Cuma Mayıs 3, 2024

" Prag'da Diarbekirli bir Dreyfus."(XANIM MILAN)

Prag’da Diarbekirli bir Dreyfus. Bitmeyen psikolojik savaş, açılan, kapanmalarına müsade edilmeyen psikolojik gedikler.

Prag’da kamu kurumlarında görev alan bazı « derin » kişilerce « hedef » olarak kabul edilen bu şahsiyetin, başkaldıran adamın mücadelesi « Prag’daki Kürdün hikayesi » olarak Diarbekir ve Kürdistan tarihinde yerini alacaktır.

Paris’de yargılanan Alfred Dreyfus (Prisoner of Honor, The Life of Emile Zola), Kiev’de yargılanan Yakov Bok « L’Homme de Kiev-The Fixer » davaları nasıl tarihe mal oldularsa Prag’da 1994’den bu yana yargılanmaktan kurtulamayan, zamanını kendisini korumakla, savunmakla tüketmek zorunda bırakılan Kürd yurtseveri, bilgesi Dr. Yekta Uzunoğlu da mücadelesiyle tarihi romana, filme konu olacaktır.

Herşeye rağmen Prag’ı terk etmeyen Kürdün doğrularının, sonu ufuklara doğru açılmış olan kavgasının temelinde onu besleyen Farqin kalesinin abideleştirdiği kadim kültürlerin, miraslarının kalıntılarıyla yoğrulmuş, onlardan beslenmiş ve oraya özgü sosyalizasyonuyla Diarbakır surlarını çağrıştıran tahrip edilemeyen genetik kodlamasıyla dik başlılığı yer almaktadır.

Bundan dolaydırki kendisini besleyen kaynağın diasporadaki sembolü olan bu insanımız kendisine hastır. 13 yaşında terk ettiği memleketinde şekillenen kişiliğiyle birey olarak doğruları, düşünceleri, harekat tarzı, kavgası kendisine özgüdür. Bu özgünlük yıllardır yaşadığı Prag’ın karlarına karışıp erimez, mistik birahanelerinde kaybolmaz, sularıyla buharlaşmaz, taklit, kopyalama-yapıştırma kişiliklere dönüşmez.

O bambu değil, bambulaşamıyor. Güçlü rüzgarların önünde eğilmiyor, yere değmiyor, yeniden doğrulmuyor. Ceviz ağacı misali meslek çoğaltıkça, yazdıkça, insanlarına değişik sıfatlar altında hizmet sundukça yukarlara doğru uzadığına, derinliklere doğru indiğine, değerli ürünler verdiğine, sarsılamayacak, koparılamayacak şekilde kökleştiğine, yeni fidanların oluşması için zemin hazırladığına, onlara yaşam alanı sunduğuna, kürd direniş tarihine mal olacağına, kalıcılaştığına inanıyor.

Onun halkının artı ve eksilerini taşıyan gelenek-göreneklerinin onda oluşturduğu eğilmeyen kişiliği daha fazla zorlanırsa kırılabilir mi ? Kendisinin bireysel inançları, doğruları üzerinde etki yapılabilinir mi ? Sanmıyorum.

Prag’da kendisine yönelik olarak kendisini besleyen damarları kurutma amaçlı bir şahsa özel savaş yöntemi uygulanmaktadır. Damarlara yüksek miktarda amonyakmı, kezapmı bırakılacağına karar verenler rüzgarlarının şiddetini de yükselterek ortadan kırmayı, gedik açılan yaralı ruhu ve bedeni birbirinden koparmayı deniyorlar.

Yıllardır açılan mahkemelerle bu bireyin direncinin kırılacağı, psikolojik gücünün zayıflatılacağı, etkisiz hale getirileceği, amacı doğrultusunda direnç, çaba gösteremeyen biri olarak teslim alınacağı, rahatlıkla cezalandırılacağı, kanatları kırık kuş gibi avuca düşeceği, açılan ağa takılacağı düşünülüyor, hesap ediliyor.

Onlar kendilerinin amaçladıkları yolda güçlenip, güçlü ataklar yapıp, diz çöktürtecekleri, kendileri de psikolojik durumları en üst noktaya varmış olarak kuvvet gösterisi yapabilecekleri, diz çökertikleri bu kişi karşısında zaferlerini ilan edeceklerini, kadeh tokuşturacaklarını düşünenler amaçlarına kilitlenmiş durumdalar.

