Pazartesi Mayıs 20, 2024

TKP/ML Kadın Komitesi :Kadınlar ve kadın mücadelesi KBDH ile daha güçlü

“Kadın sorunu” olarak tarif edilen cinsiyet sorununa giriş, kadının binlerce yıllık süreçte köleleştirilmesi, sömürülmesi, emeğinin, cinselliğinin, kimliğinin baskı altında tutulması, yok sayılması vs. ile yapılır. Bu elbette doğrudur, ancak eksik bir yaklaşımdır. Zira kadının tarihi (kimi sosyalizm ve demokratik halk iktidarları deneyimlerinde bu zincirlerin belli oranlarda da olsa zayıflatıldığı süreçler hariç) aynı zamanda direnişin, mücadelenin, bedel ödemenin ve ödetmenin de tarihi olarak anılmalıdır. “Baskının, zulmün, köleliğin olduğu her yerde başkaldırı da vardır” ve kadınların tarihi, üzeri örtülmeye, yok sayılmaya çalışılsa da bunun örnekleriyle doludur.

Yüz binlerce yıl süren ve cinsiyet eşitliğine dayanan anaerkil ya da anasoylu toplumsal yapıdan, bir cinsin (erkek) başka bir cins (kadın) üzerindeki tahakkümü olarak tanımlanabilecek olan ve sadece on bin yılı kapsayan ataerkil/patriarkal sisteme geçişin kadının rızasıyla gerçekleştiğini düşünmek eşyanın tabiatına, maddenin hareket tarzına aykırı olmaz mı? İlk köleleştirilen kadınsa, ilk direniş ateşini de kadınların yaktığını söylemiş olmuyor muyuz aslında?

Neolitik çağın sonlarına doğru tanrıların, tahtını yıkıp yerine geçtiği tanrıçaların direnmeksizin o tahtı onlara verdiğini düşünebilir miyiz? Ne diyordu tanrıçaların son direnişçisi İnanna, “Tanrılar serçedir. Ben ise bir şahin”… Ortaçağ karanlığı, anaerkil dönemin kalıntılarını silmeye çalışırken yaktığı binlerce cadının ateşe yürüyüşü “kaderine razı gelmenin”in değil, isyanının ayak sesleri değil miydi aynı zamanda? Kapitalizmin ortaya çıkışıyla birlikte kadın ve çocuk emeğinin fabrikalara taşınması ve fakat yarıdan da az ücrete ve günün yarıdan fazla zamanında çalıştırılmaya rıza göstermelerinin istenmesine karşın kadınların 8 Mart’ı da yaratan direniş ve isyanına tanıklık etmedik mi? Kadınlar bir yandan oy vermek gibi vatandaşlığın temel haklarından birinden mahrum bırakılarak yok sayılırken, diğer yandan süfrajetler “Kaderimizi belirlemek için, biz kadınların sahip olduğu gücü asla hafife almayın… Biz her evdeyiz, insan ırkının yarısıyız. Hepimizi durduramazsınız” sözleriyle var olduklarını ve var olacaklarını dile getirmiyorlar mıydı?

Ortadoğu’nun emperyalistlerin ve yerli figüranlarının paylaşım ve savaş alanı olarak çizilmiş “kaderi”, Leyla Kasımların, Leyla Halidlerin, Rachel Corrielerin, Zelal Mugrabilerin vd. kadın direnişçilerin mücadelesiyle şekillendi aynı zamanda. Bugün de başta Rojava toprakları olmak üzere ezilenlerin kalbinin attığı bölgelerden biri Ortadoğu… Ve yine kadınların direnişi Arinlerle, Avestalarla, Eylemlerle, Raperinlerle, Annalarla vücut buluyor bölgede.

Kısacası baskı-sömürü-cinskırım vb. madalyonun karanlık yüzüyse kadınlar için, diğer yüzü direniş ve mücadeledir.

Elbette bu kadar direniş, isyan ve mücadeleye ataerkil sistemin de bir yanıtı olacaktı. Nitekim bütün sınıflı toplumların ezenleri, sömürenleri kendisine karşı direnişi, isyanı bastırmanın akla gelebilecek tüm yollarını denemişlerdir, denemektedirler. Şiddet, katliam, hapis, işkence vs. yöntemlerin yanı sıra, en çok kullanılan yöntemlerden biri de “böl-parçala-örgütle ve yönet”tir. Bu politika, toplumsal alanda belki de en çok kadınlar içinde yaşam şansı bulmuştur dersek, abartmış olmayız. Zira, bin yıllardır, birbirine yabancılaştırılan, düşmanlaştırılan, rekabete zorlayan, bölen bu politikalar kadınların da en zayıf noktasını oluşturmakta, hatta doğal derisi gibi üzerine doğduğu an giydirilmekte. Kadınların bölünüp parçalanmışlığı öyle bir noktadadır ki “birbirinin kurdu” olarak tariflenmekte bir beis görülmemektedir. Oysa kadınların birbirinin kurdu olması, yani yabancılaşması, kimliğine, kendine, varlığına yabancılaşması anlamına gelir ki, egemen ataerkil sistemin istediği de tam olarak budur.

