Cumartesi Mayıs 11, 2024

Rojava’dan bir Partizan: “Yıldızlara gömülen, bilincimize kazınan halk ordusu savaşçıları ölümsüzdür!”

Emeğin, özgürlüğün, halkın düşmanları bir keza daha gerillaya saldırarak onları teslim alıp diz çökerteceğini düşündü. Bir kez daha barbar ve katliamcı yüzünü gösteren faşist TC ordusu, mazlumların özgürlük diyarına Dersim’e, direniş kalesi Aliboğazı’na son zamanların en kapsamlı, en kıyıcı operasyonunu gerçekleştirdi. En modern silahları ve en üstün tekniği kullanarak gerillayı yaşam ve direniş alanlarından koparmak istedi. Ancak hesapları tutmadı, umduklarını bulamadılar. Egemenlerin imha ve yok etme hesaplarını gerillaların kahramanca direnişi bozdu. Faşist TC devletinin orantısız gücü, silah ve teknik üstünlüğü gerillanın direniş ve kararlılığını alt edemedi. Bir kez daha savaşın kaderini ve geleceğini belirleyenin devrimci irade, kararlılık ve örgütlülük olduğunu gösterdi. Bir kez daha kazanan ve tarih yazanların direnenler olduğunu gösterdi.

Ülkemizi sömürü ve zulmün en utanç topraklarına çevirmek isteyen, bütün direniş ve muhalefet noktalarını zorbalıkla bastırmak, susturmak, kanla yok etmek isteyen faşist TC devleti, fena halde yanılmaktadır. Unutmaktadır ki; ne halkımız ne de onun silahlı militan öncüleri ne geçmişte ne de günümüzde asla zulme boyun eğdi. Gerillanın direniş ve isyan pratiği, halkımızın tarihsel dokusundan ve de halk ordusunun savaş ve direniş geleneğinden gelmektedir. Zulmün karanlığı ne kadar koyu olursa olsun, direniş ve karşı koyuş o kadar aydınlık dolu, görkemli ve parlak olacaktır. Faşizmin soğuk, üşüyen kışı yerini mutlaka bahara ve güneşe bırakacaktır. Çünkü gerilla özgürlüktür. Gerilla, ezilen halkın savunma ve direniş umududur. Gerilla, emekçi halkın ve ezilenlerin onurudur. Direnci ve varlık nedenidir. Onun en değerli ve nitelikli özgürlük gücüdür. Gerilla mazlum emekçi halkın vazgeçilmez güvencesidir. Kararlılık ve savaşma gücüdür. Sınıflar mücadelesi ve toplumların gelişim tarihi sayısız pratiği ve gerçekliği kanıtlamış ve ispatlamıştır ki “Halkın silahlı kuvvetleri yoksa hiçbir şeyi yoktur”. Silahlara sarılmadan ve onun yasaları ışığında yürünmeden ve yol göstericiliğinde savaşılmadan zulmün ve köleliğin karşısında durulamaz. Sömürü ve yağma merkezleri parçalanamaz ve zulmün duvarları yıkılamaz. Gerillanın varlığı ve savaşımı halkın var olmasını ve özgürlüğü eline almasının vazgeçilmez temel nedenidir. Halkın ve özgürlüğün gerçekliğine, ihtiyacına yanıt veren, onun kurtuluş özlemine çözüm olan bir politika temelinde savaşılarak yürünürse özgürlük ve kurtuluş her zamandan daha fazla yakınlaşır. Özgürlük ve kurtuluş elle tutulur somut bir kazanım haline gelir.

Faşist TC devletinin Aliboğazı operasyonu salt askeri boyutuyla sınırlanmış bir saldırı değildi. Bu saldırının dünden ve daha öncekilerinden daha kapsamlı daha boyutlu olmasının ciddi bir politik karakteri ve özelliği vardı. Gerillaya kumanda ve öncülük eden proletarya partisinin varlığına ve gelişim yönelimine vurulmak istenen bir darbeydi bu. Operasyonun proletarya partisini darbelemek isteyen politik bir yanı olduğunu görmek gerekir. Bu anlamda daha önceki yıllarda yapılan operasyonlardan farklı olarak öne çıkan politik bir yönü olduğunu görmek gerekir. Bu saldırı bir yandan gerillanın askeri gücünü imha ve yok etmeyi amaçlarken diğer yönüyle de onun politik öncüsünü tasfiye etme amacı taşımaktaydı. Düşman, politik karakterli askeri bir kuvvet olan gerilla güçlerini imha ve yok etmeyi başaramıyorsa, zayıflatmak, demoralize etmek ister. Politik-askeri görevlerini yerine getiremeyecek düzeyde darlaştırmaya çalışır.

