Cumartesi Mayıs 18, 2024

TKP/ML- MK “Yıkmaya Çalıştığınız Enternasyonal Köprüleri Dövüşe Dövüşe İnşa Edeceğiz”

“ Ortadoğu’da, gözünü kan bürümüş katil sürülerinin ve onların kravatlı-takım elbiseli hamilerinin kimi zaman bıçak, kimi zaman top-tank, kimi zaman uçak, kimi zaman adresi belirsiz bombalarıyla ezilenlere yönelik katliamları bir rutin haline geldi. Ortadoğu adı konvensiyonel olmayan ama kitlesel ölümlerin gerçekleştiği bir bölgesel savaş dönemini yaşıyor. Bu dönemlerde iblisliğin, kalleşliğin, gaddarlığın, zulmün bini bir paradır.

Sırf mezhebinden, milliyetinden, inançlarından, siyasal değerlerinden, cinsel kimliğinden kaynaklı savaşın doğrudan unsuru olmadan katledilmek, adressiz bir kurşuna hedef olmak, deli mayın-bombanın hedefi olmak işten bile değildir. Bin yıllardır bir arada yaşayan uluslar, mezhepler, dinler arasına tamiri zor düşmanlık tohumları oluk oluk kan akıtılarak sulanmakta büyütülmekte ve serpitilmektedir. Bir arada yaşamanın olanakları her geçen gün özel psikolojik savaş yöntemleriyle ve kalleşçe katliamlarla dinamitlenmektedir. Pazara hakim olmanın iştahı, bitmek bilmez kar hırsının enerji deposu petrol kokusu ezilenlerin kanı ve canıyla takas edilmektedir. Kobani’de olduğu gibi bir sabah bir Kürt, Arap komşusunun kendini boğazlaması endişesi ve kuşkusuyla tepeden tırnağa donatılmaktadır. Ya da Lazkiye’de bir Alevi, Sünni komşusunun palasıyla doğranma korkusuyla ürpertilmekte, Hama’da-Felluce’de bir Sünni, Şii egemenliğinin bombalarıyla ölüme uyanma kaygısıyla şekillenmektedir. Emperyalizm ve bilumum bölgenin gerici güçleri ölüm kusarak ayrıştırmak, düşmanlaştırmak, parçalamak için yoğun bir mesai harcamaktadır.” denilen açıklamada TC’nin bölgesel politikalarına da değinildi. TC’nin bölgedeki çıkarlarına uygu olarak bu saldırıyı gerçekleştirdiğine değinilen açıklamada şu ifadelere yer verildi; “Bu genel politika içinde, özellikle buna karşı örgütlü ve sistematik olarak demokratik, ilerici politik mevziler ise özel bir hedef halindedir. Rojava bugün bu ilerici ve demokratik mevzinin baş aktörü konumundadır. Bu demokratik ve ilerici mevzi ise özel bir hedef konumundadır. Özellikle Tekfirci-Cihadcı gericilik ve TC bu mevziyi mümkünse boğmak değilse olabildiğince zayıflatmak üzerine açık ve örtülü bir ittifak halindedir. Kürt demokratik ulusal kazanımlarına, farklı milliyet-inanç ve kesimlerin bir arada yaşamasını amaçlayan yönelimine her türlü politik ve askeri saldırıyı yapmaktadır. Meseleyi sadece Rojava ve Kürtlerle de sınırlı tutmamaktadır. Rojava ile dayanışma içinde olan, enternasyonal ruhu kuşanan, buraya dair demokratik duyarlılık gösteren her kesim bu azgın gericiliğin hedefindedir.

Türk devleti Rojava’ya yönelik saldırganlığını son dönemde tırmandırarak devam ettirmektedir. Tayyip Erdoğan bunu en net şekilde “Bedeli ne olursa olsun, Suriye’nin kuzeyinde, Türkiye’nin güneyinde devlet kurulmasına asla müsaade etmeyeceğiz” diyerek ifade etti. Bu açıklamalar sonrası Kobane'de yüzlerce Kürt katledildi. Çılgınlık derecesine varacak Rojava işgal planları medyaya servis edildi. Yoğun ve sistematik askeri saldırılar ve psikolojik savaş aygıtları devreye sokuldu. Rojava ve Kürtlerle dayanışma içinde olan tüm devrimci demokratik kurumlar hedef haline getirildi. Operasyonlar, tutuklamalar, uluslararası komplolar devreye sokuldu. Onlarca devrimci, demokrat, yurtsever Rojava’ya yönelik dayanışma faaliyetlerinden dolayı tutuklandı.”

