Salı Mayıs 7, 2024

Patriyarkal sistemin kadınlara yönelik her türlü saldırısı politiktir! Korkmuyoruz/Susmuyoruz!

Kadınların rengi, dili, inancı, yaşadığı coğrafya ne olursa olsun, maruz kaldıkları her türlü şiddetin kaynağı bugün olduğu gibi, her dönem patriyarkal sistem olmuştur. Egemenler kendi çıkarları gereği, kadının toplumsal görevini anne/ eş olarak sınırlayıp, yaşamın her alanında kadının emeğini ve bedenini en katmerlisinden sömürüp kârlarını katlarken, aynı zamanda kadın üzerinden korkutulmuş/ susturulmuş/ biat eden bir toplum yaratmaya da çalışmaktadırlar. Kapitalizm ve patriyarka birbirini besleyen dinamikler olup, kadın bedeni ve emeği üzerinden şiddeti toplumsal yaşamın her alanında tekrar tekrar üreterek kendi varlığını korur.

Kadınlar patriarkal kapitalist sistemi kökten dinamitleyecek güce sahipler

Egemenler, belirlenen sınırları kabul etmeyen, insanca yaşanabilecek bir dünya yaratma mücadelesinde yerini alıp patriyarkaya ve kapitalist sisteme kafa tutan kadınları, en büyük tehlike olarak gördükleri için zorbalıkta sınır tanımıyorlar… Çünkü biliyorlar ki; kadınlar kontrolden çıkarsa, toplumu kontrol altına almak mümkün olmayacaktır ve bu kadınlar, egemenlerin iktidarını kökten dinamitleyecek argümanlara ve güce sahiptir.

25 Kasım; Mirabel Kardeşlerin Mücadeleci Kadınlara Armağanıdır

Mirabel kardeşler de, Dominik Cumhuriyeti’nde Trujillo diktatörlüğüne karşı boyun eğmeyi değil, mücadeleyi seçmişlerdi. Her zorbalığa rağmen yıldıramadıkları Mirabel kardeşler, 25 Kasım 1960 günü, Trijillo’nun kolluk güçleri tarafından tecavüz edilerek ve dövülerek hunharca katledildiler.. 1981’de Dominik’te toplanan Latin Amerika Kadın Kurultayı’nda; 25 Kasım, “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü” ilan edildi. 35 yıldır tüm dünyada kadınlar, her 25 Kasım’da sokağa çıkarak kadına yönelik her türlü şiddete, patriyarkal sisteme, homofobiye, eşitsizliğe, emperyalist savaşlara, ırkçılığa karşı öfkelerini haykırıyorlar.

Patriyarkal sistem mücadeleci örgütlü kadınları hedef haline getiriyor.

Emperyalistler, Ortadoğu başta olmak üzere, dünyanın birçok coğrafyasını kan gölüne çevirirken, milyonlarca insan evsiz/ barksız/ geleceksiz bırakılarak göç yollarına sürükleniyor. Savaş alanlarında, göç yollarında, göç ettikleri ülkelerde taciz, tecavüz de dahil her türden şiddete açık hale getirilerek, en fazla çocuklar ve kadınlar madur edilmekte. Dünya genelinde işsizlik, yoksulluk sürekli tırmandırılırken, kadınlara yönelik toplumsal cinsiyet ayrımcılığı, şiddet ve katliamlar kanayan yara olmaya devam etmekte.

Tüm bu yaptırımlara karşı patriyarkaya ve kapitalist sisteme baş kaldıran, onurlu yaşamdan yana olan, kadının eşitlik ve özgürlük mücadelesini büyütmeye çalışan kadınlar ise, dünyanın bütün coğrafyalarında egemenlerin hedefi haline gelerek ya katledilmekte ya da yıllarca tutsak edilmekteler. 1,5 yıldır Bayern hapishanelerinde tutsak edilen 10 ATİK aktivistinden biri olan Dr. Banu Büyükavcı, 2016’nın Nisan ayından beri Zürih Hapishanesi’nde tutsak tutulan İspanyol gazeteci Nekane Txapartegi son sürecin örnekleridir.

Türkiye ve T.Kürdistanı’nda ise; TC devletinin günümüz temsilcileri R.T.Erdoğan, şürekası AKP ve çeteleri, devrimci, demokrat, ilerici, kadın, genç, LGBTİ, Alevi, Kürt, Ermeni vb. muhalif tüm kesimlere karşı olan faşizan saldırılarını, 15 Temmuz “darbe girişimi” seneryosu, OHAL ve KHK larla meşrulaştırdılar… Özgür basın ve muhalif TV kanalları kapatılırken, gazeticilere ve akademisyenlere yönelik tutuklama furyası ile topluma ayar çekme, gözdağı verme politikalarını genişlettiler. Tüm zorbalıklarına rağmen direnişleri bastıramayınca, milyonlarca halkın özgür iradesiyle seçilmiş HDP belediye başkanları ve milletvekillerini tutuklayarak saldırılarını zirveye taşıdılar. Bu saldırı genelde Kürt halkına, ilerici, devrimci muhalif kesimin demokrasi mücadelesine yönelik gerçekleştirilmiş bir saldırı olmakla birlikte, özel olarak kadınların mücadelesine yönelik bir saldırıdır. Çünkü milyonlarca kadın seçmenin oyunu alan HDP, aynı zamanda bir kadın partisidir.

