Cuma Mayıs 10, 2024

Türküler(İmiz) ve Biz[*]

 

 

“Türkülerle yunmuş yıkanmış dilim

Onlarla ağlamış, onlarla gülmüşüm.”[1]

 

Türküler(imiz) deyince aklıma MÖ. 500’lerde yaşamış Miletli filozof Thales’in, “Halkların türkülerini yaratanlar kanunları yapanlardan daha güçlüdür,” deyişiyle; Nâzım Hikmet Ran’ın dizeleri gelir:

“İnsanların türküleri kendilerinden güzel,/ kendilerinden umutlu,/ kendilerinden kederli,/ daha uzun ömürlü kendilerinden.

Sevdim insanlardan çok türkülerini./

İnsansız yaşayabildim/ türküsüz hiçbir zaman./

Kadınlarımı aldattım, türkülerini asla/ Hiçbir zaman aldatmadı beni türküler de./

Türküleri anladım hangi dilde söylenirse söylensin./

Bu dünyada yiyip içtiklerimin,/ gezip tozduklarımın,/ görüp işittiklerimin,/ dokunduklarımın, anladıklarımın/ hiçbiri, hiçbiri/ bahtiyar etmedi beni türküler kadar.”

Türküler(imiz) çok önemlidir; çünkü…

Neşenin, kederin, sevdanın, yalnızlığın, ayrılığın, kavuşmanın ve daha nicesinin sesi soluğudur türküler(imiz); yalansız, içten ve fütursuz…

O bazen bozkırlarda esen sert bir rüzgâr; bazen dağlardaki isyandır; bazen düzdeki feryat; bazen de hayata tutunmaktır veya en umutsuz zamanlarda açan çiçektir…

Türküler(imiz) coğrafyamızın yüreğidir; bizdendir, topraktandır…

Gözümüzün yaşı, yaralarımızın umutvar devası ve isyanıdır…

Susturulmak, söyletmemek istenenlerin haykırışıdır; vazgeçmeyen, terk etmeyendir…

Kadim tarihin yazıtıdır; biz türküler(imiz)i Pir Sultan’la Ruhi Su’yla sevdik (Âşık Veysel’i, Âşık Mahsuni’yi, Âşık İhsani’yi, Neşet Ertaş’ı, Sadık Gürbüz’ü, Rahmi Saltuk’u, Arif Sağ’ı, Erkan Oğur’u, Pınar Aydınlar’ı ve ötekileri de “es” geçmeden!)

* * * * *

Sakın ola; TDK Sözlüğü’nün, “Hece ölçüsüyle yazılmış ve halk ezgileriyle bestelenmiş manzumedir,”[2] tanımındaki yavanlığa aldırmayın!

“Türküler, tıpkı kırk bin yıl su altında kalmış, yıkanmış, cilalanmış çakıl taşı gibidir,” der Yaşar Kemal…

Türkülerin dili aslında bir mecazdır; ince, derin ve işlenmiş bir dildir... Söz konusu işlenmişliği, kelimelerin kazandığı anlam katmanları bakımından ele almak gerekirken; o acıların ve sevinçlerin müziğidir; Ali Ekber Aydoğan’ın, “Halk edebiyatı içinde toplumun iç âlemini yaşatan, beşikten mezara dek, inkişaf ettikçe; kendini geliştiren ve sürekli yenileyen sanat verisi türkülerdir,”[3] ifadesindeki üzere.

Sözün özü türküler, sevdadır; ayrılık da sevdaya dahil değil midir zaten?

Bazıları göç, eşkıyalık gibi toplumsal mevzular kadar tarihsel vakaları da belge misali başka zamanlara taşıyan türküler(imiz) Herbert Jansky’nin tanımına göre de şöyledir:

“Büyük tarihi hadiseler karşısında halk kitlesinin sevinçlerini veya ümitsizliklerini; büyük şahsiyetler hakkındaki saygılarını veya nefretlerini; gençler arasında geçen hazin aşk hikâyelerini, millî hece veznini ölçü alan ve kalpleri fetheden mısralarla, derin bir muhteva içinde dile getiren edebî, aynı zamanda mûsiki bakımından ehemmiyete hâiz olan bu kendine öz bestelerle söyleyen; dar manâsıyla ise tarihi bir vesika mahiyeti gösteren halk şiirinin en eski türlerinden biri.”

* * * * *

Arabesk ile kesinlikle karıştırılmaması gereken bir müzik türü olarak türküler(imiz), dilimizin tuzu biberidir. En iyi tariflerinden biri Bedri Rahmi Eyüpoğlu tarafından yapılmıştır:

“Ne zaman bir köy türküsü duysam, şairliğimden utanırım...

Ah bu türküler, türkülerimiz, ana sütü gibi candan, ana sütü gibi temiz//

Dilimizin tuzu biberi...

Memleket ahvalini onlardan sor; kitaplarda değil, türkülerde ara Yemen’i!

Öleni, kalanı, gidip de dönmeyeni...

Ben türkülerden aldım haberi!//

Mis gibi insan kokar, mis gibi toprak, hiledir hurdasız, çırılçıplak...//

Ne düzeni belli, ne de yazanı...

Altlarında imza yok ama, içlerinde yürek var!”

Âşkı, derdi, acıyı, neşeyi, kahramanlıkları veya yaşananları anlatarak ölümsüzleştiren “Türküler, deyişler umut verir, güç verir. Bu duygular seçimlerimizi özgürce yapmamızı sağlar. Türküler özgürleştirir, nefes aldırır.”[4]

Yaşamın bağrından kopup gelen duygu ve düşüncelerden esinlenerek dillerden dillere uzanarak zamanla anonim hâle gelen türküler(imiz) asla boş yere yapılmazlar; Neşet Ertaş’ın, “Nerede bir türkü söyleyen görürsen korkma yanına otur. Çünkü kötü insanların türküleri yoktur,” deyişindeki üzere.

