Cuma Mayıs 17, 2024

“Sanatçılar”mış(!) / Engin Gören

MGK’nın emir erleri deseydiniz gerçekliğinizi tarif etmiş olurdunuz! 

MGK, MİT ve AKP iktidarının talimatıyla böyle bir organizasyona girdikleri açıklamanın içeriğinden açık bir şekilde ortaya çıkıyor.

Irkçı, Şöven, “Ergenekon”cu, Günümüzün Topal Osmanının(D.Pericek’in) muritleri,   Faşist diktatörlüğün tetikçileri!   Emperyalizmin uşağı faşist ordunun postal yalayıcıları takımı bugün bir “imza kampanyası” düzenlemiş “283 sanatçı imza” atmışlarmış!

Aslında iyi olmuş. Bilmeyenler için niteliklerini ortaya koymuşlar. Toplumun yüz karaları. Irkçılar, şövenistler, beyni gövdesini yönetemeyen unsurlar. Cahiller sürüsü, Vicdansızlar, yüreksizler, çıkarları için güce tapanlar takımı…

“Sanatçılar bir imza kampanyası açmış” denilince ilk etapta insan AKP’nin, Recep Erdoğan’ın seçimi yeneliyerek tek başına iktidar olmak için Kürdistanda savaş ilan etmesi ve vahşice terör estirmesine karşı bir “sanatçı duyarlılığıyla” tepki vermiş oluyorlar diye düşünüyor. Ama açıklamaya bakınca insan dehşete düşüyor….

Açıklamalarına bakın:

“Bugün burada sanatçılar olarak ‘Teröre Hayır, Kardeşliğe Evet’ demek için toplandık. Biz sanatçılar, vatan mücadelesi veren Türk Silahlı Kuvvetlerimizin (TSK) ve Mehmetçiğimizin yanında olduğumuzu bir kez daha belirtmek istiyoruz. Bugün tarih, terörle mücadele sorumluluğunu yalnızca TSK’ya değil, sanatçılarımızın, aydınlarımızın ve milletimizin omuzlarına da yüklemiştir. Teröre diz çöktürülmeden, iç çatışma tehdidinin ortadan kalkması olanaksızdır. Emperyalizme karşı vatan savaşı, sanatçının vicdan, onur ve varolma savaşıdır. Bu amaçla binlerce sanatçıyı temsil eden sanat kuruluşları olarak, ülkemizi yangın yerine çeviren bölücü teröre karşı birleşiyoruz. Tüm sanatçı dostlarımızı, yazarlarımızı ve aydınlarımızı Mehmetçik ile omuz omuza olmaya çağırıyoruz.”

Hergün, Türk faşist diktatörlüğü, Kürdistanın bırak dağlarını, il ve ilçelerini kuşatıyor. 12 Eylül askeri faşist diktatörlüğünü geçen uygulamalarıyla, günlerce, haftalarca “sokağa çıkma yasağı” ilan ediyor. İnsanlar evlerinde başını dışarı çıkaramıyor. 8-10 güne varan şehir tutsaklığıyla aç, susuz, elektriksiz, uykusuz vb bırakılıyor. Hastalar ilaçsız, bebekler sütsüz, susuz ve aç bırakılıyor. Tıp’en bir hafta susuz bırakmak ölüm eşiği demektir, bu da toplu katliam suçu demektir.

Tanklarla, kariyel, kirpi vb denilen zırhlı araçlarla evler taranıyor. Roketlerle, Lavlarla, Havanlarla bombalanıyor. İşgal ordusu olarak, İsrail faşist diktatörlüğüyle yarışırcasına vahşilikle, zalimlikle, zulümle sınır tanınmıyor.