Amaçlarına ulaşmak için hiçbir hukuk toplumunda yeri olmayan bütün araçları kullanmayı mübah görüyorlar. Onlar, amaca ulaşmak için her türlü araca başvurmanın uygun olduğuna inanıyorlar. Makyavelizm, psikolojik savaş iç içe yürütülüyor. Prag’da amaca araç yapılan yol ve yöntemler zamana yaydırılarak planlı olarak uygulanıyorlar.

Diarbakırlı doktora karşı yürütülen psikolojik savaşda hukuki, ekonomik yönler ön safa yerleştirilmiş durumdalar. Kişilik kazandığı toplumun ve yıllardır yaşadığı Prag kentinin sakinlerinin değerlerini gözönüne alarak toplumsal saygınlığını sarsma, bütün enerjisini, zamanını gasp etme, böylelikle düşünmesini, yazmasını, kendisine zaman ayırmasını engelleme planlı proğramlı olarak yürütülmekte. Amaca varmak içinde kamu kurumlarının personelleri görevlendirilmekteler, kullanılmaktalar.

Sosyo kültürel yapı gözönüne alınarak Farqin(Silvan)da sosyalizasyon kazanan bu insana yönelik olarak bütün araçlar devreye konuyor. Kişiliğini zedeleyerek hedefe varılmak amaçlanıyor. Bu doğrultuda bu savaşın zaferle sonuçlanması için oluşturulan çerçevede gelişmelere göre artılar eksiler yerleştiriliyor. Bireyler vagonlara misafir ediliyorlar, rollerini oynayanlarsa ilk durakta trenden indiriliyorlar.

Galibiyet zaferinin kadehlerini tokuşturmak için doktorun geçmişte duygusal bağla bağlı olduğu bireyler bile bu trende oyuncu olarak kullanılabiliniyorlar. Döneme, gelişmeye göre roller biçiliyor, kullanılıyorlar ve gerektiği zamanda, kendilerine ihtiyaç kalmadığında değersizleşip, önemsizleşip kenara itiliyorlar. Kendisinin Diarbekirli oluşundan dolayı toplumsal yapısını oluşturan bileşenler kendisine karşı vurucu mermilere dönüştürülüyorlar.

İçinde şekillendiği, kişilik kazandığı kültür, sınıfsal yapı, statü ve bu statüyle ilişkili roller, görevler…

Kendisi 13 yaşına kadar Kürdistan Farqin(Silvan)de yaşamış, orada kişilik kazanmıştır. Oradaki toplumsal yapının bileşenleri beynindeki kafesin telleri, değerler dünyasının noktaları olarak çok güçlüdürler. Kendisinin toplumsallaşma döneminde kendisinin kişiliğinin şekillenmesinde zayıfa yaşama olanağı vermeyen iri dolu benzeri etkide bulunurlar. Prag’da yaşıyor olmakla bu kalıcı izler silinmez.

Muhamedi inancını benimsemeye zorlanmış, mecbur edilmiş akrabalar, hukukçu bir aile, başkaldırıda olan bir anne, kendisinin o toplumda, topluluk içindeki durumu yani mesleki yeri, temsil ettiği ideoloji, pratiği, farklı rolleri, kimlikleri, kazandığı saygınlık bunların tümü bir agacı besleyen damarlar gibi kendisini dimdik o toprağa bağlı olarak tutar ve oranın değerleriyle beslerler. Yani karakterinin ve Kürd kimliğinin oluşmasında en etkili etmenler, bileşenlerdirler.

Genetik mozaiğin üstüne çevre, toplum faktörleri, bu kişiliğin oluşmasını sağlayan, oluşmasında etkili olan güç ve koşullardırlar. Onlar, kök vermeye başlayan bu filizi besleyip dik durması için ortam hazırlarlar. O, o ortamda baş eğmemeyi, düşüncesini doğrudan dile getirmeyi, « başkaldıran adam » olmayı öğrenir yada öyle olma kararı verir. Tercihini yapar, safını belirler. Doğruları oluşmaya, yaşamına, ilişkilerine damga vurmaya başlarlar.

