Pazartesi Mayıs 20, 2024

Mısır'ı Mesken Tutan Türk Tekelleri

Deutsche Welle (DW)'de Aram Ekin Duran'ın, „Türk Şirketleri Mısır'a Kaçıyor“ adlı bir haberi yayınlandı. Sıradan bir haber gibi gözüküyor, ama, Türkiye ekonomisinin ve Türk devletinin niteliğini araştıranlar, sorgulayanlar için küçük bir haber olmaktan öte bir anlam taşıyor. Özellikle de kendine ML ve Maoist diyen komünist örgütler için daha fazla önem taşıması gerekiyor.

Burjuvazi, „dışa açılıyoruz“, „dış ülkelerde yatırımlarımız artıyor“, „dünyaya mal satıyoruz“, „dünyanın her yerinde şirketlerimiz yatırım yapıyor“ diye övünebilir ve övünüyorlarda. Ancak, işçi sınıfı devrimcilerinin bu tür argümanların sınıfsal niteliğini net olarak belirtmek gibi bir görevleri vardır. Türk sermayesinin emperyalist niteliğini görmezden gelme yerine, gözlerine batan bu dikenli tel örgünün, marksist-leninist-maoist dünya görüşü temelinde adını net olarak koymaları gerekiyor. Bu, kapitalizmi yıkıp yerine sosyalizmi kurmak için mücadele diye sorunları olanlar için zorunlu bir gerekliliktir.

Kapitalist sermaye belli bir birikimden sonra dış ülkelere açılır. Ülke içinde yeterince palazlanan, birikim sağlayan ve merkezileşen (tekelleşen) sermaye, dış ülkelerde dişine (sermayesine) uygun yatırım alanları arar. Bunun ilk şartı, üretimi daha ucuza getireceği ve ürettiği malları anında elinden çıkaracağı pazar alanlarının olmasına özel bir önem verir. Çünkü onun amacı, bir dış ülkede yatırım yaparken, sermayesinin büyütme koşullarının olup olmamasına bakar. Gittiği ülkeyi zenginleştirmeyi değil, öncelikle, kendi sermayesini daha fazla büyütmeyi amaçlar. Bunun dışında da başka bir amacı yoktur. Başka amaçları, sermayesini büyütmesiyle doğrudan ilişkilidir.

Sermaye açısından ucuz işgücünün olması, ürettiği malları anında elinden çıkaracak pazarın olması, yasaların sermayeyi en üst derecede koruyor olması öncelikli tercihler arasındadır. Ve aynı zamanda oradan üçüncü ülkelere ihracat yapmanın olanaklarının olması yanında yakın çevre ülkelere de yatırım yapma koşullarının yaratılması ihtimallerinin olması sermayeyi çeken öncelikler arasında yer alır. Vergilerin düşüklüğü, işçi direnişlerin azlığı ve işçi sınıfının örgütsüzlüğü gibi temel sorunlarda sermaye yatırımı yapan burjuvaziyi yakından ilgilendirir.

Bir önceki makalem, „Türk Tekelleri Afrikayı Çok Çoook Sevdi“ başlığını taşıyordu. Mısır'da Afrika'nın önemli ülkelerden ve kapitalizm açısından Güney Afrika'dan sonra gelişmiş ikinci ülkesidir. Sermaye de genelde sermayenin yoğun olduğu, bir başka söylemle, kapitalizmin geliştiği ülkelere gider. Emperyalist Türkiye adlı kitabımda ben bunu „Sermaye Sermayeyi Çeker“ başlığı aldtında incelemiştim. Kapitalizmin gelişmediği yerlerde sermaye yatırımları daha çok alt yapı ve madencilik vb. alanlarda yoğunlaşır. Ekime elverişli geniş tarım arazilerin var olması da sermaye yatırımlarını çeken özelliklerdir.

Türk tekelleri de, Kuzey Afrika'nın kapitalizm açısından en gelişmiş ülkesi olan Mısır'a yatırımlara daha fazla ağırlık veriyorlar.

