Pazar Nisan 28, 2024

TKP/ML-YDK:ACIMIZ BÜYÜK, HESABINI SORACAĞIZ

SURUÇ KATLİAMININ FAİLİ İŞİD OLSADA, ASIL SORUMLULAR TÜRK DEVLETİ VE EMERYALİSTLERDİR!

Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu'nun Rojava'nın yeniden inşası için başlattığı kampanya toplantısı faşist İŞİD tarafından kana bulandı. 20 Temmuz 2015 tarihinde ülkenin dört bir yanından Suruç'a gelen ve Amara Kültür Derneğinde buluşan yüzlerce genç, Rojovaya geçmek için beklerken İŞİD adlı faşist çetenin düzenlediği ihtihar saldırısı sonucu 32 genç yaşamını yitirirken, yaralanan yüzün üzerinde genç ise hala yaşam mücadelesi veriyor.

Saldırının faili İŞİD olsada, bu katliamın esas sorumlusu faşist Türk devleti ve onların ağababaları emperyalistlerdir. Ordadoğu'yu bir kan gölüne çeviren emperyalistler yıllardır bu bölgede işgallerini devam ettiriyorlar. Irak başta olmak üzere birçok ülkeyi tamemen harabeye çeviren, kukla bir hükümetle Irak'ın zenginliklerine konan emperyalistler, hakimiyetlerinin daha zayıf olduğu Suriye'de çıkardıkları iç savaşla, Suriye'de Esad rejimini düşürüp Büyük Ortadoğu Projelerinin zaferini kutlamak istiyorlar. Ortadoğu ve Kuzey Afrika coğrafyasın da sınırları yeniden çizen emperyalistlerin esas ve tek amacı bu bölgede bulunan yer altı ve yer üstü zenginliklerine konmak ve pazarları ele geçirmekdir. ABD ve Batılı emperyalist güçler hem rekabet içinde, hem de işbirliği içinde hareket ederek saldırılarını devam ettiriyorlar. Kendilerinin yetmediği yerde İŞİD gibi paravan örgütleri devreye sokan emperyalistler, Irak, Suriye, Libya'da bu paravan örgütler vasıtasıyla hakimiyelerini güçlendirmenin peşindeler. Ne zamanki büyüttükleri ve besledikleri bu paravan örgütler kendilerine de kafa tutmaya başladı, o zaman da bunları büyük tehlikeymiş gibi göstererek, hedef şarşırtmaya çalışıyorlar. Kendilerini birer kurtarıcı gibi göstermeye çalışsalarda, tüm yaşananların esas sorumlusu emperyalistlerdir.

İŞİD'i bu kadar büyüten, besleyen ve katliamlar yapmasına göz yuman emperyalistler ve onların uşaklarıdır.

İŞİD'in Suruç'ta gerçekleştirdiği saldırının bu kadar kolay yapılmasında Türk devletinin sorumluluğu örtbas edilemez. Başından beri Suriye'de Esad rejimini devirerek kendilerine yakın bir iktidarın kurulmasında iştahi karabaran Türk devleti, İŞİD'i desteklemiş ve beslemiştir. Eğit donat adı altında yüzlerce İŞİD militanı Türkiye'de eğitilerek Suriye'de Kürtlere karşı savaştırılmıştır. Yüzlerce Tırla İŞİD'e silah taşınmasında Türk devletinin sorumluluğu ortadadır. Yakalanan Tırlarda ele geçen silah ve cephanenin soruşturmasını yürüten kendi savcılarını açığa alıp tutuklayan Türk devletinin tüm suçları ortalığa saçılmış durumdadır. Rojova'nın özeklik ilanını bir türlü hazmedemeyen Türk devleti, Suruç katliamıyla intikam alıyor. Devletin başı Erdoğan'nın yaptığı bir açıklamda ''Suriye'nin kuzeyinde devlet kurulmasına asla müsade etmeyeceğiz. Bedeli ne olursa olsun, bu konudaki mücadelemizi sürdüreceğiz'' diyerek bu günleri işaret ediyordu. İşte Suruç katliamı Türk devletinin bu ''mücadele''sinin en kanlı biçimi olarak karşımıza çıkmış bulunuyor.

