Cumartesi Haziran 1, 2024

TKP-ML Ortadoğu Parti Komitesi:Faşizm Ve Siyonizm Kaybedecek, Filistin ve Rojava Kazanacak!

Ortadoğu ezilen halklarının ezeli düşmanları olan Faşist T.C. ve Siyonist İsrail devletlerinin halklara yönelik saldırıları ile ezilen Rojava ve Filistin halklarının direnişine şahit oluyoruz. Bu gerici güçler, tüm teknolojik üstünlük ve emperyalist devletlerden tam destek görmelerine rağmen, Filistin ve Rojava halklarının direncini, mücadele kararlılığını kıramıyorlar. Egemenlerin tüm saldırılarına rağmen belirleyici olan yine halkın öz direnişi ve kararlılığı oluyor. Filistin ve Kürdistan halkları; İsrail Siyonizmine, T.C. faşizmine, yerel molla ve gerici diktatör rejimlerine karşı yarım asırdır onurlu duruşundan taviz vermeden devam ediyor.

Kürdistan’da yürütülen mücadele Rojava devrim gerçekliği ile demokratik bir kazanım aşamasına evrilmiş; IŞİD gericiliğine, faşist ve soykırımcı TC’nin Ortadoğu’daki yayılmacı hamlelerine büyük darbe vurulmuştu. Rojava Devrimi’nin bu kazanımlarına tahammül edemeyen T.C. egemenleri, belli zaman aralıkları ile askeri, siyasi, ekonomik ve deyim yerindeyse her alanda saldırılarına devam ettiler. Bu saldırılar, HPG gerillalarının Ankara eyleminden sonra askeri alanda daha kapsamlı fiili saldırıya dönüştü. Kendi kalbinden vurulmuş olmanın acizliği ile saldırganlaşan Erdoğan ve şurekası, azılı faşist Hakan Fidan’ın ağzından her türlü savaş suçunu işleyerek, Rojava halkının kazanımlarına saldıracağını dillendirdi.

5 Ekim’den bu yana Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetim alanında bulunan hastaneler, elektrik üretim santralleri, su istasyonları, sivil halkın evleri/köyleri, petrol ve benzin istasyonları, silolar ve birçok üretim alanı vuruldu. Rojava bu saldırılara karşı direnişini sürdürmeye devam ediyor. Şu ana kadar 110 bölge hava saldırılarına maruz kaldı ve saldırılar hala devam ediyor. T.C. bu saldırılarla ekonomik olarak tahribat yaratmak ve gerici unsurları kışkırtmak suretiyle Rojava devrim kazanımlarını yıpratma amacındadır.

Der Zor bölgesinde olduğu gibi gerici unsurların kışkırtılması TC’nin yıllardır denemekten bıkmadığı bir taktik olagelmiştir. AKP-MHP kliği, içinde bulunduğu krizi örtmek için de savaşı bir araç olarak kullanmaktadır. Ancak TC’nin bu hamleleri karşılık bulmadığı gibi gerillanın faşizmin merkezine vurduğu darbe ile acizliği iyiden iyiye artmıştır. Son saldırılar buna örnektir.

TC faşizmi saldırıların dozunu artırmakta, suç üstüne suç işlemektedir. TC’nin bu saldırılarına karşı, Özerk Yönetimin öz gücü Suriye Demokratik Güçleri karşı saldırılarla faşist TC ordusuna kayıplar verdirmiştir.

Rojava’nın direnişi sürerken, İsrail siyonizmine karşı mücadelesini sürdüren Filistin halkının öz güçleri, “Aksa Tufanı Operasyonu” ile işgal altındaki topraklara yönelik bir hamle başlatmış, işgalci Siyonist İsrail güçlerine ağır kayıplar verdirmiş, birçok İsrail askerini tutuklamıştır. Bu operasyon ile “anlı şanlı” ve teknolojik üstünlüğüne güvenen İsrail ordusuna büyük bir darbe vurulmuştur. Naqba’dan bu yana Siyonist İsrail devletinin zulmüne karşı direnen Filistin halkı, mücadele kararlığını bir kez daha ortaya koymuştur. Filistin ulusal mücadelesi haklı ve son derece meşrudur. Filistin ulusal direnişinde, -her ulusal harekette olduğu gibi kendi içinde kimi gerici yanları barındırmakla birlikte-, temel olan ezilen bir halkın ezen ulusa karşı mücadelesinin demokratik yanıdır. Zulme, sömürüye, katliamlara, aşağılanmaya başkaldırısıdır.

