Cuma Mayıs 17, 2024

Nubar Ozanyan Yerevan‘da özlem ve saygıyla anıldı…

Şahadete ulaştığı, Rojava topraklarındaki askeri törenden sonra, 26 Ağustos 2018 Pazar günü Ermenistan’ın Yerevan kentinde başta eşi ve sevenleri ile silah arkadaşları bir anma etkinliği gerçekleştirdi.

Հայաստանից մինչեւ Պաղեստին,

Տերսիմից մինչեւ Ռոժավայ,

Յեղափոխության պատմության

Հերոս Մարդակեր Նուպար Օզանյան ՛ը անմահ է …. (1)

Yerevan: Martager Nubar Ozanyan’ın ölümsüzlüğünün I.yılında bir çok yerde anma etkinlikleri düzenlenmeye devam ediliyor.

26 Ağustos tarihinde kilisede yapılan dini törenden sonra, Nubar Ozanyan şahsında şehitlere verilen հօգեճաշ(2) ile bir araya gelen Karabağ savaşında birlikte olan silah arkadaşları, Rojava ile Karabağ savaşında şehit düşenler için saygı duruşunda bulundular.

Dağlık Karabağ savaşından sinevizyon gösterimlerin yapıldığı anma toplantısında, Monte’lerin, Leonid’lerin, Nubar’ların mücadeleleri tanıtılırken, Rakka özgürleştirme hamlesinde şehit düşen Ozanyan’ın mücadelesini anlatan belgesel video gösterimi ilgiyle izlendi.

Yapılan açıklamada, işgal yağma ve talan ile komşu ülkelerin topraklarında gözü olan, Ortadoğu ile Kafkaslar’da yeni Osmanlı hayalleri peşinde koşan Türk devleti bu sefer Erdoğan destekli, Ortadoğu’yu kan gölüne çeviren DAİŞ çeteleriyle halkların baş belası olduğu dile getirildi.

Yapılan açıklamalarda, soykırım politikalarından ve soykırımdan hiç bir zaman vazgeçmeyen, yeni İttihat ve Terrakki’cilerin yaşanan Azerbeycan-Ermenistan savaşında önemli rol oynadıkları,  Azeri ordusunun eğitiminden, askeri mühimmat ve mali olarak destekledikleri belirtildi. “Karabağ savaşı Türkiye’nin Kafkas’lara açılma hevesini ve politikalarını bozdu. Aynı politika bugün Suriye’de Kürt halkı üzerinde devam ediyor” denildi.

“Ararat’a varacağız er veya geç…”

Konuşmaların devamında; “Nar taneleri gibi dünyanın dört bir yanına dağılan Ermeni halkının ezgilerinde her zaman yas, gözyaşı ve özlem olmuştur. Hazırlanan videoda bahsi geçen ve hepsi Nubar Heval’in çok sevdiği türkülerden oluşması anlamlıdır. Ermenice’yi bilmeden, anlamadan dahi insanın yüreğine işleyen bu ezgiler belki de başka yerde rastlamak mümkün değildir.

Ermeni topraklarını kan gölüne çevirerek 1,5 milyon Ermeni’nin soykırımı ile sonuçlanan tarihin ilk soykırımında, Ermeni’ler için Ararat (Masis) özgürlük sembolüdür. Bir gün tekrar geri dönülecek, er ya da geç vatan topraklarına kavuşmak ümidiyle Ermeni’ler yaşarlar.

Özgürlük ve Bağımsızlık yürüyüşünü kendilerine klavuz edinen enternasyonal devrimcilerden Adıyaman’lı Misak Manuşyan’ı Naziler Paris’te kurşuna dizerek katlettiler. Amerika’da doğmuş büyümüş Lübnan savaşında Ermeni cephelerinde yetkinleşmiş Karabağ savaşında ordu komutanı durumuna gelmiş Monte Melkonyan sınırları tanımamış, halkı için canını vermiştir. Ermeni halkının yetiştirdiği son mohekan ise Nubar Ozanyan olmuştur. Rojava’da şehadete ulaşmıştır” sözleri dile getirildi.

“Kendi köklerini aradı ve buldu…”

Açıklamanın devamında, “Nubar Ozanyan’ı gösterişsiz, sınır tanımayan, enternasyonalist devrimci kılan, sistemden koparak tamamen kendini Parti ve halk adına adamış olmasıdır. Mal ile mülk edinme hırsı olmayan, her şeyi Parti olan, evini sırt çantasına koymuş Dersim, Bakur, Başur ve Rojava demeden dolaşan sözü ile özü bir olan bir devrimciydi.

Kendini gösterenlerden hiç değildi. Anılarını yazan devrimcilerden hele hele hiç olmadı. Bunu kendi öz yaşantısı ile ispatladı. Bu tip insanlara en iyi cevabı “gülerek” geçip gitmesiydi. İşte bu yüzden efsaneleşti, sevgi sınırları Türkiye’yi aşarak Onu Enternasyonalist devrimci konumuna getirdi” denildi.

