Pazartesi Mayıs 13, 2024

TKP-ML Merkez Komite: Katledilişinin 49. Yıldönümünde İbrahim Kaypakkaya’yı Anıyoruz!

GÖZBEBEĞİNDİ PARTİN, GÖZBEBEĞİMİZDİR PARTİMİZ!

Partimizin kurucu önderi İbrahim Kaypakkaya yoldaşın Amed zindanında katledilmesinin 49. yıldönümündeyiz. Kurucusu olduğu ve gözbebeği olan partisinin; gözbebeğimiz, ilham ve güç kaynağımız partimizin 50. savaş ve mücadele yılında komünist önder İbrahim Kaypakkaya’yı bir kez daha anıyoruz. Onun, Demokratik Halk Devrimi ve komünizm mücadelesi idealine bağlılığımızı ve mücadele kararlılığımızı yineliyoruz.

Komünist önder İbrahim Kaypakkaya’yı ortaya çıkaran koşullar, o dönem uluslararası ve ulusal çapta yaşanan gelişmelerden ve sınıf mücadelelerinden bağımsız değildir. Çin’de Başkan Mao önderliğinde gerçekleştirilen Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin revizyonist ve burjuva karargahları bombalama çağrısının dünyayı sardığı; coğrafyamızda başta işçi sınıfı olmak üzere köylülüğün ve gençliğin mücadelesinin yükseldiği tarihsel kesitte, İbrahim Kaypakkaya bu yükselişe komünist yanıt olmuştur.

Kaypakkaya’nın Türkiye Devrimci Hareketi içinde 1971 silahlı devrimci çıkışının komünist yüzünü oluşturması, onu “özel” kılan nedenlerden biridir. Onun “özel” olmasının anlamı kitlelerin mücadelesi içinde yer alıp, “pratikte devrimci olma ilkesine” sıkı sıkıya bağlı olmasından gelmektedir. İbrahim Kaypakkaya, kitle mücadelesi içinde yer alıp, onlardan öğrendikçe, MLM bilimini devrimci bir eylem kılavuzu olarak kullanıp teorisini oluşturmuştur. Bu nedenledir ki, aradan yarım asır geçmesine rağmen tezleri geçerliğini korumakta, görüşleri halen çeşitli ulus ve milliyetlerden, inançlardan işçi sınıfı ve halkımızın, kadınların ve gençlerin elinde bir silah olarak parıldamaya devam etmektedir.

Sınıf düşmanlarımız tam da bu nedenle ondan hala korkuyorlar. Anadolu’da ıssız bir köy mezarlığında bulunan mezarı başında, jandarma karakolu halka zulmetmeye devam ediyor. Onun resminden korkuyorlar. Kasketli resminin bulunduğu flamalara azgınca saldırıyor, onu anmayı bir suç olarak tanımlıyorlar. Çünkü Kaypakkaya’da uzlaşabilecek bir şey bulamıyorlar.  Çünkü Kaypakkaya, aradan geçen 49. yıla rağmen sınıf düşmanlarımız için “ihtilalci komünizmin coğrafyamızdaki temsilcisi olmayı” sürdürüyor. Kemalizm’in sınıfsal özünü ve karşı devrimci gerçekliğini net olarak tanımlayışıyla, Kürt ulusunun bir ulus olduğunu ve Özgürce Ayrılma Hakkı’nı savunmasıyla Türk hakim sınıflarını korkutmaya devam ediyor.

