Cumartesi Mayıs 25, 2024

Türkiye’ye Türk Türü Şeriat Geliyor -Dursun Ali Küçük

*Türk türü şeriat mı?

Hani bazılarınız buda nereden çıktı diyeceksiniz. Bazılarınız şaşıracak ve bazılarınız bu Türk türü şeylere yabancı değilsiniz.
Evet, bal gibi Türk türü şeriat olur.
Türk kurtuluş savaşı denilen aslında yakındoğudaki halkları soykırımdan geçirme olan bu savaş tamamen Türk türüdür. Başkasının arsası üzerinde gecekondu diktiler. Türk uluslaşmasının Türk türü olduğundan sanırım kimsenin şüphesi yoktur.
Türk tarihi yalan üzerine kurulmuştur. O kadar inkar ve soykırım yapmışlarki kendilerini devşirme ve devlet aklı olan mühendislikle insanları daha küçük yaştan çığırından çıkarıyorlar. Hep kendileri iyi başkaları ise kötüdür. Bu Türk türü ırkçılıktır.

*Türk tipi insanlıkta vardır.
Nasıl mı?
Herkesi Türk yapmaya çalıştıkları ve yok etmek istedikleri için ve yürürlükteki herşey ve politikalar Türklüğe hizmet ettiği için, Kürtler, Ermeniler, Lazlar, Rumlar,Çerkesler vb haklarını istediklerinde hemen şu damgayı vuruyorlar:

Ayrılıkçılık yapmayın. Hepimiz insanız. Biz kimseyi siyah görmüyoruz.
Hepimiz insanız ve ne olduğumuz önemli değil, milliyetçilik yapıyorsunuz. Bunu sol, ulusal sol, ırkçı sosyalistler hemen söylerler. Bir Türk sosyalistine göre eğer Kürdistan, Lazistan, Ermenistan, Çerkes halkı vb kimlik ve özgürlüklerini savunuyorsanız, mutlaka ve mutlaka milliyetçisiniz. Hatta ırkçısınız.

Siyasi İslamcılar ise aynı ümmetteniz, din kardeşiyiz deyip kendileri Türk-İslam sentezini uygularken başkalarını bölücülükle suçlarlar.

Kemalistlere göre ise hepimiz insanız, ırk farkı yoktur.

Türk türü şeriatta islam vurgusunun Türk İslam sentezinin görünürde önüne alınmasıdır. Şeriatçı Türk milliyetçileri güçlendiriliyor.

AKP bu kezde seçimleri alacağa benziyor ve 3. Döneminde Türk türü şeriatı daha net göreceksiniz. İslami kurallara göre yeni yasaklarla karşılaşacaksınız.
****
Başkanlık sistemi Türk türü olacak ve tabiiki Türk türü miiliyetçi ve ırkçı Sultanlık ve Halifelik olacaktır.
Kürtlere gelince onlar zaten kazığı yediler. Başkan yeni yaptığı anasaya 12 Eylül ruhu  ve  Milliyetçi İslam ruhu katarak yapacaktır. Kırmızı çizgiler farklı ifadelerle yine kalacak. Kürtler ve diğer halklar yine her Türk vatandaşı gibi “eşit” haklara sahip olacaktır.

Ümmetiz, herkese neyse size de odur” diyeceklerdir.
“Herşey olabiliyorsunuz daha ne istiyorsunuz” diyeceklerdir.

Orduya gelince, Erdoğan yanlış yaptık dedi, ordu yargılanmasını akladı. Bu hem ordu ile Erdoğan ve Akp çelişkisini yumuşatmak hemde orduya sizinle aynıyız demek amacıyla yapıldı. Ordu, Pan Türkçülük ve Pan İslami geleneğine sahiptir. Şimdi ise Türk-İslam sentezi bu ikisini de kapsamaktadır. Döneme göre vurgular değişecektir. Ordu buna uyar. İşler ters giderse Erdoğan’ı ve AKP oyabilir. Bunuda dikkatlerden uzak tutmamak gerekiyor.
***
AKP ikdidarı da “ne gerekiyorsa biz getiririz” diyor:

Mustafa Kemal her renge girebilirdi. İstanbul'da iken şeriatçı Sultan yaveriydi. Anadoluya geldi, Müslüman kardeşliği kullandı ve gavurlara karşı olalım kavramına vurgu yaptı. Çok zor durumda kalsaydı, solcu bile geçinebilirdi.