Dağa ve çilekeş halkın özgürlük istemine ve özlemine dayanan onun kurtuluş ihtiyacına yanıt olma tutkusunu taşıyan gerilla ise asla yenilmez. Gerilla halktır, kararlılıktır. Devrimci irade ve yaratıcılıktır. Ateş ve topraktır. Güneş ve yıldızdır. Yaşamın dört mevsimidir. Mazlum emekçi halkımızın bitmek bilmez özgürlük düşü ve direniş türküsüdür. Gerilla, doğru bir askeri-politik çizgi izledikçe asla yenilmez. Savunma içinde aktif saldırı pratiğiyle silahlı kuvvetlerini arazinin en sarp, en derin noktalarına mevzilendirip, düşman saldırısına en iyi saldırı pratiğini ve eylemini gerçekleştirecek şekilde konumlandırırsa başarı ve gelişmesine hizmet eden bir yönelim içine girer. Şehitlerin bir önceki direnişlerden daha fazla olması karşı devrimin saldırı boyutu ve zamana yayılan süresinden kaynaklıdır. Şehitler pahasına direnen, düşman darbe vuran, moral-motivasyon üstünlüğü elinde tutan her zaman olduğu gibi gerilla olmuştur.  

 

Ateşi her yana yayma zamanıdır!

Aliboğazı direniş hamlesidir. Demokratik halk devriminin örülen direniş dokusudur. Bugün, bu büyük özgürleşme yürüyüşünü her yere yayma, gerilla savaşını büyütüp çoğaltma zamanıdır. Gerillanın kurtuluş savaşımını işçilerin sömürüden kurtulma savaşıyla birleştirme zamanıdır. Gerilla savaşını Kürt ulusunun özgürleşme ve kurtuluş mücadelesiyle, kadınların-LGBTİ’lerin kölelik zincirlerinden kurtulma mücadelesiyle, Alevilerin ve diğer inanç gruplarının, emekçilerin inanç ve yaşamlarını özgürleştirme mücadelesiyle birleştirme zamanıdır. Düşüncenin-yaşamın gerilla dili ve rengiyle yaratılma zamanıdır. Gerilla savaşının yasalarına hizmet eden, onu büyüten şekilde düşünme, yürüme, örgütlenme zamanıdır. Bugün dünden ve her zamandan daha fazla daha bilinçli ve örgütlü bir şekilde dağın özgürlük ateşini, silah elde devrim haykırışını, şehirlere onun en yoksul en emekçi varoşlarına yoksul mahallerine ulaştırma zamanıdır. Bugün her zamandan daha fazla demokratik halk devriminin savaşçı ve militan kişiliğini, ideolojinin-militan kimliğini kuşanarak zorlukları yenme, engelleri aşma zamanıdır.

Bugün dünden daha fazla gerillaya onun gelişim yasalarına uygun bir şekilde yürümeyen, ona hizmet edip büyütmeyen her anlayışı-pratiği-yürüyüş ve duruşu red etme, bilinçle parçalayıp bir kenara atma zamanıdır. Düşünme-bilgilenme-müdahale etme-tartışma-tutum alma-tavır belirleme-değiştirme-örgütleme-eyleme geçme ve yönetme sadece ve sadece gerçekliğin devrimci yasalarına ve onun gelişim ilkelerine uygun olmak zorunda olduğunu görme ve anlama zamanıdır. Kendiliğindenciliğe-statükoculuğa-bürokratizme-kendini utanç verici bir şekilde bıkmadan aynı tarzda tekrar eden-sınırlı yerde-sınırlı zamanda sınırlı sayıda insanlarla geliştirici-örgütleyici-dönüştürücü olmayan benzer pratiklerle yürüyen ve yürütülen her şeye gerillanın direnç-bilinç ve kararlılığıyla karşı koyma zamanıdır. 

Gerillanın her direniş ve savaş mermisi aynı zamanda kendiliğindenciliğe, statükoculuğa bürokrat-burjuva çalışma tarzını parçalama isteği ve kararlılığı taşıdığını görmek gerekir. Söze-söyleme değil gerçeğin gözüne bakarak, hakikatin dilini, savaşın dilini, pratiğini duruş ve yürüyüşünü kuşanma zamanıdır. Yoksa Aliboğazı direnişi, kahramanlığı ve devrimciliği eksik ve yanlış kavranır. Aliboğazı direnişi Mehmet Demirdağ yoldaşların savaşı süreklileştirme-geliştirme pratiğinden süzülüp gelen, Sefagül-Nurşen yoldaşlarla cisimleşme iradesi ve kararlığıyla devam eden Sefkan-Ünal-Yurdal-Sinan-Murat yoldaşlarla sürdürme cesareti ortaya koyan bir savaş ve direniş geleneğidir. "Biz savaş meydanlarında, halkın içinde ateş ortasında gerilla sofrasındayız" diyenlerin geleneğidir. Herkes ama herkes Aliboğazı’na bakarak duruş ve yürüyüşünü düzenlemek, tavır almak, örgütlenmek ve buna uygun yürümek gibi ciddi bir sorumluluk ve görev bilinciyle karşı karşıyadır. Ya savaşacağız, ya savaşacağız. Başka bir yolu, yönelimi, tutumu ve yaşamı tanımıyoruz. Halka-yoldaşlara-savaşa yabancı ve uzak olan her şeyi lanetleyerek, red ediyoruz. Şehit düşen yoldaşlarımızın direniş ve kararlılığı bizlere bunu emrediyor. Emirleri kabulümüzdür.