DW açıklama yapan, Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) Türkiye-Mısır İş Konseyi Başkanı Mustafa Denizer, „Türkiye'de üretim maliyetlerinin enflasyon nedeni ile artmış olması şirketleri Mısır'da üretime yönlendiriyor“ diyor. İleri sürülen bu gerekçe, sermayenin içerde yatırım yerine dış ülkeyi seçmesi için esas neden değil, oldukça tali bir nedendir. Esas neden, içerde doyuma ulaşan sermayenin, dışarıya açılmadan, başka ülkelerde yatırım yapmadan sermayesinin ulusal sınırlar içinde fazla büyümeyeceğini bilir. Ve sermayenin karakteri gereği, ulusal sınırları aşarak dış ülkelere açılmak zorundadır. Bu nedenle de, ülke içinde enflasyon çok düşük düzeyde de olsa sermaye dış ülkelere açılacak birikim düzeyine erişmişse bir saniye bile durmaz, dışarıya sermaye yatırımını yapar. Çünkü her sermaye, dünyayı, ele geçirilmesi gereken kendi pazar alanı olarak görür.

Türkiye-Mısır İş Konseyi Başkanı'nın verdiği bazı bilgileri buraya aktaralım.

Türk tekellerinin Mısır'da toplam yatırımlarının tutarı 2023 itibariyle 2,5 milyar ABD doları ve bunun yıl sonuna kadar 3 milyara çıkabileceği tahmininde bulunuyor. Ve Mısır'da 2023 yılı itibariyle 35 sanayi tekeli var ve bunların Mısır'daki toplam ciroları 1,5 milyar dolar kadar. Patronlar Dünyası.com'da1 çıkan habere göre ise 200 Türk şirketi Mısır'da faaliyet gösteriyor.

Mısır'da yatırımı olan sanayi şirketi denilenler arasında, Arçelik, Şişecam, Temsa, Yıldız Holding, Yeşim Tekstil, Hayat Holding, İskefe Holding ve diğerleri var. Örneğin Hayat Holding ve Yeşim Tekstil'in bu ülkede üçer fabrikası var. Yıldız Holding'e bağlı Pladis şirketinin Mısır'daki bisküvi fabrikası var. Mısır ise MENA2 bölgesinin ikinci büyük bisküvi pazarıdır. Rixos Hoteller zincirinin Mısır'da 5 lüks oteli var.

Mısır'ın tekstil ihracatının üçte birini Türk tekstil tekelleri yapıyor. Oldukça büyük bir rakam. Mısır'da Türk tekellerine ait fabrikalarda toplam 70 bin kişi çalışıyor. Denizer`in saymadığı bir başka tekel ise süper marketler zincir tekeli BİM. BİM'in Mısır'da 2022 yılına göre toplam 311 süpermarket şubesı var. Fas'ta ise 627 süpermarket şubesi var.

Türk tekellerinin diğer ülkelerde yatırımları olduğu ve giderek bu yatırımların genişleyerek büyüdüğü bilinmektedir. Bunlar görmezden gelinmeyecek kadar açıktır.

Bu tekeller dış ülklerde pek bir zorluk çekmeden sermaye yatırımı yapabiliyorsa, sosyal şovenist ve sosyal emperyalist anlayışlardan uzaklaşarak bunun adı net olarak konmalıdır. Ve bütün bu gerçekler Türkiye'deki tekellerin emperyalist bir konuma geldiğinin tartışılmayacak denli yalın göstergesidir. Yani, Türkiye'nin kapitalizmin bir üst aşaması olan emperyalist aşamaya geldiğinin göstergesidir. Bunlar, ülkedeki kapitalizmin yoğun tekelleşmenin bir sonucudur. Sanayi ve finans sermayesinin yoğun tekelleşmesi sonucu dış ülklere sermaye ihracı gündeme gelmiştir. Dış ülkelerdeki sermaye yatırımıyla, askeri üsleriyle, siyasi etkinliği ve emperyalist kültür politikasıyla Türkiye ise emperyalist bir ülkedir.

