Perşembe Mayıs 2, 2024

Rahat uyu ey ihtilalin oğlu, halkların kardeşliğinin komünist yoldaşı!

2005 yılında Ermeni Soykırımı’nın 90. yılında Avrupa Türkiyeli İşçiler Konfederasyonu (ATİK) heyeti olarak Nubar yoldaşın Ermenistan’daki evinde yaklaşık 2 hafta konaklama şansına sahip oldum. Her ne kadar Ermenistan devlet bakanları bizleri Ararat Hoteli’nde ağırlamak için bu oteli tahsis etmek etseler de, bizler heyet olarak Nubar yoldaşın evinde kalmaktan yana tercihimizi kullandık. Kaldığımız bu iki hafta içinde kendisiyle birçok konuda kapsamlı sohbet etme şansına sahip olduk ve orada yürüteceğimiz faaliyetler noktasında birlikte plan yapma imkanı bulduk. Bizde çok derin bir etki bıraktı, olaylara bakış açısı, çalışkanlığı, öz disiplini ve mütevazılığı örnek alınması gereken yönlerdendi.  Mesela büyük yürüyüş için ATİK konseyimizin hazırladığı kitapçığın Ermenice çevirisini birkaç gün içinde yaptı ve basımında yardımcı oldu. Orada bulunduğumuz o dönem Nubar yoldaş, Transkafkasların Lenin'i olarak bilinen Stepan Sahumyan yoldaşın hayatını anlatan kitabın Türkçe'ye çevirisini yapmaktaydı. 

Kendisinin günlük yaşantısından hatıralarıma kazınmış ve beni etkilemiş olan en önemli nokta ise 10 kilometrelik günlük  koşusunu bitirdikten sonra 1 veya 2 soğan soyup ekmeksiz yiyor olmasıydı. Bu durum çok dikkatimi çekmişti. Bir gün bunu kendisine sordum ‘neden her gün soğan yiyorsun’ diye? Ve bunun yaşadığı yoksulluktan kaynaklı olduğunu anlamam çok zor olmadı. Bilen yoldaşlar bilirler Ermenistan verimli topraklar sahip değil ve o topraklarda en fazla soğan ve patates yetişir. Aynı zamanda diğer meyve sebze türleri Avrupa'dan bile daha pahalıdır. Çünkü büyük bir kısmı dışarıdan ithal ediliyordu. Yine o dönemi yasayanlar ve heyet olarak bizimle giden yoldaşlar bilirler Ermenistan'ın bağımsızlığına 1990 yılında kavuştuğunu ve bu yeni devletin halkının yüzde 85'ine yakınının işsiz, geri kalan yüzde 15 olan çalışan oranının ise aylarca maaş alamadığını. Dolaysıyla yaşanan onca acının üstüne  bir de yoksulluk eklenince bu ağır yaşamın tarifini yapmaya sözcükler yetmiyordu. Bu yüzden Ermenistan'da yaşayan halkın neredeyse tamamı diasporada yaşayan Ermeni gurbetçilere ekonomik olarak bel bağlamıştı. Ben pratik olarak tanık olduğum 2005 yılından bahsediyorum, tabi şimdi durum nasıl çok da fazla bilemiyorum. Bu yoldaşımın ve yoldaşlarımızın yaşadığı süreçler o kadar acı verici ki bazen onları tarif etmekte bile zorlanıyorum.  Hatta hatırlarken bile gözyaşlarımın akmasın diye kendimi zor tutarım. 

