklara da büyüterek miras bırakıyor. Türkün devrimden, isyandan korkusu tarihin her yerinden sızıyor. O kapalı ya da açık kendi kendine yeten ekonomisini öyle kutsallaştırmıştır ki bugünkü yerli milli dindar politikayı bir balığın yemi yutması gibi hemencecik yutuveriyor. Geçmişte olduğu gibi iyilikler güzellikler kendi eseri, kötülükler ve çirkinlikler ötekinin. Tarihsel olarak geçmişini bu kadar abartırken genişletir ve büyütürken o rüyaların karabasanlarla son bulduğunu Kürt Ulusal Hareketi kanla hatırlatıyor. Belki yarın başka ezilen ulus milliyet ya da inanç tarafından da hatırlatılacaktır. Ancak ulusal sorunu dar anlamı ile egemen sınıfların çıkarları ya da istekleri ile açıklamak ne kadar nesnel idealizm ise o kadarda soyut materyalizmdir. Her iki ulusun proletaryası acısından onların hareketinin ya da hareketsizliğinin hem yaşanan dönem için hem de gelecek kuşaklar için önemini kavramak, egemen ulusun tarihsel pratiğinden doğan günahlarının özeleştirisini vermek, geçmiş çilesinin hesabını sormak, ezilen sınıfları birbirine yakınlaştırmanın ve ezen sınıflara(hangi kılığa girerse girsin)karşı sınıf bilincini ve uyanıklığını sağlayabilir. Egemen ulusun her ulusal ve demokratik talebe karşı gerici pratiği onun niteliğinin yansıtıyor. Diğer ulusal burjuvazilerin pratiğinden ve tarihinden ayrılan noktalar ise onun özgül farkını yansıtıyor. Bu nedenle kavramın genel nitelemesi sınıfı işaret ederken özgüllüğünü belirleyen şey kavramın sıfatıdır. Türkiye egemen sınıflarını diğer benzer sınıflarından ayırt eden şey bu farklardır. Kavram nesneli yansıttığı oranda doğrudur. Bu nedenle nesnel dünyayı bilince yansıtırken kavramların gerçek şeyleri yansıtmasına ve bu benzerlerinden ayırt eden özelliklerini de içermesi gerekiyor.(Komprador burjuvazi)

Bu sınıfların niteliğini gerçek dünyadan çıkarmadığımız sürece kaba görgücü materyalizmin sularında yelken açmaya devam ediyoruz demektir.

Ulusal sorunda kendi özgül çelişkileri içinde barındırıyor. Ezilen ulusun mücadelesine katkı sunmak için, duygu ve sezgilerle değil, gerçek nesnel sınıf ilişkileri ile başlamak zorundayız. Sınıfların çıkarları ve savaşımını Nostradamus müneccimliği ile çözümleyemeyiz. Biz MLM’ler hareketten kopuk bir politika ve pratik lüksüne sahip değiliz. Hareket demek çok yönlülüğü kavramak, nesnel gerçeği bilince çıkarmak, bir yerde doğru olanın başka yerde ve zamanda yanlış olabileceğini bilmek, teori ve pratikte bir adım önde olmak demektir. Bu tarihi diyalektik materyalizm ile kavramak, ondan dersler çıkarmak, göreliliği ve göreceliliği yasaların ve bilimin sınırları içerisinde pratikle öğrenmek demektir. Ülkemizde Marksist literatürle biraz haşır neşir olan biri onu mutlaklaştırma eğilimi taşıdığı her yerde zıddına dönüşüyor. Yöntemi bilmediği için, aslında mahrum olduğu için bu böyle oluyor. Çünkü Marksizm’in Okulu kütüphaneler değil Komünist Partisidir. Komünist Partisi tarihsel ödevini gerçekleştirdiği oranda da yöntemi öğrenir, öğretir ve geliştirir. Savaşım içinde. Teorik gelişim acısından İbrahimlerden gerideyiz. Pratik açısından elli yıllık bir yaşanmışlık birikmişlik var. Ve ilerideyiz. Sınıfla olan bağımız zayıf olsa da tarihsel malzemeyi düzenlememiş olsak ta bu böyle. Günümüzdeki sapmaların en temel nedeni tarihsel pratiği ayıklamamış, teoriyi bilince çıkaramamış olmasıdır. Bu nedenledir ki ulusal sorun konusunda İbrahim’in politikası yaşarken, Parti onu geliştirilememiştir. Ulusal sorun konusunda gelişime açık teori olması ise onu özel kılan nesnel durumdur. Ezen ve ezilen ulusun proletaryası ve köylüsünün sınıf çıkarını tarihsel hedefin potasında birleştirmek demek İbrahim demektir.

