Çarşamba Mayıs 15, 2024

Seçimler

Partinin mi Halkın mı İnsanı

Sen hangisi olacaksın

Ben sevdim Dadaistçe yazmayı

 

Evet ...

Uluslararası alanda meşrulaşmak işid karşısında kazanılabilecek bir zaferden daha önemli bir zaferdi.

Tüm dünyadaki sınıfsal içerikli insanlar bir daha bu dünyada emperyalistlerin halklarca kurtarıcı olarak alkışlandığını görerek meşrulaşmaların gerçekleştiğini görmek istemiyorsa;

Sınıfsal içerikli partilerin sınırları aşamayışını aşıp toplumlarımızın ortak mücadelesinin harcı olabilecek üslubu  bulmak zorunda

De.... artık darısı da.....

Şimdi daha iyi görüyorum.

Yoksulluktan rezil olacaksam

Tabiatın güzelliğini tadını çıkar çıkara rezil olam diyerek taşındığım,

Marmara' nın deniz kenarındaki şirin mi şirin bir kasabasında denize bakan evimde kocaman mı kocaman gemiciklere bakarken dünyanın sosyo ekonomik yapısını

Her kes işçi.

Kobani' de ABD öncülüğündeki anaç koalisyon güçlerinin bayrakları sınırları hiçleştiren gemi kovancıklarının gölgesi altında

Maviliğinde tadını çıkarak yorgunluğumu atarken 

Bir içimlik diye düşünürken 

Deniz birkaç içimlik su

Evimi taşımış olsam da 

Değişen bir şey yok 

Herhangi bir kimse içinde 

Hepimiz seçimlerimize rağmen hala dünyanın bir köyündeyiz

Tek değişen gördüklerimiz

Deniz yerine dağlar

Ovalar yerine betonlaşma

Nereye gidersek de gidelim asgari ücrette aynı

Birde  sınırları aşamamış yazı yazdığımız düşüncelerimizi paylaşmaya çalıştığımız yerlerde

Ezidi halkının çektiği ızdırap karşısında insani koridor açabilmek için aldıkları parti kararını Kobani ' nin düşme ihtimali karşısından da

almaya hazır

En iyi teori pratikten çıkar derlerken

Bir Mayıs' a katılımlarıyla sokak yazılamalarıyla

Değişmeyen bir şey  daha

Buralardaki proletaryanın bakış açısı

Doğudaki, Güney Anadoludaki, çukurovadaki... gibi

Proletaryanın düşüncesi yaşadığı sosyo ekonomik yapıdan öte değil

Hatta

Marmarada, 

Akdeniz' e, doğuya göre sınırları hiçleştiren metaların ortaya çıkardığı iş kollarında çalışmayı dünyanın bir parçası olmanın gerekliği, sonucu olarak daha belirgin hissediyorlar

Bu hal nedeniyle de

Sömürgeciliğin uyguladığı sosyo ekonomik yapıyla bağları daha fazla olduğundan 

Bırakın devrimin unsurları olmalarını kendilerini sömürgecilikle bağlarını azaltabilecek sınıfsal bakışlı demokratik istençlere karşı daha köstekçiler

Asil sorunumuzda proletaryaların  sınıfsal bakışlı demokratik istençlerin köstekçisi olmaları da değil, 

Asil sorunumuz  sınıfsal bakışlı demokratik istençlere tahammülsüz proletaryaların  sınıfsal bakışlı demokratik istençlere  tahammülsüzlüğünü proletarya köylü parti içerisine taşımış olma ihtimallerinin olması

Böyle bir ihtimalin olması halinde

Sınıfsal partilerde meşrulaşma çabaları gözlenmez

Toplumsal olaylarda meşrulaşmanın sivil insiyatiflerce sağlanmaya çalışıldığı gözlenir

Ve yahut da

Proletarya kendisini toplumun aktif kesimlerinin meşrulaşma çabaları içerisinde bulur

Yazarlardan da buna hizmet etmeleri beklenir

Yazarlarda ya buna hizmet eder yada etmez 

Sen hangisi olacaksın

Küçük burjuva düşünceleri açığa çıkaracak olan devrimci girişlerdir.


78536

AKP’nin Eğitim Sistemi: Milliyetçi, Maneviyatçı Ve Piyasacı…[*]

 

“Bilginin iktidarla ilişkisi

sadece uşaklıkla değil,

hakikâtle de ilgilidir.”[1]

 

Sürdürülemez Kapitalist Krizin Topoğrafyası[1]

 

Krizin içindeyiz.

Krizle sarsılıp, savruluyoruz.

Her gün, her an krizin “sonuçları”ndan etkileniyoruz.