Evet, tarihin kolektif hafızası; güneş ile toprağın sesidir türküler(imiz); halkların ortak, evrensel dilidir; halkların kardeşliğidir Türkçesi, Kürtçesi, Lazcası, Ermenicesi ile…

* * * * *

Yaşar Kemal, “Türkü bin yıldan öte geliyor... Uzaktan dağlardan, Çukurova’dan, denizden geliyor. Denizin tuzu, çamın sakızı, yarpuzun kokusu bulaşmış,”[5] derken ekler Cengiz Aytmatov da:

“Ne güzel türküler yakarmış eskiler! Her türkü tek başına tarih sanki. Öyle içten öyle canlı ki, insan türküyü yakanları, söyleyenleri karşısında, yanı başında görür gibi oluyor. Onlar gibi yaşamak, onların acılarına ortak olmak, onlar gibi sevmek istiyor. Daha yakından tanımak istiyor onları. O nesiller işte bu türkülerde, bu türkülerle yaşamaya devam ediyorlar.”[6]

Türküler(imiz); Muzaffer Sarısözen’e göre, halkın sahibini bilmeden çalıp söylediği geleneksel ezgilerdir. Nida Tüfekçi’ye göre de, halk tarafından benimsenip onun ifadesine bürünerek, kulaktan kulağa ve ustadan çırağa yöntemi ile varlığını sürdürmesi…

Duygu, düşünceleri işleyerek dile getiren, ait oldukları kültürü yansıtan sözlü ve sözsüz eserler olarak türküler(imiz) Paganlara/ Şamanlara kadar uzanır; ve de halk ozanlarına…

Sözlü halk geleneğinden oluşan, çağdan çağa ve bölgeden bölgeye içerik ve biçim değişikliklerine uğrayan; kural olarak her zaman bir ezgiye koşulmuş olarak söylenen şiirlerdir türküler(imiz)

Anonimdir ve kaynağı insan(lık)ın yani ezilen(ler)in özlemleridir.

Toplumsal yan ağır basıp; ezilen(ler)in acısı, sevgisi, tutkuları ve özlemleri betimlenen türküler(imiz)de; aşk, ayrılık, hoşnutsuzluk, protesto, hapishane, yoksulluk, hastalık, ölüm, anne, özlem, göç, kahramanlık, direniş vb’i motifler öne çıkarken ekler Fakir Baykurt:

“Taşı toprağı burcu burcu uygarlık kokan yurdumuzun bağrı yanık, sevgi dolu insanlarının dilidir türküler.”[7]

En apolitik form gibi görünen aşk temalı türküler(imiz)de bile bir biçimde ya doğayla ya da ezenlerle mücadeleye dokunan bir yan vardır daima. Bu nedenle yasalardan daha güçlüdür türküler(imiz); yasalar kâğıt üzerinde kalırken; türküler(imiz) yüreklerdedir…

Karacoğlan, Köroğlu, Dadaloğlu, Sümmani derken; bir yanda Nida Tüfekçi, öte yanda Muzaffer Sarısözen’e uzanan türküler(imiz) hilesizdir. Hayır “kuru gürültü” deyip geçemezsiniz.

“Bilim daima hislerimizi kontrol etmeye, hesaplamaya, soyutlaştırmaya, hadım etmeye çalıştı. Sadece ölümün sessiz olduğunu, yaşamınsa gürültülerle dolu olduğunu unuttu: İş gürültüleri, eğlence gürültüleri, yaşam ve doğa gürültüleri; satılmış, satın alınmış, dayatılmış veya yasaklanmış gürültüler; başkaldırı, devrim, öfke ve umutsuzluk gürültüleri… Müzikler ve danslar; yakınmalar ve meydan okumalar… Dünyada tek bir temel eylem yoktur ki, gürültü olmadan gerçekleşsin… Bu gürültülerden biri olan müzik, en az lisan kadar eski bir buluştur.”[8]

Teodor W. Adorno da, “Müzik, iyiyi veya fenayı, tarihi artık tanımayan bir dünya kavranışının resmini tasarlar” derken;[9] onu romantizmsiz, öfkesiz, acısız, isyansız, feryatsız kavrayamazsınız; Daniel Bensaid’in, “Koşullara bağlı olarak, bu kişiler en şaşırtıcı cesaret kadar en hazin korkaklığı da gösterebiliyorlardı. Onlar kahraman değillerdi. Çelişkiyle, naiflikle ve kurnazlıkla dolu karakterlerdi. Ama onlar, benimkilerdi,” saptaması ekseninde…

Nihayetinde tarihsel, toplumsal olay ve olguları, türküler(imiz)in simgelerle ifade edilen hülyalı duygu evreninde bulabiliriz.

Türküler(imiz)deki insanî romantizm, her şeyden önce arzulayan, sergileyen kültürel bir tepkidir. Bu yanıyla da buyruklara itiraz eder; hayal ile eylemi aynı alaşım içinde birleştirirken; “mümkün”ün sınırlarını zorlayıp; itiraz ve özlemin ufkunu genişletir.

* * * * *

Tam da bunlardan ötürü egemenler, türküler(imiz)den nefret ederler. “Nasıl” mı?

2018 yılında TRT 200’ün üzerinde şarkı ve türküye yasak getirdi. İlk bakışta komik görünebilir; ancak şarkıların, türkülerin ve diğer sanat eserlerinin yasaklanması bu toprakların üzerinde hüküm süren rejimlerin en eski geleneklerinden birisi.

Hatta bu yasaklar türkülere bile konu olmuştur. Geçmişte dinen sazı şeytan icadı olarak gören İslâmcı anlayışa karşı Âşık Dertli, “Abdest alsan aldın demez/ Namaz kılsan kıldın demez/ Kadı gibi haram yemez/ Şeytan bunun neresinde?” diyerek başkaldırmıştı. Yine Alevî-Bektaşî kültürüne ait pek çok türkü, deyiş yıllarca yasaklanmıştı. Sebebiyse çok basit: Anadolu’da Pir Sultan Abdal gibi, Köroğlu gibi, Dadaloğlu gibi zulme karşı isyan edenlerin hikâyeleri; egemenlerin zulmü türkülerle aktarılıyordu. Bu yasaklara rağmen türküler bugüne kalırken ve öznelerini yaratıcılarını tüm toplum bilirken, zulmedenlerin adları tarihin çöplüğüne gitmiştir.

Buna rağmen egemenler türkülerin veya diğer sanatsal eserlerin yasaklarla ortadan kaldırılamayacağını anlamamış görünüyor.