Bu ruhu canlarımızı alarak yok edemeyeceksiniz

“Ancak 20 Temmuz’da bu saldırganlığa alçakça, kalleşçe ve hunharca bir halka daha eklendi. Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonunun (SGDF) "Beraber savunduk, beraber inşa ediyoruz" Kobaneyle dayanışma kampanyası kapsamında Suruç’ta yaptığı basın açıklamasına bombalı saldırı düzenlendi. 32 genç, kadın ve erkek şehit düştü. Saldırıda IŞİD parmağının olduğuna kuşku yok. Ancak bu saldırının Türk egemen sınıflarının olanak ve yardımları, politik yönelimi ve eşsiz katkılarıyla gerçekleştiğinden de şüphe etmemek lazım. Bu katliamın failleri uzun süredir ayağa dikilmiş ve ben buradayım demektedir. Bu katliam, Türk egemen sınıflarının “ne pahasına olursa olsun” Rojava kazanımlarına karşı örgütlediği duruşun bir parçasıdır.

Savaşın doğrudan unsuru olmayan yıkılmış bir kenti inanç ve değerlerine uygun inşa etmeye çalışan genç, körpe bedenlerin parçalanarak yok edilmesi bir politik mesajdır. Rojava ile enternasyonal dayanışma damarı kesilmek istenmektedir. Bu ruh gericiliğin hedefindedir. Katledilmeye çalışılan demokratik, devrimci, ilerici bir mevziyle dayanışma, onun bir parçası olmaya çalışan anlayıştır.

İlan ediyoruz bu damarı kesemeyeceksiniz, bu ruhu canlarımızı alarak yok edemeyeceksiniz.

Sizin ne pahasına olursa olsunlarınız karşısında bizimde ne pahasına olursa olsunlarımız vardır. Sizin bizden kopardığınız parçalarımız, aldığınız canlarımız gözümüzü korkutmayacak, değerlerimize yabancılaştırmayacak. Bunu başaramayacaksınız. Öfkemizi, kinimizi, sorumluluk bilincimizi, Rojava’ya olan derdimiz büyüyecek sadece. Kalleşliğiniz, alçaklığınız, kana susamışlığınız dayanışma ruhumuzu katledemeyecek. Daha güçlenmiş, daha bilenmiş, daha pekişmiş, daha fazla örgütlenmiş bir enternasyonal dayanışma yürüyüşü bulacaksınız karşınızda. Hem de “ne pahasına olursa olsun”.

Suruç’ta 32 körpe canımız ve inanç dolu yüreğimiz katledildi. Bu katliamın hesabını soracağız. Suruç katliamı Türk egemen sınıflarının kâbusunun gerçekteki görüntüsüdür. Korku dağlarını büyütmek tüm ezilenlerin, mazlumların, devrimcilerin, demokratların boynundaki borçtur. Partimizde bu borcu üstlenmektedir. Gericilikle politik hesaplaşmamıza, sorumluluklarımıza daha fazla sarılmamıza yeni bir gerekçedir Suruç katliamı.

Katilleri biliyoruz, tanıyoruz, tanımlıyoruz. Bu katiller sürüsünden hesap sormak için tüm halkımızı sokaklara, meydanlara, dağlara, mücadelenin olduğu her yere çağırıyoruz. Öfkemiz namlularla birleşip adresine ulaşacak. Halkımızı Suruç katliamını protesto etmeye, sokaklara çıkmaya, Türk devletinden hesap sormaya, Rojava ile daha fazla ve güçlü dayanışmaya çağırıyoruz”

-Şehit Namırın!

-Suruç (Pirsus) Katliamını Lanetliyoruz!

-Yaşasın Enternasyonal Dayanışma!

-Selam Olsun Rojava Direnişine Ve Şehitlerine!

