Cumartesi Nisan 27, 2024

TKP/ML: “Hindistan’da halkları kurtuluşa götürecek tek güç HKP(M)’dir”

Yoldaşlar,

Hindistan Komünist Partisi (Maoist)’in kuruluşunun 10. yılını TKP/ML olarak en içten devrimci duygularımızla selamlıyoruz.

Hindistan Komünistlerinin HKP(M) çatısı altında birleşmeleri, Hindistan devrim mücadelesini daha da güçlü kılmıştır. Hindistan gerici burjuvazisinin en çok korktuğu komünistlerin bu birliği olmuştur. Komünistlerin birliği, ülkedeki ezilen emekçilere ve uluslara büyük bir morla vermiş, devrime olan güvenlerini daha da artırmıştır. HKP(M) denetiminde bulunan bölgelerin şimdi daha güçlü bir devrimci önderliğe kavuşması devrimin ilerletilmesi için daha büyük olanaklar sunmaktadır. 

 

Yoldaşlar,

Emperyalistler arasındaki çelişkiler ve bu çelişkilerden kaynaklanan kapışmaların en yoğun yaşandığı bölgelerin başında Ortadoğu ve Kafkaslar gelmektedir.

Emperyalist sistemin 2008 yılında içine girdiği ekonomik kriz bir durağanlık içine girmiş görünse de, kriz hala tümüyle atlatılabilmiş değildir. Kriz, siteme oldukça pahalıya mal olmuştur. Krizin merkezi durumunda olan ABD’de artan işsizlik ve yoksulluk büyük bir emekçi kesimi etkisi altına aldı. ABD’den başlayan ve tüm dünyayı etkisi altına alan ekonomik kriz Avrupa Birliği’ni de ciddi bir şekilde vurmuş, Yunanistan, Portekiz, İspanya, İtalya vb. birçok ülkeyi etkisi altına alarak bazılarını iflasa sürüklemiştir.

Emperyalist sistemin tüm ülkelerini etkileyen kriz, aynı zamanda emperyalistler arası çelişkiyi de giderek daha da çıkıştırmaktadır. ABD- İngiltere, Rusya Şangay İşbirliği Örgütü, Avrupa Birliği ve Japonya arasındaki pazar için rekabet alabildiğince sert bir şekilde devam etmektedir.

Emperyalistlerin üzerinde en çok kapıştıkları coğrafyaların başında Kafkaslar ve Ortadoğu gelmektedir.

Ukrayna’da ABD ve Avrupa Birliği Rusya’ya karşı birlikte mücadele ediyorlar. Ukrayna uzun zamandır, ABD ve Avrupa Birliği’nin iştahını kabartıyor. Buranın büyük bir Pazar olmasının yanında, enerji kaynaklarının güzergâhı olması bu önemi daha da artırıyor. Avrupa Birliği’nin Ukrayna’yı AB’ye alma çabasına, ABD’nin destek vermesine karşı, Rusya’nın başlattığı karşı hamle, şimdilik Rusya’nın üstünlüğüyle ilerliyor. Rusya’nın Ukrayna’ya bağlı Kırım’da sözde referandumla, Kırım’ı Rusya topraklarına katması, ABD ve Avrupalı emperyalistlerin hamlesini boşa çıkardı. Keza, Ukrayna’nın doğu kesimlerinde, Donetrsk ve Lugansk’ta birçok bölgeyi elinde tutan Rus yanlısı ayrılıkçılar ile Ukrayna devleti arasındaki çatışmalar devam ederken, son NATO toplantısında, Rusya’ya karşı yeni yaptırımların tartışıldığı ve Ukrayna’nın Rusya’dan koparılması hamlesine, Rusya bunu, Ukrayna’yla yaptığı barış anlaşmasıyla boşa çıkardı.

Ortadoğu zengin petrol kaynakları, doğal gaz ve büyük bir pazar olmasıyla hiçbir zaman emperyalistlerin gündeminden düşmeyen bir coğrafyadır. ABD’nin Büyük Ortadoğu projesinin hayata geçirilmesi planın bir parçası olarak 2003 yılında Irak’ın işgal edilmesiyle Ortadoğu tam bir kan gölüne dönüştürülmüş bulunuyor. Irak sonrası Libya’da, Mısır’da yapılan rejim değişiklikleri ve son olarak buna Suriye’nin eklenmesiyle dengeler iyice değişmiş bulunuyor. Esad rejimine Rusya ve İran’ın arka çıkmasıyla, iç savaşın bugünlere taşınması ABD ve Batılı emperyalistlerinin Esad’ı hala devirememe başarısızlığıyla süreç devam ediyor.

