Pazartesi Nisan 29, 2024

Neden siyasete atıldım – Günay Aslan

Önceki gün çocukken tozlu sokaklarında bilye oynadığım, gençken geniş bahçeli cumbalı evlerin duvarlarına, ‘kahrolsun sömürgecilik yaşasın özgürlük’ sloganları yazdığım, bir dönem arzuhalcilik, sonra gazetecilik yaptığım; gazetecilik yaptığım için kaçmak zorunda kaldığım aşkın kenti Van’da bir basın toplantısı düzenledim.

Basın toplantısına kentin kadim halklarından ve inançlarından Ermeniler, Asuri Süryaniler, Yahudiler ve Êzîdîler dışındaki herkes katılmıştı.

100 öncesi onların varlıkları bu topraklardan kazındığı için bu kadim halkların ve inançların temsilcileri toplantımıza gelememişlerdi.

Fakat Kürtler, Türkler, Azeriler, Romanlar, Araplar, Van’a sonradan yerleştirilen Lazlar ve Afganlar gelmişti.

Ayrıca kadınlar, çocuklar, yaşlılar, gençler, sanatçılar, yazarlar, araştırmacılar, iş adamları, öğrenciler, işsizler, eski(meyen) devrimciler, kirli savaşın mağduru aileler de gelmiş; salona yerleşmişlerdi.

Bir zamanlar gerçek aşkına bağlı gazetecilik yaptığım; Kürt halkı başta olmak üzere inkar ve imha edilmek istenen bütün ezilenlerin sesini duyurmaya çalıştığım için kaçmak zorunda kaldığım Van’da şimdi kendime barıştan ve özgürlükten yeni bir tarih inşa ediyordum.

Dolayısıyla hem hüzünlü hem de heyecan doluydum.

Hüzünlüydüm zira, bunun bedeli çok ağır olmuştu.

Dini, dili, etnik kökeni, mezhebi, düşüncesi ve cinsiyeti ne olursa olsun herkesin eşit olduğu; herkesin kendini ifade etme ve yönetme hakkı bulunduğunu gerçeğini anlatmak için bile çok ağır bedeller ödemek zorunda kalmıştık.

Birlikte yola çıktığım, o zorlu günleri paylaştığım, anlamlı ve onurlu değerler uğruna birlikte savaştığım insanların çoğu bu yüzden burada değildi.

Onlar da toplantımıza gelememişlerdi. O güzel yürekli insanların kimdi toprağın altında, kimi dağda, kimi zindanda, kimi hala sürgündeydi.

Heyecanlıydım çünkü, yıllardır içimde yanan bir geri dönme özlemi vardı. Sonunda onu onurlu bir biçimde gerçekleştirmiş; halkımın ve onun çıplak yürekli çocuklarının ödedikleri bedeller sayesinde Van’a başım dik dönebilmiştim.

Tuhaf bir ruh hali içindeydim. Sesim sürekli titriyordu. Heyecandan dilimin altında dolaşan binlerce sözcüğü sıraya koymakta zorlanıyordum.

Söyleyecek çok şeyim vardı. Yüreğimi sürgünde yaşlanmış binlerce göçebe sözcük basmıştı.

Ne var ki benim için büyük bir erdem kaynağı olan geçmişten çok söz etmedim. Göçebe sözcüklerime fazla yer vermedim. Geçmişin yerine bugüne ve geleceğe dair bazı şeyler söyledim.

Toplantıda aktif siyaset yapmak amacıyla Halkların Demokratik Partisi; HDP’ye katıldığımı ve 7 Haziran seçimlerinde Van’dan milletvekili aday adayı olduğumu açıkladım.

Orada da söylediğim gibi; bu adımı atarak çok ağır bir sorumluluk ve çok ciddi riskler aldım. Kaldı ki bu kararı almak benim içim hiç de kolay olmadı.

Günler haftalar boyu durmadan iç yolculuklar yaptım. Gittiğim her yerde, ulaştığım her çevrede bununla ilgili tartışmalar yaptım. Karar öncesi çok zorladım.

Ama sonunda koşullar ne olursa olsun anlamlı ve onurlu değerleri korumanın; hayata anlam katmanın her zaman mümkün olduğu gerçeğinden hareketle yüreğime korku salan bütün olumsuzlukları bir kenara bıraktım.

Mevlana, "Her şey üstüne geldiğinde ve seni dayanamayacağın bir noktaya getirdiğinde sakın vazgeçme" diyor. "Çünkü orası, gidişatın değişeceği yerdir" diye de ekliyor.

