Pazartesi Mayıs 6, 2024

Soykırımın yeni adı: "Kürtleri Çökertme-Çöktür."

        Faşizm her coğrafyada aynı karakteristik özelliklere sahiptir. Çünkü aynı ideolojik kaynaktan beslenmekte, yasalar çıkarmakta, yürürlüğe koymakta, katliam ve soykırımlar yapmaktadır. 12 Eylül askeri faşist yasalarıyla yönetilen sözde parlamenter sistem, 12 Eylül faşizminin devam ettiricisidir. Bugün artık ülkemizde faşizm tanımı üzerinde tartışmanın bir gerekliliği yoktur ve kalmadı da. Faşizm bir devlet biçimidir. Faşizme, faşist zulme, baskıya katliamlara karşı çıkan herkes ," düşman, hain, terör yandaşı, terörü destekleyen güruh" olarak  damgalanmaktadır. Yetmez ,"İslam düşmanı, Türk ve  devlet düşmanı" gösteriliyor. "Her şeyi bilen, "bilmediği uzmanlık dalı olmayan "bilgi küpümüz faşizmin başı Erdoğan, zulme karşı çıkan, barış isteyen bilim adamlarını, akademisyenleri" cahillikle" suçlayıp, "hesap sorulacağını" emrediyor. Ardından vakit geçirmeden başlıyor tehditler, yaptırımlar, soruşturmalar, görevden almalar. Topyekûn faşizm bir saldırı konsepti yürütüyor. Yetmiyor, Erdoğan’ın tetikçisi uyuşturucu baronu eli kanlı katil Sedat Paker meydan okurcasına medya karşısına çıkıyor "Akademisyenlerin kanıyla yıkanacağını" açıklayacak kadar kemik yalayıcı bozma olduğunu  ispatlamaya çalışıyor. Bildiri yayınlıyor. Yargıdan, yargıçtan, hâkimden, savcıdan tık yok. Çünkü onlarda kan üzerinden besleniyor ,"akıttıkları kanla yıkanıyorlar".
   
    Faşizmin başı öksürüyor, mahkemeleri, yürütmesi, YÖK’ü, valisi, emniyet müdürü, generali, mafya bozuntularından  muhtarına kadar  başlıyorlar sıçmaya... Başlıyorlar, "hepinizin kanını akıtacağız, akıttığımız kanla duş yapacağız", "sizi hendeklerde kaybedeceğiz", "bu topraklarda sizi yaşatmayacağız", "sizi (Kürtleri)çökertip, çök göç edeceğiz"," Bir tek kişi kalana kadar operasyonlar devam edecek" vs.vs. Bu söylemlerin tek anlamı var, o da; "SOYKIRIM YAPACAĞIZ"...Başka bir anlam  çıkaran varsa da, onu da ben bilmiyorum.
   
Bu çağrıyı devletin ve faşizmin başı Erdoğan yapıyor. Ortalık  kan gölüyken, faşizm daha fazla kan istiyor. Kan içiciler başlıyorlar daha fazla insan kanı, Kürt kanı dökmeye ve ülkelerimiz daha çok  kan gölüne dönüyor. Katledilen insanlarımızın  cansız bedenlerine "Allah adına, Kuran adına”, İslam adına" zulüm ediliyor.  Dağ -taş, köy -kasaba, kaza -şehir sokakları çocukların, bebeklerin, gençlerin, kadınların cansız bedenleriyle dolu. Bunun insanlıkla bir alakası olabilir mi? Bu açık bir soykırım provası, hazırlığıdır. İnsanlık böylesi soykırımları, faşist katliamlar, zulümler ikinci dünya savaşında Hitlerin gestapoları tarafında gördü, yaşadı.
  
     Polonya’da, Almanya’da, Romanya'da, Yugoslavya’da, Bulgaristan’da ve daha birçok ülkede soykırımlar benzer şekilde yapılmıştı. Bugün Kürdistan’da aynı ideolojiden beslenen işgalci faşizm  ve Türk ordusu katliam ve zulüm uyguluyor. Uzun vadede soykırıma hazırlanıyor. Gelişmeler şunu gösteriyor; yarın bugünden daha kötü olacak, bölgemizde devam eden savaşın boyutları daha da  artacak, genişleyecektir. Burada ezenle -ezenler, sermayeyle - emek cephesi, işgalci güçlerle, bağımsızlık isteyen  güçler arasında kanlı bir hesaplaşma yaşanacaktır. Bütün devrimciler, sosyalistler, yurtseverler, ezilenler azınlıklar emperyalizmle, faşizmle kanlı hesaplaşmaya hazır olmalıdır.

