Önce eşitlik, sonra Kardeşlik! DTK Kongresi ve Özerkliğe dair
Osmanlının son sürecinde ortaya çıkan ittihat ve terraki adlı Jön Türk hareketi olan milliyetçi türkçü akım önce 1915 Ermeni/ Süryani soykırımını gerçekleştirmiş ve 1920 TC`nin kuruluşunun hemen sonrasında da TKP Önderleri Mustafa Suphi,Ethem Nejat ve yoldaşlarını hunharca Karadeniz sularında katlettirmiş ve 1925 den bu yana da Kürtlere karşı imha ve inkar politikalarına girişmiştir.
6436 üyeli Birlik ve ilerleme adı taşıyan (İttihat ve Terraki`)nin 331 nolu üyesi Mustafa Kemal` in siyasi rakiplerini tasviye ederek,katlederek yoketmesi ve iktidarını sağlamlaştırması ardından daha öncede ittifak yaptığı Kürt feodallerininde desteğiyle Kürt ulusal hareketini ezmeye yönelik politiklar uygulamış,karşı koyanları asi olarak adlandırmış ve 1925 ,1928,1930,1938 Şeyh Sait,Ağrı,Zilan Dersim katliamlarını gerçekleştirmiştir.Türk hakim sınıfları T.C nin kuruluşundan günümüze dek Kürt ulusuna milli zulüm uygulaya gelmiştir.Kuruluş harcını teklik üzerine karan „tek dil,tek millet,tek bayrak“ gibi ırkçılık özeti olan söylemlerle Anadolu coğrafyasında yaşayan çeşitli milliyetlerden halkı asimile etmeye çalışarak,tehcir ederek,katlederek ari bir Türk milleti yaratma gayesi ve projesi her türlü zulme, devlet terörüne ve yığınların zehirlenmesi için miili eğitim müktesebatlarında pompalanan şoven „ Türküm doğruyum çalışkanım“ „Bir Türk dünyaya bedeldir“ Ne mutlu Türküm diyene“ gibi ırkçılığın megoloman tarzda, okullarda her gün verilişine rağmen başarılı olamadı. Türkiye sınırları içerisinde başta Kürt ulusu kendisine yönelen milli baskı ve asimilasyon politikalarına karşı direndi,başkaldırdı,isyan etti, meşru haklarını kazanmak için özgürlük mücadelesi başlattı. „Mücadelenin biçimini belirleyen devlettir“ belirlemesine uygun olarak, tepeden tırnağa bir şiddet aygıtı olarak örgütlenmiş, faşist devlete karşı, Ulusal haklarını kazanma ve bağımsız Kürdistan yolunda 1984 ler sonrası daha örgütlü, sistemli ve silahlı bir mücadele başlatan Kürdistan İşçi Partisi (PKK) yürüttüğü mücadeleler sürecinde çeşitli merhalelerden geçerek mücadeleyi bugüne getirdi.1999 yılında,Bağımsız devlet kurma projesinden vazgeçtiğini açıklayan Kürdistan İşçi Partisi (PKK) Kürt ulusal haklarının verilmesi, Kürt kimliğinin tanınması ve Anayasada yer alması, özgürce örgütlenme hakkı vb. gibi şartların yerine getirilmesi kaydıyla meselenin barışçıl demokratik yöntemlerle konuşularak ve müzakere edilerek çözülebileceğine yönelik tavırlar geliştirdi. Türk devleti, Kürt ulusal özgürlük mücadelesine karşı her yolu denemesine karşın, çare bulamaması nedeniyle vede Türk egemenlerinin kendi iç dalaşları sürecinde AKP nin toplumsal değişime olan ihtiyacın rüzgarını arkasına almak için,demokrat,değişimci bir görünüme bürünerek “Çözüm Süreci“ gibi çeşitli adlarla Kürt ulusal hareketinin esir, legal ve illegal temsilcileriyle 3 yıl kadar görüşmeler sürdürdü.Bu görüşmeler sürecinde devletin ve onu yöneten AKP kliğinin tek