Pazartesi Mayıs 20, 2024

MÜSLÜM ELMA | “Afrin işgalini kınıyor, kahraman Kürt halkının direnişini selamlıyoruz!”

Beş ATİK’linin tahliye olduğu, ancak aralarında uzun yıllar Türkiye’de devrimci mücadele içerisinde hapishanelerde işkencelere karşı direnen Müslüm Elma’nın da olduğu beş ATİK üye ve yöneticilerinin hala tutsaklığının sürdüğü Münih duruşmaları devam ediyor. 21 Şubat günü görülen duruşmada konuşan Müslüm Elma, “Bugün Afrin Kantonu’na TC’nin bombaları yağıyor. Buna karşı çıkmak, buna karşı mücadele etmek yalnız insani bir görev değildir. Aynı zamanda bu kahraman halka karşı olan vicdanı bir sorumluluktur. Herkesi bu sorumluluğu gereklerini yerine getirmeye davet ediyoruz” dedi. Elma’nın konuşmasının tam metni:

 

Afrin işgalini kınıyor, kahraman Kürt halkının direnişini selamlıyoruz!

Faşist Türk devleti Kürt halkına karşı inkar ve imha politikasında ısrarını sürdürüyor. Hedef tüm Kürdistan coğrafyası. Bunun için bölgedeki gerici devletlerle ve emperyalist güçlerle her türden kirli ilişkiler içine giriyor. Deyim yerindeyse Kürtler her gün her saat Ankara’nın gündemindedir. Yeri gelince masa başında Kandil yerle bir ediliyor. Musul-Kerkük işgal ediliyor. Iran ve Irak’taki egemen sınıf sözcüleriyle Kürt coğrafyasına fetihler düzenleniyor.

Ama tüm bunlar da yetmiyor. Kobani örneğinde görüldüğü gibi DAİŞ denilen çetenin saldırılarına ev sahipliği yapılıyor. Türkiye Kürdistanı’nda katil Erdoğan’ın icraatlarını anlatmaya gerek yok. “Kadın da, çocuk da olsa ölecektir” diyen bir zihniyetin hiçbir ahlaki ölçüsü olmayacağı açıktır.

Faşist Türk devleti Kürt halkına olan düşmanlığını Afrin’e dönük saldırıyla bir kez daha gösterdi. Oysa Kuzey Suriye’de, yani Rojava Kürdistanı’nda T.C. devletine dönük herhangi bir saldırı olmamıştır. Bilakis Türk devletinin desteğiyle ve teşvikiyle başta DAİŞ olmak üzere bir dizi faşist dinci örgütlerle Kürtlere ve diğer demokratik güçlere dönük saldırılar düzenlenmiştir. DAİŞ bölgeyi yakıp yıkarken katil Erdoğan “Kobani düştü, düşecek” diye sevinç çığlıkları atıyordu. Lakin Kürt halkının kahramanca direnişi katil Erdoğan’ın sevincini bir kabusa dönüştürdü.

Bugün faşist Türk devletinin Afrin işgal girişimi kuzey Suriye’de DAİŞ’in başaramadığını başarma girişiminden başka bir şey değildir.

Suriye Demokratik Güçleri DAİŞ vb. çeteleri nasıl bozguna uğrattıysa, uzun vadede bölgenin diğer halklarıyla birlikte faşist Türk devletine de gereken dersi verecektir. Kazanan işgalciler ve emperyalist efendileri değil, bölge halkları olacaktır.

Afrin kantonuna saldırılar başlar başlamaz başta Türk egemen sınıfların sözcüleri olmak üzere, tüm karşı devrimci kurumlar Afrin halkı için ölüm çığlıkları atmaya başladı. Katil Erdoğan’ın ruh ikizi Bahçeli şu açıklamayı yaptı: “Afrin yıkılsın, teröristler yakılsın.” Sözüm ona laik denilen bir ülkede 90 bin camide Afrin işgal girişimin başarısı için dualar okundu. Burada bir kez daha haykırıyoruz: Ey Türk-İslam sentezinin katil tosuncukları. Hani İslam barış diniydi! Hani kardeş kanını akıtmak günahtı!