24 Nisan 2005'te ATİK olarak katıldığımız bu büyük yürüyüşte Nubar yoldaşın Ermenice çevirisini yaptığı kitapçıktan yürüyüşte dağıtmak için 20 bin adet basmıştık. Ben ve içinde bulunduğum heyet için o gün çok ama çok etkileyici bir şey oldu o gün. 20 bin bastırdığımız kitapçık birkaç dakikada tükendi hem de kimseye sunmadan. Hatta bu kitapçığı alanlardan geri gelip ellerimizi sıktılar, hatta sarılanlar bile oldu. Aynı gün olan başka büyüleyici bir şey ise, yaklaşık Ermenistan nüfusunun yarısının katıldığı yürüyüş -ki tahminen 1.5 milyon insan  Ermenistan özgürlük anıtına yürüdü- boyunca 1.5 milyon insandan duyduğum tek ses ayak ve kalp atış sesleri idi. Bu nasıl bir acıydı ki, doksan yıl sonra dipdiri taptaze tarifsiz idi.  Sanki 1915, 24 Nisanındaymışız ve soykırım için dağlara sürülen Ermeni halkının çektiği acıları bir kez daha Nubar yoldaşımızla yaşadık. Artık sözün bittiği, yürek acılarının tarif edilemediği bir an… 

Saraylar saltanatlar çöker 

kan susar bir gün 

zulüm biter. 

Menekşeler de açılır üstümüzde 

Leylaklar da güler. 

bugünlerden geriye, 

bir yarına gidenler kalır 

bir de yarınlar için direnenler... 

Şiirler doğacak kıvamda yine 

duygular yeniden yağacak kıvamda. 

ve yürek, 

imgelerin en ulaşılmaz doruğunda. 

ey her şey bitti diyenler 

korkunun sofrasında yılgınlık yiyenler. 

ne kırlarda direnen çiçekler 

ne kentlerde devleşen öfkeler 

henüz elveda demediler. 

bitmedi daha sürüyor o kavga 

ve sürecek 

yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek…

Rahat uyu ey ihtilalin oğlu! Bıraktığın bayrak şimdi daha da yükseklerde dalgalanacak! Rojava'da başlattığın "savaşı yayma" tutkunu daha da geliştirecek halkların kardeşliğine yoldaş olanlar. Ve bize öğrettiğin 40 yıllık devrimci yaşamın rehber olacak kalanlara! 

Komutan Nubar Ozanyan ölümsüzdür!

(Londra’dan bir Partizan)

40296

Partizan'dan

Partizan'dan; Gündem ve güncel gelişmelere ilişkin politik açıklama ve yazılar. 

Partizan'dan

Vurun Abalıya - Çaresizsen Güneşe Bak... Cızz....

Proletaryalarda öğren proletaryalara öğret.

Nolurrr.... nolurrr.... bir kez de kabahati....

Fakirlik güzel şey... fakirlik güzel şey..

Hele de birde seni deniz kampına götüren, yanacam diye de çakma (yoğurt) yağlarıyla, insanın midesini bulandıracak bir şekilde,  orasını burasını yakan o... fakir...  insanları bırakıpta deniz manzaralı villalarda sabah kahvaltısı yapabilecek dostlarınız varsa... gerçekten fakirlik güzel şey.... gerçekten fakirlik güzel şey...

Kılıçdaroğlu sadece Kılıçdaroğlu değildir! -2-

Burjuva-feodal politika yapmanın bazı “incelikleri”!

II. ABDÜLHAMİD MEVZUU[*]

 

“Gerçeği bilmeniz gerekiyor,

gerçeği aramanız gerekiyor.

Gerçek sizi özgür kılacak.”[1]

 

“ÖZELEŞTİRİ”NİN ELEŞTİRİSİ[*]

 

SİBEL ÖZBUDUN-TEMEL DEMİRER

 

“Sende, ben, imkânsızlığı seviyorum, 

fakat aslâ ümitsizliği değil.”[1]

 

Anlama/ ve kavramanın dünyayı değiştirmek için mücadele edenler için eleştirel bir “olmazsa olmaz” olması yanında; “Netlik [de] insanın en büyük gücüdür.”[2] Bu bir.