AKP dönemine baktığımızda bu yasakların listesi epey kabarık. İktidarın sanata bakışında “Tükürürüm böyle sanatın içine” anlayışı hâkim. Beğenmediklerini yakıyorlar, yıkıyorlar, içine tükürüyorlar! Güzel olandan, insanlığa ilham verebilecek, umut aşılayabilecek şeylerden korkuyorlar. Her yere kendi çirkinlikleri egemen olsun istiyorlar…

Referandumda ‘Hayır’ diyeceklerini açıklayan Sabahat Akkiraz, Erdal Erzincan gibi sanatçılara ambargolar konur. Ama iktidara yalakalık yapıyorsan her kapı sana açılır: Buyrun işte Yavuz Bingöl örneği… Yok ben ödün vermem, sanatımı iktidarın borazanı hâline getirmem diyorsan yasaklardan yasak beğen…

Geçenlerde 142’si Türkçe, 66’sı Kürtçe eser TRT tarafından yasaklar listesine alındı. Kürtçe eserlerin yasaklanmasının sebebi belli: Kürt halkına yönelik yasakçı zihniyet zaten alışkın olduğumuz bir durum. Geçmişte Kürtçe şarkı söyleyeceğini ifade ettiği için Ahmet Kaya linç ediliyordu, bundan dolayı özürler dilendi ama sonuç aynı. Kürt halkına, Kürtçeye düşmanlık bitmiyor.

Mesele sadece Kürtçe değil… Yasak listesine baktığımızda çok ilginç eserler çıkıyor karşımıza. Mesela sözleri Nâzım Hikmet’e ait olan ve Ahmet Aslan’ın söylediği “Geberiyorum” şarkısı. TRT muhtemelen “Geçip gitmiş günler gelin Rakı için sarhoş olun” sözlerinden alerji kapmış olmalı. Listeye baktığımızda da alkol kullanımını teşvik ettiği düşünüldüğü için pek çok şarkının yasaklanmasına gerek görülmüş! İyi de neden yasaklıyorsun ki? Senin devletinin en temel gelir kalemlerinden birisi alkolden alınan devasa vergi değil mi?

Yine Mahsuni’nin “Gücenme ey Sofu Baba” türküsü yasaktan nasibini almış. Ne diyor Mahsuni Baba: “Adaletsiz padişahın/ Ateşler düşsün köşküne”… Hele böyle bir dönemde hiç söylenmemesi gereken bir türkü…

Mesela geçmişte sözleri müstehcen olduğu için pek çok türkü ya değiştirilmiş ya da yasaklanmıştır. “Bahçada yeşil hıyar” bile “Bahçada yeşil çınar”a dönüştürülmüştür. TRT yine türkülerden, halkımızın en pastoral hâliyle dile getirdiği duygularından tahrik olmuş olacak ki “Elvan elvan memeler/ Kavuşmuyor düğmeler” sözlerini içeren “Keten Gömlek Fitilli” türküsüne yasak getirmiş.

AKP iktidarının Alevî kültürüne olan alerjisini biliyoruz. TRT’de yayın politikası olarak bunu resmi bir çizgi hâline getirmeye yeminli. Alevî kültürünün Yedi Ulu Ozan’ından biri olan Virani’ye ait “Elif-i Mimden Aldık Sırrı Kur’an-ı” deyişi yasak listesinde.”[10]

* * * * *

Nasıl yasaklanmasınlar?

Mesela 62 yıllık yaşamında 453 plak, 58 kaset ve 8 kitap yayımlayan Âşık Mahzuni…

Türkülerini kendi güzel sesinden ve Edip Akbayram’dan, Selda’dan sevdiğimiz Onun gerçeği eserlerini seslendiren Gülden Karaböcek’i, Zeki Müren’i, Zara’yı, İbrahim Tatlıses’i, Ahmet Kaya’yı, Mahsun Kırmızıgül’ü, Murat Göğebakan’ı da etkilemişti.

O haklardan, özgürlüklerden yanaydı; devrimciydi.

Böyle olduğu için her zaman başı derde girmişti; defalarca saldırıya uğramış, evi yakılmış, hakkında davalar açılmış, tutuklanmış, mahpus yatmış, işkence görmüştü.

Ölümünden birkaç ay önce 2001 sonunda, “Elhamdülüllah Kızılbaşım ve laikim. Ben değil yedi sülalem Kızılbaştır. Bir suç varsa o da dedemdedir!” dediği için Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde ağır ceza talebiyle dava edilmişti.[11]

Ya 2 Temmuz 1993’de Sivas’ın Madımak’ın yakılırken; hakkında “22 yıla çok şey sığdırmış, Onun yaşamı”[12] dedirten Hasret Gültekin?!

“Diller başka da olsa müzik dili evrenseldir. Dil sınırları, kültürel sınırları ortadan kaldırıyor,” vurgusuyla Sabahat Akkiraz, “Muhafazakârlık sanatta ve yaşamda bizi ilerletmez. Her tür muhafazakârlık her tür ilerlemenin önünde engeldir,”[13] derken haksız mı?

Elbette değil!

Çünkü “Lafı pişirmeden ağzımdan çıkarmam”; “Ağzına giren değil, ağzından çıkan önemlidir”; “Bana altın saz değil, köye köprü lazım,” diyerek Fikret Kızılok’ları biçimlendiren Âşık Veysel(’ler) hâlâ ayaktadır…

* * * * *

Şiir gibi yaşamış halk ozanı Âşık Veysel’i (Şatıroğlu) anlatmak (“türküler(imiz) gibi) zor iştir.

Dillerden düşmeyen ‘Güzelliğin On Para Etmez’, ‘Sen Bir Ceylan Olsan’, ‘Uzun İnce Bir Yoldayım’, ‘Ben Hor Görme’, ‘Bir Kökte Uzamış SarmÂşık Gibi’, ‘Derdimi Dökersem Derin Dereye’, ‘Çırpınıp İçinde Döndüğüm Deniz’, ‘Bir Seher Vaktinde Gençlik Çağımda’, ‘Dünyada Tükenmez Murat Var İmiş’, ‘Mecnunum Leylamı Gördüm’, ‘Kükredi Çimenler’ ve ‘Saklarım Gözümde Güzelliğini’ gibi yapıtlarıyla Âşık Veysel Alevî-Bektaşî geleneğinin has ürünlerindendir.

Yedi yaşındayken çiçek hastalığına yakalanıp önce bir gözünü, birkaç yıl sonra da geçirdiği bir kaza sonucu diğer gözünü kaybeden Onun gönül gözü sonuna dek açıktı.

