Cumartesi Mayıs 18, 2024

Nasuh Mitap geçti bu dünyadan…ismail cem özkan]

İlk söz bir bildirge ile söylendi, son söz henüz söylenmedi. Çünkü mücadele bitmedi. Devrimci yol engebelidir derdik, ama en önemlisi bir devrimci yolcu kutuplara gitse kendi yaşayacağı alan açar ve fikrimizin yayılması için nüveler kurar, geliştirir ve mücadeleyi kucaklar derdik...

Nasuh, Mahirlerin yarattığı mücadele geleneğini taşıdı, bir devrimcinin nasıl olmasını yaşamı ile gösterdi. O içeriden çıktıktan sonra geçmiş üzerine fazla konuşmadı, küskünlükleri büyütmedi, danışıldığında düşüncesini söyledi ama illa ben bunun başına oturayım yönlendireyim demedi. Gençlerin önünü açtı, elinizde geçmişin birikimi var, iyi değerlendirin ve bizim hatalarımızdan ders çıkarın dedi... Ama pek sesini sanırım duyuramadı, çünkü henüz Devrimci Yol fikrini aşabilmiş bir örgütlenme yaratılamadı. Bugün dahi hala Devrimci Yol dergisinden alıntı yapılıp konuşuluyorsa, geçmişin deneyimlerine güzellemeler yapılıyorsa ortada henüz başlanamamış bir mücadele ve örgüt sorunu duruyor demektir...

Nasuh Mitap ismi polis kayıtlarına ilk defa ne zaman düştü bilemiyorum ama THKP-C süreci Mahir Çayan ve arkadaşlarının bıraktığı mirası Kızıldere sonrasında Devrimci Yol bünyesinde yeniden yorumladığı bir kurul içinde aktif rol oynadı. Devrimci Yol kurucu üyesidir ve Ankara’da merkezi davada yargılanan önemli bir sanığıdır. İşkencede beli kırılmış, DAL sürecinden sağ olarak çıkmayı bilmiş bir direnendir. O, iki faşist askeri darbe sürecini yaşamış, her iki süreçte de yoldaşlarını kaybetmiş, yenilgiyi tatmış ama yeniden ayağa kalmayı bilmiş bir devrimcidir. O devrimciliği, ‘insanın insanlığa sahip çıkması’ olarak algılamış ve yaşam ilkesi haline getirmiştir.

Devrimcilik dayanışmadır.

Okula ilk gittiği yıllarda emeği ile ekmeğini kazanmış, ömrünün son deminde de yine ekmeğini emeği kazanmasının onurunu yaşamıştır.

Devrimci Yol süreci çok kısa sürede çok işler yapmış, belki de yaşlarının gereği tam örgüt olamadan yenilgiyi yaşamışlardır ama yenilgi geçmişte başarılan güzellikleri yok etmemiştir. Fatsa deneyimi üçüncü bir yolun varlığını kanıtlamış ve toplumun yeniden bir arada yaşayabileceği bir sistemin ilk nüvelerini yaşatarak kanıtlamıştır. Direniş Komiteleri ile Çorum’da ve diğer katliam denemelerinde Maraş olayının tekrarlanması engellenmiş ve birlikte mücadeleyi öne çıkarmıştır. Dönemin koşulları içinde sol içinde siyasi çatışmaların sıcak çatışmalara dönmemesi için orta yolcu kabul edilen tutum sergilemiş olmasına rağmen kısa süreli çatışmadan da kendisini kurtaramamıştır. Devrimci Sol ayrılığı gücünün önemli bir bölümünü yok etmiş olmasına rağmen, mücadeleye devam demiş ve inandıkları yoldan geri adım atmamışlardır. Devrimci Yol geleneğinde özgün söz söyleme ve özgün eylemler geliştirme vardır. Her ne kadar dikey örgütsel yapısı olmuş olsa da yatay örgütlemenin her türlü olanağından yararlanmış ve 12 Eylül mahkemelerinde birden fazla Devrimci yol davalarının açılmasına sebep olmuştur.

Mamak süreci yenilgi sürecidir, cezaevlerinden bugüne taşınan eteklerde birikmiş taşlar durmaktadır. O taşlar yeni bir örgütlenme yöntemi ile ortadan kaldırılabilirdi, fakat ne yazık ki Devrimci Yol örgütlenmesini aşan ve mücadele içinde yarattığı pratiği ile Devrimci Yol eleştirisini yaratan bir süreç oluşmadı. THKP-C eleştirisi Devrimci Yol olmasına rağmen, Devrimci Yol eleştirisi henüz yapılabilmiş değildir. Teoride yapılan eleştirilen hayatta karşılık bulması önemlidir, Nasuh ve yoldaşlarının taşıdığı gelenekte ise eleştiri pratik süreç ile olur.

