Cuma Mayıs 3, 2024

TKP/ML MK : 44.YILIMIZDA ŞAN OLSUN İHTİLALCİ PROLETER ÇİZGİMİZE!‏

“Yerin seni çektiği kadar ağırsın,

Kanatların çırpındığı kadar hafif…

Kalbinin attığı kadar canlısın,

Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç…

Sevdiklerin kadar iyisin,

Nefret ettiklerin kadar kötü…”

Yoldaşlar,

Partimiz TKP/ML kuruluşunun 44. Yılını kutluyor. Partimiz, Önderimiz İbrahim Kaypakkaya önderliğinde Şafak Revizyonizme karşı ideolojik-politik temelde örgütsel mücadelenin sonucu olarak 24 Nisan 1972’de tarih sahnesindeki yerini aldı.

Partimizi ortaya çıkaran tarihsel zorunluluk, enternasyonal proletaryanın Türkiye temsilciliğinin yokluğudur. Komünizm davasına önderlik edecek kurmaydan yoksunluk, bu tarihsel kesitte artık son bulmuştur. Partimiz, tarih ve toplum bilimi Marksizm-Leninizm-Maoizm’in savunucusudur. Bu bilimin rehberliğinde dünya görüşünü şekillendirmiş, devrimci rotasını çizmiş, ülkenin içinden geçtiği süreci ve tarihsel şekillenişini tahlil ederek devrimin yol ve yöntemini benimsemiştir. Demokratik Halk Devrimi, Sosyalizm ve Komünizm davasının önder kurmayı olarak programatik görüşlerini oluşturmuştur. Tam 44 yıldır da her türden gerici saldırılara, devrimci süreçlerin gerilemelerine, yıkımlara, yenilgilere, en zorlu koşullara rağmen varlığını sürdürmüş, dünya görüşünden ve temel ideolojik duruşundan taviz vermemiştir.

Partimiz, Başkan Mao’nun önderliğinde bilinen tüm tabulara, sinsi halde yayılan iç gericiliğe karşı tarihin en cüretkar hamlesi olan Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin bir ürünü olarak doğmuştur. Ülkemizdeki sınıf mücadelesinin ve savaşımının büyük hamleleri barındıran bir döneminin içinden geçerek olgunlaşmış, gelişmiş, sonuçlar çıkararak sentezlenmiştir. Bu yüzden partimiz cüretin ve hamleci ruhun örgütlenmiş halidir.

Partimiz, Kaypakkaya yoldaşın ihtilalci ruhunun, genç yaşında günü kavrayıp geçmişin gizini çözdüğü, geleceğin örgütlenmesini tasarladığı berrak zihninin somutlanmış, örgütlenmiş çizgisidir. Kaypakkaya yoldaşın bize en büyük emaneti örgütlenmiş parti değildir. Partimiz, kocaman çöllerde kalabalık olduğumuzu hatırlatan, büyük okyanuslarda nadir bulunan bir balığı keşfetmemizi sağlayan, geleceği vaat eden, bugünü kavramamızı sağlayan, geçmişin sırlarını açığa çıkaran özel bir rehberdir. Kaypakkaya tamamlanmış, örgütlenmiş bir şeyi değil onun yolumuzu aydınlatan ruhunu bize emanet bıraktı.

Partimiz sınıfsal, sosyal, siyasal bir dizi soruna ikna edici, gerçekçi çözümlemeler eşliğinde doğdu. Sel, fırtına, boran içinde 44 yıldır çizgisini korumayı becermesinin, hala devrim iddia ve kararlılığının özünde de bu yatıyor. “Sel gider kum kalır” sözünde olduğu gibi, güçlü her selde kum olmayı başardı partimiz. Bilimsel olan devrim programını, temel programatik görüşlerini, devrimin dostlarını ve düşmanlarını, Halk Savaşı yoluyla gerçekleşecek Demokratik Halk Devrimi, proleter devrim anlayışını titizlikle ve kıskançlıkla muhafaza etti.