Ailesel geçmişi, aile mensuplarının onun kişiliğinin şekillendiği, öğrenciliğinin devam ettiği dönemde yaşadıkları, gelecekte yaşabilecekleri kendisinin çevre, ilişkiler bütününü oluşturmasında motor gücü oluştururlar. O bir öğrenci, bir doktor, bir işadamı, bir yazar, bir ekonomi uzmanı olarak Prag’da yaşamıştır, yaşamaya devam eder. O fiziksel olarak Prag’da, düşünsel olarakda Farqin(Silivan-Silvan) dadır, çünkü doğruları orada filizlenmişlerdir. Değişmek istemez. Doğrularıyla bütünleşir, kendisiyle barışıktır.

Geçmişte Çekoslovakya’da, bu ülkede psikolojik savaşın teknikleri emperyalist-kapitalist sistemin koruyucularına, yayıcılarına karşı kullanılırdı. Amaç ülke sınırları içindeki insanları « insanı sömüren, insanı metalaştıran vahşi kapitalizmden, insanlık dışı siyasal sistem olan emperyalizmden » korumaktı. Bu ülkede siyasal sistem 27 yıl önce değişmeye başlamıştır.

Bu gün 10 milyon nüfusu olan Çek Cumhuriyeti’nde yüzbinlerce insan geçmişin insani değerlerini aradıklarını, o dönemin insani ilişkilerini özlediklerini, sağlık, eğitim sisteminin kıymetini şimdi anladıklarını açıklamaktan çekinmiyorlar.

Onların bu gün korkusuzca yaşadıkları sorunlardan, sıkıntılardan dolayı kaybettikten sonra önemi anladıklarını, karşı durdukları için de pişman olduklarını vurgulayarak dile getiriyorlar. Bunlardan biri de Dr. Yekta Uzunoğlu’dur. Pişmanlık duyanlar, o dönemi yaşayanlar olarak yıllar sonra o dönemde kültür, güzel sanatlar alanlarına verilen değeri, kıymeti özlem, iç çekerek anlatıyorlar, bugünle karşılaştırıyorlar.

Sistemin değişmeye başlamasıyla mallar eski sahiplerine iade edilmeye başlanmıştır. İş yapmasını bilenler, beceri sahibi olanlar, kapital birikimi hedefine kilitlenenler de palazlanmaya, sermaye sahibi olmaya başlamışlardır. Geçiş dönemleri ülkelere, toplumlara göre gelişmeler gösterirler. Çekoslovakya’da da Çeklere özgü sıkıntılar yaşanır. Değişim selinde yüzebilenler, felç edilenler, boğulanlar….

Prag’da tıp öğrenimi gören Kürd doktor da « Kürd iş adamı » olmaya doğru asansörle yükselmeye başlamışken istediği kata varamadan bindigi asansör durdurulur. Kendisi iteklenerek indirilir, darbelenir. Ekonomik anlamda zenginleşme yolu kapatılır. Dahası kelepçelenerek cezaevine doğru gönderilir.

1994’de başlatılan bu süreçte « kamu kurumlarında görevli olanlar » geçmişin deneyimlerini, tecrübelerini bir Kürd doktora karşı kullanmakta, kendisinin ruh haline etki ederek sonuç almak için farklı yol ve yöntemler uygulamakta sakınca görmezler. Bazı özel ilişkiler bazı özel kişiler kullanılarak, « tehlikeli sermaye, tehlikeli düşman » rozeti yapıştırılan bu yeni girişimci yapmadığı işler, gerçekleştirmediği eylemlerden dolayı suçlanır ve bu suçlamalarda zihinlerde hatalı bir imaj oluşturulması, toplumsal saygınlığının sarsılması amacıyla basına yerleştirilir. Çek bulvar basını sipariş üzerine kendisini çarmıha gerer.

Hayali suçların, gerçek haksızlıkların mankeni yapılan bu insan « vurun kahpeye » kefenine yerleştirilir. Suçlu alın bandıyla mahkemelere çıkarılır. Toplumda unutulmayacak negatif bir imajla hatırlanması sağlanmaya çalışılır. Siyasi, ekonomik savaş içerikli propagandanın etkili olabilmesi için inanılır, ilginç, sık sık yazılan olması tercih edilir.

