Cuma Mayıs 3, 2024

TKP/ML-TİKKO: “Bu, Çetelerin Son Çırpınışlarıdır”

Kobanê: Kobanê direnişi sürerken, çetelerin yaklaşık üç aydır sürdürdüğü saldırılara karşı dayanışmanın sınırları tek tek ortadan kalkıyor. Havanlarla dövülen direnişi kıramayan çeteler, tüm cephelerde savunma pozisyonuna çekilirken, Kobanê Direnişi'ni kendi direnişi bilen TKP/ML TİKKO, savaşta yerini aldı. Biz de Özgür Gelecek gazetesi olarak bölgede bulunan Dicle Haber Ajansı aracılığıyla TİKKO gerillaları ile, Kobanê'de yaşanan savaşa dair kısa bir  söyleşi gerçekleştirdik.

Özgür Gelecek: TKP/ML TİKKO’ya bağlı siz savaşçıların Kobanê’de bulunmasına ilişkin düşünceleriniz nelerdir?

Mehmet Zeki: Burada olmak, bu direnişin bir parçası olmak, bizler açısından devrimci bir görevdir. Bu sorumluluk 40 yılı aşkın savaş tarihimizin parçası ve devamıdır. Emperyalizm yağma ve talan politikaları Ortadoğu’daki halklar üzerine karabasan gibi çökmüştür. Ortadoğu’daki bir an olsun bile kan ve gözyaşı eksilmemiştir. Yüzyıl önce emperyalist paylaşım savaşlarının çelişkileri, gerici ulus-devlet anlayışını artık halk ve uluslar hazmedememektedir. Bu ulusal sorunun en çetrefilli alanlarından birini de Kürdistan oluşturmaktadır. Kürdistan dört parçaya ayrılmış, ayrı ayrı komprador burjuva ve gerici feodal beylerin zulmüne teslim edilmiştir. Bunun bir yanını ise Rojava oluşturmaktadır. Rojava, yıllarca gerici, faşist Baas rejimi tarafından ulusal baskıya tabi tutulmuştur. Rojava’daki Kürtlerin örgütlü gücü, zulüm ve saldırı politikalarını boşa düşürmüş, devrimci bir süreci başlatmıştır. Ancak emperyalist güçler, Ortadoğu’da sömürü ve talanı devam ettirebilmek için kendine yeni uşaklar yarattı. Bunlardan biri de IŞİD terör örgütüdür. Halka yönelik terör saldırılarında barbarca insanları katletme yöntemi emperyalist güçlerin gerçek yüzünü ayan beyan ortaya sermektedir. Bugün Rojava’daki kazanımlara saldırı, sadece Kürtlere değil bütün halk kesimlerine yönelik bir saldırıdır. Bizler TKP/ML’ya bağlı TİKKO savaşçıları olarak üstümüze düşen sorumluluğu yerine getirmek için bugün Kobanê’deyiz.

Agît Cem: Elbette ki, buradaki direniş ezilen halk ve uluslar nezdinde ne ilk ne de son direniş olacaktır. Zulmün, sömürünün olduğu yerde savaşımlar, direnişler her daim sürecin bir parçası olacaktır. Kobanê direnişi bunun en canlı örneklerinden biridir. Parça parça edilmiş Kürdistan ya “tarihi haksızlığa” baş kaldıracak ya da imha-inkar politikalarıyla sönümlenecekti. Ancak tarih ezilenleri bir kez daha haklı çıkardı. Rojava’nın bir kantonu olan Kobanê, diğer kantonlarda olduğu gibi uzun yıllar boyunca baskı politikalarıyla sesi kesilmeye çalışıldı. “Arap kemeri” politikası katliamlara, tutuklamalara ve asimileye zemin sundu. Bu anlamda, Türkiye Kürdistan’ından çok farklı bir konumda durmuyor Rojava. Suriye’de savaşın patlak vermesiyle birlikte, silahlanan Rojava, bugün direniş bayrağını göndere çekmiş durumda. DAİŞ ve diğer çetelerin, emperyalist güçler ve uşaklarının tüm saldırılarına rağmen, “Bijî Berxwedana Rojava” sloganları yükselmeye devam etti/ediyor. Bu hususta Kobanê direnişi, 3. Ayını doldurmak üzere. Çeteler, lojistik-cephane üstünlüğüyle 3 cepheden saldırı başlatırken, T.C devleti, 4. Cepheyi de açarak çetelerin giriş-çıkışı, lojistik-cephane yardımı, çetelerin eğitimi vb. noktalarda kanlı ellerini eksik etmedi. Kobanê’de direnenlere karşı DAİŞ, T.C ve emparyalist güçler büyük bir darbe almış durumdadır. Her gün bir adım daha ilerleyen YPG/YPJ, köhnemiş bu zihinlere darbe vurmaya devam ediyor/edecek. Bu anlamda partimiz TKP/ML’nin direnişinin bir parçası olma yönündeki çağrısıyla burada bulunmaktayız. Sömürü ve talan cenderesinin karşısında ortaya çıkan TKP/ML TİKKO dün olduğu gibi bugün de direniş mevzilerini doldurmaktadır.