Tüm bu ikiyüzlülükler bizim için hiç de şaşırtıcı değildir.

Katil Erdoğan, Suriye’de Esad rejimine karşı sokaklarda protesto gösterileri başlayınca, bir yandan kara hareketi için ABD emperyalistlerinden onay almaya çalışırken diğer yandan iç kamuoyunu işgal hareketine hazırlamak için şöyle diyordu: “İnşallah Selahaddin Eyyubi’nin kabri başında Fatiha okuyarak, Emevi camisinde namazımızı da kılacağız”. Din, egemenlerin çıkarları için, yığınları uyutan bir siyasal araçtır. Bugün bölgede bu aracı her türlü ahlaktan yoksun bir tarzda kullananların başında ise faşist Türk devleti gelmektedir.

Emperyalizm: Ezilen halkların kanlı hançeri!

Bir İngiliz politikacısının dediği gibi “İngiltere’nin ebedi dostları ve ebedi düşmanları yoktur, çıkarları vardır”. Bu söz tam da emperyalistlerin niteliklerini yansıtıyor.

Suriye’de YPG’nin öncülüğünde Kürt halkı kahramanca bir direniş sergilerken emperyalist merkezler de kamuoyuna dönük övgüler yapıyordu. Hiç kuşkusuz masa başlarındaysa mazlum halkların kanlarını akıtmak için hançerler duruyordu. Robert Fisk’in yakın süreçte yaptığı şu değerlendirme de bu gerçeğe ışık tutuyordu. ABD sözcüsünü kastederek “Beyefendi şöyle diyor: Kürtler terkedilmesi gerekene kadar ABD için ‘güvenli müttefiktir’. Ve bugün emperyalistlerin kontrolünde olan hava sahasında Türk savaş uçakları Kürt topraklarına ölüm bombaları yağdırıyor.

Peki tüm bunlara karşın Washington, Moskova ve diğer emperyalist merkezler ne diyor: İlk açıklama emperyalistlerin militarist kurumu NATO’dan geldi. “Türkiye’nin teröre karşı kendini savunma hakkı vardır”, diyor. Düpedüz yalan söylüyorlar. Çünkü bugüne kadar Kuzey Suriye’de, yani Rojava’da Türk devletine dönük herhangi bir saldırı olmamıştır.

Tam aksine Türk devleti Kürt halkına saldıran DAİŞ belasına ev sahipliği yapmıştır. Hiç kuşkusuz diğer emperyalist merkezlerde yapılan ya da yapılacak olan açıklamalarda temenni dileklerinden öteye gitmeyecektir. Çünkü emperyalist, ezilen halkların dostu değildirler. Bütün ülkelerin işçileri ve ezilen halkları tarihi tecrübelerinizle biliyorsunuz; emperyalistler bir yere el atarsa, orada hak, hukuk, adalet adına hiçbir şey kalmaz. Bugün Ortadoğu ve yakın çevresinde yaşanan da budur. Bu güçler tarafında Kürt halkı bir kez daha hançerlendi. Hatırlayın: Rojava halkı dünyanın başına bela olan DAİŞ vb. çetelere karşı mücadelede ağır bedeller ödedi. Diğer bir ifadeyle ezilenleri büyük bir beladan kurtardı. Bugün Afrin Kantonu’na T.C.’nin bombaları yağıyor. Buna karşı çıkmak, buna karşı mücadele etmek yalnız insani bir görev değildir. Aynı zamanda bu kahraman halka karşı olan vicdanı bir sorumluluktur. Herkesi bu sorumluluğu gereklerini yerine getirmeye davet ediyoruz.

Kahrolsun işgalci faşist Türk devleti!

21.01.2018

 

https://www.tkpml-prozess-129b.de/tr/22-01-2018-muslum-elmanin-aciklamasi/

47122

Son Haberler

MÜSLÜM ELMA | “Afrin işgalini kınıyor, kahraman Kürt halkının direnişini selamlıyoruz!”

