Perşembe Mayıs 16, 2024

Neden siyasete atıldım – Günay Aslan

Önceki gün çocukken tozlu sokaklarında bilye oynadığım, gençken geniş bahçeli cumbalı evlerin duvarlarına, ‘kahrolsun sömürgecilik yaşasın özgürlük’ sloganları yazdığım, bir dönem arzuhalcilik, sonra gazetecilik yaptığım; gazetecilik yaptığım için kaçmak zorunda kaldığım aşkın kenti Van’da bir basın toplantısı düzenledim.

Basın toplantısına kentin kadim halklarından ve inançlarından Ermeniler, Asuri Süryaniler, Yahudiler ve Êzîdîler dışındaki herkes katılmıştı.

100 öncesi onların varlıkları bu topraklardan kazındığı için bu kadim halkların ve inançların temsilcileri toplantımıza gelememişlerdi.

Fakat Kürtler, Türkler, Azeriler, Romanlar, Araplar, Van’a sonradan yerleştirilen Lazlar ve Afganlar gelmişti.

Ayrıca kadınlar, çocuklar, yaşlılar, gençler, sanatçılar, yazarlar, araştırmacılar, iş adamları, öğrenciler, işsizler, eski(meyen) devrimciler, kirli savaşın mağduru aileler de gelmiş; salona yerleşmişlerdi.

Bir zamanlar gerçek aşkına bağlı gazetecilik yaptığım; Kürt halkı başta olmak üzere inkar ve imha edilmek istenen bütün ezilenlerin sesini duyurmaya çalıştığım için kaçmak zorunda kaldığım Van’da şimdi kendime barıştan ve özgürlükten yeni bir tarih inşa ediyordum.

Dolayısıyla hem hüzünlü hem de heyecan doluydum.

Hüzünlüydüm zira, bunun bedeli çok ağır olmuştu.

Dini, dili, etnik kökeni, mezhebi, düşüncesi ve cinsiyeti ne olursa olsun herkesin eşit olduğu; herkesin kendini ifade etme ve yönetme hakkı bulunduğunu gerçeğini anlatmak için bile çok ağır bedeller ödemek zorunda kalmıştık.

Birlikte yola çıktığım, o zorlu günleri paylaştığım, anlamlı ve onurlu değerler uğruna birlikte savaştığım insanların çoğu bu yüzden burada değildi.

Onlar da toplantımıza gelememişlerdi. O güzel yürekli insanların kimdi toprağın altında, kimi dağda, kimi zindanda, kimi hala sürgündeydi.

Heyecanlıydım çünkü, yıllardır içimde yanan bir geri dönme özlemi vardı. Sonunda onu onurlu bir biçimde gerçekleştirmiş; halkımın ve onun çıplak yürekli çocuklarının ödedikleri bedeller sayesinde Van’a başım dik dönebilmiştim.

Tuhaf bir ruh hali içindeydim. Sesim sürekli titriyordu. Heyecandan dilimin altında dolaşan binlerce sözcüğü sıraya koymakta zorlanıyordum.

Söyleyecek çok şeyim vardı. Yüreğimi sürgünde yaşlanmış binlerce göçebe sözcük basmıştı.

Ne var ki benim için büyük bir erdem kaynağı olan geçmişten çok söz etmedim. Göçebe sözcüklerime fazla yer vermedim. Geçmişin yerine bugüne ve geleceğe dair bazı şeyler söyledim.

Toplantıda aktif siyaset yapmak amacıyla Halkların Demokratik Partisi; HDP’ye katıldığımı ve 7 Haziran seçimlerinde Van’dan milletvekili aday adayı olduğumu açıkladım.

Orada da söylediğim gibi; bu adımı atarak çok ağır bir sorumluluk ve çok ciddi riskler aldım. Kaldı ki bu kararı almak benim içim hiç de kolay olmadı.

Günler haftalar boyu durmadan iç yolculuklar yaptım. Gittiğim her yerde, ulaştığım her çevrede bununla ilgili tartışmalar yaptım. Karar öncesi çok zorladım.

Ama sonunda koşullar ne olursa olsun anlamlı ve onurlu değerleri korumanın; hayata anlam katmanın her zaman mümkün olduğu gerçeğinden hareketle yüreğime korku salan bütün olumsuzlukları bir kenara bıraktım.

Mevlana, "Her şey üstüne geldiğinde ve seni dayanamayacağın bir noktaya getirdiğinde sakın vazgeçme" diyor. "Çünkü orası, gidişatın değişeceği yerdir" diye de ekliyor.

Legal siyasete dair çok şey yazmış ve söylemiş biri olarak koşulların beni getirdiği noktada artık vazgeçemezdim.

