Cuma Mayıs 17, 2024

TKP-ML EB: Paris Komünü’nün 150. Yıldönümünde Bir Kez Daha!

“Saraylara savaş, kulübelere barış, yoksulluğa ve tembelliğe ölüm!”

Proleter devrimin ilk deneyimi olan Paris Komünü, nesiller boyu öğrenilebilecek paha biçilmez bir hazine bıraktı. Bugün, 150. yıldönümünde Komün’ün derslerinden ders almak son derece önemlidir. Çünkü Komün’ün dersleri MLM karşıtı tüm düşüncelere karşı mücadelede hala geçerli. Özellikle oportünizme ve revizyonizme karşı mücadelenin temel dayanaklarını Komün’ün ortaya çıkardığı ders ve deneyimlerde bulabiliriz.

Öncelikle şunu belirtmeliyiz ki, Komün’ün başarılarından, başarısızlıklarından, zayıflıklarından ve güçlü yanlarından ders alan komünist öğretmenler, özellikle de Marx ve Engels, bu dersleri sistemli bir şekilde analiz ederek, geleceğin proleter devrimlerinin teorisini oluşturdular. Sovyet Devrimi’nin lideri yoldaş Lenin, “Tarihte yenilgi tehlikesi olmadan kesinlikle devrim olamaz” diyor. Nitekim sınıf mücadelesinin tarihi, yalnızca zaferlerin ve başarıların değil, aynı zamanda devrimci girişimin yenilgilerle sonuçlandığı örneklerin tarihidir. Bu nedenle Çin devriminin lideri Yoldaş Mao, şu sözlerle aynı gerçeğe dikkat çekiyor: “Savaşın başarısız olun, yine savaşın, yine başarısız olun, yine savaşın. …  zaferlerine kadar; insanların mantığı budur ve onlar da bu mantığa asla karşı gelmeyecektir. Bu başka bir Marksist yasadır. Rus halk devrimi bu yasayı izledi, Çin halk devrimi de öyle.”

72 günlük Paris Komünü, proletaryanın yenilgi ve zafer dolu mücadelesinin temel taşlarından biridir.

Paris Komünü 72 gün boyunca sürekli saldırı altında hüküm sürdü. İşçi sınıfının gücünden korkan Alman ve Fransız burjuvazisi, Komünü ezmek için hemen el ele verdiler. Bu durum, aralarında bir çelişki, hatta savaş dahi olsa, burjuvazinin proletarya karşısındaki ortak tavrını göstermektedir. Komünarlar cesurca savaştı ama iyi donanımlı profesyonel orduyla boy ölçüşemediler. On binlerce Komünarı öldüren, on binlercesini askeri mahkemelerde yargılayan ve sürgüne gönderen burjuvazi, işçilere bir daha iktidarı ele geçirmeyi hayal etmesinler diye unutulmaz bir ders vermeye çalışıyordu.

Paris Komünü, Şiddetin Gerekliliği, Proleter Parti ve Proletarya Diktatörlüğü

Burjuvazinin egemen olduğu devletler, egemen sınıfların ekonomik güçleri oranında silahlı ve kurumsal olarak örgütlenerek zor ve şiddet üzerine kurulmuştur. Tüm burjuva devletlerin böyle bir örgütlenmeye sahip olması zorunluluğu, sömürü ve baskı, adaletsizlik ve eşitsizlik sonucunda kaçınılmaz olarak gelişen muhalefetin bastırılmasıdır.

Bu yükümlülük karşı taraftan başka bir yükümlülüğü şart koşar. Başka bir deyişle, burjuva devletlerin çöküşü için şiddetli devrimci şiddetin kaçınılmazlığı ve devrimden sonra proletarya diktatörlüğünün olmazsa olmazıdır. Bu gerçeklik nedeniyle, oportünizmin MLM ideolojisine karşı kurduğu ilk barikat her zaman “devlet” teorisiyle ilişkilidir. Devrimlerin şiddete dayalı olması gerekliliği proletaryanın tercihiyle şekillenen bir olgu değildir. Bu, burjuvazinin kendi devrilme/yenilme sürecini “barışçıl” bir şekilde kabul etmesinin imkansızlığından kaynaklanmaktadır. Aynı gerçek, burjuva devlet mekanizması çözülmeden ve yeni bir devlet yaratılmadan devrimin tamamlanmış sayılamayacağı noktasında da kendini göstermektedir.