Türk tekelleri bugün onlarca ülkede yatırımları olduğu gibi, dünyanın hemen hemen bütün ülkelerine ihracat yapmaktadırlar. Sadece geri kalmış Afrika ve Asya ülkelerine sermaye yatırımı yapmakla yetinmeyip ABD, Japoya, AB'nin en gelişmiş emperyalist kapitalist ülkelerinde de yatırımları var. Bu yatırımlar finans alanında olduğu gibi sanayi, inşaat, hizmet ve madendicilik alanlarında da olmaktadır. Ve yatımların büyük bir bölümü AB ülkelerinde gerçekleşmiştir.

Mısır'da Türk tekellerinin yoğunlaşması ve yatırımların 2,5 milyar doları bulması ve Türk tekellerine ait fabrika ve diğer işletmelerinde çalışan sayısının 70 bin civarında olması, sorun „alt emperyalizm“ ya da „başkalarının sermayesi“ gibi anti-ML emperyalizm teorileriyle gerçiştirilemez.

Türk tekellerinin fabrikalarında çalışan Mısırlı işçi, bu tekellerin emperyalist sömürücü tekeller olduğunu, üzerindeki kapitalist sösmürü ve baskının ağırlığı ile doğrudan yaşayarak görüyor. Nasıl ki, Alman tekeli Bosch'un Tekirdağ'da'daki fabrikasında çalışan işçiler, emperyalist tekelin gerçek yüzünü görüyorlarsa, Mısırlı işçiler de aynısını görüyorlar.

Türkiyeli komünistlerin Türk devletinin emperyalist yüzünü gizlemeleri, işçi sınıfı ve emekçilere karşı büyük bir suçtur ve Mısırlı işçilerin Türk tekelleri tarafından sömürülmesine dolaylı bir destektir. 20.11.2023

1www.patronlardunyası.com/haber/turk/sirketleri-misir-i-üretim-ussu-yapiyor/9/07/2023

2MENA ülkeleri: Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkeleri.

819

Yusuf Köse

Yusuf Köse teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır. Ayrıca 7 adet kitabı bulunmaktadır. Kitapları şunlardır: Emperyalist Türkiye, Kadın ve Komünizm, Marx'tan Mao'ya Marksist Düşünce Diyalektiği, Marksizm’i Ortodoks’ça Savunmak, Tarihin Önünde Yürümek, Emperyalizm ve Marksist Tarih Çözümlemesi, Sınıflı Toplumdan Sınıfsız Topluma Dönüşüm Mücadelesi.

yusufkose@hotmail.com

http://yusuf-kose.blogspot.com/

 

 

Yusuf Köse

materyalist bilgi teorisi ve komünist partileri

 

“İnsan pratiği, materyalist bilgi teorisinin doğruluğunu tanıtlar.” Marks

 

İnsanın üretimdeki, üretim içindeki ilişkileri ve faaliyetleri, diğer tüm faaliyetlerinin üstünde ve onların üzerinde belirleyici bir rol oynama temel özelliğine sahiptir. Bu bağlamda, insanın bilgisi  üretimdeki faaliyetlerinden bağımsız değil, bizzat ona bağlı olarak gelişir ve şekillenir.

HER GÜN DÖRT İŞÇİ, BEŞ KADIN

“Son kötü günleri yaşıyoruz belki

İlk güzel günleri de yaşarız belki

Kekre bir şey var bu havada

Geçmişle gelecek arasında

Acıyla sevinç arasında

Öfkeyle bağış arasında//

Biz kırıldık daha da kırılırız/

Kimse dokunamaz bizim suçsuzluğumuza.”[1]

 

ÇİN: KARMAŞIK BİR SORU(N)…[1]

“ben hiç başlamamış bir dündeyim.

yağmur yağacak...

hiç başlamamış bir yarın çok var.

hiç bitmeyen bir dün de çok var...”[1]

 

Arif Dirlik’in, “Sadece bir ulus değildir; bir uygarlıktır,” notunu düştüğü Çin’in geneli veya özelde ise “bugünü” hakkında yazmak kolay değil.

Binlerce tarihsel bağıntı ve güncel referanslarıyla Çin, çoklu bir örnektir.

