Perşembe Mayıs 23, 2024

Monte Melkonyan (Komutan AVO) Nubar Ozanyan

Tarihe bakalım. Her halkın mutlaka kahramanları vardır. Egîdleri vardır. Özgürlük düşünde yaşattığı ve büyüttüğü birer Che’si vardır. Yerkürede zulüm ve adaletsizlik var olduğu sürece Egîdler ve Cheler asla eksik olmayacaktır.

Yirminci yüzyılın en utanç verici soykırımını yaşayan Ermeni halkının da Egîdleri yani fedaileri olmuştur. Fedai adını, özgürlük uğruna canını feda etmekten çekinmedikleri için almışlardır. Nasıl ki, Kürtlerin fedaileri ve fedai hareketi varsa Ermeni halkının da fedaileri olmuştur. Ve disiplinli bir fedai hareketi yaratmışlardır.

Ermeni halkının, Sultan Abdülhamid ve İttihat-Terakki zulmüne karşı savaşan Kevork Çavuş, Ağpür Serop, Sose Mayrig, Antranik Ozanyan isimli fedaileri olduğu gibi son döneme damgasını vuran Leonid Azgaltyan, Monte Melkonyan, Nubar Ozanyan gibi fedaileri de olmuştur.

8 dil bilen, yüksek eğitim alan, onlarca ülkeyi dolaşarak Hayastan’a (Ermenistan) gelip Karabağ’ın özgürlük mücadelesine katılan Monte Melkonyan, ABD doğumludur.

Ataları Merzifonludur. Melkonyan doğduğu Amerika’nın vatan toprağı olmadığını, birlikte yaşadığı halkın kendi halkı olmadığını öğrendiğinde, İngiliz dilinin ana dili olmadığını anladığında arayışını Ortadoğu’ya ve Ermenistan’a çevirdi.

Kaybolduğu sürgün topraklar, Amerika’yı terk ederek bir daha geriye dönmemek üzere yönünü Ermenistan’a çevirdi. Kalbini Ararat’a verdi.

Marksizm bilimiyle tanıştığında kulağıyla değil, yüreğiyle duymayı, bildiğini söylemeyi ve söylediğini yapmayı, sesini değil, sözünü yükseltmeyi öğrendi.

Özgürlüğün bir kelime, barışın bir rüya olmadığını iyi öğrendi ve kendisini hep Marksist gördü. Sosyalist kimliği enternasyonalist kimliğiyle bütünleşince idealleri ve tutkusu daha da büyüdü.

Bilgisini, birikimini ve yaşamının tümünü özlemini duyduğu Ermenistan-Karabağ halkına verdi. Özgürlük ideallerini ezilenlerin kavgasına eklerken hiçbir şeyden çekinmedi.

ASALA’nın (Ermenistan’ın Kurtuluşu için Ermeni Gizli Ordusu) militanca sürdürdüğü kavganın iddialı neferi olmaktan asla pişmanlık duymadı.

Sayısız nitelikli devrimci eylemleriyle, Türk devletinin soykırım inkarına karşı silahların eleştirel gücüyle durdu. Silahlarından çıkan her kurşunla soykırımın canlı hafızasını duvarlara yeniden yazdı.

Unutturulmak istenen soykırım gerçekliğini, önce hafıza katillerine sonra da yeni takipçilerine hatırlattı. Son nefesini özgür bir Karabağ için verdikten sonra “Ermenistan ulusal kahramanı” olarak anılma onuruna erişti.

Nerede kilise-okul, manastır varsa orasının tarihi Ermenistan toprakları olduğunu belirtirken, ancak ve ancak silahla hakikati ispatlayacağını, gerçek barış ve huzurun silahla kazanılacağını savundu. “Gerçek gerçektir” derken hakikat bilgisiyle cehaletin karşısında durdu.

Emekle, sevgiyle beslenmesi gereken toprakların kanla beslenmekten başka yolunun kalmadığını ifade ettiğinde oldukça samimi ve ciddiydi.

1991 yılında Karabağ’ın özgürlük savaşımına katıldığında “Karabağ’ı kaybedersek Hayastan’ı kaybedeceğiz” derken tarihsel tecrübe ve derslerin bilinciyle konuştu ve bu yüzden silahına sarılır gibi özgürlüğe sarıldı ve Karabağ’ın özgürleşmesi için canını feda etti.

Tıpkı Leonid Azgaltyan gibi… 

Dört yanı düşmanla çevrili topraklarda Ermenilerin varlığının ancak direnişle gerçekleşeceğini bilerek yaşadı ve savaştı.
Bu yüzden her yerde silahı gibi sözünü yükseltmeyi bildi ve bıkmadan, gayet anlaşılır bir dille halkına gerçekleri anlatmaya çalıştı

“Ermenistan halkı bilmelidir ve anlamalıdır ki, savaş içindeyiz. Savaş ciddi bir iştir. Ciddiyet ister. Bütün gücümüzü savaş için harcamalıyız.