“Komünizm gerekliyse onu da biz getiriz” sözü Türk türüne vurgu yapmak açısından söylenmiştir.

Şimdi de şeriat gerekliyse onuda “AKP ve devlet biz getiririz” demekten çekinmeyecektir.
Türk siyasi İslamı her kılıfa girebilir. Acayip yalancıdırlar. Allah adını kirleterek hırsızlık ve tüccarlık, hilekârlık ve her türlü yiyicilik bunlarda vardır.

AB havasını çaldılar şimdi bir tarafa bıraktılar. Demokrasi ve değişim dediler onu da bir tarafa bıraktılar.
Açılımlar dediler herkesi kandırarak kapattılar. Liberalleri kullandılar.
“Çözüm ve barış süreci” diyerek Kürdistan ve Kürtleri kandırdılar ve kandırmaya devam ediyorlar.

Hakkını yememek lazım, oyunu güzel tezgâhlıyor ve oynuyorlar.

Bu ve benzer oyunları saymak daha da mümkün. Ama iktidarı aldılar Türk toplumu devletçidir, güçlü devletten yanadır ve dolayısyla Türkleri yanlarına almışlardır çoğunlukla.
****
*Şeriatın alt yapısını attılar:

TC, Suudiler, Katar vb El Kaideyi Pakistan ve Afganistan dan Ortadoğu ya getirdiler.İran da İŞİD gibi Şii milileri örgütlüyor. Devletlerin rekabetleri Şii ve Sunni İslam mezhepleri arasında sürüyor. Siyasi İslam diktatörlüğü esas alır ve Sultan a dayalı Şeriatı geliştirir.

Türkiye ye başkanlık sistemini getirmek Türk türü tiranlıktır. Bölgeye yönelik ise yeni-Osmanlıcılık uygulanıyor.
Türkiye’de İŞİD ve çeşitli yerlerden, Çeçenistan vb yerlerden getirilen İslami teröristler cirit atıyor. TC, Türkçülük gerektiği yerde Türkçülük, Siyasi İslam gerektiği yerde çıkarlarını güvenceye almak için bu cani İslami teröristleri kullanıyor.

Aslında Erdoğan Muaviye rölünü oynuyor. Siyasi İslamın Muaviyesidir. Türkiye ve Kürdistan da siyasi islam terörizmi, tarikatlar, cematlerleri hızla örgütlüyor.

Aleviler ve Hristiyanlar ciddi tehlike altındadır. Cumhuriyet döneminde Aleviliği yasaklayan ve katliamdan geçiren Kemalistlerdir. Şimdi Türk-İslam sentezi, Sunni İslam dışında kalan inançlar ciddi tehdit altındadır.  Diyanet ha keza güçlendirildi, devletçilik ve ırkçılık yapmaktadır.

AKP sadece devleti istiyordu. Devleti ele aldılar.Başkanlık sistemi ile kurulacak iktidar bir tiran rejimi ve polis rejimi olacaktır.Polise son verilen yetkiler ve getirilen “iç güvenlik yasası” ancak faşizmde olur. Bunlar 12 Eylül rejiminin ruhuna bile El Fatiha okutur. Siyasi İslam dan hele Ortadoğu da, mevcut zihniyetle asla demokrasi, insan hakları, farklı inanç toplumlarının hakları çıkmaz. Daha kötüye götürülür.
***
*Tiran hem güçlü hem de zayıf olur:

Başkanlık sistemini getirseler bile Erdoğan güçlü bir Tiran olur ama kellesi Osmanlı sultanları gibi koltukta olur. Ya yakın çevresi ya da ordu veya Ortadoğu daki sıcak savaşın Türkiye ye kayması ile çok kötü, Şeytana özgü roller oynayabilir ama gitmek zorunda da kalır.

Seçimlerde ne elde edilirse edilsin, Kürtler, demokratlar, diğer halklar Tiranlığa meze olur. “çözüm ve barış süreci” sömürgecilerin egemenliği altındadır. Sizler ne roller yüklerseniz yükleyin bu durum değişmez. Kendini sofrada meze yapacaksınız sonra da laflan en keskin Erdoğan karşıtı geçineceksiniz.

Doğu Perinçek bir zamanlar “Kürtlere sıkılacak kurşununuz varsa bir tanesini bana sıkınız” diyordu. Şu Sırrı Süreyya nın bazı lafları tıpkı buna benziyor. Fotolarda ki edasından geçilmiyor. Üzülerek göreceksiniz.