SINIF KONUŞMAZSA MEYDAN ÇAPULCULARA KALIR

EYLEM BIRLIKLERININ GÜNÜMÜZDEKI ÖNEMI VE DÜŞÜLMEMESI GEREKEN HATALAR ÜZERINE

 

EĞITIM NOTLARINDAN ULUSAL SORUN

 

ULUSAL SORUN

 

Ulusal sorun oldukça geniş bir konudur. Ulusal soruna ilişkin kapsamlı tartışmalar yapılmıştır. Doğru görüşler bu tartışmalar sonucu ortaya çıkmıştır MLM’lerin ulusal soruna yaklaşımları Leninizm döneminde şekillenen ulusal soruna ilişkin görüşlerden farklı değildir. Ulusal soruna ilişkin ülkemizde de farklı değerlendirmeler vardır. Bu farklılıklardı da öğrenmek önemlidir.

 

Faşizm

 

 Almanya’nın caddeleri ve şehirleri kanla sulandı. Viyana’nın işçi semtleri,askeri birliklerin ateşiyle yakılıp yıkıldı., harabeye döndü.Yoksulluk, yıkım, felaket ve acı. Üstünde insanlığın en ünlü beyinlerinin eserlerinin yakıldığı ortaçağa özgü odun yığınlarının alevleriyle aydınlatılmış kapitalist baskı ve uygarlığın batışı, giyotin ve cellat baltası. Faşizm işte bunları getirdi. Ayrıca dünyayı felakete, yeni bir korkunç katliama sürüklemek tehdidini de beraberinde getirmektedir.  Dimitrov

                  

Prometheus’un Torunları Ateşi Yeniden Harlıyor

Tarihte hep direnenler kazanmıştır. Haklı olanlar, düşmana karşı savaşta bir çok defa yenilmelerine karşın, direnmelerinin karşılığını eninde sonunda almışlardır. Bu kural, salt geçmişe ait olmayıp geleceğe de aittir. Yunanistan’da da olacak olan budur. İşçi ve emekçiler, alın terlerinin "borç” adı altında emperyalist tekellere peşkeş çekilmesini ve bu ağır sömürü dayatmasını asla kabul etmeyeceklerdir.

Hindistan İşçi Ve Emekçilerin Tarihi Mücadeleleri İle Enternasyonal Dayanışma Her Alanda Yükseltilmelidir

Emperyalist burjuvazinin ve gericiliğin "sosyalizm hayalleri öldü” yaygaraları, küçük burjuvazinin sosyalizmden öcü görmüş gibi kaçarak: ”işçi sınıfının devrimciliği bitti” söylemleriyle liberal burjuvazinin ideolojik ve siyasal güzergahında yerini almaları; dünyada işçi ve emekçilerin sosyalizme olan güvenini bütünüyle yıkmaya yetmediği gibi, onların sosyalizm için mücadele ateşini yükseltme savaşımının önünde de engel olamıyor.

Hindistan İşçi Ve Emekçilerin Tarihi Mücadeleleri İle Enternasyonal Dayanışma Her Alanda Yükseltilmelidir

Emperyalist burjuvazinin ve gericiliğin "sosyalizm hayalleri öldü” yaygaraları, küçük burjuvazinin sosyalizmden öcü görmüş gibi kaçarak: ”işçi sınıfının devrimciliği bitti” söylemleriyle liberal burjuvazinin ideolojik ve siyasal güzergahında yerini almaları; dünyada işçi ve emekçilerin sosyalizme olan güvenini bütünüyle yıkmaya yetmediği gibi, onların sosyalizm için mücadele ateşini yükseltme savaşımının önünde de engel olamıyor.

Merkel-Westerwelle ikilisiyle Alman Burjuvazisi Yeni Saldırılara Hazırlanıyor

Almanya’daki 27 Eylül genel seçimler öncesinde, nasıl bir hükümet kurulacağı, Alman tekelci burjuvazisi tarafından belirlenmişti. Kamuoyu anketleri de CDU-CSU ve FDP nin önde gittiğini teyit ederken, alman tekelci burjuvazisinin yeni hükümetini de onaylamış oluyordu. Emperyalist tekelci sermayenin, ülkeyi uzun bir süredir "büyük koalisyon” adını verdiği CDU-SPD ikilisiyle yönetmesi, onlara önemli kazanımlar kazandırmıştı.

Sayfalar