Hızlı çalışmalıyız. Ne kadar yavaş çalışırsak savaş o kadar uzayacaktır. Daha çok şehitler vereceğiz. Daha çok zorluklar yaşayacağız. Bu yüzden bütün gücümüzü özgürlüğümüz için savaşa vermeliyiz. Zafer ancak özgürlük savaşımızla gerçekleşir. Özgürlük ancak bizim zaferimizle elde edilir.

Ermenistan’ın ekonomik koşulları ne kadar zor olursa olsun, zorluklar ne kadar dayanılmaz olursa olsun… Anlıyoruz zorlukları. Ancak savaş da zorlu bir iştir! Savaş zorlukları başarmaktır.

Eğer özgürlük için savaşmadan sosyal yaşamını sürdüreceğini düşünenler varsa yanılıyor. Şehit düşeceğiz. Belki iyi yiyecekler yiyemeyeceğiz. İyi elbiseler giyemeyeceğiz. Okula gidemeyeceğiz.

Bütün bunları anlıyorum. Ancak topraklarımızı kaybedersek ne barış içinde bir yaşamımız ne de ekmeğimiz olur. Bütün gücümüzü askeri başarıya vermeliyiz.”

Tarih boyunca Ermeni halkı için “Fedai” savaşçılar olmuştur. Ermeni fedaisi, gerçek anlamda savaşçıdır. Büyük insandır. Katil değildir. Fedai niçin ve kimler için, kime karşı savaştığını iyi bilir.

Bundandır ki, iyi şeyler için savaşır. Bilir ki, toprak kaybı ağırdır. Ancak çok daha iyi bilir ki, toprak ölümsüzdür. Vefalıdır, bekler, sahibini bekler, yine bekler.

Sessiz kalmaya zorlanan bir halkın yükselen ve haykıran sesi olmayı başaran Monte Melkonyan ve Leonid Azgaltyan, Ermeni özgürlük kavgasına büyük harflerle not düşmeyi bildiler. Yetim Ermeni çocuklarına yüzlerinin daima doğruya ve gerçeğe dönük olmasını öğütlediler.

“Eğer biri bir gün size şehit düştüğümü söylerlerse inanmayın. Ben İstanbul surlarının önünde şehit düşeceğim” derken oldukça samimiydi.

Yüz yıl sonra, Ermeni özgürlük kavgasını şimdi onların mütevazi ancak bir o kadar iddialı takipçileri olan Rojava’da Şehit Nubar Ozanyan Taburu’nun fedaileri sürdürüyor.

2828

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Misafir yazarlar

Rojava, Filistin, Karabağ: İşgal, Yıkım ve Direniş (Yorum)

Ortadoğu tarihi boyunca yer küremizin en çatışmalı bölgelerinden biri olmuştur. Bölgenin stratejik konumu, uygarlığın gelişim düzeyi, baskıya, sömürüye dayalı dış müdahaleler için güçlü zeminler sunmuştur. Kuşkusuz bölgedeki iç çelişkiler ve çatışmalar da her zaman dış müdahaleleri kolaylaştırmıştır. Özellikle dinsel ve mezhepsel çatışmalar hem çağdaş temelde toplumsal gelişmeleri frenlemiştir hem de bölgeyi dış saldırılara açık hale getirmiştir. Bu nesnel zemin üzerinde toplumsal çürümeler, işbirlikçi ilişkiler ve itaat kültürü bir yaşam tarzına dönüştürülmüştür.

“Hamas-İsrail Çatışmasında” İtidal Çağrısı Yapmak…(Polemik)

Filistinli 14 direniş örgütünün, 7 Ekim günü “Aksa Tufanı” adıyla İsrail devletine yönelik operasyonu, başta Ortadoğu olmak üzere tüm dünyada büyük bir yankı uyandırdı. Hamas gibi İslamcı örgütlerin yanısıra ve de Filistin Halk Kurtuluş Cephesi, Filistin Demokratik Halk Kurtuluş Cephesi gibi Marksist eğilimli hareketlerin de yer aldığı hamle, Siyonist İsrail’in tarihi boyunca aldığı en büyük darbelerden biri olarak kayıtlara geçti. Sözkonusu direniş, kısa sürede dünyanın dört bir yanında devrimci, ilerici güçler nezdinde çok ciddi saflaşmaları da beraberinde getirdi.