Türk türü insanlık, kardeşlik, Türk türü halkların kardeşliği, Türk türü din kardeşliği,
Türk türü ümmeti, Türk türü demokrasiyi vb oynamaya devam ediniz. CHP ve MHP muhalefet bile değildir, farklı türden faşisttirler.AKP yerine onlar hiç tercih edilmez.

Çok cüzi bir kesimi ayırırsak, sol, sosyalist ve demokrat geçinenler de farklı kulvardan sizleri bu sistemin dibine çekmektedir. Barış ve çözüm süreci diyerek AKP ve Erdoğan, Türk türü şeriatın , Türk türü sosyal şövenizmin vb değirmenine su taşıyorsunuz. Sisteme entegre olmak isteyenler sisteme muhalefet olamazlar.

Osmanlı yıkılırken ve Kürtler kandırılırken, “Türklerle Kürtler bir elmanın iki yarısı gibidir” deniliyordu. Şimdi bizimkilerde “ortak ev”(Misaki milli kastediliyor) ve ortak vatan diyorlar. Ziya Gökalp’ın kulağı çınlıyor mu acaba?

Sonuç: Türk türü şeriat öyle Suudi Arabistan vb yerlerdeki gibi olmayacak. Gerçekten Türk türü olacaktır. İsmi üzerindedir.
Unutmayın; günümüzde şeriatçi şövenizm, ırkçılık ve faşizmde vardır. Türkiye deki siyasi islamın zihniyet olarak şeriat kanunlarına bir itirazı yoktur.

Dursun Ali Küçük-5.4.2015


53644

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Misafir yazarlar

Emperyalizme Boyun Eğme ve Yarı-Sömürgeliği Kabul Etme Antlaşması Lozan

Kasım 1922’de başlayan ve Temmuz 1923'te sona eren Lozan Konferansı'nda emperyalist devletlerle Türk Devleti arasında yapılan görüşme de çizilen sınırlarla Türk Devletinin kuruluşuna onay verildi. Konferans belgelerinde Sovyetler Birliği'nin de katıldığı geçse de Sovyetler Birliği Boğazlar Meselesi dışındaki görüşmelere katmamıştır. Görüşmelere 1. Emperyalist Paylaşım Savaşının galipleri İngiltere, Fransa, Yugoslavya, İtalya, Romanya ve Yunanistan katılmıştır. Görüşmede belirleyici konumda İngiltere ve Fransa olduğunun altı çizilmelidir.

TC’nin Kuruluş İdeolojisi Kemalist Faşizm ve Günümüzdeki Varyantı

Ülkemizde sorun ve çelişkiler çözülmediği gibi mevcut durum giderek daha çetrefilli bir döneme girmiş durumdadır. Bunun sonucu işçi sınıfı ve emekçi yığınların sömürüsü had safhaya varmıştır. Yoksullaşma en üst düzeye çıkmıştır. Ülkenin girdiği sarmal durumun bedeli tamamen emekçi sınıflara yüklenmiştir. Elbette ki yoksulluk ve işsizlik her zaman var olmuştur. Sınıf çelişkileri, sömürü, baskı ve diktatörlük dönemleri her zaman yaşanmıştır. Bundan sonra da sınıf çelişkileri var olduğu müddetçe baskı mekanizması varlığını devam ettirecektir. Lakin günümüzdeki mertebeye çıkmamıştır.

Türkiye Cumhuriyeti’nin Kuruluşunda İzmir İktisat Kongresi, ya da Emperyalizme Bağımlılığın Belgesi

Osmanlı iktisat tarihinde önemli bir yer tutan kapitülasyonlar ilk olarak 1352 yılında Cenevizlilerle olan ticareti artırmak maksadı ile verilmiştir. İlerleyen yıllarda ise ticaret yollarında yaşanan değişiklikler ve dünya ticaretinin yeni rotalar edinmesi sonucunda başka bazı ülkeler de kapitülasyonlar yani ticaret yaparken kimi ayrıcalıklar edinme hakkı elde etmişlerdir.

Yüzyıldır Tarihin Dışında Bir Rejim: TC!