ABD’nin 2011’de Irak’tan tüm askerlerini geri çekmesinin ardından, aradan üç yıl geçmeden yeniden Irak’a geri dönmesi, Suriye’deki iç savaşta beslenip büyütülen IŞİD’in Musul’u ele geçirmesiyle yeni bir dönem başlamıştır.

4 Eylül’de İngiltere’de yapılan NATO toplantısında, ele alınan Ukrayna ve Irak gündemi, Rusya’nın Ukrayna’da nasıl gerileteceği ve Irak’ın yeniden kontrol altına alınması planlarına dayanmıştır.

IŞİD’in Musul’u ele geçirmesiyle başlayan süreçte, sözde insani gerekçeler öne sürülerek, Irak’ın yeniden denetim altına alınması planı, emperyalistlerin Ortadoğu’ya yeni bir dizayn vermeleri planından başka bir şey değildir. Hiçbir insani dram, katliam emperyalistleri ilgilendirmiyor. IŞİD’in Suriye’de emperyalistler adına savaştığı yakın zamana kadar, yaptığı katliamlar, Rojova Kürtlerine karşı insanlık dışı saldırıları, Şengal’de Ezidilere karşı yapılan saldırlar ve yüz binlerce insanın yerlerinden olmasına sesiz kalan emperyalistler her nedense, kendi çıkarları Irak’ta tehlikeye girdiğinde IŞİD’e karşı müdahale etmek için harekete geçtiler.

ABD ve Batı Avrupalı emperyalist güçler, şimdi de Irak’ta IŞİD’e karşı kendi adlarına savaşacak ordular arıyorlar. Irak Kürdistan’ın da Peşmerge’ye silah yardımı yapılması kararı tam da bu oyunun bir parçasını oluşturuyor. Sorunun nedeni olan emperyalistler, çözümün arabulucusu olamazlar. Ortadoğu hakları emperyalistlerin bu oyununu birlikte bozmalıdır. IŞİD canavarına karşı, tüm ilerici ve devrimci güçler güçlerini birleştirerek, IŞİD adlı gerici örgüte ve emperyalistlere karşı birlikte mücadele etmelidirler.

Emperyalistlerin dünyaya yeni dizayn verdiği bu süreçte, bundan en çok etkilenen mazlum ulusalar ve emekçilerdir. Her gün binlerce göçmen ya açık denizlerde ölüyor, ya da yollarda per perişan ölüm kalım mücadelesi veriyor. Kurtulup da Avrupa ülkelerine gelen yüz binlerce göçmen ise en kötü koşullarda yaşamak zorunda kalıyor. Irkçılar her yerde göçmenlere saldırıyor, aşağılıyor, öldürüyor.

Yarı-sömürge ülkeler emperyalist ülkelerce yağmalanmaya devam ediliyor. Ucuza çalıştırma, taşeron işçilik, yoksulluk, iş kazaları adeta bu ülkelerin kaderiymiş gibi gösteriliyor.

Afrika yoksulluk ve açlıkla savaşıyor. Ebola salgının giderek yayıldığı birçok Afrika ülkesi kitlesel ölümlerle karşı karşıya. Emperyalist tekeller Ebola’yla mücadele de alacak parası olmadığı için bu ülkelere ilaç üretip vermeyi kar getirmediği için ret etmektedir. 

Kar hırsıyla bozulan dünyanın ekolojik dengesi önümüzdeki bir kaç on yılda dünyayı yaşanmaz düzeye getirme tehlikesiyle karşı karşıya bırakmıştır. Tüm bunlar emperyalistlerin bitmez tükenmez kar hırslarının sonucudur. Emperyalist sistem var olduğu müddetçe, sömürü, savaş ve insanların birbirlerini boğazlamaları devam edecektir.

Ezilen mazlum ulusların ve emekçilerin emperyalist sömürü ve baskıdan kurtulmalarının tek yolu devrimdir. Yarı-sömürge, bağımlı, emperyalist ve kapitalist ülkelerdeki işçi sınıfının sosyalizmden başka kurtuluşları yoktur.