“Çizgimiz Nubar Ozanyan’dır!” (Deniz Aras)

7 Ekim sabahı Filistin Ulusal Direnişi’nin Siyonist İsrail işgalciliğine ve zulmüne karşı “Aksa Tufanı Operasyonu” başlatması başta siyonizm olmak üzere bölge gerici devletleri ve siyonizme koşulsuz destek veren emperyalistlerde şok etkisi yarattı.

Hamas öncülüğünde başlatılan ve aralarında Filistin Ulusal Hareketi’nin tarihsel öznelerinden Filistin Halk Kurtuluş Cephesi gibi devrimci örgütlerin de yer aldığı “Operasyon Odası” tarafından yönetildiği açıklanan bu hamle, tüm dünyada olduğu gibi coğrafyamızda da tartışmalara yol açtı.

Yerini Bulan Her Vuruş Acı Verir!

Komünist partileri yaptıkları eylemleri kamuoyuna açıkladıkları gibi, yanlış yaptıkları eylemleri de kamuoyuna açıklar ve özeleştirisini yaparlar. Yanlış eylemlerin özeleştirisinin yapılması, o partinin dürüstlüğünü gösterir ve bu tür özeleştiriler kitlelere ve parti kamuoyuna güven verir.

Arif Alıç, 1978 yılında Hıdır Aykır ile Bayrampaşa  Hapishanesinden kaçtı. Parti tarafından kırsal (Dersim) alana gönderildi. 1981 yılının ortalarında, TKP/ML üyesi bir kişi tarafından öldürüldü.

Bu makaleyi, yazarken ölüm haberini aldığım, sevgili yoldaşım Turan Talay'ın anısına adıyorum.

Türk Tekelleri Afrika'yı Çok Çooook Sevdi!

TKP-ML Ortadoğu Parti Komitesi:Faşizm Ve Siyonizm Kaybedecek, Filistin ve Rojava Kazanacak!

Ortadoğu ezilen halklarının ezeli düşmanları olan Faşist T.C. ve Siyonist İsrail devletlerinin halklara yönelik saldırıları ile ezilen Rojava ve Filistin halklarının direnişine şahit oluyoruz. Bu gerici güçler, tüm teknolojik üstünlük ve emperyalist devletlerden tam destek görmelerine rağmen, Filistin ve Rojava halklarının direncini, mücadele kararlılığını kıramıyorlar. Egemenlerin tüm saldırılarına rağmen belirleyici olan yine halkın öz direnişi ve kararlılığı oluyor. Filistin ve Kürdistan halkları; İsrail Siyonizmine, T.C.

Arstahk: “Biz Beyaz Bayrak Kaldırmayız!”

Ermeni halkının soykırım ve tehcir tarihine bir yenisi daha eklendi. 1915 bitmedi. Bu kez TC destekli Azeri faşizmi eliyle utanç dolu katliam gerçekleşti. 19 Eylül günü Karabağ’ın (Arstahk) Başkenti Istepanagerd başta olmak üzere Karabağ’ın dört bir yanına saldırılar başlatan Azeri işgalcileri, saldırının birinci günü tamamlanmadan aralarında kadın ve çocukların da olduğu 35 kişiyi öldürüp yüzlerce sivil insanı yaraladı.

Vurun Abalıya - Çaresizsen Güneşe Bak... Cızz....

Proletaryalarda öğren proletaryalara öğret.

Nolurrr.... nolurrr.... bir kez de kabahati....

Fakirlik güzel şey... fakirlik güzel şey..

Hele de birde seni deniz kampına götüren, yanacam diye de çakma (yoğurt) yağlarıyla, insanın midesini bulandıracak bir şekilde,  orasını burasını yakan o... fakir...  insanları bırakıpta deniz manzaralı villalarda sabah kahvaltısı yapabilecek dostlarınız varsa... gerçekten fakirlik güzel şey.... gerçekten fakirlik güzel şey...

Kılıçdaroğlu sadece Kılıçdaroğlu değildir! -2-

Burjuva-feodal politika yapmanın bazı “incelikleri”!

II. ABDÜLHAMİD MEVZUU[*]

 

“Gerçeği bilmeniz gerekiyor,

gerçeği aramanız gerekiyor.

Gerçek sizi özgür kılacak.”[1]

 

“ÖZELEŞTİRİ”NİN ELEŞTİRİSİ[*]

 

SİBEL ÖZBUDUN-TEMEL DEMİRER

 

“Sende, ben, imkânsızlığı seviyorum, 

fakat aslâ ümitsizliği değil.”[1]

 

Anlama/ ve kavramanın dünyayı değiştirmek için mücadele edenler için eleştirel bir “olmazsa olmaz” olması yanında; “Netlik [de] insanın en büyük gücüdür.”[2] Bu bir.

Sayfalar