Pazartesi Nisan 29, 2024

TC, Kürdistan ve Kürtleri silahsızlandırmak istiyor!...-Dursun Ali Küçük

 

1-Kürdistan Federasyonu ve Batı Kürdistan’a vurdular, olmadı...

Patron TC; IŞİD ve Arap sömürgeciliğini dirilterek ve öne sürerek Kürdistan federasyonunu yıkmak istedi. Musul ve Kerkükü almak ve Kürdistan federasyonun gücünü oldukça etkisizleştirmek ve yıkmak için tabii ki bunlar yapıldı.

Bunu unutmayacağız.

Aynı hızla Ortadoğu da Kürtlere savaş açtıkları için Rojava Kürdistan’ı ve Kobani’ye saldırıyorlardı. Kürtlerin burada üç yerdeki yönetimine son vermek ve silahsızlandırmak istiyorlardı. Üstelik Arap kemerini uygulayacaklardı ve Kobani’de olduğu gibi Kürtleri yerlerinden süreceklerdi. TC’ye komşu olacaklardı. TC, “kurtarıyorum” numarasıyla Rojava Kürdistan’ına girecekti ve İŞİD  Esad rejimini devirmek için yola devam edeceklerdi.

Daha önce bu konularda yazdım ve tekrar etmeyeceğim. TC’nin planları tutmadı. Kürdistan federasyonu ve Rojava da İŞİD yenildi. İŞİD temizleme hareketi iki alanda sürmeye devam ediyor.

Bunu da unutmayacağız.

Kürdistan ve Kürdler savaş içindedir. Kendini savunmak ve güvenliğini sağlamak, ülke namusunu korumak için daha da silahlı güçlerini takviye edip modernize etmek zorundadırlar.

Savaş cephesindeki güçlenme ve ordulaşma, siyaset ve diplomasi alanında da devam ediyor ve edecek.

Buralarda kimse kendinizi savunmayın diyemez, savunmayı zaafa uğratacak tavır davranış ve politika içinde bulunmak Kürdistani bir suçtur.

Tartışmaya kalkmak bile geriye düşmektir.

O halde Kürdistan federasyonun ortak ordu oluşturma kararı ve politikası ve girişimlerinin yanında olmak gerekmektedir.

Rojava Kürdistan’ında YPG daha da modernize olmalı, savunmak için saldırı pozisyonunu yakalamalı ve ortak silahlı güç kararlarını hayata geçirmesini de desteklemek çok yerinde olur.

İran idam ve inkar rejimine karşı da Kürdistan güçlerinin kendini savunma hakları vardır. Orada barışçı geçiş ve demokrasi bulunmamaktadır.

TC, sadece Kuzeyi silahsızlandırmak için değil, Kürdistan federasyonu ve Rojava Kürdistanı’nı fiilen silahsızlandırmaya ve yenmeye çalıştı.

2-Bütün Kürt direnişlerinde ilk öncelik silahları bırakın ve teslim edin/olun oldu.

TC tarihine baktığımızda kendini savunmak ve soykırıma karşı direnmelerde TC’nin ilk dayattığı “silahlarını bırak ve teslim ol” demek olmuştur.

İhsan Nuri Paşa ya da Ağrı direnişinde “silahlarını bırak ve istediğin gibi seni yaşatalım” teklifinde bulunmuşlardır. İhsan Nuri bunu kabul etmemiştir.

Geçmiş tarihimize baktığımızda bunun sıkça örneklerini görüyoruz.

İlkin silahsızlandırmış ve sonra verilen sözleri unutmuştur. Neler yaşandığı az çok biliniyor ve geçiyorum.

3-1999 da PKK lideri Öcalan’ın esir alınmasıyla birlikte TC nin öncelikli politikası Kürdistandaki ulusal kurtuluş direnişini silahsızlandırmaya çalışmak olmuştur.

Son üç yıldır “çözüm süreci” denilen olayda sınır ötesine çekilme ve silahsızlanma çalışmaları yeniden gündemleştirildi. Türkiyelileşme ve Türkiye’nin demokratikleşmesi öncelik kazandı.

Son günlerde KCK nin silahlı mücadeleyi Türkiye’de yani kuzey Küdistan’da sonlandırması veya silahlı mücadelenin bittiğini ilan etmesi ve sınır ötesine çekilmesi tartışılıyor.