-Faşist Türk Devletinden Ve Tüm Gericilikten Hesap Soracağız!

-Yaşasın Partimiz TKP/ML, Önderliğindeki TİKKO, TMLGB!

TKP/ML MK 

47925

TKP/ML- MK “Yıkmaya Çalıştığınız Enternasyonal Köprüleri Dövüşe Dövüşe İnşa Edeceğiz”

Delirmeye Az Kaldı Doktorum Nerede

Mahlukatlar içerisinde, kendisi gibisini, yaratabilecek tek canlı insanlardır. (Albert Ergün Einstein)

Ah.... çocuklar... ahh....

Memleketteki partilerin zayıflıklarını öne sürerek her türlü burjuva partileriyle bir araya gelenler....

İş dünya proletaryalarının burjuva renkleriyle bir araya gelmeye gelince....

Dünya proletarya partilerin zayıflıklarını öne sürerek bir araya gelmeyi ret etmekteler.

Ve bu insanlar örgütlüler biz proletaryalar örgütsüz.

Ve bu insanlar örgütlüler biz proletaryalar örgütsüz.

Ve tc’nin okul sıralarında olsa dahil...

Ermeni Devrimcilerin İttifak Deneyiminden Hareketle “YÜRÜ BE KEMAL…”

6 Şubat depremleri sonrasında on binlerce can kaybının ardından 14 Mayıs 2023 tarihinde “Başkanlık” ve “Milletvekilliği Genel Seçimleri”nin “yenilenme”si kararı alındı. Depremler ve ardından yaşanan sellere rağmen ülke seçim sath-ı mahalline girmiş bulunuyor. Seçim, iktidardaki AKP-MHP partilerinin oluşturduğu “Cumhur İttifakı” ve ona eklemlenen partiler ile CHP-İYİ Parti’nin başını çektiği “Millet İttifakı”nın oluşturduğu iki ana siyasi kampın iktidar mücadelesi biçiminde gelişiyor.

ATAERKİL SİSTEME KARŞI MÜCADELE SORUNU, EZEN-EZİLEN CİNS ÇELİŞMESİNİN ÇÖZÜMÜ SORUNUDUR

Sorunların doğru çözümü, öncelikle onların özünün tam olarak ne olduğu veya neye tekabül ettiğinin eksiksiz olarak ortaya konulmasıyla doğrudan bağlantılıdır. Yani sorun aslında tıpkı şuna benziyor: Doğru ve isabetli tedavi ancak ki doğru teşhis ile mümkün olabilir.

“Kadın sorunu” olarak tanımlanan sorun da böyledir. Sorunun özü bir kez gözden kaçırıldımıydı, sorunun kendisi de çözümü adına ileri sürülenler de isabetli ve doğru olarak ortaya konma şansını yitirir esasen.

Azaduhi (Nubar Ozanyan)

Herkesin anlatılacak bir hikayesi, yazılacak bir yaşamı vardır. Liceli Azaduhi’nin hikayesi, soykırım yaşamış bir Ermeni kadının Lice’den Diyarbakır’a, İstanbul’dan Hollanda’ya uzanan sürgün hikayesidir. Doğduğu yerde yaşayamadığı gibi ölemeyenlerin hikayesidir. Onun hikayesi kolay taşınamaz acıların, tanımlanması zor hüzünlerin hikayesidir. İyilik yapmaktan başka bir şey bilmeyen, ekmeğini paylaşmaktan başka bir şey düşünmeyen, direngen Liceli bir Ermeni kadının hikayesidir.

Katledilişinin 50. Yılı Vesilesiyle KAYPAKKAYA ve TKP-ML

Faşist T.C. Devleti tarafından, bundan 50 yıl önce bir komünist önder, aylarca süren işkenceli sorgular ardından hunharca katledildi. Buradan bir kez daha bu cinayeti kınıyor ve Türkiye-

K. Kürdistan devrimci hareketinin ender yetiştirdiği bu komünist önderi saygıyla anıyor ve ideallerine bağlı kalacağımızın sözünü yineliyorum.