UKKTH’nı tarihsel pratikten ve proletaryanın hedeflerinden uzaklaştıran her türlü teori kutsal kitaplardan alıntılarla bu hakkı dogmaya çeviriyor. Sınıfların bugün ki çıkarları ile yarın ki pratiğini öngöremiyor. Dünü okuyor bugüne şaşırıyor, yarına apışıp kalıyor.

Hep en Marksist, en Leninist en Maoist oluyor ama tarihin dışında kendi düşleminde. Kendi yaşam tarzı bilincini affetmiyor. Biçimle bilinç arasında mekik dokuyor. Özünden uzaklaşıyor. Ulusal sorun konusunda da durum tamda böyle.

Ulusal hareketin her yalpalaması onda da hissediliyor. Her yalpalamayı en nesnel çözümlüyor. Dün söylediğini bugün unutuyor ya da hata yaptık ile geçiştiren bu akıllılar, aynı temcit pilavını servis ettiğini, müşterinin fark etmeyeceğini zannediyor. Ulusal sorun konusunda ezen ulus proletarya ve köylüsünü aydınlatmak bir yana sisteme yedeklenmesinin, ezilen ulusun savaşımındaki en önemli gedik olduğunu, yengi ya da yenilgisinde tayin edici rolü olduğunu gözlerden uzak tutabileceğini zannediyor. Kitlelerdeki gerilemenin ekonomik, kültürel, dinsel, politik ve pratik açıdan tarihsel çözümlemesi yerine oldubittiye getiriyor.

Özeleştiriden uzak durmanın sonucu olarak yadsımanın yadsıması herkesi buluyor. Bizim tarihimiz açısından MKP İbo’nun yadsınması iken MKP’nin kendi Tarihsel hatalarının özeleştirisi vermemekteki ısrarı da MKP’nin yadsınmasında kendini gösterecektir. TDKP’den EMEP’e EMEP’ten adresi şaşmış yerlere giden yolda aynı taşlarla döşenmişti. Geçmişi aşmak gibi görünen bu yadsıma pratiği, gelişim(aslında genişleme isteği ile hayallerini yasama duygusu) zannediliyor. Neyi doğru yaptınız da bunu doğru yaptığınıza inanalım. Halkı mevcut egemen siyaset ve politikada yedeklenmesini günah sayan bu kargalar, kendi burnunun ucunu görmekten şimdilik uzaklar. Tarih boyunca egemenlerin eteğine sarılmış bilinç, kendi pratiğindeki güvensizlikle yine aynı eteğe sarılıyor. Kendi pratiğinden çıkardığı ders, teorik güvensizliği ve hataya neden oluyor. Dersi de yanlış öğrendiğini hiç mi hiç düşünmüyor. Politik yetmezliğini teorik eksikliklere, pratik hatalara yüklüyor. Asıl çözülmesi gereken sorunu, politik yetmezliği çözmeden, kişilere, halklara, sınıflara, devletlerin yöneticilerine, olmadı dünyaya olmadı sınıf önderlerinin pratiğine, teorisine yükleyerek tarihsel bir suç işliyor. Bundan sonra Öz ile biçimin birbirini örtmesi uyumlu hale gelmesi gerekiyor. Özünde neye dönüşmüşse artık biçimi de onu yansıtmaya başlıyor. İşte geleneksel, eskimiş görünen pratikte gerçekleşmesi için mücadele edilen teorinin yaşam alanı, sahte ya da zıddına dönüşen bu nedenle de kolayca ayırt edilebilecek olan politik pratiğin, bilincinin ayakları üzerinde görüneceği zamandayız. Programını, politikasını bilince çıkarmış olan özneler için sınıf bağının güçleneceği savaşımı yükselteceği arena. Nitelik bu nedenle önemlidir. Nicelik daralan ve gerileyen sınıf mücadelesinin(bu da görüngüdür) içte yarattığı duygudur. Her duygu gibi geçicidir. Dünya genelinde bir gerileme olduğu tespitini yapanlar(proletaryanın büyüyüp geliştiğini, devleştiğini burjuva sınıflar görüyor, her türlü önlemi alıyor. Sınıf örgütleri ile olan bağları zayıflatıyor, örgütlerin içini boşaltıyor, tarihsel geçmişini hiçleştiriyor, ideolojik alanda geriletiyor.) kendilerini bu gerilemeden muaf tutmakla zaten kendilerinin de özel bir alana hapsedildiğini fark edemiyor. F tipi hücre sınıf için ne ise teorik ve politik yalatılma da pratik yaşamda odur. 2000 yılından sonra özellikle mültecileşmiş devrimci profili için tüm sınır kapılarını açmıştı, gitsinler ama burada durmasınlar. Ve pratikten ve sınıftan uzaklaşan her türlü teori sapmaya müsaittir.