Sonunda aktif siyasete katılma kararı aldım ve gidip HDP’nin kapısını çaldım.

‘Neden HDP?’ sorusuna gelince;

Dünyanın Ortadoğu'nun ve Türkiye'nin artık eskisi gibi olamayacağı anlaşılıyor. Egemen sınıflar Türkiye'de AKP eliyle kendi geleceklerini garanti almaya çalışıyor.

Egemenlerin projesi AKP.

Açların, ezilmişlerin, yoksulların, kadınların, gençlerin, işsizlerin, ötekileştirilen bütün halkların ve sınıfların tek adresiyse HDP.

Kadını ortaçağ karanlığından alıp bu coğrafyada bir özne yaptığı için HDP. Kölenin kölesi, ezik bir halkı; Kürt halkını ayağa kaldırdığı için HDP.

Amed zindanlarında, Cudi'de, Gabar'da, Herekol'da, Kasaplar Deresi’nde, Şeyh Cuma'da, Dersim'de, Lice'de, Kobanê'de, Şengal'de yükselen bir geleneğin takipçisi olduğu için HDP.

Sadece Kürt'leri değil, bütün ezilenleri ve insanlığı savunduğu için HDP... (yeniozgurpolitika)


60680

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Son Haberler

Sayfalar

Misafir yazarlar

Ermeni Devrimcilerin İttifak Deneyiminden Hareketle “YÜRÜ BE KEMAL…”

6 Şubat depremleri sonrasında on binlerce can kaybının ardından 14 Mayıs 2023 tarihinde “Başkanlık” ve “Milletvekilliği Genel Seçimleri”nin “yenilenme”si kararı alındı. Depremler ve ardından yaşanan sellere rağmen ülke seçim sath-ı mahalline girmiş bulunuyor. Seçim, iktidardaki AKP-MHP partilerinin oluşturduğu “Cumhur İttifakı” ve ona eklemlenen partiler ile CHP-İYİ Parti’nin başını çektiği “Millet İttifakı”nın oluşturduğu iki ana siyasi kampın iktidar mücadelesi biçiminde gelişiyor.

ATAERKİL SİSTEME KARŞI MÜCADELE SORUNU, EZEN-EZİLEN CİNS ÇELİŞMESİNİN ÇÖZÜMÜ SORUNUDUR

Sorunların doğru çözümü, öncelikle onların özünün tam olarak ne olduğu veya neye tekabül ettiğinin eksiksiz olarak ortaya konulmasıyla doğrudan bağlantılıdır. Yani sorun aslında tıpkı şuna benziyor: Doğru ve isabetli tedavi ancak ki doğru teşhis ile mümkün olabilir.

“Kadın sorunu” olarak tanımlanan sorun da böyledir. Sorunun özü bir kez gözden kaçırıldımıydı, sorunun kendisi de çözümü adına ileri sürülenler de isabetli ve doğru olarak ortaya konma şansını yitirir esasen.

Azaduhi (Nubar Ozanyan)

Herkesin anlatılacak bir hikayesi, yazılacak bir yaşamı vardır. Liceli Azaduhi’nin hikayesi, soykırım yaşamış bir Ermeni kadının Lice’den Diyarbakır’a, İstanbul’dan Hollanda’ya uzanan sürgün hikayesidir. Doğduğu yerde yaşayamadığı gibi ölemeyenlerin hikayesidir. Onun hikayesi kolay taşınamaz acıların, tanımlanması zor hüzünlerin hikayesidir. İyilik yapmaktan başka bir şey bilmeyen, ekmeğini paylaşmaktan başka bir şey düşünmeyen, direngen Liceli bir Ermeni kadının hikayesidir.

Katledilişinin 50. Yılı Vesilesiyle KAYPAKKAYA ve TKP-ML

Faşist T.C. Devleti tarafından, bundan 50 yıl önce bir komünist önder, aylarca süren işkenceli sorgular ardından hunharca katledildi. Buradan bir kez daha bu cinayeti kınıyor ve Türkiye-

K. Kürdistan devrimci hareketinin ender yetiştirdiği bu komünist önderi saygıyla anıyor ve ideallerine bağlı kalacağımızın sözünü yineliyorum.

Onun katli, “işkence sonucu ölüme sebebiyet verme” şeklinde olmayıp; bizzat devletin ilgili ve yetkili kurum ve kişilerince, “devletin ulvi çıkarları adına” karar altına alınan bilinçli ve iradi bir cinayettir.

