Çarşamba Mayıs 1, 2024

TKP-ML MK: Devrim için ölümsüzleşenlerimizi onlara verdiğimiz sözleri tutarak saygıyla anıyoruz!

Sınıf mücadelesi hiçbir zaman “rahat”, “sıkıntısız” bir dönemden geçmemiştir/geçmeyecektir de. Zira sınıfsız ve sınırsız dünya kuruluncaya kadar emperyalist kapitalist sistemin ne kâr hırsı ne de bu hırs uğruna nüfuz alanlarının paylaşımı için rekabeti-savaşı bitecek; ne kâr-daha fazla kâr adına işçi sınıfı ve ezilen halk yığınlarının sömürüsü ne de yoksulluk-açlık ortadan kalkacak. Dolayısıyla egemen sınıfların, hakimiyetlerini sürdürmek için ezilen sınıflara yönelik baskısı, zulmü, saldırganlığı, katliamları bu ceberut sistem ortadan kalkıncaya kadar daimi olacaktır.

Hakim sınıfların, işçi sınıfı ve ezilen halklar karşısındaki gerçekliği, geçtiğimiz yıl boyunca tüm dünyayı etkisi altına alan pandemi sürecinde daha bir görünürlük kazanmış, devletlerin bir avuç asalak sermayenin ve işbirlikçilerinin devleti olduğu gözler önüne serilmiştir. Pandemi koşullarında idama mahkum edercesine işçi sınıfını çalıştırmaya devam eden, tüm “yardım paketleri”ni burjuvazinin kârı düşmesin diye açan iktidarların, virüsün yayılmasını engellemek için aldıkları önlemlerin “evde kal” çağrılarının ötesine geçmediğini bütün dünya halkları gördü. Pandemiyi fırsata çeviren emperyalist-kapitalist sistemin efendileri ve onların işbirlikçi-uşakları, bir yandan halkları denetim altına alacak, kazanılmış haklarını gasp edecek yasaları çıkarmakla uğraşırken, diğer yandan “aşı savaşları”yla halkların yaşamını kapitalist rekabete “kurban” etmekteler.

Bugün de emperyalistler Ortadoğu’dan Kafkaslar’a, Afrika’dan Asya’ya dünyanın dört bir yanını savaş alanına çevirmiş, halklar için bir zulüm cenderesine, soygun mekanizmasına, yağma-talan düzeneğine dönüştürmüştür. Ama bunu yaparken, karşıtlarını yani mezar kazıcılarının öfkesini de mayalamakta, bu öfke dipte kalamayacak kadar büyüyerek, irili ufaklı dalgalanmalarla parça parça yüzeye vurmaktadır. Tüm bunların elbette bir karşılığı olacaktı: ABD’deki Siyah isyanda; Fransa’da sokakları yakan öfkede, Mısır’da, Lübnan’da, Irak’ta yoksulluğa karşı sokakları dolduran kalabalıklarda; kadınların yasakları hiçe sayan isyan dalgasında, işgale, zulme, talana karşı savaşan Rojava, Karabağ halklarının direnişinde… olduğu gibi.

Bu durumu, elbette kendi ülkemizde, AKP-MHP iktidarının çırpınışlarında da görmek mümkündür. Geçtiğimiz yılın ikinci yarısında hareketlenen işçi sınıfının birbirinden kopuk, devrimci komünist öncülükten yoksun, dolayısıyla sistemi bir bütün tehdit eder boyutta olmasa dahi hareketlenmesi, fabrika ya da patronların evlerinin önlerinde, Ankara yürüyüşlerinde, sokaklarda direniş örgütlemeleri, Kürt ulusal mücadelesinin tüm baskı, kayyum, tutuklama, katliam saldırılarına karşın hala devleti en fazla köşeye sıkıştıran direngenliği, kadınların tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de gerek sokakta gerek sosyal medyada gündem belirleyen ve haklarını korumayı başaran isyanı, gençliğin birleşik mücadeleyi örgütlemek üzere yaptığı hamle, faşizme karşı mücadeleyi ortaklaştırma pratiği vb. özellikle 2016 “darbe girişimi”nin ardından geçen dört yıllık sürecin en hareketli ve gelişmeye açık süreci olduğunun işaretleridir. AKP-MHP iktidarı da bu durumun farkındadır ve halkları “çökertme planları”nın boşa düşmesiyle derinleşen beka sorununu çözmek için daha da saldırganlaşmakta ama saldırganlaştıkça da onu bekleyen “hazin son”u yakınlaştırmaktadır.