Cizre’de biri 35 günlük olmak üzere, 23 çocuk, genç, kadın, yaşlı masum insan öldürülüyor. İnsanlar, ölülerini gömemiyor. Ölüleriyle birlikte yatıp kalkmak zorunda kalıyor. Kokmasın diye buzdolabına konuluyor, veya serin bir mahzene koymak zorunda kalıyor. İlçe ve mahalleler sıradan geçiriliyor, buralrın işgallerinde her gün 3-5-10 insan katlediliyor. Toplu tutuklamalar yapılıyor. Sokak infazları yapılıyor. Kadın ve erkek cenazeleri çırıl çıplak askeri arabaların arkasında sokak sokak gezdiriliyor. Katledilen insanların naaşlarına bile işkence ediliyor. Ölü bedenlerin uvuzları kesiliyor…

Dün Bismil’de katledilen 4 kişinin birinin kafası kesiliyor, IŞİD yöntemine başvuruluyor ve diğer cenazelere işkence yapılıyor. Türkiye Kürdistan’ı dışındaki bölgelerde yüzlerce HDP binası kundaklandı. Kürt inşaat işçilerine, tarım işçilerine, esnaflara, öğrencilere her fırsatta sayısız saldırılarda bulunulmaya devam ediliyor.

Sokakta veya telefonla Kürtçe konuştu, Kürtçe müzik dinledi diye, siması Kürtlere benziyor diye insanlar katledildi ve linç ediliyor. Zorla TC bayrağı öptürülüyor, Atatürklerinin büstü öptürülüyor vb vb sayısız örnekler….

Kısacası Faşizm, baskı ve zulümde sınır tanınmıyor.

Bütün bunlar ortadayken kılını kıpırdatmayacaksınız. En ufak bir karşı çıkma, kınama, tepki vermeyeceksiniz. En ufak bir insan olma erdemini göstermeyeceksiniz. En ufak bir duyarlılık, adelet, vicdan, eleştir vb göstermeyeceksiniz. Birde “sanatçı”, “aydın” vb geçineceksiniz. Bu utanç verici hasiyetsiz, onursuz durumlarını göreceklerine ve utanç duyacaklarına, utanmazca ve pişkince ‘Teröre Hayır, Kardeşliğe Evet’adı altında faşist diktatörlüğün Milli Güvenlik Kurulu (MGK)nun yolladığı talimat ve verdiği rollün gereği tetikçiliğini yapacaksınız.

” vatan mücadelesi veren Türk Silahlı Kuvvetlerimizin (TSK) ve Mehmetçiğimizin yanında olduğumuzu bir kez daha belirtmek istiyoruz” diyorlar. Kürtlerin, sol, sosyalist çevrelerin katledilmesi “vatan mücadelesi”(!) oluyormuş!

Olgu ve olan ne? Hergün Kürt kentlerinin, yerleşim yerlerinin Türk askerleri ve polisleriyle işgal edilip “sokağa çıkma yasağı” ilan edilerek günlerce ve haftalarca bombalanması, taranması, talan edilmesi, insanların katledilmesi, linç edilmesi var. “Vatan mücadele”niz bu mu? Ve bu zulümde “TSK ve Memetçiği”nizin “yanında olduğu”nuzu belirtiyorsunuz. Yani yapılan katliamların altına imza atıyor ve sonuna kadar destekliyorsunuz. Bunun da adı ‘Teröre Hayır, Kardeşliğe Evet’ oluyor!..

İyi de, terörü sınırsız bir şekilde estiren devlettir! Sizlerin gözlerinin önünde estiriliyor, sizler de onun yanında ve arkasındasınız, kınama ve tavır almanız yoktur. Birde “Kardeşliğe Evet” diyorsunuz utanmadan…

Hangi kardeşlikten bahsediyorsunuz? Kardeşlik hak eşitliğini gerektirir. Bırakalım haklarından mahrum olanların hak eşitliğini tanımayı, faşist terör estirme ve katletmenin “yanında”, arkasında olduğunuzu söylüyorsunuz! Dahası bu ” mücadele sorumluluğunu yalnızca TSK’ya değil, sanatçılarımızın, aydınlarımızın ve milletimizin omuzların”dadır diyorsunuz. Ve “Teröre diz çöktürülmeden, iç çatışma tehdidinin ortadan kalkması olanaksızdır.” vb gibi ifadelerle 12 eylül askeri faşist generalleri ve devletin MGK’sının ağzından konuşuyorsunuz. Bu nasıl “kardeşlik” oluyormuş?! Sizler, sarf ettiğiniz lafın bile bilincinde olmayan cahil ve vicdansızsınız! Irkçı, şöven ve faşistler olduklarınızı itiraf etmiş oluyorsunuz. Ortada bir tek terör var, o da devletin estirdiği faşist terördür. Buna karşı çıkma bir yana, faşist terörün yanında olduğunu ilan etmeniz tarihe geçecek utanç verici bir durumdur.

