Salı Mayıs 21, 2024

Muhammed Ohannes…(Nubar OZANYAN )

Muhammed Ohannes, Ermeni Soykırımı sonrası Deyr ez-Zor'da zorla Müslümanlığı kabul ederek yaşama hakkına sahip olmuş Ermeni bir annenin dördüncü nesil çocuğudur. Maratuk Dağı’ndan, Bingöl’ün zozanlarından inmek zorunda bırakılıp çöl kumlarına tutunarak yaşamaya çalışan on binlerce Ermeni anneden birinin umudu olmuştur.

Ağırlıklı olarak Deyr ez-Zor'da Çîyayê Kezvan’da farklı Arap aşiretleri tarafından büyütülüp Müslümanlaşmak zorunda kalmış sayısız Ermeni’ye rastlanır. Beş-yedi yaşın masum yetim çocukluğunda, kendilerine sahip çıkıp büyüten ailelerin dilini öğrenmiş, yaşam kültürünü almış on binlerce çocuğun trajik hikayeleri yazılıdır alınlarında. Sorulduğunda isimleri ve kısa yaşam hikayeleri dışında Ermeniliğe ait hiçbir şeyleri kalmamış sayısız insana rastlanır. Kuzey-Doğu Suriye'de sayıları yüzbinlere varan Müslümanlaşmış Ermeni’ye rastlamak mümkündür. Rojava Devrimi’yle bütün halklarda olduğu gibi Ermeni halkında da ciddi bir uyanış ve arayış başlatmıştır. Onlara bu cesareti veren, gerçek kimliklerinin arayış yolunu açan ve örgütlenme olanağını sunan Rojava Devrimi’dir. 

Arap aşiretleri, yetim Ermeni çocuklarını yanlarında büyütürken kendi dilini, kültürünü yaşam tarzını da çocuklara vermiştir. Arap dili ve kültürü altında ciddi bir değişim ve farklılaşmaya uğrayan Ermeni çocuklar, iki dağın arasında sıkışmış, iki nefes arasında kalıp solukları kesilmiştir. Bu sayısız insanlardan biridir, Muhammed Ohannes.

Muhammed Ohannes, yan yana gelmesi kolay olmayan, bir arada düşünülmesi bile imkansız gibi gözüken iki ismin kader gerçekliğidir. Müslümanlaşmış Ermeniler, Soykırımın yarattığı sonuçların en acı tablosunun kara renkleridir. “Muhammed Ohannes” ismini herhangi bir Ermeni’ye söylediğinizde böylesine uç iki ismin asla yanyana gelemeyeceğini ifade eder. Bu trajik gerçekliğin yaratıcıları bellidir. Onların torunları, bugün yeni İttihat-Terakkiciler olarak aynı suçları Kürdistan'da işliyorlar. 

Ermeni Soykırımı’nın trajik yıkıcı yolları üzerinde, aradan 106 yıl geçmesine karşın, silinmeyen sayısız izlere rastlanır. Deyr ez-Zor çölleri, Rakka, Minbic şehirleri sayısız Müslümanlaşmış Muhammed Ohanneslerle doludur. Yabancılaşmanın, asimilasyonun inkara gelemeyecek kadar açık, acı ismidir Muhammed Ohannes.

Doğal bir bakış ve kavrayış üzerinden yola çıkıp değerlendirirsek iki farklı ismin tesadüfen de olsa yanyana gelmemesi gerekir. Muhammed, Müslüman dünyasında en çok kullanılan bir isimdir. Ohannes ismi ise bir Ermeni ismidir.

Ohannes, Ermenice’de yetkili, özenli, yaratıcı, neşeli, cömert anlamına gelir. Ermeni halkı arasında yaygın olarak kullanılır.

Muhammed ismi ise Arapça kökenlidir. İslam dünyasının peygamberinin ismidir. Ağırlıklı olarak Araplar tarafından ancak bütün İslam aleminde de yaygın olarak kullanılır. Anlamı; pek çok kere övülmüş, methedilmiş demektir.