Yüzeydeki bu dalgalanmaların sönmesinde, bazen başarısızlıkla sonuçlanmasında umutsuzluğa kapılmak için bir neden bulunmamaktadır, zira öncüleriyle buluştuğu-birleştiği oranda bu dalgalanmalar dev dalgalara dönüşecek, “efendilerin dünyasının” yarattığı bu zulüm denizinde onları boğmayı da bilecektir. Bu bir kehanet öyküsü değil, diyalektiğin bir avuç sömürücü asalak burjuvaziye “sürprizi”dir.

Sistemin efendileri, bu gerçeği Paris Komünü’nden Ekim ve Çin Devrimlerine kadar edindiği tecrübeyle bilmekte, tam da bu nedenle zulmün derecesini yükseltip, halkları nefes aldırmayacak bir baskıyla boğmaya çalışmaktadır. Tam da bu nedenle eceli gelmiş canavar gibi hamle üstüne hamle yapmakta, işçi sınıfı ve ezilen halkların mücadelesi karşısında öfke nöbetleri geçirmektedir. Ezilenler cephesindeki bu huzursuzluk, bu mayalanmakta olan öfke yüzeyde birleşip dev dalgalar oluşturarak iktidarları yıkıp geçmekten henüz görece uzak olsa da, bu dahi ezenlerin rahat uyumasını engellemektedir. Onların uykularının üzerine devrim ve komünizm yürüyüşünde yaşamlarını yitirerek ölümsüzleşenlerimizin “heyulası” dolaşmaktadır.

Devrim ve komünizm şehitleri, tıpkı bugün olduğu gibi “en zor şartlarda” devrimcilik yaparak ölümsüzleştiler. Ne dedik; sınıf mücadelesi hiçbir zaman “rahat”, “sıkıntısız” bir dönemden geçmemiştir/geçmeyecektir de. Aksi bir ihtimal olsaydı devrimcilik yapmak şehrin en ışıltılı, en temiz caddelerinde gezintiye benzerdi, ama biz yoldaşlarımızı, siperdaşlarımızı dağ başlarının zorlu koşullarında, kentlerin ücra mahallelerinin çamurlu ve dik yokuşlarında, karanlık pusularda, zindanlarda devrim için ölümsüzlüğe uğurladık. Biz onları sonsuzluğa uğurlarken, onlar bizim komünizme olan inancımızı süreklileştiren, umudumuzu pekiştiren, cesaretimizi artıran, halk kitlelerine olan sevgimizi büyüten birer sembol olarak başucumuzdan ayrılmadılar. Sadece iyi-güzel-devrimci yönleriyle değil, yaptıkları hatalarla, hatalarıyla baş etme yöntemleriyle, her gün yeniden mücadele etme kararlılığını kuşanmalarıyla, yenilgilerin-ihanetlerin yollarına çıkardığı engelleri aşma kararlılıklarıyla, umutsuzluğu umuda çevirme bilinçleriyle hep başucumuzda oldular, bize öğrettiler. Onlardan öğrendiğimiz oranda önümüze çıkan eşikleri aştık, öğrenemediğimiz oranda aynı hatalardan bir kez daha öğrenmek zorunda kaldık… Kısacası onlar egemen sınıfların, asalakların rüyalarını nasıl kabusa çeviriyorlarsa, bize de yol göstermeye devam ediyorlar. Biz de onlardan aldığımız güçle, yenilgilere, ihanetlere, bizi bataklığa çekmeye çalışanlara karşı, rüzgarı karşımıza alıp yürüyüşümüzü sürdürüyor, komünizm bayrağını en yukarıda tutmaya devam ediyoruz.

