Cumartesi Mayıs 18, 2024

TMLGB'den 24 Nisan açıklaması!

"Tükenmeyen Gücümüz Partimizdir Öncümüz!

Türk, Kürt ulusları ve azınlık milliyetlerden, çeşitli mezhep ve inançlardan; ezilen cins ve kimliklerden işçi sınıfının, emekçi yığınların, köylülerin, halk gençliğinin; karanlığa mahkum edilmek istenen ve aşağılan, yok sayılan, hor görülen yığınların kızıl sancağı partimiz 42 yaşında.

Tüm ezilen sınıf ve katmanları kendisiyle birlikte kurtuluşa, altınçağa taşıyacak olan proletaryanın, bilimsel ideolojisini rehber edinen partimiz; yolundan şaşmadan, yılmadan, yorulmadan; direnişi büyütmeye, mücadeleyi sürdürmeye ve savaş siperlerinde dövüşmeye devam etmektedir.

Sınıf mücadelesinin kızgın ateşinde, türlü olanaksızlar içinde İbrahim Kaypakkaya'nın komünist önderliğinde, 1972 yılının 24 Nisan'ında, bir avuç kadronun elinde tarih sahnesine çıkan partimiz, kurulduğu günden bu yana düşmanın nice kuşatma, saldırı ve operasyonlarının hedefi olmuş; aldığı sayısız darbeye karşın her defasında yeniden ayağa doğrulmasını bilmiş; hatalarından öğrenerek, gelişerek, olgunlaşarak sınıf mücadelesinde açtığı yoldan sebatla ilerleyerek bugünlere gelmiştir.

Kaypakkaya yoldaşın komünist önderliğinde; her türden revizyonist, reformist düşünce ve akımla, parlamenterist hayallerle, darbeci ve fokocu ideolojiyle, Kemalizm’le ve onunla zehirlenmiş devrimci görünümlü sosyal şovenizmle arasına kalın çizgiler çekerek 50 yıllık suskunluğu bozmuştur.

Partimizin ideolojik temelleri, Kaypakkaya yoldaşın, sosyal pratiğin öğreticiliğinde her adımda kendini, dünyayı sorgulayan bilimsel kuşkuculuğunun bir ürünü olarak büyük bir hesaplaşma bunu takip eden köklü bir kopuşla atılmıştır.

Böylece buz kırılmış; işçi sınıfı ve emekçiler, başta Kürt ulusu olmak üzere ezilen milliyetler, Aleviler ve diğer ezilen inançlardan yığınlar, emekçi kadınlar ve LGBTİ'lerle coşkunca akan kurtuluş davasına, toplumu ileri taşıyan tarihsel devinime komünist bir güzergah, yeni bir yol açmıştır.

Sınıflar arasındaki hesaplaşma tam 42 yıldır bu arenada da sürmekte, hızını, çapını ve etkisini artırarak olanca gücüyle akmaktadır.

Biz Kazanacağız!

Gezi İsyanıyla birlikte sokağa dökülen yığınların sorgulayan, sorgulatan, yaratıcı gücü egemenler için kabus olmuştur. Gezi İsyanı, komprador burjuvazi ve toprak ağalarının sözcüsü AKP hükümetini sarsmış, karizmasını çizmiştir.

Kitleler, Gezi İsyanıyla kendi gücünü görmüş, kudretinin farkına varmıştır. İsyanın dinamik, militan bir gücü olan partimiz, kitle hareketini incelemekte, hata ve eksiklerine vurmakta, yığınlarla daha sıkı bağlar kurmasının önündeki zaaflarına daha güçlü bir şekilde yönelmektedir.

Partimiz ve onun komünist önderliğinde hareket eden Komsomolumuz tıpkı Kaypakkaya yoldaşın yaptığı gibi kitle hareketini inceleyerek, ondan öğrenerek, bir parçası olarak, onunla bağlarını güçlendirmenin ve demokratik halk devrimi mücadelesini büyütmenin gayretini vermektedir.

Dağların doruklarından tarlalara, amfilerden fabrikalara ve gecekondu semtlerinin yoksul sokaklarına, partimiz halkımızla bağımsız, özgür ve demokratik bir ülke için mücadeleyi ilmek ilmek örmektedir.