amacı vardı, Kürt hareketini oyalamak, hile ve entrikalarla tasviye etmek, güçten düşürmek, özellikle silahlı güçlerini tasviye etmekti. AKP nin tek başına iktidarı ve Tayyip Erdoğan`a başkanlık yolunun açılmasında Kürt oylarına olan ihtiyaç, HDP nin içindeki devrimci sosyalist kesimlerinde etkisi ve katkısıyla „Seni Başkan yaptırmayacağız“ da somutlanan Demirtaş`ın etkili açıklamalarıyla ete kemiğe bürünen söylem ve akabinde 7 Haziran seçim sonuçlarında ortaya çıkan 13.1 % lik başarılı sonuç, AKP nin tek başına iktidar olacak çoğunluğu yakalayamamasını sağladı ve Tayyip in başkanlık hevesini kursağında bıraktı. Devlet fabrika ayarlarına geri döndü ; 7 Haziran seçimleri sonrasından 1 Kasım seçimlerine kadar olan süreçte, AKP ve Tayyip şürekasının eski derin devlet diye tabir edilen „Ergenekon“ vb. çetelerle ve ülkücü mafyaya kadar olan kesimlerle ittifak yaparak Kürt ulusal hareketine, HDP ye ve devrimci kesimlere yönelik saldırılarının dozunu artırması, Çözüm sürecine son vererek masayı devirmesi, Suruç, Ankara katliamları ,Işid çetelerinin taşeron olarak kullanılması, Kürt illerinde ve kentlerinde sokağa çıkma yasakları, sivillerin,çocuk,kadın,ihtiyar demeden kolluk güçlerince katledilmesi, Tanklarla,toplarla ve her türlü savaş mekanizmalarıyla direnen Kürt halkınasaldırması devletin fabrika ayarlarına , yani 1925 `lere geri döndüğünün açık kanıtıdır . Bu ortamda Amed`de toplanan Demokratik Toplum Kongresi (DTK) nin yayınladığı sonuç bildirgesinde “Öz yönetimlerle ilgili siyasi çözüm deklarasyonu” başlığıyla hazırlanan deklarasyonda„ özerklik“ „özyönetim“ gibi taleplerin 14 madde de yer alması,Türk egemenlerini, gerici sınıfları ve azgın şoven türk ulusalcılarını çileden çıkarmaya yetti.HDP ve DBP ve DTK eşbaşkanlarına yönelik davalar açılması, Milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması gibi kuşatma ve linç kampanyası startıCumhurbaşkanı, Başbakan ve Adalet Bakanının yargıya, gereği yapılsın talimatlarıyla verildi. Bölgesel Özerklik talebi karşısında tutum ne olmalıdır ? Sınıf bilinçli proleterler, Ulusların kendi kaderlerini tayin hakkını her şart altında savunurlar. Ulusların kendi kaderlerini tayin hakkı ,ayrı bir devlet kurma hakkından başka bir şey değildir. Bu hakkı kullanıp,kullanmayacağını veya ne yönde kullanacağına Kürt ulusu kendisi karar verir.DTK kongresinde açıklanan sonuçlar ve hedeflenen talepler eksik,yetersiz ve geri olarak bulunup,eleştiriye ve değerlendirmeye açık yanları olan talepler şeklinde değerlendirilebilinir.“Kürt milli hareketi genel bir demokratik muhteva taşır. Çünkü bir yönüyle ezen ulusun hâkim sınıflarının zulmüne, zorbalığına, imtiyazlarına, bencil çıkarlarına karşı yönelmiştir. Milli baskının kaldırılması, milliyetler arasında eşitliğin sağlanması, hâkim ulusun hâkim sınıflarının imtiyazlarının kaldırılması, dil üzerindeki yasaklamaların ve sınırlamaların son bulması, her alanda uluslar arasında eşitliğin ve ulusal devlet kurma hakkı, eşitliğinin tanınması, bütün bunlar