“Emperyalizme karşı vatan savaşı, sanatçının vicdan, onur ve varolma savaşıdır” diyorsunuz da, savunduğunuz ve emrine amade olduğunuz devletiniz “emperyalizm karşı” bir savaş mı yürütüyor? Osmanlının son yüzyılından itibaren batılı kapitalistlere bağlı ve emperyalizm olgusuyla birlikte emperyalizme ekonomik, siyasi, askeri, kültürel olarak iliğine kadar bağlı, ve tepeden tırnağa anti demokratik olan uşak devleti savunmak, ona sadakat gösterdiğini ilan etmek ne zamandan beri “emperyalizme karşı vatan savaşı” olmuştur?…

Emperyalizme ve onun NATO’suna sadakatla bağlı devleti savunacaksınız, arkasında yer alacaksınız, emrinize amadeyiz diyeceksiniz ve utanmadan “emperyalizme karşı”lıktan bahsedeceksiniz!!! Ettiğiniz lafların bile bilincinde değilsiniz cahil, boş, duyarsız, düşüncesiz ve vicdansız “insan” musvedeleri! Tarih ve halkımız sizleri de afetmeyecektir…..

7 Ekim 2015

43366

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Misafir yazarlar

Türkiye Cumhuriyeti’nin Kuruluşunda İzmir İktisat Kongresi, ya da Emperyalizme Bağımlılığın Belgesi

Osmanlı iktisat tarihinde önemli bir yer tutan kapitülasyonlar ilk olarak 1352 yılında Cenevizlilerle olan ticareti artırmak maksadı ile verilmiştir. İlerleyen yıllarda ise ticaret yollarında yaşanan değişiklikler ve dünya ticaretinin yeni rotalar edinmesi sonucunda başka bazı ülkeler de kapitülasyonlar yani ticaret yaparken kimi ayrıcalıklar edinme hakkı elde etmişlerdir.

Yüzyıldır Tarihin Dışında Bir Rejim: TC!

 

Türk devletinin kuruluşunun yüzüncü yılında, Türk devletinin kuruluşu ve adına “Milli Mücadele” ya da “Kurtuluş Savaşı” denilen süreci ve bu sürece önderlik eden sınıfları kısaca ifade etmek, Türk devletinin hangi temeller üzerinden yükseldiğini ve sınıfsal niteliğini tanımlamak açısından önemlidir.

TC'nin Yüzyıllık Tarihinde İşçi Sınıfı ve Mücadelesi

Giriş:

İşçi sınıfının tarihi kapitalist sistemin gelişmesinden ve burjuvaziden ayrı ele alınamaz. Burjuvazinin ortaya çıktığı yerde işçi sınıfı da vardır. Ve bir çelişmenin iki yanı olan işçi sınıfı ve burjuvazi, birlikte var olurlar. Bu iki zıt kutup hem birbiriyle mücadele ederler ve hem de biri olmadan diğeri olmaz. Bu iki toplumsal sınıfı yaratan kapitalist sistem olmuştur.

 

Devrimci Demokratik Kamuoyuna ve Halkımıza!

KOMÜNİST ÖNDER İBRAHİM KAYPAKKAYA’YI ORTAK BÖLGESEL GECELERLE ANACAĞIZ!

Çakma komünistler! (Deniz Aras)

Her genç Kaypakkayacının biraz da alaycı bir alaycı mutlaka karşılaştığı bir cümledir “Köylü devrimcisi”! Kastedilen elbette İbrahim Kaypakkaya ve onun görüşlerini savunanlardır. Bu tanımı yapanlar için zaman mefhumu sanki bir avantaj olarak kullanılır. Zaman geçtikçe Kaypakkaya’nın görüşlerinin eskidiği sanılır ya da umulur. Kaypakkaya artık eskide kalmıştır ve şimdi “yeni şeyler” söyleme zamanıdır!