Propaganda görevini üstlenenler iki ülke (T.C., Çek) medyasında haber yapılmasını özellikle önemserler. Bir Kürd işadamını « kriminal-suçlu » olarak düşünce gücü, yeteneği, bilinci olamayan kişilerin gözlerine doğru iteklerler. Özel tanıkların, şahidlerin sözleri, satın alınan kalemlerin yazıları, çektikleri yada kendilerine servis edilen resimler amaca varmada kullanılan araçlardırlar.

1994’de başlayan süreç 2017 baharında bir şekliyle devam etmekte. Evde bulunan dinleyici aletler « böcekler », 28 Nisan 2017’de kelepçelenen bilekler, hücrede geçirilen bir gece, serbest bırakılma, kürd basınında konunun ele alınması, yer verilmesi, gerilim devam ediyor, daha doğrusu ettiriliyor. Kendisinin yargılandığı mahkemeden bağımsız bir denetleme kurumuna gönderilen emirle 15 günde bir bu kurumun görevlisine görünmesi, Prag’da olduğunu kanıtlaması isteniyor. O, 12 Mayıs günü evine dönerken cipinin 4 tekerleğinin de patlatılmış olduğunu fark ediyor.

Amaç ne ?

Sürekli gerilim yaratmak, huzursuz edip kontrolu kaybetmesini sağlamak, kendisini saldırgan konuma düşürebilmek. Kamu kurumlarında görevli güç odakları ellerindeki gücü kullanarak gerilimi artırma ve bu gerilimden çıkar sağlama, hedeflerinde başarıya ulaşma peşindedirler. Onlar, kendileri için « potansiyel tehlike » gördükleri bilgisayarından başka aracı « silah »ı olmayan bu kürdü kendi çalışma yöntemleri içinde bitirmeyi, etkisiz bir canlı haline getirmeyi hedefledikleri için cipin tekerleklerini patlatmaya kadar inebiliyorlar. Onların psikolojik savaş kurallarına şiddet dahildir. Şiddetten çok rahat şekilde yararlanıyor, fayda görüyor olmalılarki uyguluyorlar.

Kontrollü gerilim stratejisi kapsamında uygulanan şiddet nereye kadar kullanılacak yada tırmandırılacak ?

Eğemenliği ellerinde tutanların bir Kürd üzerinde uyguladıkları bu yöntem kendileri açısından sonuç veriyor olmalı ???!!!! Olmasa uygulanmazdı !

Arabanın tekerleklerini kestirenler, evinin giriş kapısının önüne kamyonla çakıl yığdıranlar kısa sürede maddi zarar verdirme sonucunu yaşatanlar arabanın freninin lastiklerini kestirmeyi de düşünüyorlarmı ? Niye olmasınki ?

Hangi yararlar elde edilecektir ?

Doktorun deşifre eden yazıları rahatsızlık veriyorlar. Onun ilgilendiği, yazdığı konular unutturulmak isteniyor.

Fransızların deyimleriyle konuları « mezara gömme » sağlanacaktır. Böyle bir girişimde sonuç kesin ve kontrollü gerilim çerçevesine yerleştirilen bu bireyde tümden etkisiz hale getirilecektir. « Sınırları aşan » Kürd doktorun durdurulması, bilgisayarının devredışı kalması sağlanacaktır. Doktor « sınırları zorlayan » yabancı olduğu için etkisiz hale getirilecektir. Doktorun yazılarıyla rahatsız ettiği çevreler « derin ortaklar » dikkatlerden uzakta kendi alanlarında eylem birliği içinde faliyetlerini yürütmeye devam edeceklerdir.

Kürd doktora karşı Prag şehrinde uygulanan bu kontrollü gerilim stratejisinde geçmişte çok genç, tecrübesiz, apolitik saf yeğeni amaca varmada araç olarak kullanılmış, kullanıldıktan sonra da o genç dahil iki kişi daha doktorla birlikte hapse tıkılarak ömürlerinden bir kesit çalınmıştır. O kişilerden biri cezaevinde ruhsal olarak hastalınmış bir birey olarak tahliye olduktan kısa bir süre sonra ölür. Diğer ikisi de ruhsal olarak hastalanmışlardırlar. Halen iyileşememiş durumdalar.