Emperyalistleri bugün en çok korkutan halk savaşlarının verildiği ülkelerdir. Gerçek bir anti-emperyalist mücadele bugün halk savaşlarıyla verilen mücadelelerdir. Hindistan halk savaşının önemi gerçek bir kurtuluşu hedeflemesindedir. HKP(M) önderliğince verilen halk savaşı başta Hindistan gerici burjuvazisini ve ağa babaları emperyalistleri korkutmalarının nedeni de budur. Yeşil Av adıyla komünistlere saldırmaları, HKP(M) kadrolarını katletmeleri, yüz binlerce politik tutukluya karşı acımasızca davranılması, Saybaba gibi aydınların kaçırılası bu korkunun ifadesidir.

Tüm dünyada Hindistan Halk Savaşına olan destek dünden daha güçlü olmalıdır. Hindistan halk savışını sahiplenmek, sosyalizme olan özlemi daha da artıracaktır. Hindistan komünistleri yalnız değildir. Onların dünyanın her yerinde dostları ve yoldaşları var olduğu müddetçe, Hindistan devrimi daha da büyüyerek ilerleyecektir.

 

YAŞASIN HKP(M)!

YAŞASIN HALK SAVAŞI!

YAŞASIN PROLETARYA ENTERNASYONALİZMİ!

KAHROLSUN EMPERYALİZM, FAŞİZM VE HER TÜRDEN GERİCİLİK!

 

TKP/ML Enternasyonal Büro

77687

Proletarya Partisi

 Proleterya Partisi'nden gundeme iliskin yazilar

Proletarya Partisi

Yerel Seçimler ve Proleter Tavır

 

 

Türkiye 31 Mart 2024 tarihinde yapılacak yerel seçimlere kilitlenmiş bulunuyor. Baskı, yasaklamalar, açlık, yoksulluk, pahalılık ve işsizlik en can alıcı sorun olarak ülke gündemindeki yerini korurken, tüm burjuva partiler 31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlerde kazanacakları belediyelerin hesaplarını yapmakla meşguller.

Misak Manuşyan ve 23’ler Ölümsüzdür!

Misak Manuşyan (1.9.1906 – 21.2.1944) ve yoldaşlarını, Nazi kurşunları ile Paris’te katledilmelerinin 80. yılında saygıyla anıyoruz İnsanlığın düşmanı faşizmi ise bir kez daha lanetliyoruz.

İnsanlığın başına kara bulut gibi çöken, yıkımlar, savaşlar ve dahası onarılması mümkün olmayan felaketlere sebep olan Hitler Faşizmi, 1933 yılında Almanya’da iktidara gelmesiyle başladı. 1929 ekonomik ve sosyal bunalımını atlatamayan ve çözüm bulmakta zorlanan, kapitalist-emperyalist ülkeler, sorunlarını savaş yolu ile çözmek, pazarların yeniden paylaşma savaşına giriştiler.

ÖNCE SERMAYE, SONRA, YİNE SERMAYE

13 Şubat 2024 tarihinde Erzincan iline bağlı İliç'de Çöpler Madencilikte meydana gelen toprak kaymasında 9 (bu rakamın daha  yüksek olduğu iddiası da var) işçi toprak altında kaldı. Bu son olayda, “maden kazası” olarak adlandırılan işçi katlimının, doğa katliamı ile birlikte olağan hale getirildiği ve bu seri katliamların, sermayenin birikimi ve büyümesi için olmazsa olamaz kuralı olduğu  gerçekliğiyle karşı karşıyayız.

Ağır tecrit, büyük direniş (Nubar Ozanyan)

Biz 5 Nolu Amed Zindanı’ndan tanırız faşizmin üniformalı generallerini ve kan yüzlü zindan bekçilerini! Özgürlük mahkumlarına intikam alırcasına en ağır işkencelerin nasıl yapıldığını çok iyi hatırlarız. Devrimin öncü ve önderlerine nasıl düşmanca yüklendiklerini iyi biliriz. Sadece memleketimizden değil, biz ağır tecrit koşullarını ve ölümcül duvar sessizliğini, Peru devriminin önderi Başkan Gonzalo yoldaşın 29 yıl süren direnişinden biliriz.

„Dijitalleşme“ Kitabım Üzerine

Kitabın konusu, işçi sınıfının nicel ve nitel varlığıyla doğrudan ilgilidir. Özellikle üretim sürecinde dijitalleşmenin artmasıyla, işçi sınıfının sınıfsal niteliğine yönelik ciddi saldırılar gelmeye başladı. İşçi sınıfının ortadan kalkacağı, burjuvazinin, ücretli iş gücü sistemi olmadan, salt makineler üzerinden artı-değer elde edeceği gibi, doğrudan kapitalist sistemi var eden temel olgular yok sayılmaya başlandı.

