Pazar Mayıs 12, 2024

TKP/ML-YDK:ACIMIZ BÜYÜK, HESABINI SORACAĞIZ

SURUÇ KATLİAMININ FAİLİ İŞİD OLSADA, ASIL SORUMLULAR TÜRK DEVLETİ VE EMERYALİSTLERDİR!

Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu'nun Rojava'nın yeniden inşası için başlattığı kampanya toplantısı faşist İŞİD tarafından kana bulandı. 20 Temmuz 2015 tarihinde ülkenin dört bir yanından Suruç'a gelen ve Amara Kültür Derneğinde buluşan yüzlerce genç, Rojovaya geçmek için beklerken İŞİD adlı faşist çetenin düzenlediği ihtihar saldırısı sonucu 32 genç yaşamını yitirirken, yaralanan yüzün üzerinde genç ise hala yaşam mücadelesi veriyor.

Saldırının faili İŞİD olsada, bu katliamın esas sorumlusu faşist Türk devleti ve onların ağababaları emperyalistlerdir. Ordadoğu'yu bir kan gölüne çeviren emperyalistler yıllardır bu bölgede işgallerini devam ettiriyorlar. Irak başta olmak üzere birçok ülkeyi tamemen harabeye çeviren, kukla bir hükümetle Irak'ın zenginliklerine konan emperyalistler, hakimiyetlerinin daha zayıf olduğu Suriye'de çıkardıkları iç savaşla, Suriye'de Esad rejimini düşürüp Büyük Ortadoğu Projelerinin zaferini kutlamak istiyorlar. Ortadoğu ve Kuzey Afrika coğrafyasın da sınırları yeniden çizen emperyalistlerin esas ve tek amacı bu bölgede bulunan yer altı ve yer üstü zenginliklerine konmak ve pazarları ele geçirmekdir. ABD ve Batılı emperyalist güçler hem rekabet içinde, hem de işbirliği içinde hareket ederek saldırılarını devam ettiriyorlar. Kendilerinin yetmediği yerde İŞİD gibi paravan örgütleri devreye sokan emperyalistler, Irak, Suriye, Libya'da bu paravan örgütler vasıtasıyla hakimiyelerini güçlendirmenin peşindeler. Ne zamanki büyüttükleri ve besledikleri bu paravan örgütler kendilerine de kafa tutmaya başladı, o zaman da bunları büyük tehlikeymiş gibi göstererek, hedef şarşırtmaya çalışıyorlar. Kendilerini birer kurtarıcı gibi göstermeye çalışsalarda, tüm yaşananların esas sorumlusu emperyalistlerdir.

İŞİD'i bu kadar büyüten, besleyen ve katliamlar yapmasına göz yuman emperyalistler ve onların uşaklarıdır.

İŞİD'in Suruç'ta gerçekleştirdiği saldırının bu kadar kolay yapılmasında Türk devletinin sorumluluğu örtbas edilemez. Başından beri Suriye'de Esad rejimini devirerek kendilerine yakın bir iktidarın kurulmasında iştahi karabaran Türk devleti, İŞİD'i desteklemiş ve beslemiştir. Eğit donat adı altında yüzlerce İŞİD militanı Türkiye'de eğitilerek Suriye'de Kürtlere karşı savaştırılmıştır. Yüzlerce Tırla İŞİD'e silah taşınmasında Türk devletinin sorumluluğu ortadadır. Yakalanan Tırlarda ele geçen silah ve cephanenin soruşturmasını yürüten kendi savcılarını açığa alıp tutuklayan Türk devletinin tüm suçları ortalığa saçılmış durumdadır. Rojova'nın özeklik ilanını bir türlü hazmedemeyen Türk devleti, Suruç katliamıyla intikam alıyor. Devletin başı Erdoğan'nın yaptığı bir açıklamda ''Suriye'nin kuzeyinde devlet kurulmasına asla müsade etmeyeceğiz. Bedeli ne olursa olsun, bu konudaki mücadelemizi sürdüreceğiz'' diyerek bu günleri işaret ediyordu. İşte Suruç katliamı Türk devletinin bu ''mücadele''sinin en kanlı biçimi olarak karşımıza çıkmış bulunuyor.