Bu mücadele daha da büyüyecektir. Yerel seçimlerden “galip” çıkan AKP hükümetinin önüne koyduğu hedefler, Gezi İsyanıyla kırılan fay hattına kesintisiz bir şekilde büyük bir öfke ve tepkiyle harmanlanmış bir enerjiyi akıtmaktadır. Zafer naraları yeri göğü inletirken, MİT'te yaptıkları değişikler, devreye soktukları önlemler büyük bir korkunun ürünü olmalıdır.

Toplumsal muhalefet çok açık ki yeni çatışma ve direnişlere, hesaplaşmalara gebedir. Komsomolumuz, bulunduğu her alanda gücü oranında bu kavganın bir parçası olma iddiasındadır. Partimizin, direniş, mücadele ve savaşla büyük bedeller pahasına yarattığı kültür bize bunu emretmektedir.

İsmail Oral'dan Mehmet Demirdağ'a; Mesut Deniz'den Muharrem Horuz'a; Aşkın Günel'den, Çiğdem Yılmaz ve Fatma Acar'a, partimiz saflarında, savaş siperlerinde güneşe uğurladığımız Komsomolcuların bize devrettiği miras budur!

And olsun ki direnişi büyütecek, zaferi kazanacak, şehitlerimizin ideallerini gerçek kılacağız! Şan olsun partimiz TKP/ML'nin 42. savaş yılına.

Yaşasın Marksizm-Leninizm-Maoizm!

Şan Olsun Partimiz TKP/ML, Halk Ordusu TİKKO, Gençlik Örgütümüz TMLGB'ye!

Tükenmeyen Gücümüz, Partimizdir Öncümüz!

TKP/ML TMLGB MK

Nisan 2014"

94575

Proletarya Partisi

 Proleterya Partisi'nden gundeme iliskin yazilar

Proletarya Partisi

KATLİAMININ 30. YILINDA MADIMAK VE ES GEÇİLEN BAŞBAĞLAR.

Sözüm öncelikle komünist ve sol- sosyalist kesime: Ne zaman gerçek anlamıyla adil olmayı ve çifte sıtandartçı yaklaşımları terk etmeyi başaracağız acaba? Ne zaman 'bizim cenah' dediğimiz kesimlerce de  halka karşı işlenmiş ağır  suçları tereddütsüzce kınayacağız acaba?

Çok genelleme yaparak, üzerinde durmak istediğim esas konuyu bunun gölgesinde silikleştirmek  istemiyorum.

Her 2 Temmuz'da Madımak katliamı kınanırken; Başbağlar katliamı neden sessizce es geçiliyor acaba?

Komünistlerin Birliği Çağrılarına Dair

MKP’li arkadaşlar, arada kısa molalar vermekle birlikte, uzunca bir süreden beridir ki komünistlerin birleşmesi gerektiğine dair çağrılar yapmaktalar. Ve mütemadiyen yakınıp durmaktalar: "Muhataplarımızdan yanıt alamıyoruz" diye. 

Evet, görüldüğü kadarıyla muhatapları bu çağrılara ilgisiz olmalılar ki, yanıt vermiyorlar. MKP’li arkadaşlar da kendilerince bir basınç oluşturma adına; adeta Temcit pilavı misali, her fırsatta bu çağrılarını yinelemekte ve muhataplarını kamuoyuna şikâyet edip durmaktalar.

Aşka ve Hayata Dair Tutkulu Dizeler

“Şiirsiz toplum eksiktir.

Şiirsiz insan yalnızdır.”[1]

 

İzmir’in Şakran 2. Nolu T-Tipi Zindanı’nda yatan Hasan Şeker’in, ‘İki Acı Esinti’[2] başlıklı şiir kitabı; aşka ve hayata dair tutkulu dizeleriyle çıkageldi postadan…

Avrupa da İbrahim olmak!

18 Mayıs 1973‘den bugüne Kaypakkaya yoldaşın işkencede katledilişinin ellinci yılı.

50 yıldır söndürülemeyen meşaledir İbrahim Kaypakkaya!! Bu yazının amacı İbrahim Kaypakkaya‘yı anlatmak değil, Onu anlatan onlarca yazı yayınlandı bu yazı da başlıktan da anlaşılacağı üzere İbrahim Kaypakkaya‘yı Avrupa‘da anan ardıllarının pratik, teorik düzlemde, Kaypakkaya‘yı nasıl andıkları? Neyi, nasıl, ne kadar anladıklarını  irdelemek  bu yazının amacı.