Yoldaşlar, dostlar

Partimizin tarihsel sürecindeki en önemli özelliği kendi programatik görüşlerini asla küçük-burjuva akımlara ipotek etmemesi, bu eksende programatik görüşlerine denk gelmeyen tutumlara prim vermemesidir. Rüzgarın akışına karşı tarihimiz bu açıdan direnmekle ve ideolojik konumlanışını lekelememekle geçmiştir. İttifak güçlerini doğru belirlemiş, farklı sınıf ve katmanların siyasal akımlarıyla bu eksende güçlü, sağlam ve açıklığa dayanan bir ilişki geliştirmiştir. İdeolojik önderlik rolünü asla unutmadan, onu karartmadan net ve berrak bir ittifaklar politikası benimsemiştir. Bu eksende ki duruşu kararlılıkla sürecektir. Proleter devrimlerin Türkiye kolunun önder ve öncü gücü olduğunu, bunda muğlaklık yaratacak bir çizgiyi asla benimsemeyecektir.

Partimiz tarihinde birçok örgütsel badire atlatmıştır. Sağ ve sol çizgilerin kuşatması partimizin tarihi boyunca hiç eksik olmamıştır. Bu eksende parti anlayışındaki iki çizgi mücadelesi, tarihimize damga vurmuştur. Bu durumdan partimiz hiçbir zaman çekinmemiştir. Gelişimin ana dinamiği ve motoru olarak bunu kavramıştır. Bunun olmadığı yerde gizlenmiş burjuva anlayışların olduğunu, bununda içerden güçlü bir çürümeye yol açtığını bir kavrayışa dönüştürmüştür. Bu bilimsel yaklaşımıdır, onu korkusuz kılan. Başarısızlığın, yeni arayışların, karmaşanın, kaosun olduğu koşullarda gelişimin, önderleşmenin, zaaf ve eksikleri aşmanın yolunun daha fazla açık olduğunu, tarihsel bir bilince dönüştürmüştür. Böylesi süreçlerdir ki partinin kapısının doğru ve yanlış tarafından gümbür gümbür çalınmasını, içeri girmek için daha fazla hamle yapmasını sağlayacaktır. İşte böylesi süreçlerdir yine gerçeğe hükmederek bilimsel olanı açığa çıkaracak, doğruya kapıların açıldığı ve devrimci olanı hükümdar kılacak olan.

İçinden geçtiğimiz süreç devrimci durumun geliştiği, ezilen geniş yığınların memnuniyetsizliğinin arttığı bir süreçtir. Bu süreç aynı zamanda sistem içi çözümlerin, reformlar yoluyla ilerlemenin, ekonomizmin de siyasal kurtuluş olarak en güçlü sistematize olduğu ve baskın bir siyasi eğilim kazandığı bir dönemdir. Partisiz devrim, önderliksiz kitle hareketi, kendinden devrim gibi anlayışların “bini bir para” halde siyasal bir kimlik olarak karşımıza çıkmaktadır. Partimiz zorlu bir akımla ideolojik, politik mücadeleye zorunlu olarak yazıldığı bir dönemin içinden geçmektedir. Devrimci durumun dinamiğine sarılarak, ona yaslanarak bu ideolojik-politik görevlerini yerine getirecektir.

Yoldaşlar, emekçi halkımız,

Partimiz bugün kan deryasına dönen, savaş ikliminin egemen olduğu bir süreçte 44. Yılını kutluyor. T.Kürdistanı’nda büyük ve anlamlı bir ulusal direniş söz konusudur. Bu direniş kırları esasa alan, şehirlere doğru yaygınlaşmış silahın eleştirel gücüne dayanarak yürümekte, Kürt ulusu özgürlüğü için en ağır savaş koşullarına diş ile tırnakla katlanmakta ve katılmaktadır. Bu büyük direniş, Faşist diktatörlüğün tankıyla, topuyla, jetleriyle bastırmakta aciz kaldığı bir direniştir. Bu ezilen halk kesimlerine birikim, deneyim ve kahramanlık ruhu aşılamaktadır. Partimizin üye ve militanları 44 yıllık deneyim ve birikimiyle bu direnişin bir parçası olmayı, onun özgürlük ve öfke ruhunu kuşanmayı başarmalıdır. 44. Yılımızın coşkusuyla T.Kürdistanı’ndaki direnişi selamlıyor ve tüm ezilenleri buna destek olmaya ve bir parçaları olarak görmeye çağırıyoruz.