Siyasi Tutsakların Tecridi Kırma Mücadelesinin Neresindeyiz? (Yorum)

Emperyalist kapitalist sisteme karşı mücadele eden devrimcilere, komünistlere karşı hemen her ülkede gözaltı ve tutuklama sistematik bir şekilde devam ediyor.

Bu sistematik durum, bu faşist devletler nezdinde tutuklananların her gün daha da derinleşen br şekilde tecrit altında bırakılması anlamına da geliyor.

Egemenler dünyanın dört bir yanındaki devrimci ve komünistlere dönük saldırılarını, katletmekle bitiremediğinde esir alma, tutsaklar üzerinden muhalif güçleri, toplumu sindirme, hapishaneleri bu sindirmenin en önemli aracı haline getirmek hedefiyle yürülüğe sokmaktadır.

Artsakh (Dağlık Karabağ) Tehciri: Stalin Düşmanlığı ve Sosyalizme Saldırı

Uluslararası alanda sömürü, baskı, saldırı ve ilhaklar son dönemlerde katbekat artmış ve katmerli boyutlara tırmanmıştır. Emperyalist devletler ve onların güdümündeki gerici devletlerin, tüm ezilen sınıflar ve toplumlar üzerindeki saldırı furyası, had safhaya ulaşmış durumda. Öyle ki, uluslararası hakim sistem bir taraftan mevcut sorunların bedelini giderek ezilen yığınlara ve mazlum uluslara daha fazla yüklerken diğer taraftan saldırılarını da daha acımasız ve daha şiddetli boyutlara tırmandırmış durumdadır.

Garod – “Hasret” (Nubar Ozanyan)

Halkların coğrafyaları suç ve cinayet örgütü gibi çalışan devletler tarafından zorla boşaltılıyor. Soykırım, işgal, tehcir zulmüyle toprakları cehenneme dönüşen halklar; belirsizliğe, bilinmezliğe, karanlığa doğru zorla sürülüyor. Boyunlarında geleceksizlik zinciriyle birlikte adına yaşamak denilen zulme mahkum ediliyor.

Gerilla, haktır ve halktır (Nubar Ozanyan)

Sınırları ateşten ordularla kuşatılmış her dört parça toprakta, yaşam ve var olma hakkı ellerinden zorla gasp edilmiş Kürt halkının, direnme ve isyan etmekten başka çıkış yolu var mıdır? Kürtlere, ezilenlere kıyamet yaşatılırken her bir karış toprağına ölüm yağdırılırken, en dezavantajlı koşullar altında gerilla, çıplak elleri ve cesur yürekleriyle özgürlükleri uğruna savaşmaya devam ediyor.

TURAN TALAY’IN ANISINA…

Onu maalesef ki çok erken denilebilecek bir yaşta, henüz 68’indeyken, 11.10.2023 tarhinde yitirdik. Bu ani ve erken ölümü tüm sevenlerini, yoldaşları ve dostlarını derinden sarstı ve acılara boğdu.

Akciğer kanserine yakalanmıştı. Hastalık, özelliklede ikinci kez nüksettikten sonra çok hızlı ve sinsi bir şekilde gelişti. Öyle ki doktorların her şeyin normal göründüğünü söylediklerinin kısa bir süre sonrasında yapılan muayende, kanserin kafaya sıçradığı ve de yayıldığı tespit edildi. Artık tıbben yapılabilecek bir şey de yokmuş. 

Emperyalist Kamplar Arasına Sıkıştırılmış Bir Halk: Filistin

Filistin-İsrail sorunu olarak bilinen ve esas olarak da Filistin topraklarında İsrail'in kurulmasının teorik ve politik temeli 1890'lı yılların sonunda atılıyor. 1. emperyalist paylaşım savaşıyla koşullar olgunlaştırılıyor. 2. emperyalist dünya savaşı sonrası ise emperyalist burjuvazi, Filistin'i parçalamayı ve orda İsaril devleti inşa etmeye karar veriyor ve bunu Filistin halkının soykırıma uğratma pahasına gerçekleştiriyorlar. Alman emperyalizmi tarafından soykırıma uğratılan yahudi halkı, bir başka ulusu (Filistinlileri) soykırıma uğratarak kendi ulusal varlığını inşa ediyor.

Sayfalar