Vs., vd’leri…

Bunlar böyleyken; hâlâ krizi “tartışıp”, “konuşuyoruz”.

“Hâlâ” dememek için sürdürülemez kapitalist krizin topoğrafyasını çıkarmak gerekiyor.

Neo-Liberal Türkiye'de Muhafazakârlaşma/ Düşkünleşme Diyaletiği[*]

 

“Yükselen her şey düşecektir.”[1]

 

Bir ‘Millî Gazete’ yazarı, Türkiye’de son yıllarda fuhuş,[2] uyuşturucu kullanımı, cinayet, gasp ve tecavüz gibi olayların hızla arttığına, içki kullanım yaşının 11’e düştüğüne,[3] boşanmaların arttığına,[4] kadınlara yönelik şiddetin yoğunlaştığına[5] vb. işaret edip soruyor: “Bu nasıl ‘Muhafazakârlık’?”

Alevilerin cennette zaten işi yok

 

TRT’de yayınlanan Açı programında Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Rektörü Sedat Laçiner’in Şiilik ve Şiilerle ilgili söylediği bir söz günlerdir sosyal medyada “Aleviler cennete gidemez” şeklinde yer alıyor ve kendisine ‘Aleviyim – Kızılbaşım’  diyen kimi basın yayın organları, kişi ve kurum temsilcilerince de Alevilere yapılan bir hakaret olarak algılanıyor ve kamu oyuna da öyle yansıtılıyor.

 

SAVAŞ, BARIŞ VE KÜRTLER

 

Savaş ve barış iki zıttın birlikteliğidir. Savaşın olduğu yerde barış olacaktır, barışın olduğu yerde de savaş olacaktır. Dünyada savaş koşulları ortadan kalktığında barış kelimesi de kendiliğinden ortadan kalkacaktır. İnsanlar artık “barış” kelimesini kullanma gereksinimi duymayarak, onu ölen kelimeler yığını içine atacaktır. Ve bunun yerine yeni bir kelime türtecektir. Bu da, ancak, sınırsız ve sınıfsız bir dünaya kurulduğu zaman gerçekleşebilecektir.

 

Nepal Halkı'nın Kerenski'ye değil Lenin'e ihtiyacı var ve Nepal Devrimi'nin Sorunları

 

Giriş:

Entellektüel Aydın Bulanıklığı Ya da Devrimi Ehlileştirme Aymazlıkları

 

BirGün gazetesinde 7 Aralık 2011 tarihinde bir röbartaj yayınlandı. Fikret Başkaya(FB) ile Gün Zileli(GZ)’nin konuşmaları. Konuşmanın ana konusu "devrimler”di. Aydınların devrim üzerine konuşmaları, fikir yürütmeleri ve üretmeleri, burjuvaziyi ve onun düzenini "teşhir etmeleri” elbette olumludur. Sorun devrim üzerine olunca, bunun değerlendirilmesi ve tartışılması da bir o kadar gerekli oluyor.

materyalist bilgi teorisi ve komünist partileri

 

“İnsan pratiği, materyalist bilgi teorisinin doğruluğunu tanıtlar.” Marks

 

İnsanın üretimdeki, üretim içindeki ilişkileri ve faaliyetleri, diğer tüm faaliyetlerinin üstünde ve onların üzerinde belirleyici bir rol oynama temel özelliğine sahiptir. Bu bağlamda, insanın bilgisi  üretimdeki faaliyetlerinden bağımsız değil, bizzat ona bağlı olarak gelişir ve şekillenir.

HER GÜN DÖRT İŞÇİ, BEŞ KADIN

“Son kötü günleri yaşıyoruz belki

İlk güzel günleri de yaşarız belki

Kekre bir şey var bu havada

Geçmişle gelecek arasında

Acıyla sevinç arasında

Öfkeyle bağış arasında//

Biz kırıldık daha da kırılırız/

Kimse dokunamaz bizim suçsuzluğumuza.”[1]

 

ÇİN: KARMAŞIK BİR SORU(N)…[1]

“ben hiç başlamamış bir dündeyim.

yağmur yağacak...

hiç başlamamış bir yarın çok var.

hiç bitmeyen bir dün de çok var...”[1]

 

Arif Dirlik’in, “Sadece bir ulus değildir; bir uygarlıktır,” notunu düştüğü Çin’in geneli veya özelde ise “bugünü” hakkında yazmak kolay değil.

Binlerce tarihsel bağıntı ve güncel referanslarıyla Çin, çoklu bir örnektir.

SINIF KONUŞMAZSA MEYDAN ÇAPULCULARA KALIR

Sayfalar