Kılıçdaroğlu sadece Kılıçdaroğlu değildir! (1ci bölüm)

Açıklama: Bu yazı, Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin Genel Başkanlığına getirildiği dönemde, 2010 tarihli Partizan’ın 72. Sayısında yayımlanmıştır. Yazı eski olsa da, yazılanlar eski sayılmaz. Zira Mayıs 2023 seçimlerinde “halkın umudu” olarak önümüze konan Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP’sinin burjuva-feodal sistemde oynadığı rol, özellikle de seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından açık bir şekilde ortaya çıkmıştır. Ve ortaya çıkan bu gerçeklikler, Partizan makalesinde dikkat çekilen ve tespitleri yapılan gerçekliklerle uyumludur.

Beylere ve devlete karşı olmak (Nubar Ozanyan)

Artsahk (Karabağ) sekiz aydır kuşatma ve abluka altında. Elektrik, gaz, akaryakıttan yoksun; açlığa ve dermansızlığa mahkum edilmiş bir şekilde teslim olması bekleniyor. Soykırımın günümüzde almış olduğu en utanç verici ve acımasız hali yaşatılmaktadır halka.

Ne uluslararası Adalet Divanı’nın kararı ne sekiz aydır çalınan diplomatik kapılar, Karabağ’da yaşayan Ermeni halkının yaşamsal sorunlarına çare, derdine derman oldu. Yapılan sayısız görüşme, müracaat ve iletişimden hiçbir sonuç çıkmadı.

“Bir Tek Mücadele Kaybedilir; O Da Terk Edilen Mücadeledir.” (Kadınların birliği)

Cumartesi Annelerinin eylemi, bu ülkenin en uzun soluklu mücadelesidir… Birçok kez engellendi, saldırıya uğradı, sürekli hale gelen polis saldırısı nedeniyle 1999’dan 2009’a kadar ara verildi, pandemi döneminde online olarak yapıldı ama ne olursa olsun Cumartesiler, 1995 yılından bu yana yani 28 yıldır “kaybolan” çocuklarını, eşlerini, babalarını, annelerini, arkadaşlarını, yakınlarını arayan insanların ama en çok da annelerin eylem günü oldu.

Yeni Emperyalistler Eski Emperyalistlere Karşı

Kapitalizmin; gelişmesi, genişleyerek yoğunlaşması ve üretimin her geçen gün artmasıyla ortaya çıkan tekelleşme ve uluslararası yönünün esas hale gelmesi, onu daha saldırgan bir aşama olan emperyalist bir aşamaya ulaştırdı. Bu gelişme, sınıfların netleştiği ve sınıflar arası mücadelenin keskinleştiği kapitalist ekonomik sisteminin diyalektik gelişiminin bir karakteristiğidir. Kapitalizm derinlemesine ve enlemesine geliştikçe yeni emperyalist ülkeler ortaya çıkacak ve bu da  emperyalistler arası çelişmeyi artan ölçüde derinleşecektir.

BRICS'in Johannesburg'da zirve toplantısı

Çin yeni emperyalist konumunu genişletiyor

Bugün Güney Afrika'nın Johannesburg kentinde Vladimir Putin'in yalnızca sanal olarak katıldığı yeni emperyalist BRICS ülkelerinin (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin, Güney Afrika) zirve toplantısı sona eriyor.

Altı ülke eklendi

Tartışmaların merkezinde 14 yıl önce kurulan BRICS grubunun "BRICS Plus" olarak genişletilmesi yer alıyordu.

“ECDAT” HİKÂYELERİ[*]

 

“Geçmiş içinde yaşanacak bir şey değildir.

Eyleme geçerken içinden bir şeyler çekip

çıkarttığımız bir sonuçlar kuyusudur.”[1]

 

KADINLARIN BİRLİĞİ | Halk Okulu Devrimcilik Adı Altında LGBTİ+ Düşmanlığı Yapmaya Devam Ediyor!

Bir süredir Halk Okulu’nda LGBTİ+lar ve LGBTİ+ mücadelesi üzerinden genelde ilerici, devrimci harekete özelde proletarya partisine yönelik “değerlendirme”lerde bulunulmaktadır.

Bu “değerlendirmelerin” temel anlayışına ve üslubuna, devrimci kamuoyu da bizler de aşinayız.

Sayfalar