25 Kasım’da Kadınlar, Verilen Mesajlara Yanıt Veriyorlar;

Türkiye ve T.Kürdistanı’ndaki kadın gazeteci ve akademisyenlere, HDP Kadın vekillerine, Almanya’da Dr. Banu Büyükavcı’ya, İspanya ve İsviçre’de İspanyol gazeteci Nekane Txapartegi’ye yönelik saldırılarla biz kadınlara gönderilen mesajı okumamız istenmektedir. Bizler de bu mesajlara, 25 Kasım’da alanlarda daha güçlü bir şekilde yerimizi alarak kendi dilimizden cevap veriyoruz. Alanlardaki gücümüz ve öfkemiz yanıtımızdır!

  • Jin, Jiyan, Azadî!
  • Katliamlarınız, Tutuklamalarınız, Şiddet Yöntemlerinizin Hiçbiri Zılgıtlarımızı Bastıramıyacak!
  • Yaşasın Enternasyonal Kadın Mücadelesi!
45377

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Misafir yazarlar

Halka Nasıl Yaklaşacağız?

Milyonlar açlık ve yoksulluk içinde, demokratik haklardan yoksun, özgürlük kırıntılarına bile muhtaç bir durumda yaşıyor. Haksızlık, hukuksuzluk ve adaletsizlik karşısında kitleler ya seslerini yeterince yükseltememekte ya da sınırlı sayıda insanla zulüm karşısında direnmeye çalışmaktadır. Birbirinden bağımsız, sınırlı direniş güçlerinin mücadele ettiği süreci yaşıyoruz. Damlaların derelere, derelerin nehirlere, nehirlerin bendlerini yıkacak duruma gelme ihtiyacı var.

“Kuruluşunun 100. Yılında TC’nin Diğer Yüzü Türkiye’de Ulusal Azınlıklar Sorunu”*

Türkiye’de ulusal sorun ve azınlıklar meselesini incelerken nasıl bir ülkede yaşadığımız, ülkeyi hangi sınıfların yönettiği, ulusların hangi tarihi koşullarda ortaya çıktığı, ulusal sorunun ekonomik ve politik nedenlerini açıklamak durumundayız.

Ulus, tarihsel olarak meydana gelmiş, ortak bir dil, ortak bir pazar, ortak bir kültür birliği ve ortak bir ruhi şekillenmende ifadesini bulan istikrarlı bir insan topluluğudur. Ulus, sadece tarihi bir kategori değil bir çağın, yükselen kapitalizm çağının ortaya çıkardığı bir olgudur.

Yüz yıllık çakma Türk devleti (Nubar Ozanyan)

Aradan bir asır geçmesine, tarihin yaprakları değişmesine karşın Türkiye Cumhuriyeti temelde bir değişime gitmeden dün olduğu gibi imha ve inkar zihniyetiyle yaşamaya, Orta Çağ’ın karanlığında kalmaya devam ediyor.

Fetih ve işgallerden, zulüm ve soykırımdan başka övünülecek bir tarihi, Hitler faşizmine örnek olmaktan başka bir başarısı olmayan TC, ceberut devlet olma niteliğinden hiçbir şey kaybetmeden yüzüncü yılını kutluyor.

Aşk Her Şeyi Affeder mi - Partiler Neden Diktatör / ERGÜN ASLAN

Klasik emperyalizmle modern emperyalizm arasında çeşitli proletaryaların ve (komprador) sınıfların olduğu bir memlekette modern proletaryaların partisinin birliğinin ve özgürlüğünün yegane (ve yegane) güvencesinin yerel yönetimlerin özerkliğe varabilecek kadar geniş demokratik haklara sahip olmaları olduğu bilgisini kim inkar edebilir ki.

Üüüü.... üüüü....

Ya.... ya...

Bir insan aldığı görevden başka her şeyi konuşur mu.

Hom... hom.. hom...

Bunlar... bunlar... daha çok....

 Filelerin sultanlarını karşımıza çıkarırlar.

 Daha çok...

