Pazar Mayıs 26, 2024

Rojava Kürtlerinin Düğümü….-Dursun Ali Küçük

*Suriye egemen bir devlet eğildir…

Rusya ve İran hatta Türkiye Suriyenin birliği ve egemenliğinden sözediyorlar…

Ama her üçüde Suriye ye belli ölçüde yerleşmiş. Kendileri de Suriye’yi paylaşıyorlar.

Suriye 3 parçadır. 

-Fıratın batısı Rusya ve İran TC ye bırakmıştır. Efrin ile bunu tamamlamaya çalışıyorlar. TC deki üçlü toplantıda Tel Rıfat’ı Rusya-İran ve Rusya ortak yürütecek deniyor.

-Şam, halep ve Fıratın doğusu Deyrezor’a uzanan hatta İran, Rusya ve Rejim güçleri kontrol ediyor..

-Fratın doğusu Deyrozore kadar Kürtler ve Koalisyonun denetimindedir.

DSG ve YPG askeri güçtür. Koalisyon ordusuyla birlikte.

Suriye ordusu İran ağırlıklıdır. Kontrol onların elindedir.

Şimdi Rusya-İran ve TC Suriye nin içinde olmadığı ve karar almadığı toplantılar ile Suriye hakkında kendilerine göre karar veriyorlar. 

Bunun için Arapların Suriye nin egemenliğini Kürtlere dayatma hakları yoktur. Piyasa da Suriyenin egemenliği bulunmamaktadır.

*Önemli bir dünya gücünün desteğini almayan hiç kimse Suriye ve batı Kürdistan’da savaş kazanamaz.

Efrin de bunu net olarak gördük. Hem PYD ve YPG açısından. Hemde TC açısından… Rusya satmasaydı TC orada başarılı olamazdı.

Bundan sonraki bütün büyük ve küçüklü savaşların kaderleri buna göre belirlenir.

Batı Kürdistan’ın kaderi açısından da aynı belirlemede bulunabiliriz.

Herkes Suriye de vardır. Koalisyon ABD ve Batıdır. Rusya emperyal, İran ve TC bölge  emperyal güçleridir.

*TC son üçlünün toplantısından sonra Recep’in ağzıyla Menciç ve Rojava Kürdistan’ın hepsinin hedefleri olduğunu bir kez daha yineledi.

Rusya TC’nin Kürt düşmanlığını kullanarak Rojava Kürdistan’ın üzerine sürüyor. Bu politikaya devam edecek.

Bu arada bu poltika ile ABD ve Batı nın TC ile arasının dahada açılmasını hedefliyor. Suriye deki savaşın tırmanışa geçmesinin ateşleyicisidir.

Bu dönemde bölgede Kürtlerle ve Kürdistan ile TC arasındaki çelişki baş çelişkidir.

Yakın süreçte Kürtlerin kaderini tayin edecek mücadele TC ye karşı yürütülen Kurtuluş mücadelesi olacaktır. İran ikinci plandadır.

TC Fıratın batısıyla yetinip İran karşı açılan ABD stratejisine katılırsa Rusya’dan uzaklaşır. Dengelerden çakal politikası yürütüyorlar. ABD ve Batıyı terkedemezler. Terkettikleri an Recep fermanını imzalamış demektir.

*Trump tam tüccar poltikası yürütüyor…

Suriyenin fazla çıkar getirmediği ve zarar verdiği kanısında ve “eve döneriz” mesajları verdi. Anlaşılan faturayı Suudi vb lerine yüklemek istiyor.

Beyaz Saray bu gün yaptığı açıklama ile bir dönem daha Suriye’de kalacaklarını belirttiler.

Aslında gelinen aşamada Suriye de ölüm, yıkım, göç, çoğu insanın yerlerini terketmesi ve oluşturulan yeraltı mezarları Suriye nin başlıca zenginlikleridir.

İran ve TC kendilerini burada bölge gücü olarak ispatlamak istiyorlar. İran Irak vb leride aşarak- yol açarak Suriye ye yerleşiyor. TC Fıratın batısına yerleşiyor. Rusya askeri güç ağırlıklı bir Suriye politikası yürütüyor ve bölgenin despotik devletleri ile çıkarlarını güvenceye almak istiyor.

ABD, AB, batı ve Koalisyon kendilerine göre “bölgenin güvenliğini sağlamak” ve İran’I frenlemek istiyorlar. İran ekonomosi pek parlak değil, İran parası dolar ve euro ya karşı önemli düşüşler yaşıyor.

Recep bir maceraya atılırsa TC ekonomside tepetaklak gider..

*Son Rusya ve Batı krizi ile birlikte Rusya ya karşı her alanda genel bir cephe vardır.

Rusya nın silah ve güç dışında dünyada önemli bir üstünlüğü bulunmuyor. Suriye de Suriye için alt yapı vb açıdan yapacağı pek birşey yoktur. Başta TC olmak üzere İran dan alacakları daha önem kazanıyor.