TURAN TALAY’IN ANISINA…

Onu maalesef ki çok erken denilebilecek bir yaşta, henüz 68’indeyken, 11.10.2023 tarhinde yitirdik. Bu ani ve erken ölümü tüm sevenlerini, yoldaşları ve dostlarını derinden sarstı ve acılara boğdu.

Akciğer kanserine yakalanmıştı. Hastalık, özelliklede ikinci kez nüksettikten sonra çok hızlı ve sinsi bir şekilde gelişti. Öyle ki doktorların her şeyin normal göründüğünü söylediklerinin kısa bir süre sonrasında yapılan muayende, kanserin kafaya sıçradığı ve de yayıldığı tespit edildi. Artık tıbben yapılabilecek bir şey de yokmuş. 

Emperyalist Kamplar Arasına Sıkıştırılmış Bir Halk: Filistin

Filistin-İsrail sorunu olarak bilinen ve esas olarak da Filistin topraklarında İsrail'in kurulmasının teorik ve politik temeli 1890'lı yılların sonunda atılıyor. 1. emperyalist paylaşım savaşıyla koşullar olgunlaştırılıyor. 2. emperyalist dünya savaşı sonrası ise emperyalist burjuvazi, Filistin'i parçalamayı ve orda İsaril devleti inşa etmeye karar veriyor ve bunu Filistin halkının soykırıma uğratma pahasına gerçekleştiriyorlar. Alman emperyalizmi tarafından soykırıma uğratılan yahudi halkı, bir başka ulusu (Filistinlileri) soykırıma uğratarak kendi ulusal varlığını inşa ediyor.

Hazan Ayının Şehitleri

Kasım, proletarya partisinin en değerli kadro, komutan ve savaşçılarının katledildiği aylardandır.  Hüzün ve öfkenin birlikte yaşandığı aydır. III. Konferans delegelerini, komünist önder Mehmet Demirdağ’ı ve Aliboğazı şehitlerini hep bir hazan ayında kaybettik. Zafere açılan kapıyı adım adım aralayan, özgürlüğe giden yolu damla damla döşüyen Kasım ayı şehitlerimiz tarihin yüceliğine kavuşanlardır. Onlar, yarınların mutlak yenenleri olarak yazılacaktır parti ve devrim notlarımıza.

“Durum İyidir, Gerçekler Devrimcidir”

Yaşadığı dönemin özelliklerini anlayarak, savaşın hükmüne, zorun değiştirici rolüne inanan, sınırlı yaşamını sınırsız davaya adayan önder yoldaş Mehmet Demirdağ ölümsüzdür! Özgürlüğü ve kurtuluşu herkesten ve her şeyden daha fazla isteyen bu uğurda emeğin eğittiği bilinçle savaşarak şehit düşen proletarya partisinin dördüncü genel sekreteri Mehmet Demirdağ yoldaşı üstlendiği öncü pratik ve önder duruşuyla tanırız.

Yalım Nubar’dan Ozanyan Nubar’a Süren Hikaye Bizim!

Botan’dan Yozgat’a dek uzanan toprakların bağrından çıkıp İstanbul Ermeni yetimhanelerinde okumaya gelip, orada bilge önder İbrahim Kaypakkaya yoldaşın devrimci görüşleriyle tanışan ve tutkuyla bağlanan yoksul Ermeni çocukların hikayeleridir, Ermeni devrim şehitlerimizin hikayeleri.

Onları doğdukları topraklardan koparıp buruk ve sancılı bir şekilde İstanbul yollarına düşüren tarihsel gerçeklerin yanında yokluk ve yoksulluktur da. Onları İstanbul yolculuğuna çıkaran çaresizlik, yalnızlık, sahipsizliktir.

Mısır'ı Mesken Tutan Türk Tekelleri

Deutsche Welle (DW)'de Aram Ekin Duran'ın, „Türk Şirketleri Mısır'a Kaçıyor“ adlı bir haberi yayınlandı. Sıradan bir haber gibi gözüküyor, ama, Türkiye ekonomisinin ve Türk devletinin niteliğini araştıranlar, sorgulayanlar için küçük bir haber olmaktan öte bir anlam taşıyor. Özellikle de kendine ML ve Maoist diyen komünist örgütler için daha fazla önem taşıması gerekiyor.

