Cuma Mayıs 10, 2024

Rus-Amerikan-İran tangosu ve Kürt düğümü (Fehim Taştekin )

Yine herkes Kürt mevzisine çalışıyor. Biri topla-roketle vurarak, diğeri tahkim ederek, ayartarak. Kürtler üzerine kurulan denklem kadar karmaşığı zor bulunur.

Türkiye içeride HDP’yi felç etmeye çalışırken Suriye’de demokratik özerkliği çökertip demografik yapıyı değiştirmek için bastırıyor. Irak Kürdistan’ında ise Pençe I, Pençe II ve Pençe III harekâtlarıyla Kandil’i baskılıyor; Başur-Rojava bağlantısını kesmeye çalışıyor; Şengal ve Mahmur kampını atış menziline alıyor; Erbil’de 1990’lardan beri sahip olduğu müdahale kabiliyetini Süleymaniye’ye de taşıyor. Son olarak KDP’nin peşmergeleri Zine Werte’ye göndermesi de Kandil’i tasfiye planının devamı sayılır. Bu baskılama-imha stratejisinin askeri sonuçları ortada; Suriye’de Afrin, Tel Ebyad ve Ras el Ayn’ın elden çıkması, Güney Kürdistan’da hareket kabiliyetindeki gerileme. Fakat bu operasyonlar PKK’nin örgütlenme kapasitesini yok edemiyor. Dahası PKK, Güney Kürdistan’da örgütlenmeme yönündeki pasif pozisyonunu terk etti. Suriye’de ise Türk askeri varlığının caydırıcılığına rağmen Kürtler denklemden çıkartılamadı. Bu tablo 2013’ün koşullarına dönüşü dayatıyor. Öcalan’la kanal açma denemesi bundan mıdır? Olabilir.

Üç olmazla aynı odaya girmeye çalışan ama Ankara-Erbil-Kamışlı üçgenindeki Kürt düğümünü çözemeyen Amerikan yönetimi de muhtemelen 2013’ün koşullarını arıyor. Trump yönetimi İran’ı halletme hedefine kilitlendiğinden beri PKK’nin Rojhilat’ta bir cephe açması ve Suriyeli Kürtlerin PKK ile bağlarını çözmesi SDG’ye askeri ortaklığa karşılık gelen bir beklentiydi. İran’ın Elbu Kemal’i lojistik hatta dönüştürmesini önlemek için SDG’den Fırat’ın altına inmesi de isteniyordu.

Suriye’deki projenin geleceğinin Şam’la müzakerelerde yattığı, Rusya ve İran’ın da belirleyici olacağı değerlendirmesinden hareketle PKK, Tahran’la 2011’de varılan çatışmasızlık halini bozmadı. SDG de Şam’la köprüleri atmamak için İran karşıtı maceraya yanaşmadı. Buna karşın ABD hem Ankara’yı teskin etmek hem de PKK’yi bir şeylere mecbur bırakmak için Kandil tarafında operasyonlara bir şekilde destek sunuyor.

ABD, Suriyeli Kürtleri bıraktığında Şam üzerinde baskı avantajını yitireceğini biliyor. O yüzden Kürt harmanını yeniden karıyor. Amerikan yaklaşımı Güney Kürdistan ile Rojava’yı ilintili hale getirmeyi öngörüyor. Yani İran’la hesaplaşmanın ön cephesine dönüşen Irak’taki üslerini azaltıp Kürdistan’a ağırlık veren ABD, kendisiyle uyumlu Kürt aktörler arasındaki uyumsuzluğun giderilmesini müstakbel çıkarları için elzem görüyor. Bu çerçevede Amerikalılar, Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS) ile Demokratik ­Birlik Partisi (PYD) arasındaki birlik görüşmelerinde katalizör oluyor.

ENKS ve PYD nisan ayında iki kez Amerikalı yetkili William Roebuck’un gözetiminde buluştu. Öncesinde Roebuck Kürt partilerle ayrı ayrı görüştü. Al Monitor’a göre Amerikalıların getirdiği taslağı tartışan taraflar şu hususlarda uzlaştı: Suriye federal, demokratik ve çoğulcu bir devlet olacak; mevcut rejim, otoriter ve diktatör bir rejimdir; Kürt bölgeleri birleşik bir siyasi ve coğrafi birimden oluşmaktadır; Suriye krizi BM’nin 2254 sayılı kararına göre çözülmelidir; Kürtlerin ulusal, kültürel ve siyasal hakları anayasada tanınmalıdır; komşularla iyi ilişkiler geliştirilmelidir.