Onun katli, “işkence sonucu ölüme sebebiyet verme” şeklinde olmayıp; bizzat devletin ilgili ve yetkili kurum ve kişilerince, “devletin ulvi çıkarları adına” karar altına alınan bilinçli ve iradi bir cinayettir.

Partizan’ımızı Özlüyor, Mücadelesini Örnek Alıyoruz | Hüseyin Şenol

Partizan’ımızın hayatını kaybetmesinin üzerinden tam iki yıl geçti… Dursun Çaktı’nın bize bıraktığı miras gibi; demokratik kitle örgütlenmesi anlayışının tüm alanlarda yerleşmesi olmazsa olmazımız olmalıdır…

İki yıl önce 25 Şubat’ta, daha 65 yaşında kaybettiğimiz Dursun Çaktı’yı, Partizan’ımızı özlemle anmaya devam ediyoruz ve sürekli anacağız.

Ölümün susturduğu yaşamlar (Nubar Ozanyan)

Yoksulluk, zulüm yetmiyormuş gibi depremin ve kışın beyaz zulmü de halkımızı ölüm karşısında çaresiz ve yalnız bıraktı. Devlet, yüz binlerce insanı canlı canlı toprağa gömdü. Kapitalizmin sermayesi yine halkın canı ve kanıyla yıkandı.

Depreme dayanıksız konutlar halkın mezar taşı oldu. Yoksulluk, kış, çaresizlik, ölüm ezilenleri üşütmeye devam ediyor. Kapitalist sistem, kendisiyle birlikte insanlığı hızla belirsiz bir yıkım ve sona doğru götürüyor. Her şeyi metalaştıran kapitalizm, yaşam gibi ölümü de metalaştırarak insanlığı çaresizliğe ve yıkıma doğru sürüklüyor.

Halk Düşmanı Faşist İktidar Yargılanmalıdır!

Deprem yerkürenin  doğal bir harektliliğinin sonucudur, insanlar için bir felaket haline gelmesi ise, toplumsal sistemin sınıfsal karakteriyle doğrudan ilgilidir. Bilim ve buna bağlı olarak teknolojinin gelişmediği zamanlarda insanların doğal felaketlerden daha büyük zarar görmesi doğaldı. İnsanlık doğanın hareketini öğrendikçe onunla uyumlu yaşamasınıda öğrendi.

2023 Seçimlerinde okun sivri ucunu neden hakim sınıf kliklerinden en gerici en faşist olanına yöneltmek zorundayız ?

Başta Emek ve Demokrasi Bloğu olmak üzere halk güçlerinin önemlice bir kesimi 2023 seçimlerinde Tayip Erdoğan ve AKP ve MHP dinci faşist iktidar blokunun önünün kesilmesini; günün isabetli siyasi taktiği olarak belirlemişken, ancak ne var ki bir kesim sol-sosyalist ve komünist güçler ise, bunun aksine; “bir faşisti indirip yerine bir başka faşistin gelmesi için oy kullanamayız” diyerek, cumhur başkanı seçiminde ‘boykot’ taktiğini, günün isabetli taktiği olarak ileri sürmekte.

Birazda Muziplik

1) Kadrolar sürekli birliktelik (mutluluğu dışarda arama) yarışına sürüklenir.

2) Yarışı beceremeyenler, geri kalanlar veyahutta ret edenler diskalifiye olur.

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

Sizde bizi kandırmıyorsunuz değil mi...

Ah... devrimci demokrasiciğim... ah....

İnsanların ilişkilerini kınarken, kınadığı insanlarla bozulan arasını düzeltmeye gelenlere kınadığı ilişkilerle yakalanmak....

Ve yahutta....

Katledilişinin 50. Yıldönümünde İbrahim Kaypakkaya HESAPLAŞMA, KOPUŞ VE YENİ BİR YOL

Kafasında üstü yırtık ve yamalı kahve renkli bir kasket, sırtında yerli bir askeri parka, altında ceket, kazak… üst üste giyilmiş üç tane pantolon, ayağında bir çift beyaz yünden yapılmış ve köylerde elle örülen çorap ve onun üzerinde naylon çorap, bir çift 45 numara Çelik marka lastik ayakkabı”yla tutsak edildi.1 

Sayfalar