Yavuz Proletarya Ev Sahibini Bastırırmış

-Seçimleri Boykot-

Zavallı kılıçdaroğlu.

Kazanınca (parlamentarizme) geçmeyi başarabilince) kazanabilmek için yaptığı her şeyin anlamsızlaşacağıyla o kadar ilgilenmişti ki ...

Aman neyse biz proletaryalara ne.

Ulusalcıların - sosyal demokratların ağır bedellerle anlamsızlaştırdığı parlamentarizm komplolarla tarihin tozlu sayfaları içerisinde kaybolup giderken...

imamoğlu'nun şapkada çıkardığı tavşan özgür özer'e eşbaşkan'ım diyerek itibar kazandırma yarışına düşen dem'liler ile...

Tarih bilgisi ve gelecek tasavuru (Deniz Aras)

Geçtiğimiz hafta içinde bir dönem TC içişleri memuriyeti görevinde bulunan ve bu “vatani görevi” sırasında devletin başta gözaltında kaybetmeler olmak üzere Kürt halkına ve devrimcilere yönelik katliam saldırılarını sürdürmesini “başarı”yla yerine getiren, günümüzde özü başına muhalif bir faşist partinin lideri Meral Akşener’in “mertçe cinayet” sözü çok konuşuldu.

Ermeni bir devrimci: LEVON EKMEKÇİYAN (Nubar Ozanyan)

Özgürlük uğruna yürütülen savaşımda her savaşçının önüne çıkan tehlikeli yol ayrımı ve kararlardan biridir “Ya onurunu ayaklar altına alıp teslim olacaksın! Ya da ölümlerden ölüm beğenerek direneceksin.” Levon Ekmekçiyan birkaç günlük yaşam uğruna kendini düşmana satmadan yaşamayı esas aldı. Düşündü fedailerin komutanı Kevork Çavuş’u, Antranik Ozanyan’ı, Mariam Çilingiryan’ı ve yanıbaşında çatışmada şehit düşen yoldaşı Zohrab Sarkisyan’ı. Sonra çocukluğunda anlatılan ve dinlemekte zorlandığı soykırım hikayelerini. Hangi Ermeni gencinin yüreği yaralı hafızası intikam dolu değildir ki?

“Unutturulan” Bir Devrimcinin Ardından 29 Ocak 1983, Kanlı Şafak

Çeşitli milliyetlerden Türkiye halkının başına kara bulut gibi çöken 12 Eylül Askeri Faşist Diktatörlüğü’nün elebaşı olan Kenan Evren, Muş halkına yaptığı ve tarihe geçen konuşmasının bir bölümünde “Asmayalım da besleyelim mi?” sözünü, Ermeni devrimci Levon Ekmekçiyan için söylemişti.

12 Eylül faşist cunta yılları idamların, işkencelerin, gözaltında kayıpların, vatandaşlıktan atılmaların, azgın devlet terörünün yaşandığı yıllar olmuştur. Bu dönemde siyasi nedenlerle aralarında 17 devrimcinin de olduğu 51 kişi idam edilerek katledilmiştir.

Almanya'da Faşizme Karşı Kitlelerin Büyük Protestosu

Alman emperyalist burjuvazisi, son yıllarını ekonomik kriz içinde geçirdi ve bu krizi savuşturabilmiş değildir. Tersine, giderek derinleşmektedir. Kendileri için söylenen “Avrupa'nın hasta adamı” sözüne karşı, ekonomi bakanın Lindener'in doğrudan ağzıyla; “hasta değil, yorgun adamı” olduğunu kabul etti.

Çutakımız Hrant (Nubar Ozanyan)

Soykırımcıların, hafıza katillerinin tüm çabalarına karşın Ermeni halkının ve ilerici insanlığın hafızasında halen dipdiri olan Hrant Dink; özgürlüğün ve adalet arayışının simgesi olarak anılmaya devam ediyor. Yüzbinlerin hem kalbine hem de duygularına bu denli etkili ve sarsıcı dokunmayı başaran Hrant Dink, bu gücü Ermeni soykırım gerçekliği kavrayışından, özgürlüğe ve adalete olan güçlü inancından, tutarlı duruşundan alıyordu.

Sayfalar