Halkımızın onurlu evlatları Ersin Erel, Hasan Karakoç, Murat Mut, Samet Tosun, Alican Bulut ve henüz kimlikleri netleştirilemeyen 3 yoldaş silah elde kahramanca savaşarak direnişin en ileri örneğini, devrime ve halka bağlılığın koşulsuz duruşunu gösterdiler. Halk savaşçılarının nasıl yaşayıp, nasıl savaşmaları gerektiğini öğrettiler. Şehitlerimizin yaşam ve direnişleri sonsuzluğa uzanan özgürlük yürüyüşümüzün militan görevleridir. Bu görev davetleri kabulümüzdür.

Söz ve onur olsun ki; gurur ve sabırla sizleri anıp mücadelenizi sürdüreceğiz. Söz ve onur olsun ki sizlerin savaşımını Dersim’den-Rojava’ya gelişen bir yay gibi uzanarak çizip büyüteceğiz. TC’ye onun Rojava kolu olan DAEŞ faşistlerine karşı savaşın ve direnişin dilini sizlerle aynı kodlarla konuşacağız. 

Kahramanca savaşarak destansı bir direniş sergileyen halk savaşçıları ölümsüzdür!

Aliboğazı’nın yoldaşları ölümsüzdür!

Gülüşlerini dağa resmedenler ölümsüzdür!

 

Rojava’dan bir Partizan

46801

Proletarya Partisi

 Proleterya Partisi'nden gundeme iliskin yazilar

Proletarya Partisi

Kadınlar ve İşçiler

Kadınlar neden, niçin ve nasıl eziliyor, neden cinsiyet ayrımcılığın en temel ve en tepe noktasında yer alıyor, neden öldürülüyor neden erkek baskısı kadın üzerinde şiddetleniyor vb. soruların yanıtı ile; işçiler neden, niçin ve nasıl sömürülüyorsa verilecek yanıtlar aynı yerde arandığında, kadının kurtuluşu sorununa, daha genel anlamda ise işçi sınıfı ve emekçilerin kurtuluş sorununa daha doğru yaklaşılmış olacaktır.

Yerel Seçimler ve Proleter Tavır

 

 

Türkiye 31 Mart 2024 tarihinde yapılacak yerel seçimlere kilitlenmiş bulunuyor. Baskı, yasaklamalar, açlık, yoksulluk, pahalılık ve işsizlik en can alıcı sorun olarak ülke gündemindeki yerini korurken, tüm burjuva partiler 31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlerde kazanacakları belediyelerin hesaplarını yapmakla meşguller.

Misak Manuşyan ve 23’ler Ölümsüzdür!

Misak Manuşyan (1.9.1906 – 21.2.1944) ve yoldaşlarını, Nazi kurşunları ile Paris’te katledilmelerinin 80. yılında saygıyla anıyoruz İnsanlığın düşmanı faşizmi ise bir kez daha lanetliyoruz.

İnsanlığın başına kara bulut gibi çöken, yıkımlar, savaşlar ve dahası onarılması mümkün olmayan felaketlere sebep olan Hitler Faşizmi, 1933 yılında Almanya’da iktidara gelmesiyle başladı. 1929 ekonomik ve sosyal bunalımını atlatamayan ve çözüm bulmakta zorlanan, kapitalist-emperyalist ülkeler, sorunlarını savaş yolu ile çözmek, pazarların yeniden paylaşma savaşına giriştiler.

ÖNCE SERMAYE, SONRA, YİNE SERMAYE

13 Şubat 2024 tarihinde Erzincan iline bağlı İliç'de Çöpler Madencilikte meydana gelen toprak kaymasında 9 (bu rakamın daha  yüksek olduğu iddiası da var) işçi toprak altında kaldı. Bu son olayda, “maden kazası” olarak adlandırılan işçi katlimının, doğa katliamı ile birlikte olağan hale getirildiği ve bu seri katliamların, sermayenin birikimi ve büyümesi için olmazsa olamaz kuralı olduğu  gerçekliğiyle karşı karşıyayız.