İbrahim Kaypakkaya’nın katledilmesinin ardından geçen 49 yılda ve partimizin kuruluşunun 50. yıldönümünde, sınıf düşmanlarımızla mücadelede sayısız yenilgi tattık ve sayısız zafer kazandık. Tereddütte yer bırakmadan rahatlıkla söyleyebiliriz ki; coğrafyamızda İbrahim Kaypakkaya önderliğinde sınırlı sayıda kadro tarafından “herkesin gözü önünde yükseklere çekilen bayrak” asla yere düşürülmedi. Somut koşulların somut tahliline bağlı olarak dalgalandırılmaya devam ediyor. Bu bayrak Halkların Birleşik Devrim Hareketi ve Kadınların Birleşik Devrim Hareketi’nde, Rojava Devrimi’nin gerçekleştirilmesi ve savunulmasında; coğrafyamızda işçi sınıfının, köylülüğün, kadın ve LGBTİ+’ların, gençliğin mücadelesi içinde, hapishanelerde dalgalanmaya devam ediyor.

İbrahim Kaypakkaya yoldaşın katledilişinin üzerinden 49 yıl geçmiş olmasına rağmen, onun halen “yaşadığı” ve yanıbaşımızda olduğu açıktır. Nitekim partimiz, gerçekleştirdiği 1. Kongresiyle bir kez daha İbrahim Kaypakkaya’nın ileri sürdüğü tezlerin bilimselliğini teyit etmiş durumdadır. 1. Kongremiz bununla yetinmemiş, Kaypakkaya yoldaşın “programatik görüşlerini” bir program haline getirerek önemli bir adım atmıştır.

1. Kongremiz bölgemizdeki sınıf mücadelesinin günümüzde aldığı biçimleri analiz etmiş, geleceğe dair hedef ve görevlerini net bir şekilde tanımlamıştır. Ezilen ulus ve inançlar üzerinde baskı ve katliamlara, ataerkil sistemin kadınlar ve LGBTİ+lar üzerinde sömürü ve baskısına, kapitalist sistemin doğa ve çevre katliamına karşı mücadeleyi anın devrimci görevleri olarak belirlemiştir.

Aynı zamanda Komünist Kadınlar Birliği’nin kuruluşu ilan etmiş, ataerkil sistem ve kadın ve LGBTİ+ mücadelesinde eksikliklerini görmüş, tarihsel önemde adımlar atmıştır. Kongremizde karar altına alınan “Halk savaşında derinleş, gerillada uzmanlaş” şiarıyla örgütlenen TİKKO Konferansı ve Avrupa Konferansı’yla, günün devrimci görevlerini başarmak ve geleceği kazanmak için ideolojik derinleşme, siyasette ve MLM biliminde yetkinleşmenin pratik adımları atmış durumdadır.

Önder yoldaşın katledilmesinden 49 yıl sonra, bugün, coğrafyamız halklar için tam bir cehenneme dönüştürülmüş durumdadır. Türkiye halkı, cumhuriyet tarihinin en ağır ekonomik kriziyle karşı karşıya bırakılmıştır. Kitleler büyük bir yoksullaşma, açlık ve sefalet tehlikesiyle karşı karşıyadır. Milyonlarca insan işsizdir. Kadınlar ve LGBTİ+’lar katledilmeye devam etmektedir. Halk gençliğine geleceksizlik dayatılmış durumdadır. Kürt ulusuna yönelik saldırılar sınır içinde ve dışında tüm hızıyla sürdürülmektedir. Aleviler başta olmak üzere ezilen inançlar üzerindeki baskı sürmektedir. Ancak tüm bu saldırılara rağmen her alandaki direniş de sokağı terk etmemekte, öfke birikmektedir. 2022’nin ilk aylarından bugüne işçi sınıfının gerçekleştirmiş olduğu eylemler bu öfkenin ve yeni bir fırtınanın habercisidir.

Katledilişinin 49. yıldönümünde İbrahim Kaypakkaya yoldaşı bir kez daha anıyor, onun Selam Eder, Gözlerinizden Hararetle Öperim… Daha sıkı, daha sağlam, daha kararlı bir savaş dilerim. Hoşçakalın dileğine uygun olarak; daha sıkı, daha sağlam ve daha kararlı bir savaş yürütme yolunda yakına ve ileriye doğru adımlar atmayı sürdürüyoruz ve sürdüreceğiz.