Alman kamuoyuna bir kez daha seslenmek istiyoruz

Alman Adalet Bakanlığının emriyle 15 Nisan 2015 tarihinde partimiz alktivistlerine karşı yapılan operasyonda Almanya'da 7, İsviçre'de 1, Yunanistan'da 2, Fransa'da 1 kişi olmak üzere 11 kişi tutuklanmıştır. Almanya'nın, isviçre, Fransa ve Yunanistan'da tutuklanan 3 yoldaşımızı Almanya'ya getirip yargılamak için yoğun çabaları devam ediyor. Alman savcılığı tutuklama kararında partimize yönettiği suçlamalardan biri de TİKKO gerilalarının Rojova'da İŞİD'e karşı savaşıyor olması gösterilmektedir. Suruç'ta İŞİD'in gerçekleştirdiği katliamla haklılığımız birkez daha ortaya çıkmıştır. İŞİD'in yaptığı katliamlar ve düzenlediği intihar saldırıları, Ezidi, Suryani ve Hıristiyan inancına mensup insanları katletmesi, kadınları köle pazarlarında satması, yakaladığı insanların kafalarını kesip televizyonlarda yayınlamalarına defalarca tanık olduk, gördük, izledik. Alman kamuoyu ve halkıda tüm bu yaşanan vahşet ve katliamlara tanıktır. Tüm bu gerçeklere rağmen Alman devletinin partimize yaptığı İŞİD'e karşı savaşıyorlar suçlaması birkez daha geçerliliğini yitirmiştir. Alman halkı partimizi kendi vijdanlarında aklayacak ve bizlere hak verecektir.

Partimiz İŞİD'e karşı savaşmaya devam edecektir. Bu bir suç değil, bir insanlık görevidir. Bu görevi yerine getirmeye devam edeceğiz.

SURUÇ KATLİAMININ HESABINI SORACAĞIZ

SURUÇ ŞEHİTLERİ ÖLÜMSÜZDÜR

KAHROLSUN İŞİD VE ONU DESTEKLEYENLER

21 Haziran 2015

TKP/ML-YDK

48460

Proletarya Partisi

 Proleterya Partisi'nden gundeme iliskin yazilar

Proletarya Partisi

Enkaz Yaratan Çürük Düzeninizi Yıkacağız; Seçim Kurtuluşunuz Olmayacak!

6 Şubat depremleri sonrasında on binlerce insan taammüden katledildi, yüz binlercesi yaralandı ve milyonlarcası temel yaşam koşullarından mahrum bırakıldı. -Bir değil, iki değil, üç değil- on binlercemiz kendileri için bir mezar haline getirilen evlerinde öldürüldü. Sadece depremler nedeniyle değil enkaz altında kurtarılmayı beklerken yardım edilmediği için donarak öldürüldü. İnsanların yardım edin çığlıklarına, “Nerede bu devlet?” haykırışları eşlik etti.

Halkın İçinde Olmak (Sentez)

Halka dair söylenenler, devrimciliğe dair biçilenler, bireye dair yapılan sorgulamalar, bir politik öznenin hayatın içinde olup olmamasına dair yapılan vurgular, sömürenler ve onların devleti, bunların siyasi iktidarı ve muhalefeti, ordusu, sivil uzantısı her şey ama her şey mücadelenin tarihiyle kıyaslandığında kısacık denilebilecek bir zaman diliminde, yoğunlaştırılmış bir şekilde tartışmaya açıldı, tüm bunlarda yeni derinlikler kazanıldı, yeni bakışlar edinildi, ufuklar genişledi, renklilik geldi.

“İstibdat”tan Kurtulmak İçin Kürdü Çağırmak!

14 Mayıs’ta yapılacak olan cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimleri öncesi Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu, seçimlere ilişkin HDP ile bir toplantı gerçekleştirdi. Toplantı çıkışı basın önünde bir açıklama yaptılar. CHP lideri K.Kılıçdaroğlu da HDP Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar da TBMM’nin önemine, halk iradesinin temsiliyetine dikkat çektiler! Basın önünde verdikleri mesaj “Hiçbir sorun çözümsüz değil, TBMM çatısı altında Türkiye’nin her sorununu çözmek olası…” biçiminde özetlenebilir.

Vicdan ve ahlak mı dediniz? (Ertan İldan)

Aslında Türkiye'de 50 gün sonra yapılacak seçimler hakkında daha fazla konuşmak niyetinde değildim. Tüm sermayesini bu muharabe'nin sonuçlarına yatırmış ve temelde iki kutupa ayrılmış bir toplumsal psikolojide aykırı bir görüşün yankı bulmayacağını bilirim. Daha da önemlisi muhtemel bir yenilgide akli melekelerini yitirmiş ve umutlarını tüketmiş bir kesimin hışmına uğramak tehlikesi de yok değil. Oysa benim "gemileri yakmak" gibi bir mecburiyetim yok. Demokrasi, özgürlük, eşitlik ve adalet isteyen toplum kesimleri ile ilişkilerimi ve görüş alışverişimi sürdürmek isterim.

Kaypakkaya ve Kemalist Cumhuriyet

Bu yıl İbrahim Kaypakkaya’nın faşist Türk devleti tarafından katledilişinin 50. yıldönümüdür.