“Devrimci Eylem Birliği” ve “Kaypakkayacı Güçlerin Birliği” Meselesi

Türk hakim sınıfları cumhuriyetlerinin ikinci yüzyılına hazırlanırken kendilerini yeniden örgütlüyorlar. Coğrafyamız komünist hareketinin önderi İbrahim Kaypakkaya yoldaşın Amed zindanında 18 Mayıs 1973 tarihinde katledilmesinin 50. yılında sınıf düşmanlarımız ikinci yüzyıllarına hazırlanıyor.

MLPD'nin Türkiye'deki seçim sonuçlarına ilişkin açık mektubu.

Sol ittifak için önemli bir başarı

MAHŞERİN DÖRT ATLISI: BOLSONARO, TRUMP, ORBÁN, ERDOĞAN[*]

 

“Faşizm tarihte statik ya da sabit bir moment değildir ve

aldığı biçimlerin daha önceki tarihsel modelleri taklit etmesi gerekmez.

O, bir dizi ‘devindirici tutku’yla tanımlanan bir siyasal davranış biçimidir.

Bunlar arasında demokrasiye açık saldırı, güçlü adam özlemi,

insan zaaflarına duyulan nefret, aşırı erillik takıntısı,

saldırgan militarizm, ulusal büyüklük iddiası, kadınlara… aydınlara yönelik küçümseme…

MLPD Merkez Komitesi'nin basın açıklaması:

Alman Federal Yüksek Mahkeme'sinin (BGH),  'Münih Komünist Davası'nda temyiz başvurusunu reddetmesi üzerine, MLPD Merkez Komitesi kamuoyuna bir açıklama yaptı.

Faşist Diktatörlük Örgütlü Yığınların Gücüyle Yıkılır

14 Mayıs’ta yapılan cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinin sonuçları üzerinde tartışmak tüm ilerici-devrimci ve anti-faşist güçlerin görevidir.

Çünkü bu sonuçları ortaya çıkaran nedenler doğru analiz edilmezse, geniş yığınların beyinlerini uyuşturan, düşünüş ve hareket tarzını sakatlayan gericiliğe, ırkçılığa-faşizme, cinsiyetçiliğe karşı mücadelede doğru politikalar belirlenemez.

Elbette ki bu geniş bir konu ve bu makalenin kapsamını aşar. Dolayısıyla burada bazı ana noktalar üzerinde duracağız. Ve işe, araştırmaya dayalı bazı gerçeklere işaret ederek başlayacağız.

"YÜREĞİN UMUT ETTİĞİ O ADRESTE" (Tamer Dursun)

Düşkünlüğün, alçaklığın, düzenbazlığın, bağnazlığın, ırkçılığın, sefilliğin, çürümüşlüğün, bencilliğin, rezilliğin ve vurdumduymazlığın rağbet gördüğü bu topraklar sana göre değil dostum.

Yıllardır tanırım seni.

Hani, yüz yüze görüşmüşlüğümüz olmasa da, beraber oturup bir bardak çay içmemiş, tek kelime sohbet etmemiş olsak da, sen hep aşinaydın bana.

Bir aralar bu aşinalığa bir isim bulayım dedim ama inan hiçbir yere oturtamadım.

Akraba desem, değil.

Komşu desem, hiç değil.

Yoldaş, can, heval, dost, arkadaş, tanıdık...

Yok.

Olmadı.

Bize Cesur İnsanlar Lazım

"Kurtuluş belki de senin gökyüzünü çizdiğin resimlerdir."

Ah cancağızım... vay cancağızım...

Antalya'ya gider sınırı gümrüksüz geçen metalarla fontiye durursun.

Dersim'e gidince de sınırı gümrüksüz geçen metaların nohut üretimini bitirdiğini öne sürerek içki şişelerini...

Fontiye duranların kafasında patlatırsın.

Sıra, korku politik bir davranış olduğundan üretince... öpülmekten... korkar hale getirilen dudakların tüm yaşadıklarını sosyo - ekonomik yapı içerisinde adlandırmasına gelince de....

Ah cancağızım... vay cancağızım...

İnan...

Sayfalar