Ve her sapmasını da eleştiri ve özeleştiriden muaf tutarak idealizmini geliştiriyor, idealizmi geliştiği oranda sınıf çıkar ve pratiğinden uzaklaşıyor. Tarihi kendi Öz bilinciyle yaptığını unutuyor. Ve kusursuz Öz bilincine asla ama asla toz kondurmuyor. Olsa olsa pratik hatanın tekrar tekrar gerçekleşmesini yine pratikte araması gerekirken pratikteki hatalarına kılıfın kumaşını geçmişten ya da teoriden bulup biçiyor. Mlm'ler hata yapmamakla kendilerini gerçek yaşamdan soyutladıklarını göremiyor. Kendi doğrularının gevezeleri halinde deli divane gibi dolanıyor.

Bu yenilenme sevdalıları düşün alanında devrimcileri de etkiliyor, politika olarak mekanik materyalizmi aşamıyor. Ulusal Sorun konusunda geçmiş deneyimlerden öğrenmek yerine, onu tarihsel gerçekleştiği süreçlerin dışına sınıfların dışına, ölüler dünyasına havale edip duruyor. Hakkın uygulanması için tarihsel hareketinden ve sınıflardan ve onun iç ve dış koşullarından yani yaşamın gerçekliğinden değil tam tersinden bakıyor.

Kürt Ulusal Hareketinin varlaşıp geliştiği koşullarda Türkiyeli işçi ve emekçilerin kurtuluşunu sağlayacak olan DHD’ni İbrahim o zaman bilince çıkarmıştı. Bunu Halk Savaşını başlattığı yerden anlayabiliriz, nedenlerini ise yazılarında bulabilirsiniz.

Bugün; Kürt Ulusal Hareketinin varlığının belirleyiciliği altında komprador burjuvazi ve büyük toprak sahiplerinin iktidarının askeri faşist darbe yönetimlerini, gizli bir biçim altında yürütmesini koşullandırmaktadır.(AFC değil, OHAL) Çünkü Kürt Ulusal Hareketinin varlığı ile açık bir afc’nin iç savaşı doğurabileceğini ve iç savaş koşullarında savaşın yasaları gereği kuzeye değil güneye batıya değil doğuya dayanacak olan DHD mücadelesinin askeri stratejisini şimdiden kesmek için koridor kuruyor. Kürt Ulusal hareketindeki konumlanışı ve kendi tarihi açısından Dersim'e sıkıştılar diyen çokbilmiş şehir küçük burjuvaları, tarihsel pratikleri açısından bir Dersim değil bir ilçesi ile kendini tarihe yazamamışlardır.

Hem Maoistlerin tarihini anlamıyorlar, hem de Kürt Ulusal Mücadelesindeki sağa sola sapmayı kavrayamıyorlar.