Nasuh Mitap bir sürecin önemli bir tanığıdır, onun yaşamı bir dönemi anlamak için ipuçlarını içinde barındırır. Onun hayatını anlatmak demek siyasi gelişmeleri gözden geçirmek ve onun duruş noktasından yeniden yorumlamak demektir. Köşe yazısı boyutunda bunu yapacak ne yazık ki gücüm yok. Başaran Aksu sözünü ödünç alarak diyebilirim ki; Nasuh Mitap “iradenin etik suskunluğu”

Ölenler bu dünyadan gittiler ama onları yaşatacak şey mücadeledir... Onları aşıp güzel günleri görmektir...

Tek tek gidiyorlar geleneği yaratanlar...

Gelenek ancak mücadele içinde yaşar. Ölenleri sözler ile anmak önemli değildir, onları aşan ve pratiğimize onların eksiklerini tamamlamaktır. Onlar, Mustafa Özenç duygularında seslendirdiği gibi; “o büyük gün geldiğinde...” zaten aramızda olacaklar.

İsmail Cem Özkan

 

“O büyük gün geldiğinde 
ben kimbilir kaç yıldan beri 
ebedi yatağımda toprağın derinliklerinde 
sonsuz bir uykuda uyuyor olacağım 
fakat alınca ne zamandır beklediğim haberi 
uyanıp, sesimi kimse duymadan 
o büyük zaferin tarifsiz coşkusuyla 
kara toprağın altından, ben de haykıracağım. 
Unutup geçmişte kalan acı dünü 
kimbilir belki bir kış günü 
üzerimi yorgan gibi kaplayan 
bembayaz karın soğuğundan.... 
ya da sonbahar mevsiminde 
kemiklerime işleyen yağmurdan duyacağım 
ve milyonları saran o doyulmaz sevince 
ben de sessizce ortak olacağım. 
Mevsim ilkbahar sıcak bir yaz olsa da 
gece gündüz farketmez ben her zaman hazırım 
adımın yazıldığı taş bile yıkılsa da 
kalmamış ta olsa şu dünyada mezarım 
hatırlayıp tek canlı gelmese başucuma 
o müjdeyi ben doğadan alacağım 
nasırlı ellerce yaratılan o görkemli bayrama 
hiç kimse farketmeden ben de katılacağım.”

 

Mustafa Özenç

78974

Cumhuriyet Bayramı' Ve Bagımsız Türkiye Hangi Sınıfın Ideolojisidir?

'Cumhuriyet Bayrami' Ve Bagimsiz Turkiye Hangi Sinifin Ideolojisidir?

 

'Bir Marksist toplumsal uzlasmaya degil, sinif mucadelesine dayanir' der Lenin.

Sinif mucadelesi ise tekduze bir rota izlemez.Tarihin her toplumsal akisinda farkli bicimler olarak karsimiza cikar. Komunistler iradeci-idealist degil dialektik olguculuga dayanir. Canlidir Marksistin dunyasi, basma kalip, tekduze, soyut ilkeler ve kaliplar bakisi burjuvazinin dunya gorusudur.

 

Solu Liberalleştirmek

 

Sol’u liberalleştirme; onu devrimci özünden kopararak, burjuva düzen içi bir hareket haline getirme ve burjuva sistemine karşı toplumsal devrimci alternatif olmaktan çıkarma çabaları, solun tarihi kadar eskidir. Toplumun burjuva-proleter kampa bölünmesinden bu yana da, burjuvazi, sol’u sol olmaktan çıkarmanın her türlü yolunu denemeye, şiddetin yanında, ideolojik ve siyasal olarak onu yozlaştırmaya özel bir önem verdi. 

