Salı Mayıs 21, 2024

TKP-ML MK SB:Newroz,zulme karşı parolamız olsun!

Newroz, başta yüz yılı aşkın bir süredir emperyalizmin “savaş tahtası” olarak kullandığı, halkları birbirine düşman edip talan-yağma-katliamdan başka bir şey getirmediği Ortadoğu olmak üzere, dünya halklarının zalimlere karşı mücadelesini simgeler. Bu simgesel ve tarihsel günü bu yıl da Ortadoğu’da başta emperyalistler ve TC faşizmi olmak üzere, bölge gericiliğinin özel olarak Kürt halkına genel olarak ise ezilen, sömürülen tüm halklara yönelik faşist saldırganlığının arttığı bir dönemde karşılıyoruz. Mücadelenin diyalektiğidir bu… Zalimlerin zulmünün arttığı her yerde, isyan ateşi de harlanmaktadır. Bu ateşin alazları zalimlerin korkularını artırmakta, korktukça daha fazla saldırganlaşmaktadırlar.

Ortadoğu coğrafyasında sayıları on milyonları bulan Kürt halkı hala yok sayılmaktadır. Suriye Kürdistanı’nda olduğu gibi toprakları işgal edilmiştir ve işgal tehditleri sürmektedir. Irak Kürdistanı’na hava saldırıları düzenlenmekte, karadan askeri operasyonlar gerçekleştirilmektedir. Ezidi Kürtler yeniden soykırım tehdidi altındadır.

Kürt halkının nüfus olarak en fazla olduğu Türkiye ve Türkiye Kürdistanı’nda Kürtler bir ulus olarak tanınmayı bırakalım, inkar ve imha saldırılarıyla karşı karşıyadırlar. Kürt ulusuna “diz çöktürme” politikası her dönem devrededir. Halkın iradesi yok sayılmakta, seçilmiş belediyelere kayyım atanmaktadır. Milletvekilleri tutuklanmakta, HDP’nin kapatılması gündemleştirilmektedir. Türkiye’nin batısına çalışmaya giden Kürt halkı, ırkçı-şoven saldırılara maruz kalmakta, sadece Kürtçe konuştukları için linç edilmektedir. Salgın dahi, Türk hakim sınıfları tarafından T. Kürdistanı’nda yaşayan halkın imha ve inkar edilmesinin bir aracı olarak kullanılmaktadır. Bütün bu saldırıların nedeni, bugünün Dehaklarının saltanatlarını sürdürme, “beka”larını koruma çabasıdır.

Günümüzün Dehaklarından faşist TC’nin başı R.T.Erdoğan, sömürü ve yağma düzenini sürdürebilmek için, Kürt halkını hedef göstermeye, saldırmaya ve katletmeye devam etmekte; ülke içinde ve dışında Kürt ulusuna ve kazanımlarına yönelik imha, inkar ve asimilasyon politikalarını sürdürmektedir. Türk hakim sınıflarının her bir temsilcisi de Kürt düşmanlığında ortaklaşmakta, şovenizmin iğrenç yüzü burjuva medya tarafından halkımızın üzerine adeta boca edilmektedir.

R.T.Erdoğan’ın, faşist ortaklarının ve Saray soytarılarının her fırsatta “birlik ve beraberlikten”, “terörden”, “beka sorunu”ndan bahsetmeleri sebepsiz değildir. Günümüzün Dehakları yönetememektedirler. Sürgit devam eden, şiddeti ve yoğunluğundan bir şey kaybetmeyen ekonomik krizden başlayarak iflas etmiş bir devlet gerçekliği içindedirler. Bu durum onları daha da saldırganlaştırmakta; iktidarlarını sürdürmek için işçi sınıfına, emekçilere, Kürt halkına, ezilen cinsiyetlere yani halkın tüm katman ve kesimlerine yönelmekten vazgeçememektedirler. Çünkü başka çareleri yoktur. Onlar yaşadıkları çaresizliği aşmanın ve ezilen­lerin yüreğinde biriken korkunç öfkeyi bastırmanın yolu olarak her dönem savaş ve çatışmaya yönelmişlerdir. Çünkü onlar; halkın özgürlük, demokrasi ve daha iyi bir yaşam talebi karşısında güçsüz ve korkaktırlar.

AKP-MHP iktidarının halk düşmanı yüzü her gün başka biçimlerde karşımıza çıkmaktadır. Faşist iktidarın üzerinde yükseldiği kolonlar teker teker sallanmakta; her olay, kabaran sıvanın dökülmesine ve gerçeklerin gün gibi ortaya çıkmasına neden olmaktadır.