Kürt halkının içinden çıkan Barzani ihaneti gibi Arap devletlerinin ve faşist T.C. devletinin ihanetleri, Filistin halkının mücadelesini söndürememiştir. Ezilen ve sömürülen Arap halkının en büyük düşmanları, Arap devletlerinin başına çöreklenmiş olan uşak şeyhler, emirler, diktatörler ve krallardır. Onların Siyonizm ile attıkları “normalleşme” adımları, sınıfsal karakterlerini yansıtmaktadır. Ancak ezilen halkın karakteristik özelliği direnmesi ve günü geldiğinde kendi ihanet güruhlarını tarihin çöplüğüne atmasıdır.

Tarihin bu gelişim seyrinden Ortadoğu’nun ezilen halkları azade değildir. Asırlardır süren mücadele siyonizmin, faşizmin ve tüm işbirlikçi dikta ve molla rejimleri ile emperyalist-kapitalist sistemin Ortadoğu’da ezilmesine kadar sürecektir. Filistin ve Rojava halklarının direnişleri bu mücadeleye örnek olmaya devam ediyor.

Ortadoğu’nun bütün ezilen halklarına, komünistlere, devrimcilere ve yurtseverlere sesleniyoruz: Rojava ve Filistin özgülünde yükselen direnişi sahiplenelim! Bu direniş ile dayanışma geliştirelim ve olduğumuz her alanda faşizme ve siyonizme karşı mücadeleyi yükseltelim! Ezilenlerin kurtuluş mücadelesi bunu gerektirir.

Selam Olsun Rojava ve Filistin Halklarının Direnişine!

Yaşasın Rojava ve Filistin Halklarının Direnişi!

Kahrolsun TC Faşizmi ve İsrail Siyonizmi!

TC Faşizmi ve İsrail Siyonizmi Döktükleri Kanda Boğulacaklardır!

Biji Berxwedana Gelan!

Yaşasın Özgür Filistin!

TKP-ML Ortadoğu Parti Komitesi

7 Ekim 2023

2170

KÜÇÜK BURJUVAZİNİN ÖZGÜRLÜĞÜ ARADIĞI YER

Küçük burjuva aydınları sosyalizmi sevmezler. Gerçekte, onların sevdiği düzen, kapitalist sistemdir. Kapitalist sistemin kendilerine dokunmamasını isterler. Onların tek istekleri; “özgürce yazmak”, “özgürce sanatlarını gerçekleştirmek”... Ancak, bu kutsal “özgürlüğün” içinde, kapitalist sistem tarafından ezilen işçi ve emekçilerin özgürlüğü yoktur. Onlara göre, işçi ve emekçilerin görevi; kapitalist iş bölümü gereği sermaye sahibine artı-değer üretmek...

İSLÂMCI-MUHAFAZAKÂRIN ZİHİN HARİTASINDA BİR GEZİNTİ: “NASIL BİR KADIN(LIK)”?[*]

 

“Biri kurbağa öper,

biri yüzyıllarca uyur,

biri 7 cüceyle yaşar,

biri kuleye kapatılır.

Bir masal prensesi olsan bile

kadınlık zor.”[1]

 

1. Arap-İslâm İmgeleminde Kadın: Arzu ve Tehlike

 

ZİNDANLARDAKİ ÇIĞLIK, BÜYÜK ÇIĞI OLUŞTURACAK…[1]

 

“Tarih, gelecek için

kavga verip, yitirmiş bile olsa,

insanlık için vuruşanları

hiç unutmaz.”[2]

 

Şu an elim tuttuğum 29 Ekim 2012 tarihli mektup Erzurum H-Tipi Kapalı Cezaevi’nin B-Blok’undaki 4. Odadaki Muzaffer Yılmaz’dan geldi…

Büyük kalıcı tarihsel projeleri birlikte inşa edelim...