Son olarak şöyle denildi;

“Ama son zamanlarda bir hayli yoruldu-yordular. Olağanüstü koşullarda defalarca Dersim’e gitmesine rağmen bir “damar” gerillalarla buluşmasına bilinçli olarak engel oldu. ‘Komutan cephede komutandır-Serdar Can’ şiarını hayatın bütün alanlarında korkusuzca, tereddütsüzce yerine getirdi. 100 yıl geçmesine rağmen Bakur Kürdistanı’nda halen varlıklarını sürdüren Ermeni’ler ile hristiyan halklar halen Kürt’ler, Arap halkları ile beraber soykırım tehdidi altındadırlar. Nubar Ozanyan bu gerçekleri görerek yönünü bu sefer Rojava’ya çevirmiştir. Tel Abyad, Resul ayn, Qamışlı, Hol, Haseke gibi birçok şehirlerde soykırımdan kalan Ermeni’ler ile tanışarak güçlü ilişkiler kurdu. Onların sorunlarına yardımcı oldu ve örgütledi. Nubar Ozanyan’ı unutmadık, sonsuza dek yaşayacak…

1.Ermenistan’dan Filistine / Dersim’den Rojava’ya kadar / Devrim mücadelesi tarihinde / Martager Nubar Ozanyan ölümsüzdür…

2. Ermeni geleneklerinde ölenler için verilen can yemeği.

33292

Agop Ekmekciyan

Özellikle azınlıklar üzerine yazdığı yazılarıyla tanıdığımız yazarımız,diğer birçok konuda da makaleleriyle tanınmaktadır.

agop@kaypakkaya-partizan.net(Hazırlanıyor)

Agop Ekmekciyan

Hazan Ayının Şehitleri

Kasım, proletarya partisinin en değerli kadro, komutan ve savaşçılarının katledildiği aylardandır.  Hüzün ve öfkenin birlikte yaşandığı aydır. III. Konferans delegelerini, komünist önder Mehmet Demirdağ’ı ve Aliboğazı şehitlerini hep bir hazan ayında kaybettik. Zafere açılan kapıyı adım adım aralayan, özgürlüğe giden yolu damla damla döşüyen Kasım ayı şehitlerimiz tarihin yüceliğine kavuşanlardır. Onlar, yarınların mutlak yenenleri olarak yazılacaktır parti ve devrim notlarımıza.

“Durum İyidir, Gerçekler Devrimcidir”

Yaşadığı dönemin özelliklerini anlayarak, savaşın hükmüne, zorun değiştirici rolüne inanan, sınırlı yaşamını sınırsız davaya adayan önder yoldaş Mehmet Demirdağ ölümsüzdür! Özgürlüğü ve kurtuluşu herkesten ve her şeyden daha fazla isteyen bu uğurda emeğin eğittiği bilinçle savaşarak şehit düşen proletarya partisinin dördüncü genel sekreteri Mehmet Demirdağ yoldaşı üstlendiği öncü pratik ve önder duruşuyla tanırız.

Yalım Nubar’dan Ozanyan Nubar’a Süren Hikaye Bizim!

Botan’dan Yozgat’a dek uzanan toprakların bağrından çıkıp İstanbul Ermeni yetimhanelerinde okumaya gelip, orada bilge önder İbrahim Kaypakkaya yoldaşın devrimci görüşleriyle tanışan ve tutkuyla bağlanan yoksul Ermeni çocukların hikayeleridir, Ermeni devrim şehitlerimizin hikayeleri.

Onları doğdukları topraklardan koparıp buruk ve sancılı bir şekilde İstanbul yollarına düşüren tarihsel gerçeklerin yanında yokluk ve yoksulluktur da. Onları İstanbul yolculuğuna çıkaran çaresizlik, yalnızlık, sahipsizliktir.

Mısır'ı Mesken Tutan Türk Tekelleri

Deutsche Welle (DW)'de Aram Ekin Duran'ın, „Türk Şirketleri Mısır'a Kaçıyor“ adlı bir haberi yayınlandı. Sıradan bir haber gibi gözüküyor, ama, Türkiye ekonomisinin ve Türk devletinin niteliğini araştıranlar, sorgulayanlar için küçük bir haber olmaktan öte bir anlam taşıyor. Özellikle de kendine ML ve Maoist diyen komünist örgütler için daha fazla önem taşıması gerekiyor.

Hesaplaşma mı? Kutlama mı?

Faşist TC devleti hem ülke içinde hem de bölgesel düzeyde, resmi ve sivil militarist güçleriyle başta Kürt halkı olmak üzere demokrasi ve özgürlükten yana olan herkesi yok etmek ve devlet terörüyle susturmak için çalışmaya devam ediyor. Bu süreç aynı zamanda TC’nin kuruluşunun da yüzüncü yıl dönümüdür.