Kürt halkına dönük saldırganlık içerde ve sınır ötesinde gündemin esasını oluşturmaya devam etmekte; faşist iktidar her ne kadar üstünü örtmeye, saklamaya, gizlemeye çalışsa da yoksulluk ve açlık her gün başka bir yer­de, farklı bir şekilde açığa çıkmakta; açlık ve sefaletin getirdiği intiharlar gündemin “sıradan” bir başlığı haline gelmekte; kadınlara ve LGBTİ+lara yönelik saldırganlık bizzat devlet eliyle yönetilmekte; çürüme ve çözülme tüm hı­zıyla devam etmektedir. AKP’de temsil bulan rant ve israf öyle­sine büyüktür ki artık kimse bunu saklama gereği dahi duymamaktadır. TC devleti, emekçi halk için zulüm cenderesi, yağma ve talan düzeneğinden başka bir şey değildir.

Bir yanda bunlar olurken diğer yanda da ezilenler cephesinde farklı başlıklarda keskinleşen ve derinleşen çelişkiler, belli bir süredir iktidarın erimesine neden oluyor. Dipte biriken öfke, kes­kinleşen ve de ağırlaşan sorunlar, ezilenlerin ve emekçilerin yaşam standardındaki düşüş, AKP-MHP iktidarının içinde bulunduğu büyük krize işaret ediyor. Hareketlenen işçi sınıfı, Kürt halkının mücadelesinin tüm saldırılara karşın direngenliği ve sürekliliği, kadınların ve gençlerin sokakları dolduran öfkesi ve birleşik mücadeleleri… Tüm bunlar birikim, kaynama ve hareket noktalarımızdır. Bu seneki Newroz’a da işte bu alevlerin yükseldiği koşullarda gidiyoruz. Yakın ve orta vadede sınıf mücadelesinin çok daha ciddi muharebelere gebe olduğu öngörüsünde bulunmak zor değildir. Bu durum hem emperyalizmin dünyadaki gidişatı hem ülkemizde hakim sınıfların izlediği seyre ilişkin verilerden rahatlıkla gözlenebilmektedir. Bu somut durum önümüze somut bir görev koymaktadır. Bu görevi icra etmek için 8 Mart’ın ardından ilk durağımız Newroz’dur. 8 Mart’tan Newroz’a doğru akan ve devrimci, yurtsever güçlerin dinamiklerini buluşturan ve büyüten bir zeminin oluşturulması, günün görevi olarak öne çıkmıştır.

ŞAN OLSUN NEWROZ’U YARATAN VE YAŞATANLARA!

Newroz’un kelime anlamıyla sadece “yeni gün” ve “yeni bir başlangıç” olmadığı, bu anlamıyla bir bayram değil onu da kapsayacak bir şekilde isyan ve başkaldırıyı temsil ettiği bilinmektedir. Newroz’a gerçek anlamını veren, başta Kürt halkı olmak üzere Ortadoğu halklarının zalimlerin zulmüne karşı isyan ateşlerini harlaması, daha da güçlendirmesidir.

Mitolojik bir geçmişe dayanan ve Demirci Kawa’nın zalim Dehak iktidarına karşı isyan ateşini yakıp başkaldırdığı gün olarak binlerce yıldan günümüze süzülüp gelen Newroz; günümüzde Ortadoğu coğrafyasında başta Kürt halkı olmak üzere Ortadoğu halklarının isyan ve başkaldırısı olarak anlamlanmıştır. Bu anlamıyla halkların sınıfsız, sömürüsüz, eşit ve özgür bir dünyada yaşama mücadelesinin somut karşılığıdır. Halkların özgürlük ve isyan çığlığıdır. Kavga günüdür. Adı mücadele ve özgürlüktür.

İçinden geçtiğimiz süreç, emperyalist kapitalist sistemin insanlığa düşman olduğunu fazlasıyla gösteren örneklerle doludur. Emperyalist kapitalist sistemin aşırı kâr hırsı beraberinde insanlığı tehdit eden salgın gibi tehditlere yol açmaktadır. Korona virüs salgınının milyonlarca insanı etkilemesi, kapitalist sistemin bilim ve sağlığı özel mülkiyet dünyası içinde ele almasından bağımsız değildir. İnsanlık açısından temel haklardan olan sağlık hakkına erişim bile aşırı kâr hırsına kurban edilmiştir. Egemen sınıfların ideologlarının “tüm insanlığın sorunu” olarak niteledikleri pandemi sürecinde, aşının emperyalistler tarafından kontrol edilmesi, patentinin kapalı olması dahi tek başına nasıl bir dünyada yaşadığımızın özetidir.

Korona salgını vesilesiyle bir kez görülmüştür ki; zalim Dehaklar saraylarında kendilerini güvenceye alırken ezilen halklara ölümü reva görmektedirler. Onlar bin odalı saraylarında şaşalı yaşamlarına hiç ödün vermeden devam ederken emekçileri açlığa, yoksulluğa, işsizliğe mahkum etmekte ve intihara sürüklemektedirler.