Belli ki Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) çizgisindeki ENKS’nin özerk yönetime ortak edilmesini, Rojava’yı PKK bağlamından çıkarmada bir etken olarak görüyorlar. Bu hesaba göre ENKS-PYD ortaklığı Erbil-Kamışlı hattındaki uyumsuzluğun gerilemesini temin ederken Türkiye’yi de yumuşatabilir. Bir diğer beklenti uluslararası alan için güçlü bir Kürt muhataplığı doğabilir. Bu şimdilik Cenevre’de müstakbel bir Kürt heyeti olarak formüle ediliyor. Bu tür bir gelişme ABD’nin ortaklığa siyasi boyut katmasını da kolaylaştırabilir. Kürdistan’ın iki yakasını buluşturma çabası ortak bir gelecek tahayyülünü de barındırıyor mu? Takvim 20-30 yıl ileriye attığında hiçbir ihtimal dışlanamaz. Fransızlar da Kürt ulusal birliği başlığıyla 4 Mayıs’ta Rimelan’da 15 Kürt partisiyle buluştu. Bu girişim de Amerikalılarınkiyle bağlantılı.

***

Amerikan çabası Kürt hamurunu yoğurmakla sınırlı değil. Haseke ve Deyr el Zor’daki Arap aşiretlerinden bir petrol gücü kurmanın peşindeler. Yeni misyon Deyr el Zor petrollerini korumak diye tanımlayınca Arap aşiretlerini Şam’la işbirliğine yönelmekten alıkoyacak ayarlamalara gidiyorlar. IŞİD’in temizlendiği Deyr el Zor, Tel Hamis, Şedadi ve El Hol’den Rimelan’a çıkan güzergâh stratejik hatta dönüşüverdi. Yerel unsurları yedeklemeden buralarda güvende dolaşamazlar. Amerikalılar taşlanmayacakları ve önlerinin kesilmeyeceği bir rota istiyor!

El Ahbar’a göre sözü edilen ordu için ariyetlerle toplantılar yapıldı. Ve taleplerle karşılaşıldı: Araplara daha fazla askeri-siyasi güç verilecek; Kürtlerin rolü azaltılacak; ilk-ortaokul mezunlarına aylık 350 dolar, lise-üniversite mezunlarına 400-450 dolar aylık bağlanacak.

Devletin memurlarına azami 95 dolar maaş ödeyebildiği bir ülkede ‘biat’ için cazip rakamlar. Petrol gücü için Deyr el Zor ve Haseke’de 4 eğitim mahalli de belirlenmiş.

Buna karşılık Suriye devleti de aşiretlere aidiyetlerini hatırlatıyor. Bazı aşiret unsurları Amerikalılara buralarda ayağına taş takılmadan yürüyemeyeceklerini gösterdi. Suriye istihbarat şefi Ali Memluk’un aralıkta Kamışlı’da aşiret liderleriyle görüşmesi önemliydi. Memluk daha sonra aşiret liderlerini Şam’a davet etti. Kürtlerden çekindikleri için gitmekte zorlandılar.

***

Bunlar madalyonun Amerikan yüzü. Öteki yüzünde Rusya var. Rusya, Türkiye’yi gözetleyen duruşunu korumakla birlikte Barış Pınarı Harekatı’nın önünü kesen 22 Ekim Mutabakat Muhtırası’ndan beri askeri olarak intikal ettiği Fırat’ın doğusunda alanı Amerikalılara dar edecek ve Kürtleri Şam’a itecek hamleler içinde. İşlerini daha çok merkezi hükümetle yürüten Rusya, Amerikan tarzına uzak kalamadı. Rusya’nın milis güçlerini düzene sokma çabaları 2-3 yıllık geçmişe sahip. Ancak Fırat’ın doğusuna geçip en az 18 yerde üslendikten sonra Ruslar da aşiretleri yoklamaya başladı. El Ahbar’a göre Ruslarla buluşan aşiret temsilcileri SDG ve Asayiş’ten şikayetçi oldu ve “Petrol tüm Suriye halkının servetidir” vurgusunu yaptı. Bu girişimler “Artık devletinize dönün” yönlendirmesini içeriyor.

Daha önemlisi Ruslar SDG’nin çekildiği 32 km derinlikteki alan için yerel güç oluşturuyor. Amude ve Tel Temir’de kabul merkezleri açılmış. Öncelik Kürt adaylarda. Bunlar Rusların gözetiminde Suriye ordusunun kamplarında eğitilecek. Aşiretlere “Rus planından uzak durun” uyarısı yapan Amerikalılar ne ölçüde taş koyacak göreceğiz.