Bölgedeki çekişme gelip Suriye de sıkıştı.

Aslında yukarıdada izah etmeye çalıştığım gibi Suriye de şimdilik her kes zarar ediyor. Zararına olan bir savaşı ve güç çatışmasını sadece bölge açısından yürütüyorlar.

*Fransa’nın Batı Kürdistan ilgisi…

ABD Fransa’yı batı Kürdistan ve Fıratın doğusuna ortak ediyor. İngilizlerde belki ilk defa Rojava Kürdistan’ına bir heyet gönderdiler. Kürt politikasında Fransa Koalisyon ABD ve Batı açısından öne çıkarabilirler.

Bir anlamda görev paylaşımıdır. Ortaklık biçiminde işleri paylaşmadır.

Yoksa tek başına Fransa Rojava da etkili bir rol oynayamaz. Suriye yi Fransa eski ilişkileri itibariyle de iyi tanımaktadır.

Minbiç e yeni askeri güç takviyesi var. Fransa askerleride Rojava da yerlerini almaya başlıyorlar.

TC öyle söylediği gibi çılgınlık yapacağını sanmıyorum, onaysız bir çılgınlığa cevap verileceği görülmektedir.

*Suriye kısa vadade çözüm bulamaz.

Çözümsüzlük devam edecektir.

Suriye’de yön tayin etmek zorlaşmıştır. Kısa sürede değişimler yaşanmaktadır. Oradaki güçler genel yön ile birlikte günlük ve çok kısa vadeli gelişmeleri, ayrıntıları iyi takip etmekle yükümlüdürler. Ve gündemlerini belirlemeleri açısından bu çok önemlidir.

Kürdistan ve Rojava Kürdistanı, Efrin, Kerkük vb vb gündemler dışında yine boş gündemler insanların önüne koymayınız.

Kuzey Gündemi hala doğru tespit edilmiş değildir. Sürünerek gidiliyor… hendekler ya herro ya merro stratejisydi. Dinamik kitleler ve dinamik güçler orada ezdirildi. Kuzey Kürdistan’da hala bunun ciddi sancıları yaşanıyor. Bunun özeleştiri yapılmayınca ciddi bir çıkışta beklenemez.

TBMM ele alınırsa HDP orada esirdir.

Kuzey de Kobaniye gösterilen ilgi ve dayanışma Efrin e gösterilemedi. Nedenleri var elbette.

Rojava Kürdistan’ı sadece Rojava da kazanılamaz. Genel açıdan TC ye her alanda vurulacak darbeler önemli rol oynayacaktır.

Dursun Ali Küçük

04.04. 2018

46595

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Son Haberler

Sayfalar

Misafir yazarlar

DİSİPLİN ANLAYIŞIMIZA ELEŞTİREL BİR BAKIŞ - I

Aslında bu konuyu yıllar önce kaleme aldığım “Dersim Dağlarında” ve “Mao Zedung Değerlendirmeleri” isimli kitaplarımda, yaşanan somut örnekler üzerinden irdeleyip, kendimce, genel yaklaşımın ne olması gerektiğini, özlü bir perspektif olarak ortaya koymuştum. Ancak ne var ki bu kitaplarda ki tüm diğer konular olduğu gibi, bu konu da ‘meşru muhatapları’ olması gereken kişi ve yapılarca; ‘üç maymun’ seçeneğiyle karşılanmaya devam ediyor.

TKP-ML Merkez Komite: Pratiğimizde Bilinç, Bilincimizde Rehberdir İbrahim Kaypakkaya!

Coğrafyamız komünist önderi ve Demokratik Halk Devrimi’nin sönmez meşalesi İbrahim Kaypakkaya yoldaşın Amed Hapishanesi’nde katledilmesinin 51. yılındayız. Önder yoldaşımızın 18 Mayıs 1973’te katledilmesinden sonraki yarım asırlık zaman diliminde Türkiye ve Türkiye Kürdistanı toplumsal mücadeleleri tarihinin gelişim seyri, İbrahim Kaypakkaya’nın görüşlerini sadece doğrulamakla kalmamış aynı zamanda güncel kılmıştır.

Selahattin Demirtaş'a ve bütün tutsaklara...

"YÜREĞİN UMUT ETTİĞİ O ADRESTE" "LI DILÊ KU DIL HÊVÎ DIKE"

Düşkünlüğün, alçaklığın, düzenbazlığın, bağnazlığın, ırkçılığın, sefilliğin, çürümüşlüğün, bencilliğin, rezilliğin ve vurdumduymazlığın rağbet gördüğü bu topraklar sana göre değil dostum.

Yıllardır tanırım seni.

Hani, yüz yüze görüşmüşlüğümüz olmasa da, beraber oturup bir bardak çay içmemiş, tek kelime sohbet etmemiş olsak da, sen hep aşinaydın bana.

Bir aralar bu aşinalığa bir isim bulayım dedim ama inan hiçbir yere oturtamadım.