Tarihsel hareketin tüm yumruğunu yemiş ve yamulmuş bir bilinç ile önderlik edilemeyeceğini kitlelerin hareketi ve hareketsizliği anlatıyor, ama kitleden öğrenmeyi unutan akıl hocalığı kitleyi sadece eğiteceğini zannederek zihin değişikliğinden dem vuruyor. Pratikte bir hareket olmadan zihinde değişiklik bekliyor düşünceyi oluşturan ögeleri nesnel dünyadan çıkaran bilimin kurucularını bir türlü kavrayamadığını, düşünce dünyasından seçmecilik yaparak, duygulardan dünyaya bakıyor, uymadığı yerde nesneli eğip büküyor. Son nesnel bükücü avatardır bunlar.

Ulusal sorunda da durum böyle. Hakkın kullanılmasını ulusun iç çelişkilerinden ve sınıfsal yapısından koparan ulusun birlikte hareket etmesini sağlayan çekme ve itmeyi, bu etkinin dört parça üzerindeki hareketi ve karşılıklı etkileşimi göremiyor. Demokratik Halk Devrimi için yürütülen Halk Savaşı tarzını (Komünist Partisi önderliğinde yürütülmesi belirleyici yönü)ile Halkların yürüttüğü her Savaşı eşdeğer gören, farkları kavrayamayan ve her farkın bir çelişki olduğunu anlamayan ve çelişkiyi belirleyemediği içinde çözüm üretemeyen Türkiye Marksizm’i sekterizmini doktorincilik ile gizleyebileceğinin hayalini kuruyor. Sınıf bilincinden uzak Moda(semt olarak Kadıköy Moda) sosyalizmini Marksizm diye yutmayan geniş halk kitlelerini bilgisizlik teorisi ile açıklıyor. Onun sezgisi nesneldir ve pratiğin yansıması iken, aydın küçük burjuvanın zihni içtiği rakının bulanıklığını yansıtıyor. Göbeğinin şişkinliği de kır gerilla savaşının yegâne bahanesi olduğunu, fikirlerindeki sapmayı pratiğinden çıkaracağı yerde ve içeriden bulacağı yerde soyut dünyadan ve dışarıdan buluyor. Diyalektik konusunda halkın sezgisi Mersine bunların bilimi de tersine gidiyor.

Kürt Ulusunun devrimci ve ilerici pratiği kendi içinde dinamiklerle açıklanabilir. O dinamiği besleyecek olan bir damarda Türkiye işçi sınıfı ve ezilen halk kitlelerinin pratiğidir. Bu pratiğin seyri de Kürt Ulusal Hareketinin özgürleşme yolundaki adımlarını belirliyor. Uluslararası çelişkilerden doğru tarzda yararlanan Kürt Ulusal Hareketi sınıf temelli siyasete uzaklığını salt güven, pratiği abartma yüzünden içte ve dışta haklı temelini kayganlaştırmış, Savaşı tek yanlılıkla değerlendirmiş ve birçok kazanımından geriye düşmüştür, düşmeye de devam ediyor.

Kuru kuru biz ulusal hareketi destekliyoruz açıklamaları bir şey ifade etmediği gibi bunu doğru tarzda ele alamayan Türkiye Devrimci Hareketleri de asli ve tali görevlerini birbirine karıştırıyor.

Her devrimcinin görevi mensubu olduğu ulusun ezilen Sınıflarını devrime hazırlamak görevidir. Sorun bu görevle ezilen ulusun özgürleşme talebini birbiriyle çelişik görmesinden kaynaklanıyor. Bu egemen ulusun ve ezilen ulusun burjuvazisinin çelişkisidir. Onun siyasetinin bulanıklığıdır. Buna ezilen ulusun diğer burjuva sınıf ve katmanlarının bulanıklığı eklendiğinde durum daha karışık hale geliyor.

Ezilen ulusun orta ve küçük burjuva sınıflarının yasal siyasi ayağı HDP dir. Yasal siyasi ayağın ilerici yönünü besleyen yegâne unsur ise egemen ulusun siyaseti ve ezilen ulusun ezilen sınıflarının desteğidir.Kürt Ulusal Hareketinin bayrağından orak ve çekici çıkardığı gün Ulusal Özgürlük Mücadelesinin ezilen ulusun küçük burjuva egemenliğine geçtiği gündür. Türkiye devrimci siyasetini(sınıf temelli siyasetini) küçük ve değersiz gördüğü gün ise Ulusal Hareketin orta sınıflarının duygu ve düşüncesini yansıttığı gündür. Gelinen aşama da savaşın içte zayıflatılması dışarda yaşam alanı bulması ise Kürt ulusunun burjuva ve feodal sınıflarının egemenliğine geçtiğini gösteriyor. Bu demek değildir ki Ulusal Kurtuluş Hareketi devrimci ve ilerici yönünü kaybetmiştir.