Bugünse devam eden bu yargılamada yine doktorun yakın çevresinde yer alan bir birey, geçmişte doktorla duygusal bağı olan biri yönlendirilmekte, yıpratıcı, tüketici olarak çalıştırılmakta, kullanılmaktadır. Bugünkü kontrollü gerilim stratejisinde suçlanan, yargılanan, eline kelepçe takılan doktor mağdurken, saldırıya uğramış olanken suçlanan, yargılanan durumuna düşürülmüş, devam eden mahkemede hapse tıkılması için sahte tanıklıklar, deliller bulunmaya çalışılıyor.

O da bu gelişmeye karşın kendine özgü mücadele tarzını, kendi savaş taktiğini belirlemiş durumdadır. İddiaları, iftiraları, suçlamaları çürütmek, doğruların bilinmesini sağlamak için konulara göre en güvenilir, tarafsız bilirkişileri tespit ediyor, onlardan konulara göre raporları istiyor. Bu raporlar için sürekli ödemeler yaparak mahkemeye sunulmasını sağlıyor. Şimdiyse daha önce var olan bir eksikliği gidermeye çalışıyor. Kürd basınını durumundan haberdar edip kamuoyu oluşturmayı tercih ediyor.

Geçmişte ve bugün elindeki en etkili silahı pratik zekası ve kalemidir. Gelişmeleri kavrıyor, olabilecekleri, yapılabilecekleri görüyor. Bilgisayarının tuşları, interneti kendisinin en büyük yardımcıları, onun yazmasını, gelişmeleri duyurmasını sağlıyorlar. O, net bir duruş sergiliyor, onurlu bir Kürd olarak suçlamalara cevap veriyor, tavizsiz davranıyor. Teslimiyet, boyun eğme, kaçış ondan çok uzak davranışlardırlar.

O 1994’den itibaren sürdürülen, sonuçlandırılan davaları kazanmış, kendisini bitirmek isteyenlerin yargılanmalarını, ceza almalarını sağlamıştır. Bu gün var olan oluşturulan psikolojik savaşta maddi, manevi kayıplarına, psikolojik, fiziksel yıpranmalarına rağmen zaferle çıkan kişi olacaktır. Kendi halkının dostu olan, kendi halkı için gerekli olanı, iyi olanı halkına layık gören, halkının mutluluğu, özgürlüğü için çaba gösteren bu kişi kendi bilgisi, birikimi, becerisi dahilinde halkını savunuyor. Halkının avukatlığını, diplomatlığını, doktorluğunu gönüllü olarak, bireysel bedeller ödeyerek üstlenmiş durumda.

Onu gerçeği, temeli ısmarlama siyasi/ekonomik olan ve uygulamadaysa ceza mahkemesinde görülen « adi suç » davalarına dönüştürülen davalarla gözden düşüremeyecekler, toplumsal saygınlığını sarsamayacaklar. Ekonomik, siyasi, psikolojik iflas kafesine hapsedemeyecekler. Kendisinin siyasal, diplomatik başarılarını gözardı ettiremeyip, emeğini görünmez kılamayıp, yurtsever şahsiyetine gölge düşüremeyecekler.

Kendisinin geçmişte duygusal bağla bağlı olduğu kişiyi kullanmakla birey olarak onu toplum içinde « gülünç » hale getirme istemlerinde başarıya ulaşamayacaklar. Diarbekir kalesi gibi dik duran sert kişiliğine, tembellikten uzak beynine hükmedemeyecekler. Kürd halkının onu tanımadan, bilmeden yargılamasını, önyargılarla ele almasını, hor görmesini sağlayamayacaklar. Bu amaçlarına ulaşamayacaklar.

Bu insanımızın en son yargılandığı dava düşündürücü, dikkat çekicidir. Konu olarak ele alınmayı, yazılmayı hak ediyor. Bu dava adaletin tam anlamıyla uygulandığı ceza mahkemelerinde, kamu görevlilerinin hukuk çerçevesinde görev yaptıkları bir ülkede onu öldürmek amacıyla evine katil adayı gönderenlerin yargılandıkları, cezalandırıldıkları bir şekilde sonuçlanır.