-Kobanê’ye ilişkin bizlere gözlemlerinizi anlatabilir misiniz?

Armenak Çelik: Partimiz TKP/ML’nin çağrısı üzerine Kobanê’ye geldik. Savaşın izlerini her yönüyle gözleme fırsatı buluyoruz. Patlamamış havanlar, yıkılmış binalar, direniş kokan sokaklar… Her savaşçının morali çok yüksek ve bütün savaşçılar zafere kilitlenmiş durumda. Yüzyıl önce emperyalist anlaşmalarla parçalanmış Kürt ulusu, şimdi bu sınırları tanımayarak, Kobanê direnişine katılmaktadır. Sadece Kürtler değil çeşitli milliyetlerden insanlar buraya bir enternasyonel savaşçı olarak geliyor. Bizler de bu enternasyonel sorumluluğumuz gereği buradayız. Öte yandan buradaki savaşçılar, bizleri gördüklerinde hemen sohbete koyulmak istiyor ve bizi burada gördükleri için mutluluklarını belirtiyorlar. Kobanê’de yeni bir yaşamı inşa etme mücadelesi veriliyor. Bunu her alanda görmek mümkün. Yeni yaşamı inşa mücadelesinde en önemli noktayı kadın devrimi oluşturuyor. Hem savaşın hem de yeni bir yaşam inşasında hep ön saflarda yer alıyorlar.

Son olarak, son zamanlarda havan atışlarının yoğunluğu artmıştı ancak bu azaldı. DAİŞ çeteleri son dönemde bomba yüklü araçlarla intihar saldırıları yapmaya çalışıyor. Ve biz biliyoruz ki; bu çetelerin son çırpınışlarıdır. Dayatılan bu savaşın ve buna karşılık yükselen direniş omuzlayıcısı olarak özgürlük mücadelesinin savaşçıları olalım. Yoksa tarih bizi affetmez.

-Son alarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?

Öncelikle enternasyonal devrimciliğin ve devrimci direnişin birer neferi olan Barbara yoldaşı, Rojava’da ölümsüzleşen Serkan ve Paramaz’ı, tüm devrim, demokrasi ve komünizm şehitlerini saygıyla anıyoruz. Onlar bize destansı bir direniş ruhu ve devrimci kararlılıktaki ısrarı öğretti. Onların bizlere bıraktığı direniş bayrağını göklere yükselteceğiz.

Partimizin bu direnişe ortak olma çağrısı vücut bulmuş durumdadır. Enternasyonel sorumluğumuz gereği, “Kobanê direnişi, direnişimizdir” çağrısıyla halkımızı ve yoldaşlarımızı TKP/ML TİKKO saflarında savaşmaya çağırıyoruz.

80296

Proletarya Partisi

 Proleterya Partisi'nden gundeme iliskin yazilar

Proletarya Partisi

Bir Devrim Yapmalıyız!

Emperyalist dünya sistemi tam bir kaos içinde. Dünyaya egemenler ama dünyayı yönetemiyorlar. Soygun, sömürü ve savaş düzenleri her yönde çatırdamaya başaldı. Bir türlü azami karlarını istedikleri düzeye çıkaramıyorlar. Emperyalist sistem SOS veriyor. Ücretli kölelik üzerine kurulu aşırı kar ve aşırı üretim sistemi yürümüyor. Dünyanın toplam GSYH 105 Trilyon dolar iken, toplam borçları 310 trilyon doları geçmiş durumdadır. Bir taraftan devasa sermaye büyüklüğü, bir taraftan ise, muzzam bir yoksullaşma, yoksunlaştırma ve çürüme at başı gidiyor.

T.C.nin 100 Yıllık Tarihi ve Faşizme Karşı Sınıf Mücadelesi

 

Giriş:

Komünist Parti Manifestosu’nun giriş cümlesi “bugüne kadarki tüm toplum tarihi sınıf mücadelesi tarihidir” diye başlar. Bu belirleme o güne kadarki -ve elbette sonrası için de- tüm toplumların nasıl bir evrim izlediklerini gayet net ve anlaşılır bir şekilde özetlemektedir.

İyi Yahudiler de Var!