Kürdistan ve "Demokratikleşme"

Kürdistan tarihi açısından 90'lı yılların en önemli olgusu Kürdistan ulusal kurtuluşçuluğunun kadrosu,hemen hepsi bağımsızlıkçı çizgide binlerce Kürd aydınının imha edilmiş olmasıdır.Öylesine bir soykırım ki hesabını gören de soran da yok,ortalık da "barış"çılardan ve "unutmaya ve affetmeye hazırız"cılardan geçilmiyor.Kürdistani stratejik aklın ve ulusal kurtuluşçuluğun taşıyıcısı bu kategorinin imha edilmesi,kalan yerli/yerel aydınların Türki metropollara ya da yurtdışına kaçması/kaçırtılması ve eşzamanlı olarak Kürdistan köylülüğünün sömürgecilerce Kürdistan dışına göçertilmesinin ulusal

Iki Birlesir Bir Olur Ya Da HDP

Iki Birlesir Bir Olur Ya Da HDP


Ertugrul Kurkcu ''Halkin uzerine bilgelik tesis etmek degil, halkin bilgeligini temel alan bir partiyiz'' diyor...Kongreye Apo ve Recep kutlama mesajlari yolluyor!

 Tum milliyetlerden Isci-Koyluler Revizyonizmi gormuyor ve alkisliyorsunuz!

 Sunu diyor sizlere Kurkcu; Isciler-Koyluler ,Marksizm-Leninizm gibi sizi kurtarmaya calisan akimlara kapilmayin...!

Bölünmek için Birlesin


Bölünmek için Birlesin!

Bir Maoist hayati iki ucundan kavrar her zaman; Burjuvazi ve Proleterya ucundan. Birin iki oldugunu kavramamis bir kafa Marksist bir kafa degildir.
Komunist partiler icin Demokratik-Merkeziyetcilikin tek bir anlami vardir; Demokrasi KP lerde Burjuvaziyi temsil eder; Merkeziyetcilik Proleteryayi temsil eder....

Yaranın Merhemini cellattan mı isteyecegiz!

           Yeğişe Çarents   15 Mart 1921  Yer Berlin Charlottenburg semti,

   İttihat ve Terakki Cemiyeti başkanı,İç işleri bakanı,1915 Ermeni Soykırımı'ndan birinci de rece sorumlu,1,5 milyon Ermeni'nin ölümüne sebep olan Tehcir kararnamesi'nde imzası bulunan Talat Paşa Erzincanlı Soğomon Tehleryan tarafından öldürüldü.  Ermeni soykırımı'nda ölenlerin İntikamını almak için Talat Paşa Berlin'in en işlek caddesinde gündüz vakti ensesinden vurularak Ermeni halkı adına cezalandırıldı.Kaçarken polisler tarafından yakalandı.Direniş göstermedi.

Şiirin Şairleri, Şairlerin Şiiri -

“Biz bu kitapları ne zaman okuduk ve niçin her satırını çizip notlar düştük kıyılarına”[1]

“Herkes gider, şiir kalır,” der İbrahim Tenekeci.Doğrudur; öyledir…

Şiirin tarihi şaire doğru akarken; “Şiir kelime kaynar. Bir kazandır, dumanlar tüter içinden,” der Ahmet İnam…

İnsan ruhunun ve yaşamın derinliklerine nüfuz eden şiir ölmez, öldürülemez; çünkü ölümsüzdür…

Hayır; ‘Buz’[2] başlıklı yapıtı ile ‘2011 Turgut Uyar Şiir Ödülü’ne değer görülen Osman Özçakar’ın, “Şiir biraz da sözcüklerle manipülasyon yapma işidir,” tespitine katılmak mümkün değil.

Yeni Süreçte Bize Düşen Görevler/ Hasan Aksu

 

Dine Savas Acmak Dini Guclendirir; Ama Dinle Uzlasmak Da Dini Guclendirir

 
 
Dine Savas Acmak Dini Guclendirir; Ama Dinle Uzlasmak Da Dini Guclendirir; Din Sinif Mucadelesindeki Rolune Gore Ele Alinir!
Herseyleri yalan, demogoji, carpitma, sahtekarlik...

Alevi Açılımı mı, İzzettin'in Hançeri mi ?

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın okyanus ötesinde ikamet eden Fethullah Gülen hocayla ve Alevi toplumunun her dönem sisteme yedeklenmesi, demokrasi, temel hak ve özgürlüklerle kimlik mücadelesinden uzaklaştırılması için gönüllü olarak çalışan İzzettin Doğan’ın son asimilasyon projesi çalışması netleşmeye başladı.

 

İtiraz ahlaki[*]

 

“İnsanlarda eksik olan

güç değil iradedir.”[1]

 

Zor, ancak zor olduğu kadar da güzel ve umutlu günlerden geçiyoruz.

İnsan olma hâli(miz), bir kere daha sınanıyor.

Sayfalar