Perşembe Mayıs 9, 2024

TKP-ML/TİKKO savaşçısı Kinem Acar: Mevzimizi sonuna kadar korumalıyız!

TKP-ML TİKKO savaşçısı Kinem Acar Rojava Devrimine günler kala Nûçe Ciwan ajansına bir söyleşi vererek,  Rojava devrimin günlerini anlatarak, “Her eylem başka bir eyleme yol açar. Her kıvılcım bir yangına yol açar. Her öfke, her istek kendine bir yol bulur. Gezi ayaklanması, ardından DAİŞ çetelerinin Kobanê’ye saldırılarıyla başlayan ve her yere yayılan 6-8 Ekim serhildanlarını birbirinden kopartamayız. ” Rojava Devrimin Gezi İsyanı ile bağlarına dikkat çekti.

Nûçe Ciwan’ın sitesi olan www.nuceciwan25.com  sitesinde yayınlanan söyleşi Kinem; “Emperyalist kapitalist sistemin her türlü asimilasyon, yozlaştırma sistem içileştirme politikalarından en çok nasibini alan gençlik iken, bu sisteme karşı mücadelede en dinamik rol oynayacak kesim yine gençlik oluyor. Esas olarak gençliğin Rojava Devrimini anlaması gerekiyor. Şayet iyi kavranırsa neden bu devrime sahip çıkmak gerektiği de doğal olarak anlaşılacaktır” şeklindeki sözleriyle  gençliğe devrime sahip çıkma çağrısı yaptı.

Nûçe Ciwan,  “Rojava Devrimi bir çok sosyalist hareketten savaşçının kahramanca faşizme karşı savaşına şahitlik etti bu örgütlerden biri TKP-ML TİKKO devrimci hareketi oldu. 19 Temmuz Rojava Devrimi’nin yıldönümüne yaklaşırken TKP-ML TİKKO savaşçısı Kinem Acar Ajansımıza Rojava Devrim günlerini anlattı” şeklinde yaptığı özel söyleşiyi verdi.

Nûçe Ciwan söyleşinin tamamını şu şekilde paylaştı;

“Her iki sürecin de temel noktası: Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak”

Gezi Direnişinden Rojava Direnişine uzanan direniş gerçekliğine değinen Kinem, devlet faşizmi karşısında silahlı mücadelenin gerekliğine değindi ve devam etti: “Gezi direnişiyle birlikte ortaya çıkan isyan aslında hakim sınıfların on yıllardır sürdürdüğü ezme ve sindirme politikalarının bir sonucu oldu. Bu açıdan baktığımızda aslında herkes o isyanda kendisini buldu. Bundan kaynaklı Gezi isyanıyla birlikte Türkiye ve Bakur Kürdistan’ının her yeri büyük hak arama alanlarına dönüştü.

Dil din mezhep gözetmeksizin her kesimden insanlar bu direnişe katıldı. Ancak TC devletini ilk kurulduğu günden itibaren faşist karakterini çok iyi biliyor ve tanıyoruz. En küçük demokratik hak talebine karşı bile tüm zor aygıtlarıyla saldıran devlete karşı, şu açıktır ki yürütülecek olan devrim ve demokrasi mücadelesi şiddete dayalı olmak zorundadır. Faşist TC devleti zor kullanılmadan yıkılamayacaktır.”

Kürt halkı özgürleşmeden Türk halkı özgürleşemez

Türkiye ve Kürdistan halklarının birlikte direndiklerine ve direnmeleri gerektiğine dikkat çeken Kinem konuşmasının devamında şunları ekledi,”Gezi ayaklanmasıyla ezilenler kendi güçlerini açığa çıkartarak mücadele edildiğinde neleri başarabileceklerini çok iyi gördüler. Kürt halkının özgürleşmeden kendilerinin özgürleşemeyeceklerini tersinden Türk halkı özgürleşmeden Kürt halkının özgürleşemeyeceğini bu ilişkinin kopmaz bağlarla birbirine bağlı olduğu görüldü. Bu açıdan birlikte mücadelenin çok ciddi zeminleri oluştu Gezi ayaklanmasında.