Biliyoruz ki, haklı olmanın; iyiyi, doğruyu ve güzeli, bundan ötürü de geleceği temsil etmenin anlam/değer kattığı gerçeklik; şehitlerimiz nezdinde ölümsüzlüğe tutulan bir fenerdir. Onların anısı ve mücadelesi, faaliyetimizin yolunu aydınlatmakta, hedeflerimizi berraklaştırmakta, kararlılık ve cesaretimizi artırmaktadır. Onlar bizlere büyük bir misyon devrederek ayrıldılar aramızdan. Değeri ve önemini bir kat daha artırdıkları bu görevi yerine getirmek, hepimizin görevimizdir.

Silahlarını devralarak, bayraklarını daha yükseğe kaldırarak savaşlarını daha ileri taşıyalım…

Yarınlara yıkılmaz köprüler kuran yoldaşlarımızın vasiyetini yerine getirmek için ileri!

Onların kahramanlıkları mücadelemizde sonsuza dek yaşayacak!

Yaşasın Partimiz TKP-ML, önderliğindeki TİKKO, KKB ve TMLGB!

TKP-ML MK

Ocak 2021

1850

Proletarya Partisi

 Proleterya Partisi'nden gundeme iliskin yazilar

Son Haberler

Sayfalar

Proletarya Partisi

Emperyalizm Üzerine Notlar -2

“Motor Üretimi Yoksa, Emperyalizm De Yoktur”

Soru: 2 -Türkiye'nin kendi tekniği (gelişmiş sanayisinin) yoktur. Örneğin bir motor bile yapamamaktadır. (Marksist Teori'nin Almanya-Frankfur'da 24 Şubat 2024"de düzenlediği "Lenin Dünyaya Bakmak" Sempozyumu tartışmalarından)

TKP-ML TİKKO Genel Komutanlığı: Partimiz Savaşımızı Aydınlatmaya Devam Ediyor: Ona Omuz Ver! Güç Kat!

Ailevi sorunlar, geçim derdi, gelecek kaygısı, hayaller, yaşanmışlıklar, günden güne ömrün tükenmesi ve sonuç olarak hiçbir şey yaşamadığını farkettiğin ve yüreğine bir acının gelip oturduğu an... bunu ikimize kendime armağan ediyorum. Dost varmı ki şu zaman da derdini alıp vuracak sırtına ..ve biz nelerden uzak kalmışız haberimiz yok...şimdi ki dostluklarda ne duman ne tüten var

TKP-ML MK: TKP-ML, 52 YAŞINDA!

“Daha Sıkı, Daha Sağlam, Daha Kararlı Bir Savaş” İçin Israr ve Sebatla!

Mao Zedung yoldaşın önderliğindeki Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin dünyayı sarsan fırtınaları içinde, coğrafyamız sınıflar mücadelesinin bir ürünü olarak doğan partimiz TKP-ML, 52 yaşında!

Emperyalizm Üzerine Notlar

Uzun bir zamandan beri emperyalizm üzerine makaleler yazıyorum, konferanslar veriyor, panellere katılıyorum. Bir de „Emperyalist Türkiye“ adlı kitabım yayınlandı. Bu kitapta'da Türk devletinin emperyalistleştiğini ve emperyalist bir devlet haline geldiğini; ekonomik, siyasi ve askeri olarak değerlendiriyorum.

Katıldığım seminer, panel, konferans ve çeşitli konuşma ortamlarında, yeni emperyalist ülkeler konusunda bana bir çok sorular soruldu, benim tezlerime karşı karşı tezler ileri sürüldü. Bir çoğu tezlerimi onaylarken, çoğunluk tezlerimi reddetti.

Patika, Politika mı Arıyor Yoksa..