1894’de Sivas’ta doğan Âşık Veysel gözlerini kaybetmenin öyküsünü “Çiçeğe yatmadan evvel anam güzel bir entari dikmişti. Onu giyerek beni çok seven Muhsine kadına göstermeye gitmiştim. Beni sevdi. O gün çamurlu bir gündü, eve dönerken ayağım kaydı ve düştüm. Bir daha kalkamadım. Sol gözümde çiçek beyi çıktı. Sağ gözüme de solun zorundan olacak, perde indi. O gün bugündür dünya başıma zindan” sözleriyle anlatırdı.

Halk ozanlarının türkülerini çalmaya başlayan Veysel, hayata şiirle yeniden bağlandı. Ancak hüzün şairin peşini hiç bırakmadı. Görücü usulü ile yaşadığı köyün en güzel kadınlarından Esma Hanım’la evlendirilen şairin başına, “Güzelliğin on para etmez/ Bu bendeki aşk olmasa” dizelerini yazdıracak bir olay geldi. Eşini çok seven ama ondan aynı karşılığı bulamayan Veysel, terk edilmekten korkuyordu ve bir gün bu korkusu gerçek oldu.

Sunay Akın’ın ‘Bir Çift Ayakkabı’ başlıklı yapıtına göre, başka birine âşık olan Esma Hanım, bir gece Veysel uyurken evden ayrıldı ve sevdiği adamla beraber kaçtı. Yol boyunca ayağında bir huzursuzluk hisseden Esma Hanım, ne olduğunu anlamak için ayakkabısını çıkardığında büyük bir sürprizle karşılaştı. Eşinin kaçacağını anlayan Veysel, aç kalmaması için ayakkabısının içine onu idare edecek kadar para koymuştu.[14]

Böylesi bir duyarlılıkla Onun şiirlerindeki tanımlamalar da müthişken; yapıtlarındaki ezgi yapısı da şiirleri kadar güçlü olduğu için hâlâ dilimizden düşmemektedir.

Örneğin canana duyulan sevda, “Güzelliğin on para etmez/ Bu bendeki aşk olmasa/ Eğlenecek yer bulaman/ Gönlümdeki köşk olmasa// Senden aldım bu feryadı/ Bu imiş dünyanın tadı/ Anılmazdı Veysel adı/ O sana âşık olmasa”dan daha yalın, etkili nasıl anlatılabilir ki?

Ya 21 Mart 1973’te yitirdiğimiz Onun ölüm(süzlüğ)ünden önce yazdığı, “Ben giderim adım kalır/ Dostlar beni hatırlasın”ı?

“Uzun ince bir yoldayım/ Gidiyorum gündüz gece” diyen Âşık Veysel hiç unutulmadı…

“İnsana ait ne kadar duygu varsa Âşık Veysel şiirlerinde de onlar vardır. Hayatın diyalektiğini, dünyanın değişim yasalarını gönül gözüyle anlar, çözer dile getirir. Hayatın sırrını bulmuş, bize de fısıldamış gibidir: ‘Kim okurdu kim yazardı/ Bu düğümü kim çözerdi/ Koyun kurt ile gezerdi/ Fikir başka başka olmasa.’ Bu insanlık sırrının yer aldığı bu güzelim şiirinde o yalın diliyle aşkın sırrını da çözmüş gibidir uzun ince yolun…”[15]

XX. yüzyılın Yunus Emre’si olarak da anılması mümkün olan Âşık Veysel’i, “Her çiçekten bal yapardı”;[16] gözleri görmese de, gönül gözü rengarenkti…

El özet O hayal gücünü sözcüğe ve enerjiye çeviren güçlü anlatımıyla, uçsuz bucaksız yolculukların önünü açıp, sazını vücudunun bir parçasına dönüştüren dil ve gönül ustasıydı...

* * * * *

Evvelden ahıra türkü(ler)imiz konusunda her şey hâlâ Nâzım Hikmet’in 1949’daki dizelerindeki üzere:

“Bize türkülerimizi söyletmiyorlar Robeson/ kartal kanatlı kanaryam/ inci dişli zenci kardeşim/ türkülerimizi söyletmiyorlar bize.

Korkuyorlar Robeson/ şafaktan korkuyorlar,/ görmekten, duymaktan, dokunmaktan korkuyorlar/ yağmurda çırçıplak yıkanır gibi ağlamaktan,/ sımsıkı bir ayvayı dişler gibi gülmekten korkuyorlar.

Sevmekten korkuyorlar, bizim Ferhad gibi sevmekten/ (Sizin de bir Ferhad’ınız vardır, elbet Robeson, adı ne?)/ tohumdan ve topraktan korkuyorlar,/ akan sudan ve hatırlamaktan korkuyorlar.//

Ümitten korkuyorlar Robeson, ümitten korkuyorlar, ümitten,/ korkuyorlar kartal kanatlı kanaryam/ türkülerimizden korkuyorlar Robeson.”

“Tüm ölü kuşakların geleneği, yaşayanların beyinlerine tüm ağırlığı ile çöker,” diyen Karl Marx ile “Müziğin kurallarındaki değişiklik toplumu yöneten kuralların değişmesine bağlıdır,” saptamasının altını çizen Sokrates haksız olabilir mi? Asla…

 

10 Haziran 2020 11:49:14, İstanbul.

 

N O T L A R

[*] Newroz, Ağustos 2020…

[1] Bedri Rahmi Eyüboğlu.

[2] TDK Güncel Türkçe Sözlük… https://sozluk.gov.tr/

[3] Yağmur Bozacı, “Acıların ve Sevinçlerin Müziği: Anadolu Türküleri”, Birgün, 20 Aralık 2019, s.15.

[4] Kadir İncesu, “Şirin Üstün: Türküler Özgürleştirir”, Birgün, 7 Mayıs 2019, s.15.

[5] Yaşar Kemal, İnce Memed 1, YKY, Ocak 2004, s.355.

[6] Cengiz Aytmatov, Gün Olur Asra Bedel, çev: Refik Özdek, Ötüken Yayınevi, 1995, s.189.

[7] Fakir Baykurt, Hamdi Tanses, Öyküleriyle Halk Türküleri, Say Yay., 2004.

[8] Jacques Attali, Gürültüden Müziğe, çev: Gülüş Gülcüğil, Ayrıntı Yay., 2005, s. 13-14.