demokratik ve ilerici taleplerdir“ (iK) Kürt ulusunun haklı meşru demokratik taleplerini savunmak ve desteklemek, azdırılmaya çalışılan türk şovenizmine ve tekçiliğe karşı,bütün milliyetlere tam hak eşitliği şiarıyla, geliştirilen direnişe destek vermek görevi ve tarihsel sorumluluğu bütün „halkların kardeşliği“ ve eşitlik ilkesini savunanların omuzlarındadır. DTK tarafından formüle edilen ve tartışmaya açık denilen öneri paketinin mevcut durumda partneri ve muhattabı yoktur. Türk devleti en azgın biçimde savaş ve saldırı yöntemiyle Kürt halkını geriletmek, abluka ve sokağa çıkma yasaklarıyla bezdirmek ve iradesini teslim alma gayreti içindedir.Kürt ulusuna yönelik Türk devletinin sürdürdüğü kapsamlı saldırılara karşı. Türkiyenin diğer bölgelerinde yeterli bir dayanışma ve kitlesel destek yoktur. Var olanlar cılızdır ve Türk devletinin savaş cüretini kırmaya yönelik caydırıcı olmaktan uzaktır.Bu durumda Türkiye`de işçi sınıfı,emek örgütleri ilerici devrimci tüm kurum ve bireyler, Avrupa`da göçmen demokratik örgütler Kürt halkının direnişiyle her yönlü dayanışarak,tepkilerini ve her türlü imkanlarını seferber ederek, aktif,passiv tepkiler koyarak bu sürece yanıt olmalıdır. Bu özgün süreçte,yürüyüş ve etkinliklerde sıklıkla slogan olarak haykırdığımız „ Yaşasın halkların kardeşliği“ yerine, öncelikle„Kürt ulusuna tam hak eşitliği“ sloganını ve şiarını haykırmalıyız. Ve en önemlisi bu meselede, “Halkların kardeşliği sloganı baştan beri burjuva-liberal bir hiledir. Önce tam hak eşitliği, ondan sonra halkların kardeşliği,” (ibrahim Kaypakkaya) Önce eşitlik sağlansın, sonrasında kardeşlik,…! yoksa eşitlik sağlanmadan, tam hak eşitliğine yönelik vurgular yapılmadan bu yönlü mücadele yürütülmeden sadece „Halkların Kardeşliği“ ne ve birlikteliğine vurgu yapmak, ezen ulus burjuvazisinin ekmeğine yağ süren bir işlev görmekten ve inceltilmiş milliyetçilikle bezenmiş sosyal şovenizm olmaktan öteye bir anlam taşımayacaktır.Mahmut Özkan
Gündeme dair politik yazıları ile tanıdığımız Mahmut Özkan özellikle ATİK sitesindeki yazıları ile tanınmaktadır.
Son Haberler
Sayfalar
Cumhuriyet Bayramı' Ve Bagımsız Türkiye Hangi Sınıfın Ideolojisidir?
'Bir Marksist toplumsal uzlasmaya degil, sinif mucadelesine dayanir' der Lenin.
Sinif mucadelesi ise tekduze bir rota izlemez.Tarihin her toplumsal akisinda farkli bicimler olarak karsimiza cikar. Komunistler iradeci-idealist degil dialektik olguculuga dayanir. Canlidir Marksistin dunyasi, basma kalip, tekduze, soyut ilkeler ve kaliplar bakisi burjuvazinin dunya gorusudur.
Solu Liberalleştirmek
Sol’u liberalleştirme; onu devrimci özünden kopararak, burjuva düzen içi bir hareket haline getirme ve burjuva sistemine karşı toplumsal devrimci alternatif olmaktan çıkarma çabaları, solun tarihi kadar eskidir. Toplumun burjuva-proleter kampa bölünmesinden bu yana da, burjuvazi, sol’u sol olmaktan çıkarmanın her türlü yolunu denemeye, şiddetin yanında, ideolojik ve siyasal olarak onu yozlaştırmaya özel bir önem verdi.