İran da Deyr el Zor ve Elbu Kemal güzergâhında hem askeri hem sivil unsurlarıyla aktif. ABD, İsrail eliyle bölgedeki İran unsurlarını vurup ön almaya çalışsa da nafile. İran boşluk bulsa Fırat’ı zıplayacak.

***

Özetle hem Kürtleri hem Arap aşiretlerini kazanmak, Fırat’ın doğusundaki oyunda önem kazanıyor.

Aşiretler kaygan zeminde ihtiyatlı. Amerikan müttefikliğinin geleceği Kürtler kadar Araplar için de belirsiz. Irak’ta parayla sadakatleri satın alınmış aşiretlerin Sehva (Uyanış) Konseyleri ortada bırakılmıştı. Türkiye karşısında Kürtler de korunmadı. Araplar bunları hesaba katıyor.

Kürtler için de hiçbir taraf mutlak güvence değil. 2015’de Arapların SDG’ye katılımı Kürtlerin kontrol alanlarını genişletmesine imkân vermişti. ABD’nin şimdi kurmak istediği aşiret ordusu için ise Kürtlerin geriletilmesi şartı koşuluyor. Rusya’nın çabaları da iki boyutlu: Bir yanıyla Türkiye’ye “YPG değil yerel güç var, çekilebilirsin” diyor, diğer yanıyla “Bölge Kürtlerden ibaret değil” mesajı veriyor. Bu denge bir şeyi daha gösteriyor: Hiçbir tarafın eli mutlak üstün ya da çaresiz değil. Oyun devam ediyor…

(Duvar) 

2992

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Misafir yazarlar

Çakma komünistler! (Deniz Aras)

Her genç Kaypakkayacının biraz da alaycı bir alaycı mutlaka karşılaştığı bir cümledir “Köylü devrimcisi”! Kastedilen elbette İbrahim Kaypakkaya ve onun görüşlerini savunanlardır. Bu tanımı yapanlar için zaman mefhumu sanki bir avantaj olarak kullanılır. Zaman geçtikçe Kaypakkaya’nın görüşlerinin eskidiği sanılır ya da umulur. Kaypakkaya artık eskide kalmıştır ve şimdi “yeni şeyler” söyleme zamanıdır!

Siyasi Tutsakların Tecridi Kırma Mücadelesinin Neresindeyiz? (Yorum)

Emperyalist kapitalist sisteme karşı mücadele eden devrimcilere, komünistlere karşı hemen her ülkede gözaltı ve tutuklama sistematik bir şekilde devam ediyor.

Bu sistematik durum, bu faşist devletler nezdinde tutuklananların her gün daha da derinleşen br şekilde tecrit altında bırakılması anlamına da geliyor.

Egemenler dünyanın dört bir yanındaki devrimci ve komünistlere dönük saldırılarını, katletmekle bitiremediğinde esir alma, tutsaklar üzerinden muhalif güçleri, toplumu sindirme, hapishaneleri bu sindirmenin en önemli aracı haline getirmek hedefiyle yürülüğe sokmaktadır.

Artsakh (Dağlık Karabağ) Tehciri: Stalin Düşmanlığı ve Sosyalizme Saldırı

Uluslararası alanda sömürü, baskı, saldırı ve ilhaklar son dönemlerde katbekat artmış ve katmerli boyutlara tırmanmıştır. Emperyalist devletler ve onların güdümündeki gerici devletlerin, tüm ezilen sınıflar ve toplumlar üzerindeki saldırı furyası, had safhaya ulaşmış durumda. Öyle ki, uluslararası hakim sistem bir taraftan mevcut sorunların bedelini giderek ezilen yığınlara ve mazlum uluslara daha fazla yüklerken diğer taraftan saldırılarını da daha acımasız ve daha şiddetli boyutlara tırmandırmış durumdadır.

Garod – “Hasret” (Nubar Ozanyan)

Halkların coğrafyaları suç ve cinayet örgütü gibi çalışan devletler tarafından zorla boşaltılıyor. Soykırım, işgal, tehcir zulmüyle toprakları cehenneme dönüşen halklar; belirsizliğe, bilinmezliğe, karanlığa doğru zorla sürülüyor. Boyunlarında geleceksizlik zinciriyle birlikte adına yaşamak denilen zulme mahkum ediliyor.

Gerilla, haktır ve halktır (Nubar Ozanyan)

Sınırları ateşten ordularla kuşatılmış her dört parça toprakta, yaşam ve var olma hakkı ellerinden zorla gasp edilmiş Kürt halkının, direnme ve isyan etmekten başka çıkış yolu var mıdır? Kürtlere, ezilenlere kıyamet yaşatılırken her bir karış toprağına ölüm yağdırılırken, en dezavantajlı koşullar altında gerilla, çıplak elleri ve cesur yürekleriyle özgürlükleri uğruna savaşmaya devam ediyor.