Kadınların en zayıf noktası, bölünmüşlüğü ve birbirine yabancılaşması ise, özgürlüğümüz için bizim en güçlü yanımıza vurgu yapmamız ve kurtuluşumuzu orada aramamız da en doğru olandır. Bu da, bölünmeye ve yabancılaşmaya karşı kadınların birliği ve dayanışması ve ortak mücadelesidir hiç kuşkusuz.

İşte Kadınların Birleşik Devrim Hareketi, en başta bunun için çok değerli, anlamlı ve geleceği olan bir projedir. Biz TKP/ML Kadın Komitesi olarak KBDH’ı kadınların birliğini, dayanışmasını sağlamanın ve mücadelesini ortaklaştırmanın bir aracı olarak bugünün ve eğer hep birlikte tüm gücümüzle yüklenirsek geleceğin özgürlük projesi olarak görüyoruz. Dünyaya bakışımızdaki farklılıkların üzerinden atlamayarak ve fakat ortak yönlerimizi öne çıkartarak bu birlikteliğin emekçi, ezilen, baskı altında tutulan, yok sayılan vs. kadınların ortak bir mücadele platformu olma özelliğinin altını doldurabiliriz. Yani birincisi, farklılıklarımızı bastırarak, görmezden gelerek değil, birlikteliğimizin dinamiği haline getirirsek, ikincisi ortak yönlerimizi yani kadın kimliğimizi ön planda tutarsak başarıya ulaşmamak, hedeflediklerimizi yerine getirmemek için önümüzde engel olmayacağına inanıyoruz.

Bilinir ki, “bütün”; kendisini oluşturan parçaların basit aritmatik toplamından ibaret değildir, bu toplamın çok daha fazlasını ifade eder. Bu parçalara dayanan ve fakat onları da aşan bir nitelik ve niceliğe sahiptir. Bunun olmadığı yerde, bütün’den, bütünleşmek’ten, birlik’ten bahsetmek mümkün değildir. Peki gerçek bir bütünleşmeyi, birliği nasıl sağlayabiliriz? Kanımızca bunun en emin ve doğru yolu, güçsüzlüğümüzü değil gücümüzü birleştirmekten geçmektedir. Yani KBDH, en güçlü yanlarımızın ortaklığı olmalı ki, bütünleştiğimizde çok daha büyük bir nitelik ve nicelik ortaya çıkartabilelim. Bir kadın olarak da, (bundan bağımsız olmamakla birlikte) kadın örgütlenmeleri olarak da güçsüzlüklerimizin, ataerkil sistemin üzerimize giymeye zorladığı toplumsal cinsiyet rollerine uygun şekillenişlerimiz, sınırlarımız vs. olduğu açıktır. Ama bir de yine kadın olarak ve kadın örgütlenmeleri olarak gücümüz vardır ki, işte açığa çıkartıp birleştirdiğimizde muazzam gücü, özgürlüğümüzün yolu olan birliğimizi sağlayacak olan da budur. KBDH, bu gücü açığa çıkarmanın hem vesilesi ve hem de sonucu olmalıdır ve bir araya gelişimiz dahi bunun bir adımı olarak son derece değerli ve anlamlıdır.

Birlik ve dayanışma, var oluş koşulumuzsa, bir de bu birlik ve dayanışmayı kadınların özgürlüğüyle taçlandırmanın yolu olan ortak mücadele üzerine birkaç şey söylemek gerekir. Ataerkil sistem ya da patriarkanın, ezilenler ve ezilenin ezileni biz kadınlar da dahil olmak üzere tüm toplum üzerindeki tahakküm gücü ortadadır. Bu güç ise kaynağını, aile, okul, din, medya vb. ideolojik araçlardan olduğu kadar; ordu, asker, polis gibi şiddet araçlarından ve bunların tümünün üzerindeki devletten almaktadır. Bu da doğal olarak kadının kurtuluşunun silahlı mücadele olmaksızın kazanılamayacağının açık ifadesidir. Tüm alanlarda kadınların ortak mücadele hattı ve birliktelikleri son derece önemliyken, son tahlilde bu kaynağı esas kurutacak olanın kadınların da kendi maddi gücüyle katıldığı/katılacağı silahlı mücadele olduğu açıktır. Dolayısıyla Kadınların Birleşik Devrim Hareketi, bu mücadelenin ortaklaştırılması ve daha güçlü bir şekilde icra edilmesi açısından da önemli bir adımdır. Üstelik bu mücadeleyi, devrim yapmayı hedeflediğimiz ülkenin de bir parçası olduğu Ortadoğu’dan geliştirmek, oradan beslenmek, Ortadoğululaştırmak üzerinden tartıştığımız oranda çok daha büyük bir gücü temsil etmeye aday olduğumuz görülecektir.