12 Mart,12 Eylül ve daha sonraki süreçlerden günümüze dek Türk Devletinin zulmüne maruz kalmış, ülkesini, terk etmek zorunda bırakılmış, Ailesinden, eşinden, dostundan, kardeşinden, yoldaşından ve uğruna mücadele yürüttüğü halkından nedeni ne olursa olsun kopmak zorunda kalmış; kimileri işkence görmüş, kimileri uzun yıllar zindanlarda kalmış 120 civarındaki Sürgün 15 Aralık 2012 tarihinde Köln’de bir araya gelerek Avrupa’da Sürgünde yasayan İnsanların sorunlarına sahip çıkmak, bulundukları ülkelerden imkanları ve olanakları ölçüsünde Sürgünlüğe yol açan Türk Devletinin bugünde devam eden ba

Kaypakkaya Partizan ve Yol Ayrımları

        Bir görüşü savunmanın en mutlu yanı o görüşün çoğalması ve kitleselleşmesidir. Eğer yaptığınız iş buna hizmet ediyorsa, adımlarınız hep ileriye dönükse anlam kazanacaktır, tatmin edici olacaktır. Yaptığımız işlerin özeleştirisini yaptığımız kadar eleştrilerini de yapmalı ve gerekirse çıkmaza girildiğinde dönüp kendimize bakıp ne yapıyorum denilmelidir. Gittiğimiz yol 1 adım ileri 2 adım geri gidiyorsa burda durup düşünmek ve ortaya çeşitli tespitler koymamız gerekmektedir.

BARIŞ GÜVERCİNLERİNE KURŞUN SIKILMAZ

 

Sakine Cansız (Sara), Fidan Doğan (Rojbin) Leyla Şaylemez

 

Her biri birbirinden değerli onurlu üç Kürt siyasetçisi ,Farklı dönemlerde KUH katılmış adeta nesilden nesile devam eden  kurtuluş hareketinin bayraklaşan isimleri,

PKK nin kurucu kadrolarından olan, mücadelenin bütün aşamalarında alnının akıyla çıkan, düşmanın dahi  saygı duyduğu devrimci bir kadındır Sakine Cansız,

Cezaevi resimlerine bakıldığında zayıf, çelimsiz, üflesen düşecek gibi görünmektedir.

“Yarı-Feodal” Brezilya...?

 11.01.2013 tarihinde Özgür Gelecek gazetesinin internet portalında; “Süreç devrimcilerin lehine dönecektir!” adlı bir yazı okudum. Sanırım Brezilya Komünist Partisi (Maoist)’e ait. Yazının altında böyle bir imza yoktu. İsim konusunda yanılmış olabilirim. Burası çok önemli değil. Benim açımdan önemli olan, yazının Brezilya ile ilgili değerlendirmesiydi. Esas olarak da, böyle bir değerlendirme yazısının kendine “Maoist” diyen bir örgüt tarafından yapılmasıdır. Eğer, kendisini “Maoist” olarak adlandırmasaydı, böyle bir yazı yazma ihtiyacı da duymazdım.

 

AKP’nin Eğitim Sistemi: Milliyetçi, Maneviyatçı Ve Piyasacı…[*]

 

“Bilginin iktidarla ilişkisi

sadece uşaklıkla değil,

hakikâtle de ilgilidir.”[1]

 

Sürdürülemez Kapitalist Krizin Topoğrafyası[1]

 

Krizin içindeyiz.

Krizle sarsılıp, savruluyoruz.

Her gün, her an krizin “sonuçları”ndan etkileniyoruz.

Vs., vd’leri…

Bunlar böyleyken; hâlâ krizi “tartışıp”, “konuşuyoruz”.

“Hâlâ” dememek için sürdürülemez kapitalist krizin topoğrafyasını çıkarmak gerekiyor.

Neo-Liberal Türkiye'de Muhafazakârlaşma/ Düşkünleşme Diyaletiği[*]

 

“Yükselen her şey düşecektir.”[1]

 

Bir ‘Millî Gazete’ yazarı, Türkiye’de son yıllarda fuhuş,[2] uyuşturucu kullanımı, cinayet, gasp ve tecavüz gibi olayların hızla arttığına, içki kullanım yaşının 11’e düştüğüne,[3] boşanmaların arttığına,[4] kadınlara yönelik şiddetin yoğunlaştığına[5] vb. işaret edip soruyor: “Bu nasıl ‘Muhafazakârlık’?”

Alevilerin cennette zaten işi yok

 

TRT’de yayınlanan Açı programında Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Rektörü Sedat Laçiner’in Şiilik ve Şiilerle ilgili söylediği bir söz günlerdir sosyal medyada “Aleviler cennete gidemez” şeklinde yer alıyor ve kendisine ‘Aleviyim – Kızılbaşım’  diyen kimi basın yayın organları, kişi ve kurum temsilcilerince de Alevilere yapılan bir hakaret olarak algılanıyor ve kamu oyuna da öyle yansıtılıyor.

 

Sayfalar