[9] Teodor W. Adorno, Ömer N. Soykan, Müziksel Dünya Ütopyasında Adorno ile Bir Yolculuk, Bulut Yay., 2000, s.75.

[10] Emre Güntekin, “Türkülerin Bitmeyen Çilesi”, 5 Mart 2018… https://www.sosyalistgundem.com/turkulerin-bitmeyen-cilesi-emre-guntekin/

[11] mahzuniserif.com

[12] Miyase İlknur, “Nasıl Anlatayım Hasret’im Seni”, Cumhuriyet, 11 Mart 2020, s.14.

[13] Murat Gültekin-Onur Kılıç, “Türkülerin 50 yıllık yolculuğu”, Birgün, 6 Şubat 2020, s.13.

[14] Sunay Akın, Bir Çift Ayakkabı, İş Bankası Kültür Yay., 2011.

[15] Mesut Kara, “Uzun İnce Bir Yol”, Evrensel Pazar, 6 Nisan 2014, s.19.

[16] Mustafa Balbay, “Âşık Veysel’e Ait, Gün Işığına Çıkmamış Defter!”, Cumhuriyet, 22 Mart 2019, s.9.

 

2509

Comment form

Plain text

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Web sayfası ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantıya çevrilir.
  • Satırlar ve paragraflar otomatik olarak bölünür.

Temel Demirer

Hakkında

Objektifiz ama tarafsız değiliz. Tarafsız olmak korkaklıktır. Çünkü insan doğru ve yanlış arasında tarafsız olamaz.BiyografiKendimden söz etmenin pek anlamlı ve “şık” olmadığına inanan biri olarak çok düşündüm...
Ne yazacağımı kestiremedim...
Ve nihayet şunları diyebilmenin en doğrusu olduğuna karar kıldım...
“İnsana ait hiçbir şey bana yabancı değil,” diyen(lerden);
dünyaya aşağıdan bakan(lardan);
kendi kuşağımla müthiş bir serüveni yaşayan(lardan);
yaşadıklarımdan asla pişman olmayan(lardan);
ve hatta yaşadıklarımı yaşamış olmayı bir onur ve şans addeden(lerden);
John Maxwell’in, “İnsanlar, onları ne kadar umursadığımızı bilmedikçe, ne kadar bildiğimizi umursamazlar...”; Bertolt Brecht’in, “Yenilgilerimiz, rezalete karşı savaşa katılanlarımızın yeterince kalabalık olmadığından başka bir anlama gelmez”; V. İ. Lenin’in, “Silah kullanmasını öğrenmeyen, silah elde etmeye çalışmayan bir ezilen sınıf, ancak köle muamelesi görmeye layıktır,” sözlerine müthiş değer veren(lerden);
sevdasız kavga, kavgasız sevda olmaz diyen(lerden);
bir afet-i devrana aşık olan(lardan);
hâlâ “tek yol devrim” gerçeğine bağlı olan(lardan);
ve nihayet “Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek!” diyen(lerin) safındaki sıradan, vasıfsız, herhangi biriyim...
54 tevellütlüyüm... Kemal’den olma Necla’dan doğmayım... Çorum ili Kale mahallesi nüfusuna kayıtlıyım...
Okur yazarım...
Ve nihayet hâlen “sakıncalı” dedikleri(nden) ve GBT’lerindeyse sabıkalıyım...
11.01.2004 14:32:09, Ankara.

TÜRKİYE’DE YAYINLANAN KİTAPLARIM

* GÖZ GÖRMEZ BİLİNÇ GÖRÜR, Hazırlayan: Mehmet Özer, Nota Bene Yay., 2012, 152 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* ORTADOĞU: YALANCI BAHAR, Derleyen: Babür Pınar-Recai Ulutaş, Nitelik Kitap, 2012, 448 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* ALMANAK-2009 ANALİZLERİ, Sosyal Araştırmalar Vakfı Kitaplığı, İstanbul-2011, 434 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* BEYOND GLOBALIZATION – WORLD LEARNING/ INTERNATIONAL HONORS PROGRAM TURKEY READER 2011/12, Derleyenler: Yücel Demirer - Sibel Özbudun, 2011, 476 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif), (“Geopolitics of Turkey in the US-EU-Mideast Triangle”- Temel Demirer)


* EMPERYALİZM VE ULUSAL SORUN, Derleyen: Babür Pınar-Muzaffer İlhan Erdost, Nitelik Kitap, 2011, 335 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* İSMAİL BEŞİKÇİ, Derleyenler: Barış Ünlü-Ozan Değer, İletişim Yay., 2011, 589 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* SESİNİ YİTİREN ŞEHİR SİVAS, Editör: Mehmet Özer, Çankaya Belediyesi Yay., Temmuz 2011, 304 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* ALMANAK-2009 ANALİZLERİ, Sosyal Araştırmalar Vakfı Kitaplığı, İstanbul-2010, 659 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* KRİZ, KAPİTALİZM, İSYAN, Ütopya Yay., 2010, 559 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* KRİZ VE HAYAT YAZILARI: BİR TAŞ DA SİZ ATIN, Ütopya Yay., 2010, 464 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* ASLOLAN DEVRİMİN GÜNDEMİDİR, Kaldıraç Yay., 2010, 784 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* TEKEL DİRENİŞİ DERSLERİ 2010-SENDİKALARIMIZI GERİ ALACAĞIZ, Kaldıraç Yay., 2010, 206 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* LATİN AMERİKA: İSYAN HEP VARDI!, Sibel Özbudun (der.), Kaldıraç Yay., Ocak 2010, 661 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* KUŞATMAYI YARMAK: EĞİTİM, BİLİM VE AYDINLAR, Kaldıraç Yayınevi, Ekim 2009, 392 sayfa, Temel Demirer-Sibel Özbudun.


* ALMANAK-2008 ANALİZLERİ, Sosyal Araştırmalar Vakfı Kitaplığı, İstanbul-2009, 608 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* HAK(SIZLIK), HUKUK(SUZLUK) MU? “SUÇUMUZ İNSAN OLMAK”!, (Sibel Özbudun’un önsözüyle), Kardelen Yay., Nisan 2009, 365 sayfa, Temel Demirer.


* HRANT’IN KATİL(LER)İ… (Sait Çetinoğlu’nun önsözüyle), Pêrî Yayınları, Şubat 2009, 336 sayfa, Temel Demirer.