     Savaşı biz istemedik, biz çıkarmadık. Savaşı, gerici savaşları onlar çıkarıyor, onlar istiyor ve katliamlar yaparak üstümüzdeki egemenliği perçinlemek istiyorlar. Boyun eğmemizi, kölece yaşamamızı , faşizmin esareti altında çizilmek istenen kaderimize  razı gelmemiz isteniyor.
  
     Faşizm bugün  12 Eylül'de yaşananları yaşatmak istiyor. Aynı konsept tekrarlanıyor. Yakın zamanda  12 Eylül'de yaşadıklarımızı tekrardan  yaşarsak hiç şaşırmayalım. Erdoğan, bugün  Kenan Evren faşizmini temsil ediyor, yürürlükteki yasalarıyla kendini güvence altına almak istiyor. Ancak biline ki, 12 Eylül'de yaşanan şartlar ve koşullar bugün bir ve aynı değil...

     Halklarımızın, devrim, demokrasi güçlerimizin, sosyalist  ve komünist  örgütlenmelerin  direniş mevzileri, kaleleri dağlarda, şehirlerde, beldelerde, okullarda, üniversitelerde, fabrikalarda, sivil toplum örgütlerinde namuslu ve dürüst insanlarca devam ettiriliyorlar. Bu direniş hattı faşizmin tüm yollarını kesiyor, daraltıyor. İşte faşist diktatörlüğü çileden çıkaran, kanla yıkanmak istemesine  bu direniş sebep oluyor. Teslim alamadığı, direnişleri kıramadığı için  Hitleri rehber alıyor.

Kendisini ,"Ortadoğu'nun  imamı" ilan eden, faşizmin Başkomutanı umduğunu bulamayınca, umutları bir bir yıkılınca, o sahte halinde eser kalmadı.  Sakladığı kanlı dişlerini gösteriverdi. Seçimlerde umduğunu bulamayınca toplu katliamlar yapılması kararını verdi. Yaptırdığı her katliam sonrası, medyanın karşısına anında kendisi çıktı, saldırının kimler tarafından yapıldığını, sanki kendisi örgütlemişçesine  "failleri biliyor," açıklıyordu. Yaptığı basın açıklamalarında; devletin  çirkin, pis faşist tezgâhını  yine kendisi deşifre ediyordu.

   Gözlerini kan bürümüşlük yetmiyordu artık. Barış ve eşitlik isteyenlere yan bakana, selam vermeyene, yoldan geçerken oturana, yapılan haksızlıklara karşı çıkanlara, kendisiyle yıllarca birlikte çalışmış ama herhangi bir konuda itirazı olanlara dahi baskı uygulayarak susturma korkutma yoluna gitti. Ne yaptıysa tutmadı, hırçınlaştı, bombalar patlattı, toplu katliamlar planladı, uygulattı. Buda yetmedi, dört biryana yana saldırdı. Efendilerinin yol haritası çerçevesinde Rus uçağını düşürerek savaş naraları önce attı, sıkışınca  kuyruğunu bacakları arasına sokup bir köşede korkakça ciyak ciyak havcıklamaya başladı. Hangi yola başvurursa vursun planları tutmuyor tutmuyordu, hayalleri birbiri ardına yıkılıyordu. Tek bayrak, tek dil, tek ırk ve tek devlet faşizmi  erim erim eriyor demokrasi ve bağımsızlık mücadelesi yükseliyordu. Kala kala iç savaş planı kalmıştı.

  Bunu  önce Kürdistan da ve şehirlerinde devreye soktu. Eğer ki, buralarda başarı elde edebilirse, batıda iş kolaydı. Ama evdeki hesap çarşıya uymadı... Kürt ulusu gelebilecek  işgalci faşist saldırıyı  önceden görmüş, hazırlıklarını ona uygun yapmış, ulusunu, gençliğini işgalci militarizme karşı direniş ve bağımsızlık  ekseni üzerinde örgütlemişti.
  