"Başkası olma kendin ol

Böyle çok daha güzelsin"

Anasının kuzusu

Ciğerimin köşesi"

Marifet  solun sağıyla başarılı olmak değil ki.

Afyon, antalya, istanbul, ankara...

İmamoğulları, yavaşlar, böcekler... falanlar filanlar.

Sanki seçimleri kaybettiren  sol gibiymiş gibi

Sanki seçimleri kaybettiren de parlamentizm gibiymiş gibi

Hiç kimse zafer kazanan solun sağı karşısında solu ve parlamentizmi dahil ağzına almıyor.

Proletarya chp'nin sağını satın almış gibi.

Lenin’in Ölümünün 100. Yılı Anısına: Lenin’de Kararlılık ve İki Çizgi Mücadelesi SBKP’de İki Çizgi Mücadelesi*

Rusya’da Marksist gruplar ortaya çıkamadan önce “devrimci” çalışmayı Narodikler yürütüyordu. Narodniklerin Çar’a karşı verdikleri mücadelede temel aldıkları sınıf köylülerdi. Rusya’da kapitalizm geliştikçe işçi sınıfı da gelişip büyümesine rağmen Narodnikler işçi sınıfını değil köylülüğün temel alınmasını savunuyor ve ancak köylülüğün Çar’ı ve toprak ağalarını devirebileceğini savunuyorlardı. Narodnikler bireysel “terörü” savunuyor ve bunun geniş halk yığınları üzerinde büyük etkiler yaratacağını düşünüyorlardı. İşçi sınıfının partisinin kurulmasına karşı çıkıyorlardı.

Hepimiz Mazlum’a borçluyuz:Garabet Demirci

 

Devrimciliği Yaşam Tarzına Dönüştürelim

Bizim gücümüz, haklılığımız ve meşruluğumuzda; olayları, olguları diyalektik- materyalist bakış açısıyla ele almamızda yatıyor.

TKP-ML Merkez Komitesi : Newroz Piroz Be!

İmha, İnkar ve Asimilasyona; İşgal ve İlhaka; Sömürüye, Açlığa, Yoksulluğa, ve Faşizme Karşı

İsyan, Direniş, Serhildan!

Newroz, coğrafyamızda binlerce yıllık sınıflı toplumlar tarihinde sömürülen, ezilen, baskı gören halkların zalimlere, sömürücülere karşı isyanının simgesidir. Günümüzde de başta Kürt halkı olmak üzere bütün ezilen halkların, zalimin zulmüne karşı isyan ve direnişinin, Demirci Kawa’nın isyanının zalim ve katliamcı Dehaklar karşısında yükseltilmesinin, isyan ateşlerinin dört bir yanda yakılmasının adı olmuştur.

Oylar SADET'E.... Oylar DEVA'YA... Oylar İYİ PARTİ'ye....

"Bindik bir alamete gideyoz kıyamete."

Aklımızın sınırlarının zorlandığı günlerde geçiyoruz.

İlemde bir partiye oy verecekseniz....

Sanki iyi parti sizi öldürüyorda chp sizi öldürmüyorsa(?)...

Niye oy verdiğiniz millet ittifakı'nın parlamentizmden vaz geçmemiş paydaşlarından biri de olmaya.

Ve Bakırhan buyurdu: " İstanbul'da kent uzlaşısı sağladık" diye

Ve Sakık buyurdu: "CHP'ye oy yok." diye.

Ve ..

Kadınlar ve İşçiler

Kadınlar neden, niçin ve nasıl eziliyor, neden cinsiyet ayrımcılığın en temel ve en tepe noktasında yer alıyor, neden öldürülüyor neden erkek baskısı kadın üzerinde şiddetleniyor vb. soruların yanıtı ile; işçiler neden, niçin ve nasıl sömürülüyorsa verilecek yanıtlar aynı yerde arandığında, kadının kurtuluşu sorununa, daha genel anlamda ise işçi sınıfı ve emekçilerin kurtuluş sorununa daha doğru yaklaşılmış olacaktır.

Sayfalar