Soykırım tarihinden, toprağından, köklerinden kopmanın dil ve kültüründen uzaklaşmanın adıdır. Kişilik parçalanmasının adıdır. Ermenilerin topraklarından koparılmasıdır. Binlerce yıl üzerinde yaşanan topraklardan, dağlardan, zozanlardan zorla koparılıp çölleşmeye dönüşmektir. Belleksiz ve geçmişsiz kalma halidir. Dağların kum taneciklerine dönüşmesidir. Tutunacak dalın kırılması, kökün sökülmesidir. Soykırım, sadece fiziksel kıyım, kadın ve çocuk kırımı değildir. Kültürel, sosyal, inançsal yok oluş ve egemen ve baskın olana gönülsüzce istemeyerek rıza gösterme halidir. 

"Adım Muhemmed Ohannes. 5 yaşında yetim bir çocuğum. Annemin biricik ışığı, güneşli dünyasıydım. Şu an annemin yanında değilim. Onunla ne zaman, nasıl konuştuğumu bile hatırlamakta zorlanıyorum. Şimdi ben susuyorum. Anneme ana dilimde cevap veremiyorum. Annem benim konuşmamı bekliyor. Beklemeye devam ediyor, edecek. Çocukların ölmediği ve dilini unutmak zorunda kalmadığı o kutsal günlerin geleceği inancıyla istemediğim rızamla kabul etmeyeceğim bir yaşamın içindeyim. Sol yanım Maratuk Dağı sağ yanım Deyr ez-Zor çölleri. Dağla çöl kumları arasında sıkışmış, soluk almakta zorlanan Muhammed Ohannes’im ben.”

2214

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Son Haberler

Sayfalar

Misafir yazarlar

DİSİPLİN ANLAYIŞIMIZA ELEŞTİREL BİR BAKIŞ - I

Aslında bu konuyu yıllar önce kaleme aldığım “Dersim Dağlarında” ve “Mao Zedung Değerlendirmeleri” isimli kitaplarımda, yaşanan somut örnekler üzerinden irdeleyip, kendimce, genel yaklaşımın ne olması gerektiğini, özlü bir perspektif olarak ortaya koymuştum. Ancak ne var ki bu kitaplarda ki tüm diğer konular olduğu gibi, bu konu da ‘meşru muhatapları’ olması gereken kişi ve yapılarca; ‘üç maymun’ seçeneğiyle karşılanmaya devam ediyor.

TKP-ML Merkez Komite: Pratiğimizde Bilinç, Bilincimizde Rehberdir İbrahim Kaypakkaya!

Coğrafyamız komünist önderi ve Demokratik Halk Devrimi’nin sönmez meşalesi İbrahim Kaypakkaya yoldaşın Amed Hapishanesi’nde katledilmesinin 51. yılındayız. Önder yoldaşımızın 18 Mayıs 1973’te katledilmesinden sonraki yarım asırlık zaman diliminde Türkiye ve Türkiye Kürdistanı toplumsal mücadeleleri tarihinin gelişim seyri, İbrahim Kaypakkaya’nın görüşlerini sadece doğrulamakla kalmamış aynı zamanda güncel kılmıştır.

Selahattin Demirtaş'a ve bütün tutsaklara...

"YÜREĞİN UMUT ETTİĞİ O ADRESTE" "LI DILÊ KU DIL HÊVÎ DIKE"

Düşkünlüğün, alçaklığın, düzenbazlığın, bağnazlığın, ırkçılığın, sefilliğin, çürümüşlüğün, bencilliğin, rezilliğin ve vurdumduymazlığın rağbet gördüğü bu topraklar sana göre değil dostum.

Yıllardır tanırım seni.

Hani, yüz yüze görüşmüşlüğümüz olmasa da, beraber oturup bir bardak çay içmemiş, tek kelime sohbet etmemiş olsak da, sen hep aşinaydın bana.

Bir aralar bu aşinalığa bir isim bulayım dedim ama inan hiçbir yere oturtamadım.

Akraba desem, değil.

Komşu desem, hiç değil.

TKP-ML MK Siyasi Büro Üyesiyle Röportaj: “Partimiz 53. Mücadele Yılında Faşizme Karşı Savaşını Kararlılıkla Sürdürecektir”

” Kitlelerin hakim sınıfların siyasetinden bağımsız, kendi siyasetini örgütlenmesi ve dahası bir güç olarak ortaya çıkmasını önemsiyoruz. Bu anlamıyla başta İstanbul 1 Mayıs Taksim alanı olmak üzere, işçi sınıfının, emekçilerin, kadınların ve halk gençliğinin 1 Mayıs’ta Alanlara çağrısını değerli ve anlamlı buluyoruz.”