Hesaplaşma mı? Kutlama mı?

Faşist TC devleti hem ülke içinde hem de bölgesel düzeyde, resmi ve sivil militarist güçleriyle başta Kürt halkı olmak üzere demokrasi ve özgürlükten yana olan herkesi yok etmek ve devlet terörüyle susturmak için çalışmaya devam ediyor. Bu süreç aynı zamanda TC’nin kuruluşunun da yüzüncü yıl dönümüdür.

TC, yüz yıl önce Osmanlı yıkıntıları üzerinde tekçi bir zihniyetle kuruldu. Ermeni soykırımında, diğer azınlık halkların yok edilip sindirilmesinde aktif rol alan ittihatçı birçok ırkçı kadro da kuruluş sürecinde rol aldı.

Halka Nasıl Yaklaşacağız?

Milyonlar açlık ve yoksulluk içinde, demokratik haklardan yoksun, özgürlük kırıntılarına bile muhtaç bir durumda yaşıyor. Haksızlık, hukuksuzluk ve adaletsizlik karşısında kitleler ya seslerini yeterince yükseltememekte ya da sınırlı sayıda insanla zulüm karşısında direnmeye çalışmaktadır. Birbirinden bağımsız, sınırlı direniş güçlerinin mücadele ettiği süreci yaşıyoruz. Damlaların derelere, derelerin nehirlere, nehirlerin bendlerini yıkacak duruma gelme ihtiyacı var.

“Kuruluşunun 100. Yılında TC’nin Diğer Yüzü Türkiye’de Ulusal Azınlıklar Sorunu”*

Türkiye’de ulusal sorun ve azınlıklar meselesini incelerken nasıl bir ülkede yaşadığımız, ülkeyi hangi sınıfların yönettiği, ulusların hangi tarihi koşullarda ortaya çıktığı, ulusal sorunun ekonomik ve politik nedenlerini açıklamak durumundayız.

Ulus, tarihsel olarak meydana gelmiş, ortak bir dil, ortak bir pazar, ortak bir kültür birliği ve ortak bir ruhi şekillenmende ifadesini bulan istikrarlı bir insan topluluğudur. Ulus, sadece tarihi bir kategori değil bir çağın, yükselen kapitalizm çağının ortaya çıkardığı bir olgudur.

Yüz yıllık çakma Türk devleti (Nubar Ozanyan)

Aradan bir asır geçmesine, tarihin yaprakları değişmesine karşın Türkiye Cumhuriyeti temelde bir değişime gitmeden dün olduğu gibi imha ve inkar zihniyetiyle yaşamaya, Orta Çağ’ın karanlığında kalmaya devam ediyor.

Fetih ve işgallerden, zulüm ve soykırımdan başka övünülecek bir tarihi, Hitler faşizmine örnek olmaktan başka bir başarısı olmayan TC, ceberut devlet olma niteliğinden hiçbir şey kaybetmeden yüzüncü yılını kutluyor.

Aşk Her Şeyi Affeder mi - Partiler Neden Diktatör / ERGÜN ASLAN

Klasik emperyalizmle modern emperyalizm arasında çeşitli proletaryaların ve (komprador) sınıfların olduğu bir memlekette modern proletaryaların partisinin birliğinin ve özgürlüğünün yegane (ve yegane) güvencesinin yerel yönetimlerin özerkliğe varabilecek kadar geniş demokratik haklara sahip olmaları olduğu bilgisini kim inkar edebilir ki.

Üüüü.... üüüü....

Ya.... ya...

Bir insan aldığı görevden başka her şeyi konuşur mu.

Hom... hom.. hom...

Bunlar... bunlar... daha çok....

 Filelerin sultanlarını karşımıza çıkarırlar.

 Daha çok...

Sayfalar