Devlet sahibi olma mecburiyeti olan Kürd halkı bu yargılamayla ilgili olarak sessiz kalmamalıdır. Kürd ulusunun bu ferdi, kişiliğiyle, ulusal onuruyla oynanmak, cezalandırılmak istenen devlet şemsiyesiyle korunmayan bu insanımız Prag ceza mahkemesinde yalnız bırakmamalıdır. Destabilize edilmek istenen bu insanımıza da zorda olan, siyasal saldırıya maruz kalan Avrupa ülkelerindeki cezaevlerine yerleştirilen her yurtseverimiz gibi moral gücü gereklidir.

Ruhi temelinin, maneviyatının çökmemesi için dayanışmaya doğru adım atmak, sesi, kalemi olmak gerekiyor. Fikirsel, politik, hukuki destek yağmuruyla kendisine doğru ilerlemek, halk sevgisiyle pırıldayan gözlerine bakmak, yazma sanatını gerçekleştiren ellerini tutmak mecburiyetindeyiz. Yorgun bir kalbin temsilcisi olan dil destekle kendisini yargılayanları yargılayacak kelimeleri mahkeme kürsülerine doğru itekleyebilir. Bütün şiddet türlerinden etkilenen, fazla zorlanınca iflas eden karacigerse kendi durumunu yansıtan gözlerle mahkeme salonu önünde dostlarının sıcaklıkklarını hisetmek isteyecektir. Ruhi yalnızlığı his etmeyen akcigerse sorunsuz olarak oksijeni taşıyıp beyni besleyecektir.

Toplumsal, bireysel yalnızlığın zemin hazırlayacağı hatalar onu susturmak isteyenlerin kullanacakları malzemeler olacaklardırlar ve kullanılacaklardırlar. Malzeme arayanlar, bulanlar nerede, nasıl kullanacaklarını da proğramlarlar. Prag’da adi suç davasına dönüştürülen ısmarlama siyasi davada kendisini, kendisiyle bağlantılı olarak halkını savunmada yalnız kalacak bir Kürdün zayıf yönlerini belirleyen «etkisiz hale getirme» kararını verenler o yönleri hedefe koyarak bütün güçleriyle ve bitmek bilmeyen arzuyla zehirli atışlar yaparak onun bağışıklık sistemini felc etmek, bütün gücünü tüketmek, savunmasız kalmasını sağlamak yeniden hücreye tıkamak için gereken bütün yol ve yöntemleri kullanacaklardır.

Prag’da yürürlüğe konulan psikolojik savaşda ceza mahkemesinin dosyaları arasına girmeleri sağlanan malzemelerin ne zaman, ne şekilde, nasıl ve hangi ölçüde kullanılacağı planlanmış olmalı. Planlandığı için gece karanlığında kapı çalınıp eller kelepçeleniyor. Bu psikolojik savaşın hedefi, bu kişinin zayıf yönünün tespit edilip oradan vurarak his, düşünce dünyasında derin gedikler açıp, büyütüp kendisini savunamaz duruma düşürmektir.

Bu kişiyle dayanışmaya girmek, sesi, çığlığı olmak gerekiyor. Siyasal, diplomatik sabırla, ruhi dirençle ısrarla dosyaya yerleştirilen «belge, bilgi»lerin gerçek olmadıklarını belgeleyip, onu yargılamak isteyenlerin yargılanmalarını sağlayıp, bu insanımızın düşünce, duygu dünyasında açılmış olan, daha fazla genişletilmek istenilen delikleri kapatacak yazılar yazılmalılar, davranışlar, eylemler gerçekleştirilmeliler. Kendisinin Çek arkadaşları yazmaya, konuyla ilgili olarak kendi okur kitlelerini bilgilendirmeye başladılar.

Mahkemede kullanılan, kullanılacak olan doğru olmayan«belge, bilgi»lere dayalı iddiaları çürütmek için gerçeklerin ısrarla tespit edilmeleri, yerinde ve zamanında kullanılmaları gerekiyor. Adi suç davalarına, ceza mahkemelerine figüran yapılan savunma sistemi zarar gören, direnci zayıflayan birey ne kendisini ne de kendi şahsında halkını koruyabilir. Ne kendisi ne de halkı için verimli, üretici olabilir. Böyle bir gelişme hangi siyasal sistemin temsilcilerinin yararınadır ?