Partimiz siyasal iktidar mücadelesinde bugün gerçekleştiremediği görevlerle geridedir. Ancak asla bu iddia ve kararlılığını terk etmemiştir. Bu iddia ve kararlılığımızı 44 yıl boyunca sürdürdük. Bunu korumayı ve örgütlü tutmayı başardık. Komünizm davamıza asla ihanet etmedik. Doğru ve bilimsel olan programatik görüşlerden geri adım atmadık ve ipotek altında bırakmadık. Bundan sonra da gerçeğe sadık kalmaya, geleceği kazanmaya ve Halk Savaşı yolunda Demokratik Halk Devrimi, Sosyalizm ve Komünizm davasını sürdürmeye devam edeceğiz. İşçi sınıfını, köylüleri ve ezilen halk katmanlarını doğru siyasal çizgimize ikna ederek, güç ve kudretin onlardan geldiğini bilerek zafere kadar kavgamızı sürdüreceğiz.

Şan Olsun 44. Doğum Yılında Partimize!

Yaşasın Marksizm-Leninizm-Maoizm!

Komprador Patron-Ağa Devletini Yıkacağız Halk İktidarını Kuracağız! 

Yaşasın Halk Savaşı!

Kahrolsun Faşizm, Emperyalizm, Feodalizm Ve Her Türden Gericilik!

Yaşasın Partimiz TKP/ML, Önderliğindeki Halk Ordusu TİKKO, Gençlik Örgütü TMLGB!

TKP/ML MK

Nisan 2016

43574

Proletarya Partisi

 Proleterya Partisi'nden gundeme iliskin yazilar

Proletarya Partisi

Yerel Seçimler ve Proleter Tavır

 

 

Türkiye 31 Mart 2024 tarihinde yapılacak yerel seçimlere kilitlenmiş bulunuyor. Baskı, yasaklamalar, açlık, yoksulluk, pahalılık ve işsizlik en can alıcı sorun olarak ülke gündemindeki yerini korurken, tüm burjuva partiler 31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlerde kazanacakları belediyelerin hesaplarını yapmakla meşguller.

Misak Manuşyan ve 23’ler Ölümsüzdür!

Misak Manuşyan (1.9.1906 – 21.2.1944) ve yoldaşlarını, Nazi kurşunları ile Paris’te katledilmelerinin 80. yılında saygıyla anıyoruz İnsanlığın düşmanı faşizmi ise bir kez daha lanetliyoruz.

İnsanlığın başına kara bulut gibi çöken, yıkımlar, savaşlar ve dahası onarılması mümkün olmayan felaketlere sebep olan Hitler Faşizmi, 1933 yılında Almanya’da iktidara gelmesiyle başladı. 1929 ekonomik ve sosyal bunalımını atlatamayan ve çözüm bulmakta zorlanan, kapitalist-emperyalist ülkeler, sorunlarını savaş yolu ile çözmek, pazarların yeniden paylaşma savaşına giriştiler.

ÖNCE SERMAYE, SONRA, YİNE SERMAYE

13 Şubat 2024 tarihinde Erzincan iline bağlı İliç'de Çöpler Madencilikte meydana gelen toprak kaymasında 9 (bu rakamın daha  yüksek olduğu iddiası da var) işçi toprak altında kaldı. Bu son olayda, “maden kazası” olarak adlandırılan işçi katlimının, doğa katliamı ile birlikte olağan hale getirildiği ve bu seri katliamların, sermayenin birikimi ve büyümesi için olmazsa olamaz kuralı olduğu  gerçekliğiyle karşı karşıyayız.

Ağır tecrit, büyük direniş (Nubar Ozanyan)

Biz 5 Nolu Amed Zindanı’ndan tanırız faşizmin üniformalı generallerini ve kan yüzlü zindan bekçilerini! Özgürlük mahkumlarına intikam alırcasına en ağır işkencelerin nasıl yapıldığını çok iyi hatırlarız. Devrimin öncü ve önderlerine nasıl düşmanca yüklendiklerini iyi biliriz. Sadece memleketimizden değil, biz ağır tecrit koşullarını ve ölümcül duvar sessizliğini, Peru devriminin önderi Başkan Gonzalo yoldaşın 29 yıl süren direnişinden biliriz.

„Dijitalleşme“ Kitabım Üzerine

Kitabın konusu, işçi sınıfının nicel ve nitel varlığıyla doğrudan ilgilidir. Özellikle üretim sürecinde dijitalleşmenin artmasıyla, işçi sınıfının sınıfsal niteliğine yönelik ciddi saldırılar gelmeye başladı. İşçi sınıfının ortadan kalkacağı, burjuvazinin, ücretli iş gücü sistemi olmadan, salt makineler üzerinden artı-değer elde edeceği gibi, doğrudan kapitalist sistemi var eden temel olgular yok sayılmaya başlandı.