Emperyalizm ile bölgedeki komprador burjuva feodal sınıfların çıkarı savaş tarzını sürdürdüğü sürece ve Kürt Ulusal Hareketi varlığını sürdürdüğü surece DHD mücadelesinin cephe gerisi, nesnel varlığını sürdürüyor demektir. Kürt Ulusunun Devletleşme sorunu, bölgede ki Ulusal Devletlerin ve Emperyalizmin sürekli değişen politikasına bağlı olduğu kadar, içerde de bütünleşme isteğini gösteren pratiklerin yetersizliği(Ulusun gerici sınıflarının etkisi) ve Kürt Ulusal Hareketine eksikliğini hissettiği konularda Türkiye Komünistlerinin gerekli büyüklükte politika üretememesidir. Ancak bu üretememenin sebeplerinden birisi de ‘burnu havada’ aynı Kürt Ulusal Hareketi’dir. Kendini dev aynasında görme, Komünistleri küçük görme, Ortak Mücadelede ‘en öne geçme’ anlayışı vd. şeyler ile bu gerileyen yönü beslediğini fark edememiştir.

Ne zaman ki kendisine dayatılan politika ile uzlaştı, hem daralmaya hem de zıddına dönüşme eğilimi açığa çıkacaktır.

Erdoğan’da somutlaşan siyaset ise onu M.Kemal’in yaptığı gibi en geriye itmek üzerine kuruludur. Bu siyaset günümüzde Türk orta sınıflarının en gerici sağ kanadının temel siyaseti, kompradorun ise yedek siyasetidir.

Orta sınıflarının gerici kanadı emperyalizmin iç çelişkilerinden doğan bunalımının yansımasını temsil ediyor. Günümüzde eğer sol kanadı üzerinden yürütülmüş yumuşak bir siyaset olsa idi bir gönenç başlangıcını ifade edebilirdi. Nesnel bir eğilim taşıyabilirdi. Ama yine de aldatma üzerine kurulu olurdu. Kürt Ulusal Hareketinin anlamadığı temel şey DHD’nin her iki ulusunda özgürlüğü sorununu birlikte görmesindedir.(Ayrı devlet kurma hakkını dışlamaz) Ulusal sorunun dört ayrı parçasının arasındaki çelişkiyi kavraması ulusal birliğini kadere değil programa bağlamasıdır. Bu da DHD programının ulusal sorundaki temelidir. Aksi takdirde Türk Ulusu ile ezilen ulus ve milliyetlerin hakları ezilen sınıf çıkarından kopacak sadece burjuva niteliği ile ‘ilerici’ bir rol oynayacaktır.

Kürt Ulusal Hareketinin Türkiye Kürdistan dağlarından elini kolunu sallayarak koridordan gönderilmesini, emperyalizm ve yerli komprador sınıflarının çıkarlarından bağımsız gören ya da çelişkinin belirleyici yönünü ihmal eden değerlendirmeler doğuya açılan tren ve otoyol inşaatlarının, lojistik merkezlerinin, hes, res, Bakü Ceyhan gaz yolunun, tanap projesinin ekonomik yükünü koruyacak olan güvenliğini, uygulama önündeki en büyük engelin güneye sürüldüğünü görememek en büyük saflıktır. Sınıfların çıkarları ezilen ulusun özel çıkarının üzerinde tutulmuş, biri doğuyu alırken diğeri güneye razı olmuştur. Tamda barış masası tezgâhının üzerinde.

Tam da bu sırada Kürt Ulusal Hareketi Türkiye içinden çekilerek Türkiye işçi ve köylüsüne yakınlaşma, taleplerinin haklı yönüne destek bulacağı nesnel koşullarda. Savaşı ‘iki ulusun’ savaşına indirgeyen geri çekilme yaklaşımı pratikte egemen ulusun milliyetçiliğinin zemini olmuştur. Ulusal savaşları sınıfsal savaşımın bir biçimi olarak görmeyen bu tek yanlı bakış açısı güneyde hem emperyalizmden, hem egemen ulus devletlerinden hem de ezilen ulusun parçalı halinden ezilen ulusun burjuva ve feodal sınıflarının çıkarlarından darbeleniyor.