Katledilişinin 49. Yılında İbrahim Kaypakkaya Ölümsüzdür!

50. Yılın Deneyim ve Birikimiyle Kazanacağız!

Yaşasın Partimiz TKP-ML, Halk Ordumuz TİKKO, Kadın Örgütümüz KKB, Gençlik Örgütümüz TMLGB!

Yaşasın Marksizm Leninizm Maoizm!

TKP-ML Merkez Komite  16 Mayıs 2022

1756

Proletarya Partisi

 Proleterya Partisi'nden gundeme iliskin yazilar

Proletarya Partisi

“Ateş Hırsızları”nın Felsefesi, Filozofları[*]

“Diyalektik felsefe karşısında

hiçbir şey sonal,
mutlak, kutsal değildir.”[1]
 
Felsefe “Öldü” mü? Öncelikle belirtmeliyim ki, böyle düşünen insanlar olsa da, yaşam devam ettiği sürece felsefe nihayete ermez; onu “gereksiz” bir şeymiş gibi sunmaya kalkışanlar ise yanılıyor!
Felsefeye yabancılaşan bir çürüme/ çöküş labirentindeysek de; o, insan(lık)ın aptallaştırılmaması için vardır.

Marks'ın Hatalı Olmasını Ne Kadar İsterdik

Proletaryalarla sohbet.

Ah... ah...  kaçımız ama kaçımız marks'ın hatalı olmasını istemezdik ki.

Hemi de kaçımız.

Heledeki sömürgecilik sosyo ekonomik yapıyı değiştirmez derken.

Heledeki yıllardır da sömürgeciliğin değiştirdiği sosyo ekonomik yapıda politika yaptığımızı da kabullenmişken.

Kaçımız ve kaçımız marks'ın hatalı olmasını istemezdik ki.

Belki de... sadece   bu konularda da değil.

Başka  konularda da marks'ın hatalı olmasını isterdik.

Bir Devrim Yapmalıyız!

Emperyalist dünya sistemi tam bir kaos içinde. Dünyaya egemenler ama dünyayı yönetemiyorlar. Soygun, sömürü ve savaş düzenleri her yönde çatırdamaya başaldı. Bir türlü azami karlarını istedikleri düzeye çıkaramıyorlar. Emperyalist sistem SOS veriyor. Ücretli kölelik üzerine kurulu aşırı kar ve aşırı üretim sistemi yürümüyor. Dünyanın toplam GSYH 105 Trilyon dolar iken, toplam borçları 310 trilyon doları geçmiş durumdadır. Bir taraftan devasa sermaye büyüklüğü, bir taraftan ise, muzzam bir yoksullaşma, yoksunlaştırma ve çürüme at başı gidiyor.

T.C.nin 100 Yıllık Tarihi ve Faşizme Karşı Sınıf Mücadelesi

 

Giriş:

Komünist Parti Manifestosu’nun giriş cümlesi “bugüne kadarki tüm toplum tarihi sınıf mücadelesi tarihidir” diye başlar. Bu belirleme o güne kadarki -ve elbette sonrası için de- tüm toplumların nasıl bir evrim izlediklerini gayet net ve anlaşılır bir şekilde özetlemektedir.

İyi Yahudiler de Var!

 

 

"1980'de başka bir operasyonda yakalanıp hapishaneye gittiğimde Yuda amcayla tanıştım. Satranç oynamayı bana o öğretti. Kültürlü bir insandı. Müthiş bir kitap okuma tutkusu vardı. Haftada mutlaka bir kitap okurdu. Şeker hastası olduğu için her yemeği yiyemezdi. Ona elimizden geldiğince yiyebileceği yemekler yapmaya çalışırdık"

Türk Devletinin Kuruluşundan Günümüze Ulus ve Azınlıklara Uyguladığı Baskı

Ülkemizde var olan ve yaşanan ulusal ve azınlıklar sorunun temelinde gerçekleşmemiş olan demokratik halk devrimi yatmaktadır. Demokratik halk devrimi gerçekleşmeden temel hak ve özgürlükler sorunun önemli parçası olan ulus ve azınlıklar sorunu asla çözüme kavuşamaz. 