* LİBERALİZM/MUHAFAZAKÂRLIK KISKACINDA KADIN, Kaldıraç Yayınevi, Şubat 2009, 237 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* ALMANAK-2007 ANALİZLERİ, Sosyal Araştırmalar Vakfı Kitaplığı, İstanbul-2008, 456 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* “HAYIR, EVET’TEN ÖNCE GELİR”! HUKUK(SUZLUK) YAZILARI, Ütopya Yay., Mayıs 2008, 496 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* “SÖYLENECEK YALAN KALMADI” İNSAN HAK(SIZLIK)LARI, Ütopya Yay., Mayıs 2008, 510 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* LATİN AMERİKA’DA İSYANIN TARİHİ, Hazırlayan: Sibel Özbudun, Ütopya Yay., 2008, 549 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* KÜRESEL KAPİTALİZMİ MEŞRULAŞTIRAN SÖYLEMLER, Editör: Fikret Başkaya, Özgür Üniversite Kitaplığı: 67, Maki Yay., 2008, 218 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* YABANCILAŞMA VE..., Ütopya Yay., 2008, 316 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)
* ALMANAK-2006 ANALİZLERİ, Sosyal Araştırmalar Vakfı Kitaplığı, İstanbul-2007, 654 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* MİLLİYETÇİLİK, YURTSEVERLİK VE SOL, Editör: Fikret Başkaya, Özgür Üniversite Kitaplığı: 65, Maki Yay., 2007, 212 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* LATİN AMERİKA’DAKİ GELİŞMELER, TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Ankara Şubesi, Ankara-2007, 34 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* KÜRESELLEŞME, KADIN VE ‘YENİ’-ATAERKİ, Ütopya Yayınevi, Ankara-2007, 228 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* İMPARATORUN SOYTARISI EGEMEN MEDYA, Ütopya Yayınevi, Ankara-2007, 319 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* ALMANAK-2005 ANALİZLERİ, Sosyal Araştırmalar Vakfı Kitaplığı, İstanbul-2006, 439 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* “DERİN” MİLLİYETÇİLİĞİN SİYASAL İKTİSADI, Ütopya Yayınevi, Ankara-2006, 384 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* MAFYA NARKOEKONOMİ VE SUSURLUK / ŞEMDİNLİ, Ütopya Yayınevi, Ankara-2006, 379 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* AVRUPA BİRLİĞİ VE “ÇOKKÜLTÜRCÜLÜK YALANI, Ütopya Yayınevi, Ankara-2006, 444 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* EĞİTİM ÜNİVERSİTE YÖK VE AYDIN(LAR), Ütopya Yayınevi, Ankara-2006, 543 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* KIYAMETE ÇEYREK KALA! EKOLOJİ YAZILARI, Ütopya Yayınevi, Ankara-2006, 501 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* DÜNYAYI ISITAN LATİN ATEŞİ, Özgür Üniversite Kitaplığı, Maki Yayınevi, Ankara-2006, 302 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* LATİN AMERİKA YERLİLERİ: TEK BİR HAYIR, YÜZLERCE EVET, Anahtar Kitaplar Yayınevi, İstanbul-2006, 368 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* KAVRAM SÖZLÜĞÜ-SÖYLEM VE GERÇEK (1), Özgür Üniversite Kitaplığı, Maki Yayınevi, Ankara-2005, 709 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* ALMANAK-2004 ANALİZLERİ, Sosyal Araştırmalar Vakfı Kitaplığı, İstanbul-2005, 464 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* LATİN AMERİKA BAŞKALDIRIYOR, Ütopya Yayınevi, Ankara-2005, 416 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* ELVEDA NİSYAN, MERHABA İSYAN, Ütopya Yayınevi, Ankara-2005, 558 sayfa, Temel Demirer.


* KÜRESEL İNTİFADA, Ütopya Yayınevi, Ankara-2005, 592 sayfa, Temel Demirer.