Rojava, Filistin, Karabağ: İşgal, Yıkım ve Direniş (Yorum)

Ortadoğu tarihi boyunca yer küremizin en çatışmalı bölgelerinden biri olmuştur. Bölgenin stratejik konumu, uygarlığın gelişim düzeyi, baskıya, sömürüye dayalı dış müdahaleler için güçlü zeminler sunmuştur. Kuşkusuz bölgedeki iç çelişkiler ve çatışmalar da her zaman dış müdahaleleri kolaylaştırmıştır. Özellikle dinsel ve mezhepsel çatışmalar hem çağdaş temelde toplumsal gelişmeleri frenlemiştir hem de bölgeyi dış saldırılara açık hale getirmiştir. Bu nesnel zemin üzerinde toplumsal çürümeler, işbirlikçi ilişkiler ve itaat kültürü bir yaşam tarzına dönüştürülmüştür.

“Hamas-İsrail Çatışmasında” İtidal Çağrısı Yapmak…(Polemik)

Filistinli 14 direniş örgütünün, 7 Ekim günü “Aksa Tufanı” adıyla İsrail devletine yönelik operasyonu, başta Ortadoğu olmak üzere tüm dünyada büyük bir yankı uyandırdı. Hamas gibi İslamcı örgütlerin yanısıra ve de Filistin Halk Kurtuluş Cephesi, Filistin Demokratik Halk Kurtuluş Cephesi gibi Marksist eğilimli hareketlerin de yer aldığı hamle, Siyonist İsrail’in tarihi boyunca aldığı en büyük darbelerden biri olarak kayıtlara geçti. Sözkonusu direniş, kısa sürede dünyanın dört bir yanında devrimci, ilerici güçler nezdinde çok ciddi saflaşmaları da beraberinde getirdi.

“Çizgimiz Nubar Ozanyan’dır!” (Deniz Aras)

7 Ekim sabahı Filistin Ulusal Direnişi’nin Siyonist İsrail işgalciliğine ve zulmüne karşı “Aksa Tufanı Operasyonu” başlatması başta siyonizm olmak üzere bölge gerici devletleri ve siyonizme koşulsuz destek veren emperyalistlerde şok etkisi yarattı.

Hamas öncülüğünde başlatılan ve aralarında Filistin Ulusal Hareketi’nin tarihsel öznelerinden Filistin Halk Kurtuluş Cephesi gibi devrimci örgütlerin de yer aldığı “Operasyon Odası” tarafından yönetildiği açıklanan bu hamle, tüm dünyada olduğu gibi coğrafyamızda da tartışmalara yol açtı.

Yerini Bulan Her Vuruş Acı Verir!

Komünist partileri yaptıkları eylemleri kamuoyuna açıkladıkları gibi, yanlış yaptıkları eylemleri de kamuoyuna açıklar ve özeleştirisini yaparlar. Yanlış eylemlerin özeleştirisinin yapılması, o partinin dürüstlüğünü gösterir ve bu tür özeleştiriler kitlelere ve parti kamuoyuna güven verir.

Arif Alıç, 1978 yılında Hıdır Aykır ile Bayrampaşa  Hapishanesinden kaçtı. Parti tarafından kırsal (Dersim) alana gönderildi. 1981 yılının ortalarında, TKP/ML üyesi bir kişi tarafından öldürüldü.

Bu makaleyi, yazarken ölüm haberini aldığım, sevgili yoldaşım Turan Talay'ın anısına adıyorum.

Türk Tekelleri Afrika'yı Çok Çooook Sevdi!

TKP-ML Ortadoğu Parti Komitesi:Faşizm Ve Siyonizm Kaybedecek, Filistin ve Rojava Kazanacak!

Ortadoğu ezilen halklarının ezeli düşmanları olan Faşist T.C. ve Siyonist İsrail devletlerinin halklara yönelik saldırıları ile ezilen Rojava ve Filistin halklarının direnişine şahit oluyoruz. Bu gerici güçler, tüm teknolojik üstünlük ve emperyalist devletlerden tam destek görmelerine rağmen, Filistin ve Rojava halklarının direncini, mücadele kararlılığını kıramıyorlar. Egemenlerin tüm saldırılarına rağmen belirleyici olan yine halkın öz direnişi ve kararlılığı oluyor. Filistin ve Kürdistan halkları; İsrail Siyonizmine, T.C.

Arstahk: “Biz Beyaz Bayrak Kaldırmayız!”

Ermeni halkının soykırım ve tehcir tarihine bir yenisi daha eklendi. 1915 bitmedi. Bu kez TC destekli Azeri faşizmi eliyle utanç dolu katliam gerçekleşti. 19 Eylül günü Karabağ’ın (Arstahk) Başkenti Istepanagerd başta olmak üzere Karabağ’ın dört bir yanına saldırılar başlatan Azeri işgalcileri, saldırının birinci günü tamamlanmadan aralarında kadın ve çocukların da olduğu 35 kişiyi öldürüp yüzlerce sivil insanı yaraladı.

Sayfalar