Maoizm biliminin tehlikeleri dünya emperyalizmi tarafından fark ediliyor.(en son Hint filmi Newton’da Maoizm’e saldırdı) ama yerel de komünist devrimci demokratik güçlerde özelde Kürt Ulusal hareketinde genelde dünya proletaryasında ve ezilen sınıflarda bilince çıkarılamıyor. Maoizm ’in yaşam bulduğu alanların kırsal alan olması biçim yönünden kendi zorunluluğudur. Bu zorunluluk ve biçim yasaları kavrayamayanlarca da anlaşılmamaya devam edecektir. Sınıf savaşımının gelişimi ise bu ters görüntüyü kanla düzeltecektir.

En son gezi pratiği bunu birebir hatırlattı. Geçmişte Paris Komünü askeri tarzın Sokak Savaşı pratiğinin, tekniğin, taktiğin ve stratejinin önemini ve Engels in sözleriyle .... Hatırlamalıyız. Orta doğuda ki kent ve kır savaşının Maoizmsiz biçimi de öğretti, Sur Cizre öğretti. Daha hangi deneyim gerekiyor Maoizm’ in sadece ülkemiz özgülünde değil dünyanın tüm ezilen sınıflarının bilimi olduğunu kavramak için.

Maoizm ’in Marksizm ve Leninizm’in Çin uygulaması olduğu ve birbirini yadsımadığı birbirinden doğan ve gelişen bilimin belirli aşamalarına tekabül geldiğini, İbrahim’in bu en yüksek bilimi ülkemize uygulamasındaki gösterdiği başarıyı. TKP(ML)’nin onun en yüksek mirasçısı olduğunu bilince çıkarmak için 'düşman saldırıyorsa iyidir den' öğrenmeyi ne zaman bıraktık. Tarihimize sahip çıkalım. Tüzük program ve gönüllü birlikteliğimize sahip çıkalım. İbrahim’i bilince çıkaralım. Sınıf bilincini laf ebeliğiyle değil, doğrudan pratikte, ezilen sınıfın çıkarlarını içeren politika, siyaset kültür üretelim. Programın uzun vadeli yönünü görelim.

İbrahim’den sonra çok sular aktı diyen kafalara bir çift sözüm var. MLM'nin Türkiye ayağı İbo’dur diyen dilinizle, geçici bir süreci kendine strateji olarak belirlemiş olan İbo çelişmiyor mu?(KOŞULLARIN DEĞİŞTİĞİ, SINIFLARIN DEĞİŞTİĞİ RETORİĞİNİZ) Bu nasıl en yüksek uygulacıdır ki çözülen sınıfları görememiş, gelişim ve ilerlemeyi görememiş, öngörüden yoksun bir önder. Bilimin uygulayıcıları sadece pratik aklın tarihsel tahlilcileri değildirler. Onlar çelişkiyi çok yönlülüğü ve hareketi içinde görebilen özellikleri ile öne çıkarlar. Mao tarihte bireyin rolünde bunu özellikle vurgular. Bu sınıfların tarihini nesnel olarak ortaya koymak demek onun gelişimini ve dönüşümünü de öngörmek demektir. Programının eskimesi için nesnel koşulların sadece gelişmesi değil nitelik değiştirmesi de gerekiyor. Kompradorun gelişiminin tarihsel belirli aşamalarını ve yaşlanmasını göremeyen bu kafalar, dumura uğramış alıklaşmış her turlu zehirle bünyesini zehirlemiş bu kafalar, onlardaki devrimci pratiğin devrimci teoriden çıktığını, devrimci teori ve pratiğin de ‘yöntem ’den kaynaklı olduğunu ve kendilerindeki devrimci teori ve pratikten uzaklaşmayı da yöntemden uzaklaşmakta olduğunu dahi göremiyor.