Ancak zalimin zulmü varsa ezilenin de isyanı vardır. Bu isyan binlerce yıldır kendisini Newroz’da göstermektedir. Günümüzün zalim Dehaklarına karşı isyan etmek meşrudur! Bu bir hak olduğu kadar görevdir de.

Şimdi zalim Dehaklara karşı Demirci Kawa olmanın zamanıdır.

Öyle mi zalim Dehak” deyip ayağa kalmanın ve isyana durmanın zamanıdır.

Dağlarda ve şehirlerde isyan ateşlerini büyütmenin zamanıdır.

Kürt ulusuna yönelik imha, inkar, asimilasyon ve tecrit saldırısına karşı durmanın, faşizme karşı mücadele etmenin zamanıdır.

2021 Newroz’u; faşist TC devletinin, Kürt halkına yönelik topyekun savaşına karşı güçlü bir karşı duruşumuz, kararlılık ve meydan okuyuşumuz olmalıdır.

2021 Newroz’u; faşist diktatörlüğün halkımızı daha fazla açlık ve sefalete iten yoksullaştıran politikalarına; başta Kürt ulusu olmak üzere ezilen ulus ve milliyetlere yönelik inkar ve imhaya yönelik ırkçı-faşist zulme; talan, yağma politikalarına karşı isyan sloganlarımızı en yüksek perdeden haykırdığımız bir mevzi olmalıdır.

2021 Newroz’u; Rojava’da emperyalistlerin ve TC gibi devletlerin beslediği DAİŞ artıklarının saldırılarına karşı Tekoşer Pilingleşmek, Nubar Ozanyanlaşmak, onların çağrısına uyarak çağımızın Demirci Kawaları olarak “fırtınayı yaratan birer damla” olmaktır.

Bijî Newroz!

Bimre Koletî, Bijî Azadî!

Yaşasın Kürt Ulusunun Özgürce Ayrılma Hakkı!

8 Mart’tan Newroz’a, 1 Mayıs’a, Her Yerde Direniş, Her Yerde Kavga!

TKP-ML MK SB

Mart 2021

4465

Proletarya Partisi

 Proleterya Partisi'nden gundeme iliskin yazilar

Son Haberler

Sayfalar

Proletarya Partisi

„Dijitalleşme“ Kitabım Üzerine

Kitabın konusu, işçi sınıfının nicel ve nitel varlığıyla doğrudan ilgilidir. Özellikle üretim sürecinde dijitalleşmenin artmasıyla, işçi sınıfının sınıfsal niteliğine yönelik ciddi saldırılar gelmeye başladı. İşçi sınıfının ortadan kalkacağı, burjuvazinin, ücretli iş gücü sistemi olmadan, salt makineler üzerinden artı-değer elde edeceği gibi, doğrudan kapitalist sistemi var eden temel olgular yok sayılmaya başlandı.

Yavuz Proletarya Ev Sahibini Bastırırmış

-Seçimleri Boykot-

Zavallı kılıçdaroğlu.

Kazanınca (parlamentarizme) geçmeyi başarabilince) kazanabilmek için yaptığı her şeyin anlamsızlaşacağıyla o kadar ilgilenmişti ki ...

Aman neyse biz proletaryalara ne.

Ulusalcıların - sosyal demokratların ağır bedellerle anlamsızlaştırdığı parlamentarizm komplolarla tarihin tozlu sayfaları içerisinde kaybolup giderken...

imamoğlu'nun şapkada çıkardığı tavşan özgür özer'e eşbaşkan'ım diyerek itibar kazandırma yarışına düşen dem'liler ile...

Tarih bilgisi ve gelecek tasavuru (Deniz Aras)

Geçtiğimiz hafta içinde bir dönem TC içişleri memuriyeti görevinde bulunan ve bu “vatani görevi” sırasında devletin başta gözaltında kaybetmeler olmak üzere Kürt halkına ve devrimcilere yönelik katliam saldırılarını sürdürmesini “başarı”yla yerine getiren, günümüzde özü başına muhalif bir faşist partinin lideri Meral Akşener’in “mertçe cinayet” sözü çok konuşuldu.

Ermeni bir devrimci: LEVON EKMEKÇİYAN (Nubar Ozanyan)

Özgürlük uğruna yürütülen savaşımda her savaşçının önüne çıkan tehlikeli yol ayrımı ve kararlardan biridir “Ya onurunu ayaklar altına alıp teslim olacaksın! Ya da ölümlerden ölüm beğenerek direneceksin.” Levon Ekmekçiyan birkaç günlük yaşam uğruna kendini düşmana satmadan yaşamayı esas aldı. Düşündü fedailerin komutanı Kevork Çavuş’u, Antranik Ozanyan’ı, Mariam Çilingiryan’ı ve yanıbaşında çatışmada şehit düşen yoldaşı Zohrab Sarkisyan’ı. Sonra çocukluğunda anlatılan ve dinlemekte zorlandığı soykırım hikayelerini. Hangi Ermeni gencinin yüreği yaralı hafızası intikam dolu değildir ki?