Emperyalizme Boyun Eğme ve Yarı-Sömürgeliği Kabul Etme Antlaşması Lozan

Kasım 1922’de başlayan ve Temmuz 1923'te sona eren Lozan Konferansı'nda emperyalist devletlerle Türk Devleti arasında yapılan görüşme de çizilen sınırlarla Türk Devletinin kuruluşuna onay verildi. Konferans belgelerinde Sovyetler Birliği'nin de katıldığı geçse de Sovyetler Birliği Boğazlar Meselesi dışındaki görüşmelere katmamıştır. Görüşmelere 1. Emperyalist Paylaşım Savaşının galipleri İngiltere, Fransa, Yugoslavya, İtalya, Romanya ve Yunanistan katılmıştır. Görüşmede belirleyici konumda İngiltere ve Fransa olduğunun altı çizilmelidir.

TC’nin Kuruluş İdeolojisi Kemalist Faşizm ve Günümüzdeki Varyantı

Ülkemizde sorun ve çelişkiler çözülmediği gibi mevcut durum giderek daha çetrefilli bir döneme girmiş durumdadır. Bunun sonucu işçi sınıfı ve emekçi yığınların sömürüsü had safhaya varmıştır. Yoksullaşma en üst düzeye çıkmıştır. Ülkenin girdiği sarmal durumun bedeli tamamen emekçi sınıflara yüklenmiştir. Elbette ki yoksulluk ve işsizlik her zaman var olmuştur. Sınıf çelişkileri, sömürü, baskı ve diktatörlük dönemleri her zaman yaşanmıştır. Bundan sonra da sınıf çelişkileri var olduğu müddetçe baskı mekanizması varlığını devam ettirecektir. Lakin günümüzdeki mertebeye çıkmamıştır.

Türkiye Cumhuriyeti’nin Kuruluşunda İzmir İktisat Kongresi, ya da Emperyalizme Bağımlılığın Belgesi

Osmanlı iktisat tarihinde önemli bir yer tutan kapitülasyonlar ilk olarak 1352 yılında Cenevizlilerle olan ticareti artırmak maksadı ile verilmiştir. İlerleyen yıllarda ise ticaret yollarında yaşanan değişiklikler ve dünya ticaretinin yeni rotalar edinmesi sonucunda başka bazı ülkeler de kapitülasyonlar yani ticaret yaparken kimi ayrıcalıklar edinme hakkı elde etmişlerdir.

Yüzyıldır Tarihin Dışında Bir Rejim: TC!

 

Türk devletinin kuruluşunun yüzüncü yılında, Türk devletinin kuruluşu ve adına “Milli Mücadele” ya da “Kurtuluş Savaşı” denilen süreci ve bu sürece önderlik eden sınıfları kısaca ifade etmek, Türk devletinin hangi temeller üzerinden yükseldiğini ve sınıfsal niteliğini tanımlamak açısından önemlidir.

TC'nin Yüzyıllık Tarihinde İşçi Sınıfı ve Mücadelesi

Giriş:

İşçi sınıfının tarihi kapitalist sistemin gelişmesinden ve burjuvaziden ayrı ele alınamaz. Burjuvazinin ortaya çıktığı yerde işçi sınıfı da vardır. Ve bir çelişmenin iki yanı olan işçi sınıfı ve burjuvazi, birlikte var olurlar. Bu iki zıt kutup hem birbiriyle mücadele ederler ve hem de biri olmadan diğeri olmaz. Bu iki toplumsal sınıfı yaratan kapitalist sistem olmuştur.

 

Sayfalar