Ulusal sorun konusunda Türkiye Komünist siyaseti sağdan, kuyrukçuluk tespiti ne kadar doğruysa, soldan şovenizm tespiti de o kadar doğrudur. Biri iç mücadelede yetersizliğin doğurduğu sol tepkisel tek yanlılıktır diğeri ise bu tek yanlılığın sağ yönüdür. Biri burjuva bakış açısının sol tepkisel aktif duygusal yönünü, diğeri ise sağ pasif yönünü gösteriyor. Her ikisi de sapmadır.

Ulusun yanında olmayı pratikte sunmak tali yönünü işaret ederken, asıl yönü içte ona destek olmaktır. Diyalektik hareketin birliğidir. Mao mücadelenin bir yönünün zayıf olması koşullarında yenilgiye götürür der. Yöntemin doğru ya da başarılı olup olmaması yöntemin kavranması ve uygulanmasına buda nesnel koşulların yani somut koşulların somut tahliline bağlıdır. Eğer tarihsel açıdan bir yenilgi, gerileme tespiti varsa burada yöntemin nesnel koşullara uygun olup olmadığından önce nesnel koşulların doğru tahlil edilip edilmediğine ve yönteme bakmalıyız. Koşulların nesnel somut durumunun bilince yansıtılmasında hata varsa bu yöntemin bilinmemesinde ve kavranmamasının ürünü olabilir. Burada tarihsel özeleştiri babında nesnel koşulların doğru tespitinin yapılmadığının söylendiği nokta da yöntemi kusurlu bulmak ancak somut durumu yine ve yeniden ters çevirmek anlamına geleceği anlaşılmalıdır.

Anti Maoizm’in bu biçimini Maoizm diye İboculuk diye sömürülen isçilere ve ezilen köylülere yutturamazsınız. Şehrin küçük burjuva pazarlarında çok rahat alıcı bulabilirsiniz genişlemiş kalabalığında. 

48794

Taner özcan

Taner Özcan sitemizin köşe yazarıdır. Kültürel ve politik konularda yazılar yazmaktadır

Son Haberler

Sayfalar

Taner özcan

Emperyalizm Üzerine Notlar -2

“Motor Üretimi Yoksa, Emperyalizm De Yoktur”

Soru: 2 -Türkiye'nin kendi tekniği (gelişmiş sanayisinin) yoktur. Örneğin bir motor bile yapamamaktadır. (Marksist Teori'nin Almanya-Frankfur'da 24 Şubat 2024"de düzenlediği "Lenin Dünyaya Bakmak" Sempozyumu tartışmalarından)

TKP-ML TİKKO Genel Komutanlığı: Partimiz Savaşımızı Aydınlatmaya Devam Ediyor: Ona Omuz Ver! Güç Kat!

Ailevi sorunlar, geçim derdi, gelecek kaygısı, hayaller, yaşanmışlıklar, günden güne ömrün tükenmesi ve sonuç olarak hiçbir şey yaşamadığını farkettiğin ve yüreğine bir acının gelip oturduğu an... bunu ikimize kendime armağan ediyorum. Dost varmı ki şu zaman da derdini alıp vuracak sırtına ..ve biz nelerden uzak kalmışız haberimiz yok...şimdi ki dostluklarda ne duman ne tüten var

TKP-ML MK: TKP-ML, 52 YAŞINDA!

“Daha Sıkı, Daha Sağlam, Daha Kararlı Bir Savaş” İçin Israr ve Sebatla!

Mao Zedung yoldaşın önderliğindeki Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin dünyayı sarsan fırtınaları içinde, coğrafyamız sınıflar mücadelesinin bir ürünü olarak doğan partimiz TKP-ML, 52 yaşında!

Emperyalizm Üzerine Notlar

Uzun bir zamandan beri emperyalizm üzerine makaleler yazıyorum, konferanslar veriyor, panellere katılıyorum. Bir de „Emperyalist Türkiye“ adlı kitabım yayınlandı. Bu kitapta'da Türk devletinin emperyalistleştiğini ve emperyalist bir devlet haline geldiğini; ekonomik, siyasi ve askeri olarak değerlendiriyorum.

Katıldığım seminer, panel, konferans ve çeşitli konuşma ortamlarında, yeni emperyalist ülkeler konusunda bana bir çok sorular soruldu, benim tezlerime karşı karşı tezler ileri sürüldü. Bir çoğu tezlerimi onaylarken, çoğunluk tezlerimi reddetti.