– Öncelikle kendinizi tanıtır mısınız?

– İsmim Özgür Aren. TKP-ML MK, Siyasi Büro üyesiyim.

Tayyip'i, tayyip'e olan güvende yendi

Ah... kuzucuğum ah...

Ne oldu bize böyle.

Ne oldu.

Her şey tıkırında giderken...

Neler yaşadık böyle.

Bu seferde kediler chp'nin lehine mi trafoya girdi ne

Veyahut da.... veyahut da...

"Sizin siyasetçiler bizim sermayeden bir kaç kişiyi yemeye niyetlenirde  bizde hemide hala iktidardayken sizlerden daha fazlasını ham... ham... etmeyiz mi ha..." demenin yarattığı korku uzlaşısı dolu komplo teorileriyle mi  bundan sonraki seçimleri açıklayacağız.

Yoksa... yoksa...

Daha dün bir; bu gün iki

1 Mayıs'ı Taksim'e Mahkum Etmek!

1 Mayıs; sıradan bir gün değil, sınıfın ortaya çıkışından bu yana, ulusal ve evrensel düzeyde, burjuvaziye karşı verdiği mücadele deneyiminin toplam deneyim ve birikimlerini içeren ve onu yaşatmak için ortaya koyduğu kavganın adıdır. Bu nedenle de 1 Mayıs Uluslararası işçi sınıfının mücadele ve dayanışma günüdür.

"Legal parti sorunu" Üzerine

Legal parti sorunu, aslında hem Uluslararası Komünist Hareket ve hem de Türkiye ve K. Kürdistan Devrimci Hareketi açısından hiçte yeni ya da ‘bakir’ bir sorun sayılmazken; ama nedense devrimci hareketin ‘radikal sol’ olarak addedilebilecek kimi kesim ve yazarlarınca, böyleymiş gibi sunulmaya çalışılmakta.

Emperyalizm Üzerine Notlar -2

“Motor Üretimi Yoksa, Emperyalizm De Yoktur”

Soru: 2 -Türkiye'nin kendi tekniği (gelişmiş sanayisinin) yoktur. Örneğin bir motor bile yapamamaktadır. (Marksist Teori'nin Almanya-Frankfur'da 24 Şubat 2024"de düzenlediği "Lenin Dünyaya Bakmak" Sempozyumu tartışmalarından)

TKP-ML TİKKO Genel Komutanlığı: Partimiz Savaşımızı Aydınlatmaya Devam Ediyor: Ona Omuz Ver! Güç Kat!

Ailevi sorunlar, geçim derdi, gelecek kaygısı, hayaller, yaşanmışlıklar, günden güne ömrün tükenmesi ve sonuç olarak hiçbir şey yaşamadığını farkettiğin ve yüreğine bir acının gelip oturduğu an... bunu ikimize kendime armağan ediyorum. Dost varmı ki şu zaman da derdini alıp vuracak sırtına ..ve biz nelerden uzak kalmışız haberimiz yok...şimdi ki dostluklarda ne duman ne tüten var

TKP-ML MK: TKP-ML, 52 YAŞINDA!

“Daha Sıkı, Daha Sağlam, Daha Kararlı Bir Savaş” İçin Israr ve Sebatla!

Mao Zedung yoldaşın önderliğindeki Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin dünyayı sarsan fırtınaları içinde, coğrafyamız sınıflar mücadelesinin bir ürünü olarak doğan partimiz TKP-ML, 52 yaşında!

Emperyalizm Üzerine Notlar

Uzun bir zamandan beri emperyalizm üzerine makaleler yazıyorum, konferanslar veriyor, panellere katılıyorum. Bir de „Emperyalist Türkiye“ adlı kitabım yayınlandı. Bu kitapta'da Türk devletinin emperyalistleştiğini ve emperyalist bir devlet haline geldiğini; ekonomik, siyasi ve askeri olarak değerlendiriyorum.

Katıldığım seminer, panel, konferans ve çeşitli konuşma ortamlarında, yeni emperyalist ülkeler konusunda bana bir çok sorular soruldu, benim tezlerime karşı karşı tezler ileri sürüldü. Bir çoğu tezlerimi onaylarken, çoğunluk tezlerimi reddetti.

Sayfalar