* “YENİ DÜZEN(SİZLİK)”DEN BAŞKALDIRIYA, Ütopya Yayınevi, Ankara-2005, 592 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* YENİ ROMA: TERÖRİST ABD-IV. KİTAP, Tohum Yayınevi, İstanbul-2004, 270 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* KÜRESELLEŞME VE İMPARATORLUK: “YENİ EKONOMİ”DEN ÖNLEYİCİ SAVAŞA...-III. KİTAP, Tohum Yayınevi, İstanbul-2004, 382 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* KÜRESELLEŞMENİN TİRANLIĞI: NE, NİÇİN, NASIL?-II. KİTAP, Tohum Yayınevi, İstanbul-2004, 384 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* YENİ MUHAFAZAKÂRLIK YOĞUNLAŞIRKEN KÜRESEL VAHŞET-I. KİTAP, Tohum Yayınevi, İstanbul-2004, 334 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* ABD SALDIRGANLIĞI: IRAK VE ÖTESİ-III. KİTAP, Ütopya Yayınevi, Ankara-2004, 304 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* 11 EYLÜL’DEN AFGANİSTAN’A ABD İMPARATORLUĞU-II. KİTAP, Ütopya Yayınevi, Ankara-2004, 287 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* KOVBOYUN SÖMÜRGE İMPARATORLUĞU-I. KİTAP, Ütopya Yayınevi, Ankara-2004, 346 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* SAKLANMAYA ÇALIŞILAN BİR MEŞALE: İBRAHİM KAYPAKKAYA, Umut Yayıncılık, İstanbul-2003, 232 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* İSYANIN ADI: FİLİSTİN-İNTİFADA KAZANACAK!, Ütopya Yayınevi, Ankara-2002, 479 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* XXI. YÜZYILLA GELENLER: SÖYLENCELER VE GERÇEK, Ütopya Yayınevi, Ankara-2002, 447 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* SOSYALİST MÜCADELE ETİĞİ, Özgür Üniversite Kitaplığı, Maki Yayınevi, Ankara-2001, 336 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* KÜRESELLEŞME VE TERÖR (TERÖRİZM, SALDIRGANLIK, SAVAŞ) II. KİTAP, Ütopya Yayınevi, Ankara-2001, 334 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* KÜRESELLEŞME VE TERÖR (TERÖR KAVRAMI VE GERÇEĞİ) I. KİTAP, Ütopya Yayınevi, Ankara-2001, 364 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* AMERİKA: RÜYA MI, KÂBUS MU? YANKEE İMPARATORLUĞU, Ütopya Yayınevi, Ankara-2001, 368 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* ÖDP YAZILARI, Ütopya Yayınevi, Ankara-2001, 316 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)
* KÜRESELLEŞMENİN EKOLOJİK SONUÇLARI, Özgür Üniversite Kitaplığı, Maki Yayınevi, Ankara-2000, 190 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* EKOLOJİ POLİTİK, Özgür Üniversite Kitaplığı, Maki Yayınevi, Ankara-2000, 136 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* AVRUPA BİRLİĞİ ve SOSYALİSTLER: AKINTIYA KARŞI, Ütopya Yayınevi, Ankara-2000, 384 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* GERİCİLİK KÜRESELLEŞİRKEN FAŞİZM!.. YENİDEN Mİ?.., Ütopya Yayınevi, Ankara-2000, 299 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* KADIN YAZILARI, Ütopya Yayınevi, Ankara-2000, 170 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* MARKSİZM VE EKOLOJİ, Öteki Yayınevi, Ankara-2000, 481 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* TERÖR NE? TERÖRİST KİM? (AVRUPA ASYA ve ORTADOĞU), Cilt:2, Ütopya Yayınevi, Ankara-2000, 384 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* TERÖR NE? TERÖRİST KİM? (ABD EMPERYALİZMİ ve LATİN AMERİKA), Cilt:1, Ütopya Yayınevi, Ankara-2000, 284 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* EĞİTİM: NE İÇİN? ÜNİVERSİTE: NASIL? YÖK: NEREYE?, Ütopya Yayınevi, Ankara-1999, 264 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* NEO-LİBERAL SALDIRI KRİZ ve İNSANLIK, Ütopya Yayınevi, Ankara-1999, 494 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* “YDD” KISKACINDA ÇEVRE ve KENT, Ütopya Yayınevi, Ankara-1999, 473 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* CHE FİDEL KÜBA, Özgür Üniversite Kitaplığı, Öteki Yayınevi, Ankara-1999, ikinci baskı, 135 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* YABANCILAŞMA, Özgür Üniversite Kitaplığı, Öteki Yayınevi, Ankara-1999, ikinci baskı, 112 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* MEDYA ELEŞTİRİSİ ya da HERMES’İ SORGULAMAK, Özgür Üniversite Kitaplığı, Öteki Yayınevi, Ankara-1999, ikinci baskı, 176 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* DÜNYANIN BALKONUNDAKİ İSYANCILAR, Özgür Üniversite Kitaplığı, Öteki Yayınevi, Ankara-1998, ikinci baskı, 304 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* ÖDP: İMKÂNLAR ve SORU(N)LAR, Öteki Yayınevi, Ankara-1998, 576 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* MAYALARIN DÖNÜŞÜ, Anahtar Kitaplar Yayınevi, İstanbul-1998, 311 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* POSTMODERN MÜDAHALE ve BAŞKALDIRI İMKÂNI (BRECHT “BİTTİ” FUTBOL “VERELİM”!), Özgür Üniversite Kitaplığı, Öteki Yayınevi, Ankara-1998, 528 sayfa, Temel Demirer.


* SOKAKTA ve DUVARDA 1968, Özgür Üniversite Kitaplığı, Öteki Yayınevi, Ankara-1998, 207 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* VE KİRLENDİ DÜNYA..., Özgür Üniversite Kitaplığı, Öteki Yayınevi, Ankara-1997, 319 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* SOKAK’TAKİNE NOTLAR, Özgür Üniversite Kitaplığı, Öteki Yayınevi, Ankara-1997, 456 sayfa, Temel Demirer.


* ÖDP’YE KENAR NOTLARI, İnsancıl Yayınları, İstanbul-1997, 88 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* KOYUNLAR KURTLAR KÖPEKLER (YENİ DÜNYA DÜZENSİZLİĞİ EMPERYALİZM ve UMUT), Anahtar Kitaplar Yayınevi, İstanbul-1997, 160 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* KARA PARA KİRLİ SAVAŞ (TÜRKİYE’DE MAFYA ve DEVLET), Özgür Üniversite Yayınları, 171 sayfa, Ankara-1996, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* İSPANYA’DAKİ II. KITALARARASI BULUŞMA İÇİN “YDD”YE KARŞI TEZLER - II. KITALARARASI BULUŞMA İÇİN EKOLOJİK KIYAMET TEZLERİ, Özgür Üniversite Yayınları, 56 sayfa, Ankara-1996, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* YENİ DÜNYA DÜZENİ AVRUPA BİRLİĞİ VE TÜRKİYE, Dev. Maden-Sen Yayınları, 64 sayfa, Ankara-1996, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* CANAVARLAŞAN MEDYA, 1996-İstanbul, Yorum Yayınevi, 287 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* YENİ DÜZENİ ya da DÜZENSİZLİĞİ, 1996-İstanbul, Pelikan Yayınları, 304 sayfa, Temel Demirer.


* SOLAN FOTOĞRAFLARDA BİTEN VE BAŞLAYAN, 1993-İstanbul, Sorun Yayınları, 248 sayfa, Temel Demirer.


* GERİCİLİK DÖNEMİNDE DÜNYA ve TÜRKİYE, 1993-İstanbul, Sorun Yayınları, 190 sayfa, Temel Demirer.


* DİSK’İN “ÖREN TEZLERİ” ve SOSYALİST TAVIR, 1992-İstanbul, Sorun Yayınları, 189 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* TOPLUMSAL DİNAMİKLER ve ÖRGÜTLENME EKSENLERİ, 1992-İstanbul, Sorun Yayınları, 270 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* SOSYALİZM “YENİ DÜNYA DÜZENİ” TÜRKİYE, 1992-İstanbul, Sorun Yayınları, 192 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* SOSYALİZMİN SORUNLARI ÜZERİNE AÇILIM TARTIŞMALARI, 1992-İstanbul, Sorun Yayınları, 256 sayfa, Temel Demirer, vd’leri. (Kolektif)


* YOL BALADI, 1988-Ankara, Ekin Yayınları, 61 sayfa, Temel Demirer.
* T.B.“K”.P PROGRAM TASLAĞININ ELEŞTİREL ANALİZİ, 1988-İstanbul, Sorun Yayınları, 86 sayfa, Temel Demirer.