Marx, Komünden yıllar önce şu sözlerle bu noktaya dikkat çekmişti: “… parlamenter cumhuriyet, devrime karşı mücadelesinde, baskıcı önlemlerle yönetim gücünün araçlarını ve merkezileşmesini güçlendirmeye mecbur kaldı. Tüm devrimler bu makineyi kırmak yerine mükemmelleştirdi. Egemenlik için sırayla mücadele eden partiler, bu devasa devlet yapısına sahip olmayı galip gelenin başlıca ganimeti olarak görüyorlardı.” (Louis Bonaparte’ın On Sekiz Brumaire’i. Karl Marx 1852)

Marx’ın vurguladığı nokta, burjuva devletinin ancak devrimci şiddetle yıkılabileceği ve devrimin tamamlanması için eski devlet mekanizmasının yıkılması ve yeni bir devlet yapısının oluşturulması gerektiğidir. Paris Komünü’nün yenilgisi ve derslerinden komünist öğretmenlerin önderliğinde ders alarak başarıya ulaşan devrimler, şiddetin ve proletarya diktatörlüğünün gerekliliğini gösterdi.

Proletaryanın iktidarı ele geçirdikten sonra mevcut devlet aygıtını kullanmaması ve onun yerine kendi devletini kurması gerektiği böyle bir deneyle kanıtlanmıştır. Bu hiç bitmeyen “proletarya diktatörlüğü tartışması” hakkında, Engels Komün sonrası yıllarda şunları söyledi: “… muzaffer taraf, boş yere savaşmak istemiyorsa, silahlarının gericilerde uyandırdığı terör yoluyla bu egemenliğini sürdürmek zorundadır. Paris Komünü, silahlı halkın bu otoritesini burjuvalara karşı kullanmasaydı, bir gün ayakta kalır mıydı? Aksine, onu yeterince özgürce kullanmadığı için suçlamamalı mıyız? “ (Otorite Üzerine, Engels, 1872)

Öte yandan komünist öğretmenlerin Paris Komünü’nden sentezledikleri bir diğer gerçek ise proletarya partisinin gerekliliğiydi. İktidarın ele geçirilmesinden sonra Paris ayaklanmasında meydana gelen bir dizi yanlışlık ve tutarsızlığın ana nedeni, tek bir proleter partinin açık ve merkezileştirilmiş liderliğinin olmayışıydı.

Bu temel sorunlara rağmen, Paris Komünü, Marx ve Engels tarafından zamanlarının en büyük tarihsel olayı olarak selamlanmış, üstelik bu büyük devrim, proletaryanın geleceği şekillendirmedeki en muhteşem sanat atölyesi olmuştur. Bu “sanat atölyesinde” Marx ve Engels, Kilise ve Devletin ayrılması, Kiliseye verilen sübvansiyonların kaldırılması, sürekli ordunun bir halk milisiyle değiştirilmesi, tüm devlet memurları için üst maaş sınırı ve seçmenlere karşı kesinlikle sorumlu olmaları, tüm yargıçların ve yargıçların seçilmesi ve kontrolü vb. gibi önemli siyasi kararlara dikkat çektiler.

Öte yandan, başlıca sosyo-ekonomik önlemler ücretsiz ve genel eğitim, karneyle evlere ve borçlulara yardım, fırınlarda gece çalışmasının kaldırılması, atölyelerde işveren cezalarının iptal edilmesi, rehin dükkanlarının kapatılması, işçi kooperatifleri tarafından işletilecek kapalı atölyelere el konulması ve işsizlere yardım idi.