Ve faşist TC’nin de kuruluşunun yüzüncü yılıdır. Kaypakkaya yoldaşın siyasal yaşamı bu tekçi, inkarcı, katliamcı tarihle hesaplaşmakla geçmiştir. Hiç kuşkusuz onun analizleri yalnız geçmişi değil geleceği de içeriyor. Dolayısıyla cumhuriyetin yüz yıllık tarihini sorgularken onun görüşleri bize yol göstermeye devam ediyor.

2023 Cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin boykot tavrı neden doğru değildir

Çünkü öncelikle içinden geçilmekte olunan tarihi momentin realitesi; “Burjuva faşist düzen partileri ve ittifaklarının adaylarını boykot et, devrimci demokrat adayları destekle!” (MKP-SB. Bk. Halkın Günlüğü gazetesi) şiarında dile getirilen bu yaklaşımla örtüşür değildir. Neden değildir? Çünkü öncelikle içinden geçilmekte olunan süreç, ‘normal-olağan’ rutin bir süreç olmayıp; yönetimsel olarak sistemde niteliksel değişimin yaşanacağı bir süreçtir.

Delirmeye Az Kaldı Doktorum Nerede

Mahlukatlar içerisinde, kendisi gibisini, yaratabilecek tek canlı insanlardır. (Albert Ergün Einstein)

Ah.... çocuklar... ahh....

Memleketteki partilerin zayıflıklarını öne sürerek her türlü burjuva partileriyle bir araya gelenler....

İş dünya proletaryalarının burjuva renkleriyle bir araya gelmeye gelince....

Dünya proletarya partilerin zayıflıklarını öne sürerek bir araya gelmeyi ret etmekteler.

Ve bu insanlar örgütlüler biz proletaryalar örgütsüz.

Ve bu insanlar örgütlüler biz proletaryalar örgütsüz.

Ve tc’nin okul sıralarında olsa dahil...

Ermeni Devrimcilerin İttifak Deneyiminden Hareketle “YÜRÜ BE KEMAL…”

6 Şubat depremleri sonrasında on binlerce can kaybının ardından 14 Mayıs 2023 tarihinde “Başkanlık” ve “Milletvekilliği Genel Seçimleri”nin “yenilenme”si kararı alındı. Depremler ve ardından yaşanan sellere rağmen ülke seçim sath-ı mahalline girmiş bulunuyor. Seçim, iktidardaki AKP-MHP partilerinin oluşturduğu “Cumhur İttifakı” ve ona eklemlenen partiler ile CHP-İYİ Parti’nin başını çektiği “Millet İttifakı”nın oluşturduğu iki ana siyasi kampın iktidar mücadelesi biçiminde gelişiyor.

ATAERKİL SİSTEME KARŞI MÜCADELE SORUNU, EZEN-EZİLEN CİNS ÇELİŞMESİNİN ÇÖZÜMÜ SORUNUDUR

Sorunların doğru çözümü, öncelikle onların özünün tam olarak ne olduğu veya neye tekabül ettiğinin eksiksiz olarak ortaya konulmasıyla doğrudan bağlantılıdır. Yani sorun aslında tıpkı şuna benziyor: Doğru ve isabetli tedavi ancak ki doğru teşhis ile mümkün olabilir.

“Kadın sorunu” olarak tanımlanan sorun da böyledir. Sorunun özü bir kez gözden kaçırıldımıydı, sorunun kendisi de çözümü adına ileri sürülenler de isabetli ve doğru olarak ortaya konma şansını yitirir esasen.

Azaduhi (Nubar Ozanyan)

Herkesin anlatılacak bir hikayesi, yazılacak bir yaşamı vardır. Liceli Azaduhi’nin hikayesi, soykırım yaşamış bir Ermeni kadının Lice’den Diyarbakır’a, İstanbul’dan Hollanda’ya uzanan sürgün hikayesidir. Doğduğu yerde yaşayamadığı gibi ölemeyenlerin hikayesidir. Onun hikayesi kolay taşınamaz acıların, tanımlanması zor hüzünlerin hikayesidir. İyilik yapmaktan başka bir şey bilmeyen, ekmeğini paylaşmaktan başka bir şey düşünmeyen, direngen Liceli bir Ermeni kadının hikayesidir.

Katledilişinin 50. Yılı Vesilesiyle KAYPAKKAYA ve TKP-ML

Faşist T.C. Devleti tarafından, bundan 50 yıl önce bir komünist önder, aylarca süren işkenceli sorgular ardından hunharca katledildi. Buradan bir kez daha bu cinayeti kınıyor ve Türkiye-

K. Kürdistan devrimci hareketinin ender yetiştirdiği bu komünist önderi saygıyla anıyor ve ideallerine bağlı kalacağımızın sözünü yineliyorum.

Onun katli, “işkence sonucu ölüme sebebiyet verme” şeklinde olmayıp; bizzat devletin ilgili ve yetkili kurum ve kişilerince, “devletin ulvi çıkarları adına” karar altına alınan bilinçli ve iradi bir cinayettir.

Sayfalar