Her isyan başka bir isyanı tetikler. Her eylem başka bir eyleme yol açar. Her kıvılcım bir yangına yol açar. Her öfke, her istek kendine bir yol bulur. Gezi ayaklanması, ardından DAİŞ çetelerinin Kobanê’ye saldırılarıyla başlayan ve her yere yayılan 6-8 Ekim serhildanlarını birbirinden kopartamayız. O gün, Gezi’yi savunanlarla Kobanê’yi savunanlar bir aradaydı. Emekçilerin ezilenlerin geziyle birlikte kazandıkları özgüven Kobanê serhildanlarıyla daha da çoğaldı. Kobanê savaşına katılan orada şehit düşen birçok arkadaş, aslında hepimiz Gezi’nin başkaldırı ruhunu taşıdık. Her iki sürecin de temel noktası: Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır.”

Kadınlar sistemin onlarda yarattıkları korkuları yenerek savaştılar

Kinem konuşmasının devamında Rojava Devrim savaşında bir kadın olarak neler yaşadığından bahsediyor, “Aslında bu soruya tam olarak nasıl cevap vereceğim bilmiyorum. Neler yaşadınız sorusu insanı yeniden ilk başladığı yere götürüyor, anılar canlanıyor ve şehit yoldaşlarımız konuşuyor. Ben DAİŞ’in Kobanê merkezine yönelik saldırıları sürerken katıldım. 1 haftalık eğitimimin ardından cepheye gittim. Aslında bir kadın olarak sadece erkeğin işi olarak görülen savaş alanlarında dezavantajlı başlama durumu yaşanıyor.

Çoğu zaman hissettiklerini açıkça paylaşamama, konuşamama oluyordu. Örneğin çok insani bir duygu olan korkuyu hiç sana uğramamış gibi davranmak zorundaydın. Korku bir ana bir duruma aittir. Ama erkek egemen sistemde kadın hep korkan, erkek ise korkusuz sayılıyordu. Kısacası hep güçlü görünmeye çalışıyorsun. Ama ben daha ilk cepheye gittiğimde açık vermiştim. Arkadaşların kaldıkları yerde fareler cirit atıyordu ve ben korkudan 2 gece sandalyenin üzerinde yatmıştım. Sonradan arkadaşlar halime acıyıp pirketlerden yerden yüksekte bir yatak yaptılar. Aslında güvenlik açısından yerde uyumamın daha doğru olacağını söylemişlerdi. Hatta bak doçka gelse ilk hedef sen olursun dediler ama dinletemediler. Çünkü henüz doçka nedir bilmiyordum ama fareleri iyi biliyordum.”

Şehit Herdem’le yarım kalan bir eğitim

Devrim savaşının geliştirdiği yoldaşlık üzerine konuşan Kinem Şehit Herdem (Musa Kobanê) ile yaşadığı bir anıyı bizlerle paylaştı, “Kobanê’de bir süre suikatçi olarak cephede yer aldım. O dönemde birimimizin yönetiminde Şehit Herdem meşhur adıyla Musa Kobanê yer alıyordu. Kobanê savaşı bittiğinde Şehit Herdem bana sen yeterince eğitim almadın. Hem Türkiye’ye gideceksin sana kapsamlı bir eğitim vereyim demişti. O sıralarda Musa Kobanê ismiyle bir röportajı çıkmıştı yabancı basında Kobanê’nin en iyi suikatçisi olarak.