Partizan’ımızı Özlüyor, Mücadelesini Örnek Alıyoruz | Hüseyin Şenol

Partizan’ımızın hayatını kaybetmesinin üzerinden tam iki yıl geçti… Dursun Çaktı’nın bize bıraktığı miras gibi; demokratik kitle örgütlenmesi anlayışının tüm alanlarda yerleşmesi olmazsa olmazımız olmalıdır…

İki yıl önce 25 Şubat’ta, daha 65 yaşında kaybettiğimiz Dursun Çaktı’yı, Partizan’ımızı özlemle anmaya devam ediyoruz ve sürekli anacağız.

Ölümün susturduğu yaşamlar (Nubar Ozanyan)

Yoksulluk, zulüm yetmiyormuş gibi depremin ve kışın beyaz zulmü de halkımızı ölüm karşısında çaresiz ve yalnız bıraktı. Devlet, yüz binlerce insanı canlı canlı toprağa gömdü. Kapitalizmin sermayesi yine halkın canı ve kanıyla yıkandı.

Depreme dayanıksız konutlar halkın mezar taşı oldu. Yoksulluk, kış, çaresizlik, ölüm ezilenleri üşütmeye devam ediyor. Kapitalist sistem, kendisiyle birlikte insanlığı hızla belirsiz bir yıkım ve sona doğru götürüyor. Her şeyi metalaştıran kapitalizm, yaşam gibi ölümü de metalaştırarak insanlığı çaresizliğe ve yıkıma doğru sürüklüyor.

Halk Düşmanı Faşist İktidar Yargılanmalıdır!

Deprem yerkürenin  doğal bir harektliliğinin sonucudur, insanlar için bir felaket haline gelmesi ise, toplumsal sistemin sınıfsal karakteriyle doğrudan ilgilidir. Bilim ve buna bağlı olarak teknolojinin gelişmediği zamanlarda insanların doğal felaketlerden daha büyük zarar görmesi doğaldı. İnsanlık doğanın hareketini öğrendikçe onunla uyumlu yaşamasınıda öğrendi.

2023 Seçimlerinde okun sivri ucunu neden hakim sınıf kliklerinden en gerici en faşist olanına yöneltmek zorundayız ?

Başta Emek ve Demokrasi Bloğu olmak üzere halk güçlerinin önemlice bir kesimi 2023 seçimlerinde Tayip Erdoğan ve AKP ve MHP dinci faşist iktidar blokunun önünün kesilmesini; günün isabetli siyasi taktiği olarak belirlemişken, ancak ne var ki bir kesim sol-sosyalist ve komünist güçler ise, bunun aksine; “bir faşisti indirip yerine bir başka faşistin gelmesi için oy kullanamayız” diyerek, cumhur başkanı seçiminde ‘boykot’ taktiğini, günün isabetli taktiği olarak ileri sürmekte.

Birazda Muziplik

1) Kadrolar sürekli birliktelik (mutluluğu dışarda arama) yarışına sürüklenir.

2) Yarışı beceremeyenler, geri kalanlar veyahutta ret edenler diskalifiye olur.

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

Sizde bizi kandırmıyorsunuz değil mi...

Ah... devrimci demokrasiciğim... ah....

İnsanların ilişkilerini kınarken, kınadığı insanlarla bozulan arasını düzeltmeye gelenlere kınadığı ilişkilerle yakalanmak....

Ve yahutta....

Katledilişinin 50. Yıldönümünde İbrahim Kaypakkaya HESAPLAŞMA, KOPUŞ VE YENİ BİR YOL

Kafasında üstü yırtık ve yamalı kahve renkli bir kasket, sırtında yerli bir askeri parka, altında ceket, kazak… üst üste giyilmiş üç tane pantolon, ayağında bir çift beyaz yünden yapılmış ve köylerde elle örülen çorap ve onun üzerinde naylon çorap, bir çift 45 numara Çelik marka lastik ayakkabı”yla tutsak edildi.1 

Kavganın ve Mücadelenin Ozanı; Yetiş Yalnız…

İbrahim Kaypakkaya, ilgilenenler tarafından bugüne kadar birçok özelliği ile tanındı, bilindi. En yaygın bilinirliği‚ “ser verip sır vermemesidir” sanırız. Doğrudur, Kaypakkaya işkencede direndi. Onun düşmana karşı direnişi inadından veya acıya dayanıklı olmasından kaynaklanmıyordu elbette… Bunu nereden mi biliyoruz? Dönemin en azgın faşist uygulamaların yapıldığı Amed Zindanı’nda yapmış olduğu siyasi savunmadan. Kemalist faşist diktatörlüğe karşı, onun elinde tutsakken dahi örgütsel ilişkilerini deşifre etmeden, uğruna mücadele ettiği komünizm düşüncesini savunmasından biliyoruz.

Sayfalar