Ağır tecrit, büyük direniş (Nubar Ozanyan)

Biz 5 Nolu Amed Zindanı’ndan tanırız faşizmin üniformalı generallerini ve kan yüzlü zindan bekçilerini! Özgürlük mahkumlarına intikam alırcasına en ağır işkencelerin nasıl yapıldığını çok iyi hatırlarız. Devrimin öncü ve önderlerine nasıl düşmanca yüklendiklerini iyi biliriz. Sadece memleketimizden değil, biz ağır tecrit koşullarını ve ölümcül duvar sessizliğini, Peru devriminin önderi Başkan Gonzalo yoldaşın 29 yıl süren direnişinden biliriz.

„Dijitalleşme“ Kitabım Üzerine

Kitabın konusu, işçi sınıfının nicel ve nitel varlığıyla doğrudan ilgilidir. Özellikle üretim sürecinde dijitalleşmenin artmasıyla, işçi sınıfının sınıfsal niteliğine yönelik ciddi saldırılar gelmeye başladı. İşçi sınıfının ortadan kalkacağı, burjuvazinin, ücretli iş gücü sistemi olmadan, salt makineler üzerinden artı-değer elde edeceği gibi, doğrudan kapitalist sistemi var eden temel olgular yok sayılmaya başlandı.

Yavuz Proletarya Ev Sahibini Bastırırmış

-Seçimleri Boykot-

Zavallı kılıçdaroğlu.

Kazanınca (parlamentarizme) geçmeyi başarabilince) kazanabilmek için yaptığı her şeyin anlamsızlaşacağıyla o kadar ilgilenmişti ki ...

Aman neyse biz proletaryalara ne.

Ulusalcıların - sosyal demokratların ağır bedellerle anlamsızlaştırdığı parlamentarizm komplolarla tarihin tozlu sayfaları içerisinde kaybolup giderken...

imamoğlu'nun şapkada çıkardığı tavşan özgür özer'e eşbaşkan'ım diyerek itibar kazandırma yarışına düşen dem'liler ile...

Tarih bilgisi ve gelecek tasavuru (Deniz Aras)

Geçtiğimiz hafta içinde bir dönem TC içişleri memuriyeti görevinde bulunan ve bu “vatani görevi” sırasında devletin başta gözaltında kaybetmeler olmak üzere Kürt halkına ve devrimcilere yönelik katliam saldırılarını sürdürmesini “başarı”yla yerine getiren, günümüzde özü başına muhalif bir faşist partinin lideri Meral Akşener’in “mertçe cinayet” sözü çok konuşuldu.

Ermeni bir devrimci: LEVON EKMEKÇİYAN (Nubar Ozanyan)

Özgürlük uğruna yürütülen savaşımda her savaşçının önüne çıkan tehlikeli yol ayrımı ve kararlardan biridir “Ya onurunu ayaklar altına alıp teslim olacaksın! Ya da ölümlerden ölüm beğenerek direneceksin.” Levon Ekmekçiyan birkaç günlük yaşam uğruna kendini düşmana satmadan yaşamayı esas aldı. Düşündü fedailerin komutanı Kevork Çavuş’u, Antranik Ozanyan’ı, Mariam Çilingiryan’ı ve yanıbaşında çatışmada şehit düşen yoldaşı Zohrab Sarkisyan’ı. Sonra çocukluğunda anlatılan ve dinlemekte zorlandığı soykırım hikayelerini. Hangi Ermeni gencinin yüreği yaralı hafızası intikam dolu değildir ki?

“Unutturulan” Bir Devrimcinin Ardından 29 Ocak 1983, Kanlı Şafak

Çeşitli milliyetlerden Türkiye halkının başına kara bulut gibi çöken 12 Eylül Askeri Faşist Diktatörlüğü’nün elebaşı olan Kenan Evren, Muş halkına yaptığı ve tarihe geçen konuşmasının bir bölümünde “Asmayalım da besleyelim mi?” sözünü, Ermeni devrimci Levon Ekmekçiyan için söylemişti.

12 Eylül faşist cunta yılları idamların, işkencelerin, gözaltında kayıpların, vatandaşlıktan atılmaların, azgın devlet terörünün yaşandığı yıllar olmuştur. Bu dönemde siyasi nedenlerle aralarında 17 devrimcinin de olduğu 51 kişi idam edilerek katledilmiştir.

Almanya'da Faşizme Karşı Kitlelerin Büyük Protestosu

Alman emperyalist burjuvazisi, son yıllarını ekonomik kriz içinde geçirdi ve bu krizi savuşturabilmiş değildir. Tersine, giderek derinleşmektedir. Kendileri için söylenen “Avrupa'nın hasta adamı” sözüne karşı, ekonomi bakanın Lindener'in doğrudan ağzıyla; “hasta değil, yorgun adamı” olduğunu kabul etti.

Sayfalar