Patika, Politika mı Arıyor Yoksa..

"Başkası olma kendin ol

Böyle çok daha güzelsin"

Anasının kuzusu

Ciğerimin köşesi"

Marifet  solun sağıyla başarılı olmak değil ki.

Afyon, antalya, istanbul, ankara...

İmamoğulları, yavaşlar, böcekler... falanlar filanlar.

Sanki seçimleri kaybettiren  sol gibiymiş gibi

Sanki seçimleri kaybettiren de parlamentizm gibiymiş gibi

Hiç kimse zafer kazanan solun sağı karşısında solu ve parlamentizmi dahil ağzına almıyor.

Proletarya chp'nin sağını satın almış gibi.

Lenin’in Ölümünün 100. Yılı Anısına: Lenin’de Kararlılık ve İki Çizgi Mücadelesi SBKP’de İki Çizgi Mücadelesi*

Rusya’da Marksist gruplar ortaya çıkamadan önce “devrimci” çalışmayı Narodikler yürütüyordu. Narodniklerin Çar’a karşı verdikleri mücadelede temel aldıkları sınıf köylülerdi. Rusya’da kapitalizm geliştikçe işçi sınıfı da gelişip büyümesine rağmen Narodnikler işçi sınıfını değil köylülüğün temel alınmasını savunuyor ve ancak köylülüğün Çar’ı ve toprak ağalarını devirebileceğini savunuyorlardı. Narodnikler bireysel “terörü” savunuyor ve bunun geniş halk yığınları üzerinde büyük etkiler yaratacağını düşünüyorlardı. İşçi sınıfının partisinin kurulmasına karşı çıkıyorlardı.

Hepimiz Mazlum’a borçluyuz:Garabet Demirci

 

Devrimciliği Yaşam Tarzına Dönüştürelim

Bizim gücümüz, haklılığımız ve meşruluğumuzda; olayları, olguları diyalektik- materyalist bakış açısıyla ele almamızda yatıyor.

TKP-ML Merkez Komitesi : Newroz Piroz Be!

İmha, İnkar ve Asimilasyona; İşgal ve İlhaka; Sömürüye, Açlığa, Yoksulluğa, ve Faşizme Karşı

İsyan, Direniş, Serhildan!

Newroz, coğrafyamızda binlerce yıllık sınıflı toplumlar tarihinde sömürülen, ezilen, baskı gören halkların zalimlere, sömürücülere karşı isyanının simgesidir. Günümüzde de başta Kürt halkı olmak üzere bütün ezilen halkların, zalimin zulmüne karşı isyan ve direnişinin, Demirci Kawa’nın isyanının zalim ve katliamcı Dehaklar karşısında yükseltilmesinin, isyan ateşlerinin dört bir yanda yakılmasının adı olmuştur.

Oylar SADET'E.... Oylar DEVA'YA... Oylar İYİ PARTİ'ye....

"Bindik bir alamete gideyoz kıyamete."

Aklımızın sınırlarının zorlandığı günlerde geçiyoruz.

İlemde bir partiye oy verecekseniz....

Sanki iyi parti sizi öldürüyorda chp sizi öldürmüyorsa(?)...

Niye oy verdiğiniz millet ittifakı'nın parlamentizmden vaz geçmemiş paydaşlarından biri de olmaya.

Ve Bakırhan buyurdu: " İstanbul'da kent uzlaşısı sağladık" diye

Ve Sakık buyurdu: "CHP'ye oy yok." diye.

Ve ..

Kadınlar ve İşçiler

Kadınlar neden, niçin ve nasıl eziliyor, neden cinsiyet ayrımcılığın en temel ve en tepe noktasında yer alıyor, neden öldürülüyor neden erkek baskısı kadın üzerinde şiddetleniyor vb. soruların yanıtı ile; işçiler neden, niçin ve nasıl sömürülüyorsa verilecek yanıtlar aynı yerde arandığında, kadının kurtuluşu sorununa, daha genel anlamda ise işçi sınıfı ve emekçilerin kurtuluş sorununa daha doğru yaklaşılmış olacaktır.

Sayfalar