Son olarak, TKP/ML Kadın Komitesi olarak “kadın alanları” yaratma perspektifimiz açısından da bu birlikteliği çok önemsediğimizi ifade etmek isteriz. Erk zihniyetin hakim olduğu, cinsiyete dayalı hiyerarşik yapılanmanın görünür-görünmez birçok unsurunun katı bir şekilde yaşam bulduğu “kamusal alanlar” dışında, erk’siz, tahakküm ilişkilerinden arınmış, kadınların kendini özgürce ifade edebileceği, gelişip güçlenebileceği kadın alanlarının yaratılmasının kadınların ve kadın mücadelesinin gelişmesinde çok önemli olduğunu düşünüyoruz. KBDH, aynı zamanda bu tür alanların yaratılabildiği bir birliktelik olarak bizim açımızdan özel bir yere ve öneme sahiptir.

Ve nihayet, sonuç olarak TKP/ML Kadın Komitesi olarak, kadınların birlik, dayanışma ve silahlı mücadele başta olmak üzere tüm mücadele biçimlerini ortaklaştırmanın adı olan özsavunmanın bugün açısından en somut, en güçlü adımı olarak Kadınların Birleşik Devrim Hareketi’nin bir parçası olmaktan gurur duyduğumuzu söyleyebiliriz.

TKP/ML Kadın Komitesi

Kasım 2018 

22956

Proletarya Partisi

 Proleterya Partisi'nden gundeme iliskin yazilar

Son Haberler

Sayfalar

Proletarya Partisi

DİSİPLİN ANLAYIŞIMIZA ELEŞTİREL BİR BAKIŞ - I

Aslında bu konuyu yıllar önce kaleme aldığım “Dersim Dağlarında” ve “Mao Zedung Değerlendirmeleri” isimli kitaplarımda, yaşanan somut örnekler üzerinden irdeleyip, kendimce, genel yaklaşımın ne olması gerektiğini, özlü bir perspektif olarak ortaya koymuştum. Ancak ne var ki bu kitaplarda ki tüm diğer konular olduğu gibi, bu konu da ‘meşru muhatapları’ olması gereken kişi ve yapılarca; ‘üç maymun’ seçeneğiyle karşılanmaya devam ediyor.

TKP-ML Merkez Komite: Pratiğimizde Bilinç, Bilincimizde Rehberdir İbrahim Kaypakkaya!

Coğrafyamız komünist önderi ve Demokratik Halk Devrimi’nin sönmez meşalesi İbrahim Kaypakkaya yoldaşın Amed Hapishanesi’nde katledilmesinin 51. yılındayız. Önder yoldaşımızın 18 Mayıs 1973’te katledilmesinden sonraki yarım asırlık zaman diliminde Türkiye ve Türkiye Kürdistanı toplumsal mücadeleleri tarihinin gelişim seyri, İbrahim Kaypakkaya’nın görüşlerini sadece doğrulamakla kalmamış aynı zamanda güncel kılmıştır.

Selahattin Demirtaş'a ve bütün tutsaklara...

"YÜREĞİN UMUT ETTİĞİ O ADRESTE" "LI DILÊ KU DIL HÊVÎ DIKE"

Düşkünlüğün, alçaklığın, düzenbazlığın, bağnazlığın, ırkçılığın, sefilliğin, çürümüşlüğün, bencilliğin, rezilliğin ve vurdumduymazlığın rağbet gördüğü bu topraklar sana göre değil dostum.

Yıllardır tanırım seni.

Hani, yüz yüze görüşmüşlüğümüz olmasa da, beraber oturup bir bardak çay içmemiş, tek kelime sohbet etmemiş olsak da, sen hep aşinaydın bana.

Bir aralar bu aşinalığa bir isim bulayım dedim ama inan hiçbir yere oturtamadım.

Akraba desem, değil.

Komşu desem, hiç değil.