Alman kamuoyuna bir kez daha seslenmek istiyoruz

Alman Adalet Bakanlığının emriyle 15 Nisan 2015 tarihinde partimiz alktivistlerine karşı yapılan operasyonda Almanya'da 7, İsviçre'de 1, Yunanistan'da 2, Fransa'da 1 kişi olmak üzere 11 kişi tutuklanmıştır. Almanya'nın, isviçre, Fransa ve Yunanistan'da tutuklanan 3 yoldaşımızı Almanya'ya getirip yargılamak için yoğun çabaları devam ediyor. Alman savcılığı tutuklama kararında partimize yönettiği suçlamalardan biri de TİKKO gerilalarının Rojova'da İŞİD'e karşı savaşıyor olması gösterilmektedir. Suruç'ta İŞİD'in gerçekleştirdiği katliamla haklılığımız birkez daha ortaya çıkmıştır. İŞİD'in yaptığı katliamlar ve düzenlediği intihar saldırıları, Ezidi, Suryani ve Hıristiyan inancına mensup insanları katletmesi, kadınları köle pazarlarında satması, yakaladığı insanların kafalarını kesip televizyonlarda yayınlamalarına defalarca tanık olduk, gördük, izledik. Alman kamuoyu ve halkıda tüm bu yaşanan vahşet ve katliamlara tanıktır. Tüm bu gerçeklere rağmen Alman devletinin partimize yaptığı İŞİD'e karşı savaşıyorlar suçlaması birkez daha geçerliliğini yitirmiştir. Alman halkı partimizi kendi vijdanlarında aklayacak ve bizlere hak verecektir.

Partimiz İŞİD'e karşı savaşmaya devam edecektir. Bu bir suç değil, bir insanlık görevidir. Bu görevi yerine getirmeye devam edeceğiz.

SURUÇ KATLİAMININ HESABINI SORACAĞIZ

SURUÇ ŞEHİTLERİ ÖLÜMSÜZDÜR

KAHROLSUN İŞİD VE ONU DESTEKLEYENLER

21 Haziran 2015

TKP/ML-YDK

48138

Proletarya Partisi

 Proleterya Partisi'nden gundeme iliskin yazilar

Proletarya Partisi

Bir Devrim Yapmalıyız!

Emperyalist dünya sistemi tam bir kaos içinde. Dünyaya egemenler ama dünyayı yönetemiyorlar. Soygun, sömürü ve savaş düzenleri her yönde çatırdamaya başaldı. Bir türlü azami karlarını istedikleri düzeye çıkaramıyorlar. Emperyalist sistem SOS veriyor. Ücretli kölelik üzerine kurulu aşırı kar ve aşırı üretim sistemi yürümüyor. Dünyanın toplam GSYH 105 Trilyon dolar iken, toplam borçları 310 trilyon doları geçmiş durumdadır. Bir taraftan devasa sermaye büyüklüğü, bir taraftan ise, muzzam bir yoksullaşma, yoksunlaştırma ve çürüme at başı gidiyor.

T.C.nin 100 Yıllık Tarihi ve Faşizme Karşı Sınıf Mücadelesi

 

Giriş:

Komünist Parti Manifestosu’nun giriş cümlesi “bugüne kadarki tüm toplum tarihi sınıf mücadelesi tarihidir” diye başlar. Bu belirleme o güne kadarki -ve elbette sonrası için de- tüm toplumların nasıl bir evrim izlediklerini gayet net ve anlaşılır bir şekilde özetlemektedir.

İyi Yahudiler de Var!

 

 

"1980'de başka bir operasyonda yakalanıp hapishaneye gittiğimde Yuda amcayla tanıştım. Satranç oynamayı bana o öğretti. Kültürlü bir insandı. Müthiş bir kitap okuma tutkusu vardı. Haftada mutlaka bir kitap okurdu. Şeker hastası olduğu için her yemeği yiyemezdi. Ona elimizden geldiğince yiyebileceği yemekler yapmaya çalışırdık"

Türk Devletinin Kuruluşundan Günümüze Ulus ve Azınlıklara Uyguladığı Baskı

Ülkemizde var olan ve yaşanan ulusal ve azınlıklar sorunun temelinde gerçekleşmemiş olan demokratik halk devrimi yatmaktadır. Demokratik halk devrimi gerçekleşmeden temel hak ve özgürlükler sorunun önemli parçası olan ulus ve azınlıklar sorunu asla çözüme kavuşamaz. 