Kürdistan ve "Demokratikleşme"
Kürdistan tarihi açısından 90'lı yılların en önemli olgusu Kürdistan ulusal kurtuluşçuluğunun kadrosu,hemen hepsi bağımsızlıkçı çizgide binlerce Kürd aydınının imha edilmiş olmasıdır.Öylesine bir soykırım ki hesabını gören de soran da yok,ortalık da "barış"çılardan ve "unutmaya ve affetmeye hazırız"cılardan geçilmiyor.Kürdistani stratejik aklın ve ulusal kurtuluşçuluğun taşıyıcısı bu kategorinin imha edilmesi,kalan yerli/yerel aydınların Türki metropollara ya da yurtdışına kaçması/kaçırtılması ve eşzamanlı olarak Kürdistan köylülüğünün sömürgecilerce Kürdistan dışına göçertilmesinin ulusal
Iki Birlesir Bir Olur Ya Da HDP
Ertugrul Kurkcu ''Halkin uzerine bilgelik tesis etmek degil, halkin bilgeligini temel alan bir partiyiz'' diyor...Kongreye Apo ve Recep kutlama mesajlari yolluyor!
Tum milliyetlerden Isci-Koyluler Revizyonizmi gormuyor ve alkisliyorsunuz!
Sunu diyor sizlere Kurkcu; Isciler-Koyluler ,Marksizm-Leninizm gibi sizi kurtarmaya calisan akimlara kapilmayin...!
Bölünmek için Birlesin
Bölünmek için Birlesin!
Bir Maoist hayati iki ucundan kavrar her zaman; Burjuvazi ve Proleterya ucundan. Birin iki oldugunu kavramamis bir kafa Marksist bir kafa degildir.
Komunist partiler icin Demokratik-Merkeziyetcilikin tek bir anlami vardir; Demokrasi KP lerde Burjuvaziyi temsil eder; Merkeziyetcilik Proleteryayi temsil eder....
Yaranın Merhemini cellattan mı isteyecegiz!
Yeğişe Çarents 15 Mart 1921 Yer Berlin Charlottenburg semti,
İttihat ve Terakki Cemiyeti başkanı,İç işleri bakanı,1915 Ermeni Soykırımı'ndan birinci de rece sorumlu,1,5 milyon Ermeni'nin ölümüne sebep olan Tehcir kararnamesi'nde imzası bulunan Talat Paşa Erzincanlı Soğomon Tehleryan tarafından öldürüldü. Ermeni soykırımı'nda ölenlerin İntikamını almak için Talat Paşa Berlin'in en işlek caddesinde gündüz vakti ensesinden vurularak Ermeni halkı adına cezalandırıldı.Kaçarken polisler tarafından yakalandı.Direniş göstermedi.
Şiirin Şairleri, Şairlerin Şiiri -
“Biz bu kitapları ne zaman okuduk ve niçin her satırını çizip notlar düştük kıyılarına”[1]
“Herkes gider, şiir kalır,” der İbrahim Tenekeci.Doğrudur; öyledir…
Şiirin tarihi şaire doğru akarken; “Şiir kelime kaynar. Bir kazandır, dumanlar tüter içinden,” der Ahmet İnam…
İnsan ruhunun ve yaşamın derinliklerine nüfuz eden şiir ölmez, öldürülemez; çünkü ölümsüzdür…
Hayır; ‘Buz’[2] başlıklı yapıtı ile ‘2011 Turgut Uyar Şiir Ödülü’ne değer görülen Osman Özçakar’ın, “Şiir biraz da sözcüklerle manipülasyon yapma işidir,” tespitine katılmak mümkün değil.
Dine Savas Acmak Dini Guclendirir; Ama Dinle Uzlasmak Da Dini Guclendirir
Dine Savas Acmak Dini Guclendirir; Ama Dinle Uzlasmak Da Dini Guclendirir; Din Sinif Mucadelesindeki Rolune Gore Ele Alinir!
Herseyleri yalan, demogoji, carpitma, sahtekarlik...Alevi Açılımı mı, İzzettin'in Hançeri mi ?
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın okyanus ötesinde ikamet eden Fethullah Gülen hocayla ve Alevi toplumunun her dönem sisteme yedeklenmesi, demokrasi, temel hak ve özgürlüklerle kimlik mücadelesinden uzaklaştırılması için gönüllü olarak çalışan İzzettin Doğan’ın son asimilasyon projesi çalışması netleşmeye başladı.