Yavuz Proletarya Ev Sahibini Bastırırmış

-Seçimleri Boykot-

Zavallı kılıçdaroğlu.

Kazanınca (parlamentarizme) geçmeyi başarabilince) kazanabilmek için yaptığı her şeyin anlamsızlaşacağıyla o kadar ilgilenmişti ki ...

Aman neyse biz proletaryalara ne.

Ulusalcıların - sosyal demokratların ağır bedellerle anlamsızlaştırdığı parlamentarizm komplolarla tarihin tozlu sayfaları içerisinde kaybolup giderken...

imamoğlu'nun şapkada çıkardığı tavşan özgür özer'e eşbaşkan'ım diyerek itibar kazandırma yarışına düşen dem'liler ile...

Tarih bilgisi ve gelecek tasavuru (Deniz Aras)

Geçtiğimiz hafta içinde bir dönem TC içişleri memuriyeti görevinde bulunan ve bu “vatani görevi” sırasında devletin başta gözaltında kaybetmeler olmak üzere Kürt halkına ve devrimcilere yönelik katliam saldırılarını sürdürmesini “başarı”yla yerine getiren, günümüzde özü başına muhalif bir faşist partinin lideri Meral Akşener’in “mertçe cinayet” sözü çok konuşuldu.

Ermeni bir devrimci: LEVON EKMEKÇİYAN (Nubar Ozanyan)

Özgürlük uğruna yürütülen savaşımda her savaşçının önüne çıkan tehlikeli yol ayrımı ve kararlardan biridir “Ya onurunu ayaklar altına alıp teslim olacaksın! Ya da ölümlerden ölüm beğenerek direneceksin.” Levon Ekmekçiyan birkaç günlük yaşam uğruna kendini düşmana satmadan yaşamayı esas aldı. Düşündü fedailerin komutanı Kevork Çavuş’u, Antranik Ozanyan’ı, Mariam Çilingiryan’ı ve yanıbaşında çatışmada şehit düşen yoldaşı Zohrab Sarkisyan’ı. Sonra çocukluğunda anlatılan ve dinlemekte zorlandığı soykırım hikayelerini. Hangi Ermeni gencinin yüreği yaralı hafızası intikam dolu değildir ki?

“Unutturulan” Bir Devrimcinin Ardından 29 Ocak 1983, Kanlı Şafak

Çeşitli milliyetlerden Türkiye halkının başına kara bulut gibi çöken 12 Eylül Askeri Faşist Diktatörlüğü’nün elebaşı olan Kenan Evren, Muş halkına yaptığı ve tarihe geçen konuşmasının bir bölümünde “Asmayalım da besleyelim mi?” sözünü, Ermeni devrimci Levon Ekmekçiyan için söylemişti.

12 Eylül faşist cunta yılları idamların, işkencelerin, gözaltında kayıpların, vatandaşlıktan atılmaların, azgın devlet terörünün yaşandığı yıllar olmuştur. Bu dönemde siyasi nedenlerle aralarında 17 devrimcinin de olduğu 51 kişi idam edilerek katledilmiştir.

Almanya'da Faşizme Karşı Kitlelerin Büyük Protestosu

Alman emperyalist burjuvazisi, son yıllarını ekonomik kriz içinde geçirdi ve bu krizi savuşturabilmiş değildir. Tersine, giderek derinleşmektedir. Kendileri için söylenen “Avrupa'nın hasta adamı” sözüne karşı, ekonomi bakanın Lindener'in doğrudan ağzıyla; “hasta değil, yorgun adamı” olduğunu kabul etti.

Çutakımız Hrant (Nubar Ozanyan)

Soykırımcıların, hafıza katillerinin tüm çabalarına karşın Ermeni halkının ve ilerici insanlığın hafızasında halen dipdiri olan Hrant Dink; özgürlüğün ve adalet arayışının simgesi olarak anılmaya devam ediyor. Yüzbinlerin hem kalbine hem de duygularına bu denli etkili ve sarsıcı dokunmayı başaran Hrant Dink, bu gücü Ermeni soykırım gerçekliği kavrayışından, özgürlüğe ve adalete olan güçlü inancından, tutarlı duruşundan alıyordu.

Sayfalar