TURAN TALAY’IN ANISINA…

Onu maalesef ki çok erken denilebilecek bir yaşta, henüz 68’indeyken, 11.10.2023 tarhinde yitirdik. Bu ani ve erken ölümü tüm sevenlerini, yoldaşları ve dostlarını derinden sarstı ve acılara boğdu.

Akciğer kanserine yakalanmıştı. Hastalık, özelliklede ikinci kez nüksettikten sonra çok hızlı ve sinsi bir şekilde gelişti. Öyle ki doktorların her şeyin normal göründüğünü söylediklerinin kısa bir süre sonrasında yapılan muayende, kanserin kafaya sıçradığı ve de yayıldığı tespit edildi. Artık tıbben yapılabilecek bir şey de yokmuş. 

Emperyalist Kamplar Arasına Sıkıştırılmış Bir Halk: Filistin

Filistin-İsrail sorunu olarak bilinen ve esas olarak da Filistin topraklarında İsrail'in kurulmasının teorik ve politik temeli 1890'lı yılların sonunda atılıyor. 1. emperyalist paylaşım savaşıyla koşullar olgunlaştırılıyor. 2. emperyalist dünya savaşı sonrası ise emperyalist burjuvazi, Filistin'i parçalamayı ve orda İsaril devleti inşa etmeye karar veriyor ve bunu Filistin halkının soykırıma uğratma pahasına gerçekleştiriyorlar. Alman emperyalizmi tarafından soykırıma uğratılan yahudi halkı, bir başka ulusu (Filistinlileri) soykırıma uğratarak kendi ulusal varlığını inşa ediyor.

Hazan Ayının Şehitleri

Kasım, proletarya partisinin en değerli kadro, komutan ve savaşçılarının katledildiği aylardandır.  Hüzün ve öfkenin birlikte yaşandığı aydır. III. Konferans delegelerini, komünist önder Mehmet Demirdağ’ı ve Aliboğazı şehitlerini hep bir hazan ayında kaybettik. Zafere açılan kapıyı adım adım aralayan, özgürlüğe giden yolu damla damla döşüyen Kasım ayı şehitlerimiz tarihin yüceliğine kavuşanlardır. Onlar, yarınların mutlak yenenleri olarak yazılacaktır parti ve devrim notlarımıza.

“Durum İyidir, Gerçekler Devrimcidir”

Yaşadığı dönemin özelliklerini anlayarak, savaşın hükmüne, zorun değiştirici rolüne inanan, sınırlı yaşamını sınırsız davaya adayan önder yoldaş Mehmet Demirdağ ölümsüzdür! Özgürlüğü ve kurtuluşu herkesten ve her şeyden daha fazla isteyen bu uğurda emeğin eğittiği bilinçle savaşarak şehit düşen proletarya partisinin dördüncü genel sekreteri Mehmet Demirdağ yoldaşı üstlendiği öncü pratik ve önder duruşuyla tanırız.

Yalım Nubar’dan Ozanyan Nubar’a Süren Hikaye Bizim!

Botan’dan Yozgat’a dek uzanan toprakların bağrından çıkıp İstanbul Ermeni yetimhanelerinde okumaya gelip, orada bilge önder İbrahim Kaypakkaya yoldaşın devrimci görüşleriyle tanışan ve tutkuyla bağlanan yoksul Ermeni çocukların hikayeleridir, Ermeni devrim şehitlerimizin hikayeleri.

Onları doğdukları topraklardan koparıp buruk ve sancılı bir şekilde İstanbul yollarına düşüren tarihsel gerçeklerin yanında yokluk ve yoksulluktur da. Onları İstanbul yolculuğuna çıkaran çaresizlik, yalnızlık, sahipsizliktir.

Mısır'ı Mesken Tutan Türk Tekelleri

Deutsche Welle (DW)'de Aram Ekin Duran'ın, „Türk Şirketleri Mısır'a Kaçıyor“ adlı bir haberi yayınlandı. Sıradan bir haber gibi gözüküyor, ama, Türkiye ekonomisinin ve Türk devletinin niteliğini araştıranlar, sorgulayanlar için küçük bir haber olmaktan öte bir anlam taşıyor. Özellikle de kendine ML ve Maoist diyen komünist örgütler için daha fazla önem taşıması gerekiyor.

Sayfalar