Legal siyasete dair çok şey yazmış ve söylemiş biri olarak koşulların beni getirdiği noktada artık vazgeçemezdim.

Sonunda aktif siyasete katılma kararı aldım ve gidip HDP’nin kapısını çaldım.

‘Neden HDP?’ sorusuna gelince;

Dünyanın Ortadoğu'nun ve Türkiye'nin artık eskisi gibi olamayacağı anlaşılıyor. Egemen sınıflar Türkiye'de AKP eliyle kendi geleceklerini garanti almaya çalışıyor.

Egemenlerin projesi AKP.

Açların, ezilmişlerin, yoksulların, kadınların, gençlerin, işsizlerin, ötekileştirilen bütün halkların ve sınıfların tek adresiyse HDP.

Kadını ortaçağ karanlığından alıp bu coğrafyada bir özne yaptığı için HDP. Kölenin kölesi, ezik bir halkı; Kürt halkını ayağa kaldırdığı için HDP.

Amed zindanlarında, Cudi'de, Gabar'da, Herekol'da, Kasaplar Deresi’nde, Şeyh Cuma'da, Dersim'de, Lice'de, Kobanê'de, Şengal'de yükselen bir geleneğin takipçisi olduğu için HDP.

Sadece Kürt'leri değil, bütün ezilenleri ve insanlığı savunduğu için HDP... (yeniozgurpolitika)


60339

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Son Haberler

Misafir yazarlar

Siyasi Tutsakların Tecridi Kırma Mücadelesinin Neresindeyiz? (Yorum)

Emperyalist kapitalist sisteme karşı mücadele eden devrimcilere, komünistlere karşı hemen her ülkede gözaltı ve tutuklama sistematik bir şekilde devam ediyor.

Bu sistematik durum, bu faşist devletler nezdinde tutuklananların her gün daha da derinleşen br şekilde tecrit altında bırakılması anlamına da geliyor.

Egemenler dünyanın dört bir yanındaki devrimci ve komünistlere dönük saldırılarını, katletmekle bitiremediğinde esir alma, tutsaklar üzerinden muhalif güçleri, toplumu sindirme, hapishaneleri bu sindirmenin en önemli aracı haline getirmek hedefiyle yürülüğe sokmaktadır.

Artsakh (Dağlık Karabağ) Tehciri: Stalin Düşmanlığı ve Sosyalizme Saldırı

Uluslararası alanda sömürü, baskı, saldırı ve ilhaklar son dönemlerde katbekat artmış ve katmerli boyutlara tırmanmıştır. Emperyalist devletler ve onların güdümündeki gerici devletlerin, tüm ezilen sınıflar ve toplumlar üzerindeki saldırı furyası, had safhaya ulaşmış durumda. Öyle ki, uluslararası hakim sistem bir taraftan mevcut sorunların bedelini giderek ezilen yığınlara ve mazlum uluslara daha fazla yüklerken diğer taraftan saldırılarını da daha acımasız ve daha şiddetli boyutlara tırmandırmış durumdadır.

Garod – “Hasret” (Nubar Ozanyan)

Halkların coğrafyaları suç ve cinayet örgütü gibi çalışan devletler tarafından zorla boşaltılıyor. Soykırım, işgal, tehcir zulmüyle toprakları cehenneme dönüşen halklar; belirsizliğe, bilinmezliğe, karanlığa doğru zorla sürülüyor. Boyunlarında geleceksizlik zinciriyle birlikte adına yaşamak denilen zulme mahkum ediliyor.

Gerilla, haktır ve halktır (Nubar Ozanyan)

Sınırları ateşten ordularla kuşatılmış her dört parça toprakta, yaşam ve var olma hakkı ellerinden zorla gasp edilmiş Kürt halkının, direnme ve isyan etmekten başka çıkış yolu var mıdır? Kürtlere, ezilenlere kıyamet yaşatılırken her bir karış toprağına ölüm yağdırılırken, en dezavantajlı koşullar altında gerilla, çıplak elleri ve cesur yürekleriyle özgürlükleri uğruna savaşmaya devam ediyor.

TURAN TALAY’IN ANISINA…

Onu maalesef ki çok erken denilebilecek bir yaşta, henüz 68’indeyken, 11.10.2023 tarhinde yitirdik. Bu ani ve erken ölümü tüm sevenlerini, yoldaşları ve dostlarını derinden sarstı ve acılara boğdu.