   Militarist faşizm tankıyla, topuyla, özel kuvvetleriyle havadan -karadan saldırıyor ama sonuç alma bir yana, bir adım ilerleyemiyordu. O dünyanın yenilmez en güçlü Türk ordusu; Diyarbakır’da, Sur’da, Cizre’de, Nusaybin’de, Silopi’de Kürt direnişçilerce çamura gömülmüş, bataklığa saplanarak geri dönüşü olmayan  bir yola girmişti. Bir iki günde bitireceklerini umdukları" temizlik harekâtı “iki aya yakın zamandır  bitirilemedi. Aksine Kürt ulusunun direnişi karşısında tuz buz olup dağıldı itibarsızlaştı, geleceğin deprem faylarının  gümbürtüsünü duymaya başladı. Kürtlerin  faşizme karşı direnişi güçlenerek gelişirken, demokratik destek her alanda artıyor. Gelişen, güçlenen büyüyen ve bütün Türkiye’yi,-Kürdistan’ı saran, sarmalayan demokrasi, sosyalizm ve barış  hareketleri faşizme karşı hiç bu kadar birlikte direniş halinde değildi. Demokrasi ve özgürlük mücadelesinde  toplu bedel ödemeyi göze alanlar mutlaka ülkelerini faşizmden, faşist diktatörlükten kurtaracaktır.

  Kemalist İslamcı faşizm ondan olacak ki, yüzyıl önce gerçekleştirdiği Ermeni soykırımını, bugün Kürdistan’da Kürtlere yapıyor, başarılı olursa yapacaktır." Çökertti veya Çökertene kadar" devamın anlamı soykırımdır. Diyarbakır'da, Hakkâri’de, Van'da, Sur'da, Cizre'de,  Nusaybin’de, kısacası Kürdistan’da yakıp, yıkma, zorla göç  ettirme, sürme, TOKİ’yi devrede tutarak  buralardan sürülenleri bir daha geri dönmemek üzere iskâna tabi tutma planı  tehcirdir. Sürgündür, Soykırım planının başlangıç noktasıdır.

   Şuna yürekten inanıyorum ki, Türkiye halkları, Kürdistan halkları ve dünya halkları  yapılmak istenen  bir Kürdistan soykırımına müsaade etmeyecektir. Geçmişte yaşanan, Yahudi ve ermeni soykırımları artık yaşanmayacaktır. Ülkemizin demokrasi, özgürlük ve bağımsızlığını isteyenler faşizme, faşist ablukaya  ve işgale karşı mutlak bir başarı elde edecektir.
   
   Hasan Aksu 13-1-2016

 

 

 

 

 

43642

Comment form

Plain text

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Web sayfası ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantıya çevrilir.
  • Satırlar ve paragraflar otomatik olarak bölünür.

Soykırımın yeni adı: "Kürtleri Çökertme-Çöktür."

Bir Devrim Yapmalıyız!

Emperyalist dünya sistemi tam bir kaos içinde. Dünyaya egemenler ama dünyayı yönetemiyorlar. Soygun, sömürü ve savaş düzenleri her yönde çatırdamaya başaldı. Bir türlü azami karlarını istedikleri düzeye çıkaramıyorlar. Emperyalist sistem SOS veriyor. Ücretli kölelik üzerine kurulu aşırı kar ve aşırı üretim sistemi yürümüyor. Dünyanın toplam GSYH 105 Trilyon dolar iken, toplam borçları 310 trilyon doları geçmiş durumdadır. Bir taraftan devasa sermaye büyüklüğü, bir taraftan ise, muzzam bir yoksullaşma, yoksunlaştırma ve çürüme at başı gidiyor.

T.C.nin 100 Yıllık Tarihi ve Faşizme Karşı Sınıf Mücadelesi

 

Giriş:

Komünist Parti Manifestosu’nun giriş cümlesi “bugüne kadarki tüm toplum tarihi sınıf mücadelesi tarihidir” diye başlar. Bu belirleme o güne kadarki -ve elbette sonrası için de- tüm toplumların nasıl bir evrim izlediklerini gayet net ve anlaşılır bir şekilde özetlemektedir.

İyi Yahudiler de Var!

 

 

"1980'de başka bir operasyonda yakalanıp hapishaneye gittiğimde Yuda amcayla tanıştım. Satranç oynamayı bana o öğretti. Kültürlü bir insandı. Müthiş bir kitap okuma tutkusu vardı. Haftada mutlaka bir kitap okurdu. Şeker hastası olduğu için her yemeği yiyemezdi. Ona elimizden geldiğince yiyebileceği yemekler yapmaya çalışırdık"

Türk Devletinin Kuruluşundan Günümüze Ulus ve Azınlıklara Uyguladığı Baskı

Ülkemizde var olan ve yaşanan ulusal ve azınlıklar sorunun temelinde gerçekleşmemiş olan demokratik halk devrimi yatmaktadır. Demokratik halk devrimi gerçekleşmeden temel hak ve özgürlükler sorunun önemli parçası olan ulus ve azınlıklar sorunu asla çözüme kavuşamaz. 

