Cuma Mayıs 17, 2024

TİKKO savaşçısı Komutan Rasih’i anlattı

45 Numaralı Komutana

Rasih arkadaşla “Karaço” dan Serekaniyeye kadar yaptığımız minibüs yolculuğunda birlikte olduk. Arkamdaki koltukta oturuyordu. Başımı arkaya çevirip her konuşma isteğimde gülümseyen yüzüyle parlak gözleriyle karşılaşıyordu. Bir daha karşılamayacağımı asla düşünmediğim Rasih yoldaşın içten gülümseyen yüzü ve parlayan gözleri hafızamın en canlı yerinde kaldı. Rasih yoldaş, artık benim için yoldaşına en içten duygularla gülümseyen bir çift parlayan gözdür. Rasih yoldaş şehit düşmeseydi onunla ilk nerede nasıl karşılaştığımızı belki bu kadar önemsemeyecektim. Bende bıraktığı ilk izlenim, ilk etki nerede nasıl oluştuğu merakı beni böyle bir arayışa götürdü.

Onunla ilk kez nerede nasıl karşılaştığımı anımsamıyorum. Ancak ‘Şehit Serkan taburunda karanlıkla aydınlığın yeterince bir birinden ayırt edilmediği bir anda Ulaş ve Rasih yoldaşla birlikte yaptığımız sohbeti ve daveti çok iyi anımsıyorum. Sohbet bitiminde onları Şehit Serkan taburunun çıkış kapısına kadar uğurladığımı da hatırlıyorum. İki eski yoldaş birlikte motora binip gittiler. Arkalarından el sallayarak uğurladık.

Savaş alanında bir biriyle karşılaşan devrimcilerin en çok konuştuğu konuların başında DAİŞ çetelerinin yaptığı hain saldırılar ve onlara karşı sürdürülen devrimci direnişler gelir. “Kobanê ve Serekaniye” bölgelerinde geçen şiddetli çatışmalar üzerine yürütülen sayısız konuşmalar- anılar yeniden hafızalarda tazelenir. Bazen saatler süren gün boyu devam eden kahramanca direnişler- bazen düşmanın düştüğü zavallı haller kalır akıllarda. Her mücadele alanınn sohbet konuları, anıları ve dili farklıdır. Kuzeydeki gerilla savaş alanın anılarıyla Rojava alanındaki savaş anılarında bazen ortak bazen çok farklılıklar olan anılar dile getirilir.

Savaş alanlarında kalanların dostluğu yoldaşlığı hiç bir yerde olmayacak kadar güçlü ve derin olur. Unutulmaz izler bırakır. Dostunun boynuna atılacak kadar özlem dolu olur. Bu güçlü yoldaşlık bağının ve bağlılığının altında kocaman bir adanmışlık devrimcilik ve her an ödenmeye hazır bir fedakarlık ve bedel vardır. Saat yerine her an olmak ve olmamak arasında gidip gelen diyalektiğin salıncağı sallanır. Gerçek olan budur. Yoldaşlığın dayandığı güçlü zeminin altında yaşanan acı gerçekler vardır. Bundandır savaş alanlarının yoldaşlığı ve dostluğu güçlü ve kalıcıdır. Kaybedilen bir çift göz. Savaş bazen geride bırakılan ayak ve kol olur, sadece ana sıkışmış varlık ve her an yok olmaya hazır acıların adı olur.

‘Kobane de Serekaniye’ de komutan Rasih’le birlikte savaşan hemen her devrimcinin onunla ilgili bir anısı olmuştur. Bu anılar gerçektir. Devrimcidir. Başka hiç bir şeye benzemeyecek kadar farklıdır. Savaş alanında türküler başka bir dilde söylenir. Başka bir melodide dilendirilir duygular. Bu dil derinden akan bir nehrin sessiz sakin ve coşku dolu akışı gibidir. Duyurmaz sesini etrafına dikkat edilmezse akışı görülmezdir. Savaş alanın anıları emekçi insanların yaşamı ve duruşu gibidir. Gürültü yapmaz giderken.