Akciğer kanserine yakalanmıştı. Hastalık, özelliklede ikinci kez nüksettikten sonra çok hızlı ve sinsi bir şekilde gelişti. Öyle ki doktorların her şeyin normal göründüğünü söylediklerinin kısa bir süre sonrasında yapılan muayende, kanserin kafaya sıçradığı ve de yayıldığı tespit edildi. Artık tıbben yapılabilecek bir şey de yokmuş. 

Emperyalist Kamplar Arasına Sıkıştırılmış Bir Halk: Filistin

Filistin-İsrail sorunu olarak bilinen ve esas olarak da Filistin topraklarında İsrail'in kurulmasının teorik ve politik temeli 1890'lı yılların sonunda atılıyor. 1. emperyalist paylaşım savaşıyla koşullar olgunlaştırılıyor. 2. emperyalist dünya savaşı sonrası ise emperyalist burjuvazi, Filistin'i parçalamayı ve orda İsaril devleti inşa etmeye karar veriyor ve bunu Filistin halkının soykırıma uğratma pahasına gerçekleştiriyorlar. Alman emperyalizmi tarafından soykırıma uğratılan yahudi halkı, bir başka ulusu (Filistinlileri) soykırıma uğratarak kendi ulusal varlığını inşa ediyor.

Hazan Ayının Şehitleri

Kasım, proletarya partisinin en değerli kadro, komutan ve savaşçılarının katledildiği aylardandır.  Hüzün ve öfkenin birlikte yaşandığı aydır. III. Konferans delegelerini, komünist önder Mehmet Demirdağ’ı ve Aliboğazı şehitlerini hep bir hazan ayında kaybettik. Zafere açılan kapıyı adım adım aralayan, özgürlüğe giden yolu damla damla döşüyen Kasım ayı şehitlerimiz tarihin yüceliğine kavuşanlardır. Onlar, yarınların mutlak yenenleri olarak yazılacaktır parti ve devrim notlarımıza.

“Durum İyidir, Gerçekler Devrimcidir”

Yaşadığı dönemin özelliklerini anlayarak, savaşın hükmüne, zorun değiştirici rolüne inanan, sınırlı yaşamını sınırsız davaya adayan önder yoldaş Mehmet Demirdağ ölümsüzdür! Özgürlüğü ve kurtuluşu herkesten ve her şeyden daha fazla isteyen bu uğurda emeğin eğittiği bilinçle savaşarak şehit düşen proletarya partisinin dördüncü genel sekreteri Mehmet Demirdağ yoldaşı üstlendiği öncü pratik ve önder duruşuyla tanırız.

Yalım Nubar’dan Ozanyan Nubar’a Süren Hikaye Bizim!

Botan’dan Yozgat’a dek uzanan toprakların bağrından çıkıp İstanbul Ermeni yetimhanelerinde okumaya gelip, orada bilge önder İbrahim Kaypakkaya yoldaşın devrimci görüşleriyle tanışan ve tutkuyla bağlanan yoksul Ermeni çocukların hikayeleridir, Ermeni devrim şehitlerimizin hikayeleri.

Onları doğdukları topraklardan koparıp buruk ve sancılı bir şekilde İstanbul yollarına düşüren tarihsel gerçeklerin yanında yokluk ve yoksulluktur da. Onları İstanbul yolculuğuna çıkaran çaresizlik, yalnızlık, sahipsizliktir.

Mısır'ı Mesken Tutan Türk Tekelleri

Deutsche Welle (DW)'de Aram Ekin Duran'ın, „Türk Şirketleri Mısır'a Kaçıyor“ adlı bir haberi yayınlandı. Sıradan bir haber gibi gözüküyor, ama, Türkiye ekonomisinin ve Türk devletinin niteliğini araştıranlar, sorgulayanlar için küçük bir haber olmaktan öte bir anlam taşıyor. Özellikle de kendine ML ve Maoist diyen komünist örgütler için daha fazla önem taşıması gerekiyor.

Hesaplaşma mı? Kutlama mı?

Faşist TC devleti hem ülke içinde hem de bölgesel düzeyde, resmi ve sivil militarist güçleriyle başta Kürt halkı olmak üzere demokrasi ve özgürlükten yana olan herkesi yok etmek ve devlet terörüyle susturmak için çalışmaya devam ediyor. Bu süreç aynı zamanda TC’nin kuruluşunun da yüzüncü yıl dönümüdür.

TC, yüz yıl önce Osmanlı yıkıntıları üzerinde tekçi bir zihniyetle kuruldu. Ermeni soykırımında, diğer azınlık halkların yok edilip sindirilmesinde aktif rol alan ittihatçı birçok ırkçı kadro da kuruluş sürecinde rol aldı.

Sayfalar