Bir gün yanına gittim eğitimi örgütlemek için. Biraz takıldım tabii ki. “Hani suikatçiler kendilerini gizlemeliydi, bak şimdi dünya alem tanıyor seni.” diye. Zaten çeteler şehit düşen arkadaşların telefonlarını alıp, kayıtlı olanlara tehdit içerikli mesajlar atıyorlardı. O gün Şehit Herdem’e de çokça tehdit göndermişlerdi. Bak işte DAİŞ’in içine de ne kadar korku salmışsın ki böyle mesajlar yolluyorlar demiştim. Hoşuna gitmişti tabi o da çok iyi farkındaydı, çetelerin korktuğunun. Şehit düştüğü günün sabahı gördüm onu. Akşama operasyona çıkacağını söylemişti. Eğer sağ kalırsam 2 gün sonra eğitime başlarız demişti. O sabah gerçekten de hissetmişti şehit düşeceğini. O sözünü tutmadı ve anladım ki burada yalnızca ölüm durumunda sözünü tutmazsın.”

Devrim savaşında vardılar, inşa da ve sonrasında da yer alacaklar

Kinem devrim içinde aktif bir şekilde yer alacaklarını, güçlerini ona göre konumlandıracakalrını ve özsavunma güçlerini de geliştireceklerini belirtti, “Rojava’da Kobane’den itibaren, Tel Abyad, Tişrin,Hol, Şeddade, Minbiç, Tabqa, Raqqa, Efrîn ve Derazor hamlelerinde yer aldık. Aslında tüm Türkiyeli devrimci hareketler bir eksik bir fazla bu hamlelere katıldılar. Rojava devriminin savunmasında Türkiye Devrimci Hareketi olarak çok sayıda yaralı ve şehit verdik. Aslında enternasyonal dayanışmanın yeniden güçlenmesi ve bizleri yan yana getirmesi açısından çok olumlu oldu. Rojava Devrimine sadece askeri olarak değil, devrimin inşa süreci çalışmalarına katılıyoruz.

Kuşkusuz sorunuz genel Rojava Devriminin nereye evrileceği sorusundan yani genel konjektürel durumdan bağımsız değil. Ama bir yanıt vermemiz gerekirse, bugün Rojava Devriminin ve Ermeni halkının örgütlenme ihitiyacından hareketle kurduğumuz Şehit Nubar Ozanyan Ermeni taburunun büyütülmesi ve geliştirilmesi hedefimiz var. Elbette ki Rojavadaki güçlerimizi, önümüzdeki süreçte olası herhangi bir saldırı ve işgal girişimlerine karşı devrimi halkı savunacak şekilde konumlanacağız.”

Rojava Devrimi alternatif yaşam seçeneğinin somutlaşmış hali

Kinem, Rojava Devrim direnişinin birçok ülkeye ve inanlara umut olduğunu belirtti ve devam etti, “Rojava karanlığın iradesine karşı aydınlık dünyanın zaferi oldu. Rojava Devrimi, aslında tüm ezilenlere bir umut verdi. Yani “Sadece fazla ileri gitme riskini göze alanlar ne kadar ileri gidebileceğini öğrenir.” sözünün eylemle pratikle ortaya konmasydı Rojava devrimi.

Bu devrimden önce kim düşünebilirdi, bu kadar ileri gidileceğini, eğer ilk adımlar atılmasaydı. Mücadelenin zafere dönüşmesi, o her zaman ezilen, baskı gören, katledilen, yok sayılan politikaların hepsini paramparça ederek “Biz halkız, biz varız’ı” gösterdi. Rojava Devriminin ardından Bakur Kürdistan’nın da başlatılan özyönetim direnişleri devrimin en büyük yansıması oldu. Devrimden alınan güçle, özgüven ve kararlılıkla, tecrübelerle, tıpkı Rojava halkı gibi bizde direnirsek kazanırız umudu çok büyüktü. Her devrim büyük fedakarlıklar, adanmış insanlar ister. Rojava Devriminde gösterilen büyük fedakarlıkların benzeri aynı zamanda Sur, Cizre, Silopi gibi Kürdistan’nın her yerinde gösterildi.

Rojava Devrimi, Ortadoğu’daki dinci gerici faşist zihniyetin karanlığına karşı alternatif bir yaşam sunması, başka bir yaşam mümkün fikrini geliştirmesi bakımından çok önemli bir yerde duruyor.”