Kaç kez komutan Rasih arkadaşla karşılaştık, bilemiyorum. Ancak bildiğim tek şey devrimcilere karşı saygı dolu bir yaklaşımı vardı. Uzun boyuyla hafiften öne doğru eğilerek kucaklaşması ve tokalaşması anılarımda kalan canlı kareler oldu. Minibüs boyunca Ulaş yoldaşın yanında oturuyordu. Arkadaşlıkları-yoldaşlıkları eski olan bu iki devrimcinin sürekli bir arada olmaları sadece görevle ilgili bir arada oluşuna benzemiyordu. Ulaş arkadaşın komutan Rasih’in anma töreninde yaptığı duygu dolu içten konuşma dinlendiğinde yoldaşlıklarının eskilere- derinlere dayandığı hemen anlaşılır.

Yaptığımız yoldaşça her sohbette onun saf temiz ve devrimci gülüşü anılarımda saklı kalacaktır. Yolculuk tamamlandığında dostları kendi taburlarına bıraktık. Rojava’da değişik devrimci örgütlerin kendi aralarındaki görünen ve görünmeyen tarzda değişik düzeylerde dayanışmalarına ait anlamlı örneklere sıkça rastlanır. Acılarda ortaklaşma, sevinçleri paylaşma, dayanışma- yardımlaşmaya dair sayısız anlamlı örneklere rastlamak mümkündür. Farklı devrimci faaliyet alanlarında olsa bu denli güçlü samimi dostluklar dayanışmalar bu kadar sıklıkta ve derinlikte yaşanmaz. Ancak “Burası Dersimdir Kardaş” misali söylenir türküler “Zulme Karşı Savaştır, Kardaş Dersim” tarzında yazılır anılar. Başka türlü yazılmaz direnişler. Hiç bir kişisel çıkar, grupsal kaygı gütmeden hiç bir küçük hesapların peşinde olmadan yazılır devrimin sade içten türküleri. Bu türküler, gelecekte kurulacak sömürüsüz dünyanın yoldaşlık türküleri olacaktır.

45 Numara Ayakkabı Giyen Rasih Komutana!

Araçta bulunan devrimci dostları sırasıyla bağlı oldukları kendi taburlarına bıraktıktan sonra sıra BÖG’den arkadaşlara geldi. Kendi taburuna bırakılan her devrimci arkadaşla yaptığımız gibi sımsıkı sarılarak ayrıldık. Rasih komutanla da sımsıkı sarılarak ayrıldık. Rasih komutanı BÖG taburuna bıraktıktan sonra kendi karargahımıza döndüğümüzde aracın içinde unutulmuş bir çift 45 numara mekap ayakkabı bulduk. Nedendir bilinmez unutulan ayakkabının sahibine ilişkin yoldaşlarımızın aklına gelen ilk isim komutan Rasih oldu. Munzur yoldaş hemen atıldı Yoldaş bu ayakkabı Rasih arkadaşındır”

Nedendir bilemem. Anda  yaşadıklarım beni sıkça alır eskilere götürür. Geçmişle şimdiki zaman arasında yaşadıklarım arasında inanılmaz bir düşünce ve duygu köprüleri kurulur. Bunu neden böyle yaşıyorum bilemiyorum. Geçmişi unutamadan anı yaşamaktan vazgeçmeden kurulan düşünce ve duygu köprüleri beni geleceğe uzatacak olan özgürlük yolunun taşlarını döşetiyor gibi bir düşünce yaşatıyor. Gelecek geçmişten kopmadan yaşanacak, en anlamlı ve sade olanlar yan yana dizilecektir.