İletişim:

temeldemirer@kaypakkaya-partizan.net(Hazırlanıyor)

http://www.facebook.com/TemelDemirer

https://twitter.com/temeldemirer

Son Haberler

Sayfalar

Temel Demirer

"Legal parti sorunu" Üzerine

Legal parti sorunu, aslında hem Uluslararası Komünist Hareket ve hem de Türkiye ve K. Kürdistan Devrimci Hareketi açısından hiçte yeni ya da ‘bakir’ bir sorun sayılmazken; ama nedense devrimci hareketin ‘radikal sol’ olarak addedilebilecek kimi kesim ve yazarlarınca, böyleymiş gibi sunulmaya çalışılmakta.

Emperyalizm Üzerine Notlar -2

“Motor Üretimi Yoksa, Emperyalizm De Yoktur”

Soru: 2 -Türkiye'nin kendi tekniği (gelişmiş sanayisinin) yoktur. Örneğin bir motor bile yapamamaktadır. (Marksist Teori'nin Almanya-Frankfur'da 24 Şubat 2024"de düzenlediği "Lenin Dünyaya Bakmak" Sempozyumu tartışmalarından)

TKP-ML TİKKO Genel Komutanlığı: Partimiz Savaşımızı Aydınlatmaya Devam Ediyor: Ona Omuz Ver! Güç Kat!

Ailevi sorunlar, geçim derdi, gelecek kaygısı, hayaller, yaşanmışlıklar, günden güne ömrün tükenmesi ve sonuç olarak hiçbir şey yaşamadığını farkettiğin ve yüreğine bir acının gelip oturduğu an... bunu ikimize kendime armağan ediyorum. Dost varmı ki şu zaman da derdini alıp vuracak sırtına ..ve biz nelerden uzak kalmışız haberimiz yok...şimdi ki dostluklarda ne duman ne tüten var

TKP-ML MK: TKP-ML, 52 YAŞINDA!

“Daha Sıkı, Daha Sağlam, Daha Kararlı Bir Savaş” İçin Israr ve Sebatla!

Mao Zedung yoldaşın önderliğindeki Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin dünyayı sarsan fırtınaları içinde, coğrafyamız sınıflar mücadelesinin bir ürünü olarak doğan partimiz TKP-ML, 52 yaşında!

Emperyalizm Üzerine Notlar

Uzun bir zamandan beri emperyalizm üzerine makaleler yazıyorum, konferanslar veriyor, panellere katılıyorum. Bir de „Emperyalist Türkiye“ adlı kitabım yayınlandı. Bu kitapta'da Türk devletinin emperyalistleştiğini ve emperyalist bir devlet haline geldiğini; ekonomik, siyasi ve askeri olarak değerlendiriyorum.

Katıldığım seminer, panel, konferans ve çeşitli konuşma ortamlarında, yeni emperyalist ülkeler konusunda bana bir çok sorular soruldu, benim tezlerime karşı karşı tezler ileri sürüldü. Bir çoğu tezlerimi onaylarken, çoğunluk tezlerimi reddetti.

Patika, Politika mı Arıyor Yoksa..

"Başkası olma kendin ol

Böyle çok daha güzelsin"

Anasının kuzusu

Ciğerimin köşesi"

Marifet  solun sağıyla başarılı olmak değil ki.

Afyon, antalya, istanbul, ankara...

İmamoğulları, yavaşlar, böcekler... falanlar filanlar.

Sanki seçimleri kaybettiren  sol gibiymiş gibi

Sanki seçimleri kaybettiren de parlamentizm gibiymiş gibi

Hiç kimse zafer kazanan solun sağı karşısında solu ve parlamentizmi dahil ağzına almıyor.

Proletarya chp'nin sağını satın almış gibi.

Lenin’in Ölümünün 100. Yılı Anısına: Lenin’de Kararlılık ve İki Çizgi Mücadelesi SBKP’de İki Çizgi Mücadelesi*

Rusya’da Marksist gruplar ortaya çıkamadan önce “devrimci” çalışmayı Narodikler yürütüyordu. Narodniklerin Çar’a karşı verdikleri mücadelede temel aldıkları sınıf köylülerdi. Rusya’da kapitalizm geliştikçe işçi sınıfı da gelişip büyümesine rağmen Narodnikler işçi sınıfını değil köylülüğün temel alınmasını savunuyor ve ancak köylülüğün Çar’ı ve toprak ağalarını devirebileceğini savunuyorlardı. Narodnikler bireysel “terörü” savunuyor ve bunun geniş halk yığınları üzerinde büyük etkiler yaratacağını düşünüyorlardı. İşçi sınıfının partisinin kurulmasına karşı çıkıyorlardı.

Hepimiz Mazlum’a borçluyuz:Garabet Demirci

 

Devrimciliği Yaşam Tarzına Dönüştürelim

Bizim gücümüz, haklılığımız ve meşruluğumuzda; olayları, olguları diyalektik- materyalist bakış açısıyla ele almamızda yatıyor.

TKP-ML Merkez Komitesi : Newroz Piroz Be!

İmha, İnkar ve Asimilasyona; İşgal ve İlhaka; Sömürüye, Açlığa, Yoksulluğa, ve Faşizme Karşı

İsyan, Direniş, Serhildan!

Newroz, coğrafyamızda binlerce yıllık sınıflı toplumlar tarihinde sömürülen, ezilen, baskı gören halkların zalimlere, sömürücülere karşı isyanının simgesidir. Günümüzde de başta Kürt halkı olmak üzere bütün ezilen halkların, zalimin zulmüne karşı isyan ve direnişinin, Demirci Kawa’nın isyanının zalim ve katliamcı Dehaklar karşısında yükseltilmesinin, isyan ateşlerinin dört bir yanda yakılmasının adı olmuştur.

Oylar SADET'E.... Oylar DEVA'YA... Oylar İYİ PARTİ'ye....

"Bindik bir alamete gideyoz kıyamete."

Aklımızın sınırlarının zorlandığı günlerde geçiyoruz.

İlemde bir partiye oy verecekseniz....

Sanki iyi parti sizi öldürüyorda chp sizi öldürmüyorsa(?)...

Niye oy verdiğiniz millet ittifakı'nın parlamentizmden vaz geçmemiş paydaşlarından biri de olmaya.

Ve Bakırhan buyurdu: " İstanbul'da kent uzlaşısı sağladık" diye

Ve Sakık buyurdu: "CHP'ye oy yok." diye.

Ve ..

Sayfalar