Akraba desem, değil.

Komşu desem, hiç değil.

TKP-ML MK Siyasi Büro Üyesiyle Röportaj: “Partimiz 53. Mücadele Yılında Faşizme Karşı Savaşını Kararlılıkla Sürdürecektir”

” Kitlelerin hakim sınıfların siyasetinden bağımsız, kendi siyasetini örgütlenmesi ve dahası bir güç olarak ortaya çıkmasını önemsiyoruz. Bu anlamıyla başta İstanbul 1 Mayıs Taksim alanı olmak üzere, işçi sınıfının, emekçilerin, kadınların ve halk gençliğinin 1 Mayıs’ta Alanlara çağrısını değerli ve anlamlı buluyoruz.”

– Öncelikle kendinizi tanıtır mısınız?

– İsmim Özgür Aren. TKP-ML MK, Siyasi Büro üyesiyim.

Tayyip'i, tayyip'e olan güvende yendi

Ah... kuzucuğum ah...

Ne oldu bize böyle.

Ne oldu.

Her şey tıkırında giderken...

Neler yaşadık böyle.

Bu seferde kediler chp'nin lehine mi trafoya girdi ne

Veyahut da.... veyahut da...

"Sizin siyasetçiler bizim sermayeden bir kaç kişiyi yemeye niyetlenirde  bizde hemide hala iktidardayken sizlerden daha fazlasını ham... ham... etmeyiz mi ha..." demenin yarattığı korku uzlaşısı dolu komplo teorileriyle mi  bundan sonraki seçimleri açıklayacağız.

Yoksa... yoksa...

Daha dün bir; bu gün iki

1 Mayıs'ı Taksim'e Mahkum Etmek!

1 Mayıs; sıradan bir gün değil, sınıfın ortaya çıkışından bu yana, ulusal ve evrensel düzeyde, burjuvaziye karşı verdiği mücadele deneyiminin toplam deneyim ve birikimlerini içeren ve onu yaşatmak için ortaya koyduğu kavganın adıdır. Bu nedenle de 1 Mayıs Uluslararası işçi sınıfının mücadele ve dayanışma günüdür.

"Legal parti sorunu" Üzerine

Legal parti sorunu, aslında hem Uluslararası Komünist Hareket ve hem de Türkiye ve K. Kürdistan Devrimci Hareketi açısından hiçte yeni ya da ‘bakir’ bir sorun sayılmazken; ama nedense devrimci hareketin ‘radikal sol’ olarak addedilebilecek kimi kesim ve yazarlarınca, böyleymiş gibi sunulmaya çalışılmakta.

Emperyalizm Üzerine Notlar -2

“Motor Üretimi Yoksa, Emperyalizm De Yoktur”

Soru: 2 -Türkiye'nin kendi tekniği (gelişmiş sanayisinin) yoktur. Örneğin bir motor bile yapamamaktadır. (Marksist Teori'nin Almanya-Frankfur'da 24 Şubat 2024"de düzenlediği "Lenin Dünyaya Bakmak" Sempozyumu tartışmalarından)

TKP-ML TİKKO Genel Komutanlığı: Partimiz Savaşımızı Aydınlatmaya Devam Ediyor: Ona Omuz Ver! Güç Kat!

Ailevi sorunlar, geçim derdi, gelecek kaygısı, hayaller, yaşanmışlıklar, günden güne ömrün tükenmesi ve sonuç olarak hiçbir şey yaşamadığını farkettiğin ve yüreğine bir acının gelip oturduğu an... bunu ikimize kendime armağan ediyorum. Dost varmı ki şu zaman da derdini alıp vuracak sırtına ..ve biz nelerden uzak kalmışız haberimiz yok...şimdi ki dostluklarda ne duman ne tüten var

TKP-ML MK: TKP-ML, 52 YAŞINDA!

“Daha Sıkı, Daha Sağlam, Daha Kararlı Bir Savaş” İçin Israr ve Sebatla!

Mao Zedung yoldaşın önderliğindeki Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin dünyayı sarsan fırtınaları içinde, coğrafyamız sınıflar mücadelesinin bir ürünü olarak doğan partimiz TKP-ML, 52 yaşında!

Emperyalizm Üzerine Notlar

Uzun bir zamandan beri emperyalizm üzerine makaleler yazıyorum, konferanslar veriyor, panellere katılıyorum. Bir de „Emperyalist Türkiye“ adlı kitabım yayınlandı. Bu kitapta'da Türk devletinin emperyalistleştiğini ve emperyalist bir devlet haline geldiğini; ekonomik, siyasi ve askeri olarak değerlendiriyorum.

Katıldığım seminer, panel, konferans ve çeşitli konuşma ortamlarında, yeni emperyalist ülkeler konusunda bana bir çok sorular soruldu, benim tezlerime karşı karşı tezler ileri sürüldü. Bir çoğu tezlerimi onaylarken, çoğunluk tezlerimi reddetti.

Sayfalar