İlk gerillaya katılım anılarım gözümde canlandı. 1980 öncesi İstanbul’ da bir polis şefi TİKKO tarafından cezalandırılmıştı. Batı da düşman tarafından ciddi şekilde aranan her yoldaş gerilla alanına yollanırdı. Cihan Taş yoldaşın durumu da böyleydi. Oda tıpkı komutan Rasih gibi uzun boylu ve cüsseli bir yoldaştı. Gazete manşetlerinde “45 numaralı ayakkabı giyen TİKKO’ cu aranıyor” başlıkları dolaşıyordu. Gerilla alanına gelen yoldaşın 45 numara ayakkabı giydiğini öğrenince düşman tarafından aranan 45 numaralı yoldaşın Cihan Taş  yoldaş olduğunu doğallığı içinde öğrenmiş olduk. Aradan 35 yıl geçti. İkinci bir 45 numara ayakkabı giyen devrimci bir komutanla karşılaşmam beni alıp Cihan Taş yoldaşla yaşadıklarımıza götürdü. Anılarım bir birine karıştı. Bir yanda Cihan TAŞ diğer yanda Rasih Kurtuluş arkadaş var. Rasih kurtuluşun Bingöl’lü olduğunu öğrenince kim bilir belki Cihan  Taş yoldaşın yürüdüğü yollarda yürümüştür diye derin bir düşünce aldı, beni. Cihan Taş yoldaşın faaliyet alanın Dersim. Palu-Bingöl olduğunu bildiğim için Rasih komutanla ayak izlerinin bir birine karışma ihtimalinin olabileceğini düşünmemek elde değildir.

Cihan ve Rasih komutanların ayak izleri bir birine karışmış olmasa da yürüdükleri zorlu ve onurlu yolun benzer olduğundan kuşkum yoktur. Komutan Rasih onurlu ve zorlu bir yolun öncüsü oldu. Saygı dolu anılar ve idealler bıraktı. Onu çok sevdik, onu anılarımızın gülümseme dolu satırtarına, saygı dolu melodilerine işledik. Her zamandan daha çok bizimlesin. Yoldaşlarınla birliktesin. Rojava’nın kimsesiz çocuklarının özgürlük ve gelecek dolu özlemlerindesin. Seni unutmayacağız devrimin 45 numaralı komutanı. Seni geleceğe uzanan köprülerin 45 no’lu taşlarına yazacağız.

Rojava’dan Bir TİKKO Savaşçısı  

43848

Solu Liberalleştirmek

 

Sol’u liberalleştirme; onu devrimci özünden kopararak, burjuva düzen içi bir hareket haline getirme ve burjuva sistemine karşı toplumsal devrimci alternatif olmaktan çıkarma çabaları, solun tarihi kadar eskidir. Toplumun burjuva-proleter kampa bölünmesinden bu yana da, burjuvazi, sol’u sol olmaktan çıkarmanın her türlü yolunu denemeye, şiddetin yanında, ideolojik ve siyasal olarak onu yozlaştırmaya özel bir önem verdi. 

Kürdistan ve "Demokratikleşme"

Kürdistan tarihi açısından 90'lı yılların en önemli olgusu Kürdistan ulusal kurtuluşçuluğunun kadrosu,hemen hepsi bağımsızlıkçı çizgide binlerce Kürd aydınının imha edilmiş olmasıdır.Öylesine bir soykırım ki hesabını gören de soran da yok,ortalık da "barış"çılardan ve "unutmaya ve affetmeye hazırız"cılardan geçilmiyor.Kürdistani stratejik aklın ve ulusal kurtuluşçuluğun taşıyıcısı bu kategorinin imha edilmesi,kalan yerli/yerel aydınların Türki metropollara ya da yurtdışına kaçması/kaçırtılması ve eşzamanlı olarak Kürdistan köylülüğünün sömürgecilerce Kürdistan dışına göçertilmesinin ulusal

Iki Birlesir Bir Olur Ya Da HDP

Iki Birlesir Bir Olur Ya Da HDP


Ertugrul Kurkcu ''Halkin uzerine bilgelik tesis etmek degil, halkin bilgeligini temel alan bir partiyiz'' diyor...Kongreye Apo ve Recep kutlama mesajlari yolluyor!

 Tum milliyetlerden Isci-Koyluler Revizyonizmi gormuyor ve alkisliyorsunuz!

 Sunu diyor sizlere Kurkcu; Isciler-Koyluler ,Marksizm-Leninizm gibi sizi kurtarmaya calisan akimlara kapilmayin...!

Bölünmek için Birlesin


Bölünmek için Birlesin!

Bir Maoist hayati iki ucundan kavrar her zaman; Burjuvazi ve Proleterya ucundan. Birin iki oldugunu kavramamis bir kafa Marksist bir kafa degildir.
Komunist partiler icin Demokratik-Merkeziyetcilikin tek bir anlami vardir; Demokrasi KP lerde Burjuvaziyi temsil eder; Merkeziyetcilik Proleteryayi temsil eder....

Yaranın Merhemini cellattan mı isteyecegiz!

           Yeğişe Çarents   15 Mart 1921  Yer Berlin Charlottenburg semti,

   İttihat ve Terakki Cemiyeti başkanı,İç işleri bakanı,1915 Ermeni Soykırımı'ndan birinci de rece sorumlu,1,5 milyon Ermeni'nin ölümüne sebep olan Tehcir kararnamesi'nde imzası bulunan Talat Paşa Erzincanlı Soğomon Tehleryan tarafından öldürüldü.  Ermeni soykırımı'nda ölenlerin İntikamını almak için Talat Paşa Berlin'in en işlek caddesinde gündüz vakti ensesinden vurularak Ermeni halkı adına cezalandırıldı.Kaçarken polisler tarafından yakalandı.Direniş göstermedi.

Şiirin Şairleri, Şairlerin Şiiri -

“Biz bu kitapları ne zaman okuduk ve niçin her satırını çizip notlar düştük kıyılarına”[1]

“Herkes gider, şiir kalır,” der İbrahim Tenekeci.Doğrudur; öyledir…

Şiirin tarihi şaire doğru akarken; “Şiir kelime kaynar. Bir kazandır, dumanlar tüter içinden,” der Ahmet İnam…

İnsan ruhunun ve yaşamın derinliklerine nüfuz eden şiir ölmez, öldürülemez; çünkü ölümsüzdür…

Hayır; ‘Buz’[2] başlıklı yapıtı ile ‘2011 Turgut Uyar Şiir Ödülü’ne değer görülen Osman Özçakar’ın, “Şiir biraz da sözcüklerle manipülasyon yapma işidir,” tespitine katılmak mümkün değil.

Yeni Süreçte Bize Düşen Görevler/ Hasan Aksu

 

Dine Savas Acmak Dini Guclendirir; Ama Dinle Uzlasmak Da Dini Guclendirir

 
 
Dine Savas Acmak Dini Guclendirir; Ama Dinle Uzlasmak Da Dini Guclendirir; Din Sinif Mucadelesindeki Rolune Gore Ele Alinir!
Herseyleri yalan, demogoji, carpitma, sahtekarlik...

Alevi Açılımı mı, İzzettin'in Hançeri mi ?

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın okyanus ötesinde ikamet eden Fethullah Gülen hocayla ve Alevi toplumunun her dönem sisteme yedeklenmesi, demokrasi, temel hak ve özgürlüklerle kimlik mücadelesinden uzaklaştırılması için gönüllü olarak çalışan İzzettin Doğan’ın son asimilasyon projesi çalışması netleşmeye başladı.

 

İtiraz ahlaki[*]

 

“İnsanlarda eksik olan

güç değil iradedir.”[1]

 

Zor, ancak zor olduğu kadar da güzel ve umutlu günlerden geçiyoruz.

İnsan olma hâli(miz), bir kere daha sınanıyor.

Devletin Sokak Çeteleri Mafyanın Ortak Organizasyonuna Karşı Devrimci Tavır Ne Olmalıdır! HASAN AKSU.

Bu gerçeklik bugüne has bir karşı devrimci bir organizasyon değil. Devletin başında olanların derin organizasyonudur ve de süreklilik göstermektedir.

Sayfalar