 

Türk devletinin kuruluşunun yüzüncü yılında, Türk devletinin kuruluşu ve adına “Milli Mücadele” ya da “Kurtuluş Savaşı” denilen süreci ve bu sürece önderlik eden sınıfları kısaca ifade etmek, Türk devletinin hangi temeller üzerinden yükseldiğini ve sınıfsal niteliğini tanımlamak açısından önemlidir.

TC'nin Yüzyıllık Tarihinde İşçi Sınıfı ve Mücadelesi

Giriş:

İşçi sınıfının tarihi kapitalist sistemin gelişmesinden ve burjuvaziden ayrı ele alınamaz. Burjuvazinin ortaya çıktığı yerde işçi sınıfı da vardır. Ve bir çelişmenin iki yanı olan işçi sınıfı ve burjuvazi, birlikte var olurlar. Bu iki zıt kutup hem birbiriyle mücadele ederler ve hem de biri olmadan diğeri olmaz. Bu iki toplumsal sınıfı yaratan kapitalist sistem olmuştur.

 

Devrimci Demokratik Kamuoyuna ve Halkımıza!

KOMÜNİST ÖNDER İBRAHİM KAYPAKKAYA’YI ORTAK BÖLGESEL GECELERLE ANACAĞIZ!

Çakma komünistler! (Deniz Aras)

Her genç Kaypakkayacının biraz da alaycı bir alaycı mutlaka karşılaştığı bir cümledir “Köylü devrimcisi”! Kastedilen elbette İbrahim Kaypakkaya ve onun görüşlerini savunanlardır. Bu tanımı yapanlar için zaman mefhumu sanki bir avantaj olarak kullanılır. Zaman geçtikçe Kaypakkaya’nın görüşlerinin eskidiği sanılır ya da umulur. Kaypakkaya artık eskide kalmıştır ve şimdi “yeni şeyler” söyleme zamanıdır!

Siyasi Tutsakların Tecridi Kırma Mücadelesinin Neresindeyiz? (Yorum)

Emperyalist kapitalist sisteme karşı mücadele eden devrimcilere, komünistlere karşı hemen her ülkede gözaltı ve tutuklama sistematik bir şekilde devam ediyor.

Bu sistematik durum, bu faşist devletler nezdinde tutuklananların her gün daha da derinleşen br şekilde tecrit altında bırakılması anlamına da geliyor.

Egemenler dünyanın dört bir yanındaki devrimci ve komünistlere dönük saldırılarını, katletmekle bitiremediğinde esir alma, tutsaklar üzerinden muhalif güçleri, toplumu sindirme, hapishaneleri bu sindirmenin en önemli aracı haline getirmek hedefiyle yürülüğe sokmaktadır.

Artsakh (Dağlık Karabağ) Tehciri: Stalin Düşmanlığı ve Sosyalizme Saldırı

Uluslararası alanda sömürü, baskı, saldırı ve ilhaklar son dönemlerde katbekat artmış ve katmerli boyutlara tırmanmıştır. Emperyalist devletler ve onların güdümündeki gerici devletlerin, tüm ezilen sınıflar ve toplumlar üzerindeki saldırı furyası, had safhaya ulaşmış durumda. Öyle ki, uluslararası hakim sistem bir taraftan mevcut sorunların bedelini giderek ezilen yığınlara ve mazlum uluslara daha fazla yüklerken diğer taraftan saldırılarını da daha acımasız ve daha şiddetli boyutlara tırmandırmış durumdadır.

Garod – “Hasret” (Nubar Ozanyan)

Halkların coğrafyaları suç ve cinayet örgütü gibi çalışan devletler tarafından zorla boşaltılıyor. Soykırım, işgal, tehcir zulmüyle toprakları cehenneme dönüşen halklar; belirsizliğe, bilinmezliğe, karanlığa doğru zorla sürülüyor. Boyunlarında geleceksizlik zinciriyle birlikte adına yaşamak denilen zulme mahkum ediliyor.

Gerilla, haktır ve halktır (Nubar Ozanyan)

Sınırları ateşten ordularla kuşatılmış her dört parça toprakta, yaşam ve var olma hakkı ellerinden zorla gasp edilmiş Kürt halkının, direnme ve isyan etmekten başka çıkış yolu var mıdır? Kürtlere, ezilenlere kıyamet yaşatılırken her bir karış toprağına ölüm yağdırılırken, en dezavantajlı koşullar altında gerilla, çıplak elleri ve cesur yürekleriyle özgürlükleri uğruna savaşmaya devam ediyor.

Sayfalar