Sürekli olarak varlığını sürdürmesi gibi umutsuz bir soruyla karşı karşıya kalmasına rağmen, Komün eylemleri aracılığıyla, yaklaşmakta olan proleter devrimin ne tür bir toplum getireceğine dair ilk izlenimi verdi. Proletaryanın devlet iktidarında ilk deneyimini -Marx ve Engels’in proletaryanın ilk diktatörlüğü olarak adlandırdığı şey- sağladı.

Yaşasın Komün!

Yaşasın proletarya Enternasyonalizmi!

Türkiye Komünist Partisi-Marksist-Leninist

Enternasyonal Büro

Mayıs 2021

2368

Proletarya Partisi

 Proleterya Partisi'nden gundeme iliskin yazilar

Son Haberler

Sayfalar

Proletarya Partisi

Selahattin Demirtaş'a ve bütün tutsaklara...

"YÜREĞİN UMUT ETTİĞİ O ADRESTE" "LI DILÊ KU DIL HÊVÎ DIKE"

Düşkünlüğün, alçaklığın, düzenbazlığın, bağnazlığın, ırkçılığın, sefilliğin, çürümüşlüğün, bencilliğin, rezilliğin ve vurdumduymazlığın rağbet gördüğü bu topraklar sana göre değil dostum.

Yıllardır tanırım seni.

Hani, yüz yüze görüşmüşlüğümüz olmasa da, beraber oturup bir bardak çay içmemiş, tek kelime sohbet etmemiş olsak da, sen hep aşinaydın bana.

Bir aralar bu aşinalığa bir isim bulayım dedim ama inan hiçbir yere oturtamadım.

Akraba desem, değil.

Komşu desem, hiç değil.

TKP-ML MK Siyasi Büro Üyesiyle Röportaj: “Partimiz 53. Mücadele Yılında Faşizme Karşı Savaşını Kararlılıkla Sürdürecektir”

” Kitlelerin hakim sınıfların siyasetinden bağımsız, kendi siyasetini örgütlenmesi ve dahası bir güç olarak ortaya çıkmasını önemsiyoruz. Bu anlamıyla başta İstanbul 1 Mayıs Taksim alanı olmak üzere, işçi sınıfının, emekçilerin, kadınların ve halk gençliğinin 1 Mayıs’ta Alanlara çağrısını değerli ve anlamlı buluyoruz.”

– Öncelikle kendinizi tanıtır mısınız?

– İsmim Özgür Aren. TKP-ML MK, Siyasi Büro üyesiyim.

Tayyip'i, tayyip'e olan güvende yendi

Ah... kuzucuğum ah...

Ne oldu bize böyle.

Ne oldu.

Her şey tıkırında giderken...

Neler yaşadık böyle.

Bu seferde kediler chp'nin lehine mi trafoya girdi ne

Veyahut da.... veyahut da...

"Sizin siyasetçiler bizim sermayeden bir kaç kişiyi yemeye niyetlenirde  bizde hemide hala iktidardayken sizlerden daha fazlasını ham... ham... etmeyiz mi ha..." demenin yarattığı korku uzlaşısı dolu komplo teorileriyle mi  bundan sonraki seçimleri açıklayacağız.

Yoksa... yoksa...

Daha dün bir; bu gün iki

1 Mayıs'ı Taksim'e Mahkum Etmek!

1 Mayıs; sıradan bir gün değil, sınıfın ortaya çıkışından bu yana, ulusal ve evrensel düzeyde, burjuvaziye karşı verdiği mücadele deneyiminin toplam deneyim ve birikimlerini içeren ve onu yaşatmak için ortaya koyduğu kavganın adıdır. Bu nedenle de 1 Mayıs Uluslararası işçi sınıfının mücadele ve dayanışma günüdür.

"Legal parti sorunu" Üzerine

Legal parti sorunu, aslında hem Uluslararası Komünist Hareket ve hem de Türkiye ve K. Kürdistan Devrimci Hareketi açısından hiçte yeni ya da ‘bakir’ bir sorun sayılmazken; ama nedense devrimci hareketin ‘radikal sol’ olarak addedilebilecek kimi kesim ve yazarlarınca, böyleymiş gibi sunulmaya çalışılmakta.