Mevzilerimizi canımız pahasına korumalıyız

Son olarak gençlerin başta Rojava Devrimi olmak üzere devrim mücadelesinde aktif yer alması gerektiğini belirten Kinem şöyle devam etti, “Emperyalist kapitalist sistemin her türlü asimilasyon, yozlaştırma sistem içileştirme politikalarından en çok nasibini alan gençlik iken, bu sisteme karşı mücadelede en dinamik rol oynayacak kesim yine gençlik oluyor. Esas olarak gençliğin Rojava Devrimini anlaması gerekiyor. Şayet iyi kavranırsa neden bu devrime sahip çıkmak gerektiği de doğal olarak anlaşılacaktır.

Yani gençliğin Rojava Devrimine katılması, bizzat deneyimlemesi meselenin bir tarafını oluştururken, gençliğin bulunduğu alanlarda Rojava Devrimini anlatma,tanıtma görevi önemli bir yerde duruyor. Faşist TC devletinin Rojava’ya dönük saldırılarını içerden mücadeleyi daha da yükseltecek devleti zorlayacak eylemsellikler geliştirmeli ve bu mevziyi canımız pahasına savunmalıyız.” (Haber Merkezi)

Kaynak: www.nuceciwan25.com  

5444

Proletarya Partisi

 Proleterya Partisi'nden gundeme iliskin yazilar

Proletarya Partisi

Marks'ın Hatalı Olmasını Ne Kadar İsterdik

Proletaryalarla sohbet.

Ah... ah...  kaçımız ama kaçımız marks'ın hatalı olmasını istemezdik ki.

Hemi de kaçımız.

Heledeki sömürgecilik sosyo ekonomik yapıyı değiştirmez derken.

Heledeki yıllardır da sömürgeciliğin değiştirdiği sosyo ekonomik yapıda politika yaptığımızı da kabullenmişken.

Kaçımız ve kaçımız marks'ın hatalı olmasını istemezdik ki.

Belki de... sadece   bu konularda da değil.

Başka  konularda da marks'ın hatalı olmasını isterdik.

Bir Devrim Yapmalıyız!

Emperyalist dünya sistemi tam bir kaos içinde. Dünyaya egemenler ama dünyayı yönetemiyorlar. Soygun, sömürü ve savaş düzenleri her yönde çatırdamaya başaldı. Bir türlü azami karlarını istedikleri düzeye çıkaramıyorlar. Emperyalist sistem SOS veriyor. Ücretli kölelik üzerine kurulu aşırı kar ve aşırı üretim sistemi yürümüyor. Dünyanın toplam GSYH 105 Trilyon dolar iken, toplam borçları 310 trilyon doları geçmiş durumdadır. Bir taraftan devasa sermaye büyüklüğü, bir taraftan ise, muzzam bir yoksullaşma, yoksunlaştırma ve çürüme at başı gidiyor.

T.C.nin 100 Yıllık Tarihi ve Faşizme Karşı Sınıf Mücadelesi

 

Giriş:

Komünist Parti Manifestosu’nun giriş cümlesi “bugüne kadarki tüm toplum tarihi sınıf mücadelesi tarihidir” diye başlar. Bu belirleme o güne kadarki -ve elbette sonrası için de- tüm toplumların nasıl bir evrim izlediklerini gayet net ve anlaşılır bir şekilde özetlemektedir.

İyi Yahudiler de Var!

 

 

"1980'de başka bir operasyonda yakalanıp hapishaneye gittiğimde Yuda amcayla tanıştım. Satranç oynamayı bana o öğretti. Kültürlü bir insandı. Müthiş bir kitap okuma tutkusu vardı. Haftada mutlaka bir kitap okurdu. Şeker hastası olduğu için her yemeği yiyemezdi. Ona elimizden geldiğince yiyebileceği yemekler yapmaya çalışırdık"

Türk Devletinin Kuruluşundan Günümüze Ulus ve Azınlıklara Uyguladığı Baskı

Ülkemizde var olan ve yaşanan ulusal ve azınlıklar sorunun temelinde gerçekleşmemiş olan demokratik halk devrimi yatmaktadır. Demokratik halk devrimi gerçekleşmeden temel hak ve özgürlükler sorunun önemli parçası olan ulus ve azınlıklar sorunu asla çözüme kavuşamaz. 