O uzun vadede Kürd toplumunda mevcut olan « ulusal onurlarımız » listesinde yer almayı hak eden adaylardan biridir. Emile Zola Dreyfus’un haklılığını anlatmak için Fransa Cumhurbaşkanı’na açık mektubu yazmıştı. Mektubu «L'Aurore» gazetesinde «Suçluyorum.» başlığıyla yayımlanmıştı. Anlatımları Fransa'da büyük yankı uyandırmıştı. O Dreyfus’u korumanın, yanında yer almanın bedelini de ödemişti. Bedeli ödemeye hazır olan, ödeyen bir savaşçı olarak da tarihe mal oldu. Bu gün Kürd halkından kaç tane Zola rol almaya, rolünü oynamaya hazır?

XANIM MILAN

 

38630

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Misafir yazarlar

Kanlı Maraş’ta kılıç artıkları - Mehmet Söğüt

1978’de kızıl kana boyanmıştı Maraş. Sebebini bilmedikleri bir kinle karşılaşmıştılar. Ellerinde kara ciltli Kuranlar vardı katillerin. Kimileri de cüppeliydi. Sarkık bıyıklardan kan damlıyordu. Tek bir ağızdan tekbir getiriyorlardı: Allah u Ekber.

Devrimci kadının görünmeyen emeği üzerine

Devrimci yaşamdaki cinsiyetçi ortam ve tutumlar kadının mücadeledeki emeğini ve varlığını görünmezleştiriyor. Her ne kadar toplumdaki durumla kıyaslamak doğru olmasa da yine de onun mücadeledeki gelişimini sekteye uğratacak kadar güçlüdür bu durum. Zira erkek egemen kültürün saflardaki uzantısı nitelik olarak toplumdakiyle aynıdır. Yani devrimci kadın da hemcinsleriyle benzer yükleri taşır. Sadece yüklerinin görünürlüğü biraz daha azalmıştır. Kadının bu yüklerinden kurtulması mücadeleye katılımını daha da artıracaktır. Bunun için cinsiyet ayrımcılığıyla sürekli bir mücadele şarttır.

Kuşlar bile tedirginken

“Tuşlarda acının nal sesleri

sevi ölüm kaçış çağrı

ve direniş tuşlarda

neredesiniz unuttuklarım

uçup giden sayısız kuş

bir mut kokusu getirdiniz odama

hoş geldiniz.”

Süleyman Okay

Soykırımın-şövenizmin panzehiri KAYPAKKAYA

Yüzyıl oldu, hâlâ kadim bir ulus olan, "Ermenilerin soykırıma uğrayıp uğramadığını" tartışıyor olmak, yaşadığımız utanca, bir utanç daha yüklemektedir. Hangi sebepten olursa olsun kendisiyle yüzleşmeyen, yaptığı soykırımı savunan, es geçen veyahut inkâr eden bir ulus ve bu ülkenin devrimcileri, sosyalistleri öncelikle kendileri özgür değildir. Adalet, eşitlik ve kardeşlikten bahsedemezler.Çünkü kendi pazara hâkim olma, egemenliklerini kurmak için, başka bir ulusu soykırıma uğratmış, bir buçuk milyon masum Ermeni sivil insanın ölümüne sebep olmuştur.

Korkunç Plan Kuzey Kürdleri Kurban mı Ediliyor – Dursun Ali Küçük

“Fermano bira-vahefermano
Fermano maho.
Dujmin amo sere ma
Cence pile makirkeno
Made xaîn xaîn nadano
EwroterteleserîKurdano-Kirmanciyano
Sere madevetelino, bira terteleo,
ProjeyaTırkano”

*TC  SÖMÜRGECİLİĞİNİN KORKUÇ PLANIYLA YÜZYÜZEYİZ

Halkların Birleşik Devrim Hareketi’ne yaklaşımımız!