TC, yüz yıl önce Osmanlı yıkıntıları üzerinde tekçi bir zihniyetle kuruldu. Ermeni soykırımında, diğer azınlık halkların yok edilip sindirilmesinde aktif rol alan ittihatçı birçok ırkçı kadro da kuruluş sürecinde rol aldı.

Halka Nasıl Yaklaşacağız?

Milyonlar açlık ve yoksulluk içinde, demokratik haklardan yoksun, özgürlük kırıntılarına bile muhtaç bir durumda yaşıyor. Haksızlık, hukuksuzluk ve adaletsizlik karşısında kitleler ya seslerini yeterince yükseltememekte ya da sınırlı sayıda insanla zulüm karşısında direnmeye çalışmaktadır. Birbirinden bağımsız, sınırlı direniş güçlerinin mücadele ettiği süreci yaşıyoruz. Damlaların derelere, derelerin nehirlere, nehirlerin bendlerini yıkacak duruma gelme ihtiyacı var.

“Kuruluşunun 100. Yılında TC’nin Diğer Yüzü Türkiye’de Ulusal Azınlıklar Sorunu”*

Türkiye’de ulusal sorun ve azınlıklar meselesini incelerken nasıl bir ülkede yaşadığımız, ülkeyi hangi sınıfların yönettiği, ulusların hangi tarihi koşullarda ortaya çıktığı, ulusal sorunun ekonomik ve politik nedenlerini açıklamak durumundayız.

Ulus, tarihsel olarak meydana gelmiş, ortak bir dil, ortak bir pazar, ortak bir kültür birliği ve ortak bir ruhi şekillenmende ifadesini bulan istikrarlı bir insan topluluğudur. Ulus, sadece tarihi bir kategori değil bir çağın, yükselen kapitalizm çağının ortaya çıkardığı bir olgudur.

Yüz yıllık çakma Türk devleti (Nubar Ozanyan)

Aradan bir asır geçmesine, tarihin yaprakları değişmesine karşın Türkiye Cumhuriyeti temelde bir değişime gitmeden dün olduğu gibi imha ve inkar zihniyetiyle yaşamaya, Orta Çağ’ın karanlığında kalmaya devam ediyor.

Fetih ve işgallerden, zulüm ve soykırımdan başka övünülecek bir tarihi, Hitler faşizmine örnek olmaktan başka bir başarısı olmayan TC, ceberut devlet olma niteliğinden hiçbir şey kaybetmeden yüzüncü yılını kutluyor.

Aşk Her Şeyi Affeder mi - Partiler Neden Diktatör / ERGÜN ASLAN

Klasik emperyalizmle modern emperyalizm arasında çeşitli proletaryaların ve (komprador) sınıfların olduğu bir memlekette modern proletaryaların partisinin birliğinin ve özgürlüğünün yegane (ve yegane) güvencesinin yerel yönetimlerin özerkliğe varabilecek kadar geniş demokratik haklara sahip olmaları olduğu bilgisini kim inkar edebilir ki.

Üüüü.... üüüü....

Ya.... ya...

Bir insan aldığı görevden başka her şeyi konuşur mu.

Hom... hom.. hom...

Bunlar... bunlar... daha çok....

 Filelerin sultanlarını karşımıza çıkarırlar.

 Daha çok...

Rojava, Filistin, Karabağ: İşgal, Yıkım ve Direniş (Yorum)

Ortadoğu tarihi boyunca yer küremizin en çatışmalı bölgelerinden biri olmuştur. Bölgenin stratejik konumu, uygarlığın gelişim düzeyi, baskıya, sömürüye dayalı dış müdahaleler için güçlü zeminler sunmuştur. Kuşkusuz bölgedeki iç çelişkiler ve çatışmalar da her zaman dış müdahaleleri kolaylaştırmıştır. Özellikle dinsel ve mezhepsel çatışmalar hem çağdaş temelde toplumsal gelişmeleri frenlemiştir hem de bölgeyi dış saldırılara açık hale getirmiştir. Bu nesnel zemin üzerinde toplumsal çürümeler, işbirlikçi ilişkiler ve itaat kültürü bir yaşam tarzına dönüştürülmüştür.

“Hamas-İsrail Çatışmasında” İtidal Çağrısı Yapmak…(Polemik)

Filistinli 14 direniş örgütünün, 7 Ekim günü “Aksa Tufanı” adıyla İsrail devletine yönelik operasyonu, başta Ortadoğu olmak üzere tüm dünyada büyük bir yankı uyandırdı. Hamas gibi İslamcı örgütlerin yanısıra ve de Filistin Halk Kurtuluş Cephesi, Filistin Demokratik Halk Kurtuluş Cephesi gibi Marksist eğilimli hareketlerin de yer aldığı hamle, Siyonist İsrail’in tarihi boyunca aldığı en büyük darbelerden biri olarak kayıtlara geçti. Sözkonusu direniş, kısa sürede dünyanın dört bir yanında devrimci, ilerici güçler nezdinde çok ciddi saflaşmaları da beraberinde getirdi.

Sayfalar