“Unutturulan” Bir Devrimcinin Ardından 29 Ocak 1983, Kanlı Şafak

Çeşitli milliyetlerden Türkiye halkının başına kara bulut gibi çöken 12 Eylül Askeri Faşist Diktatörlüğü’nün elebaşı olan Kenan Evren, Muş halkına yaptığı ve tarihe geçen konuşmasının bir bölümünde “Asmayalım da besleyelim mi?” sözünü, Ermeni devrimci Levon Ekmekçiyan için söylemişti.

12 Eylül faşist cunta yılları idamların, işkencelerin, gözaltında kayıpların, vatandaşlıktan atılmaların, azgın devlet terörünün yaşandığı yıllar olmuştur. Bu dönemde siyasi nedenlerle aralarında 17 devrimcinin de olduğu 51 kişi idam edilerek katledilmiştir.

Almanya'da Faşizme Karşı Kitlelerin Büyük Protestosu

Alman emperyalist burjuvazisi, son yıllarını ekonomik kriz içinde geçirdi ve bu krizi savuşturabilmiş değildir. Tersine, giderek derinleşmektedir. Kendileri için söylenen “Avrupa'nın hasta adamı” sözüne karşı, ekonomi bakanın Lindener'in doğrudan ağzıyla; “hasta değil, yorgun adamı” olduğunu kabul etti.

Çutakımız Hrant (Nubar Ozanyan)

Soykırımcıların, hafıza katillerinin tüm çabalarına karşın Ermeni halkının ve ilerici insanlığın hafızasında halen dipdiri olan Hrant Dink; özgürlüğün ve adalet arayışının simgesi olarak anılmaya devam ediyor. Yüzbinlerin hem kalbine hem de duygularına bu denli etkili ve sarsıcı dokunmayı başaran Hrant Dink, bu gücü Ermeni soykırım gerçekliği kavrayışından, özgürlüğe ve adalete olan güçlü inancından, tutarlı duruşundan alıyordu.

Bir Sol Liberal Aydının Ezilen Ulus Milliyetçiliği Temelinde Ulus Sorununa Yaklaşımının Eleştirisi

Giriş:

Uluslar kapitalizmin şafağında ortaya çıkmıştır. Ancak, kapitalizmin emperyalizme evrilmesiyle de ulusal sorunlar çözülebilmiş değildir. Hala ezilen uluslar ve bunların kendi kaderlerini özgürce tayin etme mücadeleleri sürmektedir. Özellikle emperyalizmin ortaya çıkmasıyla birlikte, ezilen ulus sorununun çözümü doğrudan proleter devrimlere bağlanmıştır.

Dağın Sara’sı (Sakine Cansız), Nubar Ozanyan

Aradan yıllar geçse de direngenliğin hikayesini yazan Sara (Sakine Cansız), unutulmadan konuşulup anılıyorsa bu onun istisna bir kişilik olduğunu gösterir. Unutulmayacak kadar değerli çalışmalar yürüten, her dönem geride okunacak notlar bırakan Sara, Kürt Özgürlük Hareketi’nin öncü soluğu olmayı başarmış bir devrimcidir.

Cüret edip özneleşelim, kurtuluş için örgütlenelim ve hep birlikte devrimle özgürleşelim!

– Merhaba, kendinizi tanıtır mısınız?

– Merhabalar, ben Rosa Avesta, TKP-ML Komünist Kadınlar Birliği (KKB) temsilcisiyim.

– TKP-ML KKB olarak 5 Mayıs 2023 tarihinde yaptığınız açıklamada 1. Kongrenizi yaptığınızı açıkladınız. Bu Kongreye gelinceye kadar geçen süreci özetleyebilir misiniz?

Sosyalizm Bayrağının Arkasına Saklanan Sosyal Şovenizm!

Yerel seçim süreci, egemen sınıflar arasındaki kapışmanın yeni adresi olarak giderek ısınan bir gündem olarak karşımıza çıkıyor.

2023 Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinde AKP-MHP faşist ittifakı ve merkezinde CHP’nin yer aldığı “Millet İttifakı” arasındaki mücadeleden ilki ezici bir üstünlükle galip çıktı. Daha doğrusu, devlet aklı, önümüzdeki dönem için yola “CHP’nin de onayıyla” Türk-İslam senteziyle, gerici ve faşist bir ittifakla devam etme kararı aldı.

Sayfalar