Emperyalizme Boyun Eğme ve Yarı-Sömürgeliği Kabul Etme Antlaşması Lozan

Kasım 1922’de başlayan ve Temmuz 1923'te sona eren Lozan Konferansı'nda emperyalist devletlerle Türk Devleti arasında yapılan görüşme de çizilen sınırlarla Türk Devletinin kuruluşuna onay verildi. Konferans belgelerinde Sovyetler Birliği'nin de katıldığı geçse de Sovyetler Birliği Boğazlar Meselesi dışındaki görüşmelere katmamıştır. Görüşmelere 1. Emperyalist Paylaşım Savaşının galipleri İngiltere, Fransa, Yugoslavya, İtalya, Romanya ve Yunanistan katılmıştır. Görüşmede belirleyici konumda İngiltere ve Fransa olduğunun altı çizilmelidir.

TC’nin Kuruluş İdeolojisi Kemalist Faşizm ve Günümüzdeki Varyantı

Ülkemizde sorun ve çelişkiler çözülmediği gibi mevcut durum giderek daha çetrefilli bir döneme girmiş durumdadır. Bunun sonucu işçi sınıfı ve emekçi yığınların sömürüsü had safhaya varmıştır. Yoksullaşma en üst düzeye çıkmıştır. Ülkenin girdiği sarmal durumun bedeli tamamen emekçi sınıflara yüklenmiştir. Elbette ki yoksulluk ve işsizlik her zaman var olmuştur. Sınıf çelişkileri, sömürü, baskı ve diktatörlük dönemleri her zaman yaşanmıştır. Bundan sonra da sınıf çelişkileri var olduğu müddetçe baskı mekanizması varlığını devam ettirecektir. Lakin günümüzdeki mertebeye çıkmamıştır.

Türkiye Cumhuriyeti’nin Kuruluşunda İzmir İktisat Kongresi, ya da Emperyalizme Bağımlılığın Belgesi

Osmanlı iktisat tarihinde önemli bir yer tutan kapitülasyonlar ilk olarak 1352 yılında Cenevizlilerle olan ticareti artırmak maksadı ile verilmiştir. İlerleyen yıllarda ise ticaret yollarında yaşanan değişiklikler ve dünya ticaretinin yeni rotalar edinmesi sonucunda başka bazı ülkeler de kapitülasyonlar yani ticaret yaparken kimi ayrıcalıklar edinme hakkı elde etmişlerdir.

Yüzyıldır Tarihin Dışında Bir Rejim: TC!

 

Türk devletinin kuruluşunun yüzüncü yılında, Türk devletinin kuruluşu ve adına “Milli Mücadele” ya da “Kurtuluş Savaşı” denilen süreci ve bu sürece önderlik eden sınıfları kısaca ifade etmek, Türk devletinin hangi temeller üzerinden yükseldiğini ve sınıfsal niteliğini tanımlamak açısından önemlidir.

TC'nin Yüzyıllık Tarihinde İşçi Sınıfı ve Mücadelesi

Giriş:

İşçi sınıfının tarihi kapitalist sistemin gelişmesinden ve burjuvaziden ayrı ele alınamaz. Burjuvazinin ortaya çıktığı yerde işçi sınıfı da vardır. Ve bir çelişmenin iki yanı olan işçi sınıfı ve burjuvazi, birlikte var olurlar. Bu iki zıt kutup hem birbiriyle mücadele ederler ve hem de biri olmadan diğeri olmaz. Bu iki toplumsal sınıfı yaratan kapitalist sistem olmuştur.

 

Devrimci Demokratik Kamuoyuna ve Halkımıza!

KOMÜNİST ÖNDER İBRAHİM KAYPAKKAYA’YI ORTAK BÖLGESEL GECELERLE ANACAĞIZ!

Çakma komünistler! (Deniz Aras)

Her genç Kaypakkayacının biraz da alaycı bir alaycı mutlaka karşılaştığı bir cümledir “Köylü devrimcisi”! Kastedilen elbette İbrahim Kaypakkaya ve onun görüşlerini savunanlardır. Bu tanımı yapanlar için zaman mefhumu sanki bir avantaj olarak kullanılır. Zaman geçtikçe Kaypakkaya’nın görüşlerinin eskidiği sanılır ya da umulur. Kaypakkaya artık eskide kalmıştır ve şimdi “yeni şeyler” söyleme zamanıdır!

Sayfalar