TKP-ML MK Siyasi Büro Üyesiyle Röportaj: “Partimiz 53. Mücadele Yılında Faşizme Karşı Savaşını Kararlılıkla Sürdürecektir”

” Kitlelerin hakim sınıfların siyasetinden bağımsız, kendi siyasetini örgütlenmesi ve dahası bir güç olarak ortaya çıkmasını önemsiyoruz. Bu anlamıyla başta İstanbul 1 Mayıs Taksim alanı olmak üzere, işçi sınıfının, emekçilerin, kadınların ve halk gençliğinin 1 Mayıs’ta Alanlara çağrısını değerli ve anlamlı buluyoruz.”

– Öncelikle kendinizi tanıtır mısınız?

– İsmim Özgür Aren. TKP-ML MK, Siyasi Büro üyesiyim.

Tayyip'i, tayyip'e olan güvende yendi

Ah... kuzucuğum ah...

Ne oldu bize böyle.

Ne oldu.

Her şey tıkırında giderken...

Neler yaşadık böyle.

Bu seferde kediler chp'nin lehine mi trafoya girdi ne

Veyahut da.... veyahut da...

"Sizin siyasetçiler bizim sermayeden bir kaç kişiyi yemeye niyetlenirde  bizde hemide hala iktidardayken sizlerden daha fazlasını ham... ham... etmeyiz mi ha..." demenin yarattığı korku uzlaşısı dolu komplo teorileriyle mi  bundan sonraki seçimleri açıklayacağız.

Yoksa... yoksa...

Daha dün bir; bu gün iki

1 Mayıs'ı Taksim'e Mahkum Etmek!

1 Mayıs; sıradan bir gün değil, sınıfın ortaya çıkışından bu yana, ulusal ve evrensel düzeyde, burjuvaziye karşı verdiği mücadele deneyiminin toplam deneyim ve birikimlerini içeren ve onu yaşatmak için ortaya koyduğu kavganın adıdır. Bu nedenle de 1 Mayıs Uluslararası işçi sınıfının mücadele ve dayanışma günüdür.

"Legal parti sorunu" Üzerine

Legal parti sorunu, aslında hem Uluslararası Komünist Hareket ve hem de Türkiye ve K. Kürdistan Devrimci Hareketi açısından hiçte yeni ya da ‘bakir’ bir sorun sayılmazken; ama nedense devrimci hareketin ‘radikal sol’ olarak addedilebilecek kimi kesim ve yazarlarınca, böyleymiş gibi sunulmaya çalışılmakta.

Emperyalizm Üzerine Notlar -2

“Motor Üretimi Yoksa, Emperyalizm De Yoktur”

Soru: 2 -Türkiye'nin kendi tekniği (gelişmiş sanayisinin) yoktur. Örneğin bir motor bile yapamamaktadır. (Marksist Teori'nin Almanya-Frankfur'da 24 Şubat 2024"de düzenlediği "Lenin Dünyaya Bakmak" Sempozyumu tartışmalarından)

TKP-ML TİKKO Genel Komutanlığı: Partimiz Savaşımızı Aydınlatmaya Devam Ediyor: Ona Omuz Ver! Güç Kat!

Ailevi sorunlar, geçim derdi, gelecek kaygısı, hayaller, yaşanmışlıklar, günden güne ömrün tükenmesi ve sonuç olarak hiçbir şey yaşamadığını farkettiğin ve yüreğine bir acının gelip oturduğu an... bunu ikimize kendime armağan ediyorum. Dost varmı ki şu zaman da derdini alıp vuracak sırtına ..ve biz nelerden uzak kalmışız haberimiz yok...şimdi ki dostluklarda ne duman ne tüten var

TKP-ML MK: TKP-ML, 52 YAŞINDA!

“Daha Sıkı, Daha Sağlam, Daha Kararlı Bir Savaş” İçin Israr ve Sebatla!

Mao Zedung yoldaşın önderliğindeki Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin dünyayı sarsan fırtınaları içinde, coğrafyamız sınıflar mücadelesinin bir ürünü olarak doğan partimiz TKP-ML, 52 yaşında!

Emperyalizm Üzerine Notlar

Uzun bir zamandan beri emperyalizm üzerine makaleler yazıyorum, konferanslar veriyor, panellere katılıyorum. Bir de „Emperyalist Türkiye“ adlı kitabım yayınlandı. Bu kitapta'da Türk devletinin emperyalistleştiğini ve emperyalist bir devlet haline geldiğini; ekonomik, siyasi ve askeri olarak değerlendiriyorum.

Katıldığım seminer, panel, konferans ve çeşitli konuşma ortamlarında, yeni emperyalist ülkeler konusunda bana bir çok sorular soruldu, benim tezlerime karşı karşı tezler ileri sürüldü. Bir çoğu tezlerimi onaylarken, çoğunluk tezlerimi reddetti.

Sayfalar