Emperyalizme Boyun Eğme ve Yarı-Sömürgeliği Kabul Etme Antlaşması Lozan

Kasım 1922’de başlayan ve Temmuz 1923'te sona eren Lozan Konferansı'nda emperyalist devletlerle Türk Devleti arasında yapılan görüşme de çizilen sınırlarla Türk Devletinin kuruluşuna onay verildi. Konferans belgelerinde Sovyetler Birliği'nin de katıldığı geçse de Sovyetler Birliği Boğazlar Meselesi dışındaki görüşmelere katmamıştır. Görüşmelere 1. Emperyalist Paylaşım Savaşının galipleri İngiltere, Fransa, Yugoslavya, İtalya, Romanya ve Yunanistan katılmıştır. Görüşmede belirleyici konumda İngiltere ve Fransa olduğunun altı çizilmelidir.

TC’nin Kuruluş İdeolojisi Kemalist Faşizm ve Günümüzdeki Varyantı

Ülkemizde sorun ve çelişkiler çözülmediği gibi mevcut durum giderek daha çetrefilli bir döneme girmiş durumdadır. Bunun sonucu işçi sınıfı ve emekçi yığınların sömürüsü had safhaya varmıştır. Yoksullaşma en üst düzeye çıkmıştır. Ülkenin girdiği sarmal durumun bedeli tamamen emekçi sınıflara yüklenmiştir. Elbette ki yoksulluk ve işsizlik her zaman var olmuştur. Sınıf çelişkileri, sömürü, baskı ve diktatörlük dönemleri her zaman yaşanmıştır. Bundan sonra da sınıf çelişkileri var olduğu müddetçe baskı mekanizması varlığını devam ettirecektir. Lakin günümüzdeki mertebeye çıkmamıştır.

Türkiye Cumhuriyeti’nin Kuruluşunda İzmir İktisat Kongresi, ya da Emperyalizme Bağımlılığın Belgesi

Osmanlı iktisat tarihinde önemli bir yer tutan kapitülasyonlar ilk olarak 1352 yılında Cenevizlilerle olan ticareti artırmak maksadı ile verilmiştir. İlerleyen yıllarda ise ticaret yollarında yaşanan değişiklikler ve dünya ticaretinin yeni rotalar edinmesi sonucunda başka bazı ülkeler de kapitülasyonlar yani ticaret yaparken kimi ayrıcalıklar edinme hakkı elde etmişlerdir.

Yüzyıldır Tarihin Dışında Bir Rejim: TC!

 

Türk devletinin kuruluşunun yüzüncü yılında, Türk devletinin kuruluşu ve adına “Milli Mücadele” ya da “Kurtuluş Savaşı” denilen süreci ve bu sürece önderlik eden sınıfları kısaca ifade etmek, Türk devletinin hangi temeller üzerinden yükseldiğini ve sınıfsal niteliğini tanımlamak açısından önemlidir.

TC'nin Yüzyıllık Tarihinde İşçi Sınıfı ve Mücadelesi

Giriş:

İşçi sınıfının tarihi kapitalist sistemin gelişmesinden ve burjuvaziden ayrı ele alınamaz. Burjuvazinin ortaya çıktığı yerde işçi sınıfı da vardır. Ve bir çelişmenin iki yanı olan işçi sınıfı ve burjuvazi, birlikte var olurlar. Bu iki zıt kutup hem birbiriyle mücadele ederler ve hem de biri olmadan diğeri olmaz. Bu iki toplumsal sınıfı yaratan kapitalist sistem olmuştur.

 

Devrimci Demokratik Kamuoyuna ve Halkımıza!

KOMÜNİST ÖNDER İBRAHİM KAYPAKKAYA’YI ORTAK BÖLGESEL GECELERLE ANACAĞIZ!

Çakma komünistler! (Deniz Aras)

Her genç Kaypakkayacının biraz da alaycı bir alaycı mutlaka karşılaştığı bir cümledir “Köylü devrimcisi”! Kastedilen elbette İbrahim Kaypakkaya ve onun görüşlerini savunanlardır. Bu tanımı yapanlar için zaman mefhumu sanki bir avantaj olarak kullanılır. Zaman geçtikçe Kaypakkaya’nın görüşlerinin eskidiği sanılır ya da umulur. Kaypakkaya artık eskide kalmıştır ve şimdi “yeni şeyler” söyleme zamanıdır!

Sayfalar