 

 

"1980'de başka bir operasyonda yakalanıp hapishaneye gittiğimde Yuda amcayla tanıştım. Satranç oynamayı bana o öğretti. Kültürlü bir insandı. Müthiş bir kitap okuma tutkusu vardı. Haftada mutlaka bir kitap okurdu. Şeker hastası olduğu için her yemeği yiyemezdi. Ona elimizden geldiğince yiyebileceği yemekler yapmaya çalışırdık"

Türk Devletinin Kuruluşundan Günümüze Ulus ve Azınlıklara Uyguladığı Baskı

Ülkemizde var olan ve yaşanan ulusal ve azınlıklar sorunun temelinde gerçekleşmemiş olan demokratik halk devrimi yatmaktadır. Demokratik halk devrimi gerçekleşmeden temel hak ve özgürlükler sorunun önemli parçası olan ulus ve azınlıklar sorunu asla çözüme kavuşamaz. 

Emperyalizme Boyun Eğme ve Yarı-Sömürgeliği Kabul Etme Antlaşması Lozan

Kasım 1922’de başlayan ve Temmuz 1923'te sona eren Lozan Konferansı'nda emperyalist devletlerle Türk Devleti arasında yapılan görüşme de çizilen sınırlarla Türk Devletinin kuruluşuna onay verildi. Konferans belgelerinde Sovyetler Birliği'nin de katıldığı geçse de Sovyetler Birliği Boğazlar Meselesi dışındaki görüşmelere katmamıştır. Görüşmelere 1. Emperyalist Paylaşım Savaşının galipleri İngiltere, Fransa, Yugoslavya, İtalya, Romanya ve Yunanistan katılmıştır. Görüşmede belirleyici konumda İngiltere ve Fransa olduğunun altı çizilmelidir.

TC’nin Kuruluş İdeolojisi Kemalist Faşizm ve Günümüzdeki Varyantı

Ülkemizde sorun ve çelişkiler çözülmediği gibi mevcut durum giderek daha çetrefilli bir döneme girmiş durumdadır. Bunun sonucu işçi sınıfı ve emekçi yığınların sömürüsü had safhaya varmıştır. Yoksullaşma en üst düzeye çıkmıştır. Ülkenin girdiği sarmal durumun bedeli tamamen emekçi sınıflara yüklenmiştir. Elbette ki yoksulluk ve işsizlik her zaman var olmuştur. Sınıf çelişkileri, sömürü, baskı ve diktatörlük dönemleri her zaman yaşanmıştır. Bundan sonra da sınıf çelişkileri var olduğu müddetçe baskı mekanizması varlığını devam ettirecektir. Lakin günümüzdeki mertebeye çıkmamıştır.

Türkiye Cumhuriyeti’nin Kuruluşunda İzmir İktisat Kongresi, ya da Emperyalizme Bağımlılığın Belgesi

Osmanlı iktisat tarihinde önemli bir yer tutan kapitülasyonlar ilk olarak 1352 yılında Cenevizlilerle olan ticareti artırmak maksadı ile verilmiştir. İlerleyen yıllarda ise ticaret yollarında yaşanan değişiklikler ve dünya ticaretinin yeni rotalar edinmesi sonucunda başka bazı ülkeler de kapitülasyonlar yani ticaret yaparken kimi ayrıcalıklar edinme hakkı elde etmişlerdir.

Yüzyıldır Tarihin Dışında Bir Rejim: TC!

 

Türk devletinin kuruluşunun yüzüncü yılında, Türk devletinin kuruluşu ve adına “Milli Mücadele” ya da “Kurtuluş Savaşı” denilen süreci ve bu sürece önderlik eden sınıfları kısaca ifade etmek, Türk devletinin hangi temeller üzerinden yükseldiğini ve sınıfsal niteliğini tanımlamak açısından önemlidir.

TC'nin Yüzyıllık Tarihinde İşçi Sınıfı ve Mücadelesi

Giriş:

İşçi sınıfının tarihi kapitalist sistemin gelişmesinden ve burjuvaziden ayrı ele alınamaz. Burjuvazinin ortaya çıktığı yerde işçi sınıfı da vardır. Ve bir çelişmenin iki yanı olan işçi sınıfı ve burjuvazi, birlikte var olurlar. Bu iki zıt kutup hem birbiriyle mücadele ederler ve hem de biri olmadan diğeri olmaz. Bu iki toplumsal sınıfı yaratan kapitalist sistem olmuştur.

 

Devrimci Demokratik Kamuoyuna ve Halkımıza!

KOMÜNİST ÖNDER İBRAHİM KAYPAKKAYA’YI ORTAK BÖLGESEL GECELERLE ANACAĞIZ!

Çakma komünistler! (Deniz Aras)

Her genç Kaypakkayacının biraz da alaycı bir alaycı mutlaka karşılaştığı bir cümledir “Köylü devrimcisi”! Kastedilen elbette İbrahim Kaypakkaya ve onun görüşlerini savunanlardır. Bu tanımı yapanlar için zaman mefhumu sanki bir avantaj olarak kullanılır. Zaman geçtikçe Kaypakkaya’nın görüşlerinin eskidiği sanılır ya da umulur. Kaypakkaya artık eskide kalmıştır ve şimdi “yeni şeyler” söyleme zamanıdır!

Sayfalar