Emperyalizme Boyun Eğme ve Yarı-Sömürgeliği Kabul Etme Antlaşması Lozan

Kasım 1922’de başlayan ve Temmuz 1923'te sona eren Lozan Konferansı'nda emperyalist devletlerle Türk Devleti arasında yapılan görüşme de çizilen sınırlarla Türk Devletinin kuruluşuna onay verildi. Konferans belgelerinde Sovyetler Birliği'nin de katıldığı geçse de Sovyetler Birliği Boğazlar Meselesi dışındaki görüşmelere katmamıştır. Görüşmelere 1. Emperyalist Paylaşım Savaşının galipleri İngiltere, Fransa, Yugoslavya, İtalya, Romanya ve Yunanistan katılmıştır. Görüşmede belirleyici konumda İngiltere ve Fransa olduğunun altı çizilmelidir.

TC’nin Kuruluş İdeolojisi Kemalist Faşizm ve Günümüzdeki Varyantı

Ülkemizde sorun ve çelişkiler çözülmediği gibi mevcut durum giderek daha çetrefilli bir döneme girmiş durumdadır. Bunun sonucu işçi sınıfı ve emekçi yığınların sömürüsü had safhaya varmıştır. Yoksullaşma en üst düzeye çıkmıştır. Ülkenin girdiği sarmal durumun bedeli tamamen emekçi sınıflara yüklenmiştir. Elbette ki yoksulluk ve işsizlik her zaman var olmuştur. Sınıf çelişkileri, sömürü, baskı ve diktatörlük dönemleri her zaman yaşanmıştır. Bundan sonra da sınıf çelişkileri var olduğu müddetçe baskı mekanizması varlığını devam ettirecektir. Lakin günümüzdeki mertebeye çıkmamıştır.

Türkiye Cumhuriyeti’nin Kuruluşunda İzmir İktisat Kongresi, ya da Emperyalizme Bağımlılığın Belgesi

Osmanlı iktisat tarihinde önemli bir yer tutan kapitülasyonlar ilk olarak 1352 yılında Cenevizlilerle olan ticareti artırmak maksadı ile verilmiştir. İlerleyen yıllarda ise ticaret yollarında yaşanan değişiklikler ve dünya ticaretinin yeni rotalar edinmesi sonucunda başka bazı ülkeler de kapitülasyonlar yani ticaret yaparken kimi ayrıcalıklar edinme hakkı elde etmişlerdir.

Yüzyıldır Tarihin Dışında Bir Rejim: TC!

 

Türk devletinin kuruluşunun yüzüncü yılında, Türk devletinin kuruluşu ve adına “Milli Mücadele” ya da “Kurtuluş Savaşı” denilen süreci ve bu sürece önderlik eden sınıfları kısaca ifade etmek, Türk devletinin hangi temeller üzerinden yükseldiğini ve sınıfsal niteliğini tanımlamak açısından önemlidir.

TC'nin Yüzyıllık Tarihinde İşçi Sınıfı ve Mücadelesi

Giriş:

İşçi sınıfının tarihi kapitalist sistemin gelişmesinden ve burjuvaziden ayrı ele alınamaz. Burjuvazinin ortaya çıktığı yerde işçi sınıfı da vardır. Ve bir çelişmenin iki yanı olan işçi sınıfı ve burjuvazi, birlikte var olurlar. Bu iki zıt kutup hem birbiriyle mücadele ederler ve hem de biri olmadan diğeri olmaz. Bu iki toplumsal sınıfı yaratan kapitalist sistem olmuştur.

 

Devrimci Demokratik Kamuoyuna ve Halkımıza!

KOMÜNİST ÖNDER İBRAHİM KAYPAKKAYA’YI ORTAK BÖLGESEL GECELERLE ANACAĞIZ!

Sayfalar