Emperyalizm Üzerine Notlar -2

“Motor Üretimi Yoksa, Emperyalizm De Yoktur”

Soru: 2 -Türkiye'nin kendi tekniği (gelişmiş sanayisinin) yoktur. Örneğin bir motor bile yapamamaktadır. (Marksist Teori'nin Almanya-Frankfur'da 24 Şubat 2024"de düzenlediği "Lenin Dünyaya Bakmak" Sempozyumu tartışmalarından)

TKP-ML TİKKO Genel Komutanlığı: Partimiz Savaşımızı Aydınlatmaya Devam Ediyor: Ona Omuz Ver! Güç Kat!

Ailevi sorunlar, geçim derdi, gelecek kaygısı, hayaller, yaşanmışlıklar, günden güne ömrün tükenmesi ve sonuç olarak hiçbir şey yaşamadığını farkettiğin ve yüreğine bir acının gelip oturduğu an... bunu ikimize kendime armağan ediyorum. Dost varmı ki şu zaman da derdini alıp vuracak sırtına ..ve biz nelerden uzak kalmışız haberimiz yok...şimdi ki dostluklarda ne duman ne tüten var

TKP-ML MK: TKP-ML, 52 YAŞINDA!

“Daha Sıkı, Daha Sağlam, Daha Kararlı Bir Savaş” İçin Israr ve Sebatla!

Mao Zedung yoldaşın önderliğindeki Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin dünyayı sarsan fırtınaları içinde, coğrafyamız sınıflar mücadelesinin bir ürünü olarak doğan partimiz TKP-ML, 52 yaşında!

Emperyalizm Üzerine Notlar

Uzun bir zamandan beri emperyalizm üzerine makaleler yazıyorum, konferanslar veriyor, panellere katılıyorum. Bir de „Emperyalist Türkiye“ adlı kitabım yayınlandı. Bu kitapta'da Türk devletinin emperyalistleştiğini ve emperyalist bir devlet haline geldiğini; ekonomik, siyasi ve askeri olarak değerlendiriyorum.

Katıldığım seminer, panel, konferans ve çeşitli konuşma ortamlarında, yeni emperyalist ülkeler konusunda bana bir çok sorular soruldu, benim tezlerime karşı karşı tezler ileri sürüldü. Bir çoğu tezlerimi onaylarken, çoğunluk tezlerimi reddetti.

Patika, Politika mı Arıyor Yoksa..

"Başkası olma kendin ol

Böyle çok daha güzelsin"

Anasının kuzusu

Ciğerimin köşesi"

Marifet  solun sağıyla başarılı olmak değil ki.

Afyon, antalya, istanbul, ankara...

İmamoğulları, yavaşlar, böcekler... falanlar filanlar.

Sanki seçimleri kaybettiren  sol gibiymiş gibi

Sanki seçimleri kaybettiren de parlamentizm gibiymiş gibi

Hiç kimse zafer kazanan solun sağı karşısında solu ve parlamentizmi dahil ağzına almıyor.

Proletarya chp'nin sağını satın almış gibi.

Lenin’in Ölümünün 100. Yılı Anısına: Lenin’de Kararlılık ve İki Çizgi Mücadelesi SBKP’de İki Çizgi Mücadelesi*

Rusya’da Marksist gruplar ortaya çıkamadan önce “devrimci” çalışmayı Narodikler yürütüyordu. Narodniklerin Çar’a karşı verdikleri mücadelede temel aldıkları sınıf köylülerdi. Rusya’da kapitalizm geliştikçe işçi sınıfı da gelişip büyümesine rağmen Narodnikler işçi sınıfını değil köylülüğün temel alınmasını savunuyor ve ancak köylülüğün Çar’ı ve toprak ağalarını devirebileceğini savunuyorlardı. Narodnikler bireysel “terörü” savunuyor ve bunun geniş halk yığınları üzerinde büyük etkiler yaratacağını düşünüyorlardı. İşçi sınıfının partisinin kurulmasına karşı çıkıyorlardı.

Sayfalar