Halkların Birleşik Devrim Hareketi (HBDH) 12 Mart tarihinde ilan edildi. Bu gelişme Türkiye işçi sınıfı ve halkının demokrasi, özgürlük ve devrim mücadelesine sempati duyan, yanında yer alan ve mücadele içinde olan geniş kitleler tarafından ilgiyle karşılandı. Aynı “ilgi”nin hakim sınıflar cephesinde ve onların sözcüleri tarafından da gösterildiğini ifade etmeliyiz.

Doğu Perinçek'in dişine kan değdi

Önceki gün Ulusal Kanal iflah olmaz Halk düşmanları Doğu Perinçek ile Yalçın Küçük'ün tartış malarına sahne oldu.Baştan sona hararetli geçen tartışmalardan sonra çıkan sonuç,ikisinin de gelenekçi,ittihatçı,ırkçı,faşist TC Devleti'ni savunan unsurlar olduğunu bizzat kendi ağızlarından duyduk ve dinledik.Şarlatan ikilinin bu kadar hararetli tartışmaları,aralarında ilkin nitel bir görüş ayrılığı gibi algılansa da,özleri aynıdır.Aralarındaki farklar niceldir.Yok birbirlerinden farkı ikisi de Osmanlı torunlarıdır.

Terörden ne anlıyoruz?

Terör amacı olmayan, hedefi belirsiz kör kurşun misali sivil toplumlara yapılan toplu katliam saldırılarıdır. Çoğunlukla sermaye gurupları tarafından finanse edilirler. Örgütlenmesini, eğitilmesini, silah ve mühimmat teminini sermaye devletleri yaparlar. Yeri ve zamanı geldiğinde bu devletler tarafından harekete geçirilip toplu katliamlara imza atarlar. Bu tür eylemler karşı devrimci eylemlerdir. Emperyalist lojistik desteğe sahiptirler.

“Zaferi, halkın özgürlük savaşımına nasıl kazandırırız?”

Ayaklanma ve halk savaşı ateşten bir sanattır. Devrimci savaş sanatında gösterilmesi gereken hassasiyet bütün sanatlarda ortaya konandan daha ilerde ve gelişkin olmak zorundadır. Bu sanat bütün sanatlardan daha bir derinlik ve incelikle ele alınmak zorundadır. Çünkü savaşta yapılacak bir hata ağır bir kayıp ve büyük bir acıyla sonlanabilir. Devrimci savaş sanatında yapılacak ciddi bir hata bazen bütünü kaybetmeye götürebilir. Devrimci sanat yürek ve aklın en ileri temelde birleştirilmesi, karar vermeden önce üzerinde kırk kez düşünülüp, yoğunlaşılarak yürütülmesi gereken bir sanattır.

“Newroz coşkusuyla gözaltı, tutuklama ve yasakları hükümsüz kılalım”

“Devrimci, demokrat, ilerici güçleri pres operasyonlarıyla sindirmeye, korkutmaya, yıldırmaya yönelik hiçbir baskı politikası bugüne kadar başarıya ulaşamadı, bugünden sonra da başarılı olmayacak” şeklinde açıklama yapan Partizan açıklaması şu şekilde sürdürdü: “Faşist Kemalist Diktatörlüğün geleneksel olarak uyguladığı katliam politikaları devam ediyor. Bugün de başta Kürt ulusu olmak üzere azınlık milliyet ve inançlara, ezilen yoksul halka, işçi sınıfına, kadınlara, LGBTİ’lere yönelik imha, inkar ve asimilasyon politikaları hız kesmeden devam ediyor.

Sedat'a….. Ihsan Feridun Berkin

Sen’inle 1977 yılında, kavurucu bir Ağustos gecesinde, İzmir Karabağlar’da bir gecekondu’da tanışmıştık. Sen, Ben ve bir arkadaş daha, el yapımı iptidai bir matbaa ile, sabaha kadar binlerce bildiri basmıştık. Bildirilerin mürekkepleri kuruyup, üst üste istifledikçe keyfimize diyecek yoktu doğrusu ; rotatif misali çalışıyordu körpe kollarımız ; rotatif ne kelime….ertesi günkü mitingde dağıtılacak binlerce bildiriyi, o gece sabaha kadar sadece biz üçümüz basacaktık.

Sayfalar