Geçen süreçlerde olduğu gibi yine türk medyası ön açıklamaları ve yapıldığı söylenen anlaşmayı dillendirmeye başladı. Kandil’in bazı itirazları olduğunu belirtiyorlar.

Kandilin itirazının meclisteki polis güvenlik yasası ve Türkiye’nin demokratikleşmesi ile ilgili bazı pürüzlerle ilgili olduğu belirtiliyor.

Nitekim Kandil ile görüşen İmralı Heyeti nin yaptığı açıklama bunu doğruluyor.

Temel gündemi eskiden beri olduğu gibi Kuzeyin silahsızlandırılması ve silahlı mücadeleye son verilmesi oluşturuyor.

Kandil yani KCK Yürütme Konseyi’nin İmralı heyeti aracılığıyla yaptığı açıklamaya bakılırsa ciddi bir itirazlarının olmadığı anlaşılıyor. İşlerin nasıl döndüğünü sonra daha net göreceğiz. Bazı şeyleri konuşmak erken sayılabilir.

Veya kimileri hemen tepki verebilir. Olanları ve tartışılanları yazıyorum. Diğeri ve sorunu netleştirmek bu işi yürütenlerin ve bu işe ortak olanların ve destekleyenlerin değerlendireceği bir sorundur.

Baştan beri benim görüşüm; asıl amaç, Kürdistan Ulusal Kurtuluş Mücadelesini tasfiye etmek olduğunu ve bununda en öneli ayağı silahsızlandırmak ve silahlı mücadeleye son vermek olduğunu söylüyorum. KCK, Kürdistan Ulusal kurtuluş mücadelesi söylemlerinden vazgeçti. Hedef Türkiye’nin demokratikleşmesidir.

TC, KUZEYİ SİLAHSIZLANDIRMAK İSTİYOR

TC için “çözüm süreci”nin esası Kuzeyi silahsızlandırmaktır. Türk medyası bu konuda İmralı ve HDP ile anlaşma yapıldığını iddia ediyor.

Kürdistan federasyonu ve Rojava Kürdistan’ında TC politikası yenilgiye uğradı. Ortadoğu da süren savaşın özellikle Kürtlere karşı yapıldığını dünya alem açıkça gördü. TC bu savaşta Kürtlerin yenilgisine oynadı. ABD ve AB ve koalisyon güçlerinin de müdahalesi ile Ortadoğu politikası yeniden dizayn ediliyor. TC politikası çöktü.

İran Ankara büyükelçisi tehlikede olduklarını ve Türkiye-İran ve Suriye’nin ortak politika yürütmesini söylüyor. Bunu yapmazlarsa Ortadoğu da Kürdistani güçlerin sağladığı gelişmelerin Türkiye ve İran’a sıçrayacağını vurguluyor.

Erdoğan ve TC, açıkça “Kuzey Irak tan sonra Kuzey Suriye görmek istemediklerini” söylüyor.

O halde madem istedikleri ve yürüttükleri politika tutmadı, Kuzey i öncelikle silahsızlandırmak veya silahlı güçlerin varlığına son vermeye çalışıyorlar.

KCK’nin elinde silahlı gücün olması onlar için tehlikedir. Tahkim edilmiş ateşkes veya silahlı mücadeleye son verildiğinin ilan edilmesi, güçlerin Kandil de toplanması ve sonrasının hesaplarını yapıyorlar.

Diyalog ve müzakere süreçlerinde başta taraflar netleşir, ortam oluşturulur, karşılıklı taraflar temel maddeler üzerinde görüşür ve kamuoyu bundan haberdar edilir ve kitle ortamı yaratılır. Sonra doğal olarak silahsızlanma gündeme gelir ve uygun yöntemlerle yapılır. Bunların hemen hiç biri yok.

Kandil; “temel stratejileri Öcalan belirler ve irademiz Öcalan’dır ve görüşmelerde her tür yetkiye sahiptir” açıklamalarını yaptı. İtirazlarının neye yarayacağı da tartışmalıdır.

Peru’da Guzman TV ye çıkarıldı. Barış ve silahlı mücadeleye son verme çağrısı yaptı. Çoğu geldi teslim oldu. Aydınlık Yol un çok az bir kısmı silahlı mücadeleye devam etti. Etkisizleştiler. Silahlarını bırakanlar “pişmanlık yasası”ndan yararlandı ve çıktılar. Guzman’ın davası yeniden görüldü ama hakkında verilen müebbet cezası değişmedi.

Genel seçimler gelmeden önemli gündem maddeleri ve psikolojik vakalar meydana gelecektir.

Silahlarını ne yapacakları ve nasıl yürüyecekleri KCK nin bileceği iştir. Attıkları adımlar kendilerini bağlayacaktır.

Ama TC’nin çok kötü oynadığını ve başkanlık sistemine yolları açtıklarını, fiilen Erdoğan’ın bu havaya girdiğini söylemek yerinde olur. Türklerin deyişiyle “atı alan Üsküdarı geçer”.

TC, Kürtleri yeniden fethetmeye çalışmaktadır. Kuzeyi fethetme çaba ve politikalarına karşı durmak görevimiz ve sorumluluğumuz olmalıdır.

Dursun Ali Küçük-16.2.2015

 

62717

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Son Haberler

Misafir yazarlar

Siyasi Tutsakların Tecridi Kırma Mücadelesinin Neresindeyiz? (Yorum)

Emperyalist kapitalist sisteme karşı mücadele eden devrimcilere, komünistlere karşı hemen her ülkede gözaltı ve tutuklama sistematik bir şekilde devam ediyor.

Bu sistematik durum, bu faşist devletler nezdinde tutuklananların her gün daha da derinleşen br şekilde tecrit altında bırakılması anlamına da geliyor.

Egemenler dünyanın dört bir yanındaki devrimci ve komünistlere dönük saldırılarını, katletmekle bitiremediğinde esir alma, tutsaklar üzerinden muhalif güçleri, toplumu sindirme, hapishaneleri bu sindirmenin en önemli aracı haline getirmek hedefiyle yürülüğe sokmaktadır.

Artsakh (Dağlık Karabağ) Tehciri: Stalin Düşmanlığı ve Sosyalizme Saldırı

Uluslararası alanda sömürü, baskı, saldırı ve ilhaklar son dönemlerde katbekat artmış ve katmerli boyutlara tırmanmıştır. Emperyalist devletler ve onların güdümündeki gerici devletlerin, tüm ezilen sınıflar ve toplumlar üzerindeki saldırı furyası, had safhaya ulaşmış durumda. Öyle ki, uluslararası hakim sistem bir taraftan mevcut sorunların bedelini giderek ezilen yığınlara ve mazlum uluslara daha fazla yüklerken diğer taraftan saldırılarını da daha acımasız ve daha şiddetli boyutlara tırmandırmış durumdadır.

Garod – “Hasret” (Nubar Ozanyan)

Halkların coğrafyaları suç ve cinayet örgütü gibi çalışan devletler tarafından zorla boşaltılıyor. Soykırım, işgal, tehcir zulmüyle toprakları cehenneme dönüşen halklar; belirsizliğe, bilinmezliğe, karanlığa doğru zorla sürülüyor. Boyunlarında geleceksizlik zinciriyle birlikte adına yaşamak denilen zulme mahkum ediliyor.

Gerilla, haktır ve halktır (Nubar Ozanyan)

Sınırları ateşten ordularla kuşatılmış her dört parça toprakta, yaşam ve var olma hakkı ellerinden zorla gasp edilmiş Kürt halkının, direnme ve isyan etmekten başka çıkış yolu var mıdır? Kürtlere, ezilenlere kıyamet yaşatılırken her bir karış toprağına ölüm yağdırılırken, en dezavantajlı koşullar altında gerilla, çıplak elleri ve cesur yürekleriyle özgürlükleri uğruna savaşmaya devam ediyor.

TURAN TALAY’IN ANISINA…

Onu maalesef ki çok erken denilebilecek bir yaşta, henüz 68’indeyken, 11.10.2023 tarhinde yitirdik. Bu ani ve erken ölümü tüm sevenlerini, yoldaşları ve dostlarını derinden sarstı ve acılara boğdu.

Akciğer kanserine yakalanmıştı. Hastalık, özelliklede ikinci kez nüksettikten sonra çok hızlı ve sinsi bir şekilde gelişti. Öyle ki doktorların her şeyin normal göründüğünü söylediklerinin kısa bir süre sonrasında yapılan muayende, kanserin kafaya sıçradığı ve de yayıldığı tespit edildi. Artık tıbben yapılabilecek bir şey de yokmuş. 

Emperyalist Kamplar Arasına Sıkıştırılmış Bir Halk: Filistin

Filistin-İsrail sorunu olarak bilinen ve esas olarak da Filistin topraklarında İsrail'in kurulmasının teorik ve politik temeli 1890'lı yılların sonunda atılıyor. 1. emperyalist paylaşım savaşıyla koşullar olgunlaştırılıyor. 2. emperyalist dünya savaşı sonrası ise emperyalist burjuvazi, Filistin'i parçalamayı ve orda İsaril devleti inşa etmeye karar veriyor ve bunu Filistin halkının soykırıma uğratma pahasına gerçekleştiriyorlar. Alman emperyalizmi tarafından soykırıma uğratılan yahudi halkı, bir başka ulusu (Filistinlileri) soykırıma uğratarak kendi ulusal varlığını inşa ediyor.

Hazan Ayının Şehitleri

Kasım, proletarya partisinin en değerli kadro, komutan ve savaşçılarının katledildiği aylardandır.  Hüzün ve öfkenin birlikte yaşandığı aydır. III. Konferans delegelerini, komünist önder Mehmet Demirdağ’ı ve Aliboğazı şehitlerini hep bir hazan ayında kaybettik. Zafere açılan kapıyı adım adım aralayan, özgürlüğe giden yolu damla damla döşüyen Kasım ayı şehitlerimiz tarihin yüceliğine kavuşanlardır. Onlar, yarınların mutlak yenenleri olarak yazılacaktır parti ve devrim notlarımıza.

“Durum İyidir, Gerçekler Devrimcidir”

Yaşadığı dönemin özelliklerini anlayarak, savaşın hükmüne, zorun değiştirici rolüne inanan, sınırlı yaşamını sınırsız davaya adayan önder yoldaş Mehmet Demirdağ ölümsüzdür! Özgürlüğü ve kurtuluşu herkesten ve her şeyden daha fazla isteyen bu uğurda emeğin eğittiği bilinçle savaşarak şehit düşen proletarya partisinin dördüncü genel sekreteri Mehmet Demirdağ yoldaşı üstlendiği öncü pratik ve önder duruşuyla tanırız.

Yalım Nubar’dan Ozanyan Nubar’a Süren Hikaye Bizim!

Botan’dan Yozgat’a dek uzanan toprakların bağrından çıkıp İstanbul Ermeni yetimhanelerinde okumaya gelip, orada bilge önder İbrahim Kaypakkaya yoldaşın devrimci görüşleriyle tanışan ve tutkuyla bağlanan yoksul Ermeni çocukların hikayeleridir, Ermeni devrim şehitlerimizin hikayeleri.

Onları doğdukları topraklardan koparıp buruk ve sancılı bir şekilde İstanbul yollarına düşüren tarihsel gerçeklerin yanında yokluk ve yoksulluktur da. Onları İstanbul yolculuğuna çıkaran çaresizlik, yalnızlık, sahipsizliktir.

Mısır'ı Mesken Tutan Türk Tekelleri

Deutsche Welle (DW)'de Aram Ekin Duran'ın, „Türk Şirketleri Mısır'a Kaçıyor“ adlı bir haberi yayınlandı. Sıradan bir haber gibi gözüküyor, ama, Türkiye ekonomisinin ve Türk devletinin niteliğini araştıranlar, sorgulayanlar için küçük bir haber olmaktan öte bir anlam taşıyor. Özellikle de kendine ML ve Maoist diyen komünist örgütler için daha fazla önem taşıması gerekiyor.

Hesaplaşma mı? Kutlama mı?

Faşist TC devleti hem ülke içinde hem de bölgesel düzeyde, resmi ve sivil militarist güçleriyle başta Kürt halkı olmak üzere demokrasi ve özgürlükten yana olan herkesi yok etmek ve devlet terörüyle susturmak için çalışmaya devam ediyor. Bu süreç aynı zamanda TC’nin kuruluşunun da yüzüncü yıl dönümüdür.

TC, yüz yıl önce Osmanlı yıkıntıları üzerinde tekçi bir zihniyetle kuruldu. Ermeni soykırımında, diğer azınlık halkların yok edilip sindirilmesinde aktif rol alan ittihatçı